YAZAR: ŞEHRİBAN SİMAY DEMİR
Ağaç kurtlarını bilir misiniz? Onlar bir ağaca yerleşti mi içten içe kemirir ve içi tamamen kuruyup ağaç ölmeye başlayana kadar dıştan hiçbir şey fark edilmez. İçi ölmeye başlayan ağaç dıştan sapasağlam görünür; ta ki ansızın devrilene kadar. Şimdi diyeceksiniz ki bu yorumcu hanım ne anlatıyor? İşte şüphe deyince aklıma bu ağaç kurtları geliyor ve bence bu duygu da insanın kurdu olan şüphe! Şüphe kişinin içine düştü mü bir kere kemirip durur, ta ki o duygudan kurtulmanın bir yolunu bulana kadar. Gördüğümüz kadarıyla Esra da Ozan da çevrelerine karşı pek de şüpheci insanlar değiller. Hatta Ozan dışarıdan biri müdahale etmeden yahut Esra olayında olduğu gibi bir şey duymadan çevresinde olup biten çoğu şeyin farkına bile varamıyor, onlardan kuşkulanmak aklına bile gelmiyor.
Ozan daha çok duygularıyla hareket eden biri olsa da etrafındaki insanlara karşı birçok konuda kör ve sağır, olup bitenlerin çoğunu anlayamıyor. Esra’ya öfkeli olduğu zamanlarda bir zamanlar eşim dediği insanın içindeki fırtınaları da sonrasında Çağla yüzünden başlarına gelenleri Esra anlatana kadar göremedi. Ozan, tanıdığını düşündüğü insanlar hata yapana kadar onları kafasında bembeyaz ve hatasız olarak kodlayan biri. Fakat bir kere içine şüphe tohumları serpildi mi işler değişiyor. O eski masum adam gidip yerine karşı taraf kediye mama verse, acaba kaplan yavrusu mu diye sorgulamaya başlıyor. Esra’dan ikinci kez şüphe duyduğunda yaptıklarını anımsayın. Esra’nın “İntikam için” şirkete girdiğini duyup onun sevgisinden şüphe ettiği için bu zamana kadar ikisi de çok yıprandı, dönüşü engellerle dolu yollara saptı ve neredeyse Esra’yı sonsuza dek kaybediyordu. Şimdi Çağla’ya dair içine bir şüphe var; Esra zaten gerçek Çağla’yı göstermişti ona, proje çalındığında Ozan Çağla’ya bakıp “Kim olduğunu bulacağım” demişti hatırlarsınız ve son olarak hamilelik mevzusu ortaya atılınca Musa’nın daha fazla dayanamayıp duyduklarını anlatınca Ozan onun bir şeyler gizlediğinden kuşkulanmasını sağladı. Şüphesiz Çağla’nın doktora gitmemek için gösterdiği endişeli tavır ve Çınar’ın hiçbir şeyden haberi olmadığı için kendini ele vermesi Ozan’ın emin olmasını sağladı.
Ozan daha önce yaşanan her şeye rağmen Çağla’yı ele vermeyi ve gerçekleri Çınar’a dahi söylemeyi düşünmedi fakat bu sefer onun için bile durum çok farklı. Ortada ne olursa olsun ondan olduğu iddia edilen bir bebek var ve Ozan gibi merhametli biri bunu yok sayamazdı. Sonuçta Ozan küçücük yaşında babası tarafından terk edilen, istenmediğini belki de sevilmediğini düşünen biri. Bundan dolayı bebeğine sırtını döneceğini hiç düşünmemiştim zaten. Beni endişelendiren bebeğini kartvizit olarak kullanan Çağla’nın bu oyununa da düşmesi ve boşanmaktan vazgeçmesiydi. İtiraf etmem gerekirse Ozan beni fazlasıyla şaşırttı. Travmalarına, babasına, Çınar’ın tehditlerine ve Çağla’nın onun zaaflarına oynamasına rağmen kararından vazgeçmeyerek “Ben bebeğim doğduğunda da sonrasında da onun yanında olacağım ama bu ikimizin bir araya geleceği anlamına gelmiyor. Eğer öyle bir ihtimal varsa kafanda sil at onu.” diyerek Çağla’nın elindeki son umudu da ondan söktü aldı ama işe Çağla bu!
Çağla şu anda her zamankinden çok daha tehlikeli durumda. Ozan’ı kaybetme ihtimali bile delirtirken, kaybettiği anda neyi göze alacağını tahayyül etmekte zorlanıyorum. Ozan’sa Esra’nın daha fazla Çağla’yla iletişim halinde olmasını istemiyor. Tehdit meselesini öğrendiğinden bu yana daha da korumacı bir tavra büründü ama işte Esra pek dinleyecek gibi değil. Üstelik bu konuda Esra’yla iletişim halinde olmalarını bir gelişme olarak yorumlasam da Esra’nın onun tüm uyarılarına rağmen yine yalnız başına Çağla’nın peşine düşmesi beni bir tık endişelendirmedi değil. Zira Ozan Çağla’nın Esra’ya zarar verdiğini hâlâ bilmiyor ve Esra ısrarla bu konuda hiç kimseye hala tek kelime etmiş değil. Bu da Esra gerçeği öğrenecek olursa Çağla’nın yapabileceklerinin hiç kimse tarafından tahmin edilmemesi anlamına geliyor bana göre.
Esra Çağla’nın gerçek yüzünü en iyi bilen kişi bu yüzden Zeyno olanları anlattığında bir şeyler sakladığını hemen anladı. Benim en çok hoşuma giden durum; onun bu defa o mücadeleci kişiliğini ortaya koyması ve işin peşini bırakmaması. Biliyorsunuz o normalde kimseye lafını sözünü sakınmayan, bir oyun bile olsa bunu ciddiye alıp mücadele eden ve kimseye eyvallahı olmayan biri buna rağmen o bu zamana kadar Ozan’dan özür dilemek için şirkete girmesini saymazsak hiçbir şey için pekte mücadele edemedi özellikle Çağla konusunda. Ne Çağla onu tehdit ettiğinde, ne onu ölüme terk ettiğinde, ne de şirket projesini çalıp rakip firmaya pazarladığından emin olduğu halde peşine düşüp onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmaya çalıştı. Zira yolun sonunda sevdikleri vardı, bu yüzden Çağla’nın tüm yaptıklarını yanına kâr bırakıp sineye çekmek zorunda kaldı. Fakat bu sefer onun için bile bıçağın kemiğe dayandığı bir noktaya geldi işler; Çağla onu bebeğiyle vurdu. Onunda dediği gibi onun yaşayamadığı her şeyi şimdi Çağla yaşayacaktı ve o bunu her an Esra’nın gözüne soka soka yapacaktı. Çağla Ozan’ı kaybetse de en azından Esra’nın canını yakmadan vazgeçemezdi ve biz de bu sayede televizyon tarihinin en kötü sahnelerinden birine şahit olduk. Bir kadın olarak bu sahne beni iliklerime kadar rahatsız etti. Hele de ilk bölümlerdeki nahif, insanları önemseyen Çağla’yı hatırlayınca bu kız nasıl böyle bir canavara dönüştü insan merak etmeden duramıyor.
Esra ve Çağla arasındaki bu erkek rekabeti beni her hafta daha da rahatsız etse de bu hafta çıta en tepeye çıktı ve Çağla artık Esra’nın savaş baltalarını çıkarması için her şeyi yaptı. Daha önce yaptıkları Esra’nın savaşması için bir sebep değildi. Üstelik Çağla bu zamana kadar ne yaptıysa Esra’ya yapmış ve en fazla Ozan’la canını acıtmıştı fakat bu defa onu doğmamış bebeği ve gerçekleşmemiş hayalleriyle yaraladı. Tüm bunlar birleşince Esra bu kez köşesine çekilip olanlara seyirci kalıp üzülmek yerine harekete geçti. Fakat yukarıda da değindiğim gibi Ozan’ın defalarca ikaz etmesine rağmen yine ona haber vermeden Çağla’nın peşine takılması, onunla Mert’i birlikte görmesi ve ayrıca artık Mert’in onu tanıyor olması bakalım Esra için tehlike çanlarının çaldığı anlamına mı geliyor? Göreceğiz.
Çağla bu zamana kadar Esra dışında hiç kimseye gerçek kişiliğini göstermemişti. Fakat babası ve Çınar da artık onun sağlıklı düşünmediğini ve yardıma ihtiyacı olduğunu anlamaya başladılar. Yaptıkları başta Ozan olmak üzere artık herkesi şüphelendirmeye başladı. Çünkü artık oyunlarını yalnız başına sürdüremiyor, sürekli açık veriyor. Ozan’la doktor kontrolüne gitmemesi, bu durumu herkesten gizlemesi hamile olmadığı anlamına geliyor. Çınar’ı planına dahil edip hiç bir açıklama yapmadı ve yakalandı mesela ya da Mert’i hafife alıp gizleyince duymayacağını düşündü aklınca. Üstelik bu gün olmazsa yarın Ozan illaki onu bir doktora götürecek o zaman ne olacak? Bu durumda böyle bir yalanı ne kadar sürdürmeyi planlıyor ki? Zira bu gizlenebilecek yahut sürdürülebilecek bir konu değil. Ayrıca bu sefer bir tek Esra ve Ozan değil onun babası ve Çınar da var işin içinde. Yani bunun içinden çıkması ancak düşük bahanesiyle mümkün bana kalırsa. Fakat “Hamileyim” diyerek Ozan’ı geri döndürememişken olası bir düşük onun işine yarar mı yahut nasıl yarar emin değilim. Üstelik Çağla’nın böyle bir planı var mı yoksa gelişi güzel mi hareket ediyor, göreceğiz. Çağla’nın bu hamilelik mevzusunda çok açığı var ve bunlardan bir tanesi de Mert. O, Çağla’nın hamile olduğunu öğrendi üstelik Ozan’dan olamayacağını gayet iyi biliyor. Çünkü Çağla yaşadığı her şeyi ona anlatıyor. Onun asıl amacı Çağla’nın tüm parası olduğundan kolay kolay pes etmeyecektir ama hesaplamadıkları şey; Esra onları gördü. Onları duydu mu yoksa sadece görmekle mi kaldı ancak izleyerek öğrenebileceğiz.
Çınar; Ozan, Esra ve Çağla arasında şamar oğlanına döndü adeta. Esra bir şeyler söylüyor fakat açık konuşmuyor Ozan desen keza öyle, Çağla’ya sor diye geçiştiriyor, Çağla desen artık tanıyamıyor bile. Hepsi aralarında sözleşmiş gibi bir şeyler gizliyor ve Çınar bu olayların tam ortasındayken dışında kalıyor her seferinde. Kime inanacağını şaşırmış vaziyette. Esra’da Ozan’da onu Çağla’ya yönlendirdi ve şüphelerinden sıyrılmak için Çağla’nın kapısını çaldı zira artık kuşkuları içini kemirmeye başlamıştı. Çınar’ın öfkesinden ve odadan çıkış biçiminden bir şey tahmin etmek güç ama Çağla’nın “Bir şey söylemeyecek misin?” Deyişine karşılık vermeyip tiksinerek bakması acaba gerçekleri anlattı mı noktasında şüpheye düşürdü beni. O yüzden benim şimdi asıl merak ettiğim Çağla’nın Çınar’a ne anlattığı? Karnına dokunup ağladığına göre hamilelikle ilgili bir şeyler anlattığını düşünüyorum ama gerçeği mi söyledi yoksa bambaşka bir şey mi kurguladı emin değilim. Açıkçası Çağla gibi kazanmak uğruna her şeyi yapabilecek birinin gerçekleri söyleyip Çınar’ı kaybetmek isteyeceğini zannetmiyorum ki yaptıkları için ağlayacak biri de değil o. Ayrıca daha sadece birkaç hafta önce Çınar projeyi kendisinin verdiğini ikisinin de bilmeye hakkı olduğunu düşündüğünü ve onlara söylemesini son anda engellediğini düşünürsek ona güvenip hamile olmadığını söyler mi pek zannetmiyorum. Ama belki de bu şekilde asıl Çınar’ı kendine müttefik yapacaktır kim bilir?
Esra ve Ozan’ın Çağla’ya inanmaması, Çınar’ın büyük öfkesi ve Mert’in Çağla’nın hamile olduğunu öğrenip, Esra’nın onları el ele görmesi oyunda taşların yeniden dizileceği anlamına geliyor bana göre. Bakalım neler olacak?
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.