YAZAR: Şehriban Simay DEMİR
Ortak amaçlar asla bir arada duramayacak iki kişiyi bile bir araya getirebilir bana göre. Normalde sokakta bile yan yana yürümeyecek iki insanın aynı hedef için sırt sırta verdirmesini bile beklerim. Ozan ve Esra bu kadar kanlı bıçaklı yahut farklı olmasa da aynı amaç için bir aradalar ve ben bu yolculuğun ikisinin birbirini anlaması ve dinlenmesi için bir başlangıç olarak görüyorum çünkü her şeyi tek başına yapmaya alışmış, kimseye muhtaç olmamak için elinden geleni yapan Esra bile farkında bu tek kişinin değil ikisinin meselesi.
Esra’nın değişim adımlarını takip ederken en çok dikkatimi çeken detay; onun artık her şey için gurur yapmayıp kalbinin sesini dinlemeye başlaması ve duygularına kulak vermesi oldu. Açık açık Ozan’dan hesap sorup, kıskandığını belli etmesi ve dahası hala arasına mesafe koysa da artık ondan uzak durmadığı gibi böyle bir çabası da yok. Esra bu kez Ozan’a tüm kapıları kapatmak yerine onunla birlikte hareket etmeyi seçti. Aralarında ne yaşanmış olursa olsun onlar Çağla’nın yalanlarını ortaya çıkarmak için güçlerini birleştirdiler.
Esra’nın yaraları, yaşanmışlıkları ve kayıpları var belki de bu yüzden her şeyden çok kazanmaya odaklı. Çünkü en değerli varlığını kaybetti ve hâlâ içinde yaşıyor o acıyı. Bir bebekle yahut annelikle ilgili en ufak bir şey kabuk tutmuş yarasını deşmeye yetiyor. Çünkü doya doya bebeğinin yasını tutamayan, bunu kimseye yansıtmadan içten içe sürdürüp, bebeğinin babasıyla dahi paylaşamayan bir anne var karşımızda. Bundan dolayı ne olursa olsun vazgeçmiyor, bir kez kaybetti. Onu koruyamadığı, onu kazanamadığı için bundan sonra hiçbir sevdiğini kaybetmek istemiyor ve bence bu mücadeleci ruhunu buradan alıyor. Ayrıca onun ailesine ve sevdiklerine ne kadar bağlı olduğu da ortada. Yani Çağla Esra’nın radarına girdi bir kere Ozan’la başlattıkları bu savaşla da sonuna kadar durmayacaklar gibi görünüyor.
Ozan zeki bir insan tüm bileşenlerin tek bir sonucu gösterdiğini kavradığı anda harekete geçti ve ne olursa olsun yolundan dönmeye niyetli değil. Çağla’yı yakalamadılar diye pes etmedi üstelik Esra’nın vazgeçmemesi için diretti, ailecek vakit geçirme tuzağına düşmedi ve Çınar’ın da Çağla’ya yardım ettiğini hemen anladı. Esra’yla oluşturduğu bu yeni ittifak sayesinde hem ona yakın olma fırsatı buluyor hem de onun gibi çevresinde olup bitenlere kulağı tıkalı birinin herhangi bir şeyi kaçırmasını engellemiş oluyor ve bana göre bu iş birliği ikisine de yarıyor.
Söylemeden geçmek istemediğim bir konu daha var içimde kalsın istemiyorum. Ben Ozan’ın hala Esra’nın yaralarını hafife aldığını ya da idrak edemediğini düşünüyorum. Daha önce yıprandığını yahut acısını görmediği gibi şimdi hala hassasiyetini de anlamıyor bana kalırsa, özellikle her şey ortaya çıkmışken “Beni kim hayata küstürdü acaba?” gibi bir cümle kurmasını ayrılıklarının asıl nedenini de Çağla’ya aldığı kolye gibi unuttuğu anlamına geliyor benim nazarımda. Evet baba olmadan belki babalık bağı oluşmuyor, kucağına almadan hissedilmiyor o duygu ama böyle bir cümle kuracak kadar da neler olduğunu unutmuş olmak Esra’nın canını sıkmasa da açıkça söylemek gerekirse benim canımı çok sıktı ve rahatsız etti, üzgünüm. Çağla’nın Esra’ya söylediği “Bunca yıl evli kaldınız neden çocuğunuz olmadı?” cümlesinden hiç bir fark göremedim ben onun söylediğinde. Aynı düşüncesizlikle söylenmiş, önü ardı nereye varacağı bilinmeyen cümlelerdi benim için. Şu da bir gerçek ki Çağla bu lafı ederken onun bebek kaybettiğini bilmiyordu fakat Ozan bile bile söyledi.
Çağla bebeğini barışma aracı, hayallerini gerçekleştirme bileti olarak görürken düşündüğü tek şey Ozan’ı geri alabilmek. İleride bebeğe ne olacağı, eğer Ozan’la boşanırlarsa bebeğine nasıl bakacağını asla hesaplamış değil. Üstelik Ozan’la bir araya gelecek diye bebeğinin gerçek babasını ondan bile gizlemeye hazır ve tüm bunlar o çocuk için çok acımasızca. Ama Çağla da artık sağlıklı düşünebilen biri değil.
Ben Çağla’nın ikizinin doğruları koşa koşa gidip Ozan’a söyleyeceğini bile bile gerçeği nasıl bir çırpıda söyledi şaşırdım doğrusu. Fakat o da farkındaydı çıkmaz sokağa sapmıştı ve yardıma ihtiyacı olduğunu biliyordu. Üstelik Esra’yla Ozan’a karşı Çınar’dan daha çok ona yardım edecek bir ortak bulamazdı. Ayrıca Mert’le başı belada ve bunu düzeltemiyor. Mert Çağla’nın ne olursa olsun Ozan’dan ayrılmak istemediğini çok iyi biliyor. Çağla’yı tehdit edebileceği, köşeye sıkıştırabileceği yegane kozun Ozan olduğunun da bilincinde ve artık elinde Çağla’nın reddedemeyeceği ve altından kalkamayacağı bir gerçek var; Çağla ondan hamile. Bu yüzden gözü dönmüş durumda zira o Çağla’nın tüm parasının pesinde ve bunu elde etmesinin önündeki tek engel Ozan. Ben yine de onun Milenyum Soft’a gelişini blöf olarak görüyorum çünkü onunda dediği gibi o her şeyi istiyor ve Çağla’nın Ozan’ı kaybetmesi demek onunda Çağla’yı ve dolayısıyla paralarını kaybetmesi anlamına geliyor. Tüm bunlarla birlikte ben Çağla’nın bu konuda da Çınardan yardım alacağını düşünüyorum.
Çınar normalde dürüst biri böyle bir gerçeği öğrendikten sonra hiç bir şey olmamış gibi yaşamına devam edemezdi ama o Esra’nın aşkını, ilgisini ve sevgisini istiyor; tıpkı Çağla’nın Ozan’ı istediği gibi. Çağla da bunu çok iyi bildiğinden oraya çalışıyor ve işe de yarıyor anlaşılan. Çünkü Çınar doğru olmadığını bile bile sırf Esra’yla bir şansı olması için bildiklerini gizledi. Önce Çağla’nın projeyi sattığını, şimdiyse onun Mert’ten hamile olduğunu sakladı. Fakat benim dikkatimi çeken şey Çınar daha önce hiç Ozan ve Esra’nın yakınlaşmasına yahut aşkına şahit olmamıştı. Bu yüzden tezi “Ozan onu mutsuz etti ben mutlu edeceğim” ve Esra’nın Ozan’ı sevmediği üzerineydi. Çağla’nın aksine ilk kez gördü ve onun içinde değişen hiç bir şey olmadığı gibi bir de Çağla’nın yalanlarına ortak olup onları ayırmayı seçti. O da herkes gibi tarafını belli etti. Aslında Çınar’ın yaptıklarını izledikçe onun Çağla’dan, onun egosundan ve acımasızlığından aldığını, bu konularda ondan pek farklı olmadığını görebiliyorum. Sadece bunu çok iyi gizliyor ve Çağla’nın yaptığı gibi dışarı yansıtmıyor, hepsi bu. Söz konusu o ve duyguları olunca kimsenin ne yasadığının bir önemi kalmıyor. Düşünüyorum da eğer Çınar yahut Ozan’dan biri Esra’ya aşık olmasaydı o Çağla’nın tüm yalvarmalarına rağmen Ozan’a gerçeği söylerdi. Fakat işin ucu kendisine dokununca sırf Esra’yla birlikte olabilmek için sesini çıkarmadı. Tıpkı zamanında Çağla’nın ikizinin üzüleceğini bildiği halde Esra’ya yönlendirmesi gibi, o da onun gibi takıntılı ve kaybetmeye tahammülü yok. Karşı tarafın ne hissettiği ya da çektiği acı onun umurunda bile değil. Sadece hala bunu kabullenmiş değil ve inkar etme yöntemi “Sen rezil olma diye” şeklinde. Esra’nın onu sevmediğini ve artık Ozan’ı sevdiğini bildiği halde onları ayırmak için Çağla’yla birlik oldu. Sevdiğini söylediği kadının kahrolacak olması onun için hiç bir şey ifade etmiyor gördüğüm kadarıyla.
Esra ve Ozan Çağla’nın yalanlarını ortaya çıkarmak için, Çağla’yla Çınar’sa bunları gizlemek için birleştirdi güçlerini. Her iki taraf birbirini çözmüş durumda, Çağla bir sıfır önde olduğunu düşünse de Ozan’la Esra’nın artık Mert’i tanıyor olması, Mert’in Çağla’ya tüm gemileri yaktığını söylemesi ve Ozan’ın kopuk kopuk da olsa o geceye dair bir şey hatırlamaya başlaması durumun aslında hiç de göründüğü gibi olmadığını gösteriyor. Bakalım kurulan yeni ittifaklar, edinilen yeni bilgiler güç dengelerini nasıl değiştirecek? İzleyip görelim.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.