YAZAR: ŞEHRİBAN SİMAY DEMİR

Bir dizide sanırım beni kendine çeken ilk şey izleyiciye ne vadettiğidir. Kaderimin Oyunu ilk tanıtımlar  yayınlanmaya başladığında “Derin bir hikâyesi var” izlenimi oluşturdu bende. Karakterler sahneye çıkıp hikayelerini anlatmaya başlayınca da  “Ben  bu diziyi izlerim” demekten alıkoyamadım kendimi. Diziyi izlerken beni bambaşka bir dünya da aldı götürdü aynı zamanda; Kaderimin Oyunu  Asiye’siyle, Mahir’iyle ve Cemal’iyle kendimi modern bir “Selvi Boylum Al Yazmalım” izliyormuşum gibi hissettim. Taksici olup geçim sıkıntısına, hayatın zorluklarına katlanamayıp çekip giden bir eş, bir baba, her şeye ve karşısına çıkan tüm zorluklara rağmen çocuklarını tek başına büyüten onları gözünden sakınan ve dimdik duran bir anne ve hiç tanımadığı bir kadına ve çocuklarına merhametiyle sarıp sarmalayan, onları o halde bırakıp gitmeyen, polisten kaçtıklarını bildiği halde neden diye sorma gereği bile duymadan yardım etmeye devam eden yaralı bir adam. Bakalım sevginin ilmek ilmek işlenen bir emek ürünü olduğunu burada da hissedebilecek miyim?  Sevgi bir yana dursun bu dizi, kocasının vedasının ardından kendi derdine düşen değil, evlatları için her şeyi göze alan güçlü bir annenin, Asiye’nin hikayesi. Sadece bu bile  benim adıma tek başına izleme sebebidir.

Asiye kocası Cemal’in onu soğuk bir hastane odasında terk edip gitmesinin ardından, Amasya gibi küçücük bir şehirde bir başına kalmış mücadeleci bir kadın. Eşi kendisini terk etti diye kendini yememiş, aksine acısını kor gibi yutup çocukları için yaşamaya devam etti.  Asiye’yi izlerken kendi gibi çocuklarını da sorumluluk sahibi olarak yetiştirdiğini gördüğümde kocaman bir tebessüm ettim doğrusu; Nergis’in hem okuyup hem de her daim kardeşine sahip çıkışı, evi çekip çevirmesi, faturaları ödemesi ve Uğur’un küçücük yaşına rağmen onun sözünden çıkmayışı aslında annesine yardımcı olmak için küçük bir anne rolüne büründüğünü de gösteriyor.  Nergis babasının kendilerini terk etmesinin ardından erken büyümek zorunda kalan, annesinin sağ kolu, hayat arkadaşı ve dert ortağı olmuş bir kız çocuğu. Evet bu küçücük yaşında Nergis’in yüklendiği sorumluluk çok ağır ama anladığım kadarıyla Asiye sadece eve para getirmekle yükümüyken Nergis’e de mecburen evin annesi olmak kalmış. Belki onlar görünürde bir babaya ihtiyaç duymuyor ama Uğur için aynı şeyleri söyleyemeyeceğim; Uğur’un sözde mahalle abilerini örnek alışına içim cız etti doğrusu. Doğru olup olmadığını bilmeden onlar gibi davranmaya ve konuşmaya çalışması aslında bir babanın eksikliğini ne kadar da hissettiğini gösteriyor bana kalırsa.  O büyürken rol model alacağı bir babası hiç olmamış bu yüzden Mahir’in “Delikanlı” sözüne bile büyük bir sevinç duydu ve bence ona baba demeye bile hazır durumda çünkü buna ihtiyacı var.

Amasya’dan İstanbul’a gelmek Asiye’nin bu hayatla ilk mücadelesi değil anladığım kadarıyla. Asiye’nin geçmişini bilmiyoruz  henüz ama anne, babasını erken yaşta kaybettiğini düşünüyorum. Başkaca da bir akrabalarının olmadığını da taa Edirne’deki teyzesinden medet ummasından kolaylıkla anlayabiliriz bence. Başlarına gelen felaketin ardından çocuklarını da alarak şehri terk eden Asiye için mücadele daha yeni başlıyor. Kızının tecavüzcüsünü öldürmesinin ardından evladını korumak için bütün hayatını, düzenini yıkan Asiye, onları korumak için her şeyi yapabileceğini daha ilk andan ispat etti. Asiye çok cesur ve güçlü görünmeye çalışan, kolu kanadı kırık bir anne aslında. Bazıları güçlü olmasa bile öyle görünmek zorundadır. Asiye de içi paramparça olsa da çocukları için güçlü görünmek zorunda. Asiye daha ne kadar direnir, bu gücü ona neler yapar bilmesem de onun çok cesur olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Asiye yaşanan felaketin ardından kızının suçunu üstlenecek belki de çevresi tarafından ahlaksız kadın olarak yaftalanmayı dahi göze alarak adalete teslim olacaktı. Buna cesaret mi yoksa başka bir şey mi dersiniz bilemiyorum ama fedakarlık demek en doğrusu olacaktır.  Asiye çocuklarının güvenliğini sağladıktan sonra hayatını bitirecek o kararı alacaktı fakat kader bu ya Asiye bunları kurgularken evrenin bambaşka planları vardı onlar için. Ben bizim için yazılmış bir kader olduğuna inananlardanım her ne kadar verdiğimiz kararlar bunu tayin etse de önceden belirlenmiş bir rotamız var ve bence Asiye Mahir’le karşılaşıp arabasına binmeyi kabul ettiği an kaderi rotasını çizdi; onu ve evlatlarını geçmişleriyle yüz yüze gelecekleri o eve doğru sürükledi.

“Güzel şeyler birden bire olur…” sözünü bilirsiniz değil mi? Ben bu söze sonuna kadar inanlardanım. Bütün paralarını çaldırdıkları bir anda Asiye’nin karşısına Mahir çıktı! Sorgusuzca yardım elini Asiye ve çocuklarına elini uzattı. Asiye’nin korkan ve panik halindeki hali, korkusunu gördüğünü düşünüyorum. Kalp kendinden olanı tanırmış derler. Mahir kendinden bahsederken “Bir yara” demişti gidişi için, onu buralardan götüren ne bilemeyiz ama Asiye’nin yarasını fark ettiğini ya da hissettiğini düşünüyorum.  Evin beyinin kaza yaptığını öğrendiğinde verdiği tepki, karısının ismini duyduğunda bile yüzünden okunan gerginliği, annesiyle bile tüm iletişimini kesmiş olması bir çok teori sunsa da bana daha net bir argümanım olmadığı için şimdilik sessiz kalacağım bu konuda. Yine de onun merhametini, hiç tanımadığı halde Asiye’ye güvenip inanmasını çok sevdim ve ben o konakta Asiye’nin en büyük destekçilerinden birinin o olacağına hatta bu eş ve çocukları olma durumunu kağıt üstünde resmiyete dökeceğine yani onları nüfusuna alabileceğine inanıyorum.

Benim şimdi asıl merak ettiğim Cemal’in Asiye ve çocuklarına karşı nasıl bir tavır takınacağı; rahatının yerinde olduğu yeni karısı ve çocuğuyla varlıklı  bir yaşam sürdüğü hayatı elinde tutmak için mi mücadele edecek yoksa bunca yıl bir kere bile arayıp sormadığı Asiye ve evlatlarına kendini affettirmeye mi çalışacak? Açıkçası hiçbir öngörüde bulunamıyorum zira Cemal’i henüz hiç tanımıyorum. Üstelik Asiye’nin Cemal’e kızgınlığının sebebinin onu terk etmiş olması değil evlatlarını bırakıp gitmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Eğer sadece kendisini bırakıp gitseydi belki de onu gördüğünde bu kadar kırgın görünmezdi.  Çünkü sırf oğlu terk edildiğini bilmesin bunun acısını yüklemesin diye öldüğünü söylemiş. Bunca yıl ona babasını bir kahraman gibi anlatmış.  Uğur’a sırtını hiç düşünmeden dönmüşken şimdi onu başka bir çocuğu böyle severken görmesi Asiye için belki de savaş baltalarını çıkarması anlamına gelecektir kim bilir?   Uğur onu öldü bilip ona anlatılan anılarla yaşarken Nergis’in kızgın olduğunu düşünüyorum. Nergis’in “Huyun benzemesin” derken babasına ne kadar kızgın  olduğu gözlerinden okunurken, babasıyla olan anısını anlatırken sesinden kırgınlığı belli oluyordu. Şüphesiz hala “Canım kızım” kolyesini taktığına göre içten içe onu hala çok seviyor ve belli etmese de muhtemelen bunca yıl yolunu gözlemiştir bu durumun onda büyük bir öfke oluşturduğu da aşikar.

Şu an için Cemal kim, neden onları bırakıp gitti, ne gibi bir mazereti var? Hiç bilmiyorum ama Asiye’den ziyade Nergis’i gördüğünde yüzünde oluşan o şok ifadesi, o ani yıkılış bana gidişinin arkasında sadece maddi sebeplerin olmadığını ve  çok daha başka şeylerin olduğunu düşündürüyor. Anne babasız büyüyen birinin iki evladını neden babasız bıraktığı benim en çok merak ettiğim konulardan biri doğrusu. Üstelik o henüz olanları bilmese de  Nergis’in başına gelenler dolaylı da olsa onun yokluğuyla alakalı bana kalırsa. Belki de o onları bir başına bırakıp gitmeseydi ipsiz, sapsız mahalle serserilerinin böyle düşünmeye de davranmaya da cesareti olmayacaktı. Tabi ki Cemal’in yokluğu olanlar için mazeret olamaz hiç bir şey o adamın(!) yaptıklarının bahanesi kabul edilemez fakat şu da bir gerçek ki tek başına bir kadın, bir çocuk hatta bir hayvan olmak bile çok zor bu hayatta ve pislik dolu zihniyetliler için bu büyük bir fırsat.  Birçok toplumda olduğu gibi maalesef bizim toplumumuzda da taciz gibi bir olay olduğunda ilk önce kadın yaftalanıyor. Halil’in annesi yıllarca Asiye’yle kapı komşusu olmasına ve oğlunun ne mal olduğunu bilmesine rağmen oğlunu o evde bıçaklanmış gördüğünde direkt Asiye’yi hedef alıp “Ahlaksız” diye niteledi. Çünkü ona göre tek suçlu Asiye’ydi. Bütün mahalle yıllarca tabiri yerindeyse yanında “Erkek sinek” dahi görmemişken sanki onu hiç tanımıyormuş gibi eve erkek mi aldı deme cüretini kendinde görebiliyorlar. Kimse ilk etapta  Halil’in suçlu olabileceği düşünmüyor ve namusuyla ekmeğini kazanmaya çalışan birini suçlayabiliyorlar çünkü o bir kadın.

Kaderimin Oyunu bende büyük bir merak uyandıran, takipçisi olacağım bir dizi fakat şunu da belirtmeden geçmeyeyim; evet başı ve final kısmı çok güzel ve akıcı olsa da ortalarda tempo bir hayli düşük ve ağır ilerleyen bir yapıdaydı. Yine de bol emek verilmiş seyir zevki yüksek bir bölüm izledim. Tüm ekibin emeğine ve yüreğine sağlık, başarıları daim olsun.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s