YAZAR : Şeyma BULUT

Geçtiğimiz hafta Kalp Yarası’na Ayşe ve Ferit’ in ayrılık sahnesiyle veda etmiştik. Ayşe’nin “Biz birbirimiz için yaratılmamışız…”sözüne karşılık” Seni her zaman beklerim”diyen Ferit ve sonrasında da uzun zamandır zaten aralarında iletişime dair bir şey kalmayan ama birbirini çok seven iki insanın dünyalarının yıkılmasını izledim. Bir yanda kırık ama sevdiği adamın da kendisiyle batmasını istemeyen Ayşe, diğer yanda sevdiğiyle dibi görmekten çekinmeyecek kadar aşkına sahip çıkan Ferit…

Geçen haftaki yazımda bu durumu uzun uzun anlattım aslında, burada Ayşe’nin yaptığı bir vazgeçiş değildi. Onun ne yaptığını anlamamıza yardım edecek en doğru kelime fedakarlık olur. Ayşe, Azade’nin söylediklerini o kadar ciddiye aldı ki Ferit üzülmesin diye ondan uzak durmaya karar verdi ama bence bu çok uzun süreli bir karar da değildi. Mirza’ya “Ben Ferit’i seviyorum, o mutlu olsun istiyorum…” sözleri içindeki duyguların dışa vurumuydu. Olduğu ev, annesinin odası ona iyi gelirken bir yanı da hep eksik kaldı aslında. Yüzündeki kırık gülümsemenin de yaşadıklarından hatta Elif’i tanımasından bile tam mutlu olmamasının sebebi sol yanının yanında olmaması diye düşünüyorum.

Ayşe’nin içinde bulunduğu ruh halini ilk anlayan da her zamanki gibi Vedia oldu. Onu ziyaret ettiği sırada Ayşe’ye söyledikleri ve onu bazı şeyleri düşünmeye zorlaması güzel ayrıntılardı. Ayşe, Vedia’ya annesinin anılarıyla nasıl mutlu olduğunu anlatırken, aslında Ayşe’nin daha da kaybolduğunu düşündüm. Bence Vedia da öyle düşünmüş olacak ki geçmişe bağlı kalmanın insana acı vereceğini, doğru olanın bugün ve gelecek olduğunu söylemeye çalıştı ama Ayşe onu pek anlamadı. Daha doğrusu duyamadı. Annesinin hayaliyle mutlu bir sığınakta gerçekten uzak yaşanan bir hayat düşünülemez. Ayşe de böyle biri değil ama işte üst üste yaşadıkları onu bu yola itti. Herkesin bir zayıf noktası, kendine gelmesini sağlayacak kırmızı çizgileri vardır. Ayşe’nin de asla dile getirmediği bir kabusu var : Ferit’in bir gün bir başkasıyla olması. Onun bir anlık düşüncesi bile Ayşe’nin saklandığı yerden çıkmasını sağladı. Var mı daha ötesi?

Ferit, Ayşe’nin geleceği, en sevdiği, ruh eşi olarak gördüğü ama en önemlisi onun mutlu olması için kendini yok edecek kadar değer verdiği tek insan. Bu yüzden kendisi dibe batarken, Ayşe’nin buna izin vermeyeceğini iki haftadır söylüyorum. Ayşe, güya Ferit uzak dursun, incinmesin diye onu kendinden itti ama bir yanı da Ferit de kendisinden asla vazgeçmesin istedi. Bu yüzden Tanem’i görmek Ayşe’yi sanki daha iki gün önce ayrılmak isteyen kendisi değilmiş gibi garip davranmaya başladı. Hani Ferit demişti ya bir gün başkasını seversen biter diye, o yüzden Ayşe onu başkasıyla gördüğü anda içinde bastırdığı tüm korkuları geri geldi. Ferit’in gitmesi başkasını sevmesi ya da bir daha onunla yan yana olamamak gibi tüm kabuslarını canlı canlı yaşamaya başlayınca da birden bire Ferit’e karşı istemese de adımlar atmaya başladı. Bir yanı sevdiği adam mutlu olsun istiyordu elbette ama başkasıyla mutlu olması düşüncesi Ayşe’nin bastırılmış duygularının açığa çıkmasına neden oldu ve bana soracak olursanız da pek güzel oldu.

Şimdi Ayşe için biraz kafam karıştı aslında. Kendi duygularını görmesi için, bir başkasını mı görmesi lazımdı diye sorguladım. Öyle olunca da uzun uzun ikisinin arasında geçen tüm diyalogları, konuşmalarını düşününce aslında tek bir yere çıktım: Ayşe, Ferit’in kendisinden vazgeçtiğine inandı. Bunun ilk şiddetli hissini de karanfilini ona geri vermesiyle yaşadı.

Ayşe evden ayrılırken çiçeğini Ferit’e emanet etmişti. Kalbiydi o karanfil Ayşe’nin, onunla yeşeren, solmasına asla izin vermediği, o açınca hayatını daha güzelleştiğine inandığı uğuruydu. Ferit, o karanfili geri verdi ve sonrasında Ayşe onu bir başkasıyla gördü. Bence o an kafasında konakta ki konuşmaları geldi : Bir başkasını seversen senden vazgeçerim. Ferit’in bu sözleri kendisi için de geçerliydi, bu sebeple de Ayşe’ye seni istemiyorum demesinin ardından ufukta bir kadınla görünmesi Ayşe için sözcüklerden bile daha açık bir cevaptı. Ferit’i kaybetme gerçeğiyle baş başa kaldı ve bu onu içten içe yiyip bitirirken, Ferit’i her gördüğünde içindeki öfkeye de engel olamadı.

Ben nasıl ki Ayşe’yi gitme kararında çok iyi anladım, Ferit’i de “Seni istemiyorum!” sözlerinin arkasında yatan sebebi net bir şekilde görebiliyorum. Ayşe mahkemede Hande aleyhine ifade verirken bir yandan da onun kalbine nasıl zarar verdiğini de anlatıyordu. Hande’nin yaptığı her şeyi tek tek anlatırken Ferit’in yüzündeki ifadenin tek bir anlamı vardı :Hepsi benim yüzümden! Hande ve Ayşe arasındaki düşmanlığın yegane sebebi Ferit ve olanlardan kendisini sorumlu tuttuğunu ve daha da kötüsü Ayşe’sinin onu sevmediğini değil ama sevdikçe yaralandığını ve gerçekten artık istenmediğini düşündü. O da ne yazık ki Ayşe’yle aynı noktaya geldi, iyi gelmiyorsam giderim diyerek hareket etti ve bu hususta da ben çok sinirlenmiyorum ona. Kim olsa öyle davranırdı. Hele de karşısında iki kelimesinden biri senin sevgin bana iyi gelmedi, istemiyorum diyen bir kadın varken ne yapabilirdi ki?

Ferit, Ayşe’nin evinden ayrıldığı andan itibaren kalbiyle büyük bir savaşa girdi. Bir yanı ona vazgeçme derken diğer yanı Ayşe’yi özgür bırakmasını söylüyordu. Aslında Ferit’e en doğrusunu abisi söyledi, Ayşe’den vazgeçme dedi. Sinan bu defa biliyor, kardeşine neyin iyi geleceğini, acı çeken ruhunu nasıl tedavi olacağını çok iyi biliyor ama iki taraf da kendini tamamen çekince bu ikisi arasındaki iletişimin tekrar sağlanması çok zordu. Ferit karanfili Ayşe’ye iyi gelsin diye geri verdi ama Ayşe onu bambaşka bir şekilde yorumladı. Birbirlerini anlamaları için bir ateşleme lazımdı daha doğrusu bir sebep gerekiyordu. Mirza’nın Ferit ve Ayşe’nin arası daha da bozulsun diye kurduğu tuzak onun istediğinin tam tersi işe yaradı ve Ferit uzun zaman sonra ilk kez Ayşe de yaşam belirtisi gördü.

Ayşe ve Ferit’in restorandaki ilk çekişmelerini izlerken ben de önce Ferit gibi şaşırdım aslında. Ayşe’nin uzaktan uzağa tribe gireceğini, kafasında kuracağını biliyordum ama asla gidip de “Hiç vakit kaybetmemişsin!” demesini veya Ferit’in üstüne gideceğini düşünmemiştim. Bence Ferit de düşünemedi ki ilk etapta Ayşe’nin gözünün döndüğünü anlamadı. Şimdi ben aslında bundan sonra şiddetli bir kavga bekliyordum, pek de öyle olmadı. Ayşe kavga etmedi ancak Ferit’in kafasını daha da karıştırdı. Erkek kafası basit düşünür. Bu erkeğin kıymetlimiz Ferit olması da bir şeyi değiştirmiyor. Ayşe’nin oradaki tepkisini, karanfili vermesinden sonra onu bir başka kadınla görmesinin ona yaşattığı korkuyu da öfkeyi de göremedi ve zaten bunu farkedemediğinden de arkadaşım diye aldı Tanem’i Zeytin’in düğününe götürdü. Onu görünce işte dedim, kızılca kıyamet kopacak ve öyle de oldu. Ayşe içinde tuttuğu son çığlığı da Ferit’in yüzüne çarptı : Sen alışkınsın düğünlere kadınlarla gelmeye.

Ferit Sancakzade bu cümleyi duyana kadar, Ayşe’nin içindeki korkuyu da kıskançlığı da görmemişti. Halbuki Ayşe’nin kıskançlık duygusuyla başa çıkma konusundaki başarısızlığını da ardından gelen öfkesini de geçmişten gayet iyi biliyordu ama bu defa sanırım Ayşe’nin gittiğinden o da emin oldu ki son ana kadar fark edemedi. Ayşe kıskandı, korktu, özledi ve tüm bu duyguları aynı anda tüm şiddetiyle yaşamaya ve göstermeye başladı. Bana soracak olursanız bunlar Ayşe için çok olumlu gelişmelerdi. Duygularını tamamen sessize alan Ayşe’nin artık yeniden hayata döndüğünü gösteriyordu ama tabii ki her zamanki gibi bunu da Ayşe’de gösterdi.

Ayşe’nin kendine has bir dili var ve ne yazık ki bu lisana herkes aşina değil. Bir kişi hariç : Ferit! Ayşe’nin Tanem’i gördüğü andaki delirmiş hali, üzüntüsü, kırgınlığı Ferit’in Ayşe’yi anlamasına sebep oldu ama eski Ayşe’yi geri getirmek o kadar da kolay değil. Ayşe’yi yukarıda yalnız yakaladığında Ayşe’nin tedirginliği, ürekekliğini gözlerinde gördüm. Ne yapacağını bilmiyordu. Bir yanı hala iyileşmedin dese de diğer yanı da merhemine baktığının gayet farkındaydı. Bu yüzden Ferit’in yanında hem çok ürkek hem de özlem doluydu. Ayşe belki diliyle seni özledim demedi ama gözleriyle bunu söylüyordu. Ancak aşağıda bir başka kadının Ferit’in yanında düğüne gelmesi, üstelik de Vedia’nın oğlunun düğününe Ayşe’nin orada olacağını bile bile bir başkasıyla gelmesi Ayşe’nin korkularını en üst seviyeye taşıdı. Kimsenin görmediği bir yerdeki bu tavır onun daha da içine kapanmasına sebep oldu ta ki Ferit’in de aynı şekilde Ayşe’ye tavır aldığı ana kadar.

Yukarıda Ayşe’nin bir lisanı var dedim ya aslında Ferit’in de var! Tek farkı Ferit’in dilini herkes çok rahat anlayabilir. Ayşe yeni ailesiyle düğünden ayrılacakken, Ferit’in Ayşe’yi Mirza’nın yanından çekmesi, Ayşe’nin buna ters tepki vermemesi ve oradaki restleşmeleri hem birbirlerine hem de çevrelerine verdiği bir mesajdı. Ayşe geri çekilmedi zira  Ferit zaten tek sevdiği, kendini ait hissettiği insan. Diğer yanda Ayşe’nin atağına Ferit de aynı kıskançlık silahıyla cevap verince üstü kapalı birbirlerini hala çok sevdiklerini söylüyorlardı ve bunu da herkesin görmesini sağladılar. Ben aslında bu noktadan sonra karşılıklı bir savaş çıkacağına emin olurdum da Elif’in sahneye çıkması işleri olduğundan da karmaşık hale getirdi.

Elif, dedesi ve Mirza’nın kurduğu korkunç tuzağın ardından bir süredir içinde verdiği savaşı bitirerek bir adım attı. Ferit’e “Ayşe’nin hayatı tehlikede, kurtarın onu” diyerek kaçmasının ardından zaten kurulu bir oyunun da tüm gidişatını yeniden değiştirdi. Ferit Ayşe’yi nasıl çekip alacak bu ölüm dolu evden, hep birlikte göreceğiz.

Hatay’da çok çetin bir savaş başladı. Savaşın ilk cephesi Azade ve Şahin arasında olacak gibi duruyor. Azade’nin güç alanını ihlal eden Şahin, Azade’nin öfkesine maruz kaldı ve aralarındaki güç savaşının da ilk raundunu Ayşe’nin de katkısıyla Şahin kazandı. Ama Azade’yi bilirsiniz. Kazanmayı kimlik edinmiş bir kadın olarak maç bitmeden hiç bir şeyin sonucu belli değildir.

Azade için savaş tek alanda olsaydı kazanması kolay olurdu ama asıl büyük bombayı Hüseyin olduğu gibi Azade’nin kucağına bıraktı : Adnan’ın oğlu hayatta!

Azade’nin yıllar önce öldüğünü sandığı çocuğun yaşadığını öğrenmesi ve daha da fenası bu çocuğun Yaman olduğu gerçeğiyle nasıl yüzleşeceği benim için merak konusu. Öyle ya da böyle büyük bir oyun kuruldu ve taraflar belli olmaya başladı. Peki bu savaşta Ayşe ve Ferit ne yapacak? Bana kalırsa birbirlerine tutunmaktan başka çareleri kalmadı. Bizi neler bekliyor, hep birlikte göreceğiz…

Bu haftalık da bu benden bu kadar, bütün ekibin yüreğine sağlık olsun.

Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s