YAZAR : Şeyma BULUT 

“Tesadüf diye bir şey yoktur, tevafuk vardır!” Ferit’in bir zamanlar Ayşe’ye söylediği bu söz bana göre ikisinin ilişkisinin en güzel tanımı. Kader ikisini öyle bir yerden birbirlerine bağladı ki ne yaparlarsa yapsınlar bu bağ çözülmüyor,kopmuyor ve daha da önemlisi her defasında birbirlerine öncekinden de güçlü bir şekilde bağlanıyorlar.  Oyun arkadaşı olarak çıktıkları bu yol ikisini de hiç tahmin etmedikleri bir yere getirdi. Bundan sonrası için onları neler bekliyor bilmiyorum ama her şeye rağmen birbirlerinden asla vazgeçmeyeceklerini biliyorum, inanıyorum.

Geçtiğimiz hafta Kalp Yarası’na Elif’in Ferit’e “Ayşe’nin hayatı tehlikede, onu kurtarın!” dediği anda veda etmiştik. O saniyeden itibaren Ferit’in artık durmayacağına da kibarlığı bir tarafa bırakacağına da emindim. Ferit Sancakzade aslında karakter itibarıyla sabırlı, dingin bir yapıya sahip. Bekleyip, şartlar olgunlaşınca hareket eden, planlı ve hatta stratejik bir adam. Buraya kadar güzel de herkesin bir kırmızı çizgisi, sakin kalamayacağı durumları vardır. Ferit’in de var ve mesele ne zaman oraya gelse akıl, mantık arasındaki dengeyi kaybediveriyor: Ayşe! Elif, Ferit’e Ayşe’sinin tehlikede olduğunu söylediği anda işler değişti. Halbuki daha önce karşımızda sevdiğini sabırla bekleyen, onu bir şeye zorlamadan ikna etmeye çalışan bir adam vardı. O sözleri duyduğu anda kendi deyimiyle salon adamı gitti ve geriye korumacı, endişeli ve Ayşe’yi tehlikeli gördüğü alandan çıkarmaya çalışan biri geldi. Ferit bu anlarda her türlü hataya açık hale geliyor ve geçmişten de hatırlayacağını üzere hata üstüne hata yapabiliyor. Bu defa da neredeyse Mirza’nın ekmeğine yağ sürecekti ama Ayşe’nin özlem duyan tarafı fazla geldi de iki triple günü kurtardı.

Mirza, Antakya’ya adım attığı günden bu yana Ferit’le büyük bir mücadele içerisine girdi. İlk başında tek hedefi Ayşe’nin gözüne girmekken sonrasında Ferit’le aralarını açma üzerine planlar kurmaya başladı. Öncesinde acaba Elif için mi diye düşündüysem de bence bu kadar basit değil. Mirza şu anda reddetme aşamasında olsa da Ayşe’ye karşı takıntı geliştirmeye başladı ve Ferit de bu durumun gayet farkında. Biz kadınlar nasıl ki bir başka kadının yanımızdaki adama ne gözle baktığını anlıyorsak aynı durum erkekler için de geçerli. Mirza ilk andan beri bu hususta Ferit’in üstüne oynuyor ve ne yazık ki Ferit de her defasında bu tuzağa düşüyor. Mirza’nın hedefi belli: Ferit’i kaba, saba, vahşi bir adam olarak gösterip Ayşe’nin gönlünden düşmesine sebep olacak. Ayşe’nin de bu durumu  bir an önce fark etmesi lazım diye düşünüyorum çünkü iş telefon konuşmalarını dinleyip, tırnak yeme aşamasına kadar geldi. Bundan sonraki adımının ne olacağını kestirmek güç. Ayşe şu an için kıskançlık kavgası olarak görse de ben bu kadar basit bakmıyorum olaya ve Mirza’nın daha ısınma aşamasında olduğunu düşünüyorum.

Mirza ve Ferit’in kavgasını gören Ayşe doğal olarak çok sinirlendi ve direkt Ferit’e döndü. Bunu neden yaptığını anlamaya çalışırken birden bire kendisini önce arabada, sonrasındaysa dağ evinde buluverdi. Şimdi uzaktan bakınca ayrı eğlenceli görünen bu anlar Ayşe açısından tam bir hayal kırıklığı çünkü onu asıl sinirlendiren meseleyi Ferit dahil herkes gözden kaçırıyor. Ayşe çocukluğundan bu yana kimseye minnet etmeden yaşayan, özgür ruhlu bir kadın. Ona kimse yapması gereken şeyi dikta edemez ya da zorla yaptıramaz. O isterse, uygun görürse yapar. Ayşe’nin karakterinin en temel özelliği bu: Özgürlüğüne düşkün olması. Ferit bunun gayet farkında olmasına rağmen panik yapmaya başladığı anda bunu unutuveriyor. Ayşe daha önce Antakya’dan gitmek istediğinde onu kaybedeceği korkusuyla aynı şekilde davranmış, Ayşe’yi istemediği bir şeyi yapmaya zorlamıştı. Şimdi de onu korumak için yaptığı eylemi yine ona söylemeden kendi bildiği şekilde yapmaya kalktı ve sonuç: Karşısında oldukça öfkeli, dikenlerini çıkarmış bir kadın buluverdi. Üstüne üstlük Ayşe birilerinin onun yaralarını sarması meselesine hala tam ısınamadı bu yüzden de bu aşırı davranışlar onda ters etki yapıyor. Ferit de bunu bilmesine rağmen bu tutumundan bir an olsun geri adım atmayınca iki yüksek karakter karşı karşıya geliverdi. Yeniden!

Ferit, Ayşe’yi dağ evine götürdüğünde büyük ihtimalle bambaşka hayaller kurmuştur diye düşünüyorum. Ayşe sakinleştikten sonra onunla konuşacak ve her şey tatlıya bağlanacak. Tabii bu işler o kadar basit değil, hele de söz konusu Ayşe’yse hiç değil. Ayşe, Ferit’in ona sevgisinden emin olsa da aradan geçen bunca zamana rağmen hala ona karşı bu şekilde davranmasına alışamadı. Ferit bunu yaptıysa illa ki bir sebebi vardır demektense ben başımın çaresine bakarım, beni istemediğim bir şeye zorlamasını kabullenemiyorum düşüncesinde olduğunu zannediyorum. Ferit dedesi ve annesi hususunda ne kadar haklıysa, Ferit’in bunu gösterme şekliyle ilgi de Ayşe’ye hak vermemek elde değil. En başında söylese, bana biri gelip böyle bir şey söyledi ben de seni evden aldım dese bu sorunların hiç biri yaşanmayacak ve belki de o evde oldukça özel bir an yaşayacaklardı ama öyle olmadı. Sebebiyse çok basit: Ayşe zorlama bir şey yaşamak istemiyor, nokta.

Ayşe yemek yerken birden bire içmeye ve tabir-i caizse saçmalamaya başladı. Önce oyun oynamak istedi, sonra Ferit’e sarıldı ve en sonunda da kırık bir ses tonuyla bağırmaya başladı. İlk bakışta oldukça saçma görünse de bence fazlasıyla haklıydı. “İstediğin gibi her şeye yeniden gülüyorum, bak!” derken sesinde kırılganlık her şeyi açıklıyor. Beni istemediğim bir yere getirdin, nasıl  davranmamı  istersin modunda hareket etti. Kim olsa öyle davranırdı. Ferit’in her durumda Ayşe’yle iletişim kurmayı, ona durumu anlatmayı öğrenmesi gerek. Yoksa daha çok kapılarda bekler benden söylemesi.

Ayşe, Elif’in Ferit’e söylediklerinin ardından soluğu çiftlikte aldı. Kuzeninin sevgilisine neden böyle konuştuğunu sorgularken, Elif’in gözlerinin önünde rahatsızlanması çemberin git gide daraldığının da bir işaretiydi bence. Elif’in artık zamanı daralıyor ama ne olursa olsun dedesinin Aşe’ye zarar vermesine de izin vermemeye oldukça kararlı görünüyor. Elif şimdilik Ayşe’nin can simidi çünkü onu çok sevdi. Ayşe’nin güzel kalbini, merhametini gördü. Bu sebeple de Şahin, işi tamamen gönüllülük esasıyla yapmaya karar verdi. Oyunun yönünü bambaşka bir yere çeviren Şahin’in kafasından geçirdiği plan tutar mı bilmiyorum ama onun işgüzarlğı sayesinde Ayşe ve Ferit’in en büyük hayali gerçek olacak: Kız isteme töreni!

Ayşe ve Ferit ilk el ele tutuştukları andan bu yana bir sürü hayal kurdular. Geleceklerine dair, bugünlerine dair hep konuştular ama yaşananlardan dolayı hepsi yarım kaldı. Önce Baha sonra hapis, bebek derken yarım kalanları tamamlamak namına attıkları her adım onları daha da büyük acıların içerisine sürükledi. Ferit, Ayşe’yi kendine getirmek için çırpınırken Ayşe de sevdiği adamı kendisiyle birlikte batırmamak için ondan kaçma yolunu seçti. Önceki yazılarımda Ayşe’nin kendisinden kaçtığını, asıl amacının Ferit’i korumaya çalışmak olduğunu defalarca kez söylemiştim. Ayşe sevdiği adamı yaralamamak için kaçarken yanında o yaraların merhemini de götürmüştü sadece farkında değildi. Artık farkında olduğuna ben adım kadar eminim çünkü her ne yaparsa yapsın Ferit’in ondan vazgeçmeyeceğine de başkasıyla olmayacağına da adı kadar emin.

Ayşe ve Ferit’in ilişkilerinin başından bu yana verdikleri en büyük sınav hep güvenden yana oldu. İlk günden beri birbirlerini hep buradan sınadılar. Önce Hande sonra Baha, Tanem ve Mirza derken hep ama hep buradan çatıştılar. Tek fark ilkinde çok şiddetli kavgalar ve ayrılıklar yaşarlarken şimdi aralarındaki telefon konuşmasında espirili bir atışmadan öteye geçemiyor. Güvenmeyi, sevdiğine itimat etmeyi aşk öğretti onlara. Sevgi konusunda zaten hep aynı noktada olan iki insan birbirine de güvenmeye başlamışsa artık önleridne dağ olsa duramazdı ki öyle de oldu. Ayşe ve Ferit cehennem azabı gibi günlerin sonunda oyun arkadaşlığından hayat arkadaşlığına doğru birlikte, el ele yürümeye başladı.

“O tuzlu kahveyi içeceğim, göreceksin!” sözleriyle başlayan bir hayalin gerçeğe döndüğü büyülü bir ana şahit oldum ben bu hafta.  Ayşe bir başkasının düğünde, alalade alınmış bir gelinlikle evlenmişti. Belki hayatının aşkını bulmuştu ama her şey bir başkasının hayalinin içerisinde gerçekleşmişti bu yüzden de evli de olsalar, aşık da olsalar hiç bir zaman tamamlanamadılar. Ferit ta o zamandan biliyordu bunu. Ayşe’nin içinde kalan uhdeyi, isteklerini, arzularını hepsinin farkındaydı bu yüzden Şahin’e itiraz bile etmedi. Ayşe’sinin can damarı olan karanfillerle tam da istediği gibi yeniden doğuşlarının ilk adımını attılar.

Ayşe ve Ferit her şeylerini yarım yaşamışlardı. Ne evlilikleri, ne yuvaları ne de diğer mutluluklarını tam anlamıyla yaşayamadılar. Ayşe o konakta hep kimsesiz, hor görülen kızdı. Ferit dışında yüzüne bakan bile yoktu. Güçlüydü ama tek başınaydı. Yalandan da olsa artık birilerinin arkasında olması ona büyük bir mutluluk verdi. Belki kısa sürecek ama uzu zamandır gülmeyi unutan Ayşe’yi böyle görmek aynı Ferit gibi beni de çok mutlu etti. Kahveyi yaparken heyecanı, Ferit’i yanında görünce gözlerine kadar ulaşan mutluluğu, tuzlu kahveyi elleriyle hazırlaması, Ferit’e içirmesi, tüm bunlar Ayşe’nin hayalinde dahi olacağına ihtimal vermediği durumlardı. Hayaldi gerçek oldu denir ya Ayşe de tam olarak bunu yaşıyor bu sebeple şimdilik ona dokunmuyorum ama oyun perdesi aralandığında umarım ruhunda çok derin yaralar açılmaz.

Ayşe ve Ferit için düğünden önceki son adım atıldı. Azade’nin de katılımıyla kız isteme töreni başladı ancak Azade kendinde değil. Onun şok geçirdiği anlarda bir anda yerde hareketsiz şekilde yatan Yaman’ı gördük ve bölüm de burada bitti. Yaman’ın gerçek kimliği ortaya çıktı ve Azade’yle yüzleştiklerini biliyoruz. Henüz göremesek de o konuşmanın çiçekli, böcekli geçmediğine de eminim. Azade bir şey yapmış mıdır bilmiyorum ama büyük bir savaşın ayak seslerini çok net duyabiliyorum.

Bu haftalık da benden bu kadar arkadaşlar. Bu hafta orta karar diyeceğimiz bir bölümle karşıladı bizi Kalp Yarası. Dağ evindeki sahnelerde biraz daha sağlam replikler beklesem de sonrasındaki kurguyla olayı toparladıkları için fazla mızıldanmayacağım.

Bütün ekibin emeklerine sağlık, haftaya görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Benimle Evlenir Misin Oyun Arkadaşım? (Kalp Yarası,24.bölüm)” için 2 yorum

  1. Genelde paylaşımlarım goy goy tarzında olsa da diziyi karakter odaklı izliyorum ve sizin karakter yorumlarınız çok çok iyi. Emeğinize yüreğinize sağlık yine muhteşem bir yorum olmuş…

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s