YAZAR: Şehriban Simay Demir

Öfkeli bir insanı hep patlamaya hazır bir yanardağa benzetmişimdir. Öfke öyle güçlü bir duygudur ki tek bir kıvılcımla patlamaya hazır, hata yapmaya müsait, çevresini yakıp kül edebilecek kadar güçlü ama bazen içindeki ateşi sadece kendisine zarar verecek şekilde dışına yansıtmadan tıpkı  içine içine akıtan bir volkan gibidir. Asiye, Cemal, Mahir hatta bu küçücük yaşında Nergis gerek geçmişlerinden gerekse bugün yaşadıklarından dolayı hayata, geçmişlerine, yaşadıklarına ve yaşayamadıklarına karşı öfke dolular. Kimisi bu öfkeyi içine gömüp devam etmeye çalışırken, kimi onu bir sığınak olarak kullanıp öyle yaşıyor.

Asiye, Cemal onu terk ettiği günden beri içindeki kızgınlığı her geçen gün daha da büyüttü. Çocukları fark etmesin de bu öfkeyi sakinlik perdesinin arasına saklasa da bu artık eskisi kadar kolay değil. Sinirinin temel objesi burnunun dibinde olduğu sürece de o kadar basit olacağa da benzemiyor. Asiye’ye dışarıdan bakınca sessiz ve sakin görünse de içinde fırtınalar kopmaya başladı. Cemal’le arasındaki mesafe daraldıkça da öfkesi içinden çıkmak için bir delik ararken, Asiye de çocukları etkilenmesin diye o sinirini sürekli yutmaya, bastırmaya çalışıyor. Bu durum gün geçtikçe daha da zor olmaya başladı zira sakinleşmek için kaçtığında bile Cemal’i karşısında buluverdi. Asiye’nin gözünde Cemal onu ve çocuklarını telefonla terk eden, arayıp sormayan bir zalim. O bunu böyle biliyor ve sanırım bir gün Cemal karşısına dikilip her şeyi anlatmadığı sürece de bu şekilde devam edecek. Asiye aynı anda birden çok problemi içinde taşırken Cemal’in de üstüne tuz biber ekmesi çok ağır gelmeye başladı. Bir yanda aşık olduğu adam, diğer yanda kızını korumak için her şeye eyvallah çekmesi gerektiği için yavaş yavaş eriyip biten bir ruh haline girdi ve debelendikçe daha da dibe batıyor. Mahir’in yanlarındaki varlığı çok önemli olsa da aslında Asiye de Nergis de hatta Uğur da en çok Cemal’e ihtiyaç duyuyorlar. Asiye kızını korumak için çıktığı yolda kolu kanadı her adımda kırılırken, birkaç mutlu anısıyla mutlu olduğunu sanırken birden aldatıldığını da düşünmesiyle tepetaklak oldu.

Asiye ve Cemal geçmişlerini herkesten saklarken bir zamanlar çok mutlu oldukları güzel bir hayal balonları vardı ve bu güzel anı bulutu Helin’in bir cümlesiyle bozuldu: Cemal’e aldığım ilk hediye deri bir saatti ve onu hiç çıkarmadı. Bu zararsız gibi görünen cümle aslında Asiye’nin son sığındığı limanı da başına yıktı. O saat daha onlar evliyken meydana çıkmıştı ve Asiye doğal olarak karşısındaki manzarayla, duyduklarını birleştirince tek bir sonuca ulaştı: Cemal, Asiye’yi aldatmıştı. Ondan sonrasında ne Helin’i ne de Mahir’i duydu. Kocasının tek ihanetinin gitmek olduğunu düşünürken, bir de başka bir kadınla olduğunu öğrenince Asiye’nin tüm dünyası başına yıkıldı ama büyük bir samimiyetle söylüyorum ki ben bu duruma zerrece inanmıyorum. Orada Cemal’in bakışlarında “Seni aldatmadım!” haykırışı vardı.

Cemal zaten çekip gitmiş, aldatsa ne olur aldatmasa ne olur denilebilir ama öyle değil işte. Bir kere Cemal neden kendini anlatmak için parçalasın ki? Biten bitmiş, giden gitmiş, herkes Cemal’e göre kendi yolunu çizmiş artık. Terk etmesiyle ilgili bahanesini, burada da yapardı, olur biterdi değil mi ? Cemal “O kadar da değil, Allah benim belamı verdi!” minvalinde konuştu. Asiye’sine seni aldatmadım diye yalvardı resmen. Bana soracak da olursanız Cemal bir başka kadınla, karısını aldatacak bir adam değil orada bambaşka bir durum var.  Asiye, hep kötü anılara sığındığından dolayı, Cemal’in her kavga sonrasındaki gidişini Helin’e gitti olarak yorumladı diye düşünüyorum ama bence Cemal çaresizlikten, durumları düzeltememekten dolayı kaçtı. Şimdi geriye cevaplanması gereken tek bir soru kalıyor? Cemal bu kadar severken, aşıkken, aradan geçen yıllara rağmen neden karısına ve çocuklarına geri dönmedi?

Cemal, görünen karakteri icabı soğuk, mesafeli bir adam. Karısına da , onun ailesine de hep bir samimiyetsizliği var. Onu gülerken, rahat bir şekilde sadece Ahmet’in yanında görebiliyorum. Bir tek orada eski Cemal gibi davranıyor. O geçmişteki sahnelerde gördüğümüz muzır, içinde yanan ateşi dışarıya da yansıtan gerçek Cemal’i görebiliyoruz. Şimdi artık Asiye’nin yanında da kendisi gibi davranmaya başladı. Onun bir başkasının karısı olmasına da çocuklarının başkasına baba demesine de tahammül edemeyen ve bir adım atsa ikisini de yakacak noktaya kadar geldi. Asiye ona yalanlar söyledikçe, Cemal kendisini Asiye ve çocuklarına daha da yaklaştırmaya başladı çünkü artık biliyor: Asiye ona yalan söylüyor. Olaydan sonra yanlarına gittiğinde sevdiği kadının başkasına bakmadığını da evlenmediğini de biliyordu. Yine de Asiye’nin sırf kendisini kıskandırmak için böyle bir oyuna girişmeyeceğini de adı gibi biliyor diye düşünüyorum. Zaten Cemal’in o evdeki varlığını da bilmiyordu Asiye, o zaman işin içinde başka bir şey olmalıydı değil mi? Cemal bana soracak olursanız her şeyin farkında. Söylenen yalanların, oynanan oyunların derken her şeyi görebiliyor ama yine de kaldıramıyor ne yazık ki. Ne Asiye’nin yanında başka bir adam görmeye ne de çocuklarının bir başkasına baba demesi ona çok ağır geliyor.

Cemal hususunda en kolay yol “Beter olsun!” demek aslında. Karısını bırakmış, Helin’den bir türlü ayrılamamış ve ne yaparsa yapsın o cendereden çıkamayan bir adam görüntüsü çizse de o kadar değil arkadaşlar. Cemal, Asiye’yi Mahir’le her gördüğünde karısının kendisine söz vermesine rağmen nasıl başkasını sevdiğini düşünürken delirmemek için mutlu anılarına sığınıyor. Sevdiği kadınla mutlu olduğu o güzel günler belki de Cemal’in delirmemesine, devam edebilmesine sebep oluyor. Cemal o anılara sığınıp hayatta kalırken Asiye de tam tersine hareket ediyor. O da kötü anılara sığınarak öfkesini diri tutmaya çalışıyor çünkü çok iyi biliyor, bir an kontrolünü kaybederse yenilecek. Asiye her şeye rağmen hala çok seviyor Cemal’i ama gözlerinin önündeki saadet tablosu, kendisinden ve çocuklarından çalınan mutlu aile tablosunu her gördüğünde canından can koptu. Sadece Asiye’nin de değil tüm bu mutluluk naralarını kendisinden çocukluğu çalınan Nergis de şahit oldu. Anne-kız için bu durum iyice katlanılmaz hal alırken bir de küçük Ahmet’in doğum gününe maruz kalmaları sanırım ikisi için de en korkunç günler sıralamasında ilk  üçe girer.

Ahmet’in doğum günü Uğur hariç herkeste kötü izler bıraktı. Asiye, Helin ve Cemal’in mutluluğuna şahit olurken, Nergis kendisinden çalınan çocukluğuna akıttı göz yaşlarını. Cemal, karısının bir başka adamın yanında olmasına, çocuklarının ve hatta kendisini hatırlayan Nergis’in dahil baba dediğini duymasıyla tüm dünyası başına yıkıldı desem yeridir herhalde. Sadece bu da değil tabii ki. Mahir’in Demirhanların oğlu olması hem onun hem de Asiye’nin hayatını olduğu gibi değiştirdi. Mahir ve ailesi(!) müştemilattan konak kısmına transfer olunca Cemal ve Asiye arasındaki soğuk savaş da daha da şiddetlendi. Özellikle de çocuklar hususunda ne Cemal ne de Asiye geri adım atacağa benzemiyor. Hatta o cephedeki şiddetli savaş çok yeni başlıyor diye düşünüyorum. Cemal seneler sonra çocuklarına kavuşmuşken, hatalarını telafi edebilme şansı ayağına kadar gelmişken buna sırtını dönmeyecekti elbette ama daha da önemlisi Asiye’nin bir şeyler sakladığını anlamaya başlayınca kalmaya karar verdi.

Cemal esasında gitmek istiyordu. Asiye ve çocuklarına acı vereceğini, bir zamanlar sevdiği kadının başkasının yanında görmeye de dayanmayınca gitmeye karar verdi. Aslında gitmek istemesindeki en önemli sebep Nergis. Kızına çok büyük acı veriyor ve her hareketiyle incitiyor onu. Ahmet meselesindeki anlık panikle de çok ağır sözler sarfedince, kızının daha da fazla nefretini kazanmamak için gitmek istedi. Halbuki Nergis nefret etmiyor ondan. Aksine çok seviyor ama Ahmet’in sahip olduklarını kaybettiği için içinde büyük bir öfke taşıyor. Cemal de kızı kendisinden nefret ediyor sanırken yıllar önce zor bela aldığı kolyeyi hala Nergis’in taşıdığını görünce anladım ben. Cemal aslında kızının onu hala sevdiğini sadece kızgın olduğunu fark etti ama yine de kısa bir süre daha bu kararından dönmedi. Gidecekti ve bir daha onların hayatına değmeyecekti ancak Nergis’in göz yaşları resmen “ Baba gitme!” diyordu. Cemal bunu anlasa da eski hayatlarına dönemeyeceği için yeniden yol almaya karar verdi.

Cemal’in asıl gitmek isteme sebebi bana sorarsanız Uğur’dan başkası değil. Asiye ve Nergis onun bir zamanlar nasıl bir insan olduğunu biliyorlar. Evet kızgınlar ama onların hayatlarına yeniden dahil olması çok da zor değil bence. Yeter ki Cemal gereken cesareti gösterebilsin, gerisi çorap söküğü gibi gelir. Cemal’in canını yakansa Uğur’un onu asla tanımaması ve bir başkasına canından gibi baba diye sarılmasına dayanamıyor. Uğur’u ilk kucağına aldığındaki kokusunu içine çekmesi, acılarını dindirmese de bir babanın oğluyla ilk kez kucaklaşması gibiydi ve ben izlerken çok duygulandım. Uğur’un varlığı ve Cemal’i sevmesi onun adına hem iyi hem kötü. İyi olan şey şu: Cemal, Uğur’la yapacağı başlangıç için şanslı çünkü o geçmişi bilmiyor. Şansız çünkü her geçen gün bir başkası Uğur’u babası gibi kucaklamaya devam ediyor. Cemal içinse bu katlanılmazdı ve bu sebeple gitmeliydi değil mi ama öyle olmadı. Daha Nergis’le konuşurken onun gitmeyeceğine emindim ben ama asıl öldürücü darbeyi Asiye vurdu ve Cemal’i mıh gibi konağa çiviledi.

Cemal’in Asiye’yle konakta yaptığı konuşma beni çok etkilese de “ Oğlum başkasıyla evlisin, boşanmamışsın, neyin kafası bu?” desem de üstüne düşününce anladım. Cemal maalesef bu evliliğin içerisinde tutsak kalmış. Asiye’ye gelmeden önce buradaki arap saçına dönen durumdan bahsetmek istiyorum. Hatırlarsanız geçen haftaki bölümde Helin, Cemal’e evlilik terapistinden bahsetmişti. Bu hafta da Cemal, Amasya’dan Ahmet için yeniden Helin’e dönünce bende bazı şeyler oturdu. Arkadaşlar Helin sorunlu bir karakter. Mesela şu hediye meselesi, tamamen zırva diye düşünüyorum. Cemal hayatını kurtardığı için ona saati hediye etti büyük ihtimalle ama bunu ilişkileri için ilk adım sayıyor. Cemal ayrılmak istediğinde çocuğuyla geri döndürmüş ve Cemal de Uğur da yaptığını yeniden yapamadı diye düşünüyorum. Helin hala fazlasıyla düşkün Cemal’e ama daha çok sahip olduğu bir oyuncak gibi davranıyor. Ona bir şey sormuyor, kafasına göre hareket ediyor. Bu da  Cemal için büyük problem demek diye düşünüyorum. Yıllar sonra Asiye’nin yeniden hayatına girmesiyle kalbine de söz geçiremez hale gelince çarşı Pazar iyice karışacak bence.

Cemal, Asiye’nin üstüne gittiğinde ondan aşk itirafı beklemiyordu. Sadece içindekileri dökmesini istedi ve de başardı. Asiye “ Mahir beni bırakmadı bu yüzden ona aşığım!” derken öfkesine de göz yaşlarına da hakim olamadı. Gerçekten başkasını sevse bu kadar öfke dolu olmazdı ama bence bunu Cemal de içten içe anladı diye düşünüyorum. Öyle olmasa yani başkasını sevdiğini anlasa giderdi ama gitmedi. Nergis ve Asiye’nin hala çektiği acılar ona biraz da olsa umut oldu. Umursamayan insan silmiştir ama onlar Cemal’i hala silemediler. Cemal aslında Asiye’yi en ince ayrıntısına kadar tanıyor, biliyor. Aşağıda kalacağını söylediğinde Asiye’ye bakışları resmen ” Nasıl başkasını seviyormuşsun, göreceğim ben!” der gibiydi. Cemal Asiye’nin duygularının da sakladığı bir şeyler olduğunun da gayet farkında diye düşünüyorum. Bu sebeple de Cemal kalmaya karar verdi ve bence en doğrusunu yaptı.

Dizinin final sahnesinde polislerin kapıya gelmesiyle Asiye ve çocukları büyük bir korku saldı. Bıçağın artık Zahide’nin elinde olması , Asiye’nin ve özellikle Nergis’in hayatını kökten değiştirecek diye hissediyorum. Demirhanların yemek masasına bomba gibi düşen bu gerçekten nasıl sıyrılacaklar bilmiyorum ama Asiye için savaş daha yeni başlıyor diyebilirim.

Bütün ekibin yüreğine sağlık, haftaya görüşmek üzere.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s