Yazar : Şehriban Simay DEMİR
İnsan psikolojisi bana hep çok ilgi çekici gelmiştir. Yapılan bir hareketin, istemsizce söylenen bir sözün ardından aslında bilinç dışı olarak aktarılan mesajları anlamak bulmaca çözmek gibi sanki. Evet, burada bu böyledir şu şöyledir diye büyük büyük laflar edecek kadar uzman değilim ama sadece okumak, anlamaya çalışmak da fikir sahibi olmama yetiyor bazen. Asiye’nin Cemal’in ya da Mahir’in aslında ne düşündüklerini çözmeye çalışırken bazen çok tanıdık geliyor bazı hareketleri bezense sanki ilk defa karşılaşıyormuşum gibi hissediyor, anlamlandıramıyorum yaptıklarını. Fakat şunu söyleyebilirim ki hepsi psikolojik olarak yıpranmış durumda, geçmişleri darmadağın, gelecekleriyse pamuk ipliğine bağlı koptu kopacak ve daha doğru düzgün fikir sahibi olamasam da asıl problem geçmişlerinde saklı bana kalırsa.
Asiye henüz atlatmış olmasa da kendince geçmişini geride bırakmış gibi davranıyor. Çünkü kimse için değilse bile Nergis için bunu yapmak zorunda, şüphesiz Nergis bu konuda gözlerini içine bakıyor Asiye’nin ve o çok iyi biliyor ki en ufak bir hareketiyle Nergis’in kafasını allak bullak edebilir. Asiye’nin yarası ne kadar derin olursa olsun bu zamana kadar bir kez bile hesap sormamıştı Cemal’e ama söz konusu çocukları olunca nerde oldukları, kimin ne duyacağı umurunda bile olmadı. Zira çocukları bir kez terk edilip geride bırakılmıştı bir kez daha aynı şeyi yaşamalarına katlanamazdı. Her ne kadar Cemal’in artık onları terk etme gibi bir düşüncesi olmasa da Asiye zerrece güvenmiyor.
Asiye için geçmişte aşk, sevda gibi kavramlar önemli olsa da artık güvenmek istiyor. Birine sırtını dayamak, derin ve rahat bir nefes almanın derdinde. Bana sorarsanız bu çok yanlış. Neden diye soracak olursanız hemen açıklayayım : Yanardağ krateri soğuktan donan birini saniyeler içinde ısıtır ama insan bedeni bir süre sonra o ısıya dayanamayacağı için yavaş yavaş eriyerek ölür. Asiye’nin Mahir hususundaki durumunu buna benzetiyorum ben ve için kötüsü bu defa Asiye tek başına yanmayacak. Onunla birlikte çocukları özellikle de babası ve yeni hayatı arasında kalan Nergis’i eritecek.
Nergis babasını gördüğünden beri umut eder halde ve Asiye bunun gayet bilincinde, bundan dolayı bir yıkım daha yaşasın istemiyor, onun yaşadığını kızı yaşamasın derdinde. Nergis her ne kadar babasına kızgın olsa da ondan yana hep umutlu, Cemal ona bir adım atsa hemen affedecekmiş gibi. O Uğur gibi değil; o evde gerçek babası ve onun mutlu aile tablosuyla her gün yüzleşmek zorunda kalıyor. Babasına bir adım kadar yakınken böyle uzak olup yok sayılması onu derinden yaralıyor. Fakat babasının yaptığı küçücük hareket bile onun donmuş kalbini yumuşatmaya yetiyor; zira o ne yaparsa yapsın seviyor onu. Ona o kadar hasret ki tüm kırgınlığına, ona olan öfkesine rağmen onu öpmesine, saçını okşamasına izin verdi. Bundan dolayı dilinde olmasa da içinde hep bir beklenti var; babasını da onu sevdiğine, onlar için kaldığına ve her şeyin düzelebileceğine dair. Onu anlıyorum o daha küçücük bir kız çocuğu eski mutlu ailesini geri istiyor olması çok normal.
Cemal’in Nergis’e attığı o adım çok kıymetliydi. Her kız çocuğunun ilk aşkıdır babası,en kıymetlisidir. Nergis de çocukluğunda büyük bir aşkla bağlıydı babasına ki onun kaçırıldığına inanmıştı. Aradan geçen yıllar Nergis’i öfkelendirse de babasına olan hasretini bitirmedi ve Cemal’in ilk hamlesinde babasını affetme çizgisine kadar geldi. Annesi bir adım atsa Nergis dünden razı olacak çünkü hep diyorum onların en çok Cemal’e ihtiyacı var. Asiye şimdilik kabul etmese de Cemal kaleyi içeriden fethetmeyi başardı gibi duruyor.
Asiye Cemal gittikten sonra “Asiye’yi” yok etmiş adeta. O, çocuklarına öyle kaptırmış ki tüm benliğini yok etmiş sanki ve ortada sadece anne olan, çocuklarına yetebilmek için gece gündüz didinen biri kalmış sadece. Kendi istekleri, hayalleri, ihtiyaçları, özel alanı hatta kendine ayırdığı bir zaman dilimi bile kalmamış zamanla. Hayalleri olan Cemal’e “Ben okuyacağım” diyen Asiye’den geriye sadece çalışıp duran bir beden kalmış. Mahir’in varlığı Asiye’nin bunların farkına varmasını da sağlıyor aynı zamanda. Asiye’ye belki de yıllardır bir kadın olarak, bir anne hatta bir insan olarak değer veren ilk kişi Mahir bu yüzden varlığı şimdiden Asiye için büyük güven oluşturmaya başladı bundan dolayı çocuklarının sorumluluğunu almak istemesi bile Asiye için çok büyük bir şey. Yıllarca tek başına onlara kol kanat olmaya çalışırken ilk defa birinin ona kol kanat oluşuydu bu çünkü. Gözyaşları sadece duygulanmaktan değildi rahatlamış hatta hafiflemiş olmanın verdiği boşalmaydı bu, zira o istemese bile biliyordu ki artık ona her daim destek olmak için yanında gönüllü duran biri vardı ve bu Asiye gibi en zor anında terk edilmiş biri için çok değerli.
Mahir belki bilerek belki de bilinç dışı geçmişte yaşadıklarını tekrarlıyor sanki; geçmişte ona yapılanı o şimdi Asiye ve çocuklarına yapıyor. O, babası tarafından terk edilmiş, diğer çocuklarıyla aynı ortamda yetişmesine rağmen dışlanmış ama bambaşka bir ailede sevgiyi hissederek büyümüş biri bu yüzden gördüklerini aynen uyguluyor hayatına. Fakat Mahir konusunda aklımı sürekli kurcalayıp duran bir şeyler var ve onu tanıdıkça daha da belirginleşiyor bu durum. Nasıl oluyor da bu kadar kısa sürede onların sorumluluklarını almak isteyecek kadar benimsedi onları. Dahası Asiye’ye söylediği “Benden kolay kolay kurtulamazsınız” sözü bana Mahir’in takıntılı biri olduğunu hissettirdi zira “Siz istediğiniz sürece yanınızdayım” yahut “Bana ihtiyaç duyduğunuz her an buradayım” gibi bir cümle değil onun kurduğu. Evet belki Uğur’da kendini görüyor çünkü babalarıyla ilgili bildiği tek şey onları bırakıp gittiği ve Uğur’un onu öldü bildiği bu yüzden onu benimsemesini anlasam da o ailenin bir parçası olmak için bunu Uğur üzerinden yapması beni tedirgin ediyor açıkçası. Kendini bu oyuna kaptırdıktan sonra Cemal’i öğrenecek olursa asıl o zaman gerçek Mahir’i tanıyacakmışız gibi hissediyorum. Zira şimdiden Asiye’den hoşlanmaya ve onları bir aile gibi görmeye başladı. Bu da şimdiden çok kindar biri olduğunu görebildiğim Mahir’in çok daha başka yünleriyle karşılaşacağız demek oluyor bana göre. Şüphesiz Mahir Cemal’i, Cemal’se gerçekleri öğrendiğinde asıl o zaman aralarında çatışma başlayacaktır.
Mahir ve Cemal arasında şimdilik tatlı sert bir ilişki var. Cemal, karşısındaki adamı tanımaya çalışıyor ve ona çok akıllıca davranıyor. Çocuklarla ilgili konuşturmaya çalışırken de evde de hep bir açığını kollandı. Gerçekler ortaya çıktığında Cemal ve Mahir arasında ciddi sıkıntı çıkacak gibi hissediyorum. Özellikle de çocuklar hususunda iki taraf büyük mücadele verecektir ki Cemal şimdiden o savaşı sessizce başlattı. Asiye ve Nergis’in yalanlarına yaklaştıkça Mahir de Cemal’in kafasında netleşecektir.
Cemal Asiye’nin yalanlarını yakaladıkça daha çok kurcalıyor bu aile olma durumunu ve o deştikçe gerçeğe bir adım daha yaklaşıyor farkında olmadan. Şu anki tek derdi Asiye’ye hala onu unutamadığını göstermek çünkü kendisi Asiye’nin onu sevmiyor oluşunu henüz hazmedebilmiş değil. Asiye tarafından yok sayıldıkça da hırçınlaşıp saldırıya geçiyor. Mahir’i onlarla gördükçe de deliriyor ve bu tipik bir kıskançlık değil bir kabullenememe durumu var ortada; “Bana söz verdiği halde o beni nasıl unutur” tüm bu ısrarlarının sürekli bir şeyler öğrenmek istemesinin asıl nedeni bu. Bir açık kapı arıyor. Bulduğu anda hem ailesinin hayatına girecek hem de sevdiği kadının ellerinden tutacak ama ne yazık ki bu o kadar kolay değil. Cemal şu anda bir cenderede. Bir yanda oğlu diğer yanda sevdiği kadın ve çocukları var. Mahir ve Asiye’nin sevgi dolu anlarına şahit oldukça da Cemal’in içine girdiği delik daha da daralıyor ve onu her adımda boğuyor.
Cemal için Helin hiç bir zaman bir aşk hikayesi olmadı. Öncesinde hayatını kurtaran adama aşık olan kadınla, zor bir hayattan kurtulan bir adamın hikayesiydi. Şimdi de oğulları için katlandığı bir cehennem o kadar! Cemal Asiye hususunda diş sıksa da onu asıl perişan eden kendisini asla tanımayıp başka adama baba diyen Uğur.
“Benim oğlum o” derken Cemal’in acısını ses tellerine kadar hissettim. Uğur’un başkasına en kalbi duygularla baba demesini kabul edemiyor bir türlü ve bu konuda yapabileceği bir şey de yok fakat Asiye’nin duygularını öğrenmek onun elinde ve o her seferinde geçmişi hatırlatarak ona “dilinle beni unuttun diyebilirsin ama kalbinde hala ben varım” mesajı veriyor. Farkındasınızdır Cemal Asiye’ye onu hala sevdiğini kabul ettirme derdinde. Tam bu noktada kafama takılan bir durum var. Cemal yine anlık davranıyor, sonrasını hiç düşünmeden hareket ediyor, tıpkı Nergis’i hiç düşünmeden kırdığı gibi. Diyelim ki Asiye’ye hala kalbinde kendisinin olduğunu kabul ettirdi, hala ve bir tek ona aşık olduğunu söyletti eee peki ya sonra, sonra ne olacak? Helin, Ahmet, Uğur, Demirhanlar… Cemal bunlarla yüzleşme cesaretine sahip mi? Açık açık Asiye’yi gösterip bu eski karım bunlar da benim çocuklarım diyebilir mi? “Seni asla bırakmayacağım” dedi Asiye’ye halbuki daha sadece beş dakika önce Helin geliyor diye Asiye’yi apar topar kapının arkasına saklamıştı. E o zaman değişen ne? Bence şu an için buna cesaret edemez ki daha Cemal’de herhangi bir değişim de sezmedim.
Ben Cemal’deki asıl değişimi, geçmişiyle yüzleşmesini Asiye’lerin Amasya’dan İstanbul’a neden geldiklerini öğrendiğinde yaşayacağını düşünüyorum. En büyük suçluluk duygusunu, travmasını bu gerçekle yüzleşirken yaşayacak. Asıl Nergis’in başına neler geldiğini, nasıl katil olduğunu ve tüm bunların sırf o yok diye yaşandığını öğrendiğinde yaşayacağı içsel hesaplaşmada göreceğiz bana kalırsa. İşte o zaman üzerindeki o ölü toprağı atıp eski Cemal yeniden gün yüzüne çıkacak bana kalırsa. Cemal’in yaptıklarına bakacak olursak gerçekleri öğrenmeden rahat etmeyecek; onun durmadan İstanbul’a geliş sebeplerini kurcalaması, Necip’in Uğur’u görmesi ve Demirhanları araştırmaya başlaması bu gerçeğin ortaya çıkmasının çokta uzak bir gelecekte olmadığını düşündürüyor bana.
Asiye ve Cemal arasındaki aşk ve özlem ekranın diğer tarafından bize kadar ulaşıyor aslında. Geçmişlerinde öyle tutkulu ve sağlam bir ilişki yaşamışlar ki ne Asiye Cemal’in ardından başkasına yar olabilmiş ne de Cemal bir başkasını sevebilmiş. Bugüne bakınca insan bu nasıl aşk diyor ama geçmişe dönünce rota, o aşkın en saf halini görünce işte gerçek sevgi deyiveriyorsun. Bu sebeple Cemal ve Asiye kalben hala bağlı olsalar da Asiye çok kırgın. Çocukları bir yana dursun Cemal’in gözlerinin içine baka baka Helin’e sarılması Asiye’yi yıktı. Göz görmeyince gönül katlanır derler, Asiye’nin gönlü artık katlanamıyor. Cemal her ne kadar Asiye’nin kilidini açmak için yaptıysa da sevdiğinin kalbini daha da yaralamaktan öte gidemedi. Umarım bu hareketler Asiye’ye çok daha büyük bir hata yaptırmaz.
Yazımı bitirmeden naçizane bir konuya değinmek istiyorum. Cemal’in son sahnede yaptığı şey hiç hoş değildi. Kim olursa olsun, başkalarıyla evli olsunlar ya da olmasınlar hiç önemli değil, eski karısı diye ona bu şekilde davranma, zorla öpme hakkına sahip değil ve bunun anlamı bende tacizdir. Bu sahne beni aşırı rahatsız etti doğrusu; hele de ülkemizde eski eş, eski sevgili terörü diye bir gerçek varken bunun aşk adı altında romantizme edilmesinden çok daha fazla rahatsız oldum, üzgünüm. Daha dikkatli olunması dileğiyle.
Haftaya görüşmek üzere.