YAZAR: Şeyma BULUT
Geçtiğimiz hafta Aziz’e Efnan’ın kendi nişanından kaçtığı, Aziz’in de öz amcasıyla hesaplaştığı sahnede veda etmiştik. Açıkçası buradan sonra hikaye nereye verilir hiç bir fikrim yoktu ama bir şeyden çok emindim, hatta bunu geçen hafta da yazdım Efnan, Aziz’den kolay kolay vazgeçmez. O aşkını mühür gibi kalbinde taşıyan bir kadın, ilk sarsıntıda sevdiği adama sırtını dönecek değildi elbet ama bu olay ruhunda çok zor geçecek izler bıraktı. Şimdi o izleri tek tek silme zamanı Aziz’de, tıpkı bir zamanlar Efnan’ın yaptığı gibi…
Efnan, cennetteki güzel gözlü kız demek. O, sadece güzel bir yüzden ibaret değil. Efnan dediğimde benim aklıma cesur, dik başlı, kimseye boyun eğmeyen, sevdikleri için sonuna kadar mücadele eden bir kadın geliyor. Başta Aziz olmak üzere herkes onu saf, kırılgan bir köylü kızı sansa da Efnan bunun çok ötesinde bir insan. Peki hiç düşündünüz mü Efnan’ı neden kimse göremiyor diye, neden kimse fark edemiyor onun ruhunda yanan ateşi? Size söyleyeyim hemen, kimse bakmıyor ki ona yani herkes Efnan’a kendi penceresinden bakıyor. Aziz aşık olduğu masum, narin kadın olarak bakarken Dilruba için cahil bir köylü kızı, Pierre içinse amaca giden yolda kullanılacak bir araç , o kadar. Efnan’sa bunlardan çok daha ötesinde bir kadın. Aslında herkesin onu kendince saf, iyi görmesinin en önemli sebebini Efnan’dan dinledim : Bana neden küsmeyi öğretmedin ana? Efnan’ın herkesçe masum olmasının sebebi burada yatıyor işte. O kimseye gönül koymadığı için herkes onu saf zannediyor ama o kadar da değil arkadaşlar, o kadar değil.
Efnan karakter olarak ne kadar affedici olsa da onun da kırmızı çizgileri var ve oraya girildiğinde gözü hiç bir şeyi görmüyor. Efnan, babasına gidip nişanda söylediklerine pişman ederken, aslında karşımda her koşulda affedici olmayan bir kadın vardı. Babasını öyle bir sildi ki “Küstüm, barıştım!” diyen o kız yoktu. Aksine “O adam benim hiç bir şeyim değil! Bir daha karşıma çıkmayacaksın!” diyen Efnan’ı gördüğümde, işte bu dedim. Aslında küsmeyi bilmeme sebebi de burada yatıyor. Efnan sevdiklerine az da olsa nazlansa da hayatında bir değeri olmayan ya da babası gibi onun ruhuna zarar veren birini de” Ben senin babanım! “dedi diye de affetmedi.
Efnan, babasına bu kadar gaddarken, Dilruba’ya karşı neden değil? İşte konuşmamız gereken konu bu bence. Direkt olarak başına bela açanın Dilruba olduğunu belki bilmiyor ama o da babası gibi onun ruhunu acıtan cümleler kurdu ama ona böylesine bir tepki vermedi. Bunun çok bariz iki sebebi var : Birincisi Dilruba, Efnan için öyle çok önemli bir insan değil, ikincisi de Aziz Dilruba’ya hala değer veriyor, bu yüzden de ona babası gibi davranmadı.
Bu haftanın en ilginç sahnesi belki de Dilruba ve Efnan arasında geçen diyalogtu. Dilruba, Efnan’a ailelerinden dolayı hayatlarının benzediğini, kimsenin ailesini seçmeyeceğini bu yüzden Efnan’a “Aileni seç!” dedi. Burada çok doğru söyledi ama benim bir yerde itirazım var. Evet ailemizi seçemeyiz ama nasıl bir insan olacağımıza karar verebiliriz diye düşünüyorum. Efnan canavar bir babanın kızı ama kendisi canavar değil, olmayı tercih etmemiş biri. Dilruba da tüm bunları yapmamayı tercih edebilirdi. Efnan’ı babasının ellerine bıraktığında kızın başına gelenleri gördü ve hala gidip ona aileni seç diyor bense güya değişen bu kadından hala sağlam bir özür bekliyorum.
Efnan, Dilruba ile konuşurken ona doğru bir hareket gösterdi. Direkt gözlerine bakarken bir anda yüzü düştü, canı sıkıldı. Ben bu sahne üzerine biraz düşündüm ve sonunda anladım. Dilruba nasıl ki Efnan’ı kıskanıyor aslında Efnan da aynı durumda. İki kadın arasındaki fark da burada kendini gösteriyor. Efnan bunu içinde taşırken Dilruba zaman zaman dışa vuruyor ve karşımıza çirkin görüntüler çıkıyor.
Efnan’ın Dilruba’yı kıskandığını nereden çıkardın derseniz hemen söyleyeyim : Efnan hala Aziz’in hayatında öyle bir kadın istediğini sanıyor. Pierre ile konuşmasının sebebi de buydu. Dilruba gibi olacak, hem kimse onu bir daha aşağılamayacak hem de sevdiği adamın yanına yakışacaktı. Kafasındaki buydu ama Efnan’ın kaçırdığı bir nokta var : Aziz artık o noktadan çok uzakta. Pierre’den ders aldığını görmektense ölür daha iyi ama bu Pierre meselesi işe yaradı ve Aziz’in de milli mücadelenin de hayatını kurtardı. Efnan bu haliyle Aziz’in en güzel mucizesi oldu, başka bir şeye gerek olduğunu sanmıyorum.
Aziz onun her haline meftunken, Efnan içinden değişmek için çalışmaya başladı aslında. Bunda da suçu onda değil Aziz’de buluyorum. Efnan hala o düğün önceki kareleri aklından çıkaramıyor olabilir, hala bir yerlerde o korkuyu taşıyor ki nenesine “O aklını karıştırdı!” diyebildi. Efnan, nene onu aydınlatana kadar Dilruba yüzünden gittiğimi sanıyordu ta ki Aziz’le karşılaştığı ana kadar da bu korkuyu taşıdı. Aziz, Efnan’a öyle bir sarıldı ki, onun gitmesinden öyle korktu ki bence artık Efnan’ın da şüphesi kalmamıştır. Aziz onu gölüne öyle bir koydu ki sadece Efnan olarak görüyor ve seviyor. Herkes, Efnan’ı bir şekle sokmaya çalışırken o sevdiği kadını olduğu gibi istiyor yanında. Açıkçası o kıyafetler içinde kalsaydı, ben Aziz’in sevgisini sorgulardım ama şimdi sadece gururla bakıyorum.
Eski Aziz Payidar, Efnan’la anlaşmalı evlilik yapacak kadar bile layık görmezdi kendine. Şimdiyse “Çıkar o elbiseyi, Efnan gibi ol!” diyor ve sevdiğini o halde görünce “İşte benim Efnan’ım!” derken gözlerinin içi gülüyordu. Beni sürekli takip edenler aşkın değiştirici gücüne nasıl inandığımı bilirler. Buna en iyi örnek Aziz Payidar değil de nedir? Aziz öyle bir değişti ki yanındakinin kıyafetine değil, kalbine bakmayı öğrendi mesela, ya da doğayla baş başa olmak için illa lüks yerlerde, at üstünde olmaması gerektiğini öğrendi ki karlarda yuvarlanırken gördük kendisini. Senaristimiz yazarınıza geçen hafta dediği “Aziz yürüyüşe çıktı mı?” sözüne güzel karşılık verdi, boynumuz kıldan ince kaldı. Aziz Payidar’ı Efnan gibi affediverdik ve nişan sahnesi geldiğinde kendisini bu başımıza taç ettik.
Açık konuşmak gerekirse geçen bölümdeki nişan sahnesi o kadar Payidar’lıktı ki onu hiç sevmemiştim. O nişan sadece Nigar’ın istediği bir şölendi ama Efnan’ca değildi. O genç kız atolyedeki ailesiyle kutlamayacağı bir mutlu gün istemedi. Bu sebeple ki Aziz’in yaptığı nişan sürprizi, Efnan için dünyalara bedel. Sevdikleri yanında, ailesi yanında daha ne olsun değil mi? Evet belki Dilruba da oradaydı ama sanırım artık Aziz’i kaybettiğini anladı diye düşünüyorum. Çünkü Efnan’a mutluluklar dilerken sesinde sadece acı ve umutsuzluk vardı. Belki bir gün o da Adem’i sevebilir, kim bilir?
Adem demişken, bu karakter beni benden alıyor iki haftadır. Şimdi bir yanda Aziz’in yanında artık derken babasına ayrı bir oyun kuruyor ve benim devreleri yakıyor. Yine de Galip’e hala aynı masalı anlattığı için ve amcasının da ölümündeki şaibe yüzünden hala Aziz’in yanında olduğunu düşünüyorum. Umuyorum Adem beni yanıltmaz çünkü babası ve Pierre’in bu hafta oynadığı oyundan öyle midem bulandı ki ekrandan öteki tarafa geçememe çok az kalmıştı.
Galip ve Pierre Aziz’e öyle bir oyun oynadılar ki, Aziz tüm varlığını sorguladı. Canı gibi sevip, güvendiği Edip Bey’in hain olduğuna neredeyse ikna oluyordu, Aziz. Bu Galip için bile çok aşağılık bir hareketti. Hem de Edip Payidar gibi bir vatansevere böyle bir iftirsa atarak Aziz’in dünyasını başına yıktılar. Pierre bir yanda Galip bir yanda Kenan’la öyle pis bir oyun kurdu ki eğer Efnan’a zaafı olmasaydı, neredeyse başarılı olacaktı. Efnan’ın en kritik zamanda o evde olması neredeyse bitme noktasına gelen milli mücadele ateşini yeniden yaktı.
Efnan, Edip Payidar’a gelen telgrafı Aziz’e götürürken, Aziz de babasının mezarının başında can çekişiyordu. Bir hainin evladı olmayı asla kaldıramazdı diye düşünüyorum. Düşmanları kendisine çektirdiği, mirasını çaldıkları yetmiyor gibi bir de üstüne babasının hatırasına ihanet ettiler. Aziz gerçekleri diğer yarısı sayesinde öğrendi ve onlar için yepyeni bir dönem başladı.
Efnan, Aziz’in hayatını kökten değiştirirken ona umut oldu. En büyük devrim aşktır, aşkla yapılandır.
Bütün ekibin ellerine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.