YAZAR : Şeyma BULUT

Bu hafta ekran karşısından kalktığımda aklımda bir sürü soru vardı. Birçok kavram üzerinde düşünüyordum ve başlıktan da anlaşılacağı gibi bu terimlerden biri güvendi diğeri de sevgi. Bu ikisi aynı cümle içinde hep kullanılır : Ben sevmek ve güvenmek istiyorum diye söylenir dururuz. İki duyguyu da kazanmak çok zor olsa da içlerinden birini kaybetmek çok kolaydır. Güven kazanılması zor ama kaybedilmesi en kolay duygudur. Aziz de yıllarca yaşanmışlıklarıyla ailesine, dostlarına ve arkadaşlarına güvenmişti, sonrasında onlara karşı duyduğu güveni kaybetti. Şimdiyse çok daha çetin bir yol ayrımında : Efnan’a olan güveni! Hiç beklemediği yerden darbeyi yemiş gibi görünse de duruma çok yanlış bir yerden  baktı diye düşünüyorum. Efnan, Aziz’in daha büyük zarar göreceği durumun önüne geçerken aklındaki tek şey, Aziz’i Pierre’den korumaktı.

Geçtiğimiz hafta Aziz’e babasının mezarı başında veda etmiştik. Efnan ona mektubu getirdiğinde acaba bu durumu nasıl açıklar diye düşünmüştüm ama onun Aziz’e yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermedim. Efnan bugüne kadar her şey hakkında hatta Pierre ile ilgili olaylarda dahi yalan söylemedi. Şimdi itiraf ediyorum, ilk reaksiyonum çok şiddetli oldu,yalana olan hissim de çok sert olunca önce bi afalladım ama zaman geçip de üstüne biraz düşününce kafamda olay netleşti. Efnan böylesine hassas bir konuyu Aziz’e tak diye söyleyemezdi. Adam daha beş dakika önce Pierre’in babasına iftira attığını öğrenip sinir krizi geçirirken, bir de sağ gözünden sol gözüne emanet edemediği sevdiğini zorla alıkoyduğunu öğrense neler olur bir düşünün, felaket olurdu!Efnan da beyaz bir yalan söyleyerek böylesine bir krizin önüne geçmek istedi, işte o kadar.

Aziz ve Efnan’ın ilişkisinde hep Aziz’in Efnan’a bakışını yorumladım. Şöyle kıyamıyor, böyle korumak istiyor diye söylendim durdum ama peki Efnan? O nasıl bakıyor Aziz’e hiç düşündünüz mü? Ben bu hafta hep düşündüm bunu ve vardığım sonuç çok üzücüydü benim adıma. Aziz, Efnan’ın sahip olmayı asla hayal edemediği, onun sevgisini kazanınca da hayatının merkezine aldığı en değerli varlığı. Bunun en basit örneği de kestane sahnesinde gizlenmiş halde duruyor. Aziz, Efnan’a küçücük bir kelime söyledi “Aşk olsun!” Normalde bizler için söylemesi de duyması da ne kadar basit bir cümle değil mi? Ama Efnan için öyle değil ki, çok başka bir şey Aziz’in onu sevmesi, onunla evlenecek olması bir mucize çünkü bu ilişkide ikisinin durumu çok farklı. Aziz, Efnan’ın her şeyi, ailesi, can yoldaşı, arkadaşı, hayat arkadaşı… Kelimenin tam anlamıyla her şeyi oldu ama Aziz için durum farklı. Efnan’ı çok seviyor ama onu merak eden bir halası, kuzeni var, sevenleri var ama Efnan’ın yok. İşin daha da acısı Efnan gerçek sevgiyi sadece annesi ve Aziz’den gördü. Bu sebeple sevdiğine bir şey olmasın diye gözünü kırpmadan canını bile verir, o. Tüm bunlardan ötürü o yalanı çok da hata olarak görmüyorum, Efnan kendince sevdiğini korumak istedi, işte o kadar.

Efnan karakter olarak dik başlı bir kadın. Yeri geldiğinde gözünü kırpmadan ateşe atlayan, gözünü hiç bir şeyden sakınmayan güçlü bir insan. Özellikle Galip ve babasının karşısındaki cesaretine her zaman hayran kalıyorum. Efnan’ın bu özelliklerini her zaman söylüyorum ama bu hafta bir şey daha fark ettim : Bencil değil. Babasının ve Galip’in bir zamanlar kendisine yaptığını, küçücük bir çocuğa daha yaptığını görünce birden tırnaklarını çıkardı. Savaştı, kıza yardım etmek istedi. Haksızlık karşısında ben işime bakarım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememesi Efnan’ın o dönemin diğer kadınlarından çok daha farklı olduğunun ispatıdır bence. Handan, Nigar, Dilruba gibi değil, gerektiğinde elini çamurun içine daldırıp, doğrunun peşinden koşacak cesarete sahip. Bence Aziz onun ilk bu yanına vuruldu. Efnan’ın bitmek bilmeyen umuduna ve savaşçı ruhuna kapıldı diye düşünüyorum yoksa onu da girdiği bu savaşa dahil etmezdi. Aziz ne olursa olsun Efnan’ın ona ihanet etmeyeceğine, onu sevdiğine inandı ve böylece onu hayatına kabul etti.

Aziz Payidar için birine yeniden güvenmek, sırtını dayamak hiç kolay değil. Artık kimseyi yakınıma almayacağım diyerek çıktığı yolda, Efnan ona tüm sözlerini unutturdu. Ne olursa olsun yanından ayrılmadı, ellerini tuttu, en zor günlerinde hep yanında oldu. Bu yüzden Aziz ona güvendi, sevdi ve tereddüt etmeden ona sırtını dönebildi. Şimdi bir insanın yeniden birilerine güvenebilmesi iyi olsa da bu Aziz için çok kolay değildi ama Efnan onun güvenini kazanmayı başardı ve ona nefes oldu, can oldu. Bunu da benzetme olsun ya da romantiklik olsun diye demiyorum, Efnan artık Aziz’in nefesi, her şeyi…

Efnan, Aziz’in hayatına girmeden yaralı bir adamdı, o. Herkes tarafından dışlanan, elini attığı her şeyi çökerten, her yanı darmadağın bir adam olan Aziz şimdi bambaşka birine dönüştü. Attığı adımları daha güvenle atan, doğru yoldan ayrılmayan, hedefine giderken makul olabilen bir ruh halinde çünkü Efnan onun hayatını topladı. Cenneteki güzel gözlü o kadın, Aziz’in cehennemini de cennete çevirdi. İşte tam da bu yüzden Aziz, Efnan’ın ondan bir şeyler saklamasını kaldıramayarak gitti.

Aziz ve Efnan’ın veda sahnesi aralarındaki aşkın ne denli güçlü olduğunu da gözler önüne serdi. Pierre denen kişiliksizin yemekte Efnan’ın ona resti çekmesinden dolayı duyduğu hırsı çıplak gözle gördüm. Ardından da onu Aziz’le terbiye etmek istedi ve şimdilik başardı gibi duruyor. Aziz, Efnan’a küs gitti ama oradan çıkabilir de dinleyebilirse sevdiği kadını anlayacaktır diye düşünüyorum. Efnan’ın da onun gibi kendisini korumaya çalıştığının ayırdına varacak ve kaldı ki gitmeden pencerede onu araması,sevdiğinin gözlerine bakarak kızamayı bile başaramayan Aziz’in gerçekleri öğrendiğinde Efnan’ın kalbini kırmayacağına inanıyorum ki Adem ve Dilruba’yı bile anlamışken, diğer yarısını daha kolay anlayacaktır bence.

Ah Dilruba, ah… Bu hikayede her yol ayrımında beni gerçekten etkilemeye başladı. Açıkçası ben ona çok kızgındım. Efnan’a yaptıklarından sonra özellikle oldukça öfkeliydim ama bu durumum gün geçtikçe değişti. Dilruba karakter olarak kişisel hırsları yüzünden birçok yanlış yapsa da zamanla bu hırsların yerini merhameti almaya başladı. Eskiden kendisi ve Aziz’den başka kimseyi düşünmeyen kadın şimdi insanları düşünmeye başladı. Önceleri ben bu yaptıklarını Aziz için yaptığını düşünürken şimdiyse gerçekten yardım etmeye çalıştığını görebiliyorum. Dilruba Aziz’in de başına gelenleri öğrenmesinin ardından büyük bir vicdan azabı çekmeye başladı. Ailesinin diğer insanlara verdiği zararla yüzleşmesiyle de iyiden iyiye dibe batan ruhunu, yardım ederek, saf değişerek onardığını düşünüyorum.

Dilruba, benim nezdimde kendini yarı oranında aklamıştı ama Efnan’a gerçekleri söylememesi yüzünden onu affetmiyordum. Ona yaptığı en büyük kötülüğünü söylemesi ve hatta özür dilemesini beklerken bir anda umduğumu karşımda buldum. Önce Efnan’ı Nigar’ın dilinden kurtardı ardından da özrünü diledi. Açıkçası bu kadarı bile bana yeterdi, biliyor musunuz? Yani fazlasında asla gözüm yoktu ama Dilruba tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de Efnan’a ben sana her şeyi öğretirim teklifiyle gitti. Şimdi ikinci duruma girmeseydi ben anlardım sonuçta aynı adama aşık iki kadın arasında bir bağ olmasa da olur ama Dilruba tam tersi yönde hareket etti. Kendisini kıskandığı için başkasına giderek başını belaya sokan Efnan’a ben sana yardım ederim diyerek zeytin dalını uzatmış oldu. Ehhh Efnan’ı biliyoruz,  küser, barışır. Dilruba ile de barışmış gibi duruyor ve ben bunu çok önemli buluyorum.

Hatay’da yer yerinden oynadı. Aziz, Fransızlara ait silahları kaçırırken diğer yanda da Adem bir şeyler peşinde. Adem hususunda hala Aziz’e ihanet etmeyeceğine inanmak istiyorum. Ama yine de kıskanç bir adamın da sağı, solu belli olmaz. Bu yüzden Dilruba’nın aldığı konumu çok doğru buluyorum. Galip’in Adem üstündeki etkisi ve Adem’in Aziz kıskançlığı her şeyin mahvolmasına sebep olabilir. Kaldı ki milliyet mücadele işini de öğrendi, Adem. At izinin, it izine karıştığı şu zamanlarda umarım ki Adem de ihanet edenlerden olmaz, kişisel hırsları Aziz’den, Dilruba’dan bile öne geçmez. Aksi halde sahip olduğu herkesi, kazandığı ikinci şansını sonsuza kadar kaybedecek…

Diğer yandan Kenan da Pierre’in kuklası olmaya, her dediğini ne pahasına olursa olsun yapmaya devam ediyor. Mustafa’yı vurması, Maksude hususundaki hırsı, süreklilik iz peşinde dolaşması onu Galip’e yakışır bir yeğen babasının da yüz karası yapmaya yetiyor diye düşünüyorum. Kenan Payidar olmasına rağmen, Edip’in ona sırtını dönmesinin hırsını gücünün yettiği herkesten çıkarmaya başladı. Başta da Pierre’in Maksude ile evlenmek zorundasın emrinin ardından hedefine Mustafa’yı koydu. Açıkçası son sahneden az da olsa hala başaramadığına dair umudumu baki tutsam da içimde bir huzursuzluk var.

Aziz bu hafta çok vurucu bir sahneyle bize veda etti. Sınırdan geçen silahların ardından Mustafa’nın vurulması, Kenan’ın yaptıkları ve askerlerin peşlerine düşmesiyle biterken aklımızda da bir sürü acaba bıraktı. Umarım bu işin sonu felaketle bitmez, bekletip görelim.

Bu haftalık da benden bu kadar, tüm ekibin yüreğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s