YAZAR : Şehriban Simay DEMİR

Umut kalpte sönen son mumdur benim için. Bir insan güvenini kaybedebilir, inancını yok edebilir, amacından vazgeçebilir, hayallerini yok sayabilir ama umut kalp attıkça var olmaya devam eder. Yaşamak mesela umut etmenin en büyük örneği değil midir? Başıma ne gelirse gelsin nasıl ki gecenin en zifiri karanlığından sonra güneşin doğacağına inancım tamsa her şeyin üstesinden bir şekilde geleceğime dair umudum da hep kalbimde var. Asiye’de inkar etse de hala umut edenlerden; eğer dediği gibi Helin’le onu ilk gördüğünde tüm her şeyi kendi içinde yok etseydi ne o bilekliği ne de o son aile fotoğrafını saklamaya devam eder umutlarıyla birlikte yakıp kül ederdi.

Asiye’yi anlıyorum belki başlarda Helin’i tanımadan önce Cemal’in yaptıklarına kendi açısından daha az tepki verebilirdi hatta onu bağışlayabilirdi ama şimdi Helin onunla dertleşiyor, ona Cemal’i nasıl ve ne kadar çok sevdiğinden bahsediyor. Ayrıca Asiye bir zamanlar nasıl aşıksa ve bir kadın olarak eşinin gitmesi onu nasıl derinden yaralamışsa şimdi aynısını Helin’in gözlerinde ve çırpınışında gördü. Bu yüzden gördüğü rüyada olduğu gibi Cemal’in “Çocuklarımızı alıp gidelim” teklifini kabul etmek istese bile edemedi. Bunu kendi yaşamışken başka bir kadına yaşatamazdı. Aslında ben bunu iki sebebe bağlıyorum. Birincisi yukarıda da değindiğim gibi Helin, ikincisiyse; Asiye Cemal’e aşık olsa bile ona zerre güvenmiyor bu yüzden ona karşı bir duvar örmüş ve o duvarı geçmesine izin vermiyor. Zira bir kere Cemal o duvarı geçer yahut Asiye dışına çıkarsa Cemal’e olan sevgisine karşı koyamaz. Fark etmişsinizdir Cemal onunla ilgilenmesini istemiyor gibi dursa da aslında Cemal’in Asiye’nin üstüne düşmesinden, Asiye oldukça memnun. Nereden anladın derseniz Cemal’in birden ilgisini çekmesi Asiye’nin hiç hoşuna gitmedi. Gözleri, beden dili sürekli Cemal’den bir adım beklediğini gösterir nitelikteydi. Hem mutfakta hem de ada da arkasından bakarken bir hareket bekledi ama alamadı. Bunu kendisine bile itiraf edemiyor olsa da bu durum onun canını sıktı.

Asiye Cemal’den uzaklaştıkça Mahir’le dostluğu daha da derinleşiyor ve ona yakınlaşmaya başlıyor. Cemal’in aksine ona güveniyor ve samimiyetleri her geçen gün artıyor. Fark etmişsinizdir Asiye sınırları olan, insanlarla arasına mesafe koyan ve Amasya da Cemalsiz geçen yedi yıla rağmen hayatına arkadaş olarak bile bir erkek almayan bir kadın. Hayatını çocuklarına adamış ve onları korumaktan başka hiçbir amacı yok. Fakat tüm bunlara rağmen Mahir’i yol arkadaşı kabul etti ve tüm dünyaya çizdiği sınırı Mahir için sildi. Aslında bu çok doğal bir hareket çünkü Mahir tek tek sırtındaki yüklere talip oluyor ve Asiye onun sayesinde hafifledikçe onun samimiyetine ve dostluğuna verdiği değer Mahir’e yakınlaşmasına neden oluyor. Asiye’nin aşk ya da benzer bir duygu hissettiğini sanmıyorum.

Üstelik konak ortamındaki tüm kaos ve gerginliğin içinde yüzünün güldüğü tek an Mahir’in yanında olduğu zamanlar oluyor. Mahir belki henüz farkında değil ama çok fazla dokunuyor Asiye’nin hayatına. Bir tek yardım ettiği için değil çocuklarını mutlu ettiği için çok değerli Mahir onun için.
Açıkçası ben Mahir’in samimiyetine inanıyorum. O onları arabasına ilk aldığında da, bu aile oyununu oynamaya karar verdiğinde de karşılık bekleyerek yapmadı, aksine çaresizliklerini gördü ve yardım elini uzattı. Şu an Asiye’ye karşı bir şeyler beslemeye başlamış olsa da ben inanıyorum ki o Necmi’ye para verdiğinde yahut Raci’nin pis işlerine sırf oyunları ortaya çıkmasın diye göz yumduğunda da Asiye’den bir beklenti içerisinde olmadan yaptı. Tabi bu ne zamana kadar sürer, Mahir’in içindeki duygular taşmaya başladığında yada Cemal’in kim olduğu ortaya çıktığında neler olur bilmiyorum ama şu an o sadece Asiye ve çocuklarına umut olma derdinde bana göre. Asiye’nin duyguları şu an tamamen dostane ve hala içi Cemal’in sevgisiyle dolu buna rağmen ona sakladıkları için dürüst davranıp içindekileri söylemesi benim çok hoşuma gitti.

Bileklik ve kartpostal meselesinde yalan söylemesindense Asiye’nin Cemal’e duygularını, hissettiklerini dosdoğru söylemesi benim aşırı hoşuma gitmiş olsa da belki de Cemal için bu dünya da cehennemi tattığı bir andı. Ben sevindim çünkü Cemal Asiye’nin neler yaşadığını yavaş yavaş kavramaya olayın Mahir ya da başka bir şey değil kendi gidişi olduğunu anlamaya başladı. Her şeyi yok edip gitmek onun hatasıydı ve şimdi bu yaptığı telafi edilemez bir boyuta gelmiş durumda dahası eline ufacık bir umut kırıntısı geçtiğinde bile o umut zerreciği çok daha büyük bir acı ve pişmanlık olarak geri donuyor kendisine. Daha önce bilekliği yaktığını söylediğinde canı yanmıştı belki ama Asiye şimdi o fotoğrafı gözlerinin içine baka baka yırtıp attı. Asiye’nin gözlerinde nefret ya da kızgınlık yoktu, acı vardı. O gözler sözcüklere ihtiyacı olmasan haykırıyordu: “Bıraktığın ailene dön de bak!” diyordu. Sonrasında bunları Asiye, sesli de söyledi. Yıllarca boş bir umuda başlanmıştı Asiye ve sonunda Cemal ikinci kez dünyasını başına yıktı. Cemal’de bu duyduklarıyla arkasında nasıl bir enkaz bırakmış, nasıl bir hayatı kendi elleriyle ittiğini görmüş oldu. Ama onun asıl canını yakan neydi biliyor musunuz? Yıllar önce Amasya’da tercihi Asiye’si olsaydı, affedilecekti. Belki de şimdi mutlu bir hayatı olacaktı ama olmadı. Cemal Asiye ve Nergis’le her konuştuğunda bu acı gerçeği daha da iyi anlıyor ama ne çare! Artık Cemal için neredeyse hiç umut yok! Belki Helin’in durumu onu aklar ama Asiye ve Cemal’in yeniden olabilmesi için belki de bir ömür geçmesi lazım.

Cemal’in en büyük sınavı Asiye olsa da kızı da onu çok zorluyor. Nergis’in baba sevgisi ve hasreti öyle derin ki acısını babasının kalbini parçalayarak dindirebileceğini düşünüyor ama ne zaman babasını mutsuz görse ondan daha çok acı çekiyor. Nikah masasında babasının çaresizliğini gördüğünde de, hastanede onu o halde bulduğunda da aynı şeyleri hissettirdi bana. Yalnız o sahnede onun en sahici babasına olan en yoğun sevgisini de gördüm. Sadece bir tek neden hem Asiye’nin hem de Nergis’in onu affetmesine yetebilir kanımca ama şu an bu mazeret ne Cemal’de ne de Nergis ve Asiye’de var.

Cemal bu hikayenin kötü adamı olsa da ben onu böyle görmüyorum. Büyük hatalar yaptı, Cemal. Geri dönüşü olmayan yanlışlar yaptı ama kurtardığı bir tek hayat ona büyük bedeller ödetti. Helin, Cemal’i çok sevse de onun sevgisinin de sağlıklı olmadığı gün gibi ortada. Cemal, kendi içinde yaşattığı vicdan azabı, başka bir kadına duyduğu aşk ve Helin kendisine bir şey yapmasın, oğlu annesiz kalmasın diye verdiği mücadele onu her gün daha da çok batırmaya başladı. Bataklığa saplanmış gibi, çırpındıkça daha da dibe batıyor. Cemal bugüne kadar kızının ve sevdiğinin ona kızdığı için öfkeli olduğunu sanıyordu ama şimdi geldiği noktada varlığının onlara zarar verdiğini anladı. Her kötü sözü kızılcık şerbeti gibi yutan Cemal, işte bunu kaldırmadı. İşte o an artık Asiye’ye istese de bakmak bile istemedi ve bunu da söyledi. Buradaki tek amacı sevdiğine artık zarar vermemekti.

Şüphesiz Cemal samimiydi bir daha onu rahatsız etmeyip, tanımıyormuş gibi davranma konusunda. Çünkü Asiye’ye dair içinde minicik olsun bir umut yoktu ve Asiye’yi daha fazla rahatsız etmemin bir manası kalmamıştı onu göre. Ta ki ona aldığı bilekliği ve hayallerinin saklı olduğu kartpostalı görene kadar. Fakat bu durum bile Cemal’in yaptıklarıyla yüzleştiği bir kabusa dönüştü onun için.
Cemal “ Yaşıyor muyum ki” dediği an umudunun tamamen yitip gittiği andı bana kalırsa çünkü artık ne sevdiği kadın ne de çocukları vardı yanında. Son konuşmalarından sonra ölü gibi yaşamaya kendini mahkum ettiği o varlıklı dünyada dahi tutunacak bir dalı kalmamıştı. Hani Asiye’ye demişti ya “içimdeki bu ateş söner sandım” diye şimdi o ateş onu yakıp kavuruyor ve Cemal’in elinden hiç bir şey gelmiyor.

Belki acımasız diyeceksiniz bu sözlerime belki de duygusuz olduğumu düşüneceksiniz bilmiyorum ama ben bir insanın başka bir insan için canına kıymasına, karşısındakini bununla tahdit etmesini acizlik ve bencillik olarak görüyorum. Acizlik çünkü sırf bir insanın sevgisini kazanamıyor diye kendi yaşamından vazgeçecek kadar zayıf karakterli demek oluyor. Aynı zaman da arkasında annesini, babasını tüm sevdiklerini bırakıp gidecek, onlara onsuz neler olacak diye düşünmeden yaşamına son verecek ve karşısındakine bunun vicdan yükünü bir ömür boyu taşıttıracak kadar bencilce bir davranış. Kendinden vazgeçerken bile sadece kendini düşünecek kadar bencilce hem de. Bu hafta hem Helin’de hem de Cemal’de aynı şeyi gördüm. Helin sırf Cemal yanında kalsın diye onu yaşamıyla tehdit edecek karnındaki bebeğini o bile düşünmeden intihar edecek kadar bencil davranmış. Ve Cemal Asiye’ye gelmezsen kendimi öldürürüm deyip ne üç çocuğunu ne de Asiye’ye yükleyeceği yükün ağırlığını düşünmeden ölmek istedi. Evet kendini hiç olmadığı kadar sıkışmış hissediyordu evet çaresiz kalmıştı ya da sadece sarhoş olduğu için böyle söyledi hepsi kabulüm. Fakat hiç bir mazeret Nergis’in o hastanedeki hiçbir suçu olmadığı halde çektiği vicdan azabının o an döktüğü göz yaşının karşılığı olamaz. Asiye’nin Cemal’e bir şey olsaydı çekeceği vicdan azabını saymıyorum bile.

Nergis’in anlık kararı her şeyin ortaya çıkmasına sebep oldu, diğer taraftan Raci kısmen gerçekleri öğrendi. Asiye ve çocukları için çember giderek daralırken Cemal bundan sonra nasıl bir yol izleyecek merakla bekliyorum.

Cemal ve Asiye… İki çocukluk aşkı, sevdalısı…

Kaderin oyunu onları yıllar sonra yan yaba getirdi ama öyle bir duruma doğru sürükleniyorlar ki yalan ve gerçek birbirine karıştı. Bir yanda Mahir diğer yanda Helin derken hayatları allak bullak oldu. Ne yapsalar ne birbirlerinden geçebiliyorlar ne de bir araya gelebiliyorlar. Cemal geçmişin cezasını çekerken Asiye de hala kızının başına gelenleri babasına söyleyemeyerek durumu iyice karmaşık hale getirdi. Gerçekler bir gün ortaya çıktığında bir şeyler değişir mi bilmiyorum ama bu iki sevdalının içindeki ateş tüm Demirhanları yakmak üzere ve bir yerden tutuştuklarında artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere

Yorum bırakın