YAZAR : Şeyma BULUT
Baba tanıtımları yayınlanmaya başladığından beri beni kendine çeken bir dizi oldu. Gizemli ve merak uyandırıcı tanıtımları sayesinde ilk bölümün yayınlanacağı günü beklemeye başladım. İtiraf etmek gerekirse beni bu diziye ilk çeken isim Tolga Sarıtaş’tı. Muhteşem Yüzyıl’dan bu yana tüm projelerini izlediğim bir aktör olarak onun isminin geçtiği her iş benim için o dizinin ya da filmin tek başına izlenme sebebidir.
Baba, ilk sahnesiyle beni yakaladı. Dizi yıllardır birçok insanın sorduğu bir soruyu irdeleyerek başladı; çok para her şey mi demek? Aslında o yıkık, dökük yalıdan anlıyoruz ki HAYIR, para sadece elle tutulur olan her şeyi almanızı sağlar ama geri kalan her şeyi sadece kişiliğinizle kazanabilirsiniz. Yıllar önce Jim Carrey bir söyleşisinde “Umarım bir gün herkes ünlü ve zengin olur,işte o zaman asıl meselenin bu olmadığını anlar!” demişti. Dizi beni tam da bu soruyla aldı. Bir ailenin para ve değerler arasındaki çatışmasının anlatılacağı dizide toplumun her kesiminden insanı görmek mümkün özellikle de Emin karakteri hepimizin oldukça yakından tanıdığı o adam, o değişmez baba figüründen başka bir şey değil.
Öykünün baş kahramanlarından Emin Saruhanlı’yla başladı dizi ve beni ilk sahnesiyle kendine bağlamayı başardı. Emin, kendi kuralları doğrultusunda yaşayan, despot, dediğim dedik bir adam. Emin aslında bir çoğumuzun yakından tanıdığı bir karakter diye düşünüyorum. Ataerkil toplumların kuralcı, kendi sesinden başka ses duymayan, bir başkasına fikrini dahi sormayan adamlardan biri olduğu izlenimi uyandırdı bende. Öyle ki kızı için damadını vuran oğluna sırtını dönüp, kızını kocasının evine yollamış biriyle ilgili ne yazık ki ilk intibam çok da olumlu olmadı. Kızı Büşra kocasından şiddet görürken sessiz kalıp, oğlu hapse girince ona sırtını dönen ve hatta dönüşünü bile istemeyen bir babaya da şimdilik pozitif olmam mümkün değil.
Emin ilk bakışta muhafazakar, mazbut bir hayat yaşayan biri olarak görünse de kafa karışıklığı yaşadığı sahnelerde çok da masum olmadığını gördüm. Emin eğer hayal kurmuyorsa geçmişinde bir kadın ve bir çocuk var. Emin’in ilk çizdiği portre kendi çocuğu olamayacağını düşündürdü bana çünkü Emin oldukça tutucu, dindar bir adam görüntüsü veriyor. Eğer sonradan bu duruma gelmemişse, bu kadın ve çocukla başka bir bağlantısı var diye düşünüyorum. Emin’in sırları bununla da bitmiyor. Kardeşi zengin Saruhanlı’yla yolları neden ayrıldı? İşte koca bir soru işareti daha var ve Emin nedense kardeşinin ölümüne üzülse de o rüyasında verdiği tepkinin yarısını bile vermedi. Emin’in yavaş yavaş hafızasının silinmeye başladığını da düşünecek olursak, onun geçmişindeki sırları dizinin ve tabi karakterlerin gidişatını oldukça fazla etkileyecek gibi duruyor.
Emin Saruhanlı bunca sırrına, kuralına ve geri kafalılığına rağmen evinde bir düzeni kurmuş ve tüm aile üyelerini de bu kurallarla yaşamak zorunda bırakmış biri diye düşünüyorum. Babaları ne derse emredersiniz modunda yapan bir eş ve çocuklar var. Emin kimsenin fikrini dahi sormadan her dediğini yaptırabildiği bir hayat kurmayı başarsa da her ailede bir aykırı ses çıkar, burada da Emin’in karşısında sesini çıkaran biri var : Kadir Saruhanlı!
Kadir karakter itibariyle ailenin diğer üyelerinden ayrılıyor. Birincisi babasının her dediğini sorgusuzca kabul etmiyor Kadir, sorguluyor ve daha da önemlisi babasının karşısına çıkıyor. Emin’in ona sürekli hatırlattığı “Benim ailem, benim kurallarım” saçmalığını da pek umursuyor gibi değil. Belki o da aynı saatte yemek yeyip, dinine bağlı olsa da yine de itaatkar bir kişiliği yok. Bunu her şeyden önce kız kardeşiyle olan meselesinde net olarak gördüm. Kadir babasının aksine doğru yani olması gerekenin yapılmasını, elalemin laflarına kulak asmaktansa kardeşinin mutlu olacağı bir hayat istiyor. Kadir, o ailedeki kimseye de benzemiyor zaten. Ne abilerine, ne kardeşlerine ne de ebeveynlerine benziyor ;farklı bir adam, o. Ailesine çok düşkün hatta onların iyiliği için suç dahi işleyecek ama doğru olmayan bir şeye de gözlerini kapatıp evet demeyecek kadar da duruşu net bir karakter. Kız kardeşi için damadı bıçaklayan, onun için cezaevine giren Kadir’in, Saruhanlı Ailesi’nin aydınlık yüzü olduğunu düşünüyorum.
Kadir’in farkını ben ilk olarak Büşra ile olan sahnesinde anladım. Ne Servet ne Emin ne de bir başkası Büşra’nın sessiz çığlığını duyamadı. Kardeşi için cezaevine giren Kadir ilk izin gününde onu hala o cehennemde görünce kendini nasıl sorguladığını gözlerinden okudum. İlk gördüğüm duydu dehşetti. O gözlerde Yaptıklarının kardeşini kurtarmaya yetmediğini gören bir abi endişesi vardı. Mesela Büşra’ya sesini dahi yükseltmemesi, sakince onun ne istediğini sormasını çok özel buldum. Büşra, Kadir’i gördüğünde derin bir nefes alıp, verdi. Bu hareketi kendini yeniden güvende hissettiğini gösteriyordu. Kadir’se babası yüzünden küçük kardeşinin hala cehennemde olmasını, acılar çekmesine oldukça öfkelendi. Kim olsa öfke duyardı ama Kadir’in tepkisi bile farklıydı. Öylesine dingin ve tutarlıydı ama alt metni gayet açıktı: Ben bildiğimi okurum, siz keyfinize bakın!
Kadir ve Emin’in Büşra yüzleşmesi çok enteresan değil miydi? Ben Kadir’in oraya gidişinde kesin bir olay çıkar demiştim ama öyle olmadı aksine çok sakindi. Yukarıda dediğim bildiğini okuma olayı dışında da aslında Emin’in Kadir’le olan gerçek sorunu da gözler önüne serdi. Büşra meselesi Kadir’in babasının karşısına ilk çıkışı değildi. Bana soracak olursanız eğitimden özel ilişkilere kadar bu ikisi sürekli karşı karşıya geldiler. Emin’in “Sen eğitim aldın bizi beğenme!” tarzındaki konuşması bana oğlunun karşısında içten içe kendini aşağıda gördüğünü ve bunu kurallarıyla, despotluğuyla bastırmaya çalıştığını düşündürdü. Baba oğul arasındaki çatışmanın asıl sebebi hala bendeki gizemini korusa da hiç bir şey göründüğü gibi olmayacak diye düşünüyorum.
Kadir ve Emin’in yüzleşmesinde baba, oğlun sorunları ortada olsa da Emin’in en önemli sırrını Kadir’in bilmesi bana çok garip geldi. Uçak kazasından sonra koşa koşa cezaevine giden Emin’in Kadir’le böylesine bir sırrı paylaşması çok değişik geldi bana ve aslında tüm sorunların başlangıcı olabilir diye düşünmeme sebep oldu. Emin’in sürekli “Benim kararım!” sözlerinin arkasından da bu mesele çıkabilir diye düşünüyorum. Neden mi? Basit… Kadir amcasını biliyor ama kız kardeşine bile sustu. Bilmiyorum, haberim yok dedi. Saruhanlı Aile geçmişi nerelere gidecek bilmiyorum ama buradan oldukça karmaşık olaylara savrulacağımızı hissediyorum.
Saruhanlı Ailesi’nin mazisi kadar bugünü de enteresan değil mi? Aynı evde birbirinden farklı birçok insan yaşıyor. Kadir, Büşra, Servet, Emin, Fazilet… Hepsi ne kadar da farklı birbirinden ama biri hepsinden daha farklı duruyor : Büşra Saruhanlı! Emin’in birlikte çalışmaya zorladığı, yanından ayırmadığı ama canının yanmasına da ses çıkarmadığı kızı Büşra, bu ailenin tek kurbanı diye düşünüyorum. Büşra kocasından şiddet gören, hapse giren abisi dışında mutluluğunu düşünen kimse olamayan, hatta belki utanç belki de korkudan çok sevdiği abisini ziyaret dahi edemeyen bir kadın. Daha doğrusu suçu her zaman kadına yükleyen sistemin bir başka mağduru diye düşünüyorum. Kadir ona sorular sorarken “Benim de hatam vardı!” diyerek şiddete uğramasına makul sebep gösteren bir kadın, o. Siz de tanıdınız mı bu kızı? Ben o kadar yakından tanıyorum ki içim titredi. Yıllarca ne ailesi ne de yanındaki müsvedde duymadı Büşra’nın yakarışını. Nasıl duysun ki? Elalem ne der sonra? Kadın işkence çeksin ama elalemin laf, söz etmesin anlayışı olduğu sürece hep Büşra’lar yanar. Ne harika ki bazen de karşımıza Kadir gibi adamlar çıkıverir. Yaptığını doğru bulmasam da kardeşinin acısını görmesi, onun yanında dimdik durmasını çok nahif buldum. Saruhanlı Ailesi ne olursa olsun, Büşra’nın Kadir abisi var, o Büşra’nın en önemli koruyucusu olarak kalacak, göreceksiniz.
Kadir Saruhanlı sadece Büşra’nın koruyucusu değil aynı zamanda bu ailenin aydınlık yüzü diye düşünüyorum. Rejinin yaptığı o güneş ve karanlık oyununun sebebi de bu. Kadir, diğerlerinden farklı değil aslında sadece değerleri var. Amcasını, zenginliğini bilmesine rağmen bunu sır gibi sakladı ama diğerleri daha şimdiden aşırı lüks bir hayatın planlarını kurmaya başladı. Babasının ev ahalisine layık gördüğü hayata karşı dururken aslında babasının ailesini kaybetmemesini istiyor ama Emin bunu asla anlamıyor. Aksine Kadir’in tavrını otoritesine karşı isyan olarak algılıyor. Halbuki oğlunun tek isteği huzurlu bir ev ama Saruhanlıların evi bu huzurdan uzakta ve daha da kötüsü bunu kimse dile bile getiremiyor. Bir tek Kadir bunu sesli bir şekilde söyleyen tek insan. Emin göremiyor ama Kadir bu ailenin o zenginlik içinde kaybolmamamasının altın anahtarı ve umarım “her şeyi unutmadan” bunu hatırlar…
Baba ekibi güzel bir ilk bölüm kotarmış. Yer yer konuları biraz uzatsalar da genel olarak kurulan dünyayı da rejiyi de sevdim. Reji demişken, şimdi bunu bir eleştiri değil daha çok kişisel kanaat olarak algılanmasını istiyorum. Şu dizide her şeye atlayan dış ses var ya, ben ondan nefret ettim. İzlediğim işlerde “Bak böyle göreceksin, hissedeceksin!” tarzındaki dayatmaları sevmiyorum. Ben hissettiğime göre yorum yapabilmeliyim. Halbuki dizinin enfes bir castı var, pekala tüm duyguları çatır çatır geçirdiler. Neden bir de dış sesle hatırlatmaya gerek duydunuz anlayamadım ama umarım ilerleyen zamanlarda o sesi hiç duymayız.
Diğer yandan dizinin castına bayıldım. Özellikle de Haluk Bilginer hayatın altında ezilmiş ama çocukları karşısında dik durmaya çalışırken sırlarının ağırlığını kaldıramayan ve her şeyin ötesinde tüm bildiği doğruları tek tek unutmaya başlayan bir adamı kusursuz bir şekilde ekrana taşıdı. Diğer yandan ben Tolga Sarıtaş’a da ayrı parantez açmak istiyorum. Tolga çok nahif ama bir o kadar da tehlikeli bir karakter olan Kadir Saruhanlı karakterini güzel yaratmış ve ekranın diğer tarafına da çok iyi geçirdi. Bu bölümde dikkatimi çeken diğer bir isim de Özge Yağız oldu. Onun Büşra’sını ilk saniyeden sevdim ve görünen o ki karakter açıldıkça biz kendisinin performansını daha net göreceğiz.
Şimdilik benden bu kadar arkadaşlar. Baba dizimizin ekran yolculuğu süresince birlikte olacağız.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin