Yazar : Şeyma BULUT

Bu hafta dizinin karşısından kalktığımda aklımda tek bir soru vardı : Sevgi nedir? Sahiden, neydi sevgi? İki insanın birbirini sevmesi mi yoksa bundan çok daha karmaşık bir durum mu bilmiyorum ama bazı insanların bu duyguyu hissedebilme kapasitelerinin olmadığına inanıyorum. Bazıları da bu duyguyu hissediyor ama onun gereğince hareket edemiyor ve tüm bunlardan zarar gören gerçekten, çıkarsız sevenler oluyor. Düşünsenize Pierre karısını seviyordu sonrasında bir aileye musallat oldu. Kenan babasını seviyordu, kardeşine düşman, Aziz de Efnan’ı seviyor ama ne yazık ki sevdiği kadının içinde kopan fırtınaları göremiyor. Sabaha kadar listeyi uzatabilirim.

Bu dizide gerçek anlamda sevmeyi bilen tek kişi Efnan diye düşünüyorum.Sevgiyi hiç görmeyen bir kız ama en güzel o seviyor,o sahiplenirken sevdiğini söylediği insanlara incitmeden, kırmadan dokunuyor . Bana sorarsanız asıl sevgi de tam olarak burada diye düşünüyorum. Baksanıza Efnan, başına ne gelirse gelsin asla Aziz’e sırtını dönmüyor ama artık birilerinin de onu düşünmesi lazım! Aziz, son hamlesiyle bana bile “YOK ARTIK!” dedirtti. Dilruba ve Adem’in o eve gelmesinin bence bir izahı yok ve olamaz. Efnan ne kadar anlayışlı olsa da, kalbi her defasında paramparça oluyor ve işin acısı dışarıya bunu asla yansıtmadı. Dilruba’nın gelişi onun için çok ağır ama o yine de” Başımla beraber! “dedi demesine de artık bu kadar da olmamalı. Efnan ve Dilruba aynı saftalar ama aynı yerde yaşayamazlar, nokta.

Her şey normal şartlarda olsaydı Aziz’in bu yaptığını olağan görebilirdim ama hiç bir şey olması gerektiği gibi değil. Birincisi ne olursa olsun Dilruba, Aziz’in eski nişanlısı, hem de Efnan’ın gözü önünde bir gece geçirdiği eski nişanlısı yani öyle alalede bir eski sevgili değil. Şimdi açık yüreklilikle soruyorum, kim kabul eder böyle bir şeyi? Ben asla aşırı kıskanç biri değilim ama ben bile kabul etmem. “Bir dur bakayım orada!” derim yahu. Ama Efnan demedi. Bu kızın merhameti, sevgisi ve anlayışı beni bitirse de onu da anlıyorum. Şiddetle karşı çıksa kıskanan kadından çok merhametsiz görünecek çünkü karşısındaki insanlar Aziz yüzünden bu duruma düştüler diğer yandan da onlar Aziz’in ailesi ve hep öyle kalacaklar. Efnan ne yapabilir ki bu durumda? Anca susarak içine atar ama burada durumu görmesi gereken kişi Efnan değil, Aziz’di.

Ah Aziz Payidar, ah! Ne diyeyim sana bilmiyorum ama bir şeyler söylemem lazım! Öncelikle Aziz çok zor bir duruma girdi, bunu kabul ediyorum. Bir yanda ailesi diğer yanda Efnan varken iki arada kaldı ama çaresi Dilruba ve Efnan’ı aynı eve sokmak değildi diye düşünüyorum. Onların otel masraflarını karşılayabilirdi, yandaşlarından yardım isteyebilir ya da başka bir çözüm bulabilirlerdi ama yapmadılar. Dilruba o eve geldi ve açıkçası ben Aziz’in Efnan’ı biraz olsun anlamaya başladığını sanmıştım, büyük hayal kırıklığı yaşadım. Zerre anlamamış ve anlamamaya devam ediyor. Sevgi bu değil! Eğer birini seviyorsan onu anlar, duygularına önem verirsin diye düşünüyorum. Aziz’se bir türlü bu noktaya gelemedi. Tam “İşte bu adam oldu!” diyorum, hop yeni bir şok yaşıyorum.

Aziz’in kendince sevdiğini düşündüğünü, önemsediğini görüyorum. Hatta inanıyorum da, kendince çok seviyor. Benim sorunum onun kimi sevdiği değil, sevgiyi yorumlama şekli! Aziz, Efnan’ı seviyor. Bunu Zarife’yi kurtardığı sahnede çok net gördüm. Sevdiği kadının zarar görmesi ihtimali bile onu delirtmeye yetiyor ama sevgi sadece koruma duygusuyla eş değer değildir. Karşılıklı iki insanın birbirini anlaması, düşünmesi de lazım. Aziz çok seviyor, koruyor, başının üstünde taşıyor ama Efnan ne hissediyor en ufak bir fikri olduğunu sanmıyorum.

Aziz, Efnan’ın ne hissedeceğini düşünse mesela o yüzükleri Fevziye’den önce kendi alır, takardı sevdiğinin parmağına değil mi? Aziz, Efnan’a alyansları anlatırken, asla ayrılmayacaklarını, sonsuza kadar bağlı olduklarını söyledi. O sahneyi çok sevdim ama bir gün sonra Dilruba’yı eve getirince içimdeki Serdar Ortaç bağırmaya başladı : Kafayı takmam, sonuna bakmam…diye, ne yalan söyleyeyim. Efnan karşısında tir tir titriyor, kabusları bir bir onu rahatsız ederken Aziz gülümseyerek etrafta dolanıyordu. Bense orada en azından Efnan’ı karşısına alıp, konuşmasını en azından gözlerinden onu anlamasını beklerdim ama Aziz’i de anlıyorum. Başında o kadar çok bela var ki evdekini göremiyor da her şeye vakıf olan bu adamdan, onu gerçekten çıkarsız seven tek kadına biraz daha nahif ve onu gözlerinden okumasını bekliyorum.

Aziz Payidar sevdiği kadını anlama hususunda sınıfta kalsa da bir nokta var ki o çok önemli : Efnan, Aziz’in şah damarı. Aziz için bu güzel gözlü kadın o kadar değerli ki, Efnan söz konusu olduğunda Aziz sahip olduğu her şeyi riske atabilecek konuma gelir diye düşünüyorum. Aziz’in can suyu olmasıyla birlikte, Aziz için ölmüş bile olsa çok önemli bir insan daha var babası Edip Payidar. Aziz babasının adını kurtarmaya çalışırken, Efnan’la mutlu bşr yuva kurmaya çalışıyor ama karşısında hep büyük engeller çıkıyor. Ne büyük problemse tam karşımızda : Mösyö Pierre!

İlk bölümden bu yana Pierre’in Aziz ve ailesiyle bir sorunu olduğunu biliyordum ama doğrudan düşmanlığının Aziz ve babasına karşı olduğu aklıma gelmezdi. Ben daha çok Fransız Türk sorunu olur diye beklerken şahsi mesele olmasını da çok sevdim. Pierre’in karısı ve Edip Payidar aşk yaşamışlar ve yürüyen ego mösyö bu durumu kaldıramayınca önce karısını sonra Edip’i öldürdü ama ne kinmiş dedirtti bana arkadaş. Adamın gözü hala kana doymadı. Aziz’i de hatta tüm Payidarları mahvetmek istiyor. Kenan hariç dediniz değil mi? Duydum ben, dediniz ama çok yanılıyorsunuz. Pierre herkesten çok nefret ediyor Kenan’dan! O ihanetin belgesi arkadaşlar, her gün Pierre’in gözlerine baktığı, kendisinden vazgeçildiğini, Edip’in tercih edildiğini hatırlatan bir gereç sadece. Pierre o kadar kindar bir insan ki Payidarları yine kendi kanlarından biriyle yok edecek. Aziz’im bu hafta “Kendi kanından olanla kopmazsın!” demesi boşa değildi diye düşünüyorum. Kenan bir şekilde Payidar tarafına geçmeli ama bu da sanırım ancak öz annesini öğrenirse olur. Varsayalım ki Kenan biliyorsa Aziz’e karşı gördüğümüz tüm oyunu aslında Pierre için kurmuştur, kaydedin bunu.

Aziz dizisine Pierre’den daha fazla güvenmediğim kim var biliyor musunuz? Galip Payidar! Adam o kadar korkak ve bencil ki kendinden başka kimseyi düşünmüyor. Aziz’i şehirden yollarken de aile mirasını düşünüyordu, şimdi de kendi canını düşünüyor. Kızı için Aziz’le ittifak kurup, gerçekleri anlatsa da onun bir tek meselesi var : Pierre’in aradan çıkması ve kendisini kurtarması. Galip için tpm cepheler kaybedildi ve son bir şansı kaldı. Ya Aziz sayesinde düzlüğe çıkacak ya da onu bekleyen acı sona razı gelecek. Bana sorarsanız ikincisi olacak. Galip o kadar çok dalevere çevirdi ki ne yaparsa yapsın olayları atlatmayacak ve kendi eliyle kendi sonunu getirecek diye yorumluyorum.

Aziz gerçekleri öğrendi ve Pierre’le arasındaki savaşın fitili resmen ateşlendi. Pierre, Aziz’e zarar vermek için elinden geleni yapacaktır ve kendi karısına karşılık istediği kişi belli : Efnan! Zaten Efnan’a olan kibar duruşunun ardından bir şey geleceği belliydi ve ne yazık ki Aziz’in kalbi olan Efnan için de tehlike çanları çalmaya başladı. Pierre hele de oğluyla ilgili kesin kanıtlara ulaşırsa hem karısını hem de oğlunu elimden alan aileye karşı hiç anlayışlı olmayacaktır ama bence Pierre kaybedecek. Neden biliyor musunuz? Sevgiyi bilmiyor da ondan. Onun karısıyla meselesi aşk, sevgi falan değil! Karısının o varken, başka bir adama aşık olması. Tamamen ego meselesi yani, o yüzden de burnunun ucundaki şeyleri bile göremiyor. Kenan’daki bu kompleksin de Fransız budalası olmasından kaynaklandığına artık eminim. Genetik yadsınamaz. Aziz, Galip, Pierre ve Kenan arasında amansız bir savaş başladı, bakalım ilk silahsız kalan kim olacak? Dengelerin her an değiştiği bu oyunda her an, her şey olabilecek bir dengede. Bekleyip, göreceğiz!

Yazımı bitirmeden bir husustan bahsetmek istiyorum: Dilruba Payidar! Bana sorarsanız dizinin en güçlü karakterlerinden biri ama artık burada eleştiri geliyor : Yazılmıyor arkadaşlar! Kadının tek gayesi Aziz gibi duruyor ve Dilruba gibi eğitimli, akıllı bir kadını için bu bana yanlış geliyor. Bence Dilruba da bu savaşın içerisine girmeli, tıpkı Adem gibi… Bir izleyici olarak Dilruba’yı daha güçlü görmek istiyorum. Erkeklerin yörüngesinde değil bu savaşın içerisinde cesur bir nefer olmalı çünkü bizin toplumumuz kadınların omuzları üstünde yükselmiştir, unutulmasın istiyorum.

Bu hafta da benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s