YAZAR: Şeyma BULUT
Geçtiğimiz hafta Baba’ya Saruhanlı Ailesi’nin üstünde tutulan güneş ve ailenin aydınlığını kaybettiği anla veda etmiştim. Kaybedilen ışık Kadir’di, ailenin koruyucu meleği, onları canından ayırmayan Kadir’di… Kadir ve Emin’in yolları bir kez daha ayrılırken bir yanda öfke diğer yanda hayal kırıklığı gördüm. Kadir belki diliyle soramadı ama gözleriyle o soruyu haykırıyordu babasına: Gerçekten yollarımız ayrıldı mı? Hakikaten, ayrılmaları gerekiyor muydu ? Bana sorarsanız asla! Kadir ve Emin’in yolları asla ayrılmayacak çünkü onlar aynı gölgenin iki tarafı sadece, bunu görmek biraz zaman aldı ama öyleler sadece Kadir henüz babasının sıkıştığı o cendereye girmedi, hepsi bu kadar.
Emin Saruhanlı benim empati yaparken aşırı zorluk çektiğim bir karakter. Ruhunun kapalı kapıları ardında büyük acıları olan, umursamazlığının altında ailesini her şeyden fazla düşünen bir baba ama Emin’in karanlığı artık kendisinin dahi başa çıkmayacağı bir hale geldi. Geçtiğimiz hafta Emin’i anlamak istiyorsak geçmişine hakim olmak zorundayız demiştim ve bu hafta da bir kırıntı daha önümüze geldi: Emin yıllar önce tek başına Ödemiş’e gelmiş ama sebebini çok sınırlı sayıda insan biliyor diye düşünüyorum. Sürekli gördüğü kabusları, iç sıkıntısını ve sertliğini düşünecek olursak da bu gelme sebebi o kadar basit değil. O sırların üstündeki sis perdesi aralandıkça da bu karakteri daha yakından ve net şekilde anlayacağımı düşünüyorum ancak bazı tavırlarına gerçek anlamda itirazım var. Birincisi Kadir’le olan problemi çok ciddi bir seviyede ve bunun tek sebebinin oğulun babaya itirazı olduğunu düşünmüyorum. Yani bu hikaye aslında İncil’deki baba ve oğullarının hikayesine benziyor. Yorgun Tanrı, her dediğine evet diyen büyük oğlu Yaşar, sadece kendini düşünen Servet ve de bildiği doğrulardan şaşmayan Kadir! Bu baba ve oğulları arasındaki farklar ve çekişme durumu sandığımız kadar basit gelmiyor. İkincisi de Emin’in ve hatta Fazilet’in bile çocuklarını asla tanımıyor oluşu beni çok rahatsız etti. Kurallar, kaideler var ama ailece tek bir mutlu anı olmayan bir aileye ben pek aile diyemeyeceğim, üzgünüm. Ben karşımda Emin’in kuralları ve ona bağlılık yemini etmiş insanlar görüyorum. İşte bu aile arasındaki kopukluk sanırım Saruhanlı Ailesi’ni kökten değiştirecek, bu artık sadece AN meselesi.
Emin Saruhanlı neden çocuklarını tanımıyor ? Ben biraz bunu irdelemek istiyorum. Bana soracak olursanız insan ilişkilerinde ikili roller yoktur, tek bir rol vardır ve bu değişmez. Emin ailesine karşı baba olmaktansa daha çok bir tatbikat çavuşu olmuş diye düşünüyorum. Evde Fazilet de dahil olmak üzere kimsenin söz hakkı yok. Olduğu zaman da Emin kapıyı göstererek ailesini hizaya sokuyor. Aslında bu onun kırbacını şaklatma şekli diye düşünüyorum. Bana karşı mı çıkacaksınız? Sokakta kalırsınız, işinizi kaybedersiniz demeye getiriyor. Emin’in bu tehditlerinin asla işlemediği bir insan var: Kadir Saruhanlı. Emin’in diğer çocuklarına kullandığı hiçbir yöntem Kadir’i bağlamıyor yani artık umurunda değil dersem daha doğru olur. Kadir cezaevine düşene kadar aslında o da az da olsa kardeşleri gibiydi bence. Sevil’i babası yüzünden kaybettiğini söylüyordu ama bu hafta öğrendim ki ilişkilerini bitiren Kadir’di. Bu da aslında Kadir’in de bir süre babasının etkisinde olduğunu gösteriyor ama cezaevine girmesi her şeyi değiştirmiş. Emin’in ona sırtını dönmesi Kadir’i üzse de kardeşleri ve annesine kızmaması da aslında durumu çoktan kabullendiğini gösteriyor. Emin’in madem ki beni dinlemiyorsun, git kendi sözünün geçeceği bir aile kur demesi bile ailesine bakış açısını net olarak ortaya oydu. Ailede bir kişide söz hakkı olduğunu, reis olarak kendisinden başkasını tanımadığını açıkça gösterdiği için Kadir de rotasını İzmir’e çevirdi.
Kadir Saruhanlı beklediğimden daha dirayetli çıktı. Ailesinin gidişi yüzünden kendini hırpalar diyordum ama pek de öyle olmadı tam aksine bir süre düşündükten sonra kendisi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Kadir için ailesinden uzak olmak çok zor olsa da ailesini değiştiremeyeceğinin farkına vardı. Babalarının etkisi o kadar güçlü ki ne yaparsa yapsın bunu kıramıyor. İnsan bir durumu değiştiremiyorsa kabullenir. Kadir de öyle yaptı ve artık ailesinin bu durumunu kabul ederek İzmir’e, ailesi uğruna bırakıp gittiği sevgilisine koştu ama ondan önce söylemem lazım ki ben Kadir’e çok üzüldüm. Kız kardeşini korumak için bir insanı bıçaklamak zorunda kalması bile babasının sözüne karşı gelmesi olarak yorumlanmış. Bu sebeple Kadir’in babasıyla meselesi başka, onun hayatından dört sene çalan adamı içinde affetse de gözlerindeki kırgınlık geçmiyor. Kadir Saruhanlı ailesi için bir aşk ve gençliğinden çalınan dört sene feda etti. Şimdiyse kaybettiklerini geri kazanmak istiyor. Belki zamanı geri getiremez ama kaybettiği sevgilisini yeniden yanında olmaya ikna edebilir, kim bilir?
Baba dizisine yeni bir karakter daha dahil oldu: Sevil. Ben gerçek aşkların benzeyen ruhlar arasında yaşandığına inanıyorum. Sevil ve Kadir’in daha ilk andan birbirlerine çok benzediğini fark ettim. İkisi de babalarından sevgi görmeyen iki çocuk. Sevil’i babası tarafından terk edilen bir kadın, Kadir’se babasından asla sevgi görmemiş bir adam. İkisinin yollarının kesişmesi, kalbin kendinden olanı tanıması bence ama bir şey diyeyim mi? Kadir daha acınası durumda diye düşünüyorum. Sevil’in en azından annesi varmış yanında ama Kadir kimsesiz büyüdü dersem yeridir çünkü onun göreceği şefkat bile babasının izin vermesine bağlı aksi halde kendini bomboş bir evde tek başına bulabilir. Bu yüzden Kadir ailesinin gidişinin ardından onlar yüzünden kaybettiği ilk insana koştu ama bıraktığıyla bulduğu aynı değildi.
Kadir Saruhanlı kız kardeşi için terk ettiği sevgilisiyle yeniden buluştuğunda, bıraktığı enkazı gördü. Sevil, o gittikten sonra hayatını kurmak istemiş ancak başaramamış olarak görünüyor. Yani ilk baktığında hayatını devam ettiriyor gibi görünse de yaşamadığı net şekilde ortada. Nefes almak değildir yaşamak, aldığın nefesten keyif alabiliyorsan yaşarsın aksi halde yürüyen bir zombiden farkın olmaz. Sevil de anladığım kadarıyla böyle bir hayatın içerisinde ama yeniden nefes almaya başladığı da aşikar çünkü ben Kadir’in öylesine uğramadığını da babasının sözleriyle hareket etmeyeceğinin de gayet farkındayım. Emin’in onu neden istemediğini şimdilik bilemesem de Kadir’in o sahnedeki tavrından sonra şahsen itiraz etse bile çok inatçı olacağını sanmıyorum çünkü Kadir’e her şeyden çok ihtiyacı var.
Emin’in “Bana neyle gelirseniz gelin ama Kadir’le gelmeyin!” sözünün ardından oğlunu almaya gitmesi üzerine çok düşündüm. Emin gibi “dediğim dedik, benim ailem, benim kurallarım” diyen bir adam daha ilk andan o kuralları alt üst edecek Kadir’i neden geri getirmek istedi? Bu soruya bulduğum tek cevap: İlhan! Şimdi İlhan oldukça statücü ve tehlikeli bir adam. Emin’in kardeşinin şirketinin en önemli ortağı ve daha da kötüsü Emin gibi adamlara korkutucu şekilde bir nefreti var. Emin ona pabuç bırakmasa da karşısında çok tehlikeli bir adam olduğunun da farkında. Emin egoları olan bir insan olsa da asla aptal biri değil. İlhan’la başa çıkmak için en az onun kadar akıllı ve daha da önemlisi eğitimli birine ihtiyacı var. Ama bence Emin’in oğlunu getirmesinin sebebi İlhan’ın kültürü değil, onun çıkardığı savaş baltalarına karşılık verirken bu zenginliğin içinde kaybolmayacak biriydi ve o da Kadir’den başkası değil. İçimden bir ses Emin’in İlhan karşısında Kadir’le mevzi alacağını söylüyor aksi halde diğer çocuklarıyla birlikte İlhan o hayatı onlara zevkle zindan edecektir.
İlhan karakteri karşımıza oldukça hırslı, öfkeli ve kindar biri olarak çıktı. İlhan aslında benim çok öfke duyacağım bir karakter olsa da onu anlamaya çalışıyorum. Çok acımasız görünse de kimse durduk yere bu hale gelmez. İlhan’ın evine açılan pencere durumu biraz daha anlamama yardım etti. İlhan’ın babası da en az kendisi kadar sinirli ve İlhan bir nedenden Saruhanlar’ın başına gelenleri onun öğrenmesini istemiyor. Babasıyla konuşurken kullandığı ses tonu, ceketinin önünde ellerini birleştirmesi korku, saygı karşımı bir durumda olduğunu gösteriyor. Hayatının tamamını işine adamış görüntüsü çizerken kaybetmeyi asla kabul etmediğini hatta bunun için cinayet dahi işleyecek durumda olduğunu seziyorum. Sözlerinden ikisi karşısındakini yok etme üzerine kurulu olunca bu sonuca varmam da zor olmadı. Yine de ben İlhan’ı direkt kötü adam olarak kodlamak istemiyorum. Gözünü kazanma hırsı ve her şeyi elde etme hırsı bürüse de bakacak olursanız zarar görene kadar da kimseye zarar vermeyen biri diye düşünüyorum. Emin’in kendisine direkt saldırısına kadar gayet makuldü ya da arkadaşının aptal yerine koyduğunu anladığı ana kadar onun arkasındaydı ama demek ki saldırı anında en kötü şekilde saldırıyor. Kimse durduk yere bu duruma gelmez bence. Ruhunda bir yara var ve biz sadece onu göremiyoruz diye düşünüyorum.
Ruhunda yara olan ve girdiği kabuktan bir türlü çıkamayan biri daha var: Büşra! Abisi onu Ahmet denen yaratıktan kurtarmış olsa da Büşra hala bir cenderenin içerisinde ve dışarı çıkamıyor. İçindeki kız dışarı çıkmak istese de Büşra henüz bunu yapabilecek durumda değil. Etrafındaki kimse onun kırık, dökük ruhunu, kırılan kanatlarını görmüyor. Hatta kocasının gönderilmesinin ardından olayları bilen Servet bile kardeşinin yanında olmuyor. Büşra’nın can suyu abisi Kadir ama yavaş yavaş onun da tepki verdiğini göreceğimiz günler çok uzakta değil. Emin’in şirkete erkek kardeşleriyle gitmek istemesine şimdilik gözleriyle tepki verdi çünkü babasının sadece kadın olduğu için onu götürmediğini biliyor. Kadircan’ın bile gittiği yere o gidemedi ve tabii ki buna çok içerledi. Yıllarca babasına yardım eden de, babası istiyor diye her türlü işkenceye katlanan da Büşra’dan başkası değildi. Ben bu ipek böceğinin etrafına sarılı kozayı delerek çıkacağı günü heyecanla bekleyeceğim. Kadir’in eve dönmesi en çok Büşra için güzel olacak çünkü Emin’in onu geride bırakmasının ardından Fazilet’in “ bana evde yardım edersin” sözlerinin de annesinin Büşra’yı hiç anlamadığını ayan beyan ortaya koydu. Bir kadın olarak Büşra’yla çok fazla empati yapabiliyorum ve bana kalırsa Kadir abisinin tamamen dönmesi onun da yeniden doğuşu olacak, bekleyin derim.
Final sahnesinde Emin Ödemiş’e gitti ve oğlunu o arabaya bindirdi. İlhan için çok sıkıntılı günlerin kapıda olduğunu ben bile görüyorum. Kadir diğer Saruhanlılara hatta eskilerine de hiç benzemiyor ve bu yüzden ortalık biraz karışacak gibi geldi bana. Emin neden Kadir’i aldı sorusunu uzun uzun anlattım ama bir şeyi de aydınlatmadan gitmek istemiyorum. Kadir babasının kendisine ihtiyacı olduğunun farkında ve büyük ihtimalle şartı da Sevil olacak. Ayrıca Emin oğluna kızgın, anlaşamıyorlar ama güven konusunda sorunları olmadığını fark ettiniz mi? Büyük ihtimalle ailesini Kadir’e emanet ederek hastalığa teslim olacak olan Emin, Kadir’i tüm şartlarıyla yola çıkardı. Bu da burada dursun.
Bu haftalık da benden bu kadar ama söylemek istediğim bazı hususlar var. Özge Yağız’ın çok sahnesi olmamasına rağmen iki sahnesinden bahsetmek istiyorum. Şimdi ben az mimikle duygularını geçirmeyi başaran oyuncuları ayrı severim. Özge Yağız’ın bu hafta babasının Ahmet’le ilgili sorduğu soruda hem korku hem de yalan söylemenin verdiği mahcubiyeti bir dönüş ve yüz mimiğiyle verdiği sahneyi, bir de Emin’in Büşra’yı şirkette istemediğini söylemesinin ardından annesiyle olan sahnelerdeki seri hareket ederken annesi “bana yardım edersin” demesinin ardındaki duraklaması, elleri serbestken birden kasılmasıyla duygusunu çok iyi geçirdiğini düşünüyorum. Beril Pozam’ı da çok beğendim, özellikle Tolga Sarıtaş’la iyi bir enerji yakalamışlar ama onun performansına haftaya değineceğim.
Tüm ekibin emeğine sağlık, haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.