YAZAR: Simay DEMİR

Hayat biz plan yaparken başımıza gelenlerdir ya hani; Asiye ve Cemal’in belki de şu anki durumunu en iyi özetleyen cümle dersem yanlış olmaz. Gelecek için bir çok hayal kurmuş olsalar da hayat onları bir şekilde bambaşka yerlere savurdu. Onların gerçekleşmeyi bekleyen o kadar çok hayali, özlem duydukları öyle çok anıları var ki bir türlü ne birbirlerinden uzaklaşabiliyorlar  ne de aradaki onca engeli yok edip kavuşabiliyorlar. Seviyorlar ama şu an için aşkları kavuşmalarına yetmiyor. Zira Cemal’in bilmediği çok şey var ve aralarında bunca sır varken bu pek de mümkün görünmüyor.

Ah Asiye’m, ah! Ne güzel hayalleri vardı, gerçekleştirmek istediği düşleri vardı, onun.Bir pansiyon açmak, bahçesinde limon ağaçları yetiştirmek, huzurla çocuklarını büyütmek, sevdiği adamla mutlu bir hayat yaşamak… Cemal gittikten sonra Asiye hayal kurmayı da bırakmıştır muhtemelen çünkü hayatın gerçekleri hayal kurmayı bile lüks hale getirir ve Asiye’nin hayal kuracak kadar bile vakti olmamış “Ne sevdiğimi, nelerden hoşlandığımı bile unuttum” demişti Asiye Mahir’e ilk birlikte film izlediklerinde. Ancak daha da önemlisi Asiye o hayalleri kurmak dahi istememiş. Bir insan sevdiğini kaybedince üzülür, yıkılır ancak Asiye sadece aşık olduğu, güvendiği adamı kaybetmedi ki bir sürü yükün altında tek başına kaldı. Tek hayali evlatlarını incinmeden, kimseye muhtaç olmadan yetiştirmekti, daha doğrusu hayat Asiye için sadece bu demekti. Asiye için umut etmek, hayal kurmak artık kocasıyla yaşadığı o günlerde kalmıştı çünkü kendisiyle ilgili bir umudu yoktu. Hatta size bir sır vereyim mi? Bu durumdaki tek insan Asiye de değildi, Nergis de bu halde. Yani o da babası gittikten sonra kendisini kardeşine adadı. Özetle Asiye ve Nergis kendilerini Uğur’a, onun mutluluğuna adadılar, bu kadar basit. İkisinin de kalbine umudu ilk yerleştiren olay da şüphesiz Cemal’in yeniden onlara dönüşü oldu, tamamen tesadüf olsa da…

Asiye bir bir hayallerini yeniden hatırlarken Nergis de belki de yıllar sonra ilk kez babasıyla yeniden aynı evde yaşama ümitleri beslemeye başladı. “Seninle aynı çatı altında olalım da isterse camı, kapısı olmasın” Aslında ne kadar çok şey anlatan bir cümle. Cemal’siz yıllarca yaşamış olmanın verdiği hasret, bir tek onun varlığını yanında istemesi, sadece ona ihtiyacının olduğunu hissettirmesi hepsi vardı bu cümlede. Nergis ne para, ne oda ne de yeni bir ev istiyordu aslında onun tek istediği yeniden bir aile olmak ve bu yeni ev onun hayallerinin gerçek olabileceğinin bir kanıtı, tutunabileceği bir umut onun için. Aslında Nergis babasıyla olan mutlu anlara tutunarak kalbinin bir yanında babasının güzel anılarını bir sır gibi gizledi, sakladı. Bu sebeple Cemal’in onlara dönüşü ve artık kimseden gizlenmek zorunda olmamaları Nergis için tüm hayallerinin gerçeğe dönüşmesi oldu. Mahir onlara iyi davransa da Nergis Cemal’in kendini kaybetmeden önceki sevgi dolu hallerini biliyor ve bu sebeple onu affetmesi çok da zor olmadı ama ne yazık ki bu sözlerim Uğur için geçerli değil çünkü o Cemal’i hiç tanımıyor.

Uğur bir kabusun içinde yaşıyor adeta. Bugüne kadar kurduğu tüm hayalleri başına yıkıldı sanki ve Cemal’e her yaklaştığında bir kez daha Ahmet’i ona tercih ettiği gerçeğiyle yüzleşti. Lunaparkta Ahmet yaralandığında Uğur’un gözlerindeki o hayal kırıklığını gördünüz mü, peki ya Mahir’in gondola binmeyeceğini bile bile orada “Babamla burada kalacağım” demesini? Uğur yine ve yeniden babasının kendisi ve Ahmet arasında kalırsa Ahmet’i tercih edeceğini gördü. Bu Uğur’un Cemal’e tavırlarını nasıl etkiler bilmiyorum ama Cemal’de insanı kendine çeken bir şeytan tüyü var ve bence o bu yeteneğini sonuna kadar kullanacaktır . Aslında Cemal bir evladını diğerinden ayırmıyor şu anda, yani nasıl ki Uğur yaralandığında hastanedeydi, Ahmet de yaralandığında orada olduğu gibi durdu. Ben Uğur’un bir çocuk olarak tavırlarını anlıyorum ama Mahir’in bir yetişkin olarak küçücük çocuğun baba sevgisini kullanmasını anlamıyorum. Ona bağlanmış, babası gibi seviyor olabilir ama en nihayetinde Uğur, Cemal’in oğlu ve çocuk kalbinde o baba hep sevgiyle yaşadı. Mahir Uğur’u büyütseydi onu anlardım ama kendi çocukluk travmasının acısını Uğur’u kullanarak Cemal’den çıkarmasını anlamıyor ve dahi kabul etmiyorum. Asiye minnet duygusuyla bunu görmüyor ve bence farkına vardığında bazı önlemler alması gerekecek çünkü bu durum normal değil.

Aslında Asiye ve Cemal için mutluluk o kadar da uzakta değil. Asiye tüm bu tehditlere boyun eğmek zorunda değil ancak Nergis’i koruduğunu sandığından susuyor ama bence yanlış davranıyor. Ben artık Asiye’nin Cemal’e çocuklar hususunda güven sorunu yaşadığını sanmıyorum. Kızının ve oğlunun mutsuz olacağını düşündüğü için polise gitmiyor ve o zaman neden Cemal’e anlatmıyor. İlk zamanlar belki güvenmiyordu ancak bence şimdi tepkisinden korktuğunu sanıyorum. Bu sırrı Asiye’ye karşı herkesin kullandığını düşünecek olursak Asiye, Cemal’in tepkisinden korkuyor. Bir anda kendisini kaybetmesinden, belki de Nergis gibi anlık bir tepkiyle başını belaya sokmasından korktuğuna artık eminim. Sebebiyse basit, Asiye eskiden hep kötü anılarını hatırlardı Cemal’in, asla iyileri anmak dahi istemezdi. Cemal’in gidişi, kavgalar, aldatıldığını sanması gibi anılara tutunarak devam ederdi ancak şimdi mutlu anılara sığınıyor. Ben de bu sebeple içindeki Asiye’nin sevdiğini affetmeye çoktan hazır olduğunu düşünüyorum. Nergis meselesi olmasaydı çoktan Cemal’le kendisine yepyeni bir sayfa açardı çünkü onu çok seviyor.

Cemal Kaya ben hala geçmişinde sakladığı sırlar olduğunu düşünüyorum. Asiye’yi geçtim çocukları olmadan nefes alamayan bu adam nasıl oldu da onları ardında bırakıp gitti, neden o bir yıl aradan sonra hiç arayıp sormadı, ne haldeler merak etmedi diye düşünmeden duramıyorum. Onları bu denli severken Asiye’nin ailesi onları kabul etmiş olduğunu düşünse bile tek bir haber almaması kafamı en çok kurcalayan şeylerin başında geliyor ve ben bu konuya artık bir şekilde değinilsin istiyorum. Cemal gitti, Helin’le evlendi, çocuk yaptı, tamam, hepsine okeyim ama terk etmesinden sonra ailesine dönmeye çalışan bir adamın bunca zaman bir şeyleri göz ardı etmesi bana mantıklı gelmiyor.  Çünkü bir tek Asiye’nin değil Cemal’in de Asiye ve çocuklarıyla kurduğu onlarca hayal var. Cemal belki de Asiye’den bile çok hayallerini anlattı bize geçmişte. Asiye’yle huzurlu bir yuva, düzinelerce çocuk, Asiye’sini el üstünde tutacak bir yaşam, birlikte açacakları pansiyon, aynı yerden İstanbul’a bakacakları galata kulesi ziyareti… Tüm bunlar gerçekleşmek için sırada beklerken, hayat belki de en ağır silleyi ona attı ve bir kez daha ailesiz kaldı. Olanları telafi etmek için çok geç kaldı ve şimdi ailesi başka biriyle aile olmuş durumda. Çocukları başka birine baba derken sevdiği kadın başka birini sevdiğini söylüyor. Bu bile onun Mahir’e bilenmesine yeter da artarken artık arada Uğur var ve bu mücadele hiç iyi bir yere doğru gitmiyor bana göre.

Cemal ve Mahir karşılıklı hiç kimseyi düşünmeden savaşırken maalesef ikisinin de davranış biçimi  hiç hoşuma gitmedi. Evet, Cemal çocuklarını kazanmak için uğraşırken aynı zamanda Mahir’e nispet yapmayı da ihmal etmedi. Mahir’in yönlendirmemesini anlayabiliyorum ama annesi izin verip babasıyla aralarını yapmaya çalışırken ve Uğur bir adım atmaya hazırken onu bu şekilde babasından uzaklaştırmaya çalışması bana Uğur’un iyiliğinden çok kendi çıkarı için yapıyor. Cemal’in çocukça tavrına da kızıyorum ama anlıyorum da ancak Mahir az önce dediğim gibi neyin peşinde bilmiyorum. Asiye’yi severken başka bir kadınla birlikte olup sonrasında da sanki bir yarış malzemesi gibi sevdiği kadını Cemal’den almaya çalışması ve bunu yaparken de küçücük bir çocuğu kullanmasına aklım ermiyor benim. Bu nasıl bir sevgi? Açıkçası Mahir’in sevgisini oldukça yapay buluyorum ve ben bu adamı anlamıyorum arkadaşlar!

Mahir; onu anlamaya çalışmak, kendimi onun yerine koymak bile yordu bu hafta beni. Asiye’lerin o eve mahkumiyetini gayet iyi biliyor ama nerede olduğunu, kimin duyup duymayacağını fark etmeksizin Cemal’le ağız dalaşına girmekten kaçınmıyor. Bu durumu bir kazanma- kaybetme haline dönüştürdü, dahası olayı çoktan kişiselleştirilmiş durumda v bu iş çok yakında çığırından çıkacak. Asiye’nin Cemal ve çocukların uzak durması gibi bir isteği yok aksine kaynaşsınlar istiyor. Asiye’nin planı hala net! Onlar kaynaşsın, o da gereğini yapacak. Bu sefer çocuklarını babalarına emanet edecek ve durumu çözecek zaten Cemal’e durumu anlatmama sebeplerinden biri de bu! Bu sebeple  Nergis’in hatta  Cemal’le Uğur’un kaynaşmasını isterken ve bunu ona gösterirken onun bunu bir inada dönüştürmesi maalesef ki Mahir’in Uğur’u düşündüğü için yaptığı sonucunu çıkarmıyor aksine bambaşka bir sonuç çıkartıyor ortaya; Uğur’u düşündüğünden değil kendini düşündüğünden istemiyor yakınlaşmalarını. Bunu bu şekilde kolay söylemek hoşuma gitmiyor ama Mahir’in davranışları bana böyle hissettiriyor. Hatta ben artık Mahir ve Helin’in aynı kanı taşıdıklarına daha da iknayım. Arkadaş bu nasıl benzeşmektir. Helin de sevdiğini kaybetmemek uğruna herkesi yakabilir, Mahir de öyle. Sürekli Cemal’le dalaşmasının başka bir açıklaması olabilir mi sizce? Amaaa  Cemal’in de sürekli olarak bu it dalaşına sürüklenmesi gerçekleri görmesini engelliyor, bu da burada dursun. Kaybetme korkusu ikisinin de gözlerini kör ederken  arada Asiye ve evlatlarını yakacaklar farkında bile değiller. Üstelik aralarındaki bu anlamsız çekişme yüzünden etraflarında olup biteni göremediler ve Helin başka bir şekilde gerçekleri öğrenmiş oldu.

Helin yeni evi ve Cemal’le Asiye’nin geçmişini  öğrendikten sonra dünyası başına yıkıldı. Ve fragmana  bakacak olursak Helin o yıkıntılar içinde asla tek başına oturmayacaktır. Artık geri dönülmez bir noktaya geldi ve Helin’in tüm öfkesini Asiye’ye yöneleceğini düşünüyorum. Zira kocasını kaybetmemek için her şeyi yapabilecek durumda ve ona göre Asiye şu an mutlu yuvasını yıkmaya çalışan bir düşman. Eğer Asiye bir an önce Cemal’le konuşmazsa her şey sarpa saracak ve maalesef Helin belki de hiç ummadıkları bir anda tüm yaşamlarını alt üst edecek. Buradaki tek çıkarımım Helin’in hırsı sayesinde Cemal’in gerçekleri öğreneceğini düşünüyorum aksi halde Helin çıldırmış, delirmiş hatta kendini kaybetmiş Cemal için bir şey ifade etmez.

 

Yazımı bitirmeden bir şey söylemek istiyorum: Bu hafta Asiye ve Cemal’i limon ağaçlarıyla gördük. Herkesin mağlumu bu ağaç bağlılık, sonsuzluk anlamına gelir ancak ben bir de buna yeni başlangıç, tazelenmek derim. Limon mesela temizler, kirli şeyleri aklar, kötü kokuları yok eder. Asiye ve Cemal’in üstündeki kirli bulutlar, etraflarındaki pislikler ne kadar çoğalsa da ben onların aşkını limona benzetiyorum. Ne olursa olsun yıllar sonra yakaladıkları bu ikinci şansın farkına varacaklarına da yeniden birlikte olabileceklerine de inanıyorum. Yeter ki dört mevsime meydan okuyan limon ağacı kadar cesur olsunlar, gerisi hallolur…

 

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek dileğiyle.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s