YAZAR :Şehriban Simay DEMİR
Ben hayatı seçimlerimizin yön verdiği bir oyuna benzetiyorum. Bu oyunda karakterlerin karşısına birkaç yol çıkıyor ve o karakter seçtiği yola göre karşısına neyin çıkacağı belirleniyor. Ya da ona bazı tercihler sunuluyor ve o bu oyuna o tercihine göre devam ediyor. Bu hafta Kaderimin Oyunu’nu izlerken yine aynı şeyler geçti aklımdan. Cemal bir tercih yaptı ve gitti. Onun gidişi tüm bu olacakların kilidini açmış oldu. Daha sonra çıktığı o yoldan dönmek istediğindeyse önüne iki tercih sunuldu ve o yine yaptığı seçime göre yaşamaya başladı. Yalnız onun tercihleri bir tek onu değil; Asiye’yi, Nergis’i, Uğur’u ve hatta Mahir’in bile hayatını etkiledi.
Asiye Cemal’in yaptığı seçimlerin sonucunu yaşarken belki de en ağır bedeli Nergis ödedi ve ödemeye devam edecek gibi görünüyor. Yalnız gerçek hayat bir oyun değil ve maalesef ki bir hata yaptığında baştan başlayamıyorsun. Bu yüzden Cemal bir şeyleri rayına oturtmaya çalıştıkça geçmişte yaptığı hatalar bir bir ayağına pranga gibi bağlanıyor, tökezliyor ve en sonunda hunharca yere kapaklanıyor. Cemal düştüğü yerden kalkmaya çalışırken Asiye de düşmemek için direniyor. Aslında Nergis anne ve babasısının onun için tercih ettiği hayatı yaşıyor. Öncesinde babasının terk etmesinin faturasını öderken, şimdi de annesinin gururuna hayatı feda ediliyorken hem Cemal’in hem de Asiye’nin kızlarına bir hayat borçlu olduğunu düşünüyorum.
Ben Asiye’yi kafamda öyle bir şekilde kodlamışım ki bazen onun hakkında onunda bir kadın olduğunu unutarak sadece anne sıfatıyla düşünüyorum. Bu yüzden her seferinde “Neden, neden anlatmıyorsun Cemal’e ” diye haykırasım geliyor. Halbuki işin ucunda Nergis var ve bizim tanıdığımız Asiye Nergis için çoktan Cemal’e her şeyi anlatmış kızını kurtarmanın bir yolunu bulmak için sırt sırta vermişlerdi bile. Çünkü Cemal artık güçlü, başarılı ve çok da zengin biri. Her şeyden önce Demirhanların biricik ve saygın damadı. Yani parmağını şıklatsa ülkenin en iyi avukatlarını tutar ve kızını kurtarmak için elinden gelenin fazlasını yapar. Asiye bunların hepsini çok çok iyi biliyor. Fakat unutmayalım ki Asiye de bir kadın ve sevdiği adamın söylediği sözlere hala çok kızgın. Cemal’in ona sarf ettiği cümleler çok ağır ve Asiye hala bunları sindirebilmiş değil. Bundan dolayı gerçeği gizliyor, gururuna yediremediği için de susmayı tercih ediyor. Yoksa bu durumu dile getirdiği anda hem Nedret hem de Helin’in tüm planları bir anda çöp olacak ama Asiye yapmıyor maalesef. O bu hayat oyununda susma seçeneğini kullanmayı tercih ediyor. Bir kadın olarak Asiye’yi anlıyorum aslında ama şu da su götürmez bir gerçek ki eğer Asiye her şeye rağmen susmayıp Cemal’e her şeyi anlatsaydı ne bugün Nedret istediği gibi at koşturabilecekti ne de Cemal üst üste bu kadar hata yapacaktı.
Asiye anlatmadıklarıyla Cemal’in hata yapmasına sebep oluyor aslında. O kıskandıkça mantığı devreden çıkıyor ve sadece duygularıyla hareket ediyor. Yanlış bir duyguya kapıldığı içinde sürekli yanlış davranmaya devam ediyor. Aslında temel sorun ne biliyor musun? Ben söyleyeyim: Güvensizlik.
Cemal’in de Asiye’nin de bu ilişkideki en büyük problemi birbirine güvenmiyor oluşları aslında. Evet anne baba olarak çocuklarını gözü kapalı birbirlerine emanet edebilirler ama iki aşık insan olarak maalesef hiç güveniyorlar; ne birbirlerine ne de aşklarına. Asiye Cemal tarafından yarı yolda bırakılmış, terk edilmiş bir kadın bu yüzden güvenmemesi çok doğal. Değişimini görse bile bu ona güvenmesi için yeterli değildi ki Asiye’nin gözünde Cemal’in o gece söyledikleri onun güvenmemesini haklı çıkarmış oldu. Cemal’in güven probleminin kaynağını çok düşündüm aslında. Asiye seven, bekleyen, “Bir gün beni bırakıp gitsen de seni bekleyeceğim, kalbime kimseyi almayacağım.” diyen bir kadın. Dahası ailesini geride bırakıp Cemal’le kaçacak kadar onu çok sevdiği de ortada. Az buz değil on yıllık birlikte, sekiz yıllık da ayrı oldukları bir ilişki geçmişleri var ve Asiye onun iki çocuğunun annesi. Peki ama nerden kaynaklanıyor bu güvensizlik? Zira Cemal’in ona güvenmemesi için elinde hiç bir neden yok. Bu durum bence Cemal’in geçmişiyle ilgili; Cemal en çok güvenmesi gereken kişiler yani anne babası tarafından terk edilmiş bir yetişkin. Hem de en çok korunup kollanmaya ihtiyacı olduğu bir zamanda daha bebekken bırakılmış o. Bu da Cemal’in bilinç altında “Herkes gider, herkes unutur” güdüsünü tetikliyor ve en sevdiğine bile güvenmesine mani oluyor maalesef. Dili, kalbi “Benim Asiye’m yapmaz” dese de bilinçaltı bu duruma mani oluyor bu yüzden de Cemal şüphe cehenneminde boğuluyor.
Yine de Cemal bir tek Asiye’ye açıyor içini, bir tek ona gösteriyor en savunmasız kişiyi. Cemal şu an Asiye’nin yüzüne bir yabancı gibi baksa da, hiçbir şey hissetmiyor gibi davransa da fark etmişsinizdir o hala bir tek onun yanında ağlıyor, bir tek ona gösteriyor o duvarlarla ördüğü masum, çocuksu Cemal’i. Ahmet konusunda Helin’le, Mahir’le ve hatta Raci’yle bile konuştu ama hiçbirinde kendini salıp hıçkıra hıçkıra ağlamadı, ağlayamadı. Çünkü biliyordu onu en iyi gören kişi Asiye’ydi, dili reddetse de ruhu, kalbi bir tek onun yanında iyileşiyor, hayat buluyor ve bence Asiye de bu konuda ondan farksız değil. Fakat ne yaparsa yapsın Necmi’nin eliyle Helin tarafından içine ekilen şüphe tohumları bitmek bilmiyor, içini kemirip duruyor. “Mahir’le ne yaparsan yap, nereye gidersen git” dediği Asiye’sini Mahir’le görünce ya da cinayet sebebi aklına gelince yine de kıskançlıktan çıldırmadan duramıyor. Cemal gerçeği nasıl öğrenecek bilmiyorum ama bunu öğrendiğinde iki şeyi deli gibi merak ediyorum. Birincisi Asiye’den nasıl özür dileyecek, kendini ona nasıl affettirecek, ikincisi Helin ve Necmi onun öfkesiyle nasıl baş edecekler. İzlemek için sabırsızlanıyorum
İkisi de bu ilişkide bir yol almak istiyorsa önce aralarındaki bu durumu düzeltmek zorundalar yoksa ne kadar severlerse sevsinler birlikte bir yolda yürüyemeyecekleri aşikar.
Cemal belki öğrendiklerinden dolayı Asiye’ye kızgın ama bu Helin’le yine de aynı yolda yürüyeceği anlamına gelmiyor ve bu gerçek Helin’i çok daha bencil ve acımasız yapmaya itiyor. Asiye’nin yaptığı bunca şeye rağmen hala tek düşüncesi onu tutuklatıp hayatlarından uzaklaştırmak. Halbuki o bu saatten sonra ne yaparsa yapsın artık Asiye de çocuklar da Cemal’in yaşamının bir parçası ve Cemal bir daha asla çocuklarından ayrı kalmayı aklından bile geçirmiyor. Hayat oyunununk uralı bu yaptıklarının bedelini er ya da geç ödersin. Helin söylediği yalanın bedelini sonunda yine Cemal’i kaybetmeyle karşı karşıya kalarak ödüyor. Bakalım Asiye’ye attığı iftiranın bedelini nasıl ödeyecek merakla bekliyorum.
Helin’in bencilliğini Uğur’a her fırsatta yaptığı psikolojik şiddeti şu an kimse görmüyor. Ama bu durum çok daha tehlikeli bir hal almaya başladı. Önce Cemal’in aldığı evi parçaladı, Asiye’nin elbisesini paramparça etti ve şimdi kafasına koymuş durumda Asiye’yi ihbar etmeden rahat durmayacak. O, şu an Freni patlamış bir araba gibi önüne çıkanı eziyor. Fakat bence yol üstünde bir yerde Ahmet de bekliyor. Umarım oğlunu öfkesinin kurbanı yapmaz.
Bu oyunda iki farklı tercih var ki beni hep düşündürüyor. Acaba demeden duramıyorum. Helin ve Zuhal; ikisi de çok aşık, ikisi de ilk kez böyle hissetmiş ama Zuhal hamile olduğu halde aşık olduğu insana, kendisine ve duygularına saygı duyup geri çekilmeyi tercih ederken, Helin hamile olmadığı halde yalan söyleyerek aşık olduğu adamı yanında tutmak için planlar kurmuş. Ve ona hala aşık olmadığını bildiği halde onu yanında tutmak için hala oyunlar oynuyor. Şu an ikisi de üzgün ve mutsuz bakalım kimin tercihi doğru oyunun sonunda göreceğiz.
Asiye ve Cemal’in hikayesinin altının bu kadar oyulmasından hiç ama hiç hoşlanmıyorum. Cemal hala anlamadı, Asiye hala görmüyor. Arkadaşlar bana altı boş sevgi sözcükleriyle gelmesin kimse. Bu hikayede herkesi seven ve kendini kurban eden tek insan Nergis’dir. Ben çok yoruldum ve diziyi hala yazıyorsam Nergis için devam ediyorum. Seviyorum adı altında yapılan ve adına sevgi denen psikolojik şiddeti asla kabul etmiyorum.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek dileğiyle