YAZAR : Şehriban Simay DEMİR

Bu hafta ekran karşısından kalkarken yaşanılan her şeye rağmen tebessümle doluydu yüzüm. Nergis hayal ettiği aileye kavuşmuş, Uğur’un artık gurur duyduğu bir babası var, Cemal yavaş yavaş da olsa ailesinin kalbini kazanıyor ve Mahir çocuklarının olacağının sevincini yaşarken Asiye belki uzun zaman sonra ilk kez derin bir nefes aldı.

Geçen hafta diziye Cemal’in hiç düşünmeden kendini Asiye ve kızı için feda ettiği sahnede veda etmiştik. Cemal burada ne yapmaya çalışıyor diye uzun uzun düşündüm. Aslında pek önemi yok biliyor musunuz? Cemal’in bu yaptığının ortaya çıkma süresi ya da neden bu kadar hızlı bir şekilde bu hareketi yapmasının nedeni çok da önemli değil. Bütün gerçeği öğrenen Cemal, ailesini korumak istedi, tüm mesele bu. Mahir’e de dediği gibi : Bu olay ola ailesini geri verdi, onları yeniden kazandı. Belki kazandı ama bir yanı da alevden bir kor gibi yanıyor ve içindeki ızdırap her zamankinden daha şiddetli bir şekilde onu tüketmeye başladı.

Cemal Uğur ve Asiye konusunda vicdan azabı çekiyor ama bence kızı, cennet kokulusunun başına gelenler için; içi yanıyor, yüreği kavruluyor “Yanınızda olsaydım, bunların hiçbirini yaşamayacaktın.” O Nergis’in saçının teline dokunmaya kıyamazken iğrenç yaratığın teki ona zarar vermeye kalkışmış ve bu sırf o kızının yanında değil diye olmuştu. Ne kadar ağır bir yük ve o bu yükü ona ve annesine özgürlüklerini vererek ödemek istedi.

Ah Nergis ah… Daha küçücük yaşında annesinin altında kaldığı yükün bir kısmı onun da omuzlarına binmişti. Babasının gidişi, annesinin çalışmak zorunda kalıp evin küçük annesi oluşu, bu zor yaşama tutunmaya çalışırken bir de hiç beklemediği biri tarafından tacize uğraması hayatını alt üst etti. Şimdi bir nezaret köşesinde anne babasıyla tost yerken dünyanın en mutlu insanı sanki “çok tuhaf; parmaklıkların içindeyiz ama ben kendimi çok özgür hissediyorum.” Nergis’in aile özlemi, baba özlemi her şeyin üstünde öyle ki hapse girmek, yıllarca dışarı çıkamamak umurunda değil. Yeter ki babası sıkı sıkı sarılsın onlara, yeter ki bir daha hiç ayrılmasınlar ve o hapisten çıktığında gidip huzurla yaşayacağı bir yuvası olduğunu bilsin. Hatırlayın ilk teslim olduğunda mektubunda ne yazmıştı “Ben bu kararı bir gün; ben, sen, babam ve kardeşim hep birlikte aynı çatı altında yaşayalım diye verdim”Hatta başına gelen bunca şeye sırf sonunda babasına kavuştuğu için üzülmeyecek kadar hasret dolu ona. Zaten başından beri yaşadıklarına rağmen en cesur kişi Nergis’ti. Söz konusu ailesi olduğunda tıpkı Asiye gibi Cemal gibi kendisini feda etmekten asla çekinmedi. Nergis mücadelesini izlemekten en zevk aldığım karakterlerden biri oldu bu dizide. Başından beri asla pes etmedi, tehditlere hep karşı çıktı, o kadar korkunç olaylar yaşamasına rağmen umudunu hiç yitirmedi. Eğer söz konusu annesi olmasaydı asla ne Nedret’e ne de Helin’e boyun eğerdi. O tanıdığım en cesur genç kız olabilir. Şimdi diyebilirsiniz ne cesuru eğer cesur olsaydı başta teslim olurdu. Ama unutmayın ki o hala on beş yaşında küçücük bir kız çocuğu ve bence cesaret korkmamak değil, korkularına rağmen devam edebilmektir. Nergis her şeye ve herkese rağmen yaşamına devam etmeye çalışan biri bana göre. Bundan sonra çok mutlu olması dileğiyle.

Cemal son yaptığıyla hem Uğur’un hem de Nergis’in kalbini tamamen kazanmışken Asiye artık ona inandığını söylese de henüz kalbinin kapılarını aralamış değil. Asiye hala Cemal’e çok kırgın; evet kendisini onun için feda edip “Ben yaptım, ben öldürdüm” demesi çok kıymetli ama tüm yaşadıklarını, çektiği acıları, uğradığı hakaretleri de yok sayamayacak kadar çok yıprandı Asiye. Onun hala Cemal’le ilişkisine karşı kaygıları var. Bunlar güvenmemek yahut inat etmemek değil.Cemal’in Helin’le olan durumu muallakta, kimi tercih edecek ya da etmek zorunda kalacak büyük problem onun için. Dahası ortada Ahmet gerçeği var ve Asiye dile getirmese de bu konularda kaygıları var. Zaten içine kapanık, kapalı bir kutu gibi iyice kabuğuna çekildi. Cemal hala onu çok seviyor ve Asiye bunu gayet iyi biliyor ama Asiye’nin çok iyi bildiği bir şey daha var; o bir daha terk edilmeyi kaldıramaz. Bu yüzden Cemal onunla yeniden bir ilişki yaşamak istiyorsa onu ne kadar çok sevdiğini kanıtlamakla birlikte bir da bir daha o karakolun önünde tuttuğu ellerini hiç bırakmayacağını da göstermesi gerekiyor.

Asiye şu an arafta gibi ne onsuz olabiliyor ne de onunla birlikte kalabiliyor.Bundan dolayı Cemal’in yanlarında olmasına izin verse de onunla olan sınırını hala koruyor. Dahası Cemal görünürde de olsa hala evli bir adam ve Asiye’nin kalbini kazanmak için tek bir adım atmış değil. “Bu tablo için bu kadar şeyin yaşanmasına gerek var mıydı?” Derken aslında bence yaşanılan her şeyi kastetti Asiye. Bir tek Cemal’in gidişini yahut Nergis’in başına gelenleri kastetmedi. Sustukları, içinde attıkları da vardı o cümlenin içinde. Eğer zamanında Cemal’e karşı susmayıp her şeyi anlatsaydı belki de bugün bunların hiçbiri yaşanmış olmayacaktı. Ne Nergis ne de Uğur bu derece yıpranmayacak belki hiçbiri özgürlüğünden olmadan, bu kadar korkuya kapılmadan halledilebilceklerdi. Ama Asiye susmayı tercih etti ve sonuçları hiç ummadığı kadar kötü oldu. Bu yüzden Asiye hem Cemal’e hem de Nergis’e karşı kendini mahçup hissediyor, yaşadığı pişmanlıksa uzun bir süre yakasını bırakmayacak gibi. Ben artık güven meselesini her iki taraf için de geride kaldığını düşünüyorum bundan dolayı Asiye’nin Cemal’e soğuk davranmasını ben bu duruma bağlamıyorum açıkçası.

Asiye, Cemal’den kendini uzak tutuyor çünkü artık inanıyorum dese de kalbi hala kırık bir kadın o. Bütün hayatını teslim ettiği adamın çekip gitmesi Asiye’nin bir tarafını öldürdü ve nr olursa olsun o uyuyan kısmını uyandırmak istemiyor, Asiye. Hem neden istesin ki? Zor da olsa sardığı yarasının yeniden kanamasını istemiyor ama bir yanı da yeniden sevdiğine tutunmak istiyor. Cemal’in bir şekilde Asiye’sini ikna etmesi lazım.  Ben inanıyorum Cemal’de o şeytan tüyü varken bir daha ne yapar eder mavişinin gönlünü kazanır. Çünkü Asiye de biliyor artık; Cemal verdiği sözleri tutuyor.

” Ben sana nefes olurum.” Demişti Cemal Asiye o asansörde panik atak geçirdiğinde işte bu bölüm ben de Asiye de bu cümlesine tanık olduk. O, sevdiği kadın ve çocukları dışarıda rahatça nefes alabilsin, özgürce kanatlanabilsinler diye özgürlüğünü, kurduğu hayatı geride bıraktı ve ben yaptım dedi. Bunun ona nasıl iyi geldiğini gözlerindeki mutluluktan anladık aslında ama o da kocaman dile getirdi zaten; “Ben bugün ailemi geri kazandım, oğlum bana ilk kez baba dedi. Ben mutlu olmayayım da kim olsun.” Aslında bence o sekiz senedir ilk defa kendini mutlu ve özgür hissediyordu. Cesaretini toplamış tüm kararlılığıyla ailesine kendini siper etmişti. Bunu bir tek Nergis yahut Asiye değil “Buna çocuk emanet edilmez, sorumsuzun teki” deyip Uğur ile aralarına set çeken Mahir dahi görmüş takdir etmişti ki bence Mahir’e geri adım attırıp, savaş baltalarını gömmesine de bu durum vesile oldu.

Mahir’in Asiye ve çocukları kazanma hırsı gözünü kör etmişken tam olarak Cemal’in ben yaptım itirafı onu kendine getirdi bence. O savaşma ve kazanma peşinde koşarken kızı yerine koyduğu Nergis acıların en gerçeğini yaşıyordu, oğlum dediği Uğur ablası için endişeden uyuyamıyordu ve Mahir tüm bunlara şahit olduktan sonra anladı bana kalırsa; onlar gerçek bir aileydi ve Cemal hayatını feda edecek kadar pişmandı. Bu durumda her mantıklı insanın yapacağı gibi ona da aralarından sessizce çekildi ve kendi yolunda onların dostu, abisi gibi ilerlemeye karar verdi.

Mahir’in Cemal’le olan savaşını, “Ben kazanacağım” inadını bir kenara bırakıp onların bir aile olduğunu görmesine çok sevindim doğrusu. Bir ara gerçekten Helin gibi bakan kör olacak sandım ama o yine Mahirliğini yaptı ve beni çok güzel yanılttı. Asiye ve evlatlarına çıkarsız, koşulsuz sadece yardım etmek için yanlarında olduğunu ve olacağını göstermiş oldu. Hırsını bir kenara bırakınca Cemal da onun gibi samimiyetine inandı ve Zuhal’in sırrını verdi. Çünkü Mahir’i en iyi; babasız büyüyüp evlatlarından ayrı yaşayan kendisi anlardı. Bu yüzden ona çocuğu olacağını söyledi, kendisi gibi çocukluğunu göremediği evladına hasret kalmasın diye, Uğur gibi evladı babasız büyümesin ve bence en önemlisi onun çok çok iyi bir baba ve eş olacağını bildiği için söyledi. Onun çocuklarını böyle koruyup kollamışken belki de o bunu söylemeyi kendine bir borç, bir gönül yükü bildi.

Mahir böyle mantıklı bir karar alıp bir de üstüne ikiz kız çocuğu olacağını öğrendiğinde dünyalar onun oldu, bu onun güzel kalbine düşen paydı bana göre. Ne yazık ki bunun tam tersini yaşayan biri de vardı: Helin. O kararmış ruhunun payına düşenleri reddetmekle meşgul bu aralar. O çocuğunun hastalığını kullanacak, Nergis’in başına gelenleri umursamayacak ve hatta küçümseyecek kadar ruh hastası bir kadın, kimse kusura bakmasın. Yani o karakolun önünde Asiye yerine Nergis olsaydı bence Helin öyle dalga geçe geçe, ayrılamazdı oradan. Bırakın Nergis’i benim bile sinirlerim tepeme fırladı. O pişkinliği, Cemal’siz yaşayamam tavırları aklım almadı doğrusu. Daha korkuncu zamanında en sevdiği oyuncağını sırf abisine zarar vermek için yakmışken şimdi oğluna sırf Cemal acı çeksin diye zarar verecek olma fikri bile kanımı donduruyor. Umarım bu iması sadece Cemal’in üzülmesi içindir. Başta onun o hale gelmesine sebep olan Nedret’in de kendisinin de tedaviye ihtiyacı var naçizane bir tavsiye.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek dileğiyle

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s