YAZAR : Şeyma BULUT
Kusursuz Kiracı’ya vurucu bir final sahnesiyle veda etmiştik. Muzaffer’in ortadan kaybolan cesedi, eve gelen Yakup ve artık olayların tam ortasında kalan Mona için ya yolun sonu gelecekti ya da her zaman olduğu gibi kendi yolunu, kendisi bulacaktı.
Mona her zaman kendi yolunu, tek başına bulanlardan oldu. Daha küçücük yaşında kendisine kirpi dedirtecek kadar yalnız olan Mona, bu hayata tek başına kafa tutan biri. Hatta öyle bir çetin ceviz ki öz savunma nedir çok iyi biliyor. Baktığında yüzü masum, huyu ılımlı görünen masum Mona tehlike anında tüm dikenlerini çıkararak düşmanını alaşağı edebilir. Şimdi bu kirpi lakabı sadece Mona’yı yalnız ve savaşçı olmasından dolayı seçilmiş olamaz. Kirpiler çok zarafetli hayvanlardır ve aslında en önemli özellikleri gözlemci olmalarıdır. Dikkat ettiniz mi Mona etrafında olan her şeyin farkında ve olaylara son derece hakim. Küçücük bir kızken müdüre hanımın yüzüğünden tutun da, kurbanlarla görüşürken onların yüz ifadeleri, anlattıkları küçücük ayrıntının bile farkına vardı. Kirpi gibi kendini öyle bir kapatmış ki tek dikkat ettiği husus dış dünya ve etrafında olanlar oldu. Mona bunu o kadar uzun zamandır yapıyor ki kendi iç dünyasında ne istediğinin bile farkında değil. Ruhunu öyle bir kapatmış ki o iç sesi ona ne söylüyor, Mona ne istiyor bilmiyor ve bu sebeple kendi hissettiği her duygudan kaçma eğilimi var. Mona derin bir kuyuya kendini hapsedip, duygularını tamamen kapatmış, dikenlerinin altında zarar görmeden yaşamaya çalışıyor. Mona tıpkı bir kirpi gibi korku hariç tüm duygularını bastırıp, yalnız kalmayı tercih eden bir kadın. Ona verilen lakabı yaşamaya başlayan biri ama o bir kirpi değil, duyguları da o hayvanın duyguları kadar basit değil bu sebeple Mona tamamen vicdanını, kendini kaybetmemek için zihninde tüm duygularını kendinden uzakta, isim verdiği, konuştuğu bir bedene hapsetti : Leyla.
Bu bölümün başından kalktığımda Leyla ile ilgili bir çok teorim vardı : Kafasında yarattığı biri ya da hayalet teorisi üzerinde duruyordum ama ben sonradan başka bir tez üzerinde yoğunlaştım. Leyla, Mona’nın çocukluk arkadaşı gibi dursa da ben burada biraz farklı düşünüyorum. Çocuk Leyla’ya ne olduğunu bilmesek de şu andaki Leyla, Mona’nın tüm duygularının tercümanı ve yol göstericisi olarak karşıma çıktı. Şimdi ben de herkes gibi Leyla var, yok kavgasına dahil olmak istemiyorum zira şu aşamada bunun çok da önemli olmadığını düşünüyorum. Ancak fikrim merak ediliyorsa, Leyla ve Mona aynı ruhun iki farklı yansıması gibi işleniyor. Biz Mona’yı izlerken onun iç sesimi Leyla ile duyuyoruz çünkü Leyla ne derse onu yapıyor ve asla sorgulamıyor. Halbuki Mona her şeyi, her durumu sorgulayan biri. Dediğim gibi var ya da yok bilmem ama her ne olursa olsun Leyla şu aşamada Mona’ya hayat veren biri ve gerçek olsun, olmasın onun yolunun en önemli kısmı diye düşünüyorum.
Mona ve Leyla Muzaffer’e ne olduğunun peşine düşerken aslında Mona aradığı cevabın nerede ve kimlerde olduğunu çok iyi biliyordu. İç sesi ilk başından beri Mona’yı oradan yollamak isteyen, korku hikayeleri anlatılırken o ürkütücü bakışlarıyla sürekli arkasından dolaşan sinsi komşuları Mona’nın dikkatinden asla kaçmadı. Mona apartmandakilerin sinsiliklerini bilse de onların içinden kendisine tuzak kuranın kim olduğunu öğrenmek için çalışmaya başlasa da onun tek motivasyonu ne yazık ki sırları çözmek değil. Yanı başında yeşermeye çalışan ancak Mona’nın Leyla sayesinde hatırlamak zorunda kaldığı biri var : Yakup.
Mona hem iç hem de dış yolculuğunda yalnızlığı tercih etmesine rağmen, her kirpinin bir kez dikenlerini indirdiği biri vardır. Mona, Yakup’a doğru çekiliyor. İlk önce kırmızı odada hissetti bu duygusunu. Orada Muzaffer’in yüzündeki maske yüzünden panik olması gerekirken, Mona nedense o duyguya girmedi. Aksine daha çok kendini kaptırmama daha doğrusu duygularını dinlememeye çalışıyordu.
Mona ve Yakup ilişkisi nasıl bir yolda ilerler bilemiyorum ama ben Mona’nın yavaş yavaş yalnızlığından sıyrılmaya çalıştığını hissetmeye başladım. Yalnız Mona bunu içgüdüsel olarak yapıyor asla farkında değil. Zaten farkına varırsa korkar ve hemen dikenlerini çıkarır. Bu sebeple şu anda Mona ve Yakup sahnelerindeki kadın içgüdüsel olarak hareket eden, duygularına isim ver biri. Yatak odasında Yakup’a “Yanımda kal” demesi aslında kendi içine gizlediği Mona’nın yavaş yavaş bu adama güvenmeye başladığının da nişanesi bence. Halbuki daha önce onu kovalamıştı yanından ancak bu defa kalmasını istedi. Yine de Mona’nın bırakın bir sevgili olayı, bir erkeğe güvenmesi bile çok zor çünkü o bir şiddet mağduru. Babası, annesini öldürdü ve onun yüzünden yıllarca kendine ev diyeceği bir kovuğu bile yoktu Mona’nın. Bu sebeple de ben şahsen onun Yakup’a güvenmesinin zaman alacağını düşünüyorum.
Dizi başladığından bu yana kendime bir soru soruyorum, her şeyi kenara bırakırsak, gizemleri, sırları, yolları her şeyi bir yana koyunca Mona neden o apartmana geldi? Yakup, onu neden gizemli bir şekilde insanların öldüğü, kaybolduğu, delirdiği ve büyük ihtimalle de kaçtığı bu deli yuvasına getirdi. Şimdi arkadaşlar bu adamın o kaçık yuvasında ne olduğundan haberdar olmadığını düşünmüyorum ben. Bana kalırsa Yakup her şeyin farkında ancak sessiz kalıyor. Mektubu bilen, o maskeyi fotoğraflayan, ortadan kaybolan amcasını ki evde olduğunu deklare etmişti hiç merak etmeyen Yakup’un olanları bilmeme şansı yok. O zaman neden Mona’yı oraya getirdi?
Yakup ilk andan bu yana Mona’nın peşini hiç bırakmadı. Onu ilk gördüğü an tanıdı, fotoğrafladı. Önce haberini çalmak için demiştim ama öyle de değil. Mona’nın orada olmasını istiyor. Hatta Leyla bile istiyor. Yani Mona’ya kendisinden bile yakın olan da Yakup da bunu istiyor ve bu öyle basit bir sebep değil çünkü o apartman Mona’nın evi zira bu kadının hiç evi olmadı. Babasının annesini katlettiği, ya da sesini kıstığı o yetimhane ya da bir dolabının bile olmadığı, ev sahibinin kıyafetinden tut da kişiliğine kadar hakaret ettiği bir adamın taş kovuğu da ev olamazdı. Ama Mona bence kendi evine doğru yola çıktı ve bir yuvanın kurulması, kazanılması kolay olmadığı için bir mücadeleyw girmesi gerekecek. Peki bu mücadelede Yakup tam olarak nerede duracak?
Mona isim anlamı olarak gizli arzuları anlamına gelir. Manolya ise saflığı, aşkı ve en önemlisi kendini tanımayı temsil eder. Mona aslında Manolya gibi saf ve temiz bir kadın. Sabırlı, beklemeyi bilen ve inatçı bir yapısı var. Apartmandakilerin planlarını gördü, adım adım takip etti ve yarbayla karısını enseledi. İsminin manolya kısmında dediği gibi sabırla yaptı bunu ama bu kadar değil. Mona bir kirpi ve bunun içinde iki kişiden fazlası olduğunun da gayet farkında. Yazının başında kendi iç duygularını bilmese de dış dünyayı çok iyi tanıdığını söylemiştim. Mona da aslında karşılarına çıkarak onların hedefine kendisini koydu. O gözlerinin dolması falan hep dikenlerini çıkarırken canı yanan bir kirpi olmasından ileri geliyor. O yüzleşme sonrası aslında amacı en başından bu yana olayları çözmek olduğu için gizli bir plan kurdu çünkü Mona asla vazgeçmez ve kaybetmez.
Mona tüm apartman sakinlerini enselediğinde ağzından çıkan “Sobe” lafıyla aslında çocukluk yıllarından bu yana getirdiği en önemli özelliğini görmüş olduk : Vazgeçmeme ve kazanma hırsı. Mona ayakları kanayana kadar, hırsla hedefine korkusuzca gider. Bu kedi fare oyununun ilk turunu aldı ve daha da önemlisi apartman sakinlerinin Yakup’a ait altınların peşinde olduğunu öğrendi. Niyeyse ben Yakup’un çoktan onları aldığını düşünsem de Yuva Apartmanı sakinleri ve Mona arasında uzun metrajlı bir oyun başladı, nasıl sonlanacak peki? Onu da zaman gösterecek.
Yazımı bitirmeden dizimizin çocuk oyuncularına bir paragraf açmak istiyorum. Birincisi iki çocuk da büyük hallerinin birer kopyası gibi. Bu aşamada cast direktörünü kutlamak lazım. Diğer husus da iki küçüğün de çok yetenekli olması bence.
Almira, Mona’nın küçüklüğünü çok güzel sırtlıyor. Mona gibi karmaşık bir karakterin çocukluk yıllarındaki her hareketi çok önemli ve Almira bence bunu ekrana güzel taşıyor.
Diğer yandan Leyla’nın küçüklük yıllarını ekrana taşıyan Su Çeper de bu hafta çok iyi bir performans gösterdi. Dizinin en önemli karakterlerinden olan Leyla’nın küçüklüğünü ve Mona’nın Mona olmasında en önemli pay sahibi olan Leyla’nın ruhunu, daha o yaşlardaki gücüyle Mona üzerindeki etkisini bakışlarıyla çok iyi verdi. İki çocuk oyuncumuzun da karşılıklı sahneleri en az büyükler kadar başarılıydı. İkisinin de önleri çok açık, hikayeye katkıları çok özel diye düşünüyorum. Başarılarının devamını dileriz.
Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.