YAZAR : Simay DEMİR
İnsanın mücadelesi daha doğmadan başlar. Anne rahminde diğer 20 milyon spermle, iyi bir okul için arkadaşlarla, iyi bir üniversite, iş hayatı hiç durmadan sadece koşuşturmacayla yitip gider, hayat. Aslında hep mücadele halindedir; doğayla, çevresiyle, düşmanlarıyla dostlarıyla… Tüm bunlarla belki bir şekilde başa çıkmanın yolunu bulur da peki ya kendiyle olan mücadele onunla nasıl baş eder insan?
Efsun Sevda için önce kendisiyle sonra da aşkıyla mücadele etti. Sonunda kaybeden taraf olsa da asıl kazanan yine kendisi oldu. Emir’in ise hayatı mücadele etmekle geçmiş olsa da aslında onun da en büyük mücadelesi kendisiyle olandı. İkisinin de aşkla savaşı birbirlerini bulmaları ile son buldu.
Efsun’un en büyük savaşı kendisiyleydi aslında. Travmaları vardı, hayatını tamamen değiştiren korkuları ve sorunlu bir aile yaşamının tam ortasında debelenip duruyordu. Annesinin isteğiyle geldiği yeni iş yerinde önce ortağıyla sonra da kliniktekilerle mücadele etti. Fakat onun en çetin mücadelesi aşkla olanıydı. Çünkü Efsun kolay kolay hayatına birini alacak bir kadın değildi. Kendini ve acılarını kapalı bir kutu gibi dış dünyaya kapatmıştı. Annesinden dolayı ilişkilere de pek güveni yoktu ve bu yüzden hayatına birini almadan, kendini muhtaç insanlara yardıma adamış bir şekilde yaşıyordu. Babası ve Binnur’la kurduğu küçük dünyasında risk almadan geçinip gidiyordu. Ta ki hayatına Emir girene kadar…
Efsun Emir’i tanıdıktan sonra birine güvenmeyi, başı her sıkıştığında elini tutacak biri olduğunu, ağladığında, mutlu olduğunda her zaman yanına koşup konuşabileceği biri olduğunu gördü. O Emir’le yalnız kalmak, her an güçlü görünmek zorunda olmadığını anladı. İşte tam bunların idrakına vardığı an hayatlarına Sevda girdi ve bu sefer kalbindeki aşkla mücadele etmek zorunda kaldı. Onu yok saymak hatta mümkün olsa tamamen bitirmek istiyordu. Çünkü vicdanı bunu kabul etmeyecek kadar merhamet doluydu. Ama ne yaparsa yapsın aşk galip geldi ve o, yaralı haliyle kendini bir eşeğe binmiş bir şekilde Emir’in peşinde buldu. Ona olan aşkı o denli büyüktü işte.
Bir tek Emir ve Efsun değil hayatla savaşı olan; Pervin, Kaya, Serpil hepsinin bir amacı ve direnişi var. Pervin hayatı boyunca Doktor olmak istemiş bu yüzden çabalayıp durmuş, aşık olduğu adamı, hatta canından çok sevdiği kızını bile ardında bırakacak kadar çok istemiş bunu ve sıfırdan başlayıp yepyeni bir hayat kurmuş kendine. Serpil mesleğini, kariyerini çocukları için bırakmak zorunda kalmışken hem kocasına hem de herkese kendini kanıtlama peşinde. O bir yandan ailesini bir arada tutup aralarındaki bağ olurken bir yandan da bir iş insanı olarak neler yapabileceğini göstermek istiyor. Onun aksine Kaya iki çocuk babası olsa da aile olmak baba olmak ne demek maalesef ki bilmiyor. Eve ekmek getirerek yahut bağırıp çağırarak baba sıfatı kazanılmıyor ve Kaya’nın bildiği tek yol bunlar. O çocukları iyi olsun diye mücadele ederken aslında onları kendinden de sevgisinden de mahrum bırakmış. Babasıyla neler yaşadı, neden onu hiç tanıyamadı bilmiyorum ama bunun bedelini Emir’in ödediği çok açık.
Evet belki Senden Daha Güzel evreninde herkesin bir hayat mücadelesi vardı ama bence bu konuda en çetin savaşı veren kişi hiç şüphesiz Emir. Onun kendisiyle, babasıyla, geçmişi ve geleceğiyle savaşı vardı ve Efsun sayesinde hepsini tek tek kazandı.Aslında Emir doğduğu günden beri mücadele halinde. Sevdikleri onu terk etmesin diye bambaşka biri gibi davranmak zorunda kalmış. Yetimhaneden gitmek ve bir aile edinmek için o küçücük yaşta kendinden ödün verip durmuş ve Demirhan ailesi onu kabul etsin diye hayatını olmadığı biri gibi idame ettirip yepyeni bir Emir yaratmak zorunda kalmış. Aslında ne kadar acı bir durum öyle değil mi? Sırf kabul görmek, sevilmek ve olduğu duruma tutunabilmek için yaşamı boyunca bir maskenin ardında gizlenmek zorunda kalmış Emir. Buna rağmen babasının görmediği, sevgisini göstermediği, gerçekte hiç mutlu olamadığı bir hayat sürmüş. Ne hiç kimseye gerçek kişiliğini gösterebilmiş, ne de olmak istediği kişi olabilmiş. Hayatı başkalarının onayını almak için mükemmel olmaya çalışmakla geçmiş. Ta ki hayat ona bir “Armağan” sunana kadar.
Emir’in yaşamına Efsun girdikten sonra ilk kez kendi olduğunu ve en önemlisi mutlu olduğunu hissetti. O Efsun’la içinde gizlediği ne varsa dışarı çıkarmaya ve korkmadan öyle yaşamaya başladı. Hayatla ve kendiyle girdiği mücadelenin aslında onu ne kadar yorduğunu ve kusursuz olmasa bile sevilecek biri olduğunu gördü. Bu yüzden Efsun onun için sıradan bir kadın olmadı hiç bir zaman. Çünkü Efsun onun içini görebilen, kalbindeki boşluğa dokunabilen ve ona mutsuzluğunu unutturan tek insandı. En önemlisi o gercek Emir’i ortaya çıkarabilen tek kişiydi. Emir onun yanındayken kendi gibi olabildiği tek zamanları yaşıyordu ve bu onun için tarifsiz bir öneme sahipti. Fakat bir yerden sonra sadece onu üzdüğünü ve ona zarar verdiği düşüncesiyle içi içini kemirmeye başladı. Çünkü Sevda yüzünden sürekli kıskançlık yaşaması, Filiz’in her an peşlerinde olması Efsun’un mutsuz olmasına sebep oluyordu. Bir de üstüne Binnur’un ameliyathane önünde söyledikleri Emir’in gitme kararı almasına yol açsa da bence en önemli sebep Emir’in Sarp gibi Efsun’un da Sarp’a aşık olduğunu düşünmesiydi. Çünkü Emir’e göre Sarp; kusursuz seven, üzmeyen, incitmeyen biriydi, yani tam da Efsun’a layık biri.
Emir hiç bir zaman göremedi Efsun’un sevgisini çünkü ona layık görmedi kendisini ancak onun en büyük sınavı o hastane odasında oldu. Sevdiği kadını kaybetme korkusu, ihtimali Emir’in dile gelmesini sağladı. Efsun onunla ölüm arasına girerken aslında Efsun’dan duyması gerekeni ona hayat gösterdi, Efsun onu seviyordu ama işte Emir buna hiç bir şekilde ihtimal vermedi. Verdiğinde de çekip gitmek istedi. Emir için Efsun’un canını yanmasına sebep olmak çok ağırdı ve o bunu kaldıramadı.
Emir duydukları, yaşadıkları karşısında büyük bir şokla berbat bir karar aldı. Sevdiği kadını, işini, ekibini, ailesini herkesi geride bıraktı ve kendi yoluna gitti.
Aslında ben bunun kendini de Efsun’u da inandırmak istediği bir kalkan olarak kullandığını düşünüyorum. Çünkü Emir Sarp’ın söylediklerinden sonra gitme kararı aldı ve aslında Efsun’un hala Sarp’a aşık olduğunu düşündüğü için gitti. Düşünsenize Efsun sana aşığım dediğinde çok şaşırdı, inanamadı. Efsun’un aşk itirafından sonraysa ona tamamen teslim oldu. Zira o da biliyor aşkla ne kadar mücadele ederse etsin sonunda kazanan yine aşk olacaktı. O aşka yenilip kazanmayı tercih etti. Hep mutlu olması dileğiyle.
Hayat bu her adımımız bizi yolumuzdan ayırmak isteyen engellerle dolu, bir tek dizilerde değil gerçek hayatta da mücadele ettiğimiz çok şey var. İyi bir okul, iyi bir gelecek, iyi bir yuva, aile, aşk sevgi, intikam… Daha sıralayabilceğim milyonlarca şey var uğruna mücadele ettiğimiz. O yüzden bence bazen durup bir nefes almalı ve sadece “Ben ne istiyorum” diye sormalıyız kendimize. Çünkü tam o zaman aslında ne olduğunuz ve ne olmak istediğinizi anladığımız an olacaktır.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya son kez görüşmek dileğiyle.