Yazar : Simay DEMİR 

İlişkiler hayatımızın her anında var olan ve bizi biz yapan şeylerdir. Arkadaşlık, dostluk ilişkisi, ebeveyn evlat, karı koca, patron çalışan ve daha sayamadığım onlarca ilişki var sürdürdüğümüz. Yaşantımızın çoğu bu ilişkilere göre yön bulur ve çoğunlukla mutluluğunuz da huzurumuz da bu ilişkilere bağlıdır. Çok sevdiğiniz bir arkadaşınız mesela size kızıp küstüğünde, yahut size artık değer vermediğini düşündüğünüzde o an oluşan üzüntü bütün bir gününüzü etkileyebilecek nitelikte. Yahut çalışan herkesin bildiği patron ve üstlerin uyguladığı mobbing hayatın ta kendisi ve hayatımızın zindan olma, yaptığımız işten zevk almama, işe istekli gelmeme sebeplerin başında geliyor bana kalırsa. Bunun aynısının evlilik ve aşk ilişkisinde de geçerli olduğunu düşünüyorum. Partnerimiz bizi anlayıp dinlemiyorsa, bize kendimizi değerli hissettirmiyorsa, o ilişkiden mutsuz olmamız kaçınılmaz olur. Doğa mesela, Fatih onu dinlediğinde, kararlarına saygı duyduğunda onun hatırı için bir şeyler yaptığında yüzündeki gülücük asla eksilmiyor. Ama tam tersi bir durumda Doğa’nın mutsuzluğu gözyaşı olup güzel gözlerinden süzülüveriyor dışarı.

Bu hafta Doğa ve Fatih’i ağzım kulaklarımda izledim desem yeridir. Fatih’in eşine kıyamayan tavırları, karısı istiyor diye erik turşusu bulma çabası, tatil planını hemen kabul edip hayata geçirmek istemesi bana çok tatlı göründü. Demek ki isteyince oluyormuş değil mi dedirtti. İkisinin çok farklı yanları olsa da birbirlerini dinledikleri zaman aslında gayet farklılıklarını aşabilecek, ortak yolu bulabilecek olgunlukta insanlar ama evli bir çift olarak öyle bir olgunluğa sahipler mi diye sorarsanız, cevabım şu an için hala hayır olur. Çünkü daha kendi kararlarını arkasında duramıyorlar, onlarında birer birey olduklarını gösterebilmiş değiller. Dahası Umut’un Nursema’ya söylediği bir söz onlara uygulandığında o noktaya gelmeleri biraz zaman alacak gibi duruyor. “Evlilikte ben kendimden biraz vereceğim, sen kendinden biraz vereceksin bu sayede ödün verdiklerimizin hesabı olmayacak.” Halbuki ikisi de hala tartışma sırasında ben senin için şunu yaptım, sen benim için bunu yapmadım kıyaslamasına giriyorlar. Fatih ve Doğa’nın ilişkisi yavaş yavaş rayına girmeye başlarken Kıvılcım ve Ömer’in romantik akşamı hayatın buz gibi gerçekleriyle yerini bir kabusa bıraktı ve ilişkileri ilk kez sınanmaya başlandı.

Kıvılcım Ömer’e tam anlamıyla güvenip kendisini teslim etmişken Ömer’in söyleyemediği gerçekler Kıvılcım’a bir tokat olarak geri döndü. Ben çok istemiştim olaylar bu raddeye gelmeden Ömer kendisini Kıvılcım’a anlatsın ama Ömer’in onu tamamen kaybederim korkusu belki de bu ilişkinin sonu oldu. Ömer sırf evli olduğunu öğrenirse bir daha yüzüne bakmaz diye ondan hayatının en büyük gerçeğini sakladı. Ama bence bu evliliğin ardında bambaşka şeyler var. Söylenenleri kafamda birleştirmeye çalışıyorum hala bir eksik var ama Pembe’nin “Ömer ve Leman konusu başka, orda çok yaşanmış acılar var.” Demesi, Ömer’in yakınmaları, Abdullah’ın “Verilmiş sözler vardı ve sen ailemiz için fedakarlık yapmak zorunda kaldın” sözleri bana bambaşka şeyler döndüğü izlenimi veriyor. Ömer zaten sevmediği, kalbini vermediği, görücü usulü biriyle tanışıp, sırf ailesinin gelenekleri var diye evlenecek karakterde biri değil. Bu yüzden geçmişte ne yaşandı, Ömer neden evlenmek zorunda kaldı, bu emanet meselesi ne? Aşırı merak ediyorum doğrusu. Yine de Kıvılcım şu an için bunların hiçbirini bilmiyorken sırf Leman eve geldi diye kendinden nefret etme noktasına gelmişken, Leman’dan hala evli olduklarını öğrendiğinde kendisine de Ömer’e de çok şeyler yaşatacak maalesef.

Kıvılcım gururu için yaşayan bir kadın, etrafındakilerin düşüncesi onun için çok önemli. Ama şimdi evli bir adamı baştan çıkarmaya çalışan, metres konumuna düştü. Bu onun için çok ağır bir durum. Üstelik hiç kimsenin onaylamayacağını düşündüğü bir ilişkiyi dahi yaşamayı kabul etmişken Ömer’in ona böyle bir şey söylememiş olması Ömer’le aralarına koca koca uçurumlar koyacak gibi duruyor. Şimdi ne olur Ömer kendini Kıvılcım’a nasıl ifade eder bilmiyorum ama umarım Kıvılcım kendini tamamen kapatmaz. Zira bu ikisinin de hak etmediği bir şey. Kıvılcım Ömer ikilisi kadar sevdiğim bir çift daha var; Nursema ve Umut.

Umut ve Nursema’yı her izlediğimde “Umut sen ne güzel bir adamsın” diye geçiriyorum içimden. Nursema’ya karşı olan o nahif tavırları, Nursema’nın durumunu anlayıp asla üstüne gitmemesi, ona destek olup yapabilecekleri için cesaretlendirmesi ve bence en önemlisi ona değer verdiğini her an hissettirip yanında olması Nursema için paha biçilemez. Üstelik fedakarlığı bilen, farklılıkları görüp ona göre davranan iki taraf var, bu yüzden ben Doğa ve Fatih gibi çok büyük çatışma yaşayacaklarını düşünmüyorum. Tabi ki onların en büyük engeli farklılıklarından ziyade Pembe olacağını düşünüyorum.

Ben Pembe’den yakınmaktan bıktım Pembe otuz yaşındaki kızına eziyet etmekten bıkmadı. Bazen Pembe’nin ne yapmaya çalıştığını cidden aklım almıyor, bir insan çocuklarının arasında nasıl bu kadar ayrımcı olabilir? Oğlu dizinin dibinde olsun diye antlar verdiren, iki günlük tatile yollamayan, küçük oğlu otel aldı büyük oğlu üzülecek diye otel aldırmak isteyen kadın, kızı sergi açmak üstelik bunu babasının gücü olmadan yapmak istiyor, kendi ayakları üstünde durmak istiyor diye bağırıp çağırıyor, kısıtlamalar koyuyor. Bakın çok açık söylüyorum toplumu bu hale getiren, kadınları kocalarına muhtaç bırakan, her türlü şiddete, hakarete susmasını öğütleyen yine Pembe zihniyetinde insanlar. Kimse kusuruma bakmasın bu dindarlık ya da muhafazakârlık falan değil, bu bildiğin dini çıkarları için kullanmak. Fakat burada Kıvılcım’a da bir parantez açmak gerekiyor. Evet Kıvılcım’ın tüm savaşı çocukları kendi ayakları üzerinde dursun diye ki bunu gerçekten takdir edip çok da saygı duyuyorum. Ama Kıvılcım tersi bir durum için kızlarının üstüne gitse de o da zamanında Doğa’ya aynı şeyi yaptı. Fatih’i kendi kriterlerine göre beğenmediği için Doğa’dan ondan ayrılmasını istedi, aynı şekilde elinden telefonunu alıp odaya hapsetti ve rızası dahi olmadan çocuğunu aldırmak istedi. Şu an Nursema’ya uygulanan baskının aynısını Doğa da yaşadı. Pembe de Kıvılcım da çocukları dahi olsa asla onlara böyle davranma hakkına sahip değil.

 Kimse kusuruma bakmasın ama Fatih’te tam annesinin oğlu; her şey onun istediği gibi olsun, herkes önce ona saygı duysun derdinde. Bebeğinin olmasını bile erkek olup Ünal ailesine bir veliaht verme düşüncesinden başka bir şey değil. Doktora ilk gittiklerinde mesela Doğa bebeğin sağlığını sorarken Fatih cinsiyetini sordu, Doğa hevesli hevesli kendilerine ait bir dünya ve gelecek ile ilgili rüyasını anlatırken onun yine tek sorduğu şey bebeğin cinsiyeti oldu. Önceliği asla Doğa, bebeği ya da hamilelik falan değil sadece babasının kucağına vereceği erkek torun derdinde hepsi bu. Aslında bu hafta gördük ki aile sorunları, üçüncü şahısların müdahalesi olmadan, kendilerine odaklandıkları zaman onlar çok güzel bir aile olabilecek durumdalar. Fatih Doğa’yı kırıp dökmeden dinlediğinde, Doğa ortak bir yol bulmaya çalıştığında ve ikisinin de mutlu olacağı bir karar verilmiş olduğunda yani aileler işin içine girmediğinde gayet sürdürülebilir bir evlilik hayatları olabileceğini çok net görmüş olduk. Fakat bir yandan, Pembe’nin baskıları, bir yandan Ömer Leman ve Kıvılcım meselesi, öte taraftan Abdullah ve Alev’in durumu suların pekte durulmayacağını gösteriyor.

Abdullah henüz farkında değil ama Alev’in içindeki boşluğu dolduruyor. Hastanede onu gördüğü an kendini çocuk gibi salması buna en büyük işaret bence. Hani çok güçlü görünmek için direniriz de o an çok ihtiyacımız olan kişi çıkıp tüm yaralarımızı saracakmış gibi kendimizi bırakırız ya, işte tam öyle gördüm ben Alev’i. O çoktan Abdullah beyi bir kurtarıcı olarak koymuş bir köşeye. Kendi bunun farkında mı bilmiyorum ama o sarılışı bile bunu çok net ortaya koyuyor. Abdullah beyin şefkati, onu her an korumaya ve kollamaya hazır duruşu Alev’in bilmediği tanımadığı bir duygu bu yüzden onun yanında küçücük bir kız çocuğuna dönüşüyor. Bunun adını aşk mı koyacak kendince, yoksa bambaşka bir şey mi izleyip göreceğiz.

Kızılcık Şerbeti kadınlarının hepsi bir başka alemde ve hepsi kendimce çok haklı. Burada en nahif olarak Doğa’yı görüyorum. Hamile ve en doğrusu neyse onu yapmaya çalışıyor. Fatih’e çok aşık, bu hafta neredeyse beni de ikna edecek boyuta geldi ancak köprüyü geçme meselesi olduğunu düşünüyorum. Pembe zaten ne Doğa ne Nursema ne başka bir şey varsa yoksa oğulları, Kıvılcım da aynı şekilde sürekli olarak hayat yönetmeye kalkıyor. Nursema ise kendi yolunu bulmak için dişlerini çıkarması gerektiğini hala göremedi. Bakalım vu kadınlar neler yapacak, göreceğiz.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere hoşçakalın.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s