YAZAR : Simay DEMİR 

Sevmemin, karşılıklı sevilmenin bir mucize olduğunu düşünmüşümdür hep. Dünyadaki milyarlarca kalbin arasında kalbine, ruhuna, hissettiklerine denk gelen biriyle aynı duyguları yaşamak bir mucize değil de nedir? Kıvılcım ve Ömer, Nursema ve Umut, Doğa ve Fatih bu şanslı kişilerden bana göre. Ama aşkta sevgide gerektiği gibi beslenmezse, narin bir çiçek gibi ilgi ve özen gösterilmezse zamanla solup gider. Fatih henüz farkında değil ama Doğa’nın ona olan aşkı solmak üzere. Ömer ve Kıvılcım aşklarını ayakta tutmak için tüm engellere karşı el ele dimdik dururken, Nursema ve Umut maalesef ki rüzgara karşı duramayıp savrulup gittiler. Onlar şimdilik birbirlerinden vazgeçmiş olsalar da onlardan hala vazgeçmeyen insanlar var; tıpkı Doğa gibi.

Bu bölüm Doğa’yı büyük bir gururla izledim doğrusu ve Ünallara karşı duruşunu hiç bozmadan yoluna devam etmesini çok sevdim. Eşiyle yeni barıştı diye, araları bozulmasın diye susup oturmadı diğerleri gibi. Doğru bildiği yolda sonuna kadar gitti. Ne Fatih’i dinledi ne de Ünal Ailesi’nin kuralları bunlar deyip bir kenara geçip izledi. Nursema bile pes etmişken o etmedi. Nursema için mücadelesini izlerken istediğinde ne kadar kararlı ve cesur olabileceğine şahit oldum. Üstelik onun da bir yerlerde ;Ben başardım o da başarabilir dediğine eminim. Çünkü zamanında aynı zorbalığa uğramış biri olarak buna göz yumamazdı ki yummadı da. Evet verdiği mücadele sonucunda kendi sevdiği adamla evlendi, sorunlar yaşıyor olsa da onun yine eski Fatih olabileceğine inancı tam hala. Fakat eskisi gibi ona güveniyor mu? Yahut sevgisi hala ilk günkü gibi taze mi diye soracak olursanız buna cevabım hayır maalesef.

Doğa artık yaptıklarını Fatih’le paylaşmayacak, ondan herhangi bir konuda yardım istemeyecek raddeye gelmiş durumda. Düşünsenize Fatih’e kız mutsuz ve mutsuz olmaya devam edecek diyor, adamın umurunda değil. Yeter ki o iyi olsun, Doğa’nın beyninde eşinin bu düşüncede olduğunu dank ettiği anda yüzünde oluşan hayal kırıklığı bence içinden bir şey koparıp attı. Çünkü o an yüzünde “Benim aşık olduğum duyarlı adam bu mu?” ifadesi gizleyemeyecek kadar net duruyordu. Bu gerçekle böyle yüzleşmiş olması ne kadar korkunç bir durum. Öyle ki en son Nursema için yaptıkları konuşmada bir tek güveninin değil ona olan saygısının dahi azaldığını düşündürdü bana. Çok severek dinlediğim bir ablam şöyle demişti “Saygı sevginin içinde bulunduğu bir kadeh gibidir, o kadeh kırıldı mı sevgi de dağılır gider.” Bence çokta haklıydı; güvenin, saygının olmadığı yerde sevgi ne kadar barınabilirdi ki?

Ömer’in de dediği gibi Doğa tıpkı annesinin kızı. Ben eminim ki o evde gördüklerinden sonra bununla gurur duyuyordur. O da tıpkı annesi gibi inatçı, cesur, doğru bildiğinden şaşmayan, yanlışa her ne olursa olsun gözünü kapatmaya biri. Karşısındaki kim olursa olsun onun yanında acı çekiyorken Doğa asla öylece durup izleyebilecek biri değil. Doğa’nın bu özelliklerini gerçekten çok seviyorum. Onun aksine Fatih benim gözümde korkağın, umursamazın teki. Doğa evi terk etmeye karar verdiğinde Nursema “Fatihle konuşmadan gitme” demişti, o en özgün anında bile “Evliliğinin kıymetini bil’ diye Fatih’in yapmadığını yapmıştı. Ama Fatih Nursema’nın Umut’u sevdiğini bile bile onun başka biriyle evlendirilmesine karşı çıkmadı. Dahası Umut’a cephe aldı. Satın aldığı otel için bile babasının karşısına dimdik duran Fatih kardeşi için kılını bile kıpırdamadı. Mustafa’ysa eşi üzülüyor diye ona gemi almak için Fatih’in yanına koşarken kız kardeşi acılar içinde kıvranırken onun yakarışlarını duymadı bile. Hele Abdullah ve Pembe ekrana fırlayıp onları boğmamak için kendimle mücadele ettim resmen.

Bir tek onlar değil Doğa dışında herkes umutsuz vakaydı benim gözümde zira gelen giden bu evlilik için Nursema’ya “Çok iyi bir aileye gelin gitti, bir eli yağda ,bir eli balda olacak” deyip durdu. Halbukionlar mal Nursema bir insanla evlenecekti; o insanın hayata, dine bakışı, merhametli olup olmadığı, vicdan sahibi olup olmadığını kimse sorgulamadı. Birlikte güleceği, sohbet edeceği, hayatını geçireceği bir insandı; üstünde oturduğu koltuklar, içinde yaşadığı ev, koluna takacağı bilezikler değildi evlendiği, kanlı canlı bir insandı. O mutsuz olduğunda içinde yaşadığı ev onu mutlu etmeyecek, kayınbabasının kazandığı paralar ona teselli vermeyecek, Nursema bu şekilde ne kadar Mutlu olabilir ki. Üstelik Fatih dahil herkes artık Nursema’nın Umut’u sevdiğini bildiği halde yaptılar ona bu eziyeti. Ama benim en çok zoruma giden ne oldu biliyor musunuz? Eve gelen görücülerin yüzsüzlüğü.

Bu evliliği istemediği her hal ve tavırlarından belli olan birini almak helal, oğullarının ne mal olduğunu bildikleri halde ona kız seçip kurbanlık koyun gibi imamın önüne atmak helal ama alkollü kolonya kullanmak haram. Bakın bu zihniyet başka bir evre; bu din yahut muhafazakârlık değil, dini kendi çıkarları için kullanmaktır. Kul hakkından bihaber yaşayıp, kendi çıkarları söz konusu olduğunda o günah bu haram diye geçinmek ne kadar da kolay öyle değil mi? Pembe tek ayak üstünde kırk yalan uydururken sorun yok, Abdullah kızı yaşında birine evli olduğu halde ilgi duyarken sorun yok ama Nursema birini severken büyük günah. Abdullah da Pembe de böyle insanlar maalesef. Ama benim en çok zoruma giden yine Pembe’nin yaptıkları oldu bu bölüm. Çünkü o da bir kadın ve kızına da sırf kadın olduğu için bu zulmü reva gördü. Gün gelir Fatih düzeltir kendini pişman olur yaptıklarından onu affederim, Mustafa’yı kör ve sağırı oynadığı için affederim ama Pembe’yi asla affetmeyeceğim.

Onun o iğrenç düşünceleri beni tiksindiriyor artık; “Erkek adamdır ne yaparsa yapar elinin kiridir nasıl olsa” diye düşünen, aynı şeyleri yaşadığı halde kız evlatlarına yaşatan yine ve maalesef bu düşüncedeki kadınlar. Pembe kendi mutsuz hayatına aynısını yaşasın diye Nursema’yı da ortak etmiş oldu, onu sevmediği, istemediği biriyle evlendirerek. Tamam o ikisi geri kafalı, Nursema’yı nasıl bir ateşe attıklarının farkında değiller amenna kabul ediyorum. peki ya Ömer, o nasıl olur da bir kez olsun itiraz etmez bu duruma ? Ben bu bölüm Nursema konusunda Ömer’i büyük bir hayal kırıklığıyla izledim doğrusu. Ömer Nursema’ya yapılanda kendini gördü, bugün Nursema’ya ne yapıldıysa geçmişte aynısı ona da yapılmış, bunu döktüğü gözyaşından anlasam da tepkisizliği canımı yaktı doğrusu. Ondan kendisine yapılan zulmü yeğenine her ne olursa olsun yapılmaması için bir şeyler yapmasını beklerdim. O öyle bir dünyada bir erkek olarak bu kadar zorlanmışken ve yeğeninin ne kadar acı çekebileceğini tahmin edebiliyorken kılını bile bu konuda kıpırdatmaması çok zoruma gitti doğrusu. Evet belki dediği gibi ne söylerse söylesin abisinde tesir etmeyecekti ama en azından o karaktersiz damat adayının ne mal olduğunu ortaya çıkarmak için bir şey yapabilirdi ama yapmadı. Onu kaderine terk etti. Abisi Abdullah’sa artık ona söylenecek söz bile bulamıyorum.

Abdullah Doğa’nın tehdit içeriğini merak dahi etmedi onun için önemli olan kimle birlikte hareket ettiği oldu. Kızını bir haysiyetsiz, karaktersiz belki de ona yeri geldiğinde şiddet uygulayacak, her gün aldatacak, önüne gelen kadına salyalarını akıtan bir pisliğe vermiş olması ne onun ne de çok sevgili karısının umurunda bile değil. Yeter ki Nursema’dan kurtulsunlar.  Hayat bazıları için çok acımasız olabiliyor. Nursema da Umut’ta bu hayatta paylarına düşen acıyı almış oldu. Bakalım bu işin sonu nereye varacak, merakla bekliyorum doğrusu.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s