YAZAR : Şeyma BULUT

Mazi sırlarla dolu bir kuyudur. O dipsiz kuyuya sadece sahibi isterse bakar, anlatır. Bazısı için o kuyuda güzel anılar varken bazıları içinse kan ve korku dolu olabilir. Sadi öndeki hayatında sıkışmış bir hayat yaşıyordu, tüm suçlular gibi. Yeniden o dar alana sıkışmaya başladı. Ancak onu bu defa dar alana sıkıştıran şey kendi acılarından başkası değil. Bir yanda Servet, bir yanda yeni kavuştuğu ailesi diğer yanda yılan ekibi. Sadi için hayat bundan sonra da hiç kolay olmayacak gibi, ne dersiniz?

Geçtiğimiz hafta Gelsin Hayat Bildiği Gibi’ye Servet’in hedef tahtasına koyduğu Gizem’le veda etmiştik.   Sadi ve Songül Servet’i köşeye sıkıştırmayı planlarken, ona giden yolun sonundaki kapının anahtarının Gizem’im elinde olduğundan habersizdiler. Bazı şeyler beklenmedik şekilde olur derler ya tam da böyle oldu. Gizem elindeki anahtarı verince yılan ekibine gün doğdu. Diğer yandan da Gizem için yeni bir hayat şansı doğdu. Gizem, annesi öldükten sonra tamamen dağıldığı bir hayatın içine girdi. Nasıl girmesin? Gizem’in okulda arkadaşlarına yaptığı konuşma çok gerçekti. Annesi babası tarafından öldürülen bir kız çocuğu, o. Hayata güveni tükenmiş, herkese düşman oldu zira koca dünyada tek başına kaldığını sanıyordu. Ta ki kapı aralığından Payaslılar ona göz kırpana kadar. Evet Gizem, birden çıkamadı girdiği girdaptan, bocaladı ancak Sadi ve Songül ile bir bağı olduğunu düşünüyorum. Özellikle de Sadi ile gönülden bir bağı hep vardı Gizem’in, hem de en başından beri vardı bu bağ. Sadi ona hocadan çok baba gibi yaklaştı hep, ne zaman ayağı takılsa hep oradaydı. Servet ve para meselesinde de aynı şekilde davrandı. Buradan bile Sadi’nin kız çocuklarına ve baba olmaya ne kadar düşkün olduğunu görebiliriz. Gizem ve diğer çocuklara açtığı yolu kendi çocuklarına da açacağına yürekten inanıyorum.

Sadi Payaslı için hayat şu anda karısından ibaret. Henüz bir çocuğu olduğunu bilmediği ya da Songül ile ailesini büyütmediği için tüm ömrünü karısına adamış vaziyette. Evet  Yaver de var ancak hayatının başlangıç ve bitiş noktası olarak Songül’ü görüyor. Bunun için biraz geçmişe gitmek yeterli diye düşünüyorum. Sadi, Songül’ü terk ederken “Sadi seni o kadar çok sevdi ki, sen incinme diye seni terk etmeye karar verdi” demiş, Songül’ü terk etmek ölümle eş değer olduğu için kendinden vazgeçmişti. Sadi, Songül’e kavuşmasına rağmen hala sabah onunla uyanmayı hayali olarak tanımlamaya devam ediyor. Sadi’nin geçmişini bilmiyorum ama bugününe dört kolla sarılmış vaziyette ve bu benim aklıma tek bir soruyu getiriyor: Sadi geçmişte ne yaşadı?

Sadi Payaslı’ya baktığımda üç ayrı karakter görüyorum ben : 7 Emin, Sadi hoca ve aşık Sadi. Hepsi birbirine benzese de aslında hiç bir alakaları yok gibi de geliyor bazen. Zira karanlık tarafı ortaya çıktığında bambaşka koyulukta bir ruh görüyorum. Gözlerinde merhametin kırıntısını bile görmediğim, hedef odaklı ve asla acıması olmayan birine dönüşüyor, Sadi. Bunu da sadece iki kez gördüm. Birinde Celal’i öldürdü, diğerinde Servet’in karşısındaydı. Sadi’nin bu hali her zaman ortaya çıkmıyor ancak sevdikleri riske girdiğinde görüyoruz diyebilirim. İlkinde Celal’de Melek’i korumak, bir sapığa kendince gereken cezayı veriyordu, diğerinde de karısını defalarca öldürmek istemiş, karısının ailesinin katili olan adama bakıyordu. Sadi’nin koruma iç güdüsü korunmaya muhtaç herkes için ortaya çıkıyor aslında, Melek, Gizem ve Mert olaylarında gördüm. Onları korumak için elinden geleni yaptı. Öğrencileri için bunu yaparken, karısı için çok daha fazlasını kendi hayatına mal olması karşılığında bile yapacak kadar gözü kara biri çıkıyor ortaya. Sadi’nin içinde büyüyen duyguyu aşk ve sevgi gibi sınırları olan duygularla açıklamak çok zor, ben buna adanmışlık diyorum. Sadi hayatını, her şeyini Songül’e adadı, Songül’ün hayalindeki hayatı yaşaması için her şeyi yapmaya hazır.

Sadi için Servet’in serbest olarak dolaşması büyük bir mesele zira Songül için büyük bir risk oluşturmaya devam ediyor. Servet takıntılı bir tip. Bunun yanında kendi boyundan büyük bir de egosu var. Mesela başına gelen her şey onun aç gözlü olmasından kaynaklı ancak o tüm bu yaşananların sorumlusu olarak Songül ve Sadi’yi görüyor. Acımasız ve her şeyin bedelini ödetme hususundaki davranış şekli de Songül için büyük bir risk oluşturduğundan Sadi için Servet gerçek anlamıyla milli düşman statüsünde. Daha önce defalarca kez ölümden çekip aldığı karısı konusunda bu defa taviz vermemesi gerekiyor. Ancak Sadi de ekip de çok iyi biliyor ki, Servet ile mücadele etmek için yılan ekibi ve bir coğrafya öğretmeninden fazlasına ihtiyaçları var. Servet küçük gördüğü biriyle savaşmaz ancak kendi dünyasının da saygı duyduğu, öfkesinden çekindiği bir adamı ciddiye alabilir. Hatırlarsanız ilk bölümlerde 7Emin için öfkesinden sakının şeklinde bir cümle kurulmuştu. Onları iki ayrı karakter olarak görmüyorum biliyorsunuz ancak tüm kaynakları, ihtişamı ve yer altı dünyasındaki ağırlığı ile Sadi Servet için büyük bir risk, sadece henüz Servet bunun farkında değil.

Sadi, Kırdar Lojistiğin adını ilk duyduğu günden itibaren artık sıradan bir coğrafya öğretmeni olamayacağını da aslında içten içe biliyordu. Ahmet Başsavcı’nın da olaya dahil olmasıyla birlikte kartal ateşi, yılan ekibi derken gündüzleri Dr.Jykell, geceleri de Mr. Hyde olacağı bir hayata da geçeceğinin farkındaydı diye düşünüyorum. Sadi’ yi eski hayatına, Busenaz için vazgeçtiği hayatına, kalp atışında yaşadığı kadın için dönerdi. Yoksa ne eskiye, ne de başka bir şeyde gözü vardı. Ancak Servet’in Songül için yarattığı risk, karısının organize şubede tehlikenin göbeğinde çalışması, onu bırakın Taylan’a sağ gözünden sol gözüne emanet bile edemeyecek halde olan birinin okulda dağları anlatırken Songül’ün operasyona çıkmasını göze alamadı. Bakın izin vermedi ya da kabul etmedi demiyorum. Sadi artık böyle bir adam değil, Songül’e herhangi bir zorbalığı zaten hiç olmadı ancak Songül’ün incinmesne bile tahammülü olmayan Sadi’nin tek yolu bu işe dahil olmaktı. Böylelikle hem karısını göz önünde tutacak hem de Servet gibi bir adamla dokunulmaz kabul ettiği kanun insanları değil kendisi muhatap olacaktı. Yine de bu işte bir şeyler olduğunu düşünüyorum ben arkadaşlar, özellikle de Taylan’ın da Songül’ün bilmediği bazı şeyleri bildiğini düşünüyorum.

Sadi yılan ekibi ve kartal ateşi operasyonun göz bebeği oldu. Onu sürekli hoş görüyorlar. Mesela operasyonda elde ettikleri parayı dağıttı, savcı dahil kimsenin sesi çıkmadı. Yani evet Sadi çok özel bir adam ancak Songül için, öğrencileri için çok özel diye düşünüyorum. Ne zamandır savcılar eski suçlulara bu kadar anlayışlı olmaya başladı? Sadi yavaş yavaş eski hayatına çekilirken, öğretmenliğinden koparken tanık koruma programından da uzaklaştı. Zaten Ahmet de “Görüntüde Songül senden sorumlu olsa da, sen ondan sorumlusun” demişti. Sadi’nin can damarının kim olduğunu, evliliğin formalite olmadığını bilen tek kişi olarak bunu bir şekilde kullandığını düşünüyorum. Eğer bu operasyon sadece Servet ile ilişkili değilse önlerinde uzun bir yol var, onların da Sadi’ye ihtiyaçları var ve onu bu yolda tutacak tek motivasyonu da gördükleri için bir şekilde yanlarında tutuyorlar diye düşünüyorum ben açıkçası. Hala şu kaçırılma meselesinde ikna değilim. Ayrıca savcının bir suçluya böylesine güven duyması da enteresan. Ankara’da savcının İstanbul’a tanık koruma altına alınan birinin kimliğini telefonda söylemesi de enteresan. Hala bir şeylerin çıkacağını düşünüyorum.

Sadi küçük Busenaz’ın ölümünden duyduğu pişmanlık ile eski hayatını geride bırakarak coğrafya öğretmeni Sadi Payaslı olmayı seçti. Burada yapacağı tek şey insanlara, gençlere, muhtaçlara yardım edip, müsait bir zamanda ölmekti. Bunu ben değil, bizzat kendisi söyledi ama Songül’e aşık olunca işler çok değişti. Kendisini sevilmeye layık görmeyen, hayatına bir değer bile biçmeyen Sadi, bir anda kendisini bir kadına çok aşık, onunla aile hayalleri kurarken buldu. Sadi’nin hayatı o kaşık poziyonunda yattığı, iki kolunun arkasında sımsıkı sarıldığı karısından ibaret. Yaver, öğrencileri belki ileride oğlu belki önemli olacak ama Sadi’nin ruhunun en büyük parçası, hatta tamamı Songül ile dolu. Ancak bu öyle bir birleşme hali ki Sadi’nin içindeki tüm iyiliği ortaya çıkarıyor. Sadi Songül ile iyileşiyor, o iyileşip berrak oldukça Songül onun merhametine, güzelliğine aşık oluyor. Siz daha güzel bir döngü gördünüz mü?

Sadi her ne kadar şimdi aydınlıkta olsa da bence her zaman orada değildi. Bir zamanlar hayatı çok da iyi değildi ki biz bunu bir süredir tahmin ediyorduk. Ancak Sadi’nin konuşmak bile istemeyecek kadar hatta hatırlamaktan bile korkacağı bu hikayeyi gerçekten merak ediyorum. Bir insan neden ailesinden bahsedemesin? Geride ancak çok yakıcı bir hikaye olması lazım aksi hali mümkün değil bence diye düşünüyorum. Sadi’nin koruma, kollama içgüdüsü buradan mı geliyor diye düşünmeden edemedim ama sanırım bundan biraz daha karmaşık olabilir. Şimdilik o konu açılmadığı için girmeyeceğim ama bir şeyden çok eminim : Songül, Sadi’nin bir zamanlar kaybettiği her şeyi ona geri veren tek insan oldu diye düşünüyorum…

Sadi’nin koruma ve kollamaya karşı bir içgüdüsü olduğunu hep söylüyorum ancak bu yeni çıkan bir durum değilmiş. Yaver ve Sadi’nin hikayesinden anladığım kadarıyla bu Sadi’de hep olan bir şeymiş. Yaver, Sadi’ye bir şehidin emaneti. Yaver ile arasındaki ilişkinin mafya ve sağ kolu ilişkisinden öte olduğunu gördüm. Orada bir iş ilişkisi değil, bir baba oğul ilişkisi var. Sadi, kendisine emanet edilen çocuğu kendi oğlu gibi büyütmüş, yetiştirmiş. Yaver, Sadi’ye “ağam” diyor. Bu kelime eskiden beri bir çok şey için kullanılmış ama eskilerde saygı duyulan, muteber olan ve sözü geçen erkeklere hitap şekliydi. Yaver de Sadi’ye bu şekilde sesleniyor. Ona büyük bir saygı duyarken en zayıf anında yine kendini ağasının omzuna bırakacak kadar da güveniyor. Yaver gibi Sadi gibi adamlar sadece çok güvendiği insanlara zayıflıklarını gösterir, onlar da sadece birbirlerinin ve Songül’ün yanında bu şekilde duvarlarını indiriyor. Onlar tam anlamıyla aile oldu.

Songül sadece Sadi’ye değil, Yaver’e de aile oldu. Önceleri sadece ağasının hanımı olan Songül şimdi Yaver için bir dost, hatta kardeş oldu. Yaver, ağasından bağımsız olarak çok seviyor, sözünün üstüne söz demiyor, aynı şekilde bağlı ona. Hatta bence Meltem’i sırf Songül istemeyecek korkusuyla diyemiyor bence. Yoksa kız aşkını ilan etti Yaver’e, neden demesin? Meltem bu aileye dahil olur mu bilmiyorum ama Yaver’in kimse için onlardan vazgeçeceğini sanmıyorum. Sonuç olarak Songül hem ağasını hem de kendisini olduğu gibi sevip hayatına aldı, bu yüzden Yaver için Meltem’i açık etmek o kadar da kolay olmayacak diye düşünüyorum. Nihayetinde onu Sadi yetiştirdi, aileden önemli hiç bir şey yoktur kafasıyla düşünüyordur diye düşünüyorum. Meltem nasıl dahil olacak bu aileye bilmiyorum ama Sadi’nin babalık konusunda aslında en başından beri gönüllü olduğunu düşünüyorum. Peki ya gerçek oğlu ortaya çıkınca ne olacak?

Mert, şu anda anne ve babasının hayatında olduğunu bilmeden yaşamaya devam ediyor. Sadi de bir oğlu olduğunu bilmeden yaşıyor. Tüm bunlarıysa Derya uzaktan sakince izliyor ve elini bile oynatmadı. Mert’in savrulmasını, değişen tarzını, üstünde hissettiği sorumluluk yüzünden kendisine odaklanamadığını göremiyor. Zira Mert ablasına sahip çıkıyor, annesi olduğunu bilse durum çok farklı olurdu. Özellikle de ilk günden beri büyük bir hayranlık beslediği öğretmeninin babası olduğunu öğrendiğinde yıkımı çok büyük olacak. Burada tek yıkım da Mert’e ait değil. Sadi de en az Mert kadar üzülecek diye düşünüyorum. Yaver’e baksanıza, aslında içten içe Sadi bunu istemiş. Ki daha önce bir keresinde bir oğlum olsun, maçlara gideyim gibi bir cümlesi vardı. Kızı olsun istese de oğlu da olsun istediğini düşünüyorum. Sadi’nin Mert hususunda Derya’ya sakin kalacağını da sanmıyorum zira oğlunun başına gelmeyen kalmadı. Bu sır ortaya çıkışıyla herkesi perişan edecek diye düşünüyorum. Sadi bir şekilde ayağa kalkar, oğluna sahip çıkar zira onun hayatında onu derleyip, toplayacak, kalbinin kırıklarını elleriyle toplayacak Songül’ü var. Derya ise bu sorunla tek başına yüzleşmek zorunda kalacak diye düşünüyorum. Aslında bu sır nasıl çıkar ortaya derken perde arasından Asuman’ın  çıkagelmesi her şeyi değiştirmeye başladı bile. Derya için çember iyice daralmaya başladı. Burada Songül’ün varlığı herkes için çok değerli bence. Ancak özellikle Sadi için çok önemli olacak zira Sadi’nin bir yıkım yaşayacağını düşünüyorum. Kabullenmesi zor bir durum olsa da Songül onun parçalanmasını önleyecektir.

Songül, bazı şeyler ortaya çıktığında herkesi en iyi anlayacak insan. Mert’i anlar zira o da çok küçükken ailesini kaybetti, acılar çekti. Derya’yı bir kadın olarak anlayacak, Sadi’nin de kalbini zaten bildiği için içine hapsolacağı karanlığı görerek ona yardım edecektir. Songül, Sadi’nin hayatının aydınlık tarafı, bir çok acıyla tek başına mücadele edip bundan sağ çıkmış biri, o. Bu yüzden bu acıları görüp, sarmalayacak herkesi diye düşünüyorum. Baksanıza içine düştükleri her olayda heyecan duyacak bir şey buluyor. Servet kaçtı ama onun peşinde olmaktan mutlu, operasyonda şarkı söylemekten mutlu zira yanında kocası var. Songül ailenin değerini en iyi bilecek insanlardan biri, bu sebeple hem kendi ailesine hem de Sadi’nin içine düştüğü durumdan yara almadan kurtulmasına yardım edecektir. Hatta Mert’i de korur. Bir kişiyi sadece Allah Songül’ün şerrinden korusun : Asuman!

Asuman ilk ortaya çıktığında bir insan kardeşine neden bu kadar kin besler demiştim ancak altından sağlam bir hikaye çıktı. Asuman’ın yarı üvey kardeşini elindeki her şeyi kaybetmesine bağlıyor. Her şeyini kaybettiğini düşünen biri, düşmanının en zayıf noktasını belirler. Derya’nın varı, yoğu, her şeyi Mert. Asuman da bunu çok iyi biliyor. Bu sebeple de ilk saldıracağı kişi Mert olacaktır. Sonrası da kızılca kıyamet bence, Mert annesi tarafından yanı başında yaşarken terk edildiğini öğrendiğinde bunu kaldıramayacak diye düşünüyorum. Tıpkı Araz’ın da kaldıramadığı gibi…

Araz, benzer hikayesinden başlayarak kalbine aldığı Aylin’e her geçen gün daha da fazla tutuluyor. Ancak sadece ona tutuldu. Eski hayatına da davranışlarına da devam etmeye başlaması Aylin’e zarar vermeye başladı. Aylin için arkadaşları her şeyi, yol arkadaşları, kader kardeşleri ve Araz da tam bu noktaya saldırıyor. Doğal olarak Aylin de buna bozulmaya başladı. Açıkçası Aylin’in bu husustaki dik duruşunu takdir ediyorum. Sonuçta birini seviyorsak hayatındaki insanlara da saygı duymamız gerekiyor diye düşünüyorum. Araz’ın sevgi hususunda daha öğreneceği çok şey var ve sanırım ona bunu en iyi öğretecek kişi de varlık içinde yokluğu, ailesi varken kimsesizliği dibine kadar yaşayan Aylin olacak. Kim bilir, belki Araz için de yolun sonunda bir ışık vardır, Araz bunu hala göremese de…

O yolun sonundaki ışığı Araz gibi Sadi de uzun yıllar görmemişti ancak şimdi gülüşünde kaybolduğu bir karısı var. Sadi’nin öyle bir aşkı var ki, eski bir mafya babası olarak siyah derilerle gezerken kendini Çiçek Gazinosu’nda Alev Kızılses’in kemancısı olarak bulup, bundan zerrece rahatsızlık duymadı. Yani onun için Alev’in kemancısı olmak, ya da Şehnaz Gazinosu’nda Sami ve Nurgül olarak sahne al ask da önemli olmazdı bence, yeter ki Songül’ün yanında olsun, onu güvende tutsun yeter. Servet’in alışverişi için kurdukları tezgah ters döndü. Bir anda çatışma ortasında kaldılar. Açıkçası bu sahneden sonra artık oyunun şeklinin değişeceğini ve Sadi’nin oyuna çok daha farklı bir şekilde dahil olacağını düşünüyorum.

Gelsin Hayat Bildiği Gibi’de uzun zaman sonra izlediğimiz en güzel bölümü izledim. Kurgusundan, hikayesine kadar çok iyiydi. Geçtiğimiz haftaların hatalarının ardından sonunda Sadi’nin hikayesinin açılmaya başlaması çok güzeldi. Şimdi hikaye Songül ve Sadi için yeni bir ivme alıyor diye düşünüyorum.

Yazımı bitirmeden önce Devrim Özkan ve Ertan Saban’dan bahsetmek istiyorum. Öncelikle aynı dizide ikisi de birbirinden farklı karakterleri de sanki yeni birer karakter gibi oynarken esas karakterinden kopmadan iyi bir şekilde taşıdılar. Aynı dizi içinde  Ertan Saban kendi karakteri dışında bir çok karaktere can verdi.7Emin başlı başına ağır bir ruh hali, öğretmen Sadi sakin, merhametli, evdeki Sadi oyuncu, romantik bir adam. Sadi görüldüğü üzere içinde bir çok farklı rengi barındıran bir karakter ve Ertan Saban bayağı olmadan bunu müthiş bir doğallık ile ekran karşısına geçiriyor diye düşünüyorum.

Devrim Özkan’a bu hafta özellikle Alev olduğu sahnede bayıldım. Ben Devrim’in sesini çok iyi kullandığını düşünüyorum. Şarkı söylemedeki yeteneğini şöyle dursun, ses kontrolünü çok beğeniyorum. Bir oyuncu için ses kullanımı çok önemlidir. Karakterinin duygusunu sadece replik ve beden diliyle değil ses tonuyla da geçirirsin. Bu hafta özellikle birçok sahnede bu özelliği çok iyi kullandığını söyleyebilirim.

Bütün ekibin emeğine sağlık, haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s