YAZAR : Şeyma BULUT

Dünyadaki en güçlü sevgi hangisi diye hiç düşündünüz mü? Ben buna hep büyük sevdalara, aşklara yorarak cevap verirdim. Geçenlerde babama sordum, sence dedim, en güçlü sevgi nedir? Bana evlat sevgisi dedi. Tam bir tanımı yok ama söz konusu aşk olunca bir noktada insan “önce can” diyebiliyor, kişiden kişiye göre değişse de seviyesi, derecesi bile farklı dedi. Ancak söz konusu evlatsa yine önce can dersin ancak evladının canıdır, onun iyiliğidir dedi. O zaman anladım, evlada duyulan sevgi her sevginin üstünde, özel ve onun karşısında kimsenin şansı yok. Annemin kocam için dünyadan, senin için kocamdan, canımdan geçerim demesini de hatırlayınca tam anlayamasam da duruma uyandım. Söz konusu ebeveynler için evlatsa gerisi teferruat oluyormuş. İsko ve Korkmaz için de böyle oldu. Araya iki evlat girdi, candan öteyken düşman oldular. Evlatlarına duydukları sevgi o kadar büyük ki ikisi de oynanan oyunu da, kurulan tuzağı da görmedi. Henüz…

İskender ve Korkmaz iki can yoldaşından çok daha öteler, nasıl anlatsam bilemiyorum ama onları gerçekten canlarından öte bir konu haricinde bir şey ayıramazdı. Korkmaz ve İskenderʼin geçmişine gidince, şimdikinden çok farklı iki çocuk gördüm. İskender o zamanlar da çok güçlü durmaya çalışsa da, aslında dipte yaşayan bir çocukmuş. Karşısına bir su kenarında, kendinden geçmiş halde Korkmaz çıkana kadar da anladığım kadarıyla yalnızmış. İskender, Korkmaz’ı sevgisiyle ayağa kaldırırken, Korkmaz da ona çelikten bir yelek olmuş. Gündüz dayak yedikten sonra, gecesine kimse bize zarar veremez diye koynunda bıçakla yatan Korkmaz, en kıymetlim dediği annesine bile karşı çıkan, kimsesiz , savunmasız gördüğü bir yabancıyı kendine kardeşten öte bilen bir İskender. Yolları kesiştikten sonra birbirlerine candaş olmuşlar. Anladığım kadarıyla Korkmaz hep yalnız bir adamdı, yani İskender ona bir hayat, bir aile vermiş. Onun ailesi kendi ailesi gibi olmuş diye düşünüyorum. İlk yazımda, Korkmaz İsko’nun gizli silahı, gölgesi demiştim. Zaten en sıkıntılı anında düşmanlarını dakikasını indiren de Korkmaz’dan başkası değildi. Hatta geçmişte, Metin’in kaybolma sebebi de Korkmaz’ın İskender için Rusya’ya gitmesi diye düşünüyorum. Bugün Esat’ın yanındaki adamlar da Korkmaz’ın gittiği bölgeden olduğunu düşünecek olursak basit bir denklemle cevap kendini gösteriyor. Yani bu adam abisi için ailesini arkasında bırakıp gitti. Eğer şehirde olsaydı kimse ailesine dokunamazdı. Korkmaz abisini senelerce ailesini bile arkasında bırakacak kadar, ona hesap bile sormadan, sözüne güvenip sessizce sadece oğlunu arayacak kadar çok güvenip, sevmiş. Kaldı ki karısı aldatmadı, Korkmaz’a gittiğini sanıyorken kaçmak için arabanın direksiyonunu kırdı. O gece ne oldu bilmiyorum ama Korkmaz’ın bunun için bile hesap sormadan oğlunun peşine düşmesini sadakatine, sevgisine bağlıyorum. Metin ve annesinin başına gelenlerde İskenderʼin dahli var mı bilemem ancak iki eski dostun yüzleşmesi aslında bazı şeyleri de daha net anlamama yardımcı oldu.

Korkmaz, seneler önce İskenderʼin ona dediğini yaptı ve tereddüt bile etmeden İskenderʼin karşısına çıktı. Oğlunun canına, benim canım dedi. Kısa ve netti. İskender ailesinin Korkmaz’ı nasıl sahiplendiğini anlatsa da arada bazı boşluklar var. İskender inatla “Sen de evlat acısı çekeceksin!” deyip, durdu. Halbuki Korkmaz bu acıyı çekti. Senelerce karşısında çırpındı, her yerde aradı. İskenderʼin ailesine de kıymet verdiği için kendi hayatını sundu. Belki de ilk kez bir şey istedi. Yeğeniyle bağı olmadığını ileri sürmedi, ona karşı benim canım dedi. Yani nedense İskender, direkt Metin’i istedi yani burası bana çok garip geldi. Hadi kardeşine acıdı desem, direkt sen de evlat acısı çekeceksin gibisinden konuştu. Bilemiyorum ancak burada bir gariplik var. İşin içinde tam olarak ne var bilemem ancak İskenderʼin dediği gibi Korkmaz’ın eşinin onu aldatmadığı, başkasıyla kaçmadığı ortada.

Bir trafik kazası olmuş, o kazadan Metin sağ çıkmış. İskender gelir gelmez “Karın başkasıyla kaçtı” dedi. Ona bu bilgiyi kim verdi mesela? Ya da Korkmaz’ın ailesini neden kimse beklemedi? Sonuçta karanlık bir dünyaları vardı, adam yokken İskenderʼin onlara sahip çıkması gerekirdi. Açıkçası bunlar benim kafamda dönüp, duran sorular. Seneler önce o gece ne yaşandıysa belki İskenderʼin direkt bir dahli yoktur ancak bir şeyler olduğunu düşünüyorum. İskender zaten her istediğini yapan Korkmaz’ın ailesine saldırarak eline bir şey geçmez. O zaman benim soracağım tek soru olur : O gece neler oldu? Eğer bu işte İsko’nun bir parmağı varsa ki ben pek ihtimal vermiyorum, o zaman belki de birileri onları bozmaya yemin etti. Mazide böyle şeyler oldu mu, birileri onları düşman etmek istedi ya da istemedi bilmiyorum ancak şu anda olan tam olarak bu. Yiğit öldü, ardında tonla sır bıraktı. İsko elinde silah, gözünde kan intikam istiyor. Korkmaz da tüm varoluşu ile oğlunu İsko’nun eline bırakmamak derdinde ve tüm bunların sebebi İsko’nun henüz farkında olmadığı düşmanı Esat’tan başkası değil.

Esat, babasının ölümüyle Bodrum’un hakimi olma yolunda ciddi adımlar atıyor. Yiğit’i direkt öldüren Yunus olsa da bu emri veren Esat’tan başkası değildi. İyi, hoş Esat ikisinden de kurtulmayı düşünüyordu ancak İskenderʼin koruyucu silahı orada olduğu için bu mümkün olmadı. İsko hayatta kalıp, hain bir yeğen yüzünden Yiğit ölünce, Bodrum’ da ortalık fena karıştı. Esat için de bu durum iyi değil bence. Çünkü düşünün elinize bir silah geçiyor, onu kullanıyorsunuz ancak o silahın yarattığı krizin tamamına hakim değilsiniz. Esat için en büyük sıkıntı bu diye düşünüyorum. Domino taşları gibi bir şeyi ateşledi ancak neyi ateşlediğini bilmiyor, içeride neler olduğundan habersiz ve de çok cesur adımlar atıyor. Cesur ve tabii ki akıllıca. Her adımını planlıyor ve bu sebeple nedense hiç bir şeyin tesadüf olmadığı hissine kapılıyorum.

Esat, Yiğit’in cenazesine geldiğinde gözünde sadece öfke vardı. İskenderʼle konuşurken, ona bakarken hem gücünü hem öfkesini gördüm. Bir yandan İskenderʼin yanındaymış gibi görünüp, konuşurken gücünü ona yansıtıken, İskenderʼin her ağzından çıkan her harfle daha da sinirlendiğine şahit oldum. Esat’ın bu öfkesinin sebebini de merak etmiyor değilim. Basit bir rekabet değil sanki, altında başka şeyler mi var diye düşünmeden edemiyorum. Mesela neden İskenderʼin oğlunun ölüm işine tesadüfen Metin dahil oldu? Esat’ın öfkesi babasına bu kadar kırmızıysa bunun bugünle değil geçmişle de ilgisi olabileceğini düşünüyorum. Bu adam her şeyi bu kadar ince düşünürken, sırf olay için özel ekip getirtirken, basit iki çocuğu böyle bir işin içine koyması bana biraz tesadüf geldi ki ben asla tesadüflere inanmam. Çok iddialı olmak istemiyorum ama Esat’ın nedense Korkmaz’ı da bildiğini düşünmeden edemiyorum. Şimdilik bu benim sezgim ama Esat’ın sırf rekabet için bu kadar öfkeli olması bana biraz fazla geldi. O zaman bir şeyler var ve nedense tamamen İskender ve Korkmaz’la alakalı olduğunu düşünmeden duramıyorum. Metin de, işte tam bu aile ve mafya çatışmasının ortasına düştü.

Metin, seneler önce geçirdiği kaza sonrası yetimhaneye düşmüş, sonrasında da kendi kendine hayatta kalmaya çalışan bir adam. İlk bölümde ailesini direkt yok kabul ediyordu halbuki o arabada kendisi de vardı. Yani başlarına bir şey geldiğini anlayacak da yaşta olacağını düşünüyorum ama sanırım Korkmaz’ın gitmesi, gelmemesi onda kırıklığa sebep olmuş. Ancak ben babasını sevmediğini ya da ondan yana umudunu kesmediğini de düşünüyorum. Zira Metin hala boynunda babasının ona verdiği kolyeyi taşıyor. Korkmaz ona kolyeyi verirken, onu koruyacağını söylemiş. Metin de senelerce çıkarmamış. Aslında basit bir denklem var :Metin babasının yokluğunda bile onun sözüne güne güvenerek devam etmiş hayatına ama tabi bu demek değil ki hemen onu affedecek. Kırıklıkları, yalnızlığı, yaşanmışlıkları buna izin vermez ki öyle de oldu. Metin babasını pek de hoş karşılamadı.

Korkmaz seneler sonra oğlunu iki kez ölümün elinden çekip alınca onu korumak için büyük bir mücadeleye girişti. Ancak o tek savaşının İsko ile olacağını düşünürken, en büyük savaşını Metin’le vereceğini düşünemedi diye düşünüyorum. Metin büyük bir öfkeyle karşıladı babasını ki haklı da bence. Kim olsa, böyle düşünür, böyle tepki verirdi bence. Düşünsenize hayatınız bir kaza ile değişmiş, anneniz ölmüş ve belki senelerce o yurtta babanızın sizi gelip almasını beklediniz. Ancak karşınıza çıkan tek gerçek hayal kırıklığı olmuş. Zaten sırf bu sebeple de ben bu kaza olayında bir iş olduğunu düşünüyorum. Yurtta olan bir çocuk nasıl bulunmaz? Her taşın altına bakan adam nasıl olur da adı belli, soy adı belli bir çocuğun bulamaz. Kardeşim hastane kayıtlarından bile çıkardı ya, neden yani, nasıl olmadı? İskender mi Esat mı bilmiyorum ama bu işte bir iş olduğuna, Korkmaz’a karşı olduğuna kadar düşünüyorum açıkçası ama elimde henüz çok güçlü bir veri olmadığı için bu konuya fazla girmeyeceğim. Ne oldu ya da olmadı bilmiyorum ancak Metin’in hayatı bir şekilde mahvoldu, onu net olarak söyleyebilirim. Metin için bugün hayatta her şeyden çok önem verdiği iki insan var : Sibel ve Erol. Anladığım kadarıyla da onlar için gerekirse ölümü bile göze alacak kadar da onlara düşkün. Bu da Metin’in hayatını zaten olduğundan daha da büyük bir risk altına sokuyor. Çünkü hayatındaki en önemli insanlar aslında onu çıkmak istediği oyunun tam da göbeğine çekti, olay bu kadar basit.

Metin aynı anda bir çok şoku birlikte yaşadı. Önce babasını , sonra arkadaşının Bodrum’un en güçlü babasının elinde olduğunu öğrendi. Tüm bu sorunların arasında yine tek sığınağı Sibel oldu. Metin, Sibel’e karşı savunmasız, ona büyük zaafı var. Onun her dediğine inanıyor, ağzından çıkan her şeye de razı. Mesela öncesinde Sibel ona tonla laf sayarken de Metin’in pek sinirlendiğini görmedim. Hayatı boyunca yalnız kalmış bir çocuk Metin ve anladığım kadarıyla da Bodrum’u belli sebeplerle terk etmek zorunda kalmış. Bu sebeple Sibel’i pek de isteyerek bırakmadığını düşünüyorum ben, yani neler yaşandı bilemem tabi ama ikisinin de birbirine derinden bağlı olduğunu görebiliyorum ki Sibel şu anda sadece Metin’i korumak istiyor. Özellikle de Yunus’un söylediklerinin ardından, suçun sevdiği adamın üstünde kalmasıyla bu oyunda Sibel joker ve tüm taşları yerinden oynatabilecek de tek insan oldu.

Sibel ile ilgili çok fazla bir bilgimiz yok hala, onunla ilgili bir çok şey flu. Bildiklerimiz iyi bir yalancı olduğu, insanları manipüle edebildiği ancak bunu sevdiği insanlara değil dış dünyadaki insanlara yapıyor diye düşünüyorum. Aksi halde Metin’i de kandırma yoluna giderdi ancak ona karşı hep olduğu gibi davrandığını düşünüyorum. Baktığında Yunus karşısında oldukça oyuncu bir kadın var. Manipüle edebilen, karşısındakine değerli olduğunu hissettiren bir kadın, o. Bu özellikleri sayesinde hem Metin’i kurtarabilecek hem de Korkmaz’la İskender arasındaki savaşı bitirecek bilginin sahibi oldu. Bundan sonra ne, nasıl olur bilmiyorum ama Bodrum’un kadınlarının da en az erkekleri kadar cesur olduğuna inandım, gitti.

Sibel, tüm risklere rağmen Metin’i şehirden çıkarmaya çalışırken yakalanabilirdi. Baktığında Yunus’un kime çalıştığını biliyordu. Aynı şekilde cesur olan bir kadın daha gördüm : Huri. Korkmaz oğlunu korumaya çalışırken ona yardım eli, İskenderʼin kız kardeşinden geldi. Önceleri değer verdiği birine yardım ediyor işte desem de kimse İskender gibi bir adamı alalade biri için karşısına almazdı diye düşünüyorum. Huri de zaten sıradan biri için abisine kafa tutmadı. Bence Korkmaz ve Huri arasında bir aşk hikayesi var ve büyük ihtimalle de Huri’nin ailesi yüzünden yarım kalan bir hikaye bu. Korkmaz, seneler önce son kez Huri’yi gördüğünde saçının tonuna kadar hatırlarken, Huri de Korkmaz’ın başkasıyla olan evliliğini bir acı olarak tanımlıyor. O zamanlar tam olarak ne yaşandı bilmiyorum ama Huri’nin öz oğlunun cinayet işlemesi, olaya Metin’in dahil olması, Korkmaz ve Huri arasındaki bağ ve her şeyin tam ortasına düşen Sibel ile Bodrum’da artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak. Hele de Metin’in deliliğini de hesaba alacak olursak, Korkmaz’ın uyumadan mesai yapması lazım diye düşünüyorum.

Metin, kendisine ihanet eden arkadaşını kurtarmak için İskenderʼin mekanını bastı, ambulansla arkadaşını kurtardı. Bakın buna siz ne dediniz bilmem ama ben “OĞLUM SEN BABANIN OĞLUSUN” dedim. Korkmaz nasıl ki her şeye rağmen İskenderʼin yanında olmuş, Metin de senelerce sırt sırta verdiği kardeşini başkasının eline bırakmadı. En sonunda da İskender ve Metin arsında da ölümüne bir kovalamaca başladı bence ve Sibel gerçekleri ortaya çıkaramazsa burada kimse sağ çıkamayabilir.

Arkadaşlar olaylar öyle bir düğüm ki nereden tutsam elimde kaldı. Esat bu işin oyun kurucusu. Hedefinde Bodrum’un hakimi İskender var. Onu ve oğlu için ölüm emri veriyor, Korkmaz’ın sayesinde İsko kurtulurken, Esat’ın adamları da başarısız olunca plan batıyor. Yunus’un işgüzarlığı kırk yıllık dostları karşı karşıya getiriyor. Yani anlayacağınız at izi it izine karıştı. Her yerden sesler geliyor ve şimdi tekrar soruyoruz :Bodrum’da bu çanlar kimin için çalıyor?

Bu arada henüz tek kelime etmeyeceğim ancak bu iki kadına dikkat edin demek istiyorum. İlgisiz anne, ilgili anne. Arkalarında tonla sır, öfke, evlat sevgisi. Tekrar ediyorum, Bodrum’un kadınları, erkeklerinden daha fena, benden söylemesi.

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s