YAZAR :Simay DEMİR
Efsaneler, destanlar, mitolojiler ve hatta hikayeler, şarkılar, türküler, masallar bile vazgeçmeyen, sevdası, aşkı için kendini feda eden aşıklarla doludur. Aşkı için dağları delen Ferhat, çöllere düşen Mecnun divane olan nice yiğidi, nice güzeli anlatır bu yazılar. Peki bunların ortak özelliği nedir hiç düşündünüz mü? sadece aşık olmaları mı, bir tek birini sevmeleri mi? Bence hayır; onlar sevdikleri için kavuşamayacaklarını bile bile vazgeçemedikleri için efsaneleşip dilden dile günümüze kadar geldiler. Gurur yapmayıp sonunda kadar direndikleri için bu gün “Aşık” deyince aklımıza ilk onlar geliyor. İşte bu yüzden bu bölüm tüm korkularını, duvarlarını, gururunu, yaşadıklarını bir kenara bırakıp “Seviyorum ulan seni” diyen Devin’i büyük bir tebessümle izledim, vazgeçmediği, direndiği ve tüm korkularına rağmen bir adım attığı için.
Devin içinde, dışına asla yansıtmadığı ama sadece o duyguya göre hareket ettiği bir korkusu var; terk edilmek. O, en sevdiği tarafından asla sevilmeyen, belki de en ihtiyacı olduğu anda babası tarafından terk edilen bir kadın. Bu yüzden kendine bir savunma mekanizması oluşturmuş durumda; karşımdaki beni terk etmeden ben onu terk edeyim. O bunu bilerek mi yapıyor yoksa içgüdüsel olarak mı böyle davranıyor henüz bilmiyorum ama bu korku onu sürekli bir ayağının kapıda olmasına neden oluyor. Düşünüyorum da Aslan’la tanıştıklarından beri ne zaman kavga etseler Devin aldı çantasını çıktı ilişkiden, terk etti Aslan’ı. Çünkü; sanki kendisi yapmasa karşısındaki yapacak diye gardı her zaman yukarda asla indirmiyor. Bunu aslında Aslan onu ilk terk ettiğinde de çok net gördük. Kendisi ayrılık konuşması yapmaya gelmişti fakat Aslan bitirelim dediğinde çılgına dönmüş sonrasında depresif bir hal almıştı. Terkedilmiş olması onda öyle bir travma yaratmış ki bu yaşanmasın diye her an terk etmeye hazır olsa da o aslında sevdiklerinden vazgeçmeyen bir kadın.
Devin Aslan’a giderek gururunu çiğnemiş olmuyor , aşkı için mücadele etmiş oluyor benim gözümde. Aslında burada Devin’in çok güzel bir özelliği de çıkıyor karşımıza; o sevdiklerinden vazgeçmiyor. Bırakmış gibi görünüyor, geri çekiliyor ama asla vazgeçmiyor. Hatırlarsınız Aslan’ın babasına karşı onu korumasıyla her şeyi unutup evlenme teklifi etmişti. Annesiyle her gün didişseler bile eli hep üstünde, Yağmur desen kendine zarar vermesin diye elinden geleni yapıyor ve en önemlisi o hala babasından bile vazgeçmemiş biri, var mı ötesi? Bu durumda neden Aslan’dan vazgeçmesini bekleyelim ki?
Size bir sır vereyim mi? Devin Aslan’dan da hiç vazgeçmedi, sadece Aslan onun için dirensin istedi. Eğer Devin gerçekten boşanmak isteseydi o evden çıktığı anda parmağındaki o yüzüğü çıkarır, arkadaşının tanıdığı avukata gider ve onu hayatından tamamen söküp atardı. Ama o ne yaptı? Aslan’dan gelecek ufacık bir şey bekledi, bir mesajı, bir arama, sevdiği adamın kendisinden vazgeçmediğini düşünmesi için tek bir ipucu aradı ama bulamadı. Üstüne Aslan’ın yurt dışına çıktığını öğrendi. Devin’in penceresinden durum gayet net :Aslan hayatına devam ederken o hasta yattı, işine gidemez hale geldi . Zaten Aslan’ın affedecekti ama ondan cesaret alıcı en ufak bir şey göremediği için bu kadar bekledi hepsi bu. Çünkü Devin Aslan’a çok fazla bağlanmış durumda ve sanırım bu ilişkinin en çok bağlananı şu an için Devin. Peki Aslan o vaz mi geçti Devin’den? Hayır, Aslan sadece durup Devin ne yapacak onun için onu görmek istedi, tam da Aslan’dan beklenen bir hareket bana göre.
Aslan bu ilişkide hep terk edilen, bırakılan ve mücadele etmek zorunda olan kişi oldu bu zamana kadar. Annesi gibi takıntılı bir kadınla uğraştı, Devin’in duvarlarıyla çarpıştı, bir ayağı her an kapı eşiğinde olan bir kadına aşkını kanıtlamaya çalıştı ve o tüm bunları yaparken sevdiği kadın ilk tökezlemede bırakıp gitti. Aslan da aynı Devin gibi kendisi için mücadele eden, ondan vazgeçmeyen bir Devin görmek istiyor. Gitmeden, çarpışarak ama her defasında yan yana kalmayı başardığı karısının da aynı şekilde yanında kalmasını istiyor. Ancak Devin yine gidince Aslan da aynı şekilde, belki de sevdiği kadar sevilmediğini düşündü, belki de bu hususta kırıldı diye düşünüyorum.
Aslan’ın sofrada yaptığı ağır, Devin’in gitmesi de Aslan için ağır bir durum, bu yüzden bir sinirle alyansını çıkarmış olsa da Devin’i bir kez bile aramamış, hayatına son sürat devam etse de bence o da Devin’den vazgeçmedi. Bunu annesine “yaptığını biliyorum, biz hallederiz” dediğinde de, yurt dışına sadece iş için gidip kuzu kuzu döndüğünde, barda gördüğü eski sevgilisine pas veremeyip, o kadın eve geldiğinde “Ben evliyim ve karıma aşığım” dediği anda da gördük, Devin’e “Sen nasıl istersen ben varım” dediği anda aslında durum anlaşıldı. Aslan’ın kararı Devin’e bırakıp bu sefer peşinden gitmemesinin de çok önemli bir sebebi vardı; Devin’in de bu ilişki için bir şey yapmasını istedi. Zira Devin sürekli kaçıp giden tarafta ve Aslan nasıl her şeye rağmen gitmeyip kalıyorsa Devin de öyle kalsın istedi, işte sırf bu yüzden deli gibi acı çekse de Devin’e doğru bir adım atmadı.
Daha önce de değinmiştik Aslan’ın o kahvaltı sofrasında Devin’e kızmasının, ailesinden özür diletmek istemesinin sebebi asla annesi değildi ki bunu kendi de dile getirdi zaten. Aslan’ın Devin’e kızmasının bu kadar öfkelenmesinin asıl sebebi kendi zaafları ve zayıflıklarıyla yüzleşmek zorunda bırakılmasındandı. O bir alfa ve karşısındaki bu hayatta en değer verdiği kişi bile olsa zayıflıklarını görsün istemiyor. Bu yüzden Devin’in yaptığının hatalı olduğunu savunuyor. Halbuki Devin orada pat diye söyleyelim demedi ama Aslan bunu anlamak istemedi ve bunun yanlış olduğunu babaannesini tetikleyerek dile getirdi. Evet bunu kendi de yanlış bir yolla babaannesini zorlayarak yaptı ama fark ettiyseniz yine Devin’e danışarak babaannesini sakinleştirdi. Çünkü o da farkında Devin iyi bir psikolog. Aslan onun bu yanının ilişkilerini değil kendisini çözdüğünü farkında olduğu için bu denli öfke patlamaları yaşıyor ancak bir konuda büyük bir yanılgı içerisinde diye düşünüyorum. Devin sevdiği adama psikologluk yapmıyor, onun yaralarını görüyor ve kayıtsız kalmıyor, hepsi bu.
Aslan’ın yaptığı hareket sonrası Devin aslında dönmese, kimse ona sen neden gelmedin demezdi. Ancak o geldi. Devin, Aslan’ın her şeyini kabul etmiş vaziyette ve tek istediği sevdiği adamın da kendisine açık, dürüst olması. Devin en sevdiklerinden değer görmemiş bir kadın. Baktığında annesi deliliğe vurmuş, sürekli kızını suçluyor. Kız kardeşi düzelmek istese de hala tüm yükü ablasının omuzlarında. Devin tüm bunları Aslan’a çekinmeden gösteriyor. Sevdiği adam her şeyiyle görsün istiyor ki bu güçtür. Ancak Aslan’a öyle bir güç anlayışı empoze edilmiş ki bunları zayıflık olarak gördüğünü düşünüyorum. Yine de Devin yaptığı her şeyin sebebini tek cümleyle anlattı : Seviyorum ulan seni! Bu kadar basit, bu kadar net. Aslan belki dile getirmedi ama sadece bunu duymak istedi, karısının onu sevdiğini, ondan duymasına ihtiyacı vardı. Tıpkı ailesinin de diğer konularda ihtiyacı olduğu gibi.
Evet şu an için inkar etseler de tüm ailenin Devin’e ihtiyacı var ama en çokta Cihan’ın. Cihan ilk başta annesi istediği için Devin’in yanına gitse de şu an ona bir kurtarıcı gözüyle bakıyor. Bunun aşk olduğunu düşünmüyorum açıkçası. O Devin’i battığı bataklıktan çıkaracak bir dal, fırtınalı denizlerden koruyacak bir liman gibi görmeye başladı. Devin Cihan’ı dinledikçe Cihan kendi de fark etti ilk başta düşünceleriyle yüzleşti, kendini hiç olmadığı kadar kötü hissetti ama bir noktadan sonra fark etmeye başladı ki iyileşmeye de başlıyor aynı zamanda, bu yüzden Devin’in seansları bitireceğinden bu kadar korkuyor. Cihan iyileşmek istiyor ve bunun tek yolu Devin’den geçiyor şu an için.
Cihan Soykan ailesinin karanlık geçmişinin kara kutusu, neler biliyor, neden böyle şu an için bilmiyorum ama ben bunun en büyük sorumlusu olarak Hülya’yı görüyorum. Cihan sırf uyuduğu için babasının ölümüne engel olamadı. O övünülen güç Yusuf Soykan’ı ölüme iterken, Cihan’ın da kaybolmasına sebep oldu. Belki Cihan acısıyla yüzleşip, ölmek isteyen birini ne olursa olsun durduramayacağını anlasa iyileşir ancak Hülya varken bu çok zor. Zira intihar eden bir adamın yükünü, acısını tek bir evladına yüklemiş, hıncını ondan alıyor. Bu sebeple de Cihan kaybolmuş, mesele bu kadar basit. Aslında Hülya bir tek Cihan’ın değil o ailedeki her bir bireyin böyle olmasının en büyük sebebi. Hülya çocuklarına öyle yükler yüklemiş ki ağırlığı altında hepsi tek tek eziliyor ve o bunun farkında bile değil, şu anki tek derdi Devin.
Hülya sizce Devin’i neden istemiyor? Sadece oğlunu çok sevdiği için mi, onu ailesine layık görmediği için mi? Hayır o Devin’i istemiyor çünkü ona çocuklarına yaptığını yapamadığı, sindiremediği, korkuyla yönetemediği için istemiyor. Hülya Devin üstünde bildiği bütün yöntemleri denedi; parayla satın almaya çalıştı olmadı, soyadından vurmaya çalıştı Devin reddetti, manipüle etmeye çalıştı ama hiçbiri Devin üstünde işe yaramadı bu yüzden şimdi onu kız kardeşiyle vurmaya çalışıyor. Ve Hülya tüm bunları sadece elindeki gücü kaybetmemek için yapıyor. Çünkü o da farkında elindeki gücü kaybederse ailesini de kaybedecek. Onları elinde bulundurduğu bu güçle kontrolünün altında tutuyor ve bunu devam ettirmek için her şeyi yapabilecek durumda. Sırf bu yüzden tüm çocuklarını mahvetmiş durumda. Leyla acı dolu bir yaşam sürüyor, sevdiği insanı kaybetmiş, bu hayattaki tek vasfı ve yaşama sebebi anne olması, Cihan zaten bitik durumda Ceylan desek annesinin kısıtlamaları, aşağılamaları ve onda oluşturduğu sevgi eksikliği nedeniyle çok büyük bir belanın tam ortasına düşmek üzere.
Hülya güç kaybı korkusuyla öyle adımlar attı ki ailesinin başına büyük bir belayı çekmek üzere ve farkında bile değil. Yağmur’u koz olarak kullanırken, kızın başındaki belayı def etmek isteseydi her şey çok farklı olurdu Üstelik Aslan ve Devin’i ayıracağım diye bir kadının sokak ortasında şiddete maruz kalmasına, ölesiye dövülmesine sebep oldu. O ikisini ayırmak yerine Aslan’ı gerçekten uyarmak için bir adım atmış olsaydı belki de bu gün bir kadın psikopatın şiddetine maruz kalmayacak, korunacaktı, Soykanlar Kuruzadelere savaş ilan etmeyecekti. Eee ne demişler rüzgar eken fırtına biçer Hülya hanım.
Hülya bence tüm çocuklarının sonunu elleriyle hazırlıyor. Bunun en somut örneği de bence Leyla olacak. Leyla çok hasta ve hayatındaki her şey eksik, her şey yarım. Sevdiği insanı kaybetmiş, zorla evlendirilmiş, hor görüldüğü bir hayata zorlanmış ve tüm bunların sebebi o nefret ettiği Soykan soyadı ve annesinin o isimle elde ettiği güç. Hülya sırf yapabiliyor diye birine, kendi öz kızına zulmediyor. Bence bir insana yapılacak en büyük kötülük bu ki bunu Leyla’ya öz annesi yapıyor. Leyla neden Devin’i bu kadar sevdi sandınız? Leyla sadece annesinin gücünün karşısında dik duran birine olan özlemiyle sarıldı Devin’e ve onunla kurduğu bağ şu anda Leyla’ya iyi geliyor. Leyla Devin ve Aslan’da kendi kaybettiği hayatı gördü. Bu yüzden onlar kaybetmesin diye uğraşıyor. Hastalığıyla birlikte de bence artık bambaşka bir Leyla izleyeceğiz diye düşünüyorum.
Hülya herkesin, o çok güvendiği ailesinin hayatını paramparça etmiş. Bunun altında ne gibi sebepler var bilemem ancak tüm çocuklarının adım adım felakete yürüdüğünü görüyorum. Az önce dedim ya rüzgar eken, fırtına biçer diye. Hülya en büyük sınavı buradan verecek. O değil mi sırf diş geçirmedi diye Devin’in ailesine saldıran, bakalım hayat onu tam olarak nasıl sınayacak?
Hayat herkes, hepimiz için çok zor ama asıl önemli olan bu zorlukları nasıl aştığımız bana göre. Mücadele ederek ve yanımızdakinin elini sımsıkı tutarak tüm zorlukların üstünden gelinebileceğine inanıyorum ben. Yeter ki vazgeçmeyelim.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın.