YAZAR : Şeyma BULUT
Aile’de tüm taşların yerinden oynadığı, iyiye kötünün, doğruyla yanlışın birbirine girdiği bir döneme girdik. Bu hayatta herkesin kendince değer yargıları, yaşamak için motivasyon kaynakları vardır÷, değer yargıları vardır. Peki bunlar değişir mi? Bence değişmez, belki Devin’e de sorsam değişmezdi ama hayat insana olmaz dediklerini yaptırmasıyla ünlü bir öğretmendir. Herkese olduğu gibi Devin’e de hiç tahmin etmediği bir sürpriz hazırladı. Bu öyle bir süpriz ki artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.
Devin, bu hafta hayatının en büyük sınavlarını verdi. Önce kardeşiyle, onun canıyla sınandı. Beş dakika önce kendisinden habersiz eskortluk yaparak para kazandığını öğrendiği Yağmur’u dakikalar içinde paramparça bir halde buldu. Bu olay olmasaydı, Devin’in ben hafif bir tepki vereceğini düşünmüyorum. Tersine yine Yağmur’a fazla yüklenecek, belki de iki kardeş arasındaki uçurum daha da açılacaktı. Ancak Serhat’ın Yağmur’u dövmesi işledi çok değiştirdi. Nedenine gelecek olursak; Devin, kardeşinin kendisinin olmadığı yıllarda tek başına nelerle, kimlerle uğraştığını gördü. Devin belki Yağmur’a kızmış olabilir ama en çok kendisine kızdı. Bir psikolog olarak kız kardeşinin durumunu biliyor ancak ondaki sevgi açlığını göremedi. Hatırlıyor musunuz annesine “Birilerine yardım etmenin ne kadar güzel hissettirdiğini biliyor musun?” demişti. Şimdi göz bebeğine, canı kadar sevdiği insana yardım edememiş, onun bir katilden kaçarken bile yanında olamamış olmanın ağırlığını yaşıyor. Bunun Devin için kabullenmesi çok zor ve ağır bir durum olduğunu düşünüyorum. Ailesini seyrederken, başka ailelere yardım etmek için uzattığı elinin kardeşine uzatamaması Devin için çok ağır oldu ve bu yüzden Yağmur yanılıyor. Devin onun gözlerine kardeşinin eskort olmasından utandığı ya da kocasına, ailesine rezil olduğu için değil, yardım edemediği için bakamıyor.
Yağmur ve Devin birbirinden çok farklı iki insan. Devin, ailesinin sıkıntılarını izleyerek, kendini koruma altına alarak korumuş. Fazla sevgiyi belki de delilik olarak gördü, bilemiyorum ama bir şekilde korumayı başarmış. Yağmur’sa babasının ardından içindeki sevgi boşluğunu doldurmamış bir kız çocuğu olarak çıktı karşıma. Onu ilk tanıdığımdan beri hep bir sevginin peşinde koşuyor, hep sevilmek, umursanmak istiyordu. Hatta hatırlayın bakın, Devin’e İzmir’de “Bana bir şey olursa gelir misin diye denedim!” demişti. Hep sevginin, önemsenmenin peşine düşmüş, savruluyor. Hatta Ekrem’e de böyle aşık olmadı mı? Onun sadece kendisi için yanında olduğunu gördüğünde bağlandı, sevdi. Yağmur’un içinde büyük bir boşluk var ve bu olaylar sonunda Devin de gördü artık diye düşünüyorum. Yağmur gözüme bak derken, ablası kardeşinin başına gelenlere engel olamamanın cezasını kendine kesmekle meşguldü aslında çünkü Devin’in toplumun saçma sapan değer yargılarına sahip olduğunu hiç sanmıyorum. Aksine onlarla mücadele ediyor. Ancak herkese yardım ederken, en kıymetlisine yardım eli uzatamaması onu mahvetti diye düşünüyorum. Zaten Yağmur’a bir kez bile hesap sormaması da beni haklı çıkarıyor. Devin, kardeşini hiç tanıyamamış. Sebebi de belki aşırı korumacı davranarak Yağmur’u kendisinden uzak tuttu bilemiyorum ancak abla kardeş artık yalnız olmadıklarını, onlara sahip çıkan birinin olduğunu anladılar diye düşünüyorum. Zira Yağmur en çaresiz anında yanında ilk sorgusuz, yargısız eniştesini buldu, bundan daha güzel ne olabilir?
Yağmur, ablasının yanından kaçıp, bir kere olsun babasına sığınmak istedi ancak o kapı yine yüzüne kapandı. Babası, inatla Yağmur’u kabul etmiyor. Kızının yaşadığı her şeyi bilmesine rağmen, ona sahip çıkmak yerine sadece Devin öğrenmesin diye ayak izlerini gizlemiş. Bu babalık değil, bu baştan savma arkadaşlar, kimse kusura bakmasın. Babasının 20 yılda yapmadığı babalığı, aylar içerisinde Aslan yaptı. Yağmur’a her şeyini bilerek, onu yargılamadan, sadece abisi gibi ona sahip çıktı. Bence Yağmur bir enişte değil bir baba, ağabey kazandı. Devin her ne kadar spesifik bir çok farklılığı olsa da kardeşinin arkasında dağ gibi duran kocasını gördüğünde bir şey demese de ben onun iç sesini duydum : Doğru adamı buldum.
Aslan, Devin için doğru insan, doğru eş. Devin’in sadece iyi günde değil, kötü günde de yanında dimdik duran bir kocası var. Bunlara rağmen bir çok farklılığa sahipler, özellikle de dünyayı yorumlama konusunda taban tabana zıt olduklarına inanıyorum. Bunun ilk işaretini de Yağmur’a saldıranların videolarını izlerken gördüm. Aslan, mazluma saldıran birine verilecek ceza ile ilgili bildiği, öğrendiği şeye inanıyor. Adalet ve yargı sistemine de güvenmediği için Serhat’ı kendi bildiği şekilde cezalandırmak istedi. Onun dünyasına göre bu suçun cezası da belli ancak Devin böyle düşünmüyor. Aslan’ın dünyasını reddederek Serhat’ın adalete teslim edilmesini istedi. Aslında benim ilk aşamada yapacağım şey bu olurdu. Kimse, kimsenin yaşam süresine karar veremez ancak burada çok büyük bir sıkıntı var. Devin de belki de ben de Aslan’ın ait olduğu dünyayı tanımıyoruz. Yani orada kurallar nasıl işler bilmiyoruz ama o biliyordu. Annesinin ya da İlyas Koruzade’nin bir şey yapacağını bildiği için geri çekildi ve Devin’in de anlamasını sağladı.
Aslan en başında Serhat’ı ne Devin’in istediği gibi adalete teslim edecekti ne de annesinin istediği gibi serbest bırakacaktı. Onlarla konuşurken de aslında kafasında ikisini de dinlemek yoktu. Yine de ikisini karşı karşıya getirerek durumu konuşmalarını sağladı. Hülya ailesini düşünse de aslında güçlerini düşünüyordu, Devin de pembe bir romantizmle kimsenin müdahale edemeyeceği şekilde Serhat’ın cezasını çekeceğini sandı. Aslan ikisine de yanıldıklarını ispat etmek için kolları sıvadı ve Serhat’ın ensesine bindi.
Aslan, Serhat’la buluştuğunda ona bahsettiği şeyler aslında vakit kazanmak için anlattıkları durumlar değildi. Devin’le arasındaki farkı sivrisinek metaforuyla anlatırken, doğruları anlatıyordu. Devin şu anda yaşadığı hayatın güvenini kocasının yöntemlerine borçlu. Ayrıca eğer bir sivrisineği evinden çıkaramazsan ya kanını emer, ya eve daha çok sinek getirir ya da hastalık getirir. Bir şekilde o sorunun çözülmesi lazım. Aslan için kökten çözüm sineği öldürmek, Devin’se onu kovalamaktan yana. Yalnız dışarı çıkan sinek eve tekrar girebilir ki öyle de oldu. Bu yüzden hem Devin’e sorunların çözülmesi hususunda bir ders vermek için hem de annesine senin sözün kanun değil demek için Serhat’ı polise verdi. Ancak orada söylediği söz enteresandı: Sen benimsin, er ya da geç! diyerek aslında Serhat’ın ölüm fermanını imzaladı, sadece bunu zamana yayacağını gösterdi, o kadar diye düşünüyorum.
Aslan’ın bu davranış şekli bana baya garip geldi aslında. Bugüne kadar hep dengeleri gözeten adam bir anda tüm dengeleri bozan adama dönüştü. Aslan’ın korumacı yapısını, olaylara bakış açısını hep biliyoduk da bu kadar ağır bir tavır alacağına da hiç ummazdım. Babasının düzenini de değiştirmeye dünden razı olduğu için Devin’in yöntemini kullanmak isteyeceğini düşünmüştüm. Ancak öyle olmadı. Aslan babasından öğrendiği mazluma sahip çıkma mirasını, olduğu gibi devam ettirmek istiyor. Buradan da Aslan’ın babasının mirasını yok etmek değil, daha iyi bir konuma getirmek istediğini anlayınca neden anasının oğlu olmadığını da anladım. Hülya’nın güç takıntısı babası dahil, kimsede yokmuş. Bu sadece ona ait bir durum diye düşünüyorum ki Aslan’ın annesine koyduğu tavır da bunu gösteriyor.
Hülya Soykan tüm gücüyle Serhat’ı oğullarından uzak tutmaya çalıştı. Hatta savunma olarak da “Bir eskort yüzünden savaş mı çıksın! Ben o ahlaksızı masama almam!” sözlerini savuruyordu. Aslan orada çok doğru bir yere parmak bastı. Tüm gelirlerini yasa dışı işlerle, kaçakçılıkla kazanan bir aile sırf gücü var diye ahlaklı olurken, bir kadın güçsüz diye ölüme terk edilsin noktasında oldu. Aslan da” Ben sizden utanmadım, ondan hiç utanmam! ” derken Devin’in de artık ailesi olduğunu çok güzel ifade etti. Yusuf Soykan’ı tanımasam da çocuklarına mazlumu, yardıma ihtiyacı olanın yanında olmayı ve her şeye rağmen TÜM AİLESİNE sahip çıkmayı öğretmiş diye düşünüyorum.
Hülya gün geçtikçe yalnızlaştı. Tüm ailesini kaybediyor ve bunun farkında bile değil. Ondan ilk kopan evladı da Leyla oldu. Leyla, ölümcül bir hastalıkla mücadele ediyor ve mutlu bir an yaşamak isteyince yanında sadece kardeşlerini istedi. Hatta kardeşler birbirlerine öyle bağlılar ki Aslan ve Cihan aralarındaki her şeyi yok sayarak kız kardeşlerine mutlu bir an hediye etti. Bazı anları parayla, pulla yaşayamazsın. İnsanların sevgilerini mesela, onlara da kalpten gelmiyorsa sahip olamazsın. Ben her şeye, tüm yaşananlara rağmen Soykan kardeşlerin birbirlerini çok sevdiğini düşünüyorum. Hatta Cihan’ın her şart ve koşulda kendini yakmak pahasına da olsa ailesini düşündüğüne inanıyorum.
Bunun en bariz ispatı da Hülya ile arasında geçen konuşmalarda yatıyor. Cihan, en başından beri Yağmur meselesinde Aslan ve Devin’in yanında, zerre sapmadı. Halbuki annesine olan düşkünlüğünü düşünecek olursak, direkt satmasını bile bekledim ancak yapmadı. Hem video meselesinde hem de daha sonra Serhat meselesinde gram sapmadı, dahası Aslan’la ittifak yaptı.
Aslan ve Cihan belki yıllar sonra biraraya geldiler. Yan yana yürümeye karar verdiler. Ben Cihan’ın bu değişiminde Devin’in büyük katkısı olduğuna inanıyorum. Devin onun yaralarını iyileştirdikçe, o da doğru ve yanlış arasındaki tercihleri daha doğru yapmaya başladı. Cihan’ın değişimi nasıl fr devam eder bilmiyorum ancak kapıya dayanan savaşta, Aslan’ın dimdik duran abisine herkesten çok ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Peki Cihan dışında değişen bir kişi daha yok mu? Elbette var : Devin Akın!
Devin, Yağmur’un saldırıya uğramasının ardından Aslan’ı olması gerektiği gibi davransın diye sürekli dengede tutmaya çalıştı. Hatta sözünü dinleyince mutlu oldu, sevdiği adama daha sıkı sarıldı. Aslan onu çiğnemedi ancak pencere ilk açıldığında içeriye sineğin geri gireceğini düşündüğünü de belli etmekten geri durmadı. Evet karısını üzmedi ancak nedense annesinden dolayı herhalde, Devin’in kendi istediği noktaya geleceğini düşünüyordu. Buradan bir manipülasyon anlamı yok. Aslan, Devin’i çok seviyor, ona aşık, onun ruhunun aydınlık tarafına vurgun ancak onun dünyası karanlığa, orada çevrilen oyunlara alışkın. Bu yüzden her şeyi istediği gibi yaptı ve birilerini Serhat için düğmeye basmasını izledi. Ve günün sonunda Hülya ve İbrahim Soykan işbirliği ile Serhat o delikten çıkarıldı. Devin de dahil olduğu dünyanın kurallarıyla tanışmak zorunda kaldı.
Aslan, Devin’e yeniden o soruyu sordu : Serhat gibi adamlar, yaşamayı hak ediyor mu diye. Aslında sivrisinek metaforu da bunu anlattı tüm bölüm boyunca. Sivrisinekten ancak onu öldürerek kurtulursun. Devin de o sineği öldürerek aslında cevabını verdi ve Aslan Serhat için düğmeye bastı. Bu dünyada en çok ailenin kutsallığına inanan Aslan Soykan, ailesinden birine zarar veren Serhat Koruzade’nin ölüm emrini verdi ve büyük bir savaşı da başlatmış oldu.
Suç ortada, cezası kesildi. Peki şimdi ne olacak? Büyük bir güç savaşının tam ortasında kalan Devin kendi benliğini koruyabilecek mi? Zamanla göreceğiz.
Yazımı bitirmeden önce bahsetmek istediğim bir durum var. Aile dizisinde kadın demeden her kadının hikayesine ayrı bir şekilde girilmesine bayıldığım söylemek istiyorum. Önce soyadı meselesiyle başlayıp, bu hafta toplumsal ahlakın kadına atfedilmiş bir kalıp olmaması gerektiğinin üstünde çok güzel duruldu diye düşünüyorum. Dizide her kadının ayrı bir hikayesi var. Hepsi de kendi hikayelerini kendileri yazıyor. Bu sebeple bir kadın olarak, kadınların hikayelerini erkeklere bağlanayan kalemlere teşekkürü bir borç bilirim, iyi ki varsınız.
Bu haftalık da bizden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.