YAZAR : Simay DEMİR
Bir yerde okumuştum, “Yapılan her şeyin bir bedeli vardır, iyiliğin de kötülüğün de” denmişti. Gerçekten öyle mi yoksa sıradan edebi bir söz mü henüz tecrübe edemedim ama genelde bedel ödemek kötü olarak algılansa da ben bedel ödemenin her zaman kötü bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bazen ödediğimiz bir bedel hayatımızdaki en değerli şey olabiliyor. Misal çok istediğimiz mesleği yapabilmek için çok çalışarak bedel ödüyoruz ve sonucunda hayalimizdeki mesleğe kavuşmuş oluyoruz, yahut çekilen tüm acılar sonunda mutluluğa erişilecekse değmez mi çekilen acıya, ödenen bedele? Aslan babasının mektubunu okumamanın bedelini ellerini kirleterek öderken Devin, Soykan olmanın bedelini çok ağır ödemek zorunda kaldı.
Devin ve Aslan ikisi için de çok zor olan bir süreçten geçiyorlar. Aslan hem psikolojik hem de ruhsal olarak çevresindekiler tarafından baskı altına alınırken, Devin olaylara kendini tamamen kapatmış durumda.Hatırlarsınız Devin Aslan’la ilk tanıştığında “ Ailemi belgesel izler gibi izledim” demişti. Bu sayede hem akıl sağlığını korumuş hem de olayların onu etkilemesine izin vermemişti. Sizce şu anda da aynı tepkileri vermiyor mu? Zira benim şu ana kadar tanıdığım Devin bu kadar tepkisiz değildi. Benim asıl merak ettiğimde bu aslında. Avukat ölmüş, İlyas Kuruzade çiftliğe kadar gelmiş, Aslan ve aile üyeleri diken üstündeyken Devin nasıl oluyor da bu olaylara karşı bu kadar tepkisiz kalabiliyor? O, daha sadece birkaç gün önce rüyasına girecek kadar bu olaylardan çekiniyorken şimdi babasını tehdit etmekten zevk alması, Aslan her şeyi halleder demesi, bana yavaş yavaş güç zehrinin kontrolü altına girdiğini hissettirse de Yağmur’un korkularına dahi tepkisiz kalması, yine aynı şeyi yapıyor düşüncesi uyandırdı; Devin yine hayatına, yaşadıklarına uzaktan sanki belgesel izlermiş gibi bakıyor. Sanki bu yaşanılanları o değil de bir başkası yaşıyormuş da, o da sadece izliyormuş gibi davrandı.
Devin şu anda aksini düşünse de ben bunun bir “Soykan” olmayı kabulleniş olarak görmüyorum zaten öyle olsaydı “Aslan sence ben Soykan mı oldum?” demezdi. Aksine bence tam da şu an depresyonda , yoksa bu kadar çabuk bu durumları kabul edip uyum sağlaması çok garip değil mi? Şimdi Devin uzaktan izliyor gibi olsa da uyanması çok ağır oldu.Devin bir uykuda gibiydi şimdi o kadının ölüm videosuyla gerçekliğe yeniden gözlerini açtı. Devin her şeyi uzaktan izlemenin bedelini bir kadının ölümüne şahit olarak öderken, Aslan babasını yeterince tanımamasını sebebini bir insanın katili olarak ödedi.
Soykan ailesinin bana göre en büyük sorunu hepsinin bir arada olup aynı zamanda hepsinin yapayalnız olması. Ne Aslan’ın ne Leyla’nın ne de diğerlerini dertleşeceği, sırtını yaslayabileceği kimsesi yok. Hatta oğluna bıraktığı mektuba bakacak olursak Yusuf Soykan bile yapayalnızmış o evde. “Bana kalbim yokmuş gibi davranıldı, bende kalbim yokmuş gibi davrandım” bu söz bile aslında ne kadar yalnız olduğunu gösteriyor bana göre. Tıpkı onun gibi şimdi tüm çocukları yapayalnız ve sığınacak kimseleri yok. Sanırım şu an için ona en çok ihtiyacı olan kişi de Aslan. Zira Aslan hiç olmadığı kadar karanlığa gömülmüş durumda.
Aslan babasına dönüştüğünü düşündüğü, artık onun istediği gibi biri olduğunu kabullendiği an babasının mektubunu açıp okudu. Mektup onun düşündüğünün aksine “Temiz” kalmasını istemiş ve Aslan bu zamana kadar o mektubu açmamanın bedelini “Kirlenerek” ödemişti. Aslan Ati’yi elleriyle öldürerek kafesinden çıkmış o kafesin içinde tüm temiz duygularını bırakmıştı. Yalnız burada şunu da söylemek istiyorum Aslan asla güç, para yahut üstünlük için değil ailesi için kirlenmiş oldu. O öfkesini her ne kadar kontrol altına almaya çalışsa da onu yine en hassas noktasından vurdular: ailesinden. Onu tanıdığımız andan itibaren öfkelendiği anlar hep ailesine, sevdiklerine zarar geldiği anlardı. Şimdi kardeşine böyle bir tuzakla yakınlaşması, üstelik bunun sonucunda kardeşinin neredeyse ölecek olması Aslan’ın kontrolünü tamamen kaybetmesine neden oldu. Buradan anlaşılıyor ki o aslında tam da babasının oğlu. Babası belki temizlenmeyi, ailesini düştüğü o bataklıktan çıkarmayı başaramadı ama oğlu başarabilsin diye ona bir umut bıraktı. Bıraktığı mektup belki geç okunmuştu ama bence yine de en doğru zamanda açıldı. Çünkü Aslan şu an tam da yolunu kaybetmiş durumda ve ben inanıyorum ki babasının mektubu onun için yeni bir umut kapısı olacak. Umut demişken Leyla’yı es geçmek olmaz değil mi?
Ah Leyla ahhh, o susmanın itiraz edemememin bedelini on yedi yılını, sevdiği insanı kaybederek ödedi. Belki de yakalandığı hastalık ona yaşayacağı kısacık sürede mutlu olma ihtimallerinin hayalini kurdurttu. Bence bu bile hayatının kontrolünü eline alması için yeter de artar bile. Şimdi boşa gidecek bir dakikası olmadığını anladığı an bu yanlışı daha fazla sürdürmesinin bir anlamı olmadığını da gördü. Çünkü o ne yaparsa yapsın ona dayatılan hayat onu asla mutlu etmeyecekti. Bu zulmü kendi yaşamışken başkalarının onu zerre düşünmediğini görmüşken niye daha fazla fedakarlık yapsın ki. O yeterince bedel ödedi ve umarım bundan sonra çok çok mutlu olur.
Leyla gibi çok mutlu olmasını istediğim bir kişi daha var: Cihan Soykan. Cihan bence bu hikâyede en çok bedel ödeyen kişi. Tek dert ortağı olan babasını, onun ölümüyle ailesini, yaşama hevesini kaybetti. Ne yaşama tutunmak için bir sebebi, ne bir ümidi, ne de derdini anlatacağı biri vardı hayatında. Öyle ki bir bebeği olacağını öğrendiğinde bile buna sevinemedi. Çünkü kendi yaşamak istemezken bu hayata niye yeni birini ortak etsin ki. Yine de bu çocuk onun için yepyeni bir umut, yepyeni bir yaşama tutunma dalı. Bu yüzden onun her ne olursa olsun bu hayata gelmesini istedi. Cihan belki de ilk kez bu hayatta bir yer edinmek, bir hatıra bırakmak istedi.
Cihan bir karar verdi vermesine de asıl bomba Hülya öğrendiğinde patlayacak diye düşünüyorum. Hülya Aysel’den bir Soykan doğmasına izin verir mi açıkçası hiç zannetmiyorum. Hülya Soykan o bu günlere gelmek için ne bedeller ödedi bilmiyorum ama tüm hıncını hırsını ailesinden alıyor. Öyle bir karanlığa gömülmüş ki herhangi bir ışığın kalbini aydınlığa çıkarması çok zor gibi görünüyor. Önce avukatı sonrada karısını hiç düşünmeden öldürttü dahası videosuna bakarken çok büyük zevk alıyormuş gibi görünüyordu ki bu tüylerimi diken diken etti. O mutlulukla büyüyen gözleri, Devin’e telefonu verirken kendinden emin halı ve Devin’e üstün gelmiş olmanın verdiği tatminle tamda kendini yansıtıyordu o anlarda.
Hülya İbrahim ile geçmişinde ne yaşadı bu deli gibi korktuğu sır ne ve İlyas bunu nerden biliyor? Aklımda yazıya dökmek istediğim o kadar çok soru var ki sanırım sadece yeni bölümleri izleyerek bu merakımı giderebileceğim.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere. Sevgiyle kalın.