Aşk Bir Devrimdir! (Aziz, 28.bölüm)

Yazar :Şeyma BULUT

Bu sezon benim için iyi ki var dediğim bir dizi oldu. Aslında ilk başlarda çok da fazla alıcısı değildim zira dizinin asıl senaristi olan kişinin böylesine bir hikayeyi yazabileceğine inanmıyordum. Nitekim öyle de oldu. Dizinin bir süre sonra altı oyulmaya başlandı. Özellikle de Aziz dizisi için seyircinin çok da onaylamayacağı bir hikayeye giriş yapıldı ve maalesef onun sancıları sezon finaline kadar devam etti. Bu hafta biz koca bir sezonu analiz ederken neden Aziz dizisi bu kadar özel bir yere sahip oldu onu da anlatmaya çalışacağım çünkü devrimin en güzel hali olan aşkla, vatana sevdalı bir grup kahramanın güzel hikayesiydi Aziz… Daha ne olsun?

Aziz Payidar, onunla ilk tanıştığımda dediğim bir tek söz vardı : Bu avare mi Hatay’ı kurtaracak? Aziz o kadar basit, gerçek hayatla alakası olmayan bir karakter görüntüsü çiziyordu. Aslında sırf bu yüzden ben çok da yükselmedim ama daha ilk bölümde iki olay Aziz’in gösterdiği gibi bir karakter olmadığının ipucunu vermişti. Birincisi restoranda Andre ile olan çatışması, diğeri de Efnan’ın çaresiz çığlıklarına sessiz kalmamasıydı. Aziz yetişkin yaşlarına kadar çok zor bir hayat yaşamadığı veya hiç bir şeyin mücadelesini vermediği için gayet rahat bir adamken bir gecede değişti. Aziz sürgünden döndüğünde uğradığı ihanet ve babasının ölümü yüzünden içi büyük bir öfkeyle doluydu. Nişanlısının ihaneti, amcasının ve kardeşinin ihaneti derken Aziz sadece intikam almak istedi. Aziz’in hayatı da mücadelesi ve inançları da bir tek günde değişti: Uçurumdan şelaleye düştüğü tek günde gördüğü bir çift göz hayatını hiç tahmin etmediği şekilde değiştirdi.

Efnan, Aziz’in hayatına girdiğinde Aziz için sıradan bir köylü kızıydı. Aziz’in acıdığı, yardım ettiği bu kızın birden Aziz’in tüm hayatı olacağına emin olun Aziz bile ihtimal vermezdi çünkü kendisini sevgiye de layık görmüyordu. Daha doğrusu Efnan’ın da onu diğerleri gibi dış görünüşü, ailesinin adı için sevdiğine emindi bu yüzden Efnan’ı da diğerleri gibi gördü. Ancak Aziz’in anlamadığı Efnan aslında Aziz Payidar’ı hiç sevmedi. Aziz farkına bile varmadan Efnan onun içindeki güzel adamı kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Şimdi abartma dediğinizi duyar gibiyim ama biraz düşünürseniz siz fe benim gibi düşünürsünüz. Aziz ilk geldiğinde amcasının ihaneti yüzünden Fransızlara karşı öfkelendiğinirken dahi içinde bağımsızlık aşkı değil İntikam ateşi yanıyordu. Aziz’in gerçek durumu görmesi bir çığlıkla gerçek oldu : Ben hürüm Aziz Bey! Hürüm! diyen küçük bir kızın sözleriyle kendine geldi ve o özgürlük aşkıyla yanan kıza öyle güzel bağlandı ki Aziz’in içindeki intikam ateşi birden milli mücadele yangınına döndü.

Aşk bir devrimdir, hem de en güzelidir. Değişim insanın kendi içinde başlar. Efnan’ın içinde yanan bağımsızlık ateşi Aziz’in ruhunu öyle güzel sardı ki o günden sonra Aziz aslında hep olmak istediği ancak çevresinden, ailesinden, köklerinden gelen güçle dönüşemediği adama dönüşürken yanında hep ona yardım eden, destek olan bir kadın vardı. Efnan, Aziz’in hayatını öyle bir şeye çevirdi ki Aziz bir halk kahramanına dönüşürken, Fransızların eline düşen ailesine de umut oldu. Aziz aşık olduğu şehir olan Hatay’ın sokaklarına aşık olduğu kadınla Atatürk fotoğraflarını asarken belki de hayatında ilk kez bir eşe, aileye sahip olduğunu hissetmişti yoksa eski Aziz bırak ailesine yardım etmeyi, onlar yanarken en önden izlerdi. Aziz’in bu öfkeli ve deli tarafını Efnan törpülese de ne yazık ki Aziz’in içindeki o öfke hala orada ve en çok da Efnan’ı korkutuyor ve sürekli onun kocasından sır saklamasına sebep oluyor.

Efnan, Aziz’in hayatına hep iyi şeylere sebep olsa da bazen sevdiğini korumaya çalışırken baltayı taşa vurabiliyor. Kenan meselesini Aziz’den saklayarak onun kardeş katili olmasının önüne geçmeye çalışırken neredeyse milli mücadeleye zarar verecekti. Efnan’a burada biraz içerlesem de aslında mesele Efnan’ın aileye bakış açısında yatıyor. Efnan kimsesiz bir kız, kardeşi, annesi yok. Baba desen iskele babası daha çok babalık yapmıştır. Bu sebeple Aziz’in aile meselesi söz konusu olduğunda hep hataya sürüklendi. Onun durumunu en iyi Nigar anlattı aslında : Efnan, herkesi kendisi gibi sanıyor. Kenan ona içindekileri anlatırken, aslında olmak istediği adamı anlatıyordu ve ne yazık ki her için artık çok geç diye düşünüyorum. Aziz her ne kadar Efnan’a kızsa da Kenan’ı da bir insanı nasıl avucunun içine alacağını da en iyi o biliyor, bu yüzden Efnan’a sandığı kadar da kızdığını düşünmüyorum.

Aziz neden kızmadı? İşte bunu görmek, düşünmek lazım bence. Kenan tam bir şeytan ve Aziz’in karşısına hep bir maskeyle çıktı. Zaten tüm maskelerini indirmesi bu yüzden kimse için bir şey ifade etmedi. Kenan, Aziz ve mücadele için birçok şeyi yapmaya başlasa da bu duruma kendisi riske girince başvurunca kimse için özellikle de Aziz için bir şey ifade etmedi. Belki ileride aynı masada otururlar diyeceğim ama Mustafa’nın diyeti ödenmeden Kenan gözüme gözükmesin ki Aziz de o düşüncede değil. Kenan, Aziz onu kardeşi gibi görsün diye ne kadar uğraşırsan uğraşsın, Aziz’in hala ve daima tek bir kardeşi var : Adem Payidar!

Aziz ve Adem’in ilişkisi bana bu dizide en çok keyif veren ilişkilerden biri oldu. Onlar kuzenden öte, kardeş gibi büyüdüler ancak Adem’in babasından dolayı içinde hep Aziz’e karşı kötü hisler birikse de içten içe hep Aziz’i sevdi, kolladı, kötülüğünü istemedi. O kendinden geçtiği dönemi saymazsak Adem defalarca Aziz ve mücadelesi için Galip’i bile karşısına aldı. Oradaki Dilruba faktörü önemli olsa da ben Adem’in zaten kardeşinin yanında olmak istediği için yaptığını düşündüm. Aksi halde Dilruba gittikten sonra Aziz’e yeniden düşman olur, Efnan için hayatını riske atmazdı ama bence Adem özellikle Galip için dönüşüm aracı oldu diye düşünüyorum.

Adem, babasını değiştirdi. Efnan nasıl ki önce Aziz’i sonra da etrafında olan kim varsa dönüştürdü, Adem de Galip’i dönüştürdü bence. Hatırlayın, Aziz ve Galip ilk Adem için yan yana geldiler. Galip Aziz, Adem hatta Efnan sayesinde içinr girdikleri Pierre bataklığının kendilerini nasıl yuttuğunu gördü. Peki size bir sır vereyim mi? Sizce Galip neden Efnan’dan özür diledi ya da Pierre’in nasıl düşük güvenilmez ve takıntılı biri olduğunu anladı? Size söyleyeyim, Efnan sayesinde gördü. Efnan Dilruba gibi bir kadın olsaydı Galip bunu çözemezdi ama Pierre’in Efnan takıntısı Galip’in Delege Pierre’in Payidar takıntısını h görmesini sağladı diye düşünüyorum. “Yeğenimi sana tercih etmem!” derken de aslında artık karşısındakinin amacını gördüğü çok net ortadaydı bence.

Delege Pierre kendi sonuna giden taşları elleriyle düzerken aslında onun sonunu basit bir köylü kızı dediği Efnan getirdi. Bunu bu kadar basite indirmek değil amacım ama Efnan sayesinde dengesini kaybeden Pierre aslında bugün mevcut düşmanlarının Aziz haricinde olanlarını hep aynı dönemde kazandı. Aziz’e yaptıklarını bile Efnan’ın gözünün içine bakarak anlatan, kocanın senden alacağım ve benim olacaksın bakışını atan Pierre son kurşununu da boşa atmış oldu. Evet, evet! Gizliden hep istediği bu zaten, ülkeyi köle yapıp Aziz’in e kıymetlisine sahip olmak ama düşmanları daha zeki olunca başaramadı. Önce Galip sonra da Kenan’ı kaybedince Pierre’in acı sonu bağıra, çağıra geldi diye düşünüyorum. Pierre Payidar Ailesini yok etmek içim uğraşırken, Fransızlar da bir grup delinin neler yaptığını ve yapabileceğini yeniden görmüş oldu.

Pierre korku ve panikle milli mücadele için en önemli insan olan Aziz’i yok etmek için uğraşırken ne Kenan’ın kendisini sattığını ne de Aziz’in böylesine derin bir planla kendisinin sonunu getireceğini tahmin edemedi. Aziz hapse girdiğinde tek korkusu karısının arkasından çok üzüleceğiydi. Aziz için ölmek ve ölmemek kendisi için bir şey değiştirmez ama Efnan’ın dayanamayacağını biliyor. Efnan, Aziz’in olmadığı bir dünyada nefes alamaz çünkü bu adam onun en büyük umudu. Aziz başka bir yerde hayatına devam ederken bile onun hayaline sığınan bir kadın için kocasının ölmesi umudunun ölmesi, yaşamın bitmesi demek. Efnan hep umutlu ama ilk kez kocasını kaybedeceğini düşündü. Efnan’ın gözlerindeki korku değil rengin soluşuydu. Tıpkı ölen bir insanın ışığının sönmesi gibiydi ve son bir mucizeye sarılarak Aziz’in kurtulmasını beklerken nereden bilirdi ki Bir zamanlar nefret ettiği bir adamın hem umudunu hem özgürlüğünü vereceğini…

Efnan’ın tüm umudunun boynuna yağlı urganı geçirseler de şehri için var gücüyle Türk bayrağı dokuyan kız korkuyla kocasının kurtulacağı an için dua ederken aslında Aziz’in ve türklerin inancının, hayallerinin Fransızları yeniden nasıl hezimete uğrattığı da izlemiş olduk. Hatay Cumhuriyeti herkese, her şeye rağmen kuruldu. İki aşığın önce birbirlerine sonra da bir şehre umut olduğu bir hikayede ilk etabı inananlar kazandı diyebilirim ama size bir sır vereyim mi? Bu zafer kolay kazanılmadı…

Hiç bir zafer yoktur ki uğrunda vatanseverler kendini feda etmesin. Aziz ve arkadaşları büyük zafer kazanırken geride Zehra, Feridun, Mustafa, Zülfikar ve nice şehitlerin mezarları kaldı. Atamızdan aldıkları güç, bağımsızlık aşkıyla çıktıkları yolda ne geri dönmeyi ne de sağ kalmayı düşünmediler. Aziz yol arkadaşlarını tek tek bu savaşa kurban verirken en son gökyüzüne bakarken o dostlarına selam veriyordu, onlara gülümsüyordu :Kazandık! diyordu…

Her mücadelenin bir ilham kaynağı vardır. Burada o ilham Hatice Ana’ydı. Öyle bir inandı ki Aziz’e, Efnan’a, onların kalplerine… İçindeki evlat acısı, vatan aşkına yenik düşüp, kaybettiği evlatlarının yerine onları koydu. Pierre’e söylediklerini hatırlatırken kalbinin attığı Zülfikar Atolye’de evlatlarıyla özgür ülkeye bakıyordu.

Bizler hep Aziz’in kayıplarını konuştuk ama Hatay’ın özgürlüğüne Hatice Ana dört evlat feda etti. Bir yanında deli oğlu, diğer yanında yiğit oğulları ama hepsi aynı yola gitti. Hatice Ana’ysa hep vatan sağolsun dedi, işte biz bu yüzden bitmeyeceğiz…

Efnan’ımız, canımız bu hikayenin ilhamı değil yanan ateşiydi. Türk televizyonlarında görünen en güçlü kadın karakterlerden olan Efnan Payidar iyi ki girdi hayatımıza. Simay Barlas ona harika bir şekilde ruh üflerken şunu net söyleyebilirim ki Efnan’ın olmadığı bir Aziz düşünemiyorum, iyi ki diyorum…

Aziz için sezon finali vakti arkadaşlar. İşte bir sezon böyle geçti, bit çift gözle başlayan bir aşk, gidenler ve kalanlarla muazzam Bir sezon geçirdik. 1938-39 yılları Hatay için kanlı geçse de, birbirine inanan, aşka mahkum iki kalbin başaramayacağı hiç bir şey yoktur çünkü aşk bir devrimdir…

Benden şimdilik bu kadar arkadaşlar. Bir sezon boyunca bizimle olan, yazılarımızda birlikte ses olduğumuz Aziz Canlarıma teşekkür ederim. Sürç-i Lisan ettiysek affola, yeni sezonda görüşmek üzere. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Oyun İçinde Oyun (Aziz, 27.bölüm)

YAZAR :Şeyma BULUT 

Her şeyini kaybeden insanlara dikkat edin, onlar artık ölümün kardeşidir. Bu hikayede iki kişi sahip olduğu her şeyi kaybetti : Bunlardan biri Pierre diğeri Kenan! Bundan sonra artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!

Bu hafta Aziz’e şok edici bir şekilde giriş yaptık. Pierre güya Efnan’ı kurtarmak için Kenan’ı vurdu. Ancak bana sorarsanız Pierre sadece kendisini kurtarmak için Kenan’ı oyun dışına itmek istedi. Hatta orada Efnan’ın da gerçekleri söyleyeceğini düşündü bence çünkü Efnan “Beni Kenan kaçırmadı!” dediğinde gözleri şaşkınlıkla büyüdü. Peki neden Pierre Kenan’dan bu kadar kurtulmak istiyor, hiç düşündünüz mü? Pierre topun ağzında ve milletler meclisinde Kenan gibi bir adamı istememesi gerektiğini anladı. Kenan, Pierre’in tüm kirli sırlarını biliyor ve ilk anlaşmazlıkta Pierre’i alaşağı eder. Pierre aslında hiç bir zaman seçim olsun da istemedi. Fransa’nın tüm hammadde ihtiyacını kaybetme ihtimalini neden göze alsın ki ama değil mi? Aslında oradaki planı çok netti : Kenan vurulunca Efnan da panikle gerçeği itiraf edecekti, Aziz amcası için diğer adaydan kurtulmuş olacaktı ve de Pierre Efnan’ın da oradan çıkmasına izin vermezdi. Ancak Efnan’ın birden yalan söylemesi işleri değiştirdi ancak bu oyun daha yeni başlıyor ve Efnan’ın söylediği bu yalan başına büyük işler açacak, hissediyorum.

Efnan ve Aziz’in kavuşması çok güzeldi ancak arkadaşlar Aziz bu defa o kadar da sakin kalmayabilir. Aziz zaten sabrının son sınırında şu anda! Bir yanda Feridun’u kaybetmenin acısı diğer yanda neredeyse karısı ölüyordu ve sonunda da Adem’i ölümden kurtarmak zoruna kaldı. Tüm bunlar düşünüldüğünde Efnan’ın yalanına bu defa sessiz kalmayabilir. Kaldı ki Kenan için sonun başlangıcı başlasa da Aziz Mustafa meselesini öğrenirse işte o zaman kardeş katili olabilir. Peki Aziz bunu nasıl mı öğrenir? Çok basit. Kenan’ın Efnan’ın kaçırılmasındaki payı ortaya çıktığında Aziz’in Pierre bağlantısını çözmesi uzun zaman almaz. Ehhh sonrası malum, köşeye sıkışan delegemiz vakit kazanmak için Mustafa’nın ölümü meselesini Aziz’in kucağına bırakır. Ayrıca ben zaten Pierre’in tüm amacının bu olduğunu düşünüyorum. Bir şekilde tüm Payidarlardan da kurtulacak çünkü Pierre artık çok iyi biliyor eğer o Payidar Ailesini yenemezse kendisinin sonu gelecek. Bunun olmaması için de şehrin dört bir yanına casusları yerleştirdi bir yanda Aziz’i Kenan hamlesiyle alaşağı etmeye çalışırken diğer yanda da Galip’i Adem’le vuracak hamleyi yapmaya hazırlanıyor ve bu oyunun sonunda ya Pierre ya da Payidarlar kazanacak.

Oyun içinde bu kadar çok oyun kurulurken Efnan da kendince Aziz ve ailesine yardım etmeye çalışıyordu ancak sanırım bu defa istemeden de olsa Kenan’ın güçlenmesine sebep oldu. Efnan o kadar iyi bir insan ki Kenan’ın da kendisi gibi sevgisiz büyüdüğü için bunları yapıyor sandı ama olay maalesef Efnan’ın sandığı gibi değil. Kenan bu hikayedeki en sinsi insan ve ne yazık ki Efnan’ın sandığı kadar da sevgisizlikten bu yola girmedi. Kenan güç istiyor arkadaşlar, güç. Babasının onu ve annesini gücü sayesinde ezdiğini biliyor. Elena’yı uyarması samimiydi. Kendi annesine benzettiği birine aslında başına gelecekleri söylüyordu ki bu da Pierre’in artık Kenan’a asla güvenmediğinin ikinci kanıtıdır çünkü Kenan Elena oyunu bilmiyor. Size yazının başında dedim ya her şeylerini kaybeden insanlar çok tehlikelidir diye Kenan şu anda sadece Maksude’yi kaybetmekten korkuyor ve tüm sırlar ortaya döküldüğünde onu gerçekten seven tek insanı da kaybetmiş olacak ve işte o zaman herkes için en tehlikeli insana dönüşecek diye düşünüyorum.

Peki Efnan nasıl oldu da Kenan ve Galip’e bu kadar anlayışlı ve affedici oldu. İki durumu da tek cümleyle anlatayım : Efnan onlarla empati yaptı. İki durum da Efnan’ın yaşadıklarıyla benzer olduğu için ikisini de anladı diye düşünüyorum. Kenan’ı anlıyor çünkü Efnan da annesi dışında kimseden sevgi görmemiş bir insan bu nedenle de Kenan’ın da böyle olduğunu sanıyor. Efnan Kenan hususunda yanılsa da Galip hususunda doğru yolda. Adem ve babasının kendi yaşadıklarını yaşamasınlar diye Galip’i sürekli olarak motive etti. Efnan çok iyi olsa da Aziz’in psikolojik durumunu görmediği için bütün bu olayların ortaya çıkması durumunda kocasını tutamayacağını düşünüyorum.

Efnan bunca olayın içerisinde sadece Aziz’in iyi olmasını istiyor ve ne yapıyorsa Aziz’in iyiliği için yaptı. Kenan’ın sevgiye aç olduğunu, Aziz’in de gerçekleri öğrenirse onu affedemeyeceğini sanıyor ancak zaten ne olursa olsun Aziz Kenan’ı affedemez. Mustafa meselesi dışında da Kenan’ın boyundan büyük günahları, aldığı ahlar ve güce tapan bir kalbi var. Aziz özellikle karısının Kenan tarafından manipüle edildiğini öğrendiğinde işler iyice kontrolden çıkacak diye düşünüyorum. Aziz’in tek zayıf noktası, aciz olduğu konu Efnan ve nefesim dediği karısı Kenan tarafından manipüle edildi. Kenan’ın gerçek yüzü ortaya çıktığında Efnan bunları tek tek anlatma noktasına gelirse asıl o zaman Aziz kontrolünü kaybeder diye düşünüyorum.

Aslında Aziz daha şimdiden kontrolden çıktı ve işler olduğundan daha karmaşık hale geldi. Efnan’ın başına gelenleri araştırırken aslında karşısına çıkacak ismin Pierre olacağından çok emindi ama torbadan Kenan çıktı. Hem kardeş olduklarını hem de çevirdiği dümenleri öğrenen Aziz için artık yeni bir döneme girdiğimizi söyleyebilirim. Çünkü Aziz oturup düşündüğünde bu işleri Kenan’ın tek başına yapamayacağını biliyor bu sebeple de Pierre’in karşısına ikinci kez çıkacaktır.

Aziz ve Pierre ilişkisinde artık son düzlükteyiz arkadaşlar. Bu iki adamdan biri bu oyunun sonunda ölecek. Aziz karısına, ailesine bu denli saplantılı bir şekilde takan, karısını sürekli tavlamaya çalışan birine uzun süre tahammül edemez. Yukarıda Pierre’in kendisi için Kenan’ı yakacağını söyledim de peki Kenan bunu da yapmaz mı? Efnan’ın kaçırılma meselesini o da direkt Pierre’in kucağına bırakacaktır.

Yazının başında dedim ya kaybedecek hiç bir şeyleri olmayan iki adam diye. Pierre öyle bir oyun kurdu ki hem Payidar Ailesinin içerisine sızdı hem de Kenan meselesiyle ailenin içine sızma hakkı elde edecek. Pierre tüm bunları delegelik için değil İntikam için de yaptı. Pierre bu hayatta en çok Edip Payidar’dan nefret ediyor, her şeyini kaybetmesini de ona bağladı. Onun mektubunda Aziz’e söylediği kardeşine sahip çık sözünü de kafasına kazıdı. Edip ölse bile Pierre onun ailesini paramparça ederek intikamını almak için düğmeye bastı.

Arkadaşlar bölümün de oyunun ilk kısmının da galibi Pierre oldu. Hem Kenan ve Aziz’i geri dönülmez bir şekilde karşı karşıya getirdi, hem de Kenan azılı bir Türk düşmanı olarak meclise girmiş oldu. Kenan ailenin onu asla sevmeyeceğini, kabul etmeyeceğini düşünürken diğer yandan da Aziz onu rezil edince aralarındaki düşmanlık da perçinlendi. Açıkçası bundan sonra oyunun ikinci perdesinde neler olur bilmiyorum ancak Aziz bu savaşa Feridun’dan sonra bir kurban daha vermek üzere: Zehra!

Zehra karakterine ısındım ama sanırım eğer Aziz müdahale edemezse bu savaşta bir kişiyi daha şehit verecek diye düşünüyorum. Pierre’in bu kadar kolay onu bulması, anlaması enteresan olsa da sanırım bu savaşı Aziz ya tek başına yürütecek ya da her yol ayrımında birini kaybedecek diye düşünüyorum. Zehra’ya ne olur bilmiyorum ama bir gazeteci bizim hikayemiz için güzel bir açılım olur, umarım ona kısa süre içerisinde veda etmeyiz.

Yazımı bitirmeden bir ufak eleştirim var : Bu dizide neden her konu yarım kalıyor. Kurtuluş mücadelesinin halk ayağı neden bir çuval bulgur ve atolye meselesi açılmadan bitti. Açılan hikayeleri bölümlere yaymak diziye can suyu olacaktır diye düşünüyorum ama tabi takdir senaristlerimizin…

Bu haftalık da benden bu kadar arkadaşlar, haftaya sezon finalinden yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Beni Sensiz Bırakma Efnan! (Aziz,26.bölüm)

YAZAR: Şeyma BULUT 

Aziz’de geçtiğimiz haftayı umut verici bir sahneyle kapatmıştık. Pierre köşeye sıkışmış, Aziz hedefine bir adım daha yaklaşmış, Galip’se gözümde çok iyi bir yere gelmişti ama bazen her şey yoluna girdiğini sandığımızda aslında durumun daha da karmaşık hale geldiğini anlamamız kısa sürer. Açıkçası bu hafta Aziz izlerken ben yeniden ana konudan sapmalar hissetsem de yine de tatlı ve özel bir bölümdü. Aziz’in Efnan’a olan sevgisinden zaten şüphem yoktu ama onun boyutunu herkes gördü ancak ufacık bir sorun var: Hatay’ın bağımsızlığına giden yolda düşmanına böylesine bir koz vermesi bizi nereye götürecek? İşte onu hiç bilmiyorum.

Aziz Payidar, Hatay’ın bağımsızlığına yaklaştığı her anda soluğu karısının yanında aldı. Onunla yaşayacakları umutlu, mutlu ve özgür geleceğin hayallerini kurarken birden bire o hayaller ellerinden kaydı,gitti. Kenan’ın hamlesiyle Efnan ortadan kaybolunca deyim yerindeyse Aziz kendini kaybetti. Şimdi bazılarına bu sevgi fazla gelebilir ama ben Aziz’i o kadar iyi anladım ki canım yandı. Aziz Payidar kaçak hayatından döndüğünden bu yana sevgi namına gördüğü tek duyguyu Efnan’dan gördü. Ne hata yaparsa yapsın Efnan affediciliğiyle, anlayışıyla onu hayatta tutan yegane insan oldu. Aziz hayata, davasına onun sayesinde bağlandı ve sonuç olarak da Efnan’ın başına bir şey gelmesi ihtimali bile Aziz’in kendisini kaybetmesine sebep oldu. Onun gibi sürekli sevdiklerinden ihanet gören bir adam için bu sevgiye sahip olmak hayatın mucizesi ve Aziz onu, geleceğini kaybetmemek için neredeyse Hatay’ın taşlarını sökecekti. Her yanda sevdiğini ararken ara ara nefessiz kaldığına şahit olduk. Aslında ilk bakışta bunun doğal tepki olduğunu düşünsem de aslında bu nefessiz kaldığına dair en net işaretti. Efnan gidince Aziz’in nefesi gitti, öldü. Ehhhh ölü bir adam da bir şeyden korkar mı? Asla korkmaz. Aziz de korkmadı ve karısını bulamayınca önce soluğu Efnan’ın ruhu olan atölyede alsa da en sonunda en büyük kabusu da olsa Pierre’in kapısına dayandı. Tüm taşları kaldıran, korkusuzca ölüme giden Aziz ruhu için şeytanla anlaşma bile yapardı ama o şimdilik şeytanın kellesini almayı düşünüyor.

Aziz ve Pierre arasında hep bir çekişme olsa da bunun artık çekişmenin, zıtlaşmanın ötesinde olduğu hepimizin malumu. Uzun zamandır büyük bir husumetin içerisindeler ve bu düşmanlık sadece milli mücadeleyle de sınırlı değil. Efnan meselesi aslında Aziz ve Pierre ilişkisinin en temel sorunu çünkü ikisinin de amacı aynı. Pierre de bir şekilde Efnan’la olmak istiyor ama bunun tek sebebi Aziz’in canını yakmak değil. Pierre de bir şey farkettiniz mi? Aslında ben Feridun’la olan sahnelerinde çözümledim meseleyi, Pierre’e ne ülkesi ne ailesi sevgi göstermedi. Bu sebeple de birbirlerine böylesine bağlı Türkleri ve dolayısıyla da Aziz’i sevmiyor. Hayatının mahvolmasından kendisini değil başkalarını sorumlu tutuyor. Aziz’in Efnan için çırpındığını gördükçe de daha doğrusu kendisiyle benzer acılarını yaşadığını anladıkça da büyük bir haz duyuyor. Aziz içten içe Efnan’a bir şey yapanın Pierre ya da dolaylı yoldan Pierre olduğunun oldukça farkında ve en ufak bir kanıt bulması halinde sonunu düşünmeden hamlesini yapacak. Kenan’ı bu duruma sokan da zaten Pierre’den başkası değil. Şeytan bu adamı görse size yemin edebilirim ki “Hoş geldiniz üstadım!”der. Azizve Pierre arasındaki düşmanlık ne kadar sürer bilemesem de sebebi belki Efnan belki de başka bir şey olur bilemiyorum ama ikisinden birinin ölümüyle sonuçlanacak diye düşünüyorum.

Aldığım geri dönüşlerde Aziz’in Efnan için her şeyi riske atmasını anlamayanlar oldu. Feridun gibi düşünenler de var çünkü vatan için savaşan birinin sevgilisi için her şeyi riske atmasını yadırgadılar. Aslında uzaktan bakınca öyle gözükse de bu durumu daha önce söylemiştim sanırım bir insan neden ülkesini sever ki? Bir toprak parçasına sahip olmak değildir vatan sevgisi; bunun çok daha ötesindedir. Aziz için Efnan nefes, Efnan ruh ve hatta vatan demek. Daha Zülfikar’ı açtığında bunun böyle olduğunu biliyordum. Efnan Aziz’in devam etmesini, kalbindeki öfkenin yerini sevgiyle doldurmasını sağlayan kadın, onun yokluğu Aziz’in bu defa çok daha şiddetli şekilde nefrete boğulması demek! Hal böyle olunca da Efnan’ı hayatta tutmak için gerekirse kendini yakar. Bir zamanlar Adem’e dediği gibi” Benim karım bir saat sonra benim yüzümden yargılanacak, ya onun canı ya benim canım! Ne kahramanlığından söz ediyorsun sen!” Aziz tüm bunların kendisi yüzünden olduğunu biliyor ve bu sebeple de Efnan için gerekirse kendisini yok eder. İşte o kadar!

Peki Aziz neden bu kadar önemsiyor ve bağımsızlık yolunda karısı uğruna kendisini yok edecek kadar Efnan’ı her şeyin önünde tutuyor. Bir insan ne zaman ölür biliyor musunuz? Umudunu kaybettiğinde ölür. Aziz, sürgünden döndüğünde ölü bir adamdı. Efnan önce onu sonra işçileri uyandırdı. Şimdi de milli mücadelenin en önemli ayağı onun ellerinde şekilleniyor. Aziz kendisinden sonra da bu bayrağı Efnan’ın devam ettireceğini biliyor ama o Efnan olmadan devam edemez. Aziz yıllar sonra ilk kez bir insanla aile oldu, hayaller kurmaya başladı. Aziz’in beş çocuk hayali güzel ama o Efnan gibi çocukları olsun istiyor. Karısına güzelliği ya da aklı için değil, kalbi için aşık olduğu için aynı onun gibi çocukları olsun istiyor. Çünkü Efnan kocasıyla hayaller kurarken bile özgürce yaşayacakları, hele de kızlarının kendi hayatlarına kendilerinin karar verecekleri günlerin hayaliyle yaşıyor. Bunun çok özel olduğunu düşünüyorum.

Efnan Payidar ne kadar da özel biri değil mi? Sayfalarca sadece onu yazsam bitmez ama bu hafta bir de yüce gönüllü oluşuna şahit olduk. Bu dizide aslında üstünde pek durulmayan ama çok derin bir sızı olan bir ilişki daha vardı: Galip ve Efnan ilişkisi. Efnan’ı kovan, onu yaka paça dükkanından attıran Galip bile onun nasıl bir insan olduğunu gördü diye düşünüyorum. Galip’in özrü samimi miydi bilmiyorum ama Efnan’ın çok yürekten affettiğini söyleyebilirim. Galip defalarca ölümle burun buruna gelirken yanında hep Aziz ve Efnan’ı buldu. Onları yok etmeye çalışırken aslında kim olduğunu hatırladı. Galip’e ne oldu bilmiyorum ama bence Efnan’la aralarındaki sahne çok nahifti.

Ah, Efnan,ah…Benim cefakar çiçeğim, başına neler neler geldi de yine sesi soluğu çıkmadı. Efnan, Kenan onu kaçrımasına rağmen gözünde bir zerre olsun korku görmediğim bir karakter. Bu karkaterin hep 3 yönü var ve hepsinin bir araya toplayınca nasıl özel biri olduğunu görüyoruz. Efnan bir tarafıyla çok seven, çocuksu bir aşkı yüreğinde taşıyan bir kadın. Bir yönüyle savaşçı, dişlerini geçirmekten korkmayan bir amazon ve son olarak da çok iyi bir insan. Değdiği her hayatı güzelleştirmesi de bundan. Başına gelenlerin hepsi Aziz yüzünden olsa da o bağlıyken bile sevdiğini, başına bela almamasını düşlüyordu. Bir insan hiç kendini düşünmez mi?Düşünmezmiş, gördük. Yalnız Kenan’ın Efnan’ın kucağına bıraktığı bilgiyle bu kız ne yapacak? İşte onu merakla bekliyorum.

Kenan ve kaybetme korkusunu haftalardır anlatıyorum. Kenan’ın Pierre’den kurtulması lazım ve bunu yapabilmesinin tek yolu da Aziz’den kurtulmaktan geçiyor. Bunun yolunu da Efnan’ı almakla buldu ancak sorun şu ki bir aslanı ayağından yaralamakla eşdeğer ve yanlış bir hamle oldu. Pierre Kenan’ı bitirecek ve bunda oldukça kararlı. Sebebiyse şu: Pierre’in ipliğini pazara çıkarıp, onu idam sehpasına gönderecek kadar bilgiye sahip. Delegemiz iki kardeş arasında husumet yaratıp, bi taşla kuş katliamı yapacak. Aziz ölünce de hem düşmanları gidecek hem de Efnan’la arasında bir engel kalmayacak. Bakmayın öyle! O evdeki Pierre bakışını babam bile gördü, siz görmemiş olamazsınız! Yine de Kenan’ın kurtuluş umudu eğer hayatta kalmayı başarırsa Efnan olacak çünkü onu Aziz’in öfkesinden ancak Efnan Payidar kurtarabilir. Efnan zaten Kenan’ı bile anladıysa, herkesi anlar arkadaşlar, konu tartışmaya kapandı.

Pierre öyle  bir oyun kurdu ki artık onun için sonun başlangıcındayız. Kurdukları tuzakla aslında ölümüne bir savaşın içerisinde olduklarını cümle aleme ispat ettiler diye düşünüyorum. Bazı durumlar var ancak onları haftaya saklıyorum! Son sahnenin büyüsü kaçmasın ancak Efnan’ın burnu kanarsa Pierre ve Kenan’ın başına gelecekleri söylemek bile istemiyorum. Ancaaakkk şu olayda bir şeyi söylemezsem içimde kalır. Adem nasıl özüne döndü ama değil mi? Aziz’in yeniden bir can kardeşi, Efnan’ın da abisi var çünkü Adem sadece kardeşinin karısını değil, kız kardeşini arıyordu.Bundan sonra neler olacak, hep birlikte göreceğiz ama umarım ki Adem de hayata tutunmuştur.

Bu haftalık da benden bu kadar ancak bir eleştirim var: Diziye kan getiren, milli mücadele ateşini körükleyen Feridun için çok erken bir son yazıldı. Pierre güçlerini kaybederken bu kadar kolayca onu ele geçirmesi, öldürmesi erkendi. Senaristler dizinin yönünü yeniden değiştirdiler ve bunun çok tehlikeli bulduğumu söylemek zorundayım. Bu hikaye bizi nereye götürür bilmiyorum ama milli mücadele konusundan uzaklaşmamanızı tavsiye ediyorum.

Bu haftalık da benden bu kadar arkadaşlar, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Beni Bırakacak Mısın Aziz? (Aziz, 25.bölüm)

YAZAR :Şeyma BULUT

Aziz için aranan kan bulundu! Yeni senaryo ekibi tabir-i caizse Aziz’i eski günlerine döndürdü, bütün bölüm nefessiz izlediğim bir bölüm hazırlanmış ve efendim bize de keyifle izlemek düştü! Aziz’de bu hafta deyim yerindeyse yeni bir döneme giriş yaptık diyebilirim, Aziz ve Feridun kendi cephelerinde büyük bir savaşın galibi olurken Efnan da milli mücadelenin silahsız kısmını kazanmak için kolları sıvadı ve karşımıza birlikten kuvvet doğar diyen vatanseverlerle dolu çok güçlü bir ekip çıktı ancak benim içime de bir korku tohumu serpildi : Aziz eğer gerçekten yeniden her şeyi arkasında bırakıp gitmek zorunda kalacak mı?

Aziz Payidar geri dönüşünün ardından tek bir hedefe kilitlendi :Hatay’ın yeniden Türk yurdu olmasını sağlamak. Tüm hayatını buraya entegre eden bir halk kahramanı olarak, Fransızlara karşı amansız bir mücadeleye girişti. Aziz’in savaşı sadece silahlı, kaba kuvvetle değil. En az 3 cephede mücadele etmek zorunda ve bunu tek başına yapması da mümkün değil. Görevin bugüne kadarki kısmı onu halkın gözünde kahraman yaparken Aziz’in de egosunu besliyordu aslında. Asıl mesele Aziz’in bu ruh halini geride bırakıp, bırakmadığıydı… Aslında Ankara tarafından verilen bu görev Aziz’in kibrini de nasıl ortadan kalktığının ispatı oldu. Bilenler bilir, Aziz’le benim en büyük sorunum onun kendinden büyük egosu ve kibriydi. Ben insan egosunun üzerinden ancak aşk gibi bir duyguyla atlanabileceğine inanıyorum ve Aziz de bunu aşık olduktan sonra törpüleyebildi. Eskiden karşısında kim varsa burnundan kıl aldırmayan Aziz Payidar, şimdi kendisi hariç karısını, insanlarını, vatanını düşünüyor ve hiç şüphesiz ki bunda “Ben hürüm! Özgürlüğüme dokunanların düzenini başlarına yıkacağım!” diyen güzel gözlü kadının emeği var. Efnan, Aziz’e öyle güzel şeyler kattı ki o hepimize kalp krizi geçirtmek hususunda bayrak yemini eden Aziz gitti yerine bu cengaver geldi.

Biz bugüne kadar hep Efnan’ın, Aziz’e kattıklarını konuştuk. Ona kattığı güzellikleri söyledik değil mi? Şüphesiz ki Efnan Aziz’e mucizeleri getirip, onun içindeki o güzel adamın ortaya çıkmasını sağladı, güvenmeyi, savaşmayı öğretti ama size bir sır vereyim mi? Aziz de Efnan’ına az şey öğretmedi! İlk öğrettiği şeyse güvendi. Aslına bakacak olursanız Efnan’ın insanlara olan güveni, Aziz’den çok daha önce yıkıldı. Babası onu önce Galip’in ellerine bıraktığında, sonra başka adama pazarladığında ya da sığındığı evde bir kadın tarafından aşağılanıp, babasına teslim edildiğinde yok oldu o güven! Efnan her defasında ölümden kendi çabasıyla kurtulurken birden bir adam çıktı karşısına ve daha aralarında bir şey yokken bile onun için defalarca ölümü göze aldı. Hayatını feda etmeye kalktı, gitmesin istedi ve aslında bunların hepsi de Efnan için mucizeydi. Hani hep diyor ya “Küstüm, barıştım” diye. Bu sadece Aziz’e özeldi çünkü Efnan ilk tanıştıkları andan itibaren Aziz’in onu zor durumda asla bırakmayacağını biliyor. Kaldı ki Efnan, Aziz yokken bile onun hayaline sığınmış bir kadındı ve dahası da mecbur kalmadıkça bu adamın gitmeyeceğini de biliyor. Adem’e Efnan için “Ya onun canı, ya benim canım!” diyen, ölümü göze alan adam anca çok daha büyük bir aşk için, vatan sevdası için sevdiği kadını bırakır ki Efnan da bu durumu biliyor! O zaman geriye bir soru kaldı değil mi? Efnan neden şimdi Aziz’in onu bırakmasına dayanamayacak hale geldi ya da Hatice Ana’ya “Gitse de benim Aziz’im döner bana!” diyemedi işte bunu konuşmamız lazım çünkü sözlerin ardındaki anlamlar çok başkaydı ve aslında Efnan Aziz’in onu sevmemesinden korkuyor, bu kadar basit.

Aziz ortadan her kaybolduğunda Efnan’ı büyük bir korku sarıyor ve kendini sokaklara atıp kocasını aramaya başlıyor. Halbuki Efnan ilk kez Aziz’siz kalmayacak değil mi? İşte buradaki bırakma fiilen değil kalben bir bırakma! Şöyle açayım konuyu, Aziz gelse ve Efnan’a olanları anlatsa, gitmem lazım dese bu kadın kal bile demez. Hür olmak için defalarca kez canını hiçe sayan Efnan, kocasını anlar ve destekler ancak şimdi durum farklı ilerledi. Aziz, Efnan’a bir şey anlatmadıkça Efnan için bu durum iyice içinden çıkılmaz bir hal almaya başladı. Bugüne kadar onun bu ilişkide rahat olmasının sebebi Aziz’in Efnan’dan bir şey saklamamasıydı ama şimdi kocasının ondan bir şeyler sakladığının gayet farkında. Bu da Efnan’ı korkutmaya yetti de arttı bile. Bu sebeple de ona “Beni bırakacak mısın Aziz?” dedi ama aldığı cevapla ben Efnan’ın tatmin olduğunu sanmıyorum. Efnan o kadar saf biri değil ancak başka çaresi yok çünkü içindeki kuşkular artarsa hayatı kendine de Aziz’e de zindan edecekti ama asıl korkusu bence Dilruba meselesi. Onun gittiği gün kocasının da ortadan kaybolması Efnan’ı çok korkuttu. Şimdi hala mı diyenleriniz olacak ama evet hala! Efnan boşuna açmadı o konuyu, Aziz’in gözlerine baktı ve işte o zaman rahatladı. Aziz’in Dilruba ile gözünün önünde yaşadıkları, evlenme teklifi derken Efnan içinde bir yerlerde hep o korkuyu taşıyacak diye düşünüyorum ben ama Aziz’in “Bizim sevgimiz emsal kabul etmez!” demesi sadece Efnan’ın değil, benim de içimi rahatlattı. Efnan’ın korkusu hep buralarda işte, diğer türlü her türlü sıkıntıya sevdiği insan için katlanmak oldukça Efnan’ca Bir durum ve asla şikayet dahi etmez çünkü bu kadın sevmeyi biliyor arkadaşlar, bu kadar basit.

Aziz, Efnan’ı sevmesin de ne yapsın? Bir kadın dokunduğu her hayatı güzelleştirir mi? Güzelleştirir. Bunun bariz kanıtı da Adem diye düşünüyorum. Geçtiğimiz haftaki bölümde de bahsetmiştim sanırım, Adem, Efnan’ı gördükten sonra kendine gelmeye başladı. İşin daha da güzel yanı bence Adem kendisi için de yeniden umut beslemeye de Efnan sayesinde adım attı çünkü ikisinin durumu sandığı kadar farklı değil. Aralarındaki en önemli ayrım Efnan sevdiğini yıpratmaz, aksine tedavi eder ama onun dışındaki hikayelerinin çok benzediğini düşünüyorum. Peki Adem madem Efnan’ın yanında olacak kadar kendine güvenmiyordu, neden sonra teklifi kabul etti? Halbuki Efnan bütün içtenliğiyle ona birlikte çalışmayı teklif etmişti. Bunu anlamak için aslında Aziz ve Adem ilişkisini incelememiz lazım çünkü tüm sorunlarımızın cevabı o ilişkide yatıyor.

Aziz ve Adem kuzenler, çocukluk arkadaşları, kardeşler ama bir taraf tüm aile tarafından yüceltilirken diğer taraf hep onun gölgesinde kaldı. Bu sebeple Adem’in çok eskiden beri aslında içinde hep Aziz’le ilgili bir ezilmişlik var. Açıkçası eğer sadece bu durum çevresel olsaydı, arkadaşını çekemedi derdim ama Aziz de farklı davranmadı. O zamanlar Aziz Payidar, kibirli, kendinden başkasını gözü görmeyen biri olduğu için aslında Adem’in bu hale gelmesinde payı var. Özelikle de Dilruba’nın ona hep Aziz örneğiyle gelmesi Adem’in delirmesine yetti de arttı bile. Peki Adem Efnan’la nasıl birden iyileşmeye başladı? Cevabı basit, ilk kez bir insan onu yargılamadan dinledi ve güvendi. Bu karşıdan bakılınca çok basit görünebilir ancak bana sorarsanız o kadar da basit değil, aksine çok kıymetli. Özellikle de Adem ve Efnan gibi hayatı boyunca sevilmemiş insanlar için altın değerinde diye düşünüyorum. Yine de Aziz Adem için çok değerli, çok özel bir insan. O zor anda ona içini döktü ama yine de güç aldığı omuz kardeşine aitti. Efnan’ın teklifi için Aziz’in gözlerine baktı, durdu. Orada tereddütsüzce kendisine güvenen bir insan gördü ve bu savaşa dahil oluverdi, Adem için de hayat yeniden başladı…

Adem nasıl ki Efnan ve Aziz ona yeniden güvenince mutlu oldu, kendine geldi aynı şey Efnan için de geçerli. Efnan, Hatay’da Fransızların ekonomik üstünlüğünü kırmak için harekete geçtiğinde aslında ilk kez kendine güven sorunu yaşadı çünkü bu defa tek başına. Ne yapacaksa Efnan olarak yapacak ve bu sebeple de çok korktu. Aziz’in onu bu işte yalnız bırakması içindeki korkuları artırırken diğer insanların da kafasını çevirmesi onda güvensizlik yaratınca kendisini sabahın köründe en güvende hissettiği yerde, eşinin yanında onu izlerken buldu. Efnan daha önce bir şeyler başarırken ardında hep Aziz vardı ve şimdi de yeniden Aziz’in yardımına ihtiyacı var. Efnan omuzlarına o kadar büyük bir yük aldı ki bunun altında kalmaktan çok insanları yüz üstü bırakmaktan korktu. Efnan için kaybetmek değil başkalarını yüz üstü bırakmak daha büyük mesele olduğu için belki de Aziz’e hiç olmadığı kadar ihtiyacı vardı ve ben ilk kez Aziz’le gurur duydum.

Yazının başında Aziz’in bu savaşı tek cephede götürmediğini söylemiştim. Aziz’in Hatay’ı geri almasının tek yolu Pierre ve müritlerini savaş alanında yenmek değil, ayrıca sinen, korkan halkı da ayağa kaldırması lazım ancak o bu konuda pek başarılı biri değil, hepimiz biliyoruz. O hususta Efnan çok daha cesur ve gözü kara bir kadın ama burada ufacık da olsa desteğe ihtiyacı vardı. Şimdi bir hususta Aziz’e özür borcum var benim. Açıkçası tüccarları kesin kendi adıyla ikna eder diyordum hatta bundan emindim ama öyle olmadı. Aziz tuttu Efnan’ın elinden ve onun içinde yanan ateşi diğerlerine gösterdi. Aziz o ateşle Zülfikar Atolyeyi ayağa kaldırmış, bir çok savaştan da zaferle ayrılmıştı. Aynı ateşin şimdi Hatay’ı ayağa kaldırmasını istiyor çünkü aslında kendisi de savaşın ekonomik olarak güçlendikleri anda kazanılacağını biliyor. Evet halk olarak zalime tüm güçleriyle karşı duracaklar ama diğer yandan da güçlerini ellerinde tutmak için çalışacaklar. Hatırlarsanız Fransızların kazanmasını şöyle açıkladılar : Fransızlar gelince direnmekten korkanlar atolyelerini Galip Payidar’a sattılar. İşte şimdi yeniden kaybettiklerini geri alma vakti geldi ve Aziz bunu en güvendiği iki insanla yapacak : Efnan ve Adem! Diğer yandan da tabii ki Pierre köşeye sıkışsın diye tüm gücüyle ona saldırmaya devam etti ve Pierre’i iyice hataya zorlamaya başladı ve inanır mısınız ben bu sahneleri baya büyük bir keyifle izledim.

Delege Pierre, Aziz’in en büyük düşmanı olarak karşımıza çıktı. Bir süre gizliden ve sinsi olarak devam ettirdiği oyunlarını artık saklama gereği duymuyor çünkü Pierre köşeye sıkıştı. Aziz önce evraklarla vurdu, onu. Hayati derecede önem taşıyan evrakları ondan alınca Pierre de doğal olarak kontrolünü kaybetti. Her tarafa saldırmaya başladı ve her panik yapan insan gibi hata yaptı. Aziz’in yerine yakaladığı çocuğu öldürmeye kalktı, köylülere baskı uygulamaya başladı ve aslına bakacak olursanız mezarının taşını kendisi tasarladı. Pierre çocuğu elinden kaçırınca tabii ki Aziz’le burun buruna geldi ama anlamadığı şey artık karşısındakinin de kendisiyle aynı taktiği uygulaması. Aziz aynı bir zamanlar Pierre’in kendisine yaptığını yaptı. Onu en zayıf noktasından vurup keyfine bakmaya başladı ve aslında tüm bunlar Pierre için olası bir sonun başlangıcı çünkü Aziz ona asıl darbeyi buğday işiyle vurdu. Fransa’nın sömürü topraklarından buğday gitmeyince Pierre için son acı acı bağırarak geldi. Peki nasıl oldu da Pierre bu duruma düştü? Cevabı basit, bir grup hayalperest mi bizi yenecek diye düşünürken birden bire kaybetmeye başladı tıpkı diğerleri gibi…Pierre en başında bildiği şeyi hırsı ve gücü yüzünden unuttu. İşte bu sayede Hatay’ın güneşli günlerinin Pierre’in de acı sonunun başlangıcındayız.

Pierre kendini o kadar güçlü ve büyük görüyor ki karşısındaki insanların bir zamanlar neler yaptığını, Türklerin vatan için neleri feda edebileceğini unuttu. Pierre uzun süre Türklerin aralarında oldukça fazla casusla çalışıyordu ama bir gün kendisinin yanına da casus sokulabileceğini göz ardı etti. O halkın karşısına çıkıp, tehdit üzerine tehdit savururken iki keskin göz onları şu düşünceyle izledi : Son şovunu da yap bakalım! Feridun ve Aziz arasındaki ufak çatışmalar devam etse de ikisinin de amacı aynı, Hatay ya kurtulup onlara cennet olacak ya da mezar olacak! Bu sebeple de hem Feridun hem de Aziz bu yolda kazanmak için kendi canları dair her şeyi feda etmeye hazırlar. Onları izledikçe dilimden tek bir cümle döküldü : Bu vatan kolay kazanılmadı!

Aziz ve Feridun, Pierre’i öyle bir köşeye sıkıştırdılar ki artık onun sonu geldi. Pierre son bir hamleyle köylerde kan dökerek, güya seçimlere nifak sokmak istedi ancak başarılı olamadı. Efnan’ın tesadüfen yolda karşılaştığı bir gariban çift Aziz’i direkt adrese götürdü ve gerisi çorap söküğü gibi geldi. Bir yanda Aziz, Pierre’in peşlerine taktığı eşkiyayı tepeleyip, halkın önüne atarak Ankara’nın şerefini kurtardı, diğer yanda Feridun ve Galip delegenin sonu için düğmeye bastı. Size Galip’in iki taraftan kazananın yanında olacağını ama Aziz’e de ihanet etmeyeceğini geçen hafta söylemiştim, dediğim gibi de oldu. Bundan sonra neler olacak bilmesem de sanırım asıl savaş şimdi başlıyor. Pierre ne kolay kolay Hatay’ı verir, ne de Aziz’e emanet Hatay’ı ona bırakırlar. Ya İstiklal Ya Ölüm diye çıktıkları bu yolun sonunu ben de heyecanla bekliyorum.

Yazımı bitirmeden bahsetmek istediğim bir kaç küçük yer var : İlk olarak Aziz’in kendisi yerine feda edilecek çocuğu ölümün elinden aldığı sahnede kalp ve ciğer bıraktım ben. Evet bu dizide herkes kurgu ama bir zamanlar başka isimlerde başka kahramanlar vardı. Hatay’ın kurtuluşu özellikle çok önemliydi bu yüzden uğrunda kaç can gitti, neler yaşandı insan tahmin etmekte zorlanıyor. Tarih kitapları hep bir cümleyle anlatır ama yaşananlar bir ömre sığmaz o yüzden Hatay’ın bu durumunun anlatılması ve ince ince işlenmesi beni aşırı mutlu ediyor. Bu ülke isimsiz kahramanların ölü bedenleri üzerinde yükseldi ve yükselmeye devam ediyor. Aziz’in o genci kurtarması bu yüzden çok önemliydi. Onlara bizden fazladan bir can bile gitmemeli anlayışını çok güzel bir şekilde yansıttılar diye düşünüyorum.

Şimdi gelelim tüm bölüm boyunca başımızda dönen Demokles’in Kılıcına, Aziz gerçekten gidecek mi? 1938 senesi Hatay’ın en kanlı yılları. Salgın hastalıklar, savaşlar var ve evet ben gideceğini düşünüyorum. Bu sebeple Efnan’a bir yaşama sebebi verdi, bu yüzden Efnan’ın yanında en güvendiği insanlar var, ben istemeden de olsa Aziz’in kendisini feda edeceğini düşünüyorum ama bakalım senaristlerimiz de aynı fikirde mi?

Diğer yandan bahsetmek istediğim bir kişi daha var : Kenan! Bu hafta ona yer veremedim ama sanırım Kenan, Maksude’ye aşık olmaya başladı ve Pierre’in de elinde oyuncak oldu. Şimdi Pierre ile ters düşemez zira Mustafa meselesi onun sonunu getirir ancak anladığım kadarıyla artık bu oyunda onlardan yana olmak da istemiyor. Mustafa, Maksude için hayat demekti, nefes demekti ve onu elinden Kenan aldı. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama bence Pierre gider ayak yanında Kenan’ı da götürecek, en azından ben öyle hissediyorum.

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Beni Yalnız Bıraktın Aziz! (Aziz, 24.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Aziz’de tüm dengelerin bir anda değiştiğine şahit olduğumuz bir bölümün ardından koşa koşa yazının başına oturdum. Açıkçası dizinin girmiş olduğu bu yeni yolu çok sevdiğimi en başta söylemem lazım! Aziz öz konusuna dönerken beni de duygudan duyguya savurdu ama en bariz olanı gururdu sanırım, ben bu hafta Aziz Payidar’la hiç olmadığım kadar gurur duydum. Vatanının kurtuluşu için girdiği yol çok meşakkatli olsa da Aziz için “Söz konusu vatansa gerisi teferruat” demekti ama bütün bunların hayatına bir yansıması oldu. Aziz bugüne kadar hiç olmadığı kadar büyük bir ikilemde kaldı ve zafere ulaşana kadar da bu durum değişmeyecek çünkü savaş daha yeni başladı.

Aziz Payidar Hatay’a döndüğünden beri kendini şehrinin bağımsızlığına adadı. Delege Pierre ile başlayan atolye savaşı onu önce sevdiği kadınla şehrin sokaklarına Atatürk posteri asmaya sonrasında da Hatay bağımsız olsun diye bir gece kahramanına dönüştürdü. Peki aradaki fark ne? Aziz daha önce de bu savaşı verirken şimdi neden tüm sevdiği insanlardan bunu saklayacak vaziyete geldi? Adım adım gidelim. Aziz özgürlük için güvendiği insanlarla bir yola çıkmıştı ama artık her şey değişti. Bir gün önce bir harabede ajan olarak gördüğü adamın birden seçim komseri olduğunu öğrenmesi de Aziz’in kafasını allak bullak etti. Zaten çok ağır bir yükün altına girdi, bir de Feridun’ın bu hareketleri Aziz’in tereddüt etmesine sebep oldu bence. Bugüne kadar hiç adını, sanını duymadığı Feridun gerçekten bir kahraman mı yoksa ikili oynayan bir ajan mı diye düşünürken birden bire vatan mücadelesinin en şiddetli kısmında tek başına kaldı. Şu anda bu yolda onun yanında olan tek insanın da hayalet olması Aziz’i zaman zaman sıkıntıya soktuğu gibi, şüpheye düşmesine de sebep oluyor bu sebeple de Feridun’la aynı yolu yürümekten çok çatışmalar yaşayacak. Çünkü Aziz  bu hayatta kimseye güvenmemesi gerektiğini en güvendiği insanlardan, ailesinden ihanet görerek öğrendi bu sebeple Feridun bir vatansever de olsa Aziz’in ona güvenmesi zaman alacaktır. Zaten ilk fırsatta adamın kafasına silahı dayamasıyla da Feridun da her şeye sorgusuz itaat etmeyen bir insanla çalışacağını anladı. Onlar için eşit bir alanda yüzleşme gerekiyordu, ehh Aziz de bu konularda en az Feridun kadar iyidir arkadaşlar değil mi?

Aziz ve Feridun’un yüzleşmesi aslında tam da beklediğim gibi oldu. Onu Pierre ile gören Aziz’in hemen oyun olduğuna inanmasını beklemiyordum nitekim inanmadı da ama ben Feridun’un hikayesini duyduğumda boğazıma bir yumru oturdu. Her şeyini kaybeden ama vatanı için mücadele eden bir Macar kökenli Türke ancak saygı duyulur çünkü asimile olmayı ya da mağlubiyeti kabul etmeden kendi insanları için savaşmaya devam etti. Pierre gibi kendi çıkarlarını ülkesinin önüne de koyabilir ya da kendi hayatına bakmayı tercih edebilirdi. Açıkçası ben Feridun’un hikayesine inandım ancak şunu da söylemek zorundayım: Aziz ve Feridun’un anlaşma ihtimalleri çok zayıf çünkü Aziz de bir vatansever ve o da bunu kendi tarzıyla oldukça başarılı bir şekilde götürüyor. Peki neden bu iki adam anlaşamaz? Aslında baktığında ikisi de ülkesi için savaşıyor ama Feridun kimse olmadan tek kişilik büyük savaşlar vererek yaptığı mücadeleyi Aziz küçük ailesiyle verdi. Fransızların hakimiyetleri, güçleri yüzünden babasını , kardeşi Mustafa’yı kaybetti, büyük yaralar aldı hatta neredeyse karısını da kaybediyordu, bu yüzden Aziz’in savaşı intikam üzerinde değil özgürlük üzerine kuruldu. Feridun ailesine, milletine yapılanların hesabını sormak isterken Aziz halkı özgür olsun istiyor, ehhh ilham kaynağını söylememe gerek yok diye düşünüyorum. O ilham olmasa Aziz de aynı İntikam ateşiyle yanıp, tutuşurdu. İşte Feridun’la Aziz arasındaki en acı fark bu. Aziz’in ruhundaki intikam ateşini söndürüp onu özgürlük ateşiyle değiştirip, Aziz’e kendisini yok etmeyeceği bir yol veren biri var : Efnan!

Aziz Payidar bu yola ilk girdiğinde tek amacı İntikam almaktı. Pierre ve onun etrafındaki herkesin canını yakmak istedi. Efnan onun hayatına girdiğinde karşısında bitmiş, öfkesinden küle dönmüş bir harabe buldu. Kalbi ihanet ve öfkeyle yok olan Aziz’in değil birini sevmeye iyi olan, güzel olan hiç bir şeyi görecek hali bile yoktu. Efnan adım adım Aziz’in ruhunu tamir etti ve ona ilham oldu çünkü Aziz aslında savaşmanın ne demek olduğunu, başkaldırıyı Efnan’la öğrendi. Efnan özgür olmak, hür olmak için ayaklarının altı kan revan içerisinde kalana kadar dayak yedi, kovuldu, sürüklendi ama yine de özgürlüğe olan sevdasından vazgeçmedi. Efnan’ın bu hali Aziz’e ilham oldu diyebilirim çünkü Feridun karşısındaki tavrı, planı kendisine göre uyarlamasının altında hep o özgürlüğe kavuşma isteği yatıyor.

Aziz, Efnan’ı uzun süre anlamasa da artık hayatındaki en değerli varlığı oldu. Hayatta en güvendiği, sırtını özgürce döndüğü ve bundan zerrece tereddüt etmediği tek insan karısı, can yoldaşı Efnan! Bugüne kadar yürüdüğü bağımsızlık yolunun her aşamasında yanında olan tek insan da Efnan’dan başkası değildi ancak Aziz daha önce dayıya verip de tutmadığı sözü bu defa tutmaya karar verdi. Karısının yanında sanki artık kendisini riske atmayan, işiyle meşgul hatta yeni işlere atılmaya çalışan bir adam görüntüsünü çizmeye başladı ki Efnan da bir süre bu masalları yuttu. Zaten yanındayken hala heyecandan konuşmayan bir aşık olduğu için de bir süre Aziz’in yarattığı mutluluk balonunda yaşadı ancak her şeyin bir süresi var hele de o kişi Efnan’sa bu süre çok daha kısa sürerdi ve öyle de oldu.

Efnan Dilruba değil, rahatı yerinde olunca “Banane dünyadan kardeşim!” diyecek biri hiç değil bu yüzden bu balon Pierre’in Efnan’ın can damarı atolyeyi almasıyla Efnan o balondan çıktı ve Aziz’in karşısına dikildi ve acı acı o cümleyi kurdu :Sen benim yanımda değilken bile yanımdaydın, beni ilk kez yalnız bıraktın Aziz derken aslında kocasının sırlarının farkında olduğunu ancak belli etmediğini de Aziz’e göstermiş oldu. Efnan yüreğiyle yaşayan, kalbiyle sevdiğini gören bir kadın. Aslında bu sözleri söylemesinin sebebi Aziz’in ikisinin arasına ördüğü büyük duvarlar ve Efnan Aziz’e ilk kez ulaşamıyor ve bu yüzden de büyük bir boşluğa düştü. Bu sebeple de en sevdiğine karşı Efnan’ca sitem etti. Efnan’ca diyorum çünkü o çok acı konuşmaz, bağırıp çağırmaz, sadece sessizce neden canının yandığını anlatıp susar. Bir bakıma da bu şekilde Aziz’i cezalandırır çünkü bağırıp çağırsa belki karşı taraf da biraz derin nefes alabilecek ancak Efnan asla o şekilde davranmıyor. Aziz kendisinden uzaklaştıkça da kocasına içerlemeye devam edecek diye düşünüyorum. Bu arada Efnan’ı haklı bulsam da Aziz de haksız değil, ben de olsam bu defa Efnan’ı bu işin dışında tutmak isterdim ki Aziz’in burada yapmaya çalıştığı tek şey karısını korumak, başka bir şey değil.

Aziz daha önceki savaşlarını da gizli yürütmeliydi, hatırlarsanız dayı da bunu istemişti ancak Aziz yapmadı. Büyük mücadeleye Efnan’ı da dahil etti ama bu defa Feridun’u dinledi. Efnan’ı olabildiğince olayların dışında tutmak istiyor ama bunun sebebi ne? İşte burada çözmemiz gereken mesele bu, neden Aziz karısını bu çemberin dışında tutmak istiyor? Ben açıkçası en başta biraz kızdım Aziz’e ama sonra hak verdim. Efnan bu mücadele içine girdiğinde hep yara aldı, canı yandı. Hatta bir keresinde neredeyse asılıyordu, Aziz son anda ipten aldı. Aziz’in bu savaşı tek başına vermek istemesinin en önemli sebebi Efnan ve onun güvenliği diye düşünüyorum. Öncelikle birlikte savaştıklarında Efnan defalarca gözünü bile kırpmadan ateşe yürüdü, yine yürür. Ancak Aziz bunu istemiyor çünkü artık Efnan zarar görsün, mutsuz olsun derdinde değil bu yüzden de onu korumak için bu mücadeleyi tek başına vermeye karar verdi. Diğer yandan eğer topluca savaşırlarsa Pierre bunu fark ettiği gibi yine tırnaklarını Aziz’in kalbine, karısına geçirdi. Efnan’ın en son olayda canını, namusunu zor kurtarması Aziz için milat oldu. Aslında o olayda affetmeye çalıştığı kişi Efnan değil, kendisiydi. Sevdiği kadının kendisi yüzünden bir daja hedefe konmasını engellemek için her şeyi yapacak vaziyette olsa da Efnan’ın o duvarların altında edilmesine de gönlü razı gelmedi. Sabah kalbimdesin, yanımdasın derken aslında Aziz hayatının kısa bir özetini de yaptı. Yanında olsun, olmasın Aziz’in en büyük gücü karısı artık sadece onu fiziksel olarak yanına almıyor, o kadar. Zaten Efnan herkes için öyle değil mi? Adem, Dilruba için bile dertlere derman olmadı mı? Aziz biraz da o meleğe bir zarar gelmesin diye bu savaşın dışına itti ve Efnan iki hayatı kurtardı.

Efnan’a bugüne kadar en büyük kötülüğü kim yaptı derseniz size düşünmeden Dilruba derdim. Evet, evet Dilruba! Pierre diye tahmin yürütenler olabilir ancak ben onun Dilruba olduğunu düşünüyorum. Efnan ‘ı tanıdığı günden bu yana onu defalarca aşağılayan, hor gören Dilruba Efnan’ı babasına verdi, kocasına evlenme teklifi etti hatta ilk olayda neredeyse Efnan canından olacaktı. Ben karmaya inanırım, ayaklarından kan gelene kadar dayak yemesine sebep olan o kız kendi evladına can oldu. Ondan ne zaman yardım istese geçmişlerini düşünmeden yardım etti. Efnan’ın iyiliği, kalbinin temizliği aslında Dilruba’ya da doğru yolu gösterdi bence. Hayatını Efnan’ın kurtardığını öğrendiğinde suratındaki ifade utancın ifadesiydi. Yine de ona yapılanlar, uğradığı şiddet bir kadın olarak beni fazlasıyla rahatsız etmişti ki bence Adem’in düzelmesinde de tıpkı Dilruba’nın kurtulmasında olduğu gibi Efnan’ın payı büyük diye düşünüyorum.

Bu hafta Adem ve Efnan’ı yan yana gördüğümde güzel bir arkadaşlık başlıyor diye düşünüp, mutlu olmak istedim. Türkiye’deki dizilerde kadın ve erkek arkadaşlığını çok fazla göremiyoruz ama bence Adem ve Efnan bunun için güzel sinyaller veriyor. Adem, Efnan’ı gördüğü ilk günden beri anlayan tek insandı. Aziz’e olan aşkını, sevgisini görüp, anladı ancak Aziz’i buna layık görmedi ama bu bugünün konusu değil. Adem’in değişmeye başlamasına bence Efnan ilham oldu, nasıl mı? Tabii ki de Efnan Dilruba’ya verdiği kanla bunu sağladı. Adem, Dilruba’nın bu kıza yaptığı kötülükleri en iyi bilen insan olmasına rağmen Efnan’ın ona karşı iyiliğini gördü ve aslında olması gerekeni fark etti diye düşünüyorum. Takıntılı, karısına hayatı zindan eden Adem’den o sevdiğimiz adama geri döndü ve ben çok mutlu oldum. Efnan’ın habersizce bile mucizelere sebep olan bir karakter olması benim de insanlara karşı umutla bakmamı sağladı şimdi ne yalan söyleyeyim? Dilruba, Adem değişti ama değişmeyecen en azından kişisel hırsları hep bir adım önde olan üç karakterimiz sayesinde bu savaşın daha çok başında olduğumuzu da üzülerek söylemek zorundayım : Galip, Kenan ve Pierre!

Galip Payidar, ailenin büyüğü, her şeyi ve şimdinin milletvekili adayı! Bu adam beni gerçekten çok yoruyor arkadaşlar, yani anlıyorum elbette ama milli mucadele meselesinde Aziz ya da Edip gibi savaşçı olabileceğine inanmıyorum. Galip’in kaybedecek çok şeyi var ancak artık Pierre’e de güvenemeyeceğinin farkında, peki o zaman Galip Payidar neyin peşinde? Şimdi ben aslında ikili oynadığını düşünüyorum yani hem Aziz’in yanında hem de Pierre’in öfkesine maruz kalmak istemiyor. Bütün mallarına Pierre tarafından el konması Galip’in çok da kaldırabileceği bir şey değil. Bu yüzden Pierre’in gözüne girmek için adımlar atarken adamın kendini kaybetmesi, gözü dönmesi ve aslında Aziz’e karşı bir kini olmaması bir yandan da yeğenini Pierre’e kurban etmek istememesi yüzünden ikili oynamaya başladı diye düşünüyorum. Hem Aziz’e hem de Pierre’e söylemedikleri var. Burada bilmediği tek şey Feridun’un Aziz’in yanında olması ama Aziz, amcasının öğrendiğinde de kızmadı. Zaten bekliyor gibi yeni planını anında devreye soktu.

Feridun’un Ankara ajanı olarak milletler cemiyetinde olması Aziz için iyi olsa da Feridun için Aziz’in hareketleri o kadar iyi sonuçlar doğurmayabilir. Pierre şu anda çok öfkeli olsa da bir süre sonra kendine gelebilir ve bütün öfkesini Feridun tarafına da yönlendirebilir. Pierre tehlikeli biri arkadaşlar ama aptal biri asla değil. Eğer ona bir kurban verilmezse yakınında köstebek aramaya başlayacaktır ve önüne çıkanla hedefi arasında ayrım yapacağını hiç sanmıyorum ki sanırım bu savaşta ilk kaybeden Kenan olacak!

Kenan ve Pierre arasındaki çıkara dayalı ilişki çatırdamaya başladı ve Kenan için sonun başlangıcı olacak diye düşünüyorum. Bu arada onun sonunu Payidar olması ya da Pierre ile iş birliği getirmeyecek. Onun sonunu Mustafa getirecek. Şu anda iyilik timsali hareketleriyle Maksude’yi kandırsa da Pierre bu gerçekleri işine gelmediği ilk anda Payidar Ailesi’nin salonunun ortasına bırakır. Bu yüzden Kenan artık Pierre’in kuklası oldu ve ne yazık ki bu yoldan dönüş yok. Hadi diyelim Pierre aileye söylemedi, Feridun duyarsa yine aynı son onu bekliyor ve Pierre’in onu koruyacağını hiç sanmıyorum. İki sır patladığında Aziz ve diğer Payidarlar için büyük bir yıkım olacak. Zaten Pierre belgelere ulaşamazsa ki ben son sahnedeki kişinin Aziz olmadığını düşünüyorum, başına gelenlerden Kenan’ı bile sorumlu tutabilir bence. Bu yüzden Kenan için artık oyun çok tehlikeli bir hal aldı ve tek kurtuluşu Pierre’in ölmesi olacaktır. Bu da şimdilik çok zor olduğuna göre kendisine hayatta başarılar diliyorum.

Yazımı bitirmeden önce bir vedayı yapmamızın zamanı geldi artık diye düşünüyorum.
Veee bir dönemin de sonu böylece geldi : Dilruba karakteri diziye bebeğiyle birlikte veda etti. Dilruba’nın vedasını çok sevdim. Altı bu kadar oyulan bir karakterin hayallerinin annesi gibi değil kendisi gibi bir anne olmak olması ve bunu gerçek kılanın ona hayatını adayan Adem’le gerçekleşmesi ve diziden Payidar’ların güzel çocukluk arkadaşı, Adem’in de büyük aşkı olarak veda etmesini sevdim ancak çok kızgınım. Bugün ülkede yeni jenarasyondan en iyi on kadın oyuncu say deseler şüphesiz Damla Sönmez’in ismini düşünmeden yazarım. Bu dizi için bir cevherdi, o ancak kıymeti bilinmedi. Dilruba karakter olarak 11-12.bölüm civarlarında toparlanıp, milli mücadeleye yardım etmeye başlarken birden karakterin altı boşaltıldı, kötü kadına dönüştürüldü. Açıkçası ilk dönüştüğü haliyle kalsaydı ya da hep kötü olsaydı severdim, ben. Seyir zevki yüksek bir oyuncuydu ama ne yazık ki olmadı. Dilruba hafızamızda kötü anılarla Aziz’e veda etti. Damla Sönmez’e her şeye rağmen bu muazzam oyunculuk ve güzelliği için çok teşekkür ederim.

Bu haftalık da benden bu kadar, bütün ekibin emeğine, yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Senin İçin Her Şeye Değer! (Aziz,23.bölüm)

YAZAR: Şeyma BULUT

Bu hafta dizinin başından kalktığımda çok başka duygular içerisindeydim. Biraz duygusal, biraz gururlu ama çokça da mutluydum. Aziz’in haftalardır herkesi içerisine çeken ve diziyi uçuruma sürükleyen kısır döngüden çıkmasına ayrıca da mutlu oldum. Peki bu hafta Aziz bize neyi anlattı diye düşününce tek bir şey geldi aklıma: Vatan sevgisi. Evet, evet dizinin bize anlattığı şey tam olarak buydu! Ülkesini seven insanların onun için neleri, kimleri feda edebileceği üzerine çok güzel anekdotlar sundu. Aziz Payidar karakteri üzerinden aslında bizlerin bile neden ülkesini, toprağını kutsal saydığını, vatanını çok sevdiğini ve kendini dahi feda edebileceğini gösterdi. Unutmayın ki vatan sevgisi aslında bir toprak, bayrak ya da ulus sevgisiyle sınırlanabilecek kadar basit anlatılamaz.  Bir insan vatanını içerisinde önce sevdikleri var diye sever, sonra kendisi gibi sevenleri olan insanların huzurla yaşaması için sever ve hatta onlar için kendini feda edersin. Bunu da Aziz ve Kenan ekseninde dizide harika bir şekilde verdiklerini düşünüyorum. Kenan öz ailesi tarafından ötelendiğini düşündüğü, insanların ona karşı sevgisiz olduğu, aşağılandığını düşündüğü için ne ülkesi, ne insanları umurunda değil. Aziz de aslında böyleydi. Örselendiğinde, ailesi ona ihanet ettiğinde aynen böyle düşünüyordu, hatta ailesi Fransızlarla işbirliği içerisinde olduğu için ilk bu mücadeleye başlamıştı ama sonrasında onun hayatına Efnan, Hatice Ana gibi insanlar girdi ve aslında bugünkü Aziz’i onlar yarattı. Ona sevgiyi, aidiyeti ve en önemlisi özgürlüğü hatırlattılar, mücadele ateşini Aziz’in kalbinde harladılar.

Aziz Payidar, sevmeyi bu insanlarla öğrenmiş olsa da karşılıksız sevgiyi, bağlılığı, inancı Efnan’la öğrendi. Vatan sevgisi de zaten bu üçlemeyle tanımlanır her zaman. Eski hayatında bu duyguların hiç birini bilmezdi Aziz zira ona bahşedilen hayatta zaten en sevilen, hayran olunan adamdı kendisi, gözlerine perde inmişti ve ne yazık ki de karşısına çıkan en güzel kadını da gerçekten sevgili sanmıştı. Aziz, Efnan’la gerçek benliğine ulaştı, kahraman oldu mu bilinmez ama çok fazla insanın hayatına, yüreğine dokunduğunu söyleyebilirim. Bu sebepten de Dilruba’nın teklifine evet diyeceğini bir an bile düşünmedim. Efnan’ı böylesine bir karanlığa hapsedecek bir şey yapmazdı Aziz ki yapmadı da. Ona sevdiği bir insan olduğunu, ondan vazgeçemeyeceğini gösterdi ama bu sahneden benim çıkardığım sonuç çok acınasıydı. Aziz son zamanlarda yaptıklarıyla Efnan’ın güvenini oldukça kötü kırmış olmalı ki Aziz’in cevabını beklemeden oradan ayrıldı ve bir hışımla evinin yolunu tuttu. Giderken de “Aziz yüzünden!” diyordu ki haklıydı da diye düşünüyorum. Dilruba evladı için bu yola başvurduğunu söylese de üzgünüm ben pek bahanelerini yemediğim gibi değiştiğine de inanmıyorum.

Efnan ve Dilruba yüzleşmesi aslında Dilruba’nın hiç değişmediğinin ispatı niteliğindeydi ve sadece hisse senetlerini verdiği için de bu hanım efendiyi melek ilan etmiyorum zira kendisi aslında hala eski Dilruba, buna eminim. Aziz eğer Dilruba’ya evet deseydi ilk yapacağı şey Efnan’ın karşısına geçip zafer naraları atmak olacaktı. Bu sonuca nereden vardın derseniz de bebeği Aziz’e inatla söylemedi. Eğer bebeğin babası Adem değil de başkası olsaydı bebeği kullanırdı ancak bu durumda Aziz’in yanaşmayacağını bildiğinden Adem’den kurtulmak için evleniyorum dedi ama bebeği söylemesi Aziz’i daha korumacı olmaya iterdi ama yine de söylemedi. Eve gelir gelmez Efnan’a kendini açıklamadı ama Efnan’ın bildiğini anlayınca sakin sakin anlattı. Geriden bakarsak bu duruma şunu çok rahat söyleyebilirim ki Dilruba son kez de olsa şansını denedi. Aziz’in evet deme ihtimalini denedi ve eğer gitmeyi başaramazsa diye de hisse senetlerini devretmek istedi, işte o kadar. Efnan’ın kalben söylediği “Senin derdin benimle!” tespitine katılmamam mümkün değil. Dilruba Aziz’e karşı son kez şansını denedi ve en sonunda kaybettiğini kabullendi. Hiç kimse beni aksine de ikna edemez arkadaşlar çok üzgünüm.

Dilruba hususunda “Yazar hanım kadın hisseleri Efnan’a verdi!” dediğinizi duyuyorum, o zaman benden günah gitti, gelin bakayım yamacıma. Dilruba gitti hisseleri KENDİ ADINA satın aldı, sonra Aziz’e vermek istedi ve en sonunda da gitti Efnan’a çat diye verdi. Sırasıyla baktığınızda bile durum ortaya çıkmadı mı? Kadının derdi o hisselerle Aziz’in milli mücadele ateşini yaktığı atölyeyi kullanarak Aziz’le evlenmekti , olmayınca da mekanın kendisinde kalmasının bir anlamı kalmadı. Bundan sebep usul usul ayrıldı hayatlarından diye düşünüyorum çünkü daha fazla ne Efnan’a muhtaç kalmak ne de onun bakışlarında ezilmek istiyordu ki Aziz’i beklemeden, Efnan’la vedalaşmadan hayatlarından çekip gitmek istedi ama kader işte, Dilruba her ne kadar onlardan kurtulmaya çalışsa da hayat onu yeniden Efnan’a minnet duyması gerektiği bir noktaya getirdi.

Bu hayatta karma diye bir şey varsa eğer, Dilruba tam olarak onu yaşadı diye düşünüyorum. Her fırsatta yok saydığı, hor gördüğü, hatta neredeyse ölümüne sebep olacağı Efnan sayesinde her defasında hayatta kaldı. Efnan’ı hayata tutunduğu Aziz’inden her koparmaya kalktığında hayat onu hep Efnan’a muhtaç etti. Evsiz kaldığında, dayak yediğinde ve şimdi de bebeğini kaybetme noktasına geldiğinde hep Efnan yardım elini uzattı ona hem de hiç bir karşılık beklemeden. Efnan’ın hayata bakışı da burada zaten diye düşünüyorum. Karşılıksız sevmeyi, nefret beslememeyi ve kimseyi suçsuz yere bilmeden suçlamamayı en iyi bilen karakter, o. Bana sorarsanız aralarındaki en iyi insan ki bunu Galip Payidar bile gördü. Efnan kan vereceğini söylediğinde ona olan bakışlarında minnet duygusu vardı en azından Maksude gibi değildi. Maksude’nin Kenan’la evlendiğinden itibaren Aziz’e ve hatta Efnan’a olan tavırlarından midem bulanıyor, benim. Mustafa şehit düşmesine rağmen onun anısına zarar verdi. O çocukları Aziz zaten alacaktı, kendisi almak istedi ve sanki bunu Kenan’dan başkası yapamazmış gibi davranması beni fazlasıyla rahatsız ediyor, söylemesem olmazdı. Efnan’ın herkese karşı bu iyiliği, ona kötü olana bile nazik olabilmesi Aziz’e ışık oldu diye düşünüyorum ve onun bu memleket yolundaki yol haritasını belirledi.

Aziz gizemli bir görevli tarafından alındığında aslında ondan gizli kahraman ama görünürde normal vatandaş olması istendi. “Bu yolda yalnızsın, gönlünde ya da yanında biri olamaz!” derken aslında sadece bu şekilde yetiştirilenlerin söylediği, tek odağının vatan olması gerektiği için buz gibi bir adamdan öneriler duydu. Yazının başında da söylediğim gibi insanın vatanını sevmesi sevdikleriyle doğru orantılıdır. Yaşadığın toprakları da o insanlar sayesinde seversin. Sonrasında kendinden olanı koruma içgüdüsüyle hareket edersin ki Aziz’in de görevi bu saikle kabul ettiğine ben adım kadar eminim. Buradaki tek sorunun bunu yakınlarından saklaması olacaktır. Aziz ilk etapta bu yola Hatice Ana, Efnan ve diğerleriyle çıktı ancak şimdi tek başına devam etmek zorunda. Bunun belli sebepleri elbette vardır ama asıl sebebi gölge şeklinde bir kahraman yaratarak gün ışığında yapılanlarla gece yapılması gerekenler arasındaki ayrımı yaparak Pierre’i güçsüzleştirmek ve hataya zorlamak olduğu için ailesini, sevdiklerini korumak olduğunu düşünüyorum ki Aziz’in attığı ilk adımda ortalığın nasıl karışacağını da göstermiş oldu.

Delege Pierre’in Hatay ve Aziz takıntısının geldiği boyut beni korkutmaya başladı. Bu hafta seçim komiserleri(?) daha doğrusu Fransız Müttefikleri diziye dahil oldular ve aslında Pierre’in takıntılarının bir kısmını fark ettiklerini düşünüyorum. Karısını ve oğlunu alan şehirden intikam almak istiyor ve bunun için tüm sınırları zorlamaya hazır. Seçim tarihini öne çekmek için girdiği mücadele aslında Aziz’in oyunuyla büyük bir darbe yedi. Yapmaya çalıştığı işler Milletler Cemiyeti tarafından fark edilmesin diye oyun üstüne oyun kurarken aslında heyettekilerden de birçok şeyi saklamaya çalışıyordu. Delege olarak aklını, mantığını artık kaybetmiş bir adam ve Aziz onu günden güne hataya zorlamaya devam ediyor.  Konağın önündeki restinin ardından Pierre’in bir şeyler yapacağını biliyordum en azından denemek isteyeceğini tahmin ediyordum ama bu sefer darbeyi en can alıcı noktasından yedi ve fark ettirmemeye çalışsa da gemisinin yarısı sular altında kaldı ya kendisine yeni bir seyahat aracı bulacak ya da boğulacak, bunun başka bir yolu kalmadı diye düşünüyorum.

Aziz bir zamanların “Kara Peçe” lakaplı halk kahramanına atıfta bulunurcasına geceleri kahraman gündüzleri sakin bir iş insanı görüntüsüne büründü. Aldığı yetkiyle posta arabasını basan yeni kahramanımız Hatay’da çoktan efsanelere konu olmaya başladı bile. Delege Pierre için hayat sanırım hiç bu kadar zor olmamıştı diye düşünüyorum çünkü can damarım dediği belgeleri kaybetti ve nerede arayacağı hususunda bile bir fikri yok. Bir gece yarısı bütün hayatını kaybetti ve kime hesap soracağını bile bilemez halde ortada kaldı. Aziz tek başına girdiği bu ilk mücadelesini kazandı hem de tüm halka kazandırdı. Pierre’ine elini öyle bir bağladı ki bendeniz olanları büyük bir keyifle ve “oh olsun” şarkısı eşliğinde izledim.

Aziz’in Fransızlarla girdiği mücadelede sadece Hatay’ın vatan toprağı olması hususunda siyasi bir mücadele değil, düşmanın altında ezilen, aç olduğu için her şeye boyun eğmek zorunda kalan insanlara da yardım elini uzattı. Bir yanda düzene baş kaldıran bir Dadaloğlu gibiyken (Türklük işinde Robin Hood tabirini kullanmayı reddediyorum) diğer yanda da insanların pelerinsiz kahramanı olarak onları muhtaç olmaktan kurtaran Köroğlu’na dönüştü. Fransızların paralarıyla kendi insanlarına yardım etti ve Pierre’in de dikkatini bu hareketiyle çekmeyi başardı bence.

Delege Pierre Aziz’in halkın refahı ve özgürlüğü konusundaki takıntısını en iyi bilen insan. Onun her planını bu sebeple yerle yeksan eden Aziz’in karşısına çıkarak aslında ondan şüphelendiğini de belli etti. Pierre tipik bir Avrupalı, daha önce de defalarca bahsettiğim gibi karşısındakini küçümseyen, onu dikkate almayan bir insan ve bu özelliği ona çok şey kaybettiriyor. Aziz’in karşısına çıkarak paniğini, öfkesini ve zayıflığını ona göstermiş oldu. Aziz onu zayıf bıraktıkça hırçınlaşan Pierre hem kendi çevresine hem de karşısındakilere elini açık etti, Galip”in düşmanlığıyla da aslında kaybedilecek savaşın ilk işaretlerini de vermeye başladı. Aziz düşmanını tam istediği noktaya getirdi ama bu sırrı ne kadar sürdürebilir?

Aziz Payidar bugüne kadarki en zor savaşını veriyor ve bu yolda tek başına. İşin kötüsü bunu hayat arkadaşına dahi söylememesi onu çok zor bir konuma soktu. Efnan, kocasındaki değişimin farkında yani en azından kalben hissediyor. Hep diyorum ya bu kız kalbinden, derinden seviyor diye, bunun en bariz örneğini rüya sahnesinde gördüm. Aziz’in tek başına, kendisi olmadan bir yola girdiğini yüreği hissetti. Sevdiğine ulaşamadığı, dokunamadığı, ona yardım edemediği o yoldan ölesiye korktu. Şimdi Aziz bu durumu Efnan’a anlatabilir diyenleriniz olacak ama ben şahsen anlatmayacağına adım kadar eminim ki bunun sebebi de ona böyle bir emir verilmesi ya da konulan kurallar değil. Aziz, Efnan’ın kendi sırrını sonuna kadar saklayacağını da, ölse bile ağzından bir tek kelime dahi çıkmayacağını da biliyor. Bugüne kadar ona, davalarına en fazla sahip çıkan bildiğiniz üzere Efnan’dı! Kocası için neredeyse kendisini feda edecekti kiiiiiiii Aziz de tam bu yüzden bu sefer onu bu işe bulaştırmamaya karar verdi.

Bazı durumları sadece ayrıntılardan anlayabilirsiniz. Aziz’in sırrı hükümet istediği için sakladığını düşünüyorsanız daha önceki olayları hatırlamanızda fayda var. Aziz’e hep bu söylendi ama o hiç dinlemedi, peki bu sefer neden dinledi? Aziz, Efnan’a küçücük bir cümle kurdu: Benim yüzümden huzur bulamadın! Bakın burası çok önemli çünkü Aziz’in bu sefer sevdiklerini bu işe bulaştırmak istememesinde bu cümle var. Efnan, Aziz için iki kez ölüme bile, isteye yürüdü. Neredeyse Pierre’in kurbanı olacaktı. Ya öldürülecekti ya da tecavüze uğrayacaktı ve bunu gözünü dahi kırpmadan yaptı. Daha da fenası Efnan bunları yaparken Aziz’e söylemeyi bırakın sır gibi de saklıyor. Ben Aziz’in bu defa sırf bu sebepten Efnan’ı bu kavgaya dahil etmeyeceğini düşünüyorum ki onun yanındaki tavırları, hareketleri Efnan’a huzur dolu bir hayat kurmaya çalıştığını düşündürdü. Efnan’la çocuk yapmak gibi, yeni bir dünya kurmak gibi hayaller kurmaya hatta bunları Efnan’a kurdurmaya başladı buradan da Aziz’in bu işe onu karıştırmayacağını anladım.

Aziz artık karısı üzülsün, yıpransın, insanların elinde oyuncak olsun istemiyor. Eski Aziz evine öyle gelen Adem’i ikiye bölerdi. Hele de evde Efnan’ın o şekilde tehlikede olduğunu bilsin, ortalığı yakardı ama sırf o istemiyor diye yapmadı. Karısının her şeyine evet deyip, atölyenin başına geçmesine bile sesini çıkarmadı. Aziz artık mücadeleyi başka bir alanda devam edip, Zülfikar atölyesini de devrim ateşini birlikte yaktığı karısına emanet etti. Aziz’in bu sırları saklamasını çok iyi anladığım için bıkbık etmeyeceğim ama ben Efnan’ı tanıyorsam bu kadar zahmete boşuna girdiğini net olarak söyleyebilirim. Efnan savaştan vazgeçmeyeceği gibi yeri gelirse yine Aziz’in arkasından dolanacaktır.

Aziz şimdilik Efnan meselesini çözüp, amcasıyla yeni ittifak kurma yoluna girdi. Bu milletvekilliğinden vazgeçme meselesini ben önce anlamadım ama sonradan meseleye yavaş yavaş uyanmaya başladım. Pierre ve Galip’in arası bir süredir bozuktu ancak Galip’in de sınıra yaklaştığının farkında Aziz. Ona bir gaz vermek lazımdı ki Adem’le bunu da başardı ama ben açıkçası bu kadar zahmete girme sebebi üzerinde biraz düşünmek istedim. Ailesini korumak isteyen adam aile büyüğünü neden bu savaşa soktu? Cevap basit aslında, Pierre’in tüm itibarını ve güvenilirliğini yok etmek istiyor. Şimdi Payidar Ailesi Hatay’ın en güçlü, zengin ailesi ve halkın gözünde de saygınlıkları var. Aziz Galip’i aday göstererek hem gücü yeniden ailesine geçirmek hem de Pierre’in hata yapmasını sağlamaya çalıştı. Soygunu amcasının üstüne yıktı çünkü olayla alakası olmayan Galip’i kurban olarak gösterip, halkın desteğini tam olarak alacak. Bence başarılı da olacak çünkü Pierre panik halinde, hata yapmama olasılığı bu yüzden çok düşük. Aziz bugüne kadar onunla hep Türk gibi mücadele etmişti. Mert, dürüst ve yüz yüze yapmıştı ama artık düşmanının taktiğiyle savaşmak zorunda olduğunu biliyor ve bu sebeple de aynı Pierre gibi davranmaya başladı. Aslında Aziz Payidar onu, kendi silahlarıyla vuruyor, kendi zehrini tattırıyor, o kadar!

Hatay’da milli mücadele ateşi artık yanmaya başladı. Arkada Mustafa Kemal Atatürk’ün zekası, vatan sevdalısı bir grup adamla Hatay’ın vatan yurdu olması için verdiği mücadeleyi izlemek bana gurur verdi. Atatürk’ün Hatay için hisleri, onu görememesi ama neler yaptığının diziyle de olsa beyaz cama aktarılmasını çok sevdim. En önemlisi de bunu yazan kalemler öyle ince ayrıntılar verdiler ki kalbimden vurdular beni. Özellikle de Macar kökenli komiserin kullanılması ayrı güzel. Eminim çoğunuz biliyorsunuzdur, Macarların kökeni Türktür. Dizide böylesine nahif bir dokunuşla bunun anlatılması çok hoşuma gitti. Bu mücadelenin her safhasını sonuna kadar izlemek için sabırsızlanıyorum, her şey çok güzel olsun !

Bu haftalık da benden bu kadar arkadaşlar, haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Bırak Beni Aziz (Aziz,22.bölüm)

YAZAR: Şeyma BULUT

Oyun içinde oyun, kumpas içinde kumpas! Aziz’in son bölümünü en iyi anlatacak tabirler bunlar olur. Diziyle ilgili ciddi sıkıntılar var ancak onları son paragrafa saklıyorum. Aziz’de bu hafta elim sende oynadık dersem yalan söylemiş olmam sanırım çünkü herkesin herkese oyun oynadığı ama kimsenin kazanamadığı bir kaos ortamı vardı. Kimin dost kimin düşman olduğunun anlaşılması bu kadar güçleşmişken , herkes kazanmanın derdiyle etrafında ne var ne yok yakarken kaybeden hem de çok ağır yara alan bir kişi vardı: Efnan!

Efnan gerçekten haftalardır paramparça oldu, her tarafı yara bere içerisinde kaldı ve ne yazık ki onun bu çırpınışlarını Hatice Ana dışında gören yok! Efnan haftalardır bir cenderede ve ne yapsa oradan çıkamıyor. Pierre meselesi bir sırken o gizin altında ezildi, unufak oldu, ne derdini anlatabildi ne de Aziz’e sırtını dayayabildi. Şimdi de tüm gerçekler ortaya çıkmasına rağmen hala kalbinin acısı kaldığı yerden devam ediyor. Şimdi bu sözlerim çok ağır olabilir ama ben bu dizide en yalnız insanın Efnan olduğunu düşünüyorum. Onu ne sevdiği ne de dostum, kardeşim dediği insanlar bir zerre dahi anlamıyorlar. Efnan’ın ne zaman başı sıkışsa annesine koştuğunu farketmişsinizdir. Peki neden? Efnan neden her defasında annesinin yanında alıyor soluğu hiç düşündünüz mü? Efnan her defasında Aziz ve diğerleri tarafından yargılanan, suçlanan, kullanılan insan konumuna düştü bu sebeple de onu asla yargılamayan, seven tek insana, annesine koştu. Efnan’ın bu ruh hallerini gerçekten beğenmiyorum ve Aziz’e çok kızıyorum. Kız karşısında damla damla erirken kafasını artık kendi ailesine çevirmesinin vakti gelmedi mi?

Aziz’i anlamıyor değilim, çok iyi anlıyorum arkadaşlar. Bir şehri kurtarmak istiyor, insanlara umut olmak, Antakya halkını özgürlüğüne kavuşturmak istiyor ancak gözünden kaçırdığı çok önemli bir husus var: Kendisini kurtaramayan bir halkı kurtaramaz, en sevdiğinin halini göremeyen de mazlumun acısını anlayamaz. Aziz uzun zaman Efnan’ın acısını görmedi sonrasında da onu yargılamaya başladı. Arkadaşlar bakın bunlar normal hareketler değil. Aziz’in Efnan’a olan sevgisinden benim şüphem yok ancak bir kızın üstüne bu kadar gidilmesini de doğru bulmuyorum. Kaldı ki Efnan aşkından ölse de sırf seviyor diye kocasının yanında kalacak bir kadın değil ve bunu da aslında çok net bir şekilde gösterdiğini düşünüyorum. Aziz’e ilk atölyede resti çekse de başka ayrıntılar vardı. Aziz o cümleyi duyduğu anda onu da büyük bir korku kapladı: Efnan’ın çekip gideceği korkusu.

Aziz ve Efnan arasındaki ilişkinin çok net özetini tek bir sahnede aldım ben. Efnan dayanamayıp da “Beni bırak Aziz!” dediği anda işin rengi de olayların gidişatı da Aziz için değişti. Aziz’in Efnan’la ilgili aklından çıkardığı ya da arada sırada unuttuğu bir gerçek var: Efnan her halükarda onun yanında kalacak kadar gurursuz değil. Efnan, Aziz için ölürken bile defalarca gitmeyi göze almış bir karakterdi ama bu sefer başkaydı diye düşünüyorum. Efnan, Aziz için kendini feda etmeyi göze aldığında, Aziz’in nankörce gitmeseydin ya da bana yalan söyledin noktasında olmasını bırakın Efnan’ı, ben kaldıramıyorum. Kaldı ki Efnan gitmese Pierre onu alabilecek durumdayken biraz olsun anlayış bekledim ben ama bana kalırsa Efnan tek hareketiyle Aziz’e mesajı çok net verdi. Bu hafta dizide bir şey dikkatinizi çekti mi? Neredeyse tüm sahnelerde Efnan Aziz’in yanındaydı. Fransız Konağı’nda, atölye veya amcasının evinde bile yanındaydı, hatta utanmasa dayıyla görüşürken bile yanında götürecekti. Aziz korktu. Efnan’ın üzerine o kadar gitti ki bir noktada “Yeter!” deyip kaçmasından paniğe kapıldı. Aziz’in Efnan’ı yanında tutmak için verdiği savaşı gördüm ama bence yetersiz.

Aziz’in net bir şekilde insanların ağzını kapatmasını bekledim ben! “Benim için oraya gitmek zorunda kaldığında siz neredeydiniz?” diye sormasını bekledim ama her zamanki gibi sormadı. Efnan’ı Galip yargılarken susan Maksude’ye geleceğim ben, oraya geleceğim ama şu anda Aziz’le kalmak istiyorum. Aziz, Efnan’ı yıllar önce, ilk gördüğünde yazmış kalbine ve orada da taşımış. Farkındaysanız küçük Aziz’le şimdiki Aziz arasında epey bir fark var. O yıllarda kibrinden uzak, saf bir gençken şimdi çok daha farklı bir insana dönüştü Aziz. Efnan’ın aşık olduğu Aziz o egosuz, mert adam ama işte Aziz’in kibri onun en büyük zaafı! Aziz o halinden ancak Efnan’ın yanında sıyrılabiliyor çünkü diğer adam Efnan’ı çok rahat kaçırabilir. Aziz ve Efnan’ın o çocukluktan başlayan aşkları onları bugünlere getirdi. Önce kalpleri tanıdı birbirlerini, sonra gözleri buluştu. Kader o yolları bir kez daha sımsıkı bir düğümle bağladı. Aziz’i anlıyorum ama Efnan’a “Unutmam için zaman ver!” demesini hala kabul etmiyorum. Eski sevgilisiyle kızı aynı eve sokan adam bir zahmet de zaman falan istemesin. “Ben bu işi halledeceğim!” diye evden gidip, Dilruba’yla geldiğini kimse unutmasın zira benim daha bir süre unutmaya niyetim yok. Yine de birbirlerinin her anlamda ilacı olan bu ikisinin aşklarının çok nahif ve özel olduğunu düşünüyorum. Onlar tanımadan diğer eşini yıllarca arayan bir albatros kuşları gibi göklerde süzülüp sonrasında bir araya gelen ve her halükarda yan yana olmayı başaran bir çift. Ancak benden söylemesi Aziz ve Efnan’ı çok daha zor günler bekliyor.

Pierre bildiğiniz gibi Efnan’a fena şekilde takıntılı halde. Bu sebeple de elindeki en güçlü koz olarak Dilruba’yı tutuyor. Buraya kadar tamam ama yani cidden bana bir “Yeter ama ya!” durumu geldi. Bir kadının hiç mi kendi fikri olmaz yahu! Aziz onunlayken hep onun dediklerini yaptı, sonra anası şimdi de Pierre! Hepsinin de altındaki sebep Aziz ve Efnan ayrılsın! Dilruba bu hafta tam anlamıyla yerle yeksan oldu. Adem’i tek kalemde harcayıp, adamı delirtmesine gelmiyorum ama bir insan nasıl bu kadar bencil olabilir aklım almıyor. Adem’e değer veriyordu vermediğini net olarak gördüm.  Pierre’in tek amacının Aziz’i mahvetmek olduğunu bile bile ona yardım etti ama sorarsanız o Aziz’i çok seviyor. Şimdi bana biri söyleyiversin hele, sevgi bunun neresinde arkadaşlar? Pierre’in tek derdi meclise girmek ve Aziz de onun önündeki en büyük engeli konumunda. Efnan’a olan takıntısını da düşünecek olursak Kenan’ın önü açılsın diye Dilruba  Pierre’in oyuncağı oldu.

Kenan yanına Maksude’yi de alarak Pierre ile kurduğu oyunu adım adım uygulamaya başladı. Öncelikle Maksude’ye tatlı, sevecen bir adam görüntüsü çizmesi gerekiyordu ve bunun için de katili olduğu adamın oğullarına babalık yapmaya başladı. Maksude de saf saf onun bu oyunlarına düşüverdi. Halka birlikte erzak dağıtırken, neden erzak dağıtmak zorunda olduklarını sorgulamadan yapmaya başladı bunu. İçindeki Payidar’a göre bu iyi bir şey ama bu açlığı nasıl bitiririz noktasında olabileceğini hiç sanmıyorum. Kaldı ki Kenan onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayıp, onu olduğu insandan bambaşka birine dönüştürmeye başladı. Maksude her zamanki gibi sorgulamadan, gözü kara bir şekilde inanıverdi Kenan’a ve ben bunu anlamıyorum arkadaşlar, üzgünüm.

Kendimi Maksude yerine koymaya çalışıyorum ve onu anlıyorum da ama biraz durup düşünmesi gerekmez mi? Şimdi Kenan ona bir rüya masalı çizdi, Mustafa’nın çocuklarına bakıyor ve halkın güya kurtuluşunu düşünüyor değil mi? Buraya kadar tamam ama hiç mi insanların dediklerini duymuyorsun be kızım diye sorasım geldi. İnsanlar tefeci dedi, ocağımızı söndürmekten tutun da her şeyi söylediler. Kenan madem bu kadar iyi bir insan enden oylara göre hareket ediyor bile demedi ve o da yetmiyor gibi Aziz’e saldırdı.

Maksude’nin karakter olarak kendini bulamamış bir kadın olduğunu düşünüyorum. Mustafa’nın ardından zor günler geçirdiğini kabul ediyorum ancak Aziz’e olan saldırısında haklı tarafları olsa da milletvekilliği işine delirmesini anlamak mümkün değil. Kenan parasıyla oy satın almaya kalkınca Aziz karşılık verdi diye onu bencillikle suçladı. Şimdi ben merak ediyorum, evini ipotek altına alarak insanlara yardım edilmesinin neresinde bencillik? Kaldı ki Mustafa Kenan yüzünden şehit olmuşken, kendini Aziz’in yoluna adamışken bu hanım kızımız sevdiği adamın anısına, davasına da hakaret etmiş oldu. Aziz’in herkesin hayatına karışması hususunda söylediklerine sonuna kadar katılıyorum ancak diğerlerinde aynı fikirde değilim. Özellikle de babasının Efnan’a söyledikleri hususunda çıkıp da tek kelam etmesini bekledim ben. Efnan’ın zamanında ona yaptığı iyilikleri düşünecek olursak, ikide bir bu kızın namusu, şerefi onların ağzına sakız edilmemeliydi ama işte Maksude de babası gibi söz konusu kendisi olunca geçmişini unutuverdi.

Maksude sağolsun Kenan adım adım hedefine ulaşırken Aziz de sürekli olarak atak geliştirmek zorunda kaldı. Pierre arkadan oyun kurucu gibi her yıkılan kumpasın ardından yenisini kurarken, bu sefer de meclisi ele geçirmek için Kenan’la el ele verdi ve yeni oyununu ilan etti. Aziz ve dayı bunun farkında olacak ki hemen oyuna dahil oldular ancak bağımsızlıklar üç günde kazanılan olaylar değildir. Emek ve mücadele gerekir. Bu sebeple o yolda yürürken ayakları kanlar içerisinde kalacak belki ama yolun sonundaki aydınlık bir şehrin ve insanlarının kaderini değiştirecek!

Aziz Payidar’ın az önce bahsettiği sebeplerle “Oyunuzu satmayın!” konuşmasını çok etkileyici buldum. Tarihler değişiyor ama bazı şeyler asla değişmiyor değil mi? Aziz’in konuşması bana o kadar tanıdık geldi ki size anlatamam. Müşkül durumdaki insanlar oylarını para için satmaya başlarlar ve bir ülkenin her şeyini etkilerler. Aziz de bunu engellemek için çıktı meydana ve konuştu. Bağımsızlıktan,  mücadeleden bahsetti. İnsanları etkiledi mi bilinmez ama Kenan ve Pierre’in içine korku saldıklarına yemin edebilirim. Aziz’in vatandaşın borcunu ödemesiyle Pierre Aziz’i içeriden yıkmaya karar verdi ve bunun için de etkili silahını kullanacaktı: Dilruba!

Dizinin son sahnesini izlediğimde sadece kocaman bir “Yazık!” dedim. Dilruba kurulmuş bir oyuncak gibi gitti ve Pierre ne dediyse onu yaptı. Aziz’in karşısına çıktı, bir başkasını sevmesine rağmen benimle evlen dedi. Ben Aziz’in evet diyeceğine hiç ihtimal vermiyorum ama bana soracak olursanız bir karakterin bitişiydi bu hareket. Bundan sonra neler olacak bilmiyorum ama işlerin iyice karışacağını düşünüyorum.

Eveeeet Aziz’de bir dönem sona erdi. Dizimizin senaristi Eda Tezcan diziye veda etti ama benim bir kaç şey söylemem gerekiyor. Eda Hanım neden gitti bilmiyorum ama dizi uzun zamandır güçlü bir çatışmadan çok uzaktaydı. Sürekli saçmalayan Pierre , namus meseleleri ve unutulan milli mücadele yüzünden çok kan kaybetti. Yeni senaristlere başarılar diliyorum, umarım gideni döndürmekte başarılı olabilirler.

KABUS (Aziz, 21.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Aziz dizisi başladığı ilk günden beri benim izlemekten aşırı keyif aldığım bir dizi oldu. Her karakteri analiz ederken, yazarken hep keyif aldım ama sanırım bazı şeyleri dile getirmedikçe ekip de her şeyin yolunda gittiğini zannetti. Aziz gibi özellikli bir proje freni boşanmış kamyon gibi gidiyor ve kurtarma rampasını bulamazsa ne yazık ki kaçınılmaz son için çanlar çalmaya başladı bile. Aziz, konusu itibariyle Hatay’ın kurtuluşu ve devrim niteliğinde bir aşk hikayesini anlatıyordu, herkes bu sebeple sevmişti ama ne yazık ki dizinin o güzel havasından artık eser yok. Hala dizinin kurtarılması mümkün ancak derhal bu konulara dönüş yapılması ve Aziz Payidar karakterinin kamu hizmeti görevlisi gibi davranmaktan vazgeçmesi lazım! Hadi gelin dizi bu hale neden geldi, neden olmazların peşinden gidiyorlar karakterler üzerinden biraz sohbet edelim.

Aziz Payidar! Bu hafta herhalde beni sinir krizine sokan tek karakterdi desem yanlış olmaz. Ne Dilruba, ne Adem ne de bir başkası beni Aziz kadar sinirlendirmedi. Aziz, Hatay’ın kurtuluşu için kilit rol oynayan, el bebek gül bebek yaşarken yaptığı bir iyilik sonrasında hayatı değişen,en sonunda da Hatay’ın kurtuluşuna bir çift güzel gözün sevdasına inandığı gibi inanan bir adam. Buraya kadar her şey tamam da buradan sonrası tam bir kaosa dönüştü. Aziz Payidar’ın sevgiyi anladığını pek düşünmüyorum. Nedenini de açıklayayım hemen : Aziz, Efnan’a çok aşık, ölüyor falan ama hala Efnan’ı tanımıyor bence. Ben tanımadığın birini sevme meselesine pek inanmıyorum arkadaşlar, kusura bakmayın ama Aziz başardı. Tanımadığı, anlamadığı Efnan’a aşık oldu ve işin kötü tarafı bu kızı anlamak için de hiç bir şekilde çaba sarfetmiyor. En azından gözlerini ondan yana çevirse bir şeyler görecek ama Dilruba, Adem, atolye derken karısının mum gibi eridiğini dahi göremedi. Burada Aziz’in artık biraz da olsa en sevdiğim dediği insanlara kafasını çevirmesini, onları görmesini bekliyorum ben. En azından karım dediği kadının damla damla eridiğini bir şekilde farketmesi lazım ama yapamıyor. Neden biliyor musunuz? Aziz hala her şeye kendi gözünden bakıyor da ondan aksi halde çoktan bir şeyler döndüğünü anlaması lazımdı diye düşünüyorum.

Aziz nedense söz konusu Efnan olduğunda duvarlarını hemen kaldırıp, karısını o duvarların altına itiyor. Halbuki yaşanan bunca şeyin ardından en yumuşak olması gerken insana hep en sert halini gösterdi. Aziz için herkesin affedilebilirliği var, herkese anında merhamet gösterilmesi lazım ancak ne hikmetse o tarafına maruz kalmayan tek insan Efnan. Pierre ile olan yüzleşme sonrasında “Eğer gitseydin bizden geriye bir şey kalmazdı!” sözünü Aziz’in söylemeye hakkı var mı sizce? Bence yok! Aziz bugüne kadar kaç defa yaraladı Efnan’ı? Ben artık sayısını unuttum! Hor gördü, aşağıladı, gözlerinin önünde Dilruba ile oldu iki gün sonra Efnan’ın peşine düştü. Efnan küçücük kalbinde yaşadığı depremlere rağmen Aziz’i affetmişken üzgünüm ama Aziz böyle bir cümle kuramaz kardeşim! Aziz’in artık kurmasını beklediğim cümle şu olur : Bu Fransız seni neyle tehdit etti de sen gitmek zorunda kaldın diyebilir ancak ama bizden geriye bir şey kalmazdı falan diyemez. Efnan giderse çünkü geriye Aziz diye bir şey kalmaz, bu konuda da gayet netim!

Ah Efnan, ah… Bu hafta gerçekten yüreğimi dağladı benim. Bir sevginin bedeli bu kadar mı ağır olmalıydı? Efnan hayatı boyunca sevgi denen duyguyu bir kez annesiyle tatmış bir kızdı, sonra hayatına Aziz girdi. Deyim yerindeyse Efnan kendisini Aziz’e adadı. Onu öyle bir sevgiyle sevdi ki Aziz’in içindeki iyi, sevecen adamı ortaya çıkardı. Şimdi herkes dürüst olsun eski Aziz’i o halktan kim severdi? O burnu yere düşse almayan adamın nesini severlerdi? Efnan onu halkın gözünde sevilecek bir adama adım adım dönüştürdü. Aziz’i öyle bir sevgiyle kuşattı ki onun bu sevgisi başta Dilruba olmak üzere herkesi rahatsız etti ki her önüne gelen bir tane vurdu. Şimdi Aziz neden Efnan gibi Pierre’in her dediğine evet demiyor dediğinizi duyar gibiyim hemen anlatayım : Bakın Aziz yere düştü başında halası, Maksude, Dilruba…tüm ailesi vardı. Ancak Efnan tek başına, yalnız bir kadın. O hapse girdiğinde bir tek Aziz onun için mücadele etti. Efnan’ın başka kimsesi yok ki sadece göz yaşı dökerek kendini avutsun. Onun karakteri sevdiği için savaşan gerekirse kendisini yok edecek fedakarlığı yapabilecek yapıda, bu sebeple Efnan Aziz için aynı duruma kendisini yüz defa daha sokardı. Aziz hem Hatay’ın hem de Efnan’ın umudu, bu yüzden Efnan sevdiği adamın netim neden yaptığını anlıyor ancak Aziz hala o noktada değil. Efnan’ın Dilruba ile ilgili olan durumunu bilmesine rağmen hareketlerine devam ediyor ki bu hafta Efnan bu kadın yüzünden gece gündüz kabuslar gördü.

Ataerkil toplumu yapısını, erkek kadın arasındaki ayrımı hiç bir zaman anlamayacağım! Dilruba Hanım kendisini hasta etmeyi başardı ve Aziz Beyimiz de onu odasında rahatsız etti. Şimdi arkadaşlar benim ilk çıldırdığım sahne budur! Dilruba bir zamanlar Efnan’ı aşağıladığı şeyi yapmasını geçtim, neden bu kadın birden Aziz’in problemi oluverdi? Ben cidden anlamıyorum. “Beni burada yalnız bırakma!” derken benim aklımda tek bir soru vardı : Efnan’ın yalnızlığı ne zaman bitecek?

Efnan olanlara dayanamayıp giderkenki ettiği cümlelerle aslında farkını ve asaletini ortaya koydu diye düşünüyorum. Dilruba’nım başına gelenlere üzülüyorum ancak Efnan’a daha çok üzülüyorum. “Benim Dilruba gibi korunmaya ihtiyacım yok, ben zaten hep tek başımayım!” derken Aziz’e bile her şeyiyle güvenmediğini ima ediyordu. Efnan hep tek başına ve bu çok kötü. En basiti Pierre istediği an Efnan’a ulaşıp, karşısına dikilip tehditler savuruyor. Herkesi koruyan kocası, sağlıklı olduğunda bile Efnan’ın güvenliğini sağlayamadı çünkü daha önemli gündemleri vardı. Her zamanki gibi… Efnan ikinci kez Pierre’in elinden kurtulsa da acısının uzun süre dinmeyecek olmasına çok üzüldüm çünkü ne yazık ki Dilruba tam bir kabus gibi hayatına çöreklendi.

Efnan evinin kapısında Dilruba’yı görünce Aziz’e olan bakışları her şeyi anlatıyordu aslında. O bakışlarda öfke ya da nefret yoktu, “Beni neden anlamıyorsun?” bakışı vardı ki Aziz bile artık ileri gittiğini anlamış olacak ki Efnan’ın gözlerine dahi bakamadı ancak ben bu karakterle ilgili sınıra ulaştım.

Dilruba karakteri beni gerçekten çok zorladı ancak artık onunla ilgili her şey su gibi berrak. Dilruba hala Aziz’le ilgili olmadık düşler kuruyor. Aziz onunla ilgilendikçe eminim hala kendisine hisleri olduğunu bile düşünüyordur çünkü bu davranışının başka bir açıklaması yok. Peki neden? Çünkü Dilruba kendisini herkesten çok sevilmeye layık görüyor. O güzel, alımlı, eğitimli ve akıllı bir kadın. Tabii ki de o sevilecek, başka bir ihtimali olabilir mi? Tıpkı bir zamanlar Aziz’in olduğu gibi kendisini herkesten, her şeyden üstün görüyor. İkisi arasındaki fark Aziz’in içten içe cesur, merhametli bir adam olması ama Dilruba öyle biri değil. Ben onun çok acımasız biri olduğunu düşünüyorum. İlk bölümlerde yaptıkları şöyle dursun, kendi menfaati tehlikeye girdiği anda her şeyi silkeleyip atıveriyor. Adem’i de böyle delirmedi mi? O kadar ben merkezli bir insan ki kendisi mutlu olamadığında herkesin hayatını zindan etmeyi kendisine hak gördüğünü düşünüyorum. Yoksa yeni evli bir çiftin evine kendini atıp da anlayış beklemezdi ki beklemedi bir zamanlar Maksude’ye yaptığının aynısını yaptı, Efnan’ı tehdit etti.

Dilruba ve Efnan arasındaki sahnelerde genelde bir kadın olarak Dilruba’dan utanıyorum ben. Efnan’ın evinde onu tehdit edip, kocasına kendini acındırırken egosunu tatmin ediyor bence. Efnan’a “Aziz beni seviyor, gururun varsa gidersin!” diyen kadın, Efnan için asılmayı göze alan Aziz’in paçasından ayrılmıyor. Efnan Pierre’in yanına zorla giderken o medet umuyor. Yani ne Hatay halkı ne de Aziz’in mücadelesi umurunda. Efnan ona hesap sorunca da kızı tehdit etti. Şimdi ben nesini anlayayım bu kadının arkadaşlar? Nerden tutsam elimde kaldı. Dilruba ve Pierre benim gözümde artık aynı çünkü bebeği neden sakladığını hala anlayamadım. Aklıma kötü şeyler geliyor ama bu kadar adilik olmaz diyerek susuyorum. Dilruba’nın Efnan’ın hayatını zindana daha da çevirmemesini umuyorum. Ayrıca artık Efnan’ın bu cehennemden kurtulması gerekiyor, öyle ya da böyle.

Efnan dört bir yandan kuşatıldı ve artık boğuluyor. Pierre, Dilruba, tehditler, Aziz’i kaybetme korkusu derken iyice yalnız ve biçare kaldı. Son sahnede eğer Pierre gelip demese ben gelip diyecektim, o derece sinirlendim. Aziz’in hasta yatağında yatarken olanları öğrendiğine sevindim ancak bundan sonrası çok önemli benim adıma, Aziz’in bendeki değeri için özellikle hayati önem taşıyor, bakalım Aziz duydukları karşısında ne yapacak? Bekleyip göreceğiz.

Yazımı bitirmeden önce bir şey söylemek istiyorum : Ben bu diziyi devrim gibi işlenen bir aşk hikayesi olduğu için sevdim, başladım. Bu sebeple bu aşkı ve Hatay mücadelesini izlemek istiyorum. Zaten dizinin ana konusu da buydu, bu sebeple iki haftadır izlediğim diziye anlam veremiyorum. Girilen bu yoldan dönülmezse her şey için çok geç olabilir…

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Can Kırıkları (Aziz, 20.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Bilenler bilir, Aziz izlemek bana her zaman huzur verirdi ama bu hafta büyük bir hayal kırıklığı içerisindeydim. Bugüne kadar izlediğim en iç sıkıcı bölümü izledim desem abartmış olmam sanırım. Bunun iki sebebi var : İlki herkesin tahmin edeceği gibi Pierre’in ‘namus’ üzerinden çevirdiği oyunlar, diğeri de Dilruba karakterinin gel gitleriyle bölümün ana konusunun üzerini örtmesiydi. Diğer yandan da Efnan’ın içine düştüğü durum, her taraftan kuşatılması ve sessiz çığlıklarını kimsenin duymaması canımı çok acıttı. Bölümün tamamında Efnan attığı her adımda, kalbi camdan bir bardak gibi çatırdadı ve hareket ettikçe ardında can kırıkları bıraktı.

Geçtiğimiz hafta son sahnede Aziz için Pierre’in evine giden Efnan neredeyse en büyük kabusunu yaşayacaktı. Elindeki küçücük bıçakla oradan kurtulamayacağı gerçeği gün gibi ortadayken ben de bölüm boyunca Pierre neden Efnan’a saldırmadı diye düşündüm. Kendisinin de söylediği gibi o an istediğini yapardı ancak sanki tek derdi Efnan’ın elini kesmemesiydi. Üzerinde uzun uzun düşününce tek bir sonuca vardım : Pierre iki taraflı acı çektirmek istiyor. Efnan yüzükleri almaya gittiğinde, vermedi. Amacı Efnan’ı tercihinden dolayı cezalandırırken aslında bir yandan da onu kendi içinde “Yanlış mı tercih yaptım?” noktasına getirmeye çalışıyor. Bunun yolu da Aziz’in içine şüphe tohumları ekerken diğer yandan da Efnan’ın karşısına geçip “Bak bana tercih ettiğin adam bu, daha sana inanmıyor bile dedirtmek!” diye düşünüyorum. Ben Aziz’in asla bu kadarını yapacağına inanmazken biz erkeklere inancımızı bir günde yitirmedik. Tüm bu olanların bedelini ne yazık ki Efnan ödüyor ve zaten perişan olan genç kızı korkunç bir ikilemle baş başa bıraktı.

Efnan bölüm boyunca araftaydı. Bir yanda Aziz, bir yanda Dilruba diğer yanda Pierre derken iyice köşeye sıkıştı. Efnan ne evinde, ne yatak odasında, ne dışarıda rahat çünkü izin vermiyorlar. Odasına gidiyor Aziz’ e bir türlü kalbini gösteremiyor, odasından çıkıyor “Aziz beni asla bırakmaz!” diyen Dilruba karşısında, evden dışarı çıktığı anda Pierre köşe başında onu bekliyor. Efnan içine düştüğü cehennemden çıkmak istedikçe alevler dört yanını sardı. Özellikle Pierre konusu Efnan için büyük sıkıntı çünkü nedense bir türlü Aziz’e başına gelenleri anlatamadı ama ben Aziz’in artık Efnan’ı konuşmadan anlamasını bekliyorum da Aziz’in herkesi kurtarma derdinde olması karısını görmesini engelliyor. Onca dertleri yetmezmiş gibi bir de başlarına Dilruba ve Adem derdi çıktı. Efnan kocasının eski sevgilisiyle uğraşırken diğer yandan da Pierre belasını başından atmaya çalıştı ama nafile! İşler arap saçına döndü ve ne yazık ki Aziz sağduyulu davranmazsa çözülecek gibi durmuyor.

Ben bu hafta en çok Efnan’a üzüldüm desem yalan olmaz. Kocası için tek başına girip, çıktığı cehennemin ardından evine geldi ve kocasının yanı başında Dilruba vardı. Aziz’in ölüm anında bile karısını anması güzel de kendimi Efnan’ın yerine koyunca çok da önemsizmiş gibi yapamıyorum. Efnan, Aziz’in uyanmasının sevinciyle, sanki aylarca çölde kalmış da bir damla suyunu bulmuş gibi sevinirken tam arkasında duran Dilruba Aziz’in uyanmasına sevinmedi aksine yine hasetle bakıyordu. Şimdi bana kızabilirsiniz ama bence bu sevgi değil.

Dilruba, Aziz’in öleceğini sanarak çekip, gitmişti. En azından ben kendisini o noktada bıraktım. Sonrasında geri döndü, hadi kimsesiz, gidecek yeri yok, mecbur döndü diyelim. Teşekkür edersin, geçersin anlarım falan da Dilruba’nın derdi başkaydı. Aslında bana soracak olursanız tüm bunları kendisi planlamış bile olabilir. Düşünsenize bir anda Adem’le birlikte oldu, o gecenin sabahı Adem’e gerçeği söyledi ve Aziz’le düzelen arasını bozdu. Efnan, Aziz’in ona değer verdiğini anlasın diye etmediğini bırakmadı ve sonrasında Azime’ye “Benim kolyem” diye aldığı mücevheri, “Efnan gördü, aranız bozulmasın!” diye verirken aslında tek amacı aralarının bozulmasıydı. Azime’nin anında söyleyeceğini biliyordu ve aslında Aziz’le olan tüm sahnelerinde Efnan’ı nasıl yok saydığını da gördüm. Dilruba isteseydi kimse bu hale gelmezdi. Adem’i bir şekilde ikna etmesi de diğerlerini idare etmesi de mümkündü ama o yapmadı. Ben bu hafta itibariyle Dilruba’nın iyi niyetli olmadığına eminim.

Dilruba’yı Efnan’la olan sahnesine kadar anlamaya özen gösterdim. Ne olursa olsun, şiddet gören bir kadındı o, anlamam gerekir diye düşündüm ama o sahne bardağı taşıran son damla oldu. Efnan her şeye rağmen, yaptığı tüm imalara rağmen ona ağzını açıp tek kelime etmezken, kızın karşısına çıkıp “İlk onun olmadığımı ve asla onu sevmeyeceğimi biliyor!” demesindeki amaç Efnan’ı huzursuz etmekti. Bana kimse gelip de tersini anlatmasın. O sahneyi görmesem hala derdim ki kadıncağız ayakta kalmaya çalışıyor ama Efnan’ın karşısına çıkıp da böyle beylik laflar etmeye kalkarsa açıkçası ben bir sorgularım ki sorguladım da. Dilruba’nın bu hareketleri herkese zarar veriyor ve sanırım bu durum onun umurunda bile değil çünkü Aziz’i istediği noktaya getirdi diye düşünüyorum.

Dilruba, Adem’i hayatından tamamen çıkarmaya ve bunu da Aziz’i kullanarak yapmak istedi. Odada başına geleni asla onaylamıyorum ama bence tamamen amacı buydu. Aziz ve Adem kafa kafaya geldiler ve bence buradan dönüş yok. Dilruba son hamlesiyle Aziz ve Adem’in arasını sonsuza kadar bozdu diye düşünüyorum. Aziz hesap sorarken bile Adem’i kendine getirmeye çalışıyordu ama Adem’in artık tek misyonu “Ben bittim, siz de bitin!” Adem’in Dilruba’ya olan sevgisi çok yakıcıydı ve sanırım bu aşk onun sonunu getirecek ve üzülerek söylüyorum ki eğer Aziz Efnan’a kulak vermezse kendi evliliği de Pierre’e gerek kalmadan uçurumdan aşağı yuvarlanacak.

Aziz ve sanırım herkes biliyor ki Efnan öyle kolay kolay gönül koyacak biri değil. Aziz’i defalarca kez affetti ve eminim bir o kadar daha affedecek. Aziz hata yapmaya aşırı müsait olunca hele ki zaten bu kaçınılmaz son ancak bence Efnan’ın affetmeyeceği ya da kabullenmek istemeyeceği konular da vardır ki biz bunun ilk aşamasını gördük :Efnan, Dilruba’yı istemiyor. Açıkçası ben Efnan’ı çok haklı buldum. Kim kocasının eski sevgilisiyle aynı evde yaşamak ister ki? Arkadaşlar dürüst olalım ben 2022 yılında bu durumu asla kabullenmem. O yıllardaki anlayışı düşünecek olursak bunun hiç olmaması lazımdı diye düşünüyorum. Aziz’in Efnan’a kulak vermesi, anlaması lazımdı diye düşünüyorum. Kız sürekli gözüne maziyi sokan, kendi evinde kendisini hanım ilan eden bir kadınla yaşamak istemiyor ve bence bu hususta geri adım da atmayacak. Aziz ve Efnan’ın küçük tartışmasının ardından, Aziz’in başka yerde yatması bana kalırsa Efnan’ın tüm bölüm boyunca tüm gardını kaybettiği yerdi. Kocasıyla yeni evlenmiş kız, eşinden tavır yediği konu kocasının eski nişanlısının evinden gitmesini istemesi. Aziz, Efnan yanına gelecek sandığı için gitti yoksa kendisi evi terk ederdi, biliyoruz şimdi. En sonunda da kendisini tıpış tıpış yatak odasına süzülürken gördüm. Evet Efnan’ı çok seviyor ama anlamıyor be kardeşim, anlamıyor…

Aziz ve Efnan kavga gecesinin sabahı barışmış olsalar da Aziz hala karısının nasıl debelendiğini göremiyor. İzlerken tırnaklarımı ben yedim, adam Aladağ’dan serin gezdi. “Haklısın, her şeyi düzelteceğim” deyip saçlarını koklayacağına bir bak bakalım o gözlere ne göreceksin? Efnan korkudan tir tir titrerken Aziz’in bunu fark etmesi gerekiyordu ki uyandığında doktorların rehin alındığını dahi söylediler kendisine. Aziz, Dilruba yalnız falan diye gezeceğine kollarındaki kadın eriyip gidiyor, neyin var demekten öteye geçemedi. Ben en azından nasıl iyileştiğini, doktor meselesini sorgulamasını beklerdim. Aziz, Efnan’ın üstüne biraz gitse gerçekleri ödenir ama işte gündemi oraya gelemedi bir türlü.

Aziz çok zeki bir adam ama bazen gerçekten beni delirtiyor. Pierre karşısına çıktı “Bir melek bana geldi” dedi, adam bunu bile sorgulamadı. Pierre ne karşılığında hayatta kalmasına izin verdiğini dahi sorgulasa olayı çözebilirdi ama nedense bir türlü anlamadı, anlayamadı ve sonunda Pierre en iyi bildiği şekilde anlattı ona durumu.

Aziz’in son sahnesi biraz üzücüydü ama beni sonrası ilgilendiriyor. Açıkçası ben Pierre’in aralarına nifak tohumu ekeceğini düşünüyorum ve şimdi asıl mesele şu : Aziz ne yapacak? Pierre’e inanacak mı? Yoksa Efnan’ı dinleyecek mi? Aziz söz konusu karısı olduğunda mantığını kaybeden birine dönüşüyor ama eğer ki Efnan’ı benim kabul edemeyeceğim bir şeyle suçlarsa açıkçası elimden çekeceği var. Sabırla o anı bekliyorum.

Aziz dizisinin asıl konusu devrim niteliğinde bir aşk ve Hatay’ın bağımsızlık mücadelesiydi. Beni çeken tarafı buydu ama haftalardır işlenen bekaret, tek gecelik birliktelik teklifleri, Hatay meselesinin tek gazete başlığıyla verilmesi ya da bu sahnelerin hep Hatice Ana ekseninde verilirken diğer karakterlerin buradan bağımsız olması rahatsız edici olmaya başladı. Dilruba karakteri çok savruldu ama umarım artık bu noktada kalır. Kötüden iyi çıkmazdı zaten ama en azından denediniz diyelim değil mi? Önümüzdeki bölümde itibaren artık konunun toparlanması gerektiğine inanıyorum. Düzgün işlenirse dizinin en az üç sezon gidecek hikayesi var, şu sıralar toplumun hassasiyetin oluştuğu konularla Aziz gibi özel bir işe yazık edilmesin, reyting kaybını dikkate almalısınız diye düşünüyorum.

Bu haftalık da benden bu kadar arkadaşlar, bütün ekibin yüreğine sağlık. Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin

Beni Affet Aziz (Aziz, 19.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Geçtiğimiz hafta Aziz’e vurucu bir sahneyle veda etmiştik. Aziz’in kanlar içerisinde yerde kalmasıyla Hatay’da artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını, Aziz, Efnan, Dilruba ve Adem için her şeyin yeniden başladığı bir döneme giriyoruz. Bu dönemin başlangıç ateşini de sevdiği adamı kurtarmak adına Efnan yaktı ve Hatay’da artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

Uzaktan bakıldığında Efnan’ın yaptığını fazla fedakarca düşünülebilir ama onun bunu yapma sebebi sadece aşk değil. Bir şehrin umudu, özgürlüğün, bağımsızlığın sembolüydü Aziz. Efnan’ın sevdiği adam bir şehrin umuduydu ama Pierre istediklerini yapamamaları için elinden geleni yapmaya başladı. Doktorlar engellendi, şehre Aziz’in ölüm haberi yayılırken halk korkuya teslim edilmek istendi. Herkesin korkudan titrediği anlarda Efnan, Pierre karşısına çıkıp “Ben Efnan Payidar!” derken, herkes gibi korkmadığı da kimseye boyun eğmeyeceğini de gösterdi. Efnan ve diğerleri arasındaki en mühim farkın bu olduğunu düşünüyorum. O ne pahasına olursa olsun asla teslim olmuyor, vazgeçmiyor. Pierre de bunu bildiği için Efnan’a belki de onu en iyi şekilde aşağılayıp, benliğini yok edeceği bir teklifle gitti : Benimle bir gece yoksa Aziz ölür.

Pierre, Aziz’in ölüm fermanını imzalarken Efnan sürekli değişen bir ruh haline büründü. Aziz’in cansız bedeni, vuslat hayali kurdukları yatağın üzerine yatmışken Efnan’ın gözlerinde sadece inanç vardı. O, Aziz’in onu terk etmeyeceğini, mücadeleden vazgeçmeyeceği biliyor. Aziz Payidar vazgeçmez, kaybetmez, bir söz verdi mi tutar. Efnan böylesine güçlü duygularla inanıyor hayat arkadaşına. Ona “Ben sana asla ninni söylemeyeceğim” derken sesinde acı, gözlerinde umut vardı. Annesi gibi onu bırakmayacaktı. Efnan zaten hiç inanmadı ki Aziz’in gideceğine, hiç inanmadı onun kendisini ve Hatay’ı yalnız bırakacağına asla inanmadı. Bu sebeple hep bir umutla bekledi sevdiği adamın başını, tıpkı Bir zamanlar sürgünden sağ olarak döneceğine inandığı gibi…

Efnan ve Dilruba arasındaki en bariz fark hep bu oldu. Efnan, Aziz’e hep inandı. Onun hayatta kalacağına, asla vazgeçmeyeceğine, kendisini bırakmayacağına inandı. Dilruba, Aziz’i seviyor buna bir diyeceğim yok ama ona inanmıyor. Yoksa doktorun sözlerinden hemen sonra gitmezdi. Dilruba daha önce de Aziz’in döneceğine, hapisten kurtulacağına da inanmamıştı. Ben sevginin bu kadar basit olduğunu sanmıyorum. Sevgi emektir, mücadeledir, savaşmaktır. Dilruba her defasında ilk mağlubiyette kaçan taraf oldu. Dilruba, Adem’le evlenirken kendisini feda eden taraf olarak görünse de ben buna o şekilde bakmıyorum. Bir insanın sevdiği için kendini feda etmesi başkasıyla evlenmesi değildir. Bu haftaya kadar bunun bariz örneğini bu diziden veremedim ama artık verebiliyorum : Efnan kendisini Aziz’in ve Hatay’ın nefesi için FEDA ETTİ!

Pierre’in Efnan’a yaptığı teklif ve sonrasında yaşananlar hayli garipti diye düşünüyorum. Ben Efnan’ın ne pahasına olursa olsun bir zalime teslim olacağına inanmadım, inanamam. Efnan Aziz’den helallik isteyerek çiftlikten ayrıldığında bende bu kızın planı her şeyi kökünden değiştirecek hissini oluşturdu. Efnan’ın Aziz için her şeyi hatta ölümü bile göze alacağını çok iyi biliyorum ama burada çok ince bir ayrıntı var : Efnan bu fedakarlığı aşktan yapmadı. Bunun altını kırmızı bir şekilde çiziyorum ki Efnan bu fedakarlığı Aziz ve şehri için, özgürlükleri için yaptı. Aziz, Ankara ve masum Türklerin tek umuduydu. Bu yüzden Efnan gerekirse kendini bu denklemden çıkarır, yine de Aziz’in ölmesine, umutların bitmesine izin vermezdi.

Efnan, Pierre konağına gittiğinde ben kolay kolay teslim olmayacağını biliyordum. Efnan ki koca köye karşı durmuş, ayaklarının altındaki deri yüzülene kadar dayak yese de “Benim adım Efnan!” demekten geri durmamış, cesur bir kadın. Pierre ne kadar güçlü olsa da ona boynunu eğmezdi ve eğmedi de. Son sahnede neler oldu bilemem ama ben Efnan’ın gerekeni yaparak oradan çıkacağına olan inancım tam. Zaten sadece Efnan Payidar, Aziz’e ihanet etmeden Pierre karşısından zaferle ayrılabilirdi, başkası değil.

Efnan ve Pierre arasındaki meseleden de az da olsa bahsetmekte yarar görüyorum. Pierre en başında Efnan’ı sadece Aziz’den çalınacak bir taş gibi görürken takıntısı onu başka bir noktaya getirdi. Önce kızın parmağına yüzük taktı, sonra da bir gece istedi. Sanki onunla kendisi evlenmiş de vuslat yaşamak istiyor gibi davranmaya başladı. Bana soracak olursanız Pierre için Efnan artık bir takıntıya döndü ve o takıntısını ele geçirmek için ülkesine dahi ihanet edecek durumda diye düşünüyorum. Yoksa karşı tarafa verdiği bunca kayıptan sonra Efnan’ın peşine düşmezdi. Efnan Pierre karşısında her daim dik duruşuyla beni kendine hayran bırakmaya devam ediyor, Pierre istediğini elde edemeyecek ama bunun için nasıl bir bedel ödetecek işte beni endişelendiren tek şey bu : Pierre şimdi ne yapacak?

Efnan, Pierre ile kocası ve şehrin savaşını verirken Aziz de kendi iç dünyasında bir savaş halindeydi. Anladığım kadarıyla Aziz’in bir yanı gitmek, huzura kavuşmak istiyor. Rüyalarda sürekli aradığı şey huzur, güven ortamı çünkü yolculuğu kendisini en güçlü hissettiği kilimhanede son buldu. Pierre’in yani düşmanının evinde başlayıp, kendi savaşının başladığı yerde bitti. Burada Zülfikar’ı görmesi hem de çocuk olarak görmesinin sebebini şöyle yorumluyorum : Hatay’da Zülfikar gibi çok çocuk, masum, mazlum var ve hepsinin de Aziz’e ihtiyacı var. Kilimhanede başlayan savaşı kazanmadıkça bu mücadele bitmeyecek, huzur da gelmeyecek. Bu sebeple Aziz savaşmak zorunda. O çocuklar için, halk için ayağa kalkmak zorunda.

Aziz’e bu hayatta güç veren iki şey var : İlki mücadelesi, diğeri Efnan’ı. Aziz’in aylarca Efnan’a “Ben seni bir yerden tanıyorum” sözleri boşa değilmiş. Onlar birbirlerine çok uzun zaman önce değmişler. Efnan’ın en çaresiz anında yine yanında sadece Aziz varmış ve bu durum aradan geçen onca yıla rağmen hiç değişmedi. Aziz ve Efnan’ın birbirlerine her daim destek olacakları ta o zamandan belliydi ve Hatice Ana haklı, onlar birbirlerinin kaderi, kim ne yaparsa yapsın onları ancak ölüm ayırabilir…

Aziz ve Efnan böylesine büyük mücadele verirken diğer yandan Adem ve Dilruba çok başka işlerle meşgullerdi. Özellikle de Adem…  İçindeki kıskançlık, haset öyle bir ortaya çıktı ki birlikte büyüdüğü kardeşinin ölümünü dileyecek, ölsün de kurtulayım diyecek aşamaya kadar geldi. Aziz’in Efnan’ı sevmesi, ona aşık olması bile Adem’in öfkesini almaya yetmedi. Çünkü bir amacı, kendisinden, kalbinden başka düşündüğü bir şeyi yok. Bu hususta Adem ve Dilruba birbirlerine çok benziyor diye düşünüyorum. Dilruba da Aziz’den vazgeçmişti, Adem de aynı şekilde davrandı. Öfkesini başka kadınlarla olarak çıkarmaya çalışırken aslında yaptığı her şeyi kendie yapıyor diye düşünüyorum.

Dilruba ve Adem asla mutlu olmayacaklar bence çünkü içlerindeki bencillik onları her zaman kontrol altında tutacak gibi duruyor. Onların mutlu olamadığı ama daha büyük sorunlara rağmen Aziz ve Efnan nasıl mı mutlu olacak? Gelin kısa bir paragrafla anlatayım size.

Aziz ve Efnan çifti daha birbirlerini tanımadan, ruhlarıyla bağlandılar. Ben onları albatros kuşlarına benzetiyorum. Bu kuşlar ruh eşlerini bulana kadar uçarlar, onu bulunca da bir daha hiç bırakmazlar. Aziz ve Efnan birbirlerini bulana kadar uçtular, çöllerden geçip, uçurumlardan yuvarlandılar ve en sonunda yere indiklerinde gül ve bülbülün acılarıyla başlayan hikayeleri birbiri sarıp sarmalayan iki albatrosa döndü. Onlar ilk yaradılışlarından bu yana birbirlerinin kaderi olacaklardı, şimdiyse kaderin onları nereye savuracağını bilemeseler de beraber oldukları sürece galip olmayacakları mücadele yok diye düşünüyorum.

Aşk bir devrimdir. Aziz ve Efnan’ın kalplerinde yanan ateş dört yanı sardı ve bağımsızlık aşkıyla yanıp tutuşan yürekleri zafere çok yakın. Bir aşkın, adanmışlığın karşılığı olan Hatay için çiçekten günler yakın ama bir o kadar da uzak. Aziz ve Hatay halkını her zamankinden çetin bir mücadele bekliyor, heyecanla galip gelecekleri günü bekliyor olacağım

Bu haftalık da benden bu kadar.
Tüm ekibin yüreğine sağlık, haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Sen Benim Kaderimsin Efnan! (Aziz, 18.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Uzun bir aradan sonra merhabalar sevgili Aziz Canları… Geriden gelsem de koşa koşa bölümleri tamamladım ve işte karşınızdayım. Aziz’de son üç haftada sadece bir şey anlatıldığını fark ettiniz mi? Bir sürü olay izlesek de aslında temelde tek bir şey anlatıldı : UMUT! Bir grup insanın bitmeyen umudunu izledik ve bu gerçekten muazzamdı.

İnsan gerçekten ne zaman ölür hiç düşündünüz mü? Ben çok zaman düşündüm ve bence kalbi durunca ölmez insan sadece, umudunu kaybedince de ölür. Hani derler ya aşıklar asla ölmez diye, işte bu yüzden ölmez. Aşıklar yaşarken kavuşmanın, ölünce de bir gün yeniden vuslata ereceklerinin hayalini kurarlar, bu sebeple de asla ölmezler. Aziz ve Efnan’ın aşkları gibi umutları da hiç bitmedi. O hapishane köşesinde ölümü beklerken bile ikisinin de kurtuluşlarına dair olan inançları onları ayakta tutan yegane şeydi. Aziz Efnan’la hapishanede evlenirken gözlerinde ya buradan el ele çıkacağız ya da birlikte öleceğiz ve asla ayrılmayacağız bakışı vardı. Bu sebeple de inancından, mücadelesinden hiç vazgeçmedi ve karısını o dipsiz kuyudan çekti aldı.

Aziz ve Efnan aşkları, umutları ve mücadeleci ruhları sayesinde Pierre’i bir kez daha yendiler. Delege hiç anlamadı, hiç göremiyor… Asla kazanma şansı yok, en azından Efnan’ı Aziz’den alabileceği bir durum yok ama egosundan gözleri öyle kör oldu ki ne burnunun ucunu ne sürüklendiği felaketi görebiliyor. Her kurduğu plan ayağına dolanırken çok daha tehlikeli oyunlar oynamaya devam ediyor. Onun bu durumu ne kadar devam eder bilmiyorum ama Pierre’in Efnan’a kurduğu tuzakla birlikte içimi ısıtan bir ayrıntıyı fark ettim: Efnan artık yalnız değil.

Efnan Payidar, güzel gözlü, umut dolu ama kendi iç dünyasında yalnız olan çiçek kız, artık yalnız değil. Eskiden kimsesi yoktu sonra Aziz hayatına girdi. Bir tek sevdiği adam vardı hayatında hatta sırf bu yüzden Pierre Efnan’a çok rahat yaklaşabildi, kafasını karıştırdı. Aziz’le sorun yaşadığı her an, Pierre avucunun içine aldı Efnan’ı. Neredeyse onu iyi biri olduğuna ikna ediyordu çünkü Efnan’ın hayatında onu bu yoldan çekebilecek, derdini dinleyecek, ona yatak odası hazırlayan sevenleri yoktu. Ben ailenin kanla olmadığına inananlardanım. Efnan’ın kan bağı olan babası onu defalarca para için sattı. Yüzük sahnesinde beni bile bir anlığına ikna etmişti ama sonra yeniden kendimi aynı sinir krizinin içerisinde buldum. Beni sinirlendiren şey sadece babası değil, aynı zamanda Pierre de delirtti. Yüzük bağlılık, birine ait olmayı simgeler. Pierre Efnan’a yüzük taktı. Babasıyla da olsa, Efnan’ın parmağında Pierre’e ait bir yüzük var. Bunun basit bir şey olmadığını düşünüyorum.

Efnan ve Aziz’in düğün alayının geçtiği anda Pierre’in bakışları, siniri hatta acısı gözlerinden okunuyordu. Efnan’ın babası olacak adama yüzük taktırıp, sonra da düğününü burnundan getirme planları için düğmeye bastı. Tüm bunlar sadece Aziz için değil diye düşünüyorum. Pierre Aziz’den İntikam almak için Efnan’ı kullanırken kendi içerisinde de Aziz kadar kendisini tercih etmediği için Efnan’ı da cezalandırmak istiyor. Aksi halde papaz düğün dışında da öldürülebilirdi ama Pierre özellikle düğünü seçti çünkü iki taraflı acıya sebep olmak istiyor. Tüm çabası da bu yüzden. Gidip bunu ona sorsan, iç sesine kulak versen yaptıklarını karısına belki de Efnan’a sevgisinden yaptığını savunur ama sevgi bu kadar ucuz değil arkadaşlar. Çok değerlidir ve her kalpte de yaşamaz, bazılarında eğreti durur : Pierre, Adem hatta Dilruba gibi…

Dilruba ne alaka dediğinizi duyar gibiyim ama üzgünüm arkadaşlar öyle. Dilruba son haftalarda sürekli iyilik meleği gibi dolaşsa da ben onun Handan’dan çok da farklı olmadığını düşünüyorum. Handan kendi çıkarları için kendi kızını yaktı. Hatta karşısına çıkıp, ne halin varsa gör dedi ama orada sorduğu bir soruya Dilruba’nın cevap vermemesi bende hala eski Dilruba olduğu kanısını uyandırdı. Annesine hayır ben artık Aziz’i istemiyorum demedi, sessiz kaldı. O zaman bu zamana kadar resmen rol kesmiş olmuyor mu? Uzaktan bakınca değişmiş, Adem’i seviyor gibi dursa da bence içten içe Aziz’in kendisine dönmesini bekliyor. Şimdi kız kendini feda etti, bundan doğal ne olabilir ki diyebilirsiniz ama o iş öyle değil. Birincisi Efnan ipleri sakladığı için zaten Aziz kurtulacaktı, ikincisi de Aziz’in ikinci bir planı da vardı, bu sebeple Dilruba’yı burada kahraman olarak görmüyorum. Zaten Dilruba’nun sevgisi bende bi oturmadı. Daha önce Efnan’ı yaktı, sonra Aziz’i, aşkını görmesine rağmen hareketlerine devam etti. Aziz’e itiraf etmedi diyeceksiniz ama Dilruba, Efnan’a kaybettiğini kabul etmemek adına öyle söyledi. Kendisinin bir köylü kızına kaybettiğini itiraf etmektense Aziz’e, “Senden ben vazgeçtim!” imasını yapar. Bunlar sevgiyle yapılacak hareketler değil. Aziz, Efnan’a aşık ve Dilruba bunun gayet farkında. Onun Efnan’a olan aşkını görmese “Evet senin için yaptım!” diyebilirdi ama bu durumu Dilruba kaybettiğini itiraf etmektense eziyet görmeyi tercih eder. Bu haliyle de sevilmeyen, annesi gibi bir kadın olup çıkar, benden söylemesi.

Dilruba belki annesi kadar açıktan yapamıyor ama içindeki hırsı kendisine bile itiraf edemiyor diye düşünüyorum. Önce Efnan ‘ın gittiğini saatler sonra söyledi, Azime’nin takıyı kendi odasında görmesi için elinden geleni yaptı ve sonra da Aziz’ e verdi. Aziz alsa gerdanlığı ve Azime görse olacakları bir düşünür müsünüz? Aziz resmen aynı takıyı iki kadına vermiş adam konumuna düşecek ve Dilruba’nın bunu öngörmemesine ihtimal dahi vermiyorum. Adem’in yaptıklarını mazur görmüyorum asla ama Dilruba’nın hisleri hususunda çok haklı bence. Dilruba bu hareketleriyle tamamen açık kapı arıyor gibi bir hali var ve ne yazık ki burada zararı sadece Adem ve kendisine vermiyor. Adem’in kardeşine düşman olmasının sebebi de onun öncesinin olduğunu Adem’e söylememesi bence. Adem bilse yine onu kabul ederdi ama aptal yerine koymaya kalktı. Zaten Aziz’in gölgesinde kendini yitirirken üstüne karısının ona böyle davranması Adem’i bitirdi. Şimdi sürekli olarak Aziz’le yarışmaya kalkan, ailesiyle bağları kopmuş bir adama dönüştü. Dilruba, Adem’i yerle bir etti desem yeridir. Aynı zamanda Adem’in babasıyla da düzelmesinin önüne geçmiş oldu zira Aziz Galip’le arasını düzeltirken, Adem bu işin dışında kaldı.

Aziz’in onca olandan sonra bu sefer amcasıyla aralarındaki bağı koparır demiştim ama öyle olmadı. Galip’in kilimhanesine haciz geldiğini gören Aziz amcasını tüm hatalarına rağmen affetti. Aile olduklarını, kan bağı olduğunu ileri sürerken aslında babasının ardından amcasına yeniden sarılmak istediğini göstermiş oldu. Ben Galip’e zerre güvenmesem de Aziz ‘in gösterdiği bu tavrı çok sevdim. Kin tutmadı, işi düşmanlığa çevirmek yerine amcasına zeytin dalı uzattı. Galip’ i düşünecek olursak bunun çok işe yarayacağını sanmıyorum ama zaten burada görmemiz gereken şey Galip değil, Aziz!

Aziz’in bu değişimi sizleri de heyecanlandırıyor değil mi? İlk tanıdığım Aziz, değil Galip’i affetmeyi kapısının önüne köpek niyetine bağlamazdı ama şimdi karşımızda duran adam onu affetti. Aşkın değiştirici gücü diye düşünüyorum. Efnan, Aziz’in hayatına girdiği andan itibaren onu değiştirmeye başladı. Önceleri sadece kendini düşünen, bencil, egolu bir adamken şimdi başkalarını da düşünen, fedakar, idealist bir adama dönüştü. Efnan, temiz kalbiyle Aziz’in hayatını kökten değiştirdi ve karşımdaki adamı hiç kimseye değişmem. Aziz sürekli Efnan’a “Sen benim kaderimsin!” diyor ya bu alalede söylenmiş bir söz değil diye düşünüyorum. Aziz’in içinde herkesten sakladığı özel bir insan vardı ama onu kimse görmemişti. Efnan’ı ilk gördüğü andan itibaren gerçek Aziz gün ışığına çıkmaya başladı ve bunu ona ilk gördüğü anda aşık olduğu kadın yaptırdı. Aziz çok direndi ama başaramadı. Onların bu aşkı, Hatay’a da umut oldu. Aşk bir devrimdi ya, onlar da aşklarıyla, mücadeleleriyle Hatay halkına umut verdiler. Kendisi için direnmeyen halkına nasıl yardım edebilirdi ki? Aziz Efnan’a kalbini açtığından bu yana hiç kaybetmedi çünkü sevgisi ona doğru yolu gösterdi. Onlar her şeyden çok mutlu olmaya başladılar ama tabii ki her  şey bir anda yoluna giremez. Pierre, Aziz ve Efnan’ın en mutlu gününü yok etmek için kolları sıvadı ve başarılı da oldu, ne yazık ki…

Efnan çok uzun zamandır sevdiğiyle düğün kurmanın hayaliyle yaşıyordu. Kimsesiz bir kızken kocaman bir ailesi olmuştu ve en mutlu gününü onlarla yaşamak istiyordu. Efnan hayatında hiç mutlu olmadığı kadar mutlu olduğu günleri yaşıyordu. Bir gün evleneceğini bile düşünemezken sevdiği adam, arkadaşları, ailesiyle mutlu bir vuslat gününe kavuşmuştu. Yani daha doğusu Efnan öyle sanıyordu. Daha bir gece önce Aziz’le mutlu geleceklerini, hayallerini konuşmuşlar, umutlarıyla geleceğe bakıyorlardı ama işte hayat…

Efnan’ın kıyameti tek bir saniye içerisinde koptu. Pierre’in acı planı, Aziz’in kanlar içerisinde yere yığılması ve yıkılan hayaller… Efnan ve Aziz’in en mutlu günü cehenneme döndü ama Pierre de istediğini elde edemedi. Bu da beni ileride daha da kötü işler yapacağı hususunda endişelendiriyor. Aziz bu işten nasıl kurtulur bilemiyorum ama Pierre’in bu hamlesiyle büyük savaş başladı diyebiliriz… Bekleyip, göreceğiz…

Bu hafta da benden bu kadar, emeği geçen herkese teşekkürler.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Hiç Bir Şey Eskisi Gibi Olmayacak! (Aziz,15.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT 

Geçtiğimiz hafta Aziz’e vurucu bir sahneyle veda etmiştik. Aziz, çocukları kaybetmesinin ardından Pierre’e büyük bir tuzak kurdu ve ne yazık ki tüm ailesinin hatta belki tüm Hatay halkının hayatını geri dönülmez şekilde değiştirdi. Pierre eğer hayatta kalırsa savaş ilan edecektir ha kalamazsa da farketmez. Fransızlar bir şekilde Aziz’in ayağına dolanacaktır. Öyle ya da böyle, artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak…

Aziz Payidar’ın hayatı uzun süre önce olduğundan farklı bir hal almıştı daha neyin değişimi bu dediğinizi duyar gibiyim ama bu öyle basit bir değişim değil, çok daha köklü ve yıkıcı olacak. Aziz’in hayatı genç bir kızın çığlığıyla değişmişti. Efnan’ı Pierre’in oğlunun elinden alırken hayatı resmen ayaklarının altından çekildi ve şimdi çok daha kötü bir duruma soktu kendini : Aziz, Pierre’in canına kast etti. Ben ölüm olduğunu hiç sanmıyorum ve benim tanıdığım Pierre bunun karşılığını çok ağır verecektir. Burayla ilgili teorimi yazının sonuna saklıyorum. Şimdi sonrasını düşünecek olursak, Pierre ortalığı ateşe verecek, geri adım da atmayacağına adım kadar eminim.Peki Aziz bu durumdan nasıl kurtulacak? Bana soracak olursanız Aziz’i girdiği bu delikten çıkaracak tek bir insan var, o da Kenan. Bu karakterle ilgili hala tam emin olmasam da Kenan isteseydi Aziz’in kellesini çoktan aldırırdı ama yapmadı. Aksine kendini riske atarak kardeşini korudu diye düşünüyorum. Şimdi bunun üzerinde biraz düşünecek olursak, Edip Payidar’ın oğluna yazdığı mektupta geçen ifade şu : Kardeşine sahip çık. Yani Kenan aslında babasının onu sevdiğini, değer verdiğini bir şekilde öğrendi ve eski hislerinde değil diye düşünüyorum. Bakar mısınız? Aksi olsa kendi çıkarı için Mustafa’yı tek kalemde harcayan Kenan, Aziz’e mi acırdı? Bu iki kardeş arasında şimdilik kelebekler uçmasa da bence ittifak kurma ihtimalleri hala var.

Kenan Aziz’i Pierre’den koruyabilir belki ama adamın hedefinde Aziz zaten yok. Onun tek bir derdi var : Efnan! Pierre karısıyla olan hırsını Edip’ten alamayınca Aziz’den almaya karar verdi. Açıkçası  önce bunu Dilruba ile başardığını düşünürken, Efnan sadece oğlunun kurbanı olan genç bir kızdı. Hatırlayın, kendi kendine konuşurken bu durumdan utanç duyuyordu. Bu sebeple de Efnan’ın üstüne gitmedi. Halbuki Mösyö o bilekliği bulduğu günden beri biliyordu oğlunun ölümüne giden yolu, kimin yüzünden öldüğüne kadar biliyordu. Aziz, Efnan’ı sevene kadar güvendeydi ama sonrasında olanlar, oldu. Pierre Efnan’a yaklaşırken Efnan Aziz’i tercih etti yani yine egosu zedelendi. Pierre gibi egolu bir adam, yeniden bir Payidar’a yenildi. Şimdi bana saçmalamayın, Pierre Aziz yüzünden kıza yaklaştı deseniz de ben katılmıyorum. Planda Efnan’ın eşyalarını saklamak, resimlerini çizmek yoktur, bence. Pierre Aziz belki görür diye odasında saklamış olamaz değil mi ama? Kaldı ki Efnan da anladı bu durumu ve oradan çıktığında gözünde sadece korku vardı.

Efnan, panikle Pierre’in yanından ayrılırken, korkusu kendisi için değildi. O, Aziz zarar görecek diye korkuyordu ki Aziz çocukları almaya gittiğinde de aynı korkulara sahipti. Efnan için Aziz hayat gibi, su gibi önemli ve ona bir şey olacak diye ödü kopuyor. Pierre’in gerçekleri her şeyiyle bildiğini zannetmesiyle Efnan iyiden iyiye panik atak krizi geçirmeye başladı. Aziz’in kendisi yüzünden öncesinde yaşadığı zorlukları da düşünecek olursak, ben Efnan’ın alacağı kararlardan korkuyorum.

Efnan karakteri itibariyle kimseye benzemiyor. O, zorluklar karşısında yılmayan, bıkmadan savaşan özel bir kadın. Zamanında babasına nasıl baş kaldırdıysa, şimdi de Pierre’e de öyle kaldırıyor. Yapısında korkmak, sinmek yok. Çocuklar için Pierre’in karşısına dikilen de Efnan, en ufacık sorunda yıkılmadan Aziz’in arkasında duran da ondan başkası değildi ama işte Efnan’ın kırılma noktaları var, o yüzden ben biraz korkmaya başladım. Efnan bana çok fazla gitme sinyali vermeye başladı, özellikle de Pierre ile olan konuşmasından sonra iyiden iyiye böyle düşünüyorum.

Efnan asla kendi canı için korkacak biri değil ama Aziz’in canı için korkar. Bunu çok basit örneklerle anlatacağım: Dilruba’yı düşünür müsünüz? Adem battı, neredeyse canından oluyordu ama bu Dilruba için bir şey ifade etmedi. Onun karakterindeki bencil tarafı ben asla sevmedim. Kocası batmış ama tonla masraf yapıyor, yetmiyor herkese hediyeler alıyor. Halbuki Adem’i düşünmesi gerekirdi ama o yine düşünmedi. Sadece bu da değil, gerdanlık meselesinde onu öylece ortada bırakmasını tek bir sebebi var : Efnan’ın görmesi! Efnan, kendisini ve Aziz’i gören Dilruba’yı düşünürken, Dilruba gayet rahat bir şekilde Efnan’ı kıracak bir durumu afişe edebiliyor. Dilruba’yı anlasam da bu huyları beni çok ifrit ediyor valla ne yalan söyleyeyim.

Hep diyorum ya Efnan çok başka seviyor diye, buradan da görebiliriz. Dilruba, evin hanımı olmaya çalışırken, çiftliğin esas hanımı nişanlısını girdiği bataktan kurtarmaya çalışıyordu. Efnan bir keresinde “Biz seninle benzemiyoruz!” demişti ve ben bu hafta bunu çok daha iyi anladım. Dilruba ve Efnan asla aynı değiller sadece aynı adamı seviyorlar. Belki bir de Aziz için fedakarlık hususunda benziyor diyeceğim ama Efnan hayatta Aziz’in ihanete uğradığını düşünmesine izin vermez belki kendini yok eder ama yine de izin vermez diye düşünüyorum.

Aziz ve Efnan’ın en büyük handikapı bu zaten. İkisi de birbirlerini her şeyden çok seviyorlar bu sebeple de hep koruma içgüdüsüyle hareket ettiler. Efnan bu şekildeyse, Aziz’i düşünün bir de… Aziz Payidar uzun zaman sonra korkudan titredi. Bakın bu adam ne çölde tek başına kaldığında ne de Fransız askerleri burnunun dibine girdiğinde korkmadı ama Pierre’in odasında Efnan’ın resmini görünce korkudan titredi. “En kıymetlimi istiyor!” derken, Pierre’in pis oynayacağını anladı. Efnan’ı nasıl koruyacak bilmiyorum ama Aziz’in başı bir beladan kurtulmadan diğerine bulaşıyor. Pierre oğlunun katiline ulaşırsa ortalığı kan revan edecek, burada belki Efnan belki Mustafa’nın emanetleri zarar görne ihtimali varken, Aziz korkarım yeni bir düşman daha kazandı : Adem!

Dilruba, Aziz’in aşkına şahit olunca daha da fazla durmadı ve Adem’le olan evliliğini gerçeğe çevirdi. Ben artık Adem ve Dilruba mutlu olur derken pek de öyle olmadı. Adem, Dilruba’nın evlenmeden önce Aziz’le olduğunu anladı. Adem zaten içten içe Aziz’e olan takıntısı devam ederken bir de bunun çıkması hiç iyi olmadı. Adem duygusal anlamda çok tehlikeli bir kişiliğe sahip ve Aziz’le ilgili çok fazla sırra vakıf oldu. Umarım bu kıskançlık krizi herkese çok ağır bedeller ödetmez.

Bedel ödemek demişken, Aziz’in Adem’e gerek olmayacak şekilde hayatını tehlikeye attığı o ana dönelim. Pierre’e saldırısı herkesin hayatını kökten değiştirecek. Özellikle de Efnan ve kendinin hayatını hiç beklemediği şekilde değişecek ama benim anlamadığım şu :Öldürme kastı yoksa Aziz neden Pierre’i böyle kışkırttı. Çocukları bu şekilde asla alamayacağını biliyor ama bana sorarsanız bu adamı hataya zorluyor. Farkına mısınız, Aziz hep Pierre’in üstüne egosundan oynuyor. Bence bu saldırı bilinçli oldu, Pierre’in hata yapmasını istiyor. Sebebini bilmiyorum ama Aziz aptal biri değil, ortalığı karıştırmak istemesinin bir sebebi olmalı bence… Bekleyip göreceğiz.

Pierre’e saldırı düzenlenmesi en çok Aziz ve Efnan’ın hayatını değiştirecek bence. Aziz en kıymetlisini bir fırtınanın ortasına atmaz, Efnan hayatını aradığı aşkının kendisi yüzünden zarar görmesine izin vermez. Bakalım ilk kendini feda eden kim olacak?

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere.
Tüm ekibin yüreğine sağlık, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Sevgi Nedir? (Aziz, 14.bölüm)

Yazar : Şeyma BULUT

Bu hafta dizinin karşısından kalktığımda aklımda tek bir soru vardı : Sevgi nedir? Sahiden, neydi sevgi? İki insanın birbirini sevmesi mi yoksa bundan çok daha karmaşık bir durum mu bilmiyorum ama bazı insanların bu duyguyu hissedebilme kapasitelerinin olmadığına inanıyorum. Bazıları da bu duyguyu hissediyor ama onun gereğince hareket edemiyor ve tüm bunlardan zarar gören gerçekten, çıkarsız sevenler oluyor. Düşünsenize Pierre karısını seviyordu sonrasında bir aileye musallat oldu. Kenan babasını seviyordu, kardeşine düşman, Aziz de Efnan’ı seviyor ama ne yazık ki sevdiği kadının içinde kopan fırtınaları göremiyor. Sabaha kadar listeyi uzatabilirim.

Bu dizide gerçek anlamda sevmeyi bilen tek kişi Efnan diye düşünüyorum.Sevgiyi hiç görmeyen bir kız ama en güzel o seviyor,o sahiplenirken sevdiğini söylediği insanlara incitmeden, kırmadan dokunuyor . Bana sorarsanız asıl sevgi de tam olarak burada diye düşünüyorum. Baksanıza Efnan, başına ne gelirse gelsin asla Aziz’e sırtını dönmüyor ama artık birilerinin de onu düşünmesi lazım! Aziz, son hamlesiyle bana bile “YOK ARTIK!” dedirtti. Dilruba ve Adem’in o eve gelmesinin bence bir izahı yok ve olamaz. Efnan ne kadar anlayışlı olsa da, kalbi her defasında paramparça oluyor ve işin acısı dışarıya bunu asla yansıtmadı. Dilruba’nın gelişi onun için çok ağır ama o yine de” Başımla beraber! “dedi demesine de artık bu kadar da olmamalı. Efnan ve Dilruba aynı saftalar ama aynı yerde yaşayamazlar, nokta.

Her şey normal şartlarda olsaydı Aziz’in bu yaptığını olağan görebilirdim ama hiç bir şey olması gerektiği gibi değil. Birincisi ne olursa olsun Dilruba, Aziz’in eski nişanlısı, hem de Efnan’ın gözü önünde bir gece geçirdiği eski nişanlısı yani öyle alalede bir eski sevgili değil. Şimdi açık yüreklilikle soruyorum, kim kabul eder böyle bir şeyi? Ben asla aşırı kıskanç biri değilim ama ben bile kabul etmem. “Bir dur bakayım orada!” derim yahu. Ama Efnan demedi. Bu kızın merhameti, sevgisi ve anlayışı beni bitirse de onu da anlıyorum. Şiddetle karşı çıksa kıskanan kadından çok merhametsiz görünecek çünkü karşısındaki insanlar Aziz yüzünden bu duruma düştüler diğer yandan da onlar Aziz’in ailesi ve hep öyle kalacaklar. Efnan ne yapabilir ki bu durumda? Anca susarak içine atar ama burada durumu görmesi gereken kişi Efnan değil, Aziz’di.

Ah Aziz Payidar, ah! Ne diyeyim sana bilmiyorum ama bir şeyler söylemem lazım! Öncelikle Aziz çok zor bir duruma girdi, bunu kabul ediyorum. Bir yanda ailesi diğer yanda Efnan varken iki arada kaldı ama çaresi Dilruba ve Efnan’ı aynı eve sokmak değildi diye düşünüyorum. Onların otel masraflarını karşılayabilirdi, yandaşlarından yardım isteyebilir ya da başka bir çözüm bulabilirlerdi ama yapmadılar. Dilruba o eve geldi ve açıkçası ben Aziz’in Efnan’ı biraz olsun anlamaya başladığını sanmıştım, büyük hayal kırıklığı yaşadım. Zerre anlamamış ve anlamamaya devam ediyor. Sevgi bu değil! Eğer birini seviyorsan onu anlar, duygularına önem verirsin diye düşünüyorum. Aziz’se bir türlü bu noktaya gelemedi. Tam “İşte bu adam oldu!” diyorum, hop yeni bir şok yaşıyorum.

Aziz’in kendince sevdiğini düşündüğünü, önemsediğini görüyorum. Hatta inanıyorum da, kendince çok seviyor. Benim sorunum onun kimi sevdiği değil, sevgiyi yorumlama şekli! Aziz, Efnan’ı seviyor. Bunu Zarife’yi kurtardığı sahnede çok net gördüm. Sevdiği kadının zarar görmesi ihtimali bile onu delirtmeye yetiyor ama sevgi sadece koruma duygusuyla eş değer değildir. Karşılıklı iki insanın birbirini anlaması, düşünmesi de lazım. Aziz çok seviyor, koruyor, başının üstünde taşıyor ama Efnan ne hissediyor en ufak bir fikri olduğunu sanmıyorum.

Aziz, Efnan’ın ne hissedeceğini düşünse mesela o yüzükleri Fevziye’den önce kendi alır, takardı sevdiğinin parmağına değil mi? Aziz, Efnan’a alyansları anlatırken, asla ayrılmayacaklarını, sonsuza kadar bağlı olduklarını söyledi. O sahneyi çok sevdim ama bir gün sonra Dilruba’yı eve getirince içimdeki Serdar Ortaç bağırmaya başladı : Kafayı takmam, sonuna bakmam…diye, ne yalan söyleyeyim. Efnan karşısında tir tir titriyor, kabusları bir bir onu rahatsız ederken Aziz gülümseyerek etrafta dolanıyordu. Bense orada en azından Efnan’ı karşısına alıp, konuşmasını en azından gözlerinden onu anlamasını beklerdim ama Aziz’i de anlıyorum. Başında o kadar çok bela var ki evdekini göremiyor da her şeye vakıf olan bu adamdan, onu gerçekten çıkarsız seven tek kadına biraz daha nahif ve onu gözlerinden okumasını bekliyorum.

Aziz Payidar sevdiği kadını anlama hususunda sınıfta kalsa da bir nokta var ki o çok önemli : Efnan, Aziz’in şah damarı. Aziz için bu güzel gözlü kadın o kadar değerli ki, Efnan söz konusu olduğunda Aziz sahip olduğu her şeyi riske atabilecek konuma gelir diye düşünüyorum. Aziz’in can suyu olmasıyla birlikte, Aziz için ölmüş bile olsa çok önemli bir insan daha var babası Edip Payidar. Aziz babasının adını kurtarmaya çalışırken, Efnan’la mutlu bşr yuva kurmaya çalışıyor ama karşısında hep büyük engeller çıkıyor. Ne büyük problemse tam karşımızda : Mösyö Pierre!

İlk bölümden bu yana Pierre’in Aziz ve ailesiyle bir sorunu olduğunu biliyordum ama doğrudan düşmanlığının Aziz ve babasına karşı olduğu aklıma gelmezdi. Ben daha çok Fransız Türk sorunu olur diye beklerken şahsi mesele olmasını da çok sevdim. Pierre’in karısı ve Edip Payidar aşk yaşamışlar ve yürüyen ego mösyö bu durumu kaldıramayınca önce karısını sonra Edip’i öldürdü ama ne kinmiş dedirtti bana arkadaş. Adamın gözü hala kana doymadı. Aziz’i de hatta tüm Payidarları mahvetmek istiyor. Kenan hariç dediniz değil mi? Duydum ben, dediniz ama çok yanılıyorsunuz. Pierre herkesten çok nefret ediyor Kenan’dan! O ihanetin belgesi arkadaşlar, her gün Pierre’in gözlerine baktığı, kendisinden vazgeçildiğini, Edip’in tercih edildiğini hatırlatan bir gereç sadece. Pierre o kadar kindar bir insan ki Payidarları yine kendi kanlarından biriyle yok edecek. Aziz’im bu hafta “Kendi kanından olanla kopmazsın!” demesi boşa değildi diye düşünüyorum. Kenan bir şekilde Payidar tarafına geçmeli ama bu da sanırım ancak öz annesini öğrenirse olur. Varsayalım ki Kenan biliyorsa Aziz’e karşı gördüğümüz tüm oyunu aslında Pierre için kurmuştur, kaydedin bunu.

Aziz dizisine Pierre’den daha fazla güvenmediğim kim var biliyor musunuz? Galip Payidar! Adam o kadar korkak ve bencil ki kendinden başka kimseyi düşünmüyor. Aziz’i şehirden yollarken de aile mirasını düşünüyordu, şimdi de kendi canını düşünüyor. Kızı için Aziz’le ittifak kurup, gerçekleri anlatsa da onun bir tek meselesi var : Pierre’in aradan çıkması ve kendisini kurtarması. Galip için tpm cepheler kaybedildi ve son bir şansı kaldı. Ya Aziz sayesinde düzlüğe çıkacak ya da onu bekleyen acı sona razı gelecek. Bana sorarsanız ikincisi olacak. Galip o kadar çok dalevere çevirdi ki ne yaparsa yapsın olayları atlatmayacak ve kendi eliyle kendi sonunu getirecek diye yorumluyorum.

Aziz gerçekleri öğrendi ve Pierre’le arasındaki savaşın fitili resmen ateşlendi. Pierre, Aziz’e zarar vermek için elinden geleni yapacaktır ve kendi karısına karşılık istediği kişi belli : Efnan! Zaten Efnan’a olan kibar duruşunun ardından bir şey geleceği belliydi ve ne yazık ki Aziz’in kalbi olan Efnan için de tehlike çanları çalmaya başladı. Pierre hele de oğluyla ilgili kesin kanıtlara ulaşırsa hem karısını hem de oğlunu elimden alan aileye karşı hiç anlayışlı olmayacaktır ama bence Pierre kaybedecek. Neden biliyor musunuz? Sevgiyi bilmiyor da ondan. Onun karısıyla meselesi aşk, sevgi falan değil! Karısının o varken, başka bir adama aşık olması. Tamamen ego meselesi yani, o yüzden de burnunun ucundaki şeyleri bile göremiyor. Kenan’daki bu kompleksin de Fransız budalası olmasından kaynaklandığına artık eminim. Genetik yadsınamaz. Aziz, Galip, Pierre ve Kenan arasında amansız bir savaş başladı, bakalım ilk silahsız kalan kim olacak? Dengelerin her an değiştiği bu oyunda her an, her şey olabilecek bir dengede. Bekleyip, göreceğiz!

Yazımı bitirmeden bir husustan bahsetmek istiyorum: Dilruba Payidar! Bana sorarsanız dizinin en güçlü karakterlerinden biri ama artık burada eleştiri geliyor : Yazılmıyor arkadaşlar! Kadının tek gayesi Aziz gibi duruyor ve Dilruba gibi eğitimli, akıllı bir kadını için bu bana yanlış geliyor. Bence Dilruba da bu savaşın içerisine girmeli, tıpkı Adem gibi… Bir izleyici olarak Dilruba’yı daha güçlü görmek istiyorum. Erkeklerin yörüngesinde değil bu savaşın içerisinde cesur bir nefer olmalı çünkü bizin toplumumuz kadınların omuzları üstünde yükselmiştir, unutulmasın istiyorum.

Bu hafta da benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Seni Asla Bırakmayacağım! (Aziz, 13.bölüm)

YAZAR :Şeyma BULUT

Geçtiğimiz hafta Aziz’e vurucu bir sahneyle veda etmiştik. Aziz ve arkadaşları Edip Payidar’ın silahlarını geçirmeye çalışırken felaketler üst üste geldi. Önce Mustafa vuruldu sonra da Pierre her şeyi öğrendi! Peki şimdi ne olacak? İşler hiç olmadığı kadar karıştı ve oyun içinde oyun kuruldu. Bu oyunun kazananı olacak gibi görünmüyor, bence herkes kaybedecek!

Mösyö Pierre’i bugüne kadar bu kadar öfkeli ve tehlikeli gördüğümü hatırlamıyorum. Silahların Türklerin eline geçmesi, Aziz’le ilgili delillere ulaşamaması, Kenan’ın bile ona yalan söylemesi derken iyice köşeye sıkıştı ve her zor durumda kalan hayvan gibi saldırmaya başladı. Galip’in söylediği yalanlar bir yana dursun Pierre özellikle Efnan için büyük bir tehlikeye dönüşüyor. Önceleri aşk ve hayranlık sandım ama bence durum çok daha derinlerde. Pierre tam bir Fransız budalası. Aşırı gururlu, egolu ve Türkleri hayvanlıkla suçluyor. Onları cahil, saldırgan ve aciz görüyor. Peki tüm bunlarla Efnan’ın ne alakası var dediğinizi duyar gibiyim, hemen açıklayayım. Pierre oğlunun Efnan’a saldırdığı için öldüğünü biliyor hatta bundan adı gibi emin. Eğer bir gün olanlar ortaya çıkarsa Efnan’ı kullanarak oğlunun hatasını telafi etmek istediğini hatta bu kızı koruyarak utancını yok etmeyi planlıyor. Pierre güçlü olabilir ancak unutmayın ki bu olay onlar için “Bir kadın!” denilen noktada Türkler için namus meselesi, ölüm kalım meselesidir. Fransızların Türk kızlarına musallat olması şehirde krize sebep olur. İşte Pierre tam da bu yüzden Efnan’a kibar davranıyor ama kendisinin de farkında olmadığı şey şu : Mösyö Efnan’ın Aziz’i tercih etmesini de gurur meselesi haline getirmeye başladı ve bu durum iyiden iyiye can sıkıcı bir hal aldı.

Mösyö Pierre geçtiğimiz bölümde Efnan’ın kendisinden ders aldığını Aziz’e söyledi ve Efnan’ı çok zor bir duruma soktu. Aziz ve Efnan’ın arasında büyük bir kriz çıkacağını biliyordum ama uzun sürmeyeceğinden de adım kadar emindim. Aziz için Efnan’ın yalan söylemesi büyük bir yıkım oldu ama daha öncekiler gibi davranmaması da bana asıl kızdığı şeyin yalan olmadığını düşündürdü. Üzerinde biraz kafa yorunca aslında Aziz’in neye içerlediğini anladım. Aziz güven konusunda çok yaralı olsa da Adem’e bile yeniden güvendi değil mi? Madem sevdiği insanlara affedici olabiliyor, Efnan’ın onun için söylediği yalana neden bu kadar kızdı? Bana soracak olursanız sebebi Pierre’in ilgisiydi. Bir tek Aziz Mösyö Pierre’in Efnan’a masumca bakmadığının farkında. Galip çok haklı, Pierre adil oynamıyor. Aziz sürekli “Kaybedecek bir şeyim yok!” diyor ya, yanılıyor. Aziz’in artık kaybedecek çok önemli bir şeyi var : Gözünden sakındığı aşkı Efnan! Pierre belki öncelikli olarak Efnan’ı çıkarları için yanında istese de ikincil derdi kesinlikle Aziz’in can damarını elinde tutmak diye düşünüyorum. Aziz’e nereden vursalar işlemedi ama söz konusu Efnan olduğu anda işin rengi değişiyor, kontrolünü kaybediyor ve hata yapmaya başlıyor. Hatırlarsanız Efnan Pierre’in evine gittiğinde o evi basan da Aziz’den başkası değildi. Pierre de bunun farkında ki Aziz’e hep Efnan üzerinden vuruyor ve bu Aziz’le Efnan arasında fırtına kopmasına sebep oldu.

İki aşığın yüzleşmesinde kazanan olmadı, durum berabere kaldı. Aziz çok haklıydı; Efnan ne olursa olsun yalan söylememeliydi. Aziz’in kalbi kırılmasın diye söylediği bir yalan sevdiği adamın kendini kaybetmesine neden oldu. Kırıldı, üzüldü ve Efnan’dan kaçmaya başladı. Konuşsa asıl sıkıntısını söylemek zorunda kalacağı için de sustu. Daha önce Efnan’ı Pierre ile ilgili incittiğinde neredeyse sevdiği kadını kaybediyordu bu sebeple susmayı tercih etti. Burayı biraz açmam lazım : Aziz, Efnan’ın asla Pierre’e bakmayacağına emin olsa da öncelikli olarak kıskanıyor ve sahiplenici yapısını bastıramıyor. Pierre o kadar tehlikeli ki Efnan’a da zarar verecek diye ödü kopuyor ama Efnan’ın kendisi için bile olsa o adamın etrafında olması Aziz için sorun çünkü Efnan’ı kaybetmek istemiyor. Her durumda bu risk söz konusu olduğu için Aziz normal davranamadı ve bu yüzden sustu ama tabi ki Efnan bunu anlamadı çünkü  bu tartışmada Efnan da çok haklıydı. Onun haklı olmasının iki sebebi vardı. İlki, nişanda terkedildiğini düşündüğünde ona ilk yardım elini Pierre uzattı. Efnan, daha önce Aziz’den o kadar ağır sözler duydu ki, yine ondan utandığını sandı. Olayların merkezinde de Dilruba olunca yanlış yapmaması mucize olurdu. Gözlerinin önünde öptüğü Dilruba’ya karşı iyi niyetli olsa da Efnan da bir kadın, zoruna gitmiştir. Nişanda olanlar Efnan’ın ruhunu incitti ve bu yüzden hata yaptı. İkinci meseleyse Pierre’in yöntemleri Aziz’i delirtebilirdi. Nasıl söyleyebilirdi ki? Pierre’in adını andığında Aziz kendini kaybediyor. Her defasında başını büyük bir belaya sokarken, nasıl senin babanın katili Pierre, her şey oyun, al bu da ispatı diyebilirdi? Ya da beni zorla alıkoydu dediği anda Aziz çığırından çıkacaktı ki daha Efnan anlatırken “Ben bu adamı öldüreceğim!” demeye başladı. Bu sebeple Efnan’ın buradaki duruşunu haklı ve nahif buluyorum. Aziz her yanlışında affedildi, affetme sırası ondaydı. Aziz bunu uzatsa ben sevgisini sorgulardım ama ne uzattı ne de Efnan’ın kalbini kırdı. Bunu da çok doğru ve etkileyici buldum.

Aşk böyledir işte, bu kadar nettir. Birini seviyorsan onun yaptığı yanlışı bile anlarsın, ona göre davranırsın. Efnan zamanında Aziz’in yaptığı hataları affetti. Onu yeniden hayatına dahil ederken bir saniye bile düşünmedi. Aziz’in kafa karışıklığını, acılarını görüyordu, hissediyordu. Onun başına gelenlerin en yakın şahidiydi, nasıl küs kalırdı? Bu yüzden Aziz’i affetti aynı davranışı da Aziz’den bekledi. Şimdi herkesin yapısı farklıdır, Aziz Efnan gibi olmak zorunda değil ama ben burada Efnan’ı daha nahif buluyorum. Aziz ve Efnan’ın hataları hususunda çok net bir fark var. Aziz’in yanlışları kendisi yüzündenken, Efnan’ın hatasının sebebi bile Aziz üzülmesin diyeydi. Bunu unutmamak lazım diye düşünüyorum!

Aziz ve Efnan girdikleri bu yolda birbirlerinin her şeyi oldu. Efnan belki Aziz kadar iyi eğitim almadı, çok şey görmedi ama sapasağlam bir içgüdüsü var. Bundandır ki ne zaman kötü bir şey olacak olsa ortada bir durum olmasa bile bunu hissediyor ve hemen müdahale ediveriyor. Buna ister gönül gözü deyin, ister başka bir şey ama görünen köy kılavuz istemez. Efnan bu davanın can simidi, arkadaki gizli kahramanı ve beni kimse aksine ikna edemez. Pierre’in Efnan’a bu kadar ilgili olmasının bir diğer sebebi de bu zaten. Ona gösterdiği sahte, sevimli yüzüyle ondan bir şeyleri öğreneceğini sanıyor. Hatta sadece bu şekilde de değil, damarına da basmaya başladı. Aslına bakarsanız Aziz’e yaptığı şiddetli işkenceyi, Efnan’a da yapmaya başladı. Yoksa Efnan’ın gözünün içine baka baka “Atolyeye oğlum Andre’nin adını vereceğim!” der miydi? Adam tüm silahlarını kuşandı ve Aziz’le Efnan’ı sürekli olarak kışkırtmaya başladı. Pierre hususunda Galip çok haklı, Mösyö Pierre adil oynamayacak.

Aziz Payidar burada iki ayrı cephede savaş veriyor. İlki Mösyö Pierre ile olan cephesi ki burada bir de gizli düşmanı var :Kenan! Diğer cephedeyse Galip var! Burayı biraz eşelemek gerekiyor diye düşünüyorum. Şimdi Kenan aslında bu dizide herkesten daha büyük bir tehlike arzediyor. Ne Pierre ne de Galip onun yarısı kadar bile tehlikeli değil. Peki neden biliyor musunuz? Kenan, kendini büyük bir ustalıkla gizliyor. Adamın hep bir şeyler peşinde olduğu bilinse de bana soracak olursanız o adam sandığımız gibi biri değil. Kenan şu anda dizide büyük kötü olarak yansıtılsa da Edip’in mektubunu hatırlayın : Kardeşine sırtını dönme! Halbuki kendisi sırtını böylesine dönmüşken, neden Aziz’in farklı davranmasını istesin ki? Ben Kenan iyiye dönecek demiyorum ama silah meselesini Pierre’e söylememesi biraz enteresan geldi bana. Maksude ile evlenmek için desem o zaman hiç o ismi vermezdi. Tam emin olamıyorum ama Kenan’dan hiç beklenmedik bir cevher olduğunu hissediyorum.

Kenan için bir süre daha kesin cümleler kuramam ama Adem için kurduğum her iddialı cümlenin doğruluğu karşısında sevinç naraları attım desem yalan olmaz. Adem Payidar benim için asla kötü sınıfına girmedi, giremez. O Aziz’i gerçekten seviyor ve babası pek de umurunda değil çünkü o da babasının umurunda olmadı bugüne kadar. Bence Adem, Dilruba olmasa bile bir noktada Aziz’e yardım ederdi. Tamam Dilruba’ya çok aşık ama o bir vatan haini ya da gaddar biri değil, olamaz. Bu yüzden babasını gözünü bile kırpmadan çıkardı gözden ama şimdi de onun Aziz’e ihtiyacı var. Galip başına gelenlerden sonra Adem’i tümüyle silecektir. Bundan sonra iki kardeşi yeniden birlikte görmeyi umuyorum.

İnsan kime aşık olacağını bilemez. Adem de bile isteye kardeşinin nişanlısına aşık olmayı tercih etmezdi diye düşünüyorum. Olan oldu, biten bitti. Belki geçmişte Aziz’e karşı büyük hatalar yaptı ama şimdi bunların bir çoğunu telafi etti. Galip gibi bir adamı karşısına aldı ve bence bu çok da hafife alınacak bir şey değil. Aziz’in bu yolda çok fazla insana ihtiyacı var ve ona yapılan her yardım, hürriyetlerine giden yol demektir.

Aziz Payidar, ölüm yolculuğundan döndüğünde aklında Dilruba ile evlenerek basit hayatına geri dönmek vardı. Başkaca bir hayal kurmadı ama hayat onu bambaşka bir hayatın içine sürükledi. Önce gerçekten aşık oldu, mücadele etmeye başladı, ilk kez kazanmak için savaşmak zorunda kaldı. Bir yanda amcası diğer yanda kardeşi derken Aziz dört yanından kuşatıldı. Eskiden dosdoğru yaşayan, gizlisi saklısı olmayan, oyun nedir bilmeyen bir adamken bunların hepsini öğrenmek zorunda kaldı çünkü en büyük darbeyi baba yarısından yedi. Galip babasının ölümüne sessiz kalması yetmiyor gibi yeğenine de var gücüyle saldırdı. Aziz ilk kez çaresiz ve kimsesiz kaldı. O, bu hayata çok yabancıydı. Ne yalnızlığı, ne savaşmayı ne de mücadele etmeyi biliyordu ama öğrendi.  Gerçek hayatın mücadeleyle geçtiğini de savaşmadan kazanmasının mümkün olmadığını da dışarıdaki hayatın kendi bildiğinden çok daha farklı olduğunu da en acı şekilde öğrendi.

Aziz bu öğrenimi uçurumdan birlikte suya daldığı bir kızla öğrendi aslında : Efnan! O güçsüz bedenine bakmadan savaşan, hür olmak için herkse meydan okuyan, korkmayan, inancını asla kaybetmeyen bir kız. Dilruba’ya biz farklıyız derken bahsettiği buydu zaten. Efnan asla umudunu yitirmiyor ve asla ama asla vazgeçmiyor. Bunu artık Aziz’e de öğretti. İki aşık tüm şehri hatta dünyayı karşılarına aldı çünkü biliyorlar, hür olmadıkları sürece ne kendileri ne de de çocukları ne de vatanları için bir daha güneş doğmayacak.

Bu haftalık da benden bu kadar. Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin

En Güvendiğim Sendin Efnan! (Aziz, 12.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Bu hafta ekran karşısından kalktığımda aklımda bir sürü soru vardı. Birçok kavram üzerinde düşünüyordum ve başlıktan da anlaşılacağı gibi bu terimlerden biri güvendi diğeri de sevgi. Bu ikisi aynı cümle içinde hep kullanılır : Ben sevmek ve güvenmek istiyorum diye söylenir dururuz. İki duyguyu da kazanmak çok zor olsa da içlerinden birini kaybetmek çok kolaydır. Güven kazanılması zor ama kaybedilmesi en kolay duygudur. Aziz de yıllarca yaşanmışlıklarıyla ailesine, dostlarına ve arkadaşlarına güvenmişti, sonrasında onlara karşı duyduğu güveni kaybetti. Şimdiyse çok daha çetin bir yol ayrımında : Efnan’a olan güveni! Hiç beklemediği yerden darbeyi yemiş gibi görünse de duruma çok yanlış bir yerden  baktı diye düşünüyorum. Efnan, Aziz’in daha büyük zarar göreceği durumun önüne geçerken aklındaki tek şey, Aziz’i Pierre’den korumaktı.

Geçtiğimiz hafta Aziz’e babasının mezarı başında veda etmiştik. Efnan ona mektubu getirdiğinde acaba bu durumu nasıl açıklar diye düşünmüştüm ama onun Aziz’e yalan söyleyeceğine asla ihtimal vermedim. Efnan bugüne kadar her şey hakkında hatta Pierre ile ilgili olaylarda dahi yalan söylemedi. Şimdi itiraf ediyorum, ilk reaksiyonum çok şiddetli oldu,yalana olan hissim de çok sert olunca önce bi afalladım ama zaman geçip de üstüne biraz düşününce kafamda olay netleşti. Efnan böylesine hassas bir konuyu Aziz’e tak diye söyleyemezdi. Adam daha beş dakika önce Pierre’in babasına iftira attığını öğrenip sinir krizi geçirirken, bir de sağ gözünden sol gözüne emanet edemediği sevdiğini zorla alıkoyduğunu öğrense neler olur bir düşünün, felaket olurdu!Efnan da beyaz bir yalan söyleyerek böylesine bir krizin önüne geçmek istedi, işte o kadar.

Aziz ve Efnan’ın ilişkisinde hep Aziz’in Efnan’a bakışını yorumladım. Şöyle kıyamıyor, böyle korumak istiyor diye söylendim durdum ama peki Efnan? O nasıl bakıyor Aziz’e hiç düşündünüz mü? Ben bu hafta hep düşündüm bunu ve vardığım sonuç çok üzücüydü benim adıma. Aziz, Efnan’ın sahip olmayı asla hayal edemediği, onun sevgisini kazanınca da hayatının merkezine aldığı en değerli varlığı. Bunun en basit örneği de kestane sahnesinde gizlenmiş halde duruyor. Aziz, Efnan’a küçücük bir kelime söyledi “Aşk olsun!” Normalde bizler için söylemesi de duyması da ne kadar basit bir cümle değil mi? Ama Efnan için öyle değil ki, çok başka bir şey Aziz’in onu sevmesi, onunla evlenecek olması bir mucize çünkü bu ilişkide ikisinin durumu çok farklı. Aziz, Efnan’ın her şeyi, ailesi, can yoldaşı, arkadaşı, hayat arkadaşı… Kelimenin tam anlamıyla her şeyi oldu ama Aziz için durum farklı. Efnan’ı çok seviyor ama onu merak eden bir halası, kuzeni var, sevenleri var ama Efnan’ın yok. İşin daha da acısı Efnan gerçek sevgiyi sadece annesi ve Aziz’den gördü. Bu sebeple sevdiğine bir şey olmasın diye gözünü kırpmadan canını bile verir, o. Tüm bunlardan ötürü o yalanı çok da hata olarak görmüyorum, Efnan kendince sevdiğini korumak istedi, işte o kadar.

Efnan karakter olarak dik başlı bir kadın. Yeri geldiğinde gözünü kırpmadan ateşe atlayan, gözünü hiç bir şeyden sakınmayan güçlü bir insan. Özellikle Galip ve babasının karşısındaki cesaretine her zaman hayran kalıyorum. Efnan’ın bu özelliklerini her zaman söylüyorum ama bu hafta bir şey daha fark ettim : Bencil değil. Babasının ve Galip’in bir zamanlar kendisine yaptığını, küçücük bir çocuğa daha yaptığını görünce birden tırnaklarını çıkardı. Savaştı, kıza yardım etmek istedi. Haksızlık karşısında ben işime bakarım, bana dokunmayan yılan bin yaşasın dememesi Efnan’ın o dönemin diğer kadınlarından çok daha farklı olduğunun ispatıdır bence. Handan, Nigar, Dilruba gibi değil, gerektiğinde elini çamurun içine daldırıp, doğrunun peşinden koşacak cesarete sahip. Bence Aziz onun ilk bu yanına vuruldu. Efnan’ın bitmek bilmeyen umuduna ve savaşçı ruhuna kapıldı diye düşünüyorum yoksa onu da girdiği bu savaşa dahil etmezdi. Aziz ne olursa olsun Efnan’ın ona ihanet etmeyeceğine, onu sevdiğine inandı ve böylece onu hayatına kabul etti.

Aziz Payidar için birine yeniden güvenmek, sırtını dayamak hiç kolay değil. Artık kimseyi yakınıma almayacağım diyerek çıktığı yolda, Efnan ona tüm sözlerini unutturdu. Ne olursa olsun yanından ayrılmadı, ellerini tuttu, en zor günlerinde hep yanında oldu. Bu yüzden Aziz ona güvendi, sevdi ve tereddüt etmeden ona sırtını dönebildi. Şimdi bir insanın yeniden birilerine güvenebilmesi iyi olsa da bu Aziz için çok kolay değildi ama Efnan onun güvenini kazanmayı başardı ve ona nefes oldu, can oldu. Bunu da benzetme olsun ya da romantiklik olsun diye demiyorum, Efnan artık Aziz’in nefesi, her şeyi…

Efnan, Aziz’in hayatına girmeden yaralı bir adamdı, o. Herkes tarafından dışlanan, elini attığı her şeyi çökerten, her yanı darmadağın bir adam olan Aziz şimdi bambaşka birine dönüştü. Attığı adımları daha güvenle atan, doğru yoldan ayrılmayan, hedefine giderken makul olabilen bir ruh halinde çünkü Efnan onun hayatını topladı. Cenneteki güzel gözlü o kadın, Aziz’in cehennemini de cennete çevirdi. İşte tam da bu yüzden Aziz, Efnan’ın ondan bir şeyler saklamasını kaldıramayarak gitti.

Aziz ve Efnan’ın veda sahnesi aralarındaki aşkın ne denli güçlü olduğunu da gözler önüne serdi. Pierre denen kişiliksizin yemekte Efnan’ın ona resti çekmesinden dolayı duyduğu hırsı çıplak gözle gördüm. Ardından da onu Aziz’le terbiye etmek istedi ve şimdilik başardı gibi duruyor. Aziz, Efnan’a küs gitti ama oradan çıkabilir de dinleyebilirse sevdiği kadını anlayacaktır diye düşünüyorum. Efnan’ın da onun gibi kendisini korumaya çalıştığının ayırdına varacak ve kaldı ki gitmeden pencerede onu araması,sevdiğinin gözlerine bakarak kızamayı bile başaramayan Aziz’in gerçekleri öğrendiğinde Efnan’ın kalbini kırmayacağına inanıyorum ki Adem ve Dilruba’yı bile anlamışken, diğer yarısını daha kolay anlayacaktır bence.

Ah Dilruba, ah… Bu hikayede her yol ayrımında beni gerçekten etkilemeye başladı. Açıkçası ben ona çok kızgındım. Efnan’a yaptıklarından sonra özellikle oldukça öfkeliydim ama bu durumum gün geçtikçe değişti. Dilruba karakter olarak kişisel hırsları yüzünden birçok yanlış yapsa da zamanla bu hırsların yerini merhameti almaya başladı. Eskiden kendisi ve Aziz’den başka kimseyi düşünmeyen kadın şimdi insanları düşünmeye başladı. Önceleri ben bu yaptıklarını Aziz için yaptığını düşünürken şimdiyse gerçekten yardım etmeye çalıştığını görebiliyorum. Dilruba Aziz’in de başına gelenleri öğrenmesinin ardından büyük bir vicdan azabı çekmeye başladı. Ailesinin diğer insanlara verdiği zararla yüzleşmesiyle de iyiden iyiye dibe batan ruhunu, yardım ederek, saf değişerek onardığını düşünüyorum.

Dilruba, benim nezdimde kendini yarı oranında aklamıştı ama Efnan’a gerçekleri söylememesi yüzünden onu affetmiyordum. Ona yaptığı en büyük kötülüğünü söylemesi ve hatta özür dilemesini beklerken bir anda umduğumu karşımda buldum. Önce Efnan’ı Nigar’ın dilinden kurtardı ardından da özrünü diledi. Açıkçası bu kadarı bile bana yeterdi, biliyor musunuz? Yani fazlasında asla gözüm yoktu ama Dilruba tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de Efnan’a ben sana her şeyi öğretirim teklifiyle gitti. Şimdi ikinci duruma girmeseydi ben anlardım sonuçta aynı adama aşık iki kadın arasında bir bağ olmasa da olur ama Dilruba tam tersi yönde hareket etti. Kendisini kıskandığı için başkasına giderek başını belaya sokan Efnan’a ben sana yardım ederim diyerek zeytin dalını uzatmış oldu. Ehhh Efnan’ı biliyoruz,  küser, barışır. Dilruba ile de barışmış gibi duruyor ve ben bunu çok önemli buluyorum.

Hatay’da yer yerinden oynadı. Aziz, Fransızlara ait silahları kaçırırken diğer yanda da Adem bir şeyler peşinde. Adem hususunda hala Aziz’e ihanet etmeyeceğine inanmak istiyorum. Ama yine de kıskanç bir adamın da sağı, solu belli olmaz. Bu yüzden Dilruba’nın aldığı konumu çok doğru buluyorum. Galip’in Adem üstündeki etkisi ve Adem’in Aziz kıskançlığı her şeyin mahvolmasına sebep olabilir. Kaldı ki milliyet mücadele işini de öğrendi, Adem. At izinin, it izine karıştığı şu zamanlarda umarım ki Adem de ihanet edenlerden olmaz, kişisel hırsları Aziz’den, Dilruba’dan bile öne geçmez. Aksi halde sahip olduğu herkesi, kazandığı ikinci şansını sonsuza kadar kaybedecek…

Diğer yandan Kenan da Pierre’in kuklası olmaya, her dediğini ne pahasına olursa olsun yapmaya devam ediyor. Mustafa’yı vurması, Maksude hususundaki hırsı, süreklilik iz peşinde dolaşması onu Galip’e yakışır bir yeğen babasının da yüz karası yapmaya yetiyor diye düşünüyorum. Kenan Payidar olmasına rağmen, Edip’in ona sırtını dönmesinin hırsını gücünün yettiği herkesten çıkarmaya başladı. Başta da Pierre’in Maksude ile evlenmek zorundasın emrinin ardından hedefine Mustafa’yı koydu. Açıkçası son sahneden az da olsa hala başaramadığına dair umudumu baki tutsam da içimde bir huzursuzluk var.

Aziz bu hafta çok vurucu bir sahneyle bize veda etti. Sınırdan geçen silahların ardından Mustafa’nın vurulması, Kenan’ın yaptıkları ve askerlerin peşlerine düşmesiyle biterken aklımızda da bir sürü acaba bıraktı. Umarım bu işin sonu felaketle bitmez, bekletip görelim.

Bu haftalık da benden bu kadar, tüm ekibin yüreğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Sen Benim Diğer Yarımsın (Aziz, 11.bölüm)

YAZAR: Şeyma BULUT

Geçtiğimiz hafta Aziz’e Efnan’ın kendi nişanından kaçtığı, Aziz’in de öz amcasıyla hesaplaştığı sahnede veda etmiştik. Açıkçası buradan sonra hikaye nereye verilir hiç bir fikrim yoktu ama bir şeyden çok emindim, hatta bunu geçen hafta da yazdım Efnan, Aziz’den kolay kolay vazgeçmez. O aşkını mühür gibi kalbinde taşıyan bir kadın, ilk sarsıntıda sevdiği adama sırtını dönecek değildi elbet ama bu olay ruhunda  çok zor geçecek izler bıraktı. Şimdi o izleri tek tek silme zamanı Aziz’de, tıpkı bir zamanlar Efnan’ın yaptığı gibi…

Efnan, cennetteki güzel gözlü kız demek. O, sadece güzel bir yüzden ibaret değil. Efnan dediğimde benim aklıma cesur, dik başlı, kimseye boyun eğmeyen, sevdikleri için sonuna kadar mücadele eden bir kadın geliyor. Başta Aziz olmak üzere herkes onu saf, kırılgan bir köylü kızı sansa da Efnan bunun çok ötesinde bir insan. Peki hiç düşündünüz mü Efnan’ı neden kimse göremiyor diye, neden kimse fark edemiyor onun ruhunda yanan ateşi? Size söyleyeyim hemen, kimse bakmıyor ki ona yani herkes Efnan’a kendi penceresinden bakıyor. Aziz aşık olduğu masum, narin kadın olarak bakarken Dilruba için cahil bir köylü kızı, Pierre içinse amaca giden yolda kullanılacak bir araç , o kadar. Efnan’sa bunlardan çok daha ötesinde bir kadın. Aslında herkesin onu kendince saf, iyi görmesinin en önemli sebebini Efnan’dan dinledim : Bana neden küsmeyi öğretmedin ana? Efnan’ın herkesçe masum olmasının sebebi burada yatıyor işte. O kimseye gönül koymadığı için herkes onu saf zannediyor ama o kadar da değil arkadaşlar, o kadar değil.

Efnan karakter olarak ne kadar affedici olsa da onun da kırmızı çizgileri var ve oraya girildiğinde gözü hiç bir şeyi görmüyor. Efnan, babasına gidip nişanda söylediklerine pişman ederken, aslında karşımda her koşulda affedici olmayan bir kadın vardı. Babasını öyle bir sildi ki “Küstüm, barıştım!” diyen o kız yoktu. Aksine “O adam benim hiç bir şeyim değil! Bir daha karşıma çıkmayacaksın!” diyen Efnan’ı gördüğümde, işte bu dedim. Aslında küsmeyi bilmeme sebebi de burada yatıyor. Efnan sevdiklerine az da olsa nazlansa da hayatında bir değeri olmayan ya da babası gibi onun ruhuna zarar veren birini de” Ben senin babanım! “dedi diye de affetmedi.

Efnan, babasına bu kadar gaddarken, Dilruba’ya karşı neden değil? İşte konuşmamız gereken konu bu bence. Direkt olarak başına bela açanın Dilruba olduğunu belki bilmiyor ama o da babası gibi onun ruhunu acıtan cümleler kurdu ama ona böylesine bir tepki vermedi. Bunun çok bariz iki sebebi var : Birincisi Dilruba, Efnan için öyle çok önemli bir insan değil, ikincisi de Aziz Dilruba’ya hala değer veriyor, bu yüzden de ona babası gibi davranmadı.
Bu haftanın en ilginç sahnesi belki de Dilruba ve Efnan arasında geçen diyalogtu. Dilruba, Efnan’a ailelerinden dolayı hayatlarının benzediğini, kimsenin ailesini seçmeyeceğini bu yüzden Efnan’a “Aileni seç!” dedi. Burada çok doğru söyledi ama benim bir yerde itirazım var. Evet ailemizi seçemeyiz ama nasıl bir insan olacağımıza karar verebiliriz diye düşünüyorum. Efnan canavar bir babanın kızı ama kendisi canavar değil, olmayı tercih etmemiş biri. Dilruba da tüm bunları yapmamayı tercih edebilirdi. Efnan’ı babasının ellerine bıraktığında kızın başına gelenleri gördü ve hala gidip ona aileni seç diyor bense güya değişen bu kadından hala sağlam bir özür bekliyorum.
Efnan, Dilruba ile konuşurken ona doğru bir hareket gösterdi. Direkt gözlerine bakarken bir anda yüzü düştü, canı sıkıldı. Ben bu sahne üzerine biraz düşündüm ve sonunda anladım. Dilruba nasıl ki Efnan’ı kıskanıyor aslında Efnan da aynı durumda. İki kadın arasındaki fark da burada kendini gösteriyor. Efnan bunu içinde taşırken Dilruba zaman zaman dışa vuruyor ve karşımıza çirkin görüntüler çıkıyor.

Efnan’ın Dilruba’yı kıskandığını nereden çıkardın derseniz hemen söyleyeyim : Efnan hala Aziz’in hayatında öyle bir kadın istediğini sanıyor. Pierre ile konuşmasının sebebi de buydu. Dilruba gibi olacak, hem kimse onu bir daha aşağılamayacak hem de sevdiği adamın yanına yakışacaktı. Kafasındaki buydu ama Efnan’ın kaçırdığı bir nokta var : Aziz artık o noktadan çok uzakta. Pierre’den ders aldığını görmektense ölür daha iyi ama bu Pierre meselesi işe yaradı ve Aziz’in de milli mücadelenin de hayatını kurtardı. Efnan bu haliyle Aziz’in en güzel mucizesi oldu, başka bir şeye gerek olduğunu sanmıyorum.

Aziz onun her haline meftunken, Efnan içinden değişmek için çalışmaya başladı aslında. Bunda da suçu onda değil Aziz’de buluyorum. Efnan hala o düğün önceki kareleri aklından çıkaramıyor olabilir, hala bir yerlerde o korkuyu taşıyor ki nenesine “O aklını karıştırdı!” diyebildi. Efnan, nene onu aydınlatana kadar Dilruba yüzünden gittiğimi sanıyordu ta ki Aziz’le karşılaştığı ana kadar da bu korkuyu taşıdı. Aziz, Efnan’a öyle bir sarıldı ki, onun gitmesinden öyle korktu ki bence artık Efnan’ın da şüphesi kalmamıştır. Aziz onu gölüne öyle bir koydu ki sadece Efnan olarak görüyor ve seviyor. Herkes, Efnan’ı bir şekle sokmaya çalışırken o sevdiği kadını olduğu gibi istiyor yanında. Açıkçası o kıyafetler içinde kalsaydı, ben Aziz’in sevgisini sorgulardım ama şimdi sadece gururla bakıyorum.

Eski Aziz Payidar, Efnan’la anlaşmalı evlilik yapacak kadar bile layık görmezdi kendine. Şimdiyse “Çıkar o elbiseyi, Efnan gibi ol!” diyor ve sevdiğini o halde görünce “İşte benim Efnan’ım!” derken gözlerinin içi gülüyordu. Beni sürekli takip edenler aşkın değiştirici gücüne nasıl inandığımı bilirler. Buna en iyi örnek Aziz Payidar değil de nedir? Aziz öyle bir değişti ki yanındakinin kıyafetine değil, kalbine bakmayı öğrendi mesela, ya da doğayla baş başa olmak için illa lüks yerlerde, at üstünde olmaması gerektiğini öğrendi ki karlarda yuvarlanırken gördük kendisini. Senaristimiz yazarınıza geçen hafta dediği “Aziz yürüyüşe çıktı mı?” sözüne güzel karşılık verdi, boynumuz kıldan ince kaldı. Aziz Payidar’ı Efnan gibi affediverdik ve nişan sahnesi geldiğinde kendisini bu başımıza taç ettik.

Açık konuşmak gerekirse geçen bölümdeki nişan sahnesi o kadar Payidar’lıktı ki onu hiç sevmemiştim. O nişan sadece Nigar’ın istediği bir şölendi ama Efnan’ca değildi. O genç kız atolyedeki ailesiyle kutlamayacağı bir mutlu gün istemedi. Bu sebeple ki Aziz’in yaptığı nişan sürprizi, Efnan için dünyalara bedel. Sevdikleri yanında, ailesi yanında daha ne olsun değil mi? Evet belki Dilruba da oradaydı ama sanırım artık Aziz’i kaybettiğini anladı diye düşünüyorum. Çünkü Efnan’a mutluluklar dilerken sesinde sadece acı ve umutsuzluk vardı. Belki bir gün o da Adem’i sevebilir, kim bilir?

Adem demişken, bu karakter beni benden alıyor iki haftadır. Şimdi bir yanda Aziz’in yanında artık derken babasına ayrı bir oyun kuruyor ve benim devreleri yakıyor. Yine de Galip’e hala aynı masalı anlattığı için ve amcasının da ölümündeki şaibe yüzünden hala Aziz’in yanında olduğunu düşünüyorum. Umuyorum Adem beni yanıltmaz çünkü babası ve Pierre’in bu hafta oynadığı oyundan öyle midem bulandı ki ekrandan öteki tarafa geçememe çok az kalmıştı.

Galip ve Pierre Aziz’e öyle bir oyun oynadılar ki, Aziz tüm varlığını sorguladı. Canı gibi sevip, güvendiği Edip Bey’in hain olduğuna neredeyse ikna oluyordu, Aziz. Bu Galip için bile çok aşağılık bir hareketti. Hem de Edip Payidar gibi bir vatansevere böyle bir iftirsa atarak Aziz’in dünyasını başına yıktılar. Pierre bir yanda Galip bir yanda Kenan’la öyle pis bir oyun kurdu ki eğer Efnan’a zaafı olmasaydı, neredeyse başarılı olacaktı. Efnan’ın en kritik zamanda o evde olması neredeyse bitme noktasına gelen milli mücadele ateşini yeniden yaktı.

Efnan, Edip Payidar’a gelen telgrafı Aziz’e götürürken, Aziz de babasının mezarının başında can çekişiyordu. Bir hainin evladı olmayı asla kaldıramazdı diye düşünüyorum. Düşmanları kendisine çektirdiği, mirasını çaldıkları yetmiyor gibi bir de üstüne babasının hatırasına ihanet ettiler. Aziz gerçekleri diğer yarısı sayesinde öğrendi ve onlar için yepyeni bir dönem başladı.

Efnan, Aziz’in hayatını kökten değiştirirken ona umut oldu. En büyük devrim aşktır, aşkla yapılandır.

Bütün ekibin ellerine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Sen Benim Nefesimsin Efnan! (Aziz, 10.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT 

Bu hayattaki en nadide duygunun sevgi olduğuna inanıyorum, ben. Aşk, nefret gibi iki yoğun ve tehlikeli duygudansa benim tercihim nahif, narin sevgiden yana. Sevgi incitmez, üzmez kırmaz ama bazen onu bilmeyen bünyelerde bazı sorunlara sebep olabilir. Aziz Payidar… Herkesin sevgilisi, kıymetli Aziz Bey ile ilgili her hafta yeni bir bilgiye ulaşıyorum, bu hafta bir şey daha öğrendim : Aziz gerçek sevgi nedir bilmiyor ve daha da acısı hala ortak bir hayat nasıl yaşanır bunlardan asla haberi yok, bu yüzden de bu hafta hata üstüne hata yaptı.

Aziz’i bu hafta izlerken hem çok üzüldüm hem de kızdım. Üzüldüm çünkü karşımda sevgiyi sadece korumak sanan, hayatını paylaşmayı dahi bilmeyen bir adam vardı. Düşünsenize Efnan’ı nefes alamayacak kadar seviyor ancak o sevgiyi nasıl yaşayacağını ve dahi taşıyacağını bilmiyor. Aziz’in gözünde Efnan saf ve narin, hatta kırılabilir biri çünkü öyle görmek istiyor. Halbuki karşısındaki kadın özgür olmak için kendisi dahil yedi düvele kafa tutmuş, babasına, zorla evlendirmek istedikleri adama hatta Pierre’e bile karşı dimdik durmuş, güçlü bir kadın. Efnan böylesine güçlü biri ama Aziz bunu bir türlü görmek istemedi. Ona göre Efnan narin korunmaya muhtaç, sürekli solması muhtemel bir kır çiçeği olduğu için  onu korumak için çabaladı, uğraştı ve bu uğurda maalesef en çok da incinmesinden korktuğu kızı yaraladı. Efnan kendisine baba değil yol, hayat arkadaşı, yoldaş arıyor. Aziz’se hayatındaki her şeyden Efnan’ı uzak tutarak sadece ına sevgi göstermeyi de aşk zannetmesi bir noktadan sonra beni fazlasıyla sinirlendirmeye başladı.

Aziz’in Efnan’a olan aşkına kefilim, ben. Onu öyle güzel seviyor ki dokunmaya kıyamıyor, gözlerinin içine bakarken kayboluyor ama sevgi sadece dokunmak, korumak değildir. Güven ister mesela… Aziz, sadece halı dokuma işinde bile Efnan’ın nasıl becerikli olduğunu, arkasını döndüğünde bile güveneceği birinin olduğunu gördü. Ona kızgın olsa da, çocukça duygulara kapılmadı Efnan, tam tersine canı yansa da yanında oldu. Bey efendi Dilruba ile konuşurken hayatımda her şeyi ona sorarak karar veriyorum dese de uygulamada ben bunu göremiyorum. En basitinden babasıyla ilgili durumu hayat arkadaşıyla paylaşması gerekirdi diye düşünüyorum ama yapmadı. Anlıyorum Efnan’ı üzmek istemedi ama böyle yaparak sevdiğini iddia ettiği kadını hayatından uzaklaştırdığını düşünüyorum. Açıkçası bu durumu ben çok yadırgadım hatta bana Aziz’in sevgisini bile sorgulattı.

Aziz kırmızı rengi, fikrimin ince gülünü, dans etmeyi çok seviyor. Bunu ben değil Dilruba, Efnan’a söyledi. Sonrasında elbise ve dans sahnesinde de iyi niyetli (?) kadını gördüm. Bölüm boyunca Aziz’i anlattı. Efnan da öylrcr dinledi, yapmaya çalıştı o söylenenleri. Ama hep bunları dile getirdik! Hep Aziz’in istekleri, sevdiklerini konuşuyoruz ama ben Aziz’in kırlarda dolaştığını görmedim. Siz gördünüz mü? Halbuki Efnan çok seviyor. Neden Aziz beyin sevdiği şeyleri Efnan öğrenmesi lazım da beyimizin böyle dürtüleri yok!

Şimdi itirazları duyar gibiyim, Aziz Efnan’ı seviyor, aşık sen ne diyosun diye? Evet çok seviyor, hatta onsuz nasıl devam edeceğini bile bilmez hale geldi. Ben Aziz’in bu duyguları ilk kez yaşadığını düşünüyorum yani duyguları Dilruba’ya bu kadar yoğun değildi. Efnan için mösyönün evini basan adam Adem’i tutardı ama yapmadı. Bu sebeple Efnan’ın yeri çok ayrı ki eskiden herkes kendi istediği gibi davransın isteyen Aziz, seni rahatsız eden şeyi yapma dedi Efnan’a, yani onun kendisi için istemediği şeyi yapmasını istemiyor ancak ona tercih şansı vermemesi yüzünden kendisiyle çelişiyor diye düşünüyorum. Aziz’in artık Efnan’ı kendine eş görüp, hayatını her şeyiyle paylaşması, Efnan’ın da hayatına dahil olması lazım bence. Aşk böyle bir şeydir.

Efnan hayatında ilk kez bu kadar mutluydu. Sevdiği adam sonunda onu görmüş, evlenmeye karar vermişler, hayatında her şey belki de hiç olmadığı kadar yolundaydı. Aziz’in her şeyi ondan sakladığını bilmeden, Dilruba’ya rağmen mutlu bir şekilde nişanına hazırlanmaya devam ediyordu. Efnan böyledir işte, kötü günleri unutup yeniden umuda bağlanması anlıktır. Tertemiz, hayata hep umutla bakan gözleri ve oldukça saf bir kalbi var. Bunların yanında çelik gibi bir kadın Efna; güçlü, cesur ve sevdikleri söz konusu olduğunda dünyaya karşısına alacak kadar da gözü kara bir insan. Hatırlarsanız Aziz için celladına bile evet demiş, işkence görmesine rağmen o caniye başını eğmemişti. Aziz’in gözünde bir korunmaya muhtaç bir kız olsa da Efnan’ın nasıl bir kadın olduğunun biri oldukça farkında : Dilruba!

Bu hafta Dilruba ve Efnan sahnelerini tırnaklarımı yiyerek izledim. Dilruba, Efnan’ı sevmiyor, iyi olsun istemiyor ve her lafını da aslında onun canını yakmak için sarf ediyor. Yani Efnan ve Aziz mutlu olsun diye o bilgileri vermedi. Zaten vermesi de gerekmez. Dilruba’nın Efnan’la ilgili hislerinin olumlu olmasını asla beklemiyorum ve anlıyorum da… İnsan aşık olduğu adamın sevdiği insana iyi duygular besleyemez. Dilruba, Efnan’ın yanında bambaşka bir Aziz gördü ve iyiden iyiye kendinden geçti. Efnan’a o bilgileri “Yanındaki adamı senden iyi tanıyorum!” demek için verdi aksi durumda nişanda Aziz’in neden gitmek zorunda kaldığını söylemesi lazımdı ama söylemedi. Üstüne Efnan’ın küçük düşmesi, babasının gelmesi derken Efnan yine tek başına, en tanıdık kabusunu yaşadı ve sanırım bu sebeple her zamankinden farklı incindi diye düşünüyorum.

İçimdeki kurdu söylemezsem olmaz : Dilruba ne zaman Efnan’a yaklaşsa kızın başına gelmedik kalmıyor. Umarım bu sefer payı yoktur diye düşünüyorum ama nedense o adamın gelişine bir tek o şaşırmadı. Yine Efnan’ın en güzel anını mahvetmediğini düşünmek istiyorum.

Efnan nişanda olanlardan çok etkilendi. Şimdi başına ilk kez gelen bir olay olmasa da bu sefer durum farklıydı. Olaylar Efnan’ın nişanında, onun en özel gecesinde oldu ve bu yüzden Efnan çok incindi. Pierre ile karşılaştığında ondan yardım istemesi de tamamen kendisini koruma, o dünyada ayakta kalmak istemesinden dolayı diye düşünüyorum. Bu yardım çağrısından ötürü de ben Efnan’ın Aziz’i terk etmediğine eminim. Aksine onun dünyasına ayak uydurmak, ayakta kalmak istiyor ve bu yüzden her şeyi öğrenmek için çabalayacsk diye düşünüyorum. Efnan kendi dünyasında ayakta kalmanın yolunu bulmuştu, burada da bulacak bence ki benim tanıdığım Efnan ilk darbede yıkılmaz.

Efnan zaten sadece babasının gelmesine sinirli değildi. Asıl öfkesi iki gün sonra evleneceği insanın hiç bir şeyini bilmemesi, Aziz ve Dilruba arasındaki sırlar onu kahreden bence. Şöyle ki :

Dilruba, Aziz’le ilgili her şeye vakıf. Yıllarını birlikte geçirmiş iki insan için bu normal olsa da bu sırdaşlığın dışında kalmak Efnan için ağır olmaya başladı. Aziz hala Dilruba’nın niyetinin farkında değil bence yoksa Efnan’ın nişanında kendisi de Aziz’in en sevdiği rengi giyip üstüne gelmezdi değil mi? Aziz’in artık o kadar umurunda değil ki bunları fark etmiyor ama etmesi lazım. Bu niyeti görmediği sürece hayatı hep tepetaklak olur, başrolünde de Dilruba yer alır. Bu sırrın ifşasında Dilruba’nın savunulacak tek bir yanı bile yok bence. Açıkçası Aziz’i adam gibi hazırlamadan, Adem’e bile sormadan bildiklerini Aziz’e anlatması iyiliğinden, aşkından değildi. Böyle sevgi olmaz. Aziz’in amcasına gideceğini de yapacaklarını da biliyordu en azından tahmin ediyordu ama yine de söyledi. Şimdi size soruyorum, sevgi bunun neresinde? Ben göremiyorum da…

Aziz duydukları karşısında, mektubu da okuyunca deliye döndü ve çekti gitti. Şimdi size soruyorum ben, hadi gerçekleri anlattı Dilruba Hanım, neden Efnan’a söylemedi? Halbuki bu durumda Aziz’i durduracak tek kişi de Efnan’dı ama yine de söylemedi. Üstüne kıza sana söylemem doğru olmaz diyerek iyice pişmiş aşa su kattı. Bundan sonrası ne olur bilmiyorum ama Aziz’in ailesiyle girdiği yol herkese çok ağır bedeller ödetecek gibi gelmeye başladı.

Aziz amcasıyla arasını açarken diğer yandan Adem’le yeniden el sıkıştı. Adem, sevdiği kadını kaybetmemek uğruna Aziz’le ortak olurken bana oldukça samimi geldi. Galip’in onu sürekli yok sayması, etrafındaki herkesin onu dışlaması bir yana Adem hala can dostunu özlüyor diye düşünüyorum ama her şey bir anda tepetaklak oldu. Aziz ve Adem’in el sıkışması ve Galip’e karşı iş birliği yapmaya karar vermesi bölünme riskiyle karşı karşıya kaldı. Zira Dilruba söyledikleriyle bir çuval inciri berbat etti ve sanırım bazı şeylerin dönüşü de olmayacak.

Aziz ve Galip Dilruba sayesinde sonunda karşı karşıya geldiler. Yaşanan yüzleşme sonrasında Aziz kendisini kaybetmiş gibi çıktı amcasının karşısına, ne varsa haykırdı! Bence bu durum Aziz’in asıl mücadelesine de zarar verecek diye düşünüyorum. Çünkü eli kanlı bir insanı kim, neden takip etsin?

Aziz meydanlara inip, halka seslendi! Onlara umut oldu, ellerinş tuttu, birlik olma yolunda ilerlemeleri için konuştu. Halkın gözünde neredeyse yarı kahramana dönüştü. Peki şimdi ne olacak? Aziz’in anlık yaşamamayı ve öfkesine hakim olmayı öğrenmesi gerek. Umarım bu işin bedelini koca bir şehir ödemez…

Bu haftalık da benden bu kadar. Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Evlen Benimle Bülbül Hanım! (Aziz, 9.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT 

Masallara, mutlu sonlara daha doğrusu mucizelere inanır mısınız? Ben inanırım hatta en çok mutlu sonlara, aşkın her zaman galip geleceğine yürekten inanırım. Aziz’le Efnan’ın masalını aslında Aziz’in ağzından dinledik ve mutlu sonla bitmiyor gibiydi ama bence öyle olmayacak. Onların hikayesi mutlu sonsuzluğa kavuşacak diye düşünüyorum çünkü ne bülbül artık tek taraflı seven aşık, ne de gül o burnu havada, bencil adam. Onlar değişti, aşk değiştirdi.

Aziz Payidar, aşkın değiştirici gücünü en şiddetli onda görüyorum. Bir anda değişmedi Aziz, yavaş yavaş, ilmek ilmek geldi bu noktaya. O güldü, dikenleri vardı, kendini çok beğenir, kimseyi kendine layık görmezdi. O uğruna kadınların birbiriyle rekabet ettiği, herkesin hayran olduğu Aziz Payidar’dı. Gül ile bülbülün masalında asla değişmeyen gülün bülbülü nasıl perişan ettiğini de gördüm. Aziz kendini o kadar beğeniyordu ki Efnan’ın onun için nasıl çırpındığını, Efnan kapıyı vurup çıkana kadar fark etmedi. Bazen sadece gitmek lazım gelir ki geride kalan ne kaybettiğini anlasın, Aziz de anladı. Bülbülün sesinin tınısının bile birçok şarkıdan daha güzel olduğunu anladı. Efnan, Aziz’e fark ettirmeden ona herkesten daha yakın oldu, onun kalbini gördü,yüreğine dokundu. Bu sebeple Efnan gidince Aziz kendini kimsesiz, yapayalnız hissetti. Daha önce asla böyle hissetmiyordu ama bülbülsüz iyice sessiz, sedasız kaldı yüreği. Efnan’ı tekrar bulduğunda onu başının üstünde taşıması abartı değil , tamamen özlemdi. Aziz kalbinin diğer yarısını buldu ve bu tam anlamıyla bir mucizeydi.

Aziz’in bu değişimi benim sandığımdan daha uzun sürdü ama çok da yadırgamıyorum. Aziz’in Efnan’a olan duygularını reddetmesinin sebepleri var. Öncelikle Aziz eski hayatına döneceğinin hayallerini kuruyor, o günlere tutunarak yaşıyordu. Bu sebeple Dilruba’dan da vazgeçemedi. Dilruba onu geçmişine bağlayan tek şey olduğu için de Aziz sürekli kalbi ve arzuları arasında kaldı. Sonra geçmişinin de yalanlarla dolu olduğunu öğrenmesi, ailesinin ona her fırsatta ihanet etmesi Aziz’i iyiden iyiye yalnızlığa itti. Özellikle Galip’in yaptıklarını öğrendiğinde can evinden vuruldu. Galip, Aziz’in mallarını çaldığı yetmediği gibi hepsini Handan’a vererek yeğeninin her şeyini elinden aldı daha doğrusu o böyle zannetti ancak Aziz’in söyledikleri de Galip’e ağır geldi. Neden bu kadar içerledi bilemiyorum ama sanki bunları çok da isteyerek yapmadığı algısı oluştu. Şimdilik sadece sezgilerim bu yönde ama oradan bir şey çıkacak gibi hissediyorum. Koyalım bakalım bir soru işareti değil mi?

Aziz’e iki arada kaldığı dönemde bu sebeple hiç kızmadım. Ailesi, çocukluk aşkı ona ihanet etmişken Efnan’ın sevgisini nasıl kabul edebilirdi ki? Statü farkı falan derken aslında bunların hepsi Aziz’in kalkanıydı ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Önce Efnan’ın gidişi, ardından ailesiyle yaşadıkları derken kendini en ihtiyaç duyduğu yerde, babasının yanında buldu. Efnan yine orada, Aziz’in yanı başındaydı. Yaşadığı en büyük acısında bu defa yalnız değildi. İyi günde, kötü günde her anında bülbül oradaydı. İşte ispata gerek bile olmayan, gerçek sevgi budur. Bir süredir Aziz kiminle hayatını devam ettireceğine karar veremese de bence babasının mezarının başında nihai kararını verdi. Babasına gelinin dediğinde yüzündeki ifade huzurlu bir mutluluğun ifadesiydi. Kalbinin diğer yarısını bulabilmek her kula nasip olmaz ama o başardı. Aziz artık biliyor, Efnan onun her şeyi ve bu adamın yıkık dökük hayatını ona bile farkettirmeden çiçek bahçesine çevirdi.

Aziz Efnan’a bülbül dese de aslında o doğada kendi kendine açan bir papatya. Tıpkı Zeus’un iyilik timsali kızı Astrea gibi, saf, masum ve kimsenin kötülüğünü istemeyecek kadar iyi bir insan. Zeus kızı daha çok üzülmesin diye onu gökyüzüne gönderdiğinde Astrea gökyüzünden kötülükleri gördüğünde ağlamaya başlar ve gözyaşları birer papatyaya dönüşürdü. Sanki Efnan da o kötülüğe karşı açan papatyalar gibi, Aziz ne zaman bir çıkmaza düşse orada, onun yanında oldu. Efnan, öyle bir dokundu ki Aziz’in hayatına önce evini, sonra işini en sonunda da ruhunu topladı. Efnan’ın mucizesi bir tek Aziz için mi geçerli peki, asla! O herkesin hayatına derinden dokunmaya, iyiliğini saçmaya devam ediyor.

Efnan bu hafta sadece Aziz’in değil, Maksude’nin de hayatına en özel yerden dokundu. Galip, Maksude’yi başkasıyla evlendirmek istediğinde genç kadının dünyası başına yıkıldı. Başkasını severken sırf babası sevdiği adama, çocuklarına dokunmasın diye kendini yakan Maksude’nin imdadına Efnan yetişti. Şimdi ben önce Efnan Maksude’ye Aziz için kıymetli olduğundan yardım etti diye düşünüyordum ama hiç öyle değil. Efnan, Maksude’ye çok kısa bir zaman önce Dilruba yüzünden aynı şeyi yaşadığı için yardım etti. Kim sevmediği bir adamla zorla evlendirilmek isteyen birini Efnan gibi anlayabilir ki? Efnan yaşarken cehennemi yaşadı ve aynı şeyi bir başkasının yaşamasına ölse müsaade etmez.  Maksude belki fiziken Efnan gibi zulme uğramayacaktı ama ruhen her gün damla damla eriyecekti. Maksude Efnan’a öyle bir sarıldı ki bu içten sahne bana tek bir şey ifade ediyor : Efnan’ın da artık bir ailesi var.

Aşk bir devrimdir demiştik değil mi? Efnan Aziz’in hayatında öyle güzel değişimlere sebep oldu ki Aziz Payidar’ı baştan yarattı desek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Ona sadece yoldaş olmadı. Arkadaş oldu, aşk oldu ve daha da önemlisi suç ortağı oldu. Aziz ve Efnan Fransızlar’a karşı Atatürk posterlerini şehre dağıtırken suç ortağı oldular. Artık birbirlerine her şey olduklarının ilk kez farkında olarak, ilk kez Fransızlar’ın değil Türklerin yurdunda yaşadıklarını düşünerek sokakları arşınladılar. Uzun zamandır bu kadar güzel bir sahne izlememiştim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk Hatay’ın kurtuluşunu belki göremedi ama ne yaptı biliyor musunuz? Oradaki insanlara hayal kurmayı ve kazanmayı öğretti. Bizlere öğrettiği gibi…

Mustafa Kemal zor durumda olanlara hep ilham olmuştu. Bugün nasıl böyleyse, o zamanlar da böyleydi. Efnan gibi küçük bir kızın özgürlük hayalleri kurmasının sebebiydi Atatürk ama işte elden ne gelir, Fransızların elindelerdi. Aziz’e özgür olmanın ne demek olduğunu anlatırken gözlerindeki ışıltıyı görmemek elde değil. Aziz, Efnan’ı eve döndürmeye çalışırken ilk kez bu kızın ruhunu gördü. Özgürlük aşkıyla yanan Efnan heyecanı ve posterleri asarken gördüğüm mutluluğuyla koca Hatay’ı parlattı ya da Aziz’in yüzü aşkından aydınlandı, bilemiyorum. Ne olursa olsun Aziz Payidar bu çocuk ruhlu kıza aşık oldu ve o kız ona bugüne kadar belki hiç üstünde düşünmediği şeyleri düşündürdü: Özgürlük gibi, hürriyet gibi…

Efnan için hür olmak çok önemli ve bunu her fırsatta dile getirdi. “Sen bana karışamazsın, hayatımla ilgili kararları ben alırım!” derken anlıyorduk onu aslında, hayatı boyunca ezilen bir kadın olarak özgür olmak onun için çok önemliydi. Aziz’in Hatay’ın geleceği için girdiği yolda yanında olmak için bir an bile düşünmedi. Eğer ona aşık olmasaydı da yanında seve seve olurdu diye düşünüyorum. Onların birlikte başaracakları çok şey var ama en önemlisi onlar bu yolda kalplerini buldular. Aziz sonunda kalbinin sesini dinledi ve Efnan’a evlenme teklifi etti. Biliyor ki Efnan onu ne olursa olsun bırakmaz. Aziz’in de artık Efnan’ı bırakacağını sanmıyorum. Başıma bir şey gelir mi bilmem ama ben Aziz’in aşk ve sevgiyi bu narin kır çiçeğiyle tanıdığını düşünüyorum. Onların dünyasındaki sevginin bir raf ömrü varken Efnan gibiler için ömürlüktür. Aziz koşulsuz sevgiyi bülbülle tanıdı ve ona aşık oldu. Şimdi birlikte yürüyecekleri uzun bir yol var ve uzun bir süre o yolda çiçekler değil çakıl taşları olacak, ne yazık ki…

Aziz ve Efnan aşk sarhoşuyken çevrelerinde de bilmedikleri bir sürü dalavere dönmeye başladı. Bir yanda Pierre Kenan’ı oyuna soktu, diğer yanda Edip Bey’in ölümünden dolayı Galip iyiden iyiye köşeye sıkıştı. Bir tarafta da Adem, Aziz’i kandırdığını söyledi ama arkadaşlar bence tam tersi oldu. Ben Adem’in bu kadar kötü olduğuna inanmıyorum ve bence burada babasına yalan söyledi, kardeşine değil. Pierre’in Kenan hamlesi nelere sebep olacak bilmem ama Galip Payidar için yolun sonu göründü

Galip için çember daralıyor. Aziz babasının ölümünün arkasındaki sırlara yaklaştıkça Galip de iyiden iyiye köşeye sıkıştı. Geçmişi saklamaya çalışsa da hala bir şahidinin olduğunun bile farkında değil. Dilruba o gece oradaydı ve bence bize gösterilenden de fazlasını biliyor. Bu kadını hala tam çözemesem de eğer Edip’in ölümünün ardındaki gerçeği biliyorsa işler çok daha fena karışacak diye düşünüyorum. Dilruba zaten Adem’le evlenerek kendini yaktı, eğer bu cinayeti sakladıysa Aziz’in yüzünü bile göremez hale gelebilir.

Dilruba, Aziz’in bir zamanlar öfkesine maruz kalsa da son zamanlarda davranışlarıyla ve tabii Aziz’in Efnan’a aşık olmasıyla kendisini kurtarmıştı. Şimdiyse belki Aziz’e yakın olup gerçekten başkasına aşık olup, olmadığını görmek istediği için belki miras yüzünden yaşadığı vicdan azabı yüzünden ya da tamamen Fransızlara karşı durmak istediğinden atolyedekilere yardım etmeye karar verdi. Onlara okuma-yazma öğretmek için gönüllü oldu. Bu bence onun adına tehlikeli bir adım zira Aziz, Efnan’a yaptıklarını öğrenirse onu sonsuza dek kaybeder. Bu üçlü artık aynı yerde ve Dilruba nelere sebep olacak, göreceğiz.

Tüm ekibin yüreğine sağlık, haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Beni Bırakma (Aziz, 8.bölüm)

YAZAR :Şeyma BULUT

Geçtiğimiz bölümde Aziz’e gül ve bülbülün hikayesiyle veda etmiştik. Prensesin Aziz’e Efnan’ın  halıyı dokuması karşılığında yardım etmeyi kabul etmesi, Aziz’in de işine gelen bu duruma balıklama dalmasıyla karşılaştık ama olaylar pek de Aziz’in istediği gibi gelişmedi.Aziz iki güzel sözle alıp götüreceği Efnan’ın güvenini öyle sarstı ki Efnan Aziz’in onu halı için istediğine hemen inanıverdi. Sebebiyse basit : Aziz, Efnan’ın güvenini kaybetti.

Aziz, Efnan hayatına girdiğinde ilk önce onun sevgisinden emin oldu. Nasılsa ne yaparsa yapsın Efnan onu bırakmazdı değil mi? Aşağıladı, kızdı, hizmetçisi olarak gördü, yeri geldi ondan utandı ama Efnan ne olursa olsun asla ama asla gitmedi. Efnan gibi kadınlar insanları değiştirmek istemez, onları oldukları gibi kabul ederler bu sebeple Efnan da Aziz’i olduğu gibi kabul etmişti ama her şeyin bir sınırı var. Aziz Efnan’ a bir umut verdi bir elinin tersiyle itti ama Dilruba ile olanlar bardağı taşıran son damlaydı artık. Efnan, sevdiği adamın asla onu sevmeyeceğine inandı. Yetmedi onu çıkarları için geri istediğine de ikna olunca tereddüt dahi etmeden çekti, gitti.

Efnan’a baktığımda çok temiz bir kalp görüyorum. Aziz’in onu gerçekten sevdiğine inanmadığı için giderken, kilimhanenin geleceğinin ellerinde olması gerçeği karşısında da bir an bile tereddüt etmeden “Bir daha asla!” diyerek çıktığı yere geri döndü. İlk önce Aziz’in kendisini iş için geri istediğini sanıp dönmeyen Efnan, neden sonrasında kilimi dokumak için uykusundan dahi feragat ederek çalıştı. Halbuki daha önce senin bana iş için ihtiyacın varmış, ben gidiyorum noktasına geldiği gece gizli gizli prensesin istediği halıyı dokumaya başladı. Burada iki önemli nokta var, onu söylemeden geçmek istemiyorum. Öncelikle Efnan gururlu bir kız ve kendisini sevmediğine inandığı bir adamın yanında durmaz. Sırf Aziz istiyor diye dönüp de onun istediğini yaparak hayatını onun yörüngesine tekrar sokmaz. Bu sebeple de Aziz peşinden koşa koşa gitse de, Efnan geri dönmedi. Diğer yanda da prenses tek başına atolyeyi kurtaracak durumda olan tek insan. Yaptığı teklifi gerçekleştirebildiği anda her şey çok güzel olacaktı. Artık Aziz’in baba yadigarı ve diğer işçilerin hayatı Efnan’ın ellerindeydi. Onda içi boş, sadece kendini düşünen bir ego yok! Sırf Aziz’e sinirlendi diye de onca insanı ekmeğinden edecek kadar bencil biri de değil Efnan. O yüzden ne Aziz’e “Bak bensiz yapamadı!” dedirtti ne de onca insanın evinden, aşından olmasına göz yumdu. Bu yüzden gizli gizli sevdiklerine yardım etmek için kolları sıvadı.

Efnan’ın Aziz’e olan öfkesinin sebebi sevilmemesi değildi, çok başka yerde onun kırgınlığı. Aziz kafası karıştıkça tüm sinirini Efnan’dan çıkardı. Geçmiş ve bugün arasında kaldıkça yine bu işten en büyük zararı Efnan gördü. Bu sebeple daha fazla dayanamadı diye düşünüyorum. Aziz hem Efnan’a yaklaştı hem de Dilruba’nın düğününü bastı ve tüm bunlar Efnan’ın gözünün önünde cereyan etti. Hangi kadın bunca olaya ses çıkarmazdı ki? Efnan da “Benden bu kadar!” dedi ve canı çok yansa da Aziz’den ayrıldı.

Aziz Payidar, yeni hayatına adapte olurken ona güç planları değil de sürekli olarak kaybettiklerini düşündüğünden dolayı çevresindeki gerçek hazinesinin bir türlü farkına varamadı. Aziz döndüğünden beri iki hayat arasına sıkışıp kaldı. Bir yanı geçmişi özlerken diğer yanı bugün de kalıp devam etmek istiyor, bu sebeple de sürekli olarak ikilemde kalıyor. Aziz, itiraf edemese de geçmişine çok bağlı ve bence son olaylara kadar da dile getirmese de o eski hayatına dönmenin hayalini kuruyordu. Dilruba da onun geçmişiyle bağındaki en önemli insan. Onu aslında sandığı kadar sevmiyor ama Dilruba ona bir zamanlar herkesin yanında olduğu Aziz’i hatırlatıyor. O Aziz mutlu ve tasasız bir hayat yaşıyordu. Bu sebeple de çok ama çok iyiydi. Şimdiyse her anı ihanet ve mücadele arasında geçen bir adama dönüştü ve doğal olarak bu zaman zaman Aziz’i yoruyor.

Aziz uzunca bir süre bazı şeylerin ayırdına varamadı. Eski hayatına, sevildiği günlere özlem duyuyor ama kendisi ilk düştüğünde önce sevgilisini sonra da ailesini kaybetti. Halbuki Efnan ve diğerleri o düştüğünde onu tercih ettiler. Onunla ayakları yara bere içinde kala kala onla birlikte yürüdüler. Aziz onların bunu kendileri için yaptığını düşünse de aslında sevdikleri için her şeyi göze aldılar. Aziz, eskiden sahte bir sevgiyle kuşatılmıştı. Şimdiyse gerçekten çok seviliyor ve bunca insanın içinde onu en çok seven, kalbinin en değerli yerine koyan da Efnan’dan başkası değil.

Efnan, Aziz’i öyle bir sevgiyle seviyor ki, ona en kızgın olduğu anlarda bile ondan uzak duramıyor. Yardımına koşuyor ve hatta deyim yerindeyse canını dişine takıyor. Aşk zaten böyle değil midir zaten? Ne kadar kızarsan kız sevdiğinin yanında olursun. Ayağına taş değse dünyayı yakarsın. Efnan da Aziz’i böyle seviyor işte. Sorgusuz, sualsiz, karşılık beklemeden seviyor. Biz zaten bunu en başından beri biliyorduk da Aziz’in de aynı şekilde yandığını net olarak görmüş olduk : Aziz Efnan’a aşık oldu.

Aziz’in duyguları aslında bende uzun süre gizemini korudu. Uzaktan baktığında Dilruba’ya olan sevgisini net görebiliyordum ama Efnan’a olan hep daha derinlerdeydi. Efnan’ın gidişinden sonra Aziz’i net olarak gördüm aslında. Önce hayalini kurmaya başladı, sonra geceleri uyku tutmuyordu. Sürekli olarak Efnan’ı hayal edince her şey ortaya çıktı. Ama daha da önemlisi Aziz de anladı diye düşünüyorum. Öncesinde duygularını reddediyordu, asla ama asla kabullenmedi. Kendi içinde durumun farkına varınca da Efnan’a söylemedi. Aslında bunun altında birçok neden var ama bence en önemlisi Aziz’in kaybetme korkusu var. Daha önce tüm ailesini, sevdiklerini kaybeden biri için yeni bir sevdaya atlamak hiç kolay değil hele de Aziz gibi bir sürü düşmanın varsa çok daha zor.

Şimdi sen nasıl bu kadar emin oldun bu aşka diyebilirsiniz ve ben de hemen derim ki Pierre ve Aziz sahnesine bakın. Dilruba Adem’le evlenirken ona sadece yapma diyen Aziz, mösyönün evinde kalan Efnan’ı karga tulumba aldı. Burada bunun en önemli sebebi, Pierre ‘in Efnan’ın içindeki o kelebeği Aziz’den bile önce fark etmesi aslında. Maksude’nin doğum gününden beri Aziz’i öfkeden deliye döndüren tek konu bu. Aslında Efnan için böyle bir şeyin olması mümkün değil ama Aziz’in penceresinden bakınca hiç de zor değil. Pierre güçlü, kadın ruhundan anlayan ve Efnan’a Aziz’den sonra temas edebilen tek insan. Efnan Aziz’e aşık olsa da, belki aklı karışır korkusunu hep taşıyor ve daha da önemlisi Aziz, Efnan’ın aidiyetini kendinde görüyor. Bu yüzden de asılmayı dahi göze alarak Efnan’ı delegenin evinden aldı ve büyük bir savaşın da fitilini ateşledi.

Pierre zaten Aziz’i bitirme derdinde ve bunun için dolu sebebi var. Ancak en büyük kozunu Kenan’la oynadı. Onun oyuna dahili başta Aziz olmak üzere, herkesi etkileyecek. Mektupta iki oğluna da bir şeyler bırakan merhum Payidar sayesinde Aziz ve Kenan cephesi mösyönün de tahmin edemeyeceği şekilde gelişir diye düşünüyorum. Zira, Kenan ömrünce dışlanmış olan gayri meşru bir çocuk. Aziz de ailesinin ihanetine uğradı. Buradan bir ortaklık gelecek diye düşünüyorum aslında ama bekleyip görelim. Bu arada Pierre Aziz de bir şeylerden utansın diye Kenan’ı oyuna sokuyor çünkü aslında kendisi oğlundan utanıyor. Yoksa Efnan’ı çoktan yok ederdi. Yani buradan Efnan zarar görmeyecek ama Pierre de aynı Aziz gibi günden güne Efnan’ın büyüsüne kapıldı ve Aziz’le arasında gizli bir aşk savaşını da başlatmış oldu.

Bu mücadeleyi ilk olarak Aziz aldı diyebiliriz. Efnan’la atolyeye gittiklerinde artık kalbinden taşan duygularına söz geçiremedi. Aziz, Efnan’sız yapamaz, beceremez artık. O cennet gözlü, küçük tırtıl Aziz’in hayatında hep mucizelere sebep oldu. Efnan dokunduğu her şeyi güzelleştirirken, Aziz’in de içindeki duyguları açığa çıkardı. Aziz, Efnan’sız bir hayat istemiyor bu yüzden de ona kalbini açtı. Aslında işler için değil kendisi için kalmasını istediğini, yol arkadaşı olduğunu, onu almak için kilometrelerce yolu geleceğini söyledi. Bunlar Efnan’ın bir ömür Aziz’e yanında kalmasına yeter de artar bile. Aşk budur işte, basittir. Seviyorsan kalır ve savaşırsın. Bugüne kadar hep Efnan savaşmıştı, şimdi de Aziz onun için mücadele etti ama onların savaşları daha yeni başlıyor.

Dilruba, Maksude ve Adem Aziz’in kucağına öyle bir bomba bıraktı ki Hatay’da yer yerinden oynayacak. Aziz, kaçırılan mallar sonrası babasının şaibeli ölümünün peşinden gidecektir. Bu arada ben bu ölümün sadece para için olduğuna da inanmıyorum artık. Başka bir şeyler var ve bunun en önemli sebebi de Fransızlar diye düşünüyorum.

Neden mi Fransızlar? Okullarda çocuklara neleri empoze ettiklerini anlattıkları sahnede askerlere iyi bakın, Mehmet Akif’in adını duyunca bile irkildiler değil mi? Bir vatanseverden daha tehlikeli ne olabilir ki? Belki uzaktan bakınca koca delege bir şairden ya da Aziz gibi bir hayalperestten mi korkacaktı? Korkarlar arkadaşlar çünkü biliyorsunuz. İstanbul boğazına işgalci devletlerin gemileri girerken bir başka hayalperest şöyle demişti : Geldikleri gibi giderler…

Bu sebeple bu cinayetin ardında çok daha büyük bir oyun var diye düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz.

Bu haftalık da benden bu kadar, bütün ekibin yüreğine sağlık.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Şimdiden herkese mutlu yıllar dilerim.

Acıyı Sevmek Olur Mu? (Aziz, 7.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT 

Verdiğim zorunlu aranın ardından koşa koşa Aziz’i izleyip geldim. Bölümün başından kalktığımda birden fazla duyguya sahiptim. Son sahnenin verdiği duygusallık, bölüm boyunca Aziz’le verdiğim mücadele ve Efnan’ı sarıp sarmalama isteğimle başa çıkmaya çalıştım. Bölüm bittiğinde vardığım kanıysa şu oldu : Sevgi sadece cesur insanlara aittir, korkakların sevgiyi, aşkı sırtlama şansı yoktur. Bu sebeple bu hikayenin en cesuru her zaman Efnan oldu ve öyle görünüyor ki bu durum uzunca bir süre daha böyle devam edecek.

Efnan, bu hafta beni hem çok üzdü hem de gururlandırdı. Üzüldüm çünkü ne olursa olsun Aziz’e olan sevgisi ve sadakatine rağmen kendine güvenmeyen bir adamın sivri köşelerine çarpıyor, resmen çok sevmenin bedelini ödüyor, ödetiyorlar. Diğer yandan gururlandım çünkü gitme sebebinin sadece Dilruba’nın medeni haline bağlamadı. Madem sevdiğim beni sevmiyor ben de çeker giderim dedi. Bana sorarsanız Efnan’ın yaptığı hiç de kolay değil. Dilruba’nın nikahını öğrendikten sonra geri dönebilir, Aziz’in bir damla sevgisi için bekleyebilirdi ama bu Efnan’a göre değil. O Aziz’in yokluğunda onu sevmeyi başarmış biri, bunu yine yapabilecek güce de sahip. İşin acı yanı Efnan’ın sevgisinin gücünü de asilliğini de, vefasını da Aziz biliyor, görüyor. Zaten en büyük sorun da burada ya! Aziz hayatını alt üst eden, her şeyini kaybetmesine sebep olan bir yabancıya herkesten fazla güveniyor ve bu sebeple de en dikenli tarafını hep ona gösteriyor. Yukarıda dedim ya sevgi cesaret ister diye işte o cesaretten Aziz’de yok, bu yüzden de ne zaman Efnan bir duvarı aşsa daha büyük bir engelle karşılaşıyor : Aziz’in kendinden büyük egosu!

Aziz’in Efnan’a karşı hep öfke dolu olmasının iki sebebi var : İlki ona duyduğu sonsuz güven, diğeri de yüreğinde ona büyük bir yer vermeyi kendisine yedirememesi. Şimdi diyeceksiniz ki neden güvendiği için Efnan’ı yaralasın? Sebebi basit değil mi? Aziz, tüm ailesinin ihanetine uğradı. Amcası, kardeşim dediği Adem, kuzeni Maksude, sevdiği kadın Dilruba hepsi bir şekilde Aziz’i can evinden vurdu. Efnan’sa Aziz için alalede bir kızdı, bu yüzden ona güvenmesi sorun değildi. Aziz, Efnan’ın hayatını değiştiren o kız olduğunu öğrendiğinde ona güvenmemeyi seçmeye çalışsa da olmadı işte. Yine en güvendiği oydu ve bu Aziz’in kalbini sorgulamasına sebep oldu. Tüm hayatını allak bullak eden, bir başkasının ölümüne sebep olan bir kıza neden güveniyordu? Bu sorunun cevabından öyle korktu ki Aziz, ne başkasına sordu ne de sormadan bu suale cevap veren nenesini dinledi. Kulaklarını tıkadı, gözlerini bağladı.

Eski insanlar bir şeyden ne kadar korkarsan ona o kadar esir olursun derler. Aziz kalbi konusunda dilini bağlasa da gerçekleri adı gibi biliyor. Bir insan sadece kendisine yardım ediyor diye yokluğunda gülmekten vazgeçemez diye düşünüyorum. Aziz, Efnan gittiğinden beri gülmeyi unuttu. Yüzünde en ufak bir tebessüm bile göremez oldum. İçtenlikle güldüğü tek an, atolyede Efnan’ı hayal ettiği andı. Bana soracak olursanız Aziz’in kalbi kimi sevdiğini seçti ama ne yazık ki Aziz Payidar’ın büyük egosuna söz geçiremiyor! Halbuki sevgi ego, statü falan dinlemez değil mi ama? İnsanın en derin, en gizli yerine yüreğine dokunur ve orada kalır. Efnan, Aziz’i tam da oraya koydu işte. Kalbinin orta yerine kurduğu cumhuriyetin tek hakimi yaptı ama bir sorun vardı : Adam Efnan’ın ona verdiği yeri kendine ait gördü ve bir türlü bunca güzelliği ona getiren kalbi göremedi, ne yazık ki…

Şimdi şunu çok rahat diyebilirsiniz, Aziz ne yapmaya çalışıyor? Bir yanda Dilruba için göz yaşı dökerken diğer yanda Efnan’ı Pierre’den kıskanıyor. İşte burada çok ince bir çizgi var ve gelin orayı hep birlikte incelemeye alalım. Dilruba Aziz’in çocukluk aşkı ve aşk denen duyguyu tattığı insan. Bu sebeple o ilk aşkına her zaman güvenmek istiyor ancak bana sorarsanız tamamen eski hayatına olan özlemiyle alakalı bu durum. Aziz hala ve hala bir şekilde o eski ferah günlerin özlemini çekiyor ve o günlere onu en iyi götüren insan da Dilruba’dan başkası değil. Bu sebeple ona sığınması gayet normal ama Dilruba’nın yeniden evlenmesiyle bu defterin tamamen kapandığını düşünüyorum. Diğer yandan Efnan’sa onun yeni hayatının tek mucizesi. Başardığı her şeyde büyük katkısı var. Aziz’in kalbi Efnan’ı tırtıl haliyle sevdi, kelebek halineyse hayran oldu. Pierre’in yanında olduğunu öğrendiğinde de yine en kötü tarafını Efnan’a gösterdi. Misal Dilruba’ya asla Efnan’a olduğu kadar sert olmadı. İnsan en çok sevdiğine kızarmış, Aziz de ne zaman Pierre ile ilgili bir duruma şahit olsa çok şiddetli tepki gösteriyor ve istemese de Efnan’ı her defasında paramparça ediyor. Efnan bunca şeye rağmen hala Aziz’in kendisine nasıl güvenmediğine incinirken, Aziz de her defasında Efnan’ı Pierre ile flört etmekle suçluyor. Aziz’in dünyasındaki insanlar için bu imalar kıskanmayla açıklansa da Efnan gibi kalbi mühürlüler için, çok daha ağır sonuçlara sebep olur. Efnan yeniden incindi ve düşünmeden Aziz’i terk etti.

Efnan’ın her gidişi Aziz’i çökertiyor. O ne zaman arkasını dönse Aziz’i ya içki masasında ya da evde tek başına otururken görüyoruz. Halbuki sevmediği bir kız gitse ne olur gitmese ne olur değil mi? Aziz’in kalbinin bildiği ama mantığının kabul etmediği gerçeği size söyleyeyim mi? Efnan, onun mucizesi. Aziz ne zaman düşecek olsa onu ayağa kaldıran tek insan. Efnan yanında fiziksel olarak olmasa da, uzaktan da Aziz’in yolunu açmaya devam ediyor. Aksi durumda prenses neden Zülfikar’a gitsin? Prenses Fevziye, Aziz’e çok kızmıştı. Efnan’ın kalbini nasıl kırdığını gördüğünde artık ona yardım etmekten vazgeçerek ayrılacaktı Hatay’dan ama öyle olmadı. Efnan, gider ayak prensesi ikna etti ve Aziz’i yeniden büyük bir sıkıntıdan kurtardı.

Prensesin kilimhaneye gitmesiyle Aziz’in hayatında güneş açtı desek abartı olmaz sanırım. Aziz’den hikaye satın almaya giden Fevziye, orada dinlediği gül ile bülbülün hikayesinden çok etkilendi. Aziz anlattıkça hem kendisini hem de Fevziye’yi aldı, başka diyarlara  götürdü. Gülü sevgisiyle, canıyla besleyen bülbülün sevmenin bedelini nasıl ağır ödediğini, aşkın acısını sonuna kadar yaşayıp, mutluluğundan mahrum bırakılışını anlattı. Aziz’in anlattığı hikayede gül kendisi, Efnan da bülbülün ta kendisiydi. Bülbül gülü sevgisiyle beslediğini ama gülün mağrur olmasından dolayı gülü mahvettiğini anlatırken gözünün önünde sadece Efnan vardı.Ve sonunda Aziz’in gönlünün bildiğini dili de söylemeye başladı. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama Aziz’in bu kadarını kabul etmesi bile büyük başarı diye düşünüyorum. Umuyorum ki gül gibi sevdiği yok olunca kıymetini anlamaz…

Aziz kendi içinde bu savaşları verirken diğer yanda da sırtına çok büyük bir yük bindi. Mustafa Kemal Paşa, Hatay’ın yeniden yurt olması için kendine Aziz Payidar’ı müttefik seçmiş ve Aziz için zaten zor olan hayatı daha da zor hale getirdi. Sırtına bir neslin tüm yükünü alan Aziz, bunu nasıl başaracak bilmiyorum ama nedense ona bu hususta güvenim tam. Elbette biliyorum tarihte böyle bir sima yok ama bir şeyi daha biliyorum belki Aziz Payidar yok ama Azizler hep vardır, ruhları şad olsun.

Yazımı bitirmeden önce bir süredir pek bahsetmediğim bir karaktere değinmeden yazımı noktalamak istemiyorum :Dilruba! Bir kadın olarak yorumlaması, anlaması zor bir karakter Dilruba! Bir yanım ona çok üzülüyor, inciniyor. Zorla, bir başkasıyla nikah masasına oturulan, evden dahi kendi isteğiyle çıkamayan, şatafatlı hayatının içinde aşk acısıyla yanmış bir yürek onunki. Dilruba, Aziz’in hayatı için Adem’e evlenmeye rıza gösterdi ve Aziz’i sonsuza kadar kaybetti. Bu sefer bu yoldan dönüş yok ne yazık ki ve bu benim için üzücü bir durum. Ne olursa olsun hiç bir kadının bu duruma düşmesini istemem ancak Dilruba’ya mazlum bir kıza yaptıkları için hala çok öfkeliyim. Sebebi ne olursa olsun bu kabul edilemezdi diye düşünüyorum. Diğer yandan sevdiğini korumak istemesini anlıyorum ama ben başkaları adına alınan kararları da çok olumlu karşılamıyorum. Dilruba ne olursa olsun Aziz’e gerçekleri anlatmalıydı. Evliliğe zorlandığını söyleyecek vakti vardı ve kararı Aziz’e bırakmalı veya beklemeyi göze almalıydı. Ben onu anlıyorum bu arada evet, bir sürü hata yaptı ama sonucu bu kadar da ağır olmamalıydı. Yine de Dilruba’yı eskisi gibi gaddar da görmüyorum. Bazı olaylar onu değiştirdi diye düşünüyorum. O Adem’i asla sevmeyecek buna eminim ama onun bir şekilde Aziz’in girdiği milli mücadelede etkisinin olacağını düşünüyorum.

Dilruba, Adem ve diğerleri düşman hattında şu anda. Başlarında da Pierre var! Bir şekilde Aziz’in başına çorap örecekler veya Aziz’in paşadan aldığı görevi engellemek isteyeceklerdir. Aziz’in bu yolda en büyük destekçisi her zaman Efnan ve nene olacak. Çünkü onlar en başında inandı Aziz’e. Aziz onlarla çıktı bu yola ve büyük zafere giden yolu da onlar ve işçilerle aşacaktır. Diğer yanda Dilruba’nın varlığı da çok hayati bir önem taşıyor. Ne olursa olsun Aziz’e karşı kurulan kumpaslara susmayacağını bu hafta gördüğümüzü düşünüyorum özellikle de Kenan, babası ve amcası arasındaki sır açığa çıktığında evin içindeki bir yandaş Aziz’in elini güçlendirecektir.

Aziz’in şu anda savaşmaya başlayabilmesi için inanca ve mucizesine ihtiyacı var. Aziz’in inancı tam, mucizesi inatçı… Allah kolaylık versin şimdiden, ne diyeyim…

Bu haftalık da bu kadar. Emek veren herkesin yüreğine sağlık.

Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin

Gerçekten Ayrı Mı Dünyalarımız? (Aziz, 5.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT 

Geçtiğimiz hafta Aziz’e büyük bir zaferle veda etmiştik. Birbirine inanan bir grup insanın Fransızlara karşı zaferiyle mutlu olduk. Bir zamanlar burnumuzun dibindeki bir şehirde yaşanan trajediye tanık olmak insanı hem üzüyor hem de bu mücadeleye tanık olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Bir zafer mücadelesini izlemenin yanı sıra birbirinden apayrı dünyalara ait iki insanın yollarının kesişmesine, birlikte yeniden şekil almalarının aşamalarını adım adım izliyoruz. Her ne kadar bir taraf değişimi asla kabul etmese de…

Aziz’in Fransızlar karşısındaki başarıları beni mutlu etse de ne yazık ki iş sosyal ilişkilere geldiğinde sınıfta kalıyor. Efnan ve Aziz Maksude’nin doğum gününe davet edildiğinde, Aziz’in Efnan’a bakışında “Benim dünyamda ancak hizmet etmek için varsın!” bakışı beni çok ama çok rahatsız etti. Şimdi daha önce yetişmesi, anlayışı böyle diyordum ama Aziz de tıpkı amcası ve Dilruba gibi bakıyordu. Halbuki orada Maksude ve Nigar da vardı ama onlar hiç de rahatsız olmuşa benzemiyordu. Buradan da Aziz’in Efnan’ı görmesi için tırtıl halinin yetmeyeceği kanaatine vardım. Ne zaman ki Efnan’ın içindeki o cevher ortaya çıkar, Aziz de o zaman bu kızı görebilir bence aksi pek mümkün görünmüyor.

Aziz zaten öyle bir ruh halinde ki ne zaman Efnan’a bir adım fazladan atsa, birden içindeki kötü adam ortaya çıkıp, Efnan’ı yaralıyor. O zaman ben de içimden uzak dur be adem diyorum. Uzak dur da kızcağızın kalbini paramparça etme. Yemekten döndüklerinde neredeyse ellerini tutacak hale gelse bile sonrasında “Elbise üstünde eğreti durmuş!” diyecek kadar da gözlerini yeniden ondan kaçırıyor. Açıkçası ben böyle sevgileri pek sevemiyorum arkadaşlar. Yani içindeki peri kızı çıkınca sevecekse, ötede sevebilir diye düşünüyorum. Gerçekten gören bir göz, Efnan’ın bu güzel ve gerçek halini de görebilirdi, tıpkı Pierre gibi…

Efnan, Maksude’nin doğum gününe gittiğinde insanların aşağılayıcı bakışlarına maruz kalacağını düşünememişti. Yemek yemesinden, konuşmasına kadar herkesin üstten baktığı Efnan, bana kalırsa o evdeki en güzel ayrıntıydı. Masadan tutun da insanlar arasındaki ilişki o kadar yapaydı ki orada kaba saba görünen ama aslında tek gerçek olan insan Efnan’dı. Keşke bunu Aziz de görseydi ama ne yazık ki Efnan’ı gören gözler her zaman Pierre’e ait oluyor.

Delege Pierre, Efnan ne yaparsa yapsın ona insan muamelesi çeken, varlığını bir kadın olarak kabul eden tek insan olarak karşımıza çıktı. Adamın Fransız olması ve düşman vasfını masadan kaldırırsak aslında Efnan’ı gören tek adam. Onun içindeki peri kızını, parıltısının farkına vardı ve ona göre davranmaya başladı. Masaya geldiğinde ayağa kalkması, mutfağa göndermeye kalktıklarında karşı çıkması, pasta yerken ona yolunu göstermesi ve bu sefer rezil olmasına izin vermemesi çok ince ve güzel ayrıntılardı. Aziz’se Pierre ne zaman Efnan’a ilgi gösterse üstten üstten bakmakla yetindi. Şimdi bunun korumacı olmakla da alakası yok bence. Daha içgüdüsel diye düşünüyorum.

Pierre Efnan’dan etkileniyor ve bunu da saklamıyor. Sınıfsal olarak en üst mertebe ona ait olsa da delegede bunu pek görmüyorum. Aziz’se ne kadar etkilense de bunu saklamak için ne yapacağını şaşırmış vaziyette. Efnan ona layık değil bu yüzden de kendisine ondan etkilenme izni vermiyor ama bazı zamanlarda da engel olamadığını görüyorum. Bunun bariz örneği de Efnan’ın türkü söylediği anlardı sanırım. Dilruba herkese rezil olsun diye türkü söylettiği anlarda gördük. Efnan o güzel sesiyle söylemeye başladığı anda herkesin yüzü düşerken, Aziz de Efnan’a bakıyordu. Etkilendi mi evet? Evet etkilendi ama o bir köylü kızıydı, o yüzden Aziz Payidar olarak ona yaklaşmaması gerekiyordu diye düşünüyorum.

Aziz için diyeceğim tek şey bu zaten : Kafası öyle karışık ki nereye yol alacağını, nasıl yapacağını bir türlü belirleyemiyor. Bir tarafı Efnan’dan etkilenirken diğer yanı da hala Dilruba’da ve kendi içinde bu iki kadın arasında mekik dokunmaya başladı. Bir yanda açmamış bir goncagül Efnan, diğer yanda tüm hayatı boyunca sevdiği kadın Dilruba var. Tek bir farksa Efnan her koşulda Aziz’in yanında ama Dilruba’nın  başka öncelikleri de var ve zaten bu anne ondayken Adem’e evlenmekten başka çaresi de yok diye düşünüyorum.

Aziz’in şu anda kalbinde Dilruba olsa da Efnan da onun için önemli bir konumda ancak ne olursa olsun kendine itiraf edemiyor diye düşünüyorum. Şimdi bunu nereden çıkardın diyeceksiniz ama bir düşünelim mi: Pierre neden Aziz’in Efnan hususunda bu kadar sinirini bozuyor? Hatta kıza laf atma noktasına kadar geldi iş. “Arkadaşın Pierre kurtarır bizi” dedi. Halbuki arkadaş olmadıklarını biliyor ama ona rağmen kendini de tutamaz hale gelmiş durumda. Bana kalırsa klasik erkek egosu var. Efnan’da bir şeyler var ve bunu sadece kendisi görüyor diye düşünürken biri çıktı ve onu kendisinden de güzel bir şekilde görmeye başladı. İnci tanesine yol gösterip, parlatabilecek potansiyele sahip olması da cabası. Aziz için çarpan iki kalp var ama Aziz her defasında ikisini de paramparça ediyor. Bazen diyorum, acaba yalnız kalması herkes için daha mı iyi olur?

Efnan ve Dilruba birbirinden çok farklı iki kadın. Bana kalırsa burada gururlu olan Efnan, Dilruba değil. Efnan ne olursa olsun sevdiği için her şeyi yapsa da bir noktadan sonra geride durmayı da hatta gitmeyi de biliyor. Çünkü o bir köylü kızı ve Aziz’in ona olan bakışının oldukça farkında. Yine de her şeye rağmen çok sevdiği için yanında ama Efnan’ın umudunun olduğunu da sanmıyorum. Aksi olsa Kenan’la konuşurken daha umutlu olurdu ama zafen kendine söylenenleri bildiği için, Kenan’a da durunun gayet farkında olduğunu göstererek kendini ifade etti.

Efnan kendini ifade etme hususunda da varlığını olduğu gibi kabul etmesi konusunda da sıkıntı yaşamıyor ama bir sorunu var : Aziz’in onu asla görmemesi. İşin kadın olma durumunu geçtim, güzel bir elbise giydiğinde dahi karşısında ona yapay durduğunu söyleyen bir adam var. Nenesiyle konuşurken Aziz’in onu görmeyeceği gerçeğini çok acı bir şekilde ifade etti.
O yanda hiç bir umudu yok aslında ama bir yanda nene bir yanda Azime onu hep aynı yere itiyor :Sen Aziz’in kaderisin.

Neneyi anlıyorum tabii ki, kadere inanan biri olarak Efnan’a doğru bildiğini söylüyor da Azime öyle değil. Onun derdi ev işleri kendine kalmasın, başlarına başka bir hanım gelip de huzurunu kaçırmasın istiyor. Bu sebeple de Efnan’ı sürekli Aziz’e yönlendiriyor. En azından Efnan onların tuzağına düşecek kadar saf değil de kalbi daha da kırılmadı.

Efnan’ın Aziz’in hayatındaki en neşeli ayrıntı olduğunu düşünüyorum. Ne olursa olsun bitmeyen umudu, güldüren yüzü olmayı başarıyor. Efnan’ın içinde güzel bir kız çocuğu var, her an eğlenmeyi seven, hayata karşı pozitif olan bir kız. Aziz de onun bu hallerini seviyor olacak ki ne zaman üzgün olsa bir şekilde onunla oluyor. Zaten her olayda küsüp, barışması bile onun içinde iflah olmaz bir çocuk yattığını göstermiyor mu? Küsmekle ilişki bitirmek arasında fark vardır. Birinde çocuksa bir kırgınlık varken diğeri başkadır. Efnan hep Aziz’e çocukça küsüp, Aziz onu fark etsin istiyor ama olamıyor ne yazık ki…

Aziz, Efnan’ı göremez çünkü dışına içinden daha çok bakıyor. Ondaki doğallığı görgüsüzlük olarak gördüğü için de bir süre daha farkında olmasa da o vazoya papatya koyması en azından Efnan’ın gözündeki şeklinin ne olduğuna dair de ipucu veriyor bence. Doğadan, saf, temiz ama Aziz’e göre değil… Bu kadar basit.

Efnan görülür olmak istiyor, Pierre de onu tam da bu noktadan yakaladı. Oğlunun gerçek katilini ararken kurbanın kim olduğunu artık bilmesi her şeyi değiştirdi. Ben aslında ona bir şey yapar derken, Efnan’a yardım etmeye karar verdi. Hem kendi istsiğini elde edecek, hem de o saklı cenneti dışarı çıkarabilecek. Şimdi işler nasıl olur bilmiyorum ama Efnan’ın Pierre hayatında önemli bir yere sahip olacağını düşünüyorum ve umarım onu kararından döndürecek kadar da tesir eder diye dua ediyorum.

Pierre ve Efnan arasında bir şey olsun değil derdim ama o çocuğun kaderi delegenin ellerinde ve o Aziz’i cezalandırmak için küçücük bir çocuğa kıyabilecek biri. Bu sebeple umarım Efnan, bu kararından adamı döndürecek kadar yakınlaşabilir diyorum yoksa ciğerim yanacak. Her şeyin bedeli vardır ama bu kadar ağır olmaması lazım. Umuyorum Aliş bir şekilde kurtulabilir.

Yazıma burada son veriyorum. Aziz’in vatanı ve kalbi için verdiği mücadele onu nereye götürür bilmiyorum ama olaylar daha yeni başlıyor diye hissediyorum.

Bu haftalık da bu benden bu kadar. Emek veren herkesin yüreğine sağlık olsun.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

En Güzel Devrim Aşktır! (Aziz, 4.bölüm)

YAZAR : ŞEYMA BULUT

Yüzyıllar boyunca aşkla ilgili yüzlerce söz söylenmiştir. İmkansızlığı, keskinliği, yakıcılığı derken binlerce eserin ana konusu olmuştur ama ben aşkın en çok en karanlık anlarda bile ışığı yakabilme gücünden etkilenirim. Aziz’in babasından kalan kilimhaneyi açmak için tüm umutları tükenmişti, işçileri korumak için elindeki son parayı ve derebeyliklerini ilan eden ağaların desteğini de kaybedince iyiden iyiye köşeye sıkışmıştı; ta ki Efnan Aziz’e neredeyse kaybettiği hayalini altın tepside ona geri verene kadar…

Aziz Payidar kaybolduğu cehennemden kurtulduğunda evine, sevdiklerine kavuşmak gibi bir sürü hayal kurmuştu. Ailesine kavuşacaktı, sevdiğiyle evlenecekti, terk ettiği rahat hayatına yeniden kavuşacaktı ama öyle olmadı. Aziz ne hayal ederse etsin, hayat ona sessizce fısıldadı : Hiç bir şey göründüğü gibi değildir! Koca bir cehennemden kurtulup cennetine döndüğünü sandığında kendini arafta buldu. Geride bıraktıkları tamamen karşısındaydı ve ne yapacağını bilemez hale geldi . Sonrasındaysa hayatına giren saf bir kız, ona inanan onlarca insan ve Ankara’dan uzanan ay yıldızlı yardım eliyle hayatı bir anda değişti Aziz’in. Bugüne kadar öğrendikleri miydi gerçek olan yoksa şimdi gözleriyle şahit olduğu acı dolu hayatlar mıydı? Aziz Payidar için yaşamak belki şimdi bir anlam ifade edecekti, kim bilir? Felaketi olan o olay ona belki de hayal dahi edemediği bir cenneti vaadediyordur…

Aziz gitmeden yalandan bir hayatın içinde yaşayan bir adamdı. İhanete uğramayı şöyle bir kenara koyun aklına dahi getirmezdi ama Aziz neye inanırsa inansın inandıklarıyla gerçekler arasında uçurumlar vardı artık. Bir zamanlar onun sandığı hiç bir şeyin ona ait olmadığı bir hayatın içine düştü.  Ona her şeyden fazla bağlı olduğunu düşündüğü sevgilisi de, kardeşim dediği dostu da ve hatta ailesi de Aziz’in geride bıraktığı her şeyi elinden aldığını gördüğünde yıkıldı hatta yerle yeksan oldu desek yeridir. Aziz için tüm umutlar tükenmişti ama Efnan ve diğerleri ona umut oldu, yeniden ayağa kalkması için, mücadele edebilmesi için güç oldular. Bazen bizim felaket olarak gördüğümüz şeyler aslında ileride yaşayacağımız büyük mutlulukların habercisi olabiliyor. Aziz belki çok şey kaybetti ama artık aile diyebileceği insanlar ve de Efnan’ı kazandı; henüz kendisi farkında olmasa bile…

Aziz dirayetli, dürüst ve merhametli bir adam ve bu yüzden de bir sürü insan onun yolundan seve seve gitmeye razı oldu. Bir kişi hariç, sadece o bir kişi Aziz Payidar’a değil Aziz’e değer veriyor ve ne kadar kızarsa kızsın, hayal kırıklığına da uğratsa yanından ayrılamıyor. O kişi şüphesiz ki Efnan’dan başkası değil. Aziz ne yaparsa yapsın, Efnan Aziz’in iyiliği söz konusu olduğunda kendi kırgınlıklarını hemen unutuveriyor. İçindeki cevheri şimdilik kimse görmese de parlaklığıyla Aziz’in hayatına güneş gibi doğduğunu yadsıyamayız.

Efnan, bu hafta her taraftan saldırıya uğradı desek yeridir aslında. Önce Dilruba, sonra Nigar hala ve Maksude sonrasında da Aziz! Herkes onu cahil olmakla, kirli, fakir ve görmemiş olmakla suçlarken her defasında masum bir kızı en ağır şekilde aşağılayan Dilruba oluyor. Aziz’in hapisten çıktığını öğrenen Dilruba, gece yarısı gizlice yine Aziz’in yanına gitti. Karşısında Aziz değil de Efnan’ı bulunca da yüksek mertebeden olma gücüyle zaten güvendiği insanın ihanetine uğrayan, gururu ayaklar altına alınan kızı yine aynı yerden vurmaya kalktı. Birileri Dilruba hanıma gururun ne olduğunu benden önce açıklasa iyi olacak. Gurur seni kolundan tutup, kimseye vermiyorum dediğin adamın yanından gitmek değildir. Hapisten çıkmasına rağmen, kendisinin yanında tutuklanmasına rağmen seni aramayan adamın yanına gitmemektir mesela. Her defasında kovulduğun yere, yardımını dahi istemeyen birine gitmemektir diye düşünüyorum. Ben Dilruba’yı anlıyorum. Aziz’i öldü diye düşünürken karşısında bulması,sevdiği tarafından her defasında hakarete uğramak zor olsa da bunun acısı sürekli Efnan’dan çıkmaya başladı. Üzgünüm ama bu karakter masum bir kızı zebanilerin eline teslim ettiği, ölüme terk ettiği gün bende eksiye düştü. Evi yaksa bu kadar sinirlenmezdim sanırım. Çünkü o öfkeyle değil hırsla hareket ediyor ve bu da çok yanlış bence.

Dilruba, Efnan’a gurur silahıyla saldırırken Maksude ve Nigar hala da statü, eğitim, denklik konularıyla açılan yarayı daha da deştiler. Aziz’in Efnan’la evleneceği haberini alan Maksude ve Nigar soluğu çiftlikte aldı. Görünüşte Efnan için, üzülmemesi için konuştular güya ama öyle değil tabii ki. O dönemlerde özellikle köklü aileler için statü her şey demekti. Aziz her ne kadar ailesiyle sorun yaşasa da bir Payidar ve anca kendisi gibi asil bir kadınla evlenebilir. Bu sebeple köyde yaşamış, kimsesiz, eğitim dahi almamış bir kız Aziz’in yanına yakışmaz. Ben yine de onlara Dilruba kadar kızmadım çünkü bu anlayışla yaşayıp, büyümüşler. Onlara göre doğru olan bu olduğu için Efnan’la olan konuşmalarını yadırgamadım ve bence durumlar değişmeye başladığında  Efnan’a en büyük destek de Maksude ve Nigar’dan gelecektir.

Maksude, Nigar, Dilruba veya halkın söyledikleri karşısında hep susan bir Efnan gördüm. Hiç kimseye cevap vermedi ya da üstün körü söyledi geçti ama birine tepkisini koymaktan geri durmadı : Aziz’e. Onun söylediklerine incindi, kırıldı çünkü diğerlerinin dedikleri Aziz kadar önemli değildi onun için. Aziz’e öyle bir gözle bakıyor ki;  her şeyi başarabilecek bir süper kahraman gibi görüyor onu. Bu sebeple kendisine Aziz yüzünden gelen her söze kulak tıkadı, duymadı. Ancak o Aziz’e bu kadar güvenip severken Aziz’in onu cahillikle vurması Efnan’ın zoruna gitti ama bu bile çocuksu bir sinirdi. Hani Aziz gitme dese hemen kalacak çünkü Efnan böyle biri, içinde hiç bir olumsuz duyguya yer vermeyen ama yeri geldiğinde de en zor durumda dahi dimdik ayakta durabilen özel bir kız.

Aziz’in hikayesinin bana sorarsanız en özel karakteri Efnan. İçinde kendine kötülük yapanlara bile kin beslemeyen, hayattaki tek sevdiği olan Aziz’e kalben bağlı ancak ona istemediği bir şeyi yaptırmaya çalışmayacak kadar da gururlu bir kız. Efnan ne kadar üzülse de Aziz’e olan duygularının tek taraflı olduğunu anlayıp, kendini ondan uzak tutmaya başladı. Aziz ona adım atmadıkça bir adım bile yaklaşmadı ama ta ki Aziz’in mekanını kurtarmak için bir çözüm aklına gelene kadar. O dakikadan itibaren Efnan için küslüğün de Aziz’in ona olan bakışlarının da bir önemi kalmadı ve gittiği gibi geri döndü Aziz’e…

Kapıyı vurup, ondan gitmesinin ardından Efnan’ı yeniden karşısında gören Aziz hem şaşkın hem de aslında içten içe mutlu bir ruh haline büründü. Şaşkınca “Sen bana küs değil misin ?” diye sorduğunda ben bile bir sürü saçmalık beklerken basitçe “Küstüm, barıştım” cevabı beni de Aziz gibi şaşırttı. Efnan’ın küslüğü de bu kadarmış işte. Zaten Aziz’in sınavı da hep buradan. Bu kız onu hep beklemediği yerden vururken, bir yandan da ömrünce onu tanıyormuş hissine kapılıyor. Sabah kahvaltıda dahi Efnan’ın gidişini kabul etmediği gibi aslında sanki o, hep hayatındaymış gibi hissediyor. Yine de Aziz’in gözünde Efnan, cahil, saf bir köylü kızı. Onun nasıl bir fikri olabilir ki değil mi? Bundan sebep hizmetçisi olarak gördüğü kızı dinleme tenezzülünde dahi bulunmadı. “Fikrini dinlemek istemiyorum!” dedi, çıktı işin içinden. Aziz’in dünyasında bu bir emirdir ve herkes ona uymak zorundadır ancak kusura bakmayın Efnan o dünyaya baya uzak biri, o yüzden Aziz’e kulak asmadan fikrini çağırdığı işçilerle paylaştı. Köle olmamayı, birlikten kuvvet doğar anlayışını öyle güzel anlattı ki ben de tıpkı Aziz gibi onu hayranlıkla izledim.

Efnan işlenmemiş bir mücevher gibi bence. Aziz’in gözünde de son olaya kadar sadece bir hizmetçi olduğunu düşünüyordum ama bence o kadar da değil. Bu hafta Aziz, Efnan’a Kenan’dan bile kötü davrandı. Uyurken baş ucunda bekleyip, uyandığında sürekli olarak ama benim hizmetçimi kendisine söyleyip durdu halbuki bence o kadar basit değil. Aziz’e sorsam eski evindeki hizmetçinin gözünün kaldığı ayakkabıyı da biliyor musun, dikkat ettin mi diye bence cevap bile veremez diye düşünüyorum. O da Efnan’a ayrı bir gözle bakıyor ama hem yaşadıkları hem de şu statü meselesi Aziz’i engelliyor bence.

Aziz her ne kadar kafasında Efnan’ı nereye koyacağını bilemez halde olsa da bence şu anda onun hayatında Maksude ve halasının ardından en değerli insan Efnan. Aziz, son yaptıklarının ardından bir süredir görmeyi reddettiği Efnan’ı sonunda gözleriyle gördü ve kendince ona bir hediye vermek istedi. Şimdi burada aslında çok önemli iki durum var benim gözüme çarpan : İlki Aziz’in hediyeye bakış açısı, ikincisi de Efnan’ınki. Aziz için gayet basit bir durumdu bu bence. Ona iyilik yapan, seven, sadık olan bir kıza çok beğendiği bir hediye aldı, mutlu etti ama Efnan için o kadar basite indirgeyemiyorum. Büyük ihtimalle Efnan’ın hayatında aldığı ilk hediye bu. Daha önce ona kimsenin ayakkabı aldığını sanmıyorum. Hatta herhangi bir hediye bile aldığını düşünmüyorum ben, bu yüzden de Efnan’ın çocuklar gibi şen sevincini gözlerimden yaşlar akıtarak izledim. “Ben hayatımda daha güzel bir şey görmedim!” dedi ve aslında Efnan’ın hayatında güzel olarak gördüğü çok az şey olduğuna da bir işaretti ve de aldığı ilk hediyenin ilk aşkından gelmesi deyim yerindeyse çocuklar gibi zıp zıp zıplamasına sebep oldu.

Aziz, Efnan’ın bu sevincini hem mutlu hem de şaşkınca izledi. Aziz’e göre Efnan bunu çoktan hak etmişti aslında. “Sen olmasan yapamazdım!” demesi iltifat değil, gerçeğin ta kendisiydi. Başkası olsa, zaten hak ettiğini düşünürdü belki de ama Efnan öyle değil işte. Onun dünyasında sevdiğin insan için yaptığın bir olay için karşılık beklemezsin, direkt davranırsın. Aziz buna şaşırsa da Efnan’ın içindeki saklı cenneti yavaş yavaş görecek diye düşünüyorum. O son andaki sarılmaları “Ben zemin yanındaydım, teşekkür ederim?” gibi görünse de aslında apayrı dünyalardan olan iki insanın birbirini ilk hissettiği andı. Efnan önce Aziz’in işini topladı, ona umut verdi, sıra kalbinde? Kim bilir belki bir gün Aziz de karşısında onu böylesine seven kadının içindeki güzellikleri, kalbini görebilir, siz ne dersiniz?

Yazımı bitirmeden önce bir konudan daha bahsetmek istiyorum. Aziz’in hayatında bunlar olurken diğer tarafta varlığını dahi bilmediği bir kardeşi, kendisinden çalınan malı, mülkü ve uğruna katil olduğu Efnan’ın kim olduğunu öğrenen delege var. Fransız Delege beni Efnan hususunda çok tedirgin ediyor aslında ve ona ne yapacağını tahayyül edemiyorum. Bir yanım sanki incitmeyecek derken diğer yanım babalığı medeniyetinin üstüne çıkacak diyor. Bu sebeple artık eskisinden de fazla Aziz’e ihtiyacı olan Efnan’ı korumak için Aziz Payidar’ın neler yapabileceği benim için merak konusu.
Neyse, bekleyip göreceğiz artık.

Bu haftalık da benden bu kadar.
Bütün ekibin ellerine, emeğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Kırık Kalpler Durağı (Aziz, 3.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Aziz ilk başta benim çok ön yargıyla yaklaştığım bir işti açıkçası. Kadrosunda vazgeçilmez aktörlerimden Murat Yıldırım olsa dahi üçlü aşk hikayelerine her zaman mesafeli olmuşumdur. Burada da öyle olacaktım kiii dizinin Poldark uyarlaması olduğunu öğrenene kadar. Bayıla bayıla izlemiştim ve karşıma çıkan iş öyle hafife alınacak gibi gelmediği için de bölümleri hızlıca izleyip, koşa koşa yazının başına oturdum.

Aziz, bir gecede tüm hayatı ellerinden alınan bir adamın hikayesi aslında. Aziz Payidar, Fransız teğmeni öldürene kadar refah içerisinde bir hayat yaşıyordu. Dünyalar güzeli bir nişanlısı, sevecen ailesi, zenginliğiyle ağzında altın kaşıkla doğanlardandı, Aziz. İnsan ne oldum değil ne olacağım demeli derler ya, Aziz de tam olarak bunu yaşadı. Bir insan bir kere düşmeyegörsün, ilk tekmeyi hep en sevdiği insanlar vuruyor. Aziz önce ailesinden sonra da sevdiği kadından hayal dahi edemeyeceği şekilde darbeler yedi ve içindeki tutkuyu bitiremese de gönlündeki temiz aşkını söküp atmak istedi. Başarılı olabildi mi bilemiyorum ama Dilruba’yla bir geleceği olabileceğine çok da ihtimal vermiyorum. Onların ilişkisi en hassas noktasından vuruldu : Sadakat!

Aziz, başına gelenlerin ardından en son aşkı Dilruba’ya gitmişti ve ondan bir söz almıştı. Dilruba o sözü tutamadı, Aziz’in amcasının oğluyla nişanlanırken kendi aşkını da elleriyle toprağa gömdü. Bazı hataların geri dönüşü yoktur derler ya Dilruba da öyle bir hataya düştü işte. Şimdi “Ama Aziz’i öldü biliyordu!”  dediğinizi duyar gibiyim ve hemen açıklayayım. Dilruba sevdiği adamı” Seni hep bekleyeceğim! “diyerek gönderdi. Aziz döndüğünde ne kendisini bekleyen bir sevgili ne de aile gördü. Öldüğünden emin olmadıkları canları yoktu ve bu kadar varlıklı insanlar sırf korkularından Aziz’in peşine düşmemişlerdi. Bu olay Aziz’i perişan etti. Özellikle de ihanet çift taraflı olunca kaldıramadı ve hem en yakın arkadaşını hem de bir zamanlar sevdiği insana olan güveni bitti. O sözünü tutmuş er yada geç dönmüştü ama sevdikleri ona verdikleri sözleri tutmamıştı…

Aziz Payidar sözünün eri, dürüst bir adam. Birine bir söz verdiyse ve bu kişi yedi kat yabancı dahi olsa tutar. Aradan geçen yılların ardından ne sevdiği kadına ihanet etti, kendisini beklediğini sandığı sevdiğine dönmeyi umdu, ailesine kavuşma anının yolunu gözledi çünkü söz vermişti. O verdiği sözlere böyle sadıkken en sevdikleri ona ihanet etse de Aziz Payidar verdiği sözü tutar. Hele de ona sığınmış bir cana garanti vermişse artık sonunda ölüm olsa fark etmez. Efnan’la ikinci kez tesadüfen yolları kesiştiğinde Aziz hayatına bir anda giren bu kız hakkında en ufak bir şey bilmiyordu ama yardıma ihtiyacı olduğunu görebiliyordu. Aziz Payidar kolu, kanadı kırık, babası ve kocası olmaya çalışan adamın zulmünden kaçan Efnan’a onu koruyacağına dair bir söz verdi ve sonucu ne olursa olsun tutacaktı.

Efnan, bu hikayenin temiz tarafı. Aslında bu karakter üzerinden yansıtılan tezatlık çok hoşuma gidiyor benim. Bir yanda tertemiz, kıyafetleri yerinde, üstünde hep beyaz elbise olan Dilruba; diğer yanda üstü başı kir, pas içinde ayağında ayakkabısı bile olmayan Efnan var!
Ben safi iyi ya da kötü karakter algısına çok inanmam ama Dilruba’ya iyi tarafı da var diyeceğim bir durum da olmadı. İlk etapta kıskançlığını anlasam da çaresiz bir kadını, sırf kendisini artık istemeyen eski sevgilisinden kıskandı diye ölüme terk etmek ve sonrasında da hiç bir şey olmamış gibi davranmak benim biraz ağırıma gitti açıkçası. Efnan, Dilruba yüzünden dayak yedi, köy meydanına atıldı, rezil kadın olarak ilan edildi ve tüm bunları biri sevgilisine ihanet edip de terk edildiği için yaşadı. Yine de başını eğmedi ve bence bu çok ince ve önemli bir ayrıntıydı. Efnan ne yaşarsa yaşasın, başını eğmiyor.

Efnan falakadan sonra nenesine bir şeyleri anlatırken asla başını eğmeyeceğini öyle güzel anlattı ki bu karaktere hayran olmamak elde değil. Babasının sattığı adam yerlerde sürükleyip, adını değiştirdiğinde bile “Benim adım Efnan!” dedi. Bana sorarsanız Efnan Aziz gelmese bile kurtulmanın bir yolunu bulurdu ama Aziz iyi ki geldi çünkü orada sadece Efnan’ı değil, onun insanlara olan güvenini de geri verdi.

Efnan hayatı boyunca zulüm görmüş belli ki, yaralarını kimse sarmamış. Babası dayağı engelleyemedi ama sonrasında yaralarını bile sarmaya gelmedi çünkü para evladından daha değerliydi. Aziz’se Efnan için iki kez kendini riske attı. İlkinde teğmeni öldürerek ikincisinde de Efnan’ı düğününden kaçırarak hayatını, özgürlüğünü riske attı. Efnan için bu paha biçilemez bir şey. Bir yanda onu büyüten babası üç kuruş için kızından vazgeçerken diğer yanda yedi kat yabancı sırf zulüm görmesin diye hayatını riske atıyor.

Efnan yaralarını kendi sararken ilk kez biri onun yaralarını sardı. Böyle böyle derken Efnan Aziz’e aşık olmaya başladı ama şimdilik bu duygusu karşılıklı değil. Aziz hala eskide takılıp kaldı ve daha kötüsü gerçek Dilruba’yı hala tanımıyor.  Bir zamanlar sevdiği kadının sırf ksıkandığı için Efnan’ı ölüme terk ettiğini, kendisini öptükten sonra koşa koşa yine o konağa bir şey olmamış gibi gittiğini, sırf kendi sırrını biliyor diye Maksude’yi tehdit ettiğini bilmiyor. Tüm bunları bilmediği ve tek konuda kızdığı için hala aralarındaki bir garip ilişki devam ediyor ama öğrenince böyle olmayacağını düşünüyorum. Diğer yandaysa Efnan gibi Aziz’in görmeye pek de alışkın olmadığı bir kadın tipi var. Onun gözünde Efnan basit bir köylü kızı ve kendisine asla layık görmediği biri. Onu koruyacağını, yanında olacağını, artık kimsenin onu incitemeyeceğini söylerken inceden aralarındaki uçurumu da yüzüne vurmaktan geri durmadı, ne yazık ki.

Aziz Payidar benim gözümde çok dürüst ve iyi bir adam olarak şekillense de statüye önem veren yapısı hanesine eksi puan olarak yazılıyor ama ona kızmıyorum. Yetiştiği o aileye bakacak olursak, Aziz aralarından iyi bile çıkmış diye düşünmeden edemiyorum. Hepsi kendini Payidar soyadıyla tanımlarken, Aziz’in hemen normale dönmesini de beklemek biraz hayalciliğe girer. Aziz, Efnan’ı tanıdıkça önemli olanın kalıp değil yürek olduğunu anlayacaktır diye düşünüyorum.

Aziz ve Efnan arasındaki ilişki adım adım ilerlerken, Efnan’ın Aziz için kendini feda ettiği sahnede içimden “Sevgi budur!” dedim. Efnan da çok rahat bir şekilde arkasına yaslanıp, birilerinin kendisi için feda edildiğini izleyebilirdi. Dilruba onu harcarken böyle yapmadı mı? O da aynısını yapabilirdi ama yapmadı. Sevdiği insanın kendisi yüzünden hapse girmesine gönlü razı olmadı.

Ona cehennem azabı yaşatmak isteyen adama sırf Aziz yüzünden teslim olmayı seçti ve bence bu çok asilce bir hareketti. Asalet öyle kıyafetle, aileyle, görünüşle olmaz. İnsanın kanında olacak, kanında! Efnan bana sorarsanız çok asil bir kız, içinde bir mücevher var. Onu temizleyip, parlatınca herkesten daha çok ışık saçacağına eminim.

O ışığı ilk gören de Aziz oldu zaten. Hayatında ilk kez bir insan ki Efnan gibi mazlum gördüğü bir kız tüm cesaretiyle kendisini Aziz için feda etti. Bu aralarındaki bağın da ilk düğümü oldu bence ki Aziz ani bir kararla Efnan’la evleneceğini söyledi. Bundan sonra ne olur bilmiyorum ama Aziz’in Fransızlarla gireceği mücadelede, Efnan’ın da bir payı olacağına eminim çünkü delege oğlunun ölümüne sebep olan kadına insaflı olacak birine benzemiyor.

Aziz’de bu noktadan sonra neler olur bilemiyorum ama bana sorarsanız hikaye asıl şimdi başlıyor. Atatürk’ün Aziz’e yardım etmesi, Payidarların Fransız merakı güzel bir çatışma unsuru diye düşünüyorum. Hikayenin duygusal kısmı Efnan ve Aziz’le. kurulurken, entrika kısmı Dilruba’yla şekilleniyor. Buradaki üçlü çatışma da oldukça kuvvetli ve nasıl açılacak merakla bekliyor olacağım.

Şimdilik benden bu kadar. Aziz bu yılın en iyi dönem dizisi olarak karşımıza çıktı ve sanat yönetmeninin dönemin Hatay’ını oldukça başarılı yansıttığını görülüyor. Casta diyecek sözüm yok zaten, her biri karakterlerini harika bir şekilde yaratmış.

Tüm ekibin yüreğine sağlık olsun.
Haftaya görüşmek üzere.
Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

AZİZ

BİR MÜCADELE VE ARAYIŞIN HİKAYESİ; AZİZ…

Başrollerinde Murat Yıldırım, Simay Barlas ve Damla Sönmez’in yer aldığı dizi 1930’lu yılların Türkiye’sini gözler önüne seriyor. Antakya’nın Türkiye topraklarına katılmasından önceki dönemi gözler önüne seren dizi, vatansever Aziz Payidar’ın hikayesini de ekranlara taşıyor. 

Dizinin hikayesi kısaca şöyle: Antakya’nın en büyük ve tek halı üreticisi olan Payidar ailesinin oğlu Aziz Payidar refah ve zenginlik içinde bir hayat sürdürmektedir. Fransız delegesi Pierre’in oğlu Teğmen Andre’yi öldürmesiyle Aziz’in kaderi değişir; doğduğu toprakları, biricik aşkını kısacası sahip olduğu her şeyi geride bırakmak zorunda kalır. İki yıl sonra öldü zannedilirken geri dönüşü herkes için beklenmedik olur. Artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Aziz sahip olduğu her şeyi kaybetmekle kalmamış, Fransız işgali altındaki Antakya bıraktığından daha kötü bir hal almıştır. Üstelik ilk aşkı Dilruba da amcası Galip Payidar’ın oğlu Adem ile nişanlanmıştır.

Dönüşünden sonra en sevdiklerinin ihanetini öğrenen Aziz’se yıkılmak şöyle dursun küllerinden yeniden doğar. Ülkesi için büyük bir mücadeleye girişen Aziz bu yolculukta gerçek yuvasını da keşfedecektir…

Dizi “Poldark” isimli İngiliz dizisinden uyarlanan Aziz daha şimdiden izleyenleri ekran başına kilitledi. Vatansever bir adamın ülkesi için mücadele ederken aynı zamanda kendi kalbine giden yolculuğunun anlatıldığı dizide, Aziz’in mücadelesi anlatılırken, anlatılan aşk hikayesi de kalplere dokunacak.

 

AZİZ BÖLÜM ANALİZLERİMİZ:

KIRIK KALPLER DURAĞINDA (AZİZ,3.BÖLÜM)

EN GÜZEL DEVRİM AŞKTIR (AZİZ,4.BÖLÜM)