Yazar :Şeyma BULUT
Bu sezon benim için iyi ki var dediğim bir dizi oldu. Aslında ilk başlarda çok da fazla alıcısı değildim zira dizinin asıl senaristi olan kişinin böylesine bir hikayeyi yazabileceğine inanmıyordum. Nitekim öyle de oldu. Dizinin bir süre sonra altı oyulmaya başlandı. Özellikle de Aziz dizisi için seyircinin çok da onaylamayacağı bir hikayeye giriş yapıldı ve maalesef onun sancıları sezon finaline kadar devam etti. Bu hafta biz koca bir sezonu analiz ederken neden Aziz dizisi bu kadar özel bir yere sahip oldu onu da anlatmaya çalışacağım çünkü devrimin en güzel hali olan aşkla, vatana sevdalı bir grup kahramanın güzel hikayesiydi Aziz… Daha ne olsun?
Aziz Payidar, onunla ilk tanıştığımda dediğim bir tek söz vardı : Bu avare mi Hatay’ı kurtaracak? Aziz o kadar basit, gerçek hayatla alakası olmayan bir karakter görüntüsü çiziyordu. Aslında sırf bu yüzden ben çok da yükselmedim ama daha ilk bölümde iki olay Aziz’in gösterdiği gibi bir karakter olmadığının ipucunu vermişti. Birincisi restoranda Andre ile olan çatışması, diğeri de Efnan’ın çaresiz çığlıklarına sessiz kalmamasıydı. Aziz yetişkin yaşlarına kadar çok zor bir hayat yaşamadığı veya hiç bir şeyin mücadelesini vermediği için gayet rahat bir adamken bir gecede değişti. Aziz sürgünden döndüğünde uğradığı ihanet ve babasının ölümü yüzünden içi büyük bir öfkeyle doluydu. Nişanlısının ihaneti, amcasının ve kardeşinin ihaneti derken Aziz sadece intikam almak istedi. Aziz’in hayatı da mücadelesi ve inançları da bir tek günde değişti: Uçurumdan şelaleye düştüğü tek günde gördüğü bir çift göz hayatını hiç tahmin etmediği şekilde değiştirdi.
Efnan, Aziz’in hayatına girdiğinde Aziz için sıradan bir köylü kızıydı. Aziz’in acıdığı, yardım ettiği bu kızın birden Aziz’in tüm hayatı olacağına emin olun Aziz bile ihtimal vermezdi çünkü kendisini sevgiye de layık görmüyordu. Daha doğrusu Efnan’ın da onu diğerleri gibi dış görünüşü, ailesinin adı için sevdiğine emindi bu yüzden Efnan’ı da diğerleri gibi gördü. Ancak Aziz’in anlamadığı Efnan aslında Aziz Payidar’ı hiç sevmedi. Aziz farkına bile varmadan Efnan onun içindeki güzel adamı kolundan tuttu ve dışarı çıkardı. Şimdi abartma dediğinizi duyar gibiyim ama biraz düşünürseniz siz fe benim gibi düşünürsünüz. Aziz ilk geldiğinde amcasının ihaneti yüzünden Fransızlara karşı öfkelendiğinirken dahi içinde bağımsızlık aşkı değil İntikam ateşi yanıyordu. Aziz’in gerçek durumu görmesi bir çığlıkla gerçek oldu : Ben hürüm Aziz Bey! Hürüm! diyen küçük bir kızın sözleriyle kendine geldi ve o özgürlük aşkıyla yanan kıza öyle güzel bağlandı ki Aziz’in içindeki intikam ateşi birden milli mücadele yangınına döndü.
Aşk bir devrimdir, hem de en güzelidir. Değişim insanın kendi içinde başlar. Efnan’ın içinde yanan bağımsızlık ateşi Aziz’in ruhunu öyle güzel sardı ki o günden sonra Aziz aslında hep olmak istediği ancak çevresinden, ailesinden, köklerinden gelen güçle dönüşemediği adama dönüşürken yanında hep ona yardım eden, destek olan bir kadın vardı. Efnan, Aziz’in hayatını öyle bir şeye çevirdi ki Aziz bir halk kahramanına dönüşürken, Fransızların eline düşen ailesine de umut oldu. Aziz aşık olduğu şehir olan Hatay’ın sokaklarına aşık olduğu kadınla Atatürk fotoğraflarını asarken belki de hayatında ilk kez bir eşe, aileye sahip olduğunu hissetmişti yoksa eski Aziz bırak ailesine yardım etmeyi, onlar yanarken en önden izlerdi. Aziz’in bu öfkeli ve deli tarafını Efnan törpülese de ne yazık ki Aziz’in içindeki o öfke hala orada ve en çok da Efnan’ı korkutuyor ve sürekli onun kocasından sır saklamasına sebep oluyor.
Efnan, Aziz’in hayatına hep iyi şeylere sebep olsa da bazen sevdiğini korumaya çalışırken baltayı taşa vurabiliyor. Kenan meselesini Aziz’den saklayarak onun kardeş katili olmasının önüne geçmeye çalışırken neredeyse milli mücadeleye zarar verecekti. Efnan’a burada biraz içerlesem de aslında mesele Efnan’ın aileye bakış açısında yatıyor. Efnan kimsesiz bir kız, kardeşi, annesi yok. Baba desen iskele babası daha çok babalık yapmıştır. Bu sebeple Aziz’in aile meselesi söz konusu olduğunda hep hataya sürüklendi. Onun durumunu en iyi Nigar anlattı aslında : Efnan, herkesi kendisi gibi sanıyor. Kenan ona içindekileri anlatırken, aslında olmak istediği adamı anlatıyordu ve ne yazık ki her için artık çok geç diye düşünüyorum. Aziz her ne kadar Efnan’a kızsa da Kenan’ı da bir insanı nasıl avucunun içine alacağını da en iyi o biliyor, bu yüzden Efnan’a sandığı kadar da kızdığını düşünmüyorum.
Aziz neden kızmadı? İşte bunu görmek, düşünmek lazım bence. Kenan tam bir şeytan ve Aziz’in karşısına hep bir maskeyle çıktı. Zaten tüm maskelerini indirmesi bu yüzden kimse için bir şey ifade etmedi. Kenan, Aziz ve mücadele için birçok şeyi yapmaya başlasa da bu duruma kendisi riske girince başvurunca kimse için özellikle de Aziz için bir şey ifade etmedi. Belki ileride aynı masada otururlar diyeceğim ama Mustafa’nın diyeti ödenmeden Kenan gözüme gözükmesin ki Aziz de o düşüncede değil. Kenan, Aziz onu kardeşi gibi görsün diye ne kadar uğraşırsan uğraşsın, Aziz’in hala ve daima tek bir kardeşi var : Adem Payidar!
Aziz ve Adem’in ilişkisi bana bu dizide en çok keyif veren ilişkilerden biri oldu. Onlar kuzenden öte, kardeş gibi büyüdüler ancak Adem’in babasından dolayı içinde hep Aziz’e karşı kötü hisler birikse de içten içe hep Aziz’i sevdi, kolladı, kötülüğünü istemedi. O kendinden geçtiği dönemi saymazsak Adem defalarca Aziz ve mücadelesi için Galip’i bile karşısına aldı. Oradaki Dilruba faktörü önemli olsa da ben Adem’in zaten kardeşinin yanında olmak istediği için yaptığını düşündüm. Aksi halde Dilruba gittikten sonra Aziz’e yeniden düşman olur, Efnan için hayatını riske atmazdı ama bence Adem özellikle Galip için dönüşüm aracı oldu diye düşünüyorum.
Adem, babasını değiştirdi. Efnan nasıl ki önce Aziz’i sonra da etrafında olan kim varsa dönüştürdü, Adem de Galip’i dönüştürdü bence. Hatırlayın, Aziz ve Galip ilk Adem için yan yana geldiler. Galip Aziz, Adem hatta Efnan sayesinde içinr girdikleri Pierre bataklığının kendilerini nasıl yuttuğunu gördü. Peki size bir sır vereyim mi? Sizce Galip neden Efnan’dan özür diledi ya da Pierre’in nasıl düşük güvenilmez ve takıntılı biri olduğunu anladı? Size söyleyeyim, Efnan sayesinde gördü. Efnan Dilruba gibi bir kadın olsaydı Galip bunu çözemezdi ama Pierre’in Efnan takıntısı Galip’in Delege Pierre’in Payidar takıntısını h görmesini sağladı diye düşünüyorum. “Yeğenimi sana tercih etmem!” derken de aslında artık karşısındakinin amacını gördüğü çok net ortadaydı bence.
Delege Pierre kendi sonuna giden taşları elleriyle düzerken aslında onun sonunu basit bir köylü kızı dediği Efnan getirdi. Bunu bu kadar basite indirmek değil amacım ama Efnan sayesinde dengesini kaybeden Pierre aslında bugün mevcut düşmanlarının Aziz haricinde olanlarını hep aynı dönemde kazandı. Aziz’e yaptıklarını bile Efnan’ın gözünün içine bakarak anlatan, kocanın senden alacağım ve benim olacaksın bakışını atan Pierre son kurşununu da boşa atmış oldu. Evet, evet! Gizliden hep istediği bu zaten, ülkeyi köle yapıp Aziz’in e kıymetlisine sahip olmak ama düşmanları daha zeki olunca başaramadı. Önce Galip sonra da Kenan’ı kaybedince Pierre’in acı sonu bağıra, çağıra geldi diye düşünüyorum. Pierre Payidar Ailesini yok etmek içim uğraşırken, Fransızlar da bir grup delinin neler yaptığını ve yapabileceğini yeniden görmüş oldu.
Pierre korku ve panikle milli mücadele için en önemli insan olan Aziz’i yok etmek için uğraşırken ne Kenan’ın kendisini sattığını ne de Aziz’in böylesine derin bir planla kendisinin sonunu getireceğini tahmin edemedi. Aziz hapse girdiğinde tek korkusu karısının arkasından çok üzüleceğiydi. Aziz için ölmek ve ölmemek kendisi için bir şey değiştirmez ama Efnan’ın dayanamayacağını biliyor. Efnan, Aziz’in olmadığı bir dünyada nefes alamaz çünkü bu adam onun en büyük umudu. Aziz başka bir yerde hayatına devam ederken bile onun hayaline sığınan bir kadın için kocasının ölmesi umudunun ölmesi, yaşamın bitmesi demek. Efnan hep umutlu ama ilk kez kocasını kaybedeceğini düşündü. Efnan’ın gözlerindeki korku değil rengin soluşuydu. Tıpkı ölen bir insanın ışığının sönmesi gibiydi ve son bir mucizeye sarılarak Aziz’in kurtulmasını beklerken nereden bilirdi ki Bir zamanlar nefret ettiği bir adamın hem umudunu hem özgürlüğünü vereceğini…
Efnan’ın tüm umudunun boynuna yağlı urganı geçirseler de şehri için var gücüyle Türk bayrağı dokuyan kız korkuyla kocasının kurtulacağı an için dua ederken aslında Aziz’in ve türklerin inancının, hayallerinin Fransızları yeniden nasıl hezimete uğrattığı da izlemiş olduk. Hatay Cumhuriyeti herkese, her şeye rağmen kuruldu. İki aşığın önce birbirlerine sonra da bir şehre umut olduğu bir hikayede ilk etabı inananlar kazandı diyebilirim ama size bir sır vereyim mi? Bu zafer kolay kazanılmadı…
Hiç bir zafer yoktur ki uğrunda vatanseverler kendini feda etmesin. Aziz ve arkadaşları büyük zafer kazanırken geride Zehra, Feridun, Mustafa, Zülfikar ve nice şehitlerin mezarları kaldı. Atamızdan aldıkları güç, bağımsızlık aşkıyla çıktıkları yolda ne geri dönmeyi ne de sağ kalmayı düşünmediler. Aziz yol arkadaşlarını tek tek bu savaşa kurban verirken en son gökyüzüne bakarken o dostlarına selam veriyordu, onlara gülümsüyordu :Kazandık! diyordu…
Her mücadelenin bir ilham kaynağı vardır. Burada o ilham Hatice Ana’ydı. Öyle bir inandı ki Aziz’e, Efnan’a, onların kalplerine… İçindeki evlat acısı, vatan aşkına yenik düşüp, kaybettiği evlatlarının yerine onları koydu. Pierre’e söylediklerini hatırlatırken kalbinin attığı Zülfikar Atolye’de evlatlarıyla özgür ülkeye bakıyordu.
Bizler hep Aziz’in kayıplarını konuştuk ama Hatay’ın özgürlüğüne Hatice Ana dört evlat feda etti. Bir yanında deli oğlu, diğer yanında yiğit oğulları ama hepsi aynı yola gitti. Hatice Ana’ysa hep vatan sağolsun dedi, işte biz bu yüzden bitmeyeceğiz…
Efnan’ımız, canımız bu hikayenin ilhamı değil yanan ateşiydi. Türk televizyonlarında görünen en güçlü kadın karakterlerden olan Efnan Payidar iyi ki girdi hayatımıza. Simay Barlas ona harika bir şekilde ruh üflerken şunu net söyleyebilirim ki Efnan’ın olmadığı bir Aziz düşünemiyorum, iyi ki diyorum…
Aziz için sezon finali vakti arkadaşlar. İşte bir sezon böyle geçti, bit çift gözle başlayan bir aşk, gidenler ve kalanlarla muazzam Bir sezon geçirdik. 1938-39 yılları Hatay için kanlı geçse de, birbirine inanan, aşka mahkum iki kalbin başaramayacağı hiç bir şey yoktur çünkü aşk bir devrimdir…
Benden şimdilik bu kadar arkadaşlar. Bir sezon boyunca bizimle olan, yazılarımızda birlikte ses olduğumuz Aziz Canlarıma teşekkür ederim. Sürç-i Lisan ettiysek affola, yeni sezonda görüşmek üzere. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.