YAZAR: Şeyma BULUT
Oyun içinde oyun, kumpas içinde kumpas! Aziz’in son bölümünü en iyi anlatacak tabirler bunlar olur. Diziyle ilgili ciddi sıkıntılar var ancak onları son paragrafa saklıyorum. Aziz’de bu hafta elim sende oynadık dersem yalan söylemiş olmam sanırım çünkü herkesin herkese oyun oynadığı ama kimsenin kazanamadığı bir kaos ortamı vardı. Kimin dost kimin düşman olduğunun anlaşılması bu kadar güçleşmişken , herkes kazanmanın derdiyle etrafında ne var ne yok yakarken kaybeden hem de çok ağır yara alan bir kişi vardı: Efnan!
Efnan gerçekten haftalardır paramparça oldu, her tarafı yara bere içerisinde kaldı ve ne yazık ki onun bu çırpınışlarını Hatice Ana dışında gören yok! Efnan haftalardır bir cenderede ve ne yapsa oradan çıkamıyor. Pierre meselesi bir sırken o gizin altında ezildi, unufak oldu, ne derdini anlatabildi ne de Aziz’e sırtını dayayabildi. Şimdi de tüm gerçekler ortaya çıkmasına rağmen hala kalbinin acısı kaldığı yerden devam ediyor. Şimdi bu sözlerim çok ağır olabilir ama ben bu dizide en yalnız insanın Efnan olduğunu düşünüyorum. Onu ne sevdiği ne de dostum, kardeşim dediği insanlar bir zerre dahi anlamıyorlar. Efnan’ın ne zaman başı sıkışsa annesine koştuğunu farketmişsinizdir. Peki neden? Efnan neden her defasında annesinin yanında alıyor soluğu hiç düşündünüz mü? Efnan her defasında Aziz ve diğerleri tarafından yargılanan, suçlanan, kullanılan insan konumuna düştü bu sebeple de onu asla yargılamayan, seven tek insana, annesine koştu. Efnan’ın bu ruh hallerini gerçekten beğenmiyorum ve Aziz’e çok kızıyorum. Kız karşısında damla damla erirken kafasını artık kendi ailesine çevirmesinin vakti gelmedi mi?
Aziz’i anlamıyor değilim, çok iyi anlıyorum arkadaşlar. Bir şehri kurtarmak istiyor, insanlara umut olmak, Antakya halkını özgürlüğüne kavuşturmak istiyor ancak gözünden kaçırdığı çok önemli bir husus var: Kendisini kurtaramayan bir halkı kurtaramaz, en sevdiğinin halini göremeyen de mazlumun acısını anlayamaz. Aziz uzun zaman Efnan’ın acısını görmedi sonrasında da onu yargılamaya başladı. Arkadaşlar bakın bunlar normal hareketler değil. Aziz’in Efnan’a olan sevgisinden benim şüphem yok ancak bir kızın üstüne bu kadar gidilmesini de doğru bulmuyorum. Kaldı ki Efnan aşkından ölse de sırf seviyor diye kocasının yanında kalacak bir kadın değil ve bunu da aslında çok net bir şekilde gösterdiğini düşünüyorum. Aziz’e ilk atölyede resti çekse de başka ayrıntılar vardı. Aziz o cümleyi duyduğu anda onu da büyük bir korku kapladı: Efnan’ın çekip gideceği korkusu.
Aziz ve Efnan arasındaki ilişkinin çok net özetini tek bir sahnede aldım ben. Efnan dayanamayıp da “Beni bırak Aziz!” dediği anda işin rengi de olayların gidişatı da Aziz için değişti. Aziz’in Efnan’la ilgili aklından çıkardığı ya da arada sırada unuttuğu bir gerçek var: Efnan her halükarda onun yanında kalacak kadar gurursuz değil. Efnan, Aziz için ölürken bile defalarca gitmeyi göze almış bir karakterdi ama bu sefer başkaydı diye düşünüyorum. Efnan, Aziz için kendini feda etmeyi göze aldığında, Aziz’in nankörce gitmeseydin ya da bana yalan söyledin noktasında olmasını bırakın Efnan’ı, ben kaldıramıyorum. Kaldı ki Efnan gitmese Pierre onu alabilecek durumdayken biraz olsun anlayış bekledim ben ama bana kalırsa Efnan tek hareketiyle Aziz’e mesajı çok net verdi. Bu hafta dizide bir şey dikkatinizi çekti mi? Neredeyse tüm sahnelerde Efnan Aziz’in yanındaydı. Fransız Konağı’nda, atölye veya amcasının evinde bile yanındaydı, hatta utanmasa dayıyla görüşürken bile yanında götürecekti. Aziz korktu. Efnan’ın üzerine o kadar gitti ki bir noktada “Yeter!” deyip kaçmasından paniğe kapıldı. Aziz’in Efnan’ı yanında tutmak için verdiği savaşı gördüm ama bence yetersiz.
Aziz’in net bir şekilde insanların ağzını kapatmasını bekledim ben! “Benim için oraya gitmek zorunda kaldığında siz neredeydiniz?” diye sormasını bekledim ama her zamanki gibi sormadı. Efnan’ı Galip yargılarken susan Maksude’ye geleceğim ben, oraya geleceğim ama şu anda Aziz’le kalmak istiyorum. Aziz, Efnan’ı yıllar önce, ilk gördüğünde yazmış kalbine ve orada da taşımış. Farkındaysanız küçük Aziz’le şimdiki Aziz arasında epey bir fark var. O yıllarda kibrinden uzak, saf bir gençken şimdi çok daha farklı bir insana dönüştü Aziz. Efnan’ın aşık olduğu Aziz o egosuz, mert adam ama işte Aziz’in kibri onun en büyük zaafı! Aziz o halinden ancak Efnan’ın yanında sıyrılabiliyor çünkü diğer adam Efnan’ı çok rahat kaçırabilir. Aziz ve Efnan’ın o çocukluktan başlayan aşkları onları bugünlere getirdi. Önce kalpleri tanıdı birbirlerini, sonra gözleri buluştu. Kader o yolları bir kez daha sımsıkı bir düğümle bağladı. Aziz’i anlıyorum ama Efnan’a “Unutmam için zaman ver!” demesini hala kabul etmiyorum. Eski sevgilisiyle kızı aynı eve sokan adam bir zahmet de zaman falan istemesin. “Ben bu işi halledeceğim!” diye evden gidip, Dilruba’yla geldiğini kimse unutmasın zira benim daha bir süre unutmaya niyetim yok. Yine de birbirlerinin her anlamda ilacı olan bu ikisinin aşklarının çok nahif ve özel olduğunu düşünüyorum. Onlar tanımadan diğer eşini yıllarca arayan bir albatros kuşları gibi göklerde süzülüp sonrasında bir araya gelen ve her halükarda yan yana olmayı başaran bir çift. Ancak benden söylemesi Aziz ve Efnan’ı çok daha zor günler bekliyor.
Pierre bildiğiniz gibi Efnan’a fena şekilde takıntılı halde. Bu sebeple de elindeki en güçlü koz olarak Dilruba’yı tutuyor. Buraya kadar tamam ama yani cidden bana bir “Yeter ama ya!” durumu geldi. Bir kadının hiç mi kendi fikri olmaz yahu! Aziz onunlayken hep onun dediklerini yaptı, sonra anası şimdi de Pierre! Hepsinin de altındaki sebep Aziz ve Efnan ayrılsın! Dilruba bu hafta tam anlamıyla yerle yeksan oldu. Adem’i tek kalemde harcayıp, adamı delirtmesine gelmiyorum ama bir insan nasıl bu kadar bencil olabilir aklım almıyor. Adem’e değer veriyordu vermediğini net olarak gördüm. Pierre’in tek amacının Aziz’i mahvetmek olduğunu bile bile ona yardım etti ama sorarsanız o Aziz’i çok seviyor. Şimdi bana biri söyleyiversin hele, sevgi bunun neresinde arkadaşlar? Pierre’in tek derdi meclise girmek ve Aziz de onun önündeki en büyük engeli konumunda. Efnan’a olan takıntısını da düşünecek olursak Kenan’ın önü açılsın diye Dilruba Pierre’in oyuncağı oldu.
Kenan yanına Maksude’yi de alarak Pierre ile kurduğu oyunu adım adım uygulamaya başladı. Öncelikle Maksude’ye tatlı, sevecen bir adam görüntüsü çizmesi gerekiyordu ve bunun için de katili olduğu adamın oğullarına babalık yapmaya başladı. Maksude de saf saf onun bu oyunlarına düşüverdi. Halka birlikte erzak dağıtırken, neden erzak dağıtmak zorunda olduklarını sorgulamadan yapmaya başladı bunu. İçindeki Payidar’a göre bu iyi bir şey ama bu açlığı nasıl bitiririz noktasında olabileceğini hiç sanmıyorum. Kaldı ki Kenan onunla kedinin fareyle oynadığı gibi oynayıp, onu olduğu insandan bambaşka birine dönüştürmeye başladı. Maksude her zamanki gibi sorgulamadan, gözü kara bir şekilde inanıverdi Kenan’a ve ben bunu anlamıyorum arkadaşlar, üzgünüm.
Kendimi Maksude yerine koymaya çalışıyorum ve onu anlıyorum da ama biraz durup düşünmesi gerekmez mi? Şimdi Kenan ona bir rüya masalı çizdi, Mustafa’nın çocuklarına bakıyor ve halkın güya kurtuluşunu düşünüyor değil mi? Buraya kadar tamam ama hiç mi insanların dediklerini duymuyorsun be kızım diye sorasım geldi. İnsanlar tefeci dedi, ocağımızı söndürmekten tutun da her şeyi söylediler. Kenan madem bu kadar iyi bir insan enden oylara göre hareket ediyor bile demedi ve o da yetmiyor gibi Aziz’e saldırdı.
Maksude’nin karakter olarak kendini bulamamış bir kadın olduğunu düşünüyorum. Mustafa’nın ardından zor günler geçirdiğini kabul ediyorum ancak Aziz’e olan saldırısında haklı tarafları olsa da milletvekilliği işine delirmesini anlamak mümkün değil. Kenan parasıyla oy satın almaya kalkınca Aziz karşılık verdi diye onu bencillikle suçladı. Şimdi ben merak ediyorum, evini ipotek altına alarak insanlara yardım edilmesinin neresinde bencillik? Kaldı ki Mustafa Kenan yüzünden şehit olmuşken, kendini Aziz’in yoluna adamışken bu hanım kızımız sevdiği adamın anısına, davasına da hakaret etmiş oldu. Aziz’in herkesin hayatına karışması hususunda söylediklerine sonuna kadar katılıyorum ancak diğerlerinde aynı fikirde değilim. Özellikle de babasının Efnan’a söyledikleri hususunda çıkıp da tek kelam etmesini bekledim ben. Efnan’ın zamanında ona yaptığı iyilikleri düşünecek olursak, ikide bir bu kızın namusu, şerefi onların ağzına sakız edilmemeliydi ama işte Maksude de babası gibi söz konusu kendisi olunca geçmişini unutuverdi.
Maksude sağolsun Kenan adım adım hedefine ulaşırken Aziz de sürekli olarak atak geliştirmek zorunda kaldı. Pierre arkadan oyun kurucu gibi her yıkılan kumpasın ardından yenisini kurarken, bu sefer de meclisi ele geçirmek için Kenan’la el ele verdi ve yeni oyununu ilan etti. Aziz ve dayı bunun farkında olacak ki hemen oyuna dahil oldular ancak bağımsızlıklar üç günde kazanılan olaylar değildir. Emek ve mücadele gerekir. Bu sebeple o yolda yürürken ayakları kanlar içerisinde kalacak belki ama yolun sonundaki aydınlık bir şehrin ve insanlarının kaderini değiştirecek!
Aziz Payidar’ın az önce bahsettiği sebeplerle “Oyunuzu satmayın!” konuşmasını çok etkileyici buldum. Tarihler değişiyor ama bazı şeyler asla değişmiyor değil mi? Aziz’in konuşması bana o kadar tanıdık geldi ki size anlatamam. Müşkül durumdaki insanlar oylarını para için satmaya başlarlar ve bir ülkenin her şeyini etkilerler. Aziz de bunu engellemek için çıktı meydana ve konuştu. Bağımsızlıktan, mücadeleden bahsetti. İnsanları etkiledi mi bilinmez ama Kenan ve Pierre’in içine korku saldıklarına yemin edebilirim. Aziz’in vatandaşın borcunu ödemesiyle Pierre Aziz’i içeriden yıkmaya karar verdi ve bunun için de etkili silahını kullanacaktı: Dilruba!
Dizinin son sahnesini izlediğimde sadece kocaman bir “Yazık!” dedim. Dilruba kurulmuş bir oyuncak gibi gitti ve Pierre ne dediyse onu yaptı. Aziz’in karşısına çıktı, bir başkasını sevmesine rağmen benimle evlen dedi. Ben Aziz’in evet diyeceğine hiç ihtimal vermiyorum ama bana soracak olursanız bir karakterin bitişiydi bu hareket. Bundan sonra neler olacak bilmiyorum ama işlerin iyice karışacağını düşünüyorum.
Eveeeet Aziz’de bir dönem sona erdi. Dizimizin senaristi Eda Tezcan diziye veda etti ama benim bir kaç şey söylemem gerekiyor. Eda Hanım neden gitti bilmiyorum ama dizi uzun zamandır güçlü bir çatışmadan çok uzaktaydı. Sürekli saçmalayan Pierre , namus meseleleri ve unutulan milli mücadele yüzünden çok kan kaybetti. Yeni senaristlere başarılar diliyorum, umarım gideni döndürmekte başarılı olabilirler.