Beni Bırakma (Aziz, 8.bölüm)

YAZAR :Şeyma BULUT

Geçtiğimiz bölümde Aziz’e gül ve bülbülün hikayesiyle veda etmiştik. Prensesin Aziz’e Efnan’ın  halıyı dokuması karşılığında yardım etmeyi kabul etmesi, Aziz’in de işine gelen bu duruma balıklama dalmasıyla karşılaştık ama olaylar pek de Aziz’in istediği gibi gelişmedi.Aziz iki güzel sözle alıp götüreceği Efnan’ın güvenini öyle sarstı ki Efnan Aziz’in onu halı için istediğine hemen inanıverdi. Sebebiyse basit : Aziz, Efnan’ın güvenini kaybetti.

Aziz, Efnan hayatına girdiğinde ilk önce onun sevgisinden emin oldu. Nasılsa ne yaparsa yapsın Efnan onu bırakmazdı değil mi? Aşağıladı, kızdı, hizmetçisi olarak gördü, yeri geldi ondan utandı ama Efnan ne olursa olsun asla ama asla gitmedi. Efnan gibi kadınlar insanları değiştirmek istemez, onları oldukları gibi kabul ederler bu sebeple Efnan da Aziz’i olduğu gibi kabul etmişti ama her şeyin bir sınırı var. Aziz Efnan’ a bir umut verdi bir elinin tersiyle itti ama Dilruba ile olanlar bardağı taşıran son damlaydı artık. Efnan, sevdiği adamın asla onu sevmeyeceğine inandı. Yetmedi onu çıkarları için geri istediğine de ikna olunca tereddüt dahi etmeden çekti, gitti.

Efnan’a baktığımda çok temiz bir kalp görüyorum. Aziz’in onu gerçekten sevdiğine inanmadığı için giderken, kilimhanenin geleceğinin ellerinde olması gerçeği karşısında da bir an bile tereddüt etmeden “Bir daha asla!” diyerek çıktığı yere geri döndü. İlk önce Aziz’in kendisini iş için geri istediğini sanıp dönmeyen Efnan, neden sonrasında kilimi dokumak için uykusundan dahi feragat ederek çalıştı. Halbuki daha önce senin bana iş için ihtiyacın varmış, ben gidiyorum noktasına geldiği gece gizli gizli prensesin istediği halıyı dokumaya başladı. Burada iki önemli nokta var, onu söylemeden geçmek istemiyorum. Öncelikle Efnan gururlu bir kız ve kendisini sevmediğine inandığı bir adamın yanında durmaz. Sırf Aziz istiyor diye dönüp de onun istediğini yaparak hayatını onun yörüngesine tekrar sokmaz. Bu sebeple de Aziz peşinden koşa koşa gitse de, Efnan geri dönmedi. Diğer yanda da prenses tek başına atolyeyi kurtaracak durumda olan tek insan. Yaptığı teklifi gerçekleştirebildiği anda her şey çok güzel olacaktı. Artık Aziz’in baba yadigarı ve diğer işçilerin hayatı Efnan’ın ellerindeydi. Onda içi boş, sadece kendini düşünen bir ego yok! Sırf Aziz’e sinirlendi diye de onca insanı ekmeğinden edecek kadar bencil biri de değil Efnan. O yüzden ne Aziz’e “Bak bensiz yapamadı!” dedirtti ne de onca insanın evinden, aşından olmasına göz yumdu. Bu yüzden gizli gizli sevdiklerine yardım etmek için kolları sıvadı.

Efnan’ın Aziz’e olan öfkesinin sebebi sevilmemesi değildi, çok başka yerde onun kırgınlığı. Aziz kafası karıştıkça tüm sinirini Efnan’dan çıkardı. Geçmiş ve bugün arasında kaldıkça yine bu işten en büyük zararı Efnan gördü. Bu sebeple daha fazla dayanamadı diye düşünüyorum. Aziz hem Efnan’a yaklaştı hem de Dilruba’nın düğününü bastı ve tüm bunlar Efnan’ın gözünün önünde cereyan etti. Hangi kadın bunca olaya ses çıkarmazdı ki? Efnan da “Benden bu kadar!” dedi ve canı çok yansa da Aziz’den ayrıldı.

Aziz Payidar, yeni hayatına adapte olurken ona güç planları değil de sürekli olarak kaybettiklerini düşündüğünden dolayı çevresindeki gerçek hazinesinin bir türlü farkına varamadı. Aziz döndüğünden beri iki hayat arasına sıkışıp kaldı. Bir yanı geçmişi özlerken diğer yanı bugün de kalıp devam etmek istiyor, bu sebeple de sürekli olarak ikilemde kalıyor. Aziz, itiraf edemese de geçmişine çok bağlı ve bence son olaylara kadar da dile getirmese de o eski hayatına dönmenin hayalini kuruyordu. Dilruba da onun geçmişiyle bağındaki en önemli insan. Onu aslında sandığı kadar sevmiyor ama Dilruba ona bir zamanlar herkesin yanında olduğu Aziz’i hatırlatıyor. O Aziz mutlu ve tasasız bir hayat yaşıyordu. Bu sebeple de çok ama çok iyiydi. Şimdiyse her anı ihanet ve mücadele arasında geçen bir adama dönüştü ve doğal olarak bu zaman zaman Aziz’i yoruyor.

Aziz uzunca bir süre bazı şeylerin ayırdına varamadı. Eski hayatına, sevildiği günlere özlem duyuyor ama kendisi ilk düştüğünde önce sevgilisini sonra da ailesini kaybetti. Halbuki Efnan ve diğerleri o düştüğünde onu tercih ettiler. Onunla ayakları yara bere içinde kala kala onla birlikte yürüdüler. Aziz onların bunu kendileri için yaptığını düşünse de aslında sevdikleri için her şeyi göze aldılar. Aziz, eskiden sahte bir sevgiyle kuşatılmıştı. Şimdiyse gerçekten çok seviliyor ve bunca insanın içinde onu en çok seven, kalbinin en değerli yerine koyan da Efnan’dan başkası değil.

Efnan, Aziz’i öyle bir sevgiyle seviyor ki, ona en kızgın olduğu anlarda bile ondan uzak duramıyor. Yardımına koşuyor ve hatta deyim yerindeyse canını dişine takıyor. Aşk zaten böyle değil midir zaten? Ne kadar kızarsan kız sevdiğinin yanında olursun. Ayağına taş değse dünyayı yakarsın. Efnan da Aziz’i böyle seviyor işte. Sorgusuz, sualsiz, karşılık beklemeden seviyor. Biz zaten bunu en başından beri biliyorduk da Aziz’in de aynı şekilde yandığını net olarak görmüş olduk : Aziz Efnan’a aşık oldu.

Aziz’in duyguları aslında bende uzun süre gizemini korudu. Uzaktan baktığında Dilruba’ya olan sevgisini net görebiliyordum ama Efnan’a olan hep daha derinlerdeydi. Efnan’ın gidişinden sonra Aziz’i net olarak gördüm aslında. Önce hayalini kurmaya başladı, sonra geceleri uyku tutmuyordu. Sürekli olarak Efnan’ı hayal edince her şey ortaya çıktı. Ama daha da önemlisi Aziz de anladı diye düşünüyorum. Öncesinde duygularını reddediyordu, asla ama asla kabullenmedi. Kendi içinde durumun farkına varınca da Efnan’a söylemedi. Aslında bunun altında birçok neden var ama bence en önemlisi Aziz’in kaybetme korkusu var. Daha önce tüm ailesini, sevdiklerini kaybeden biri için yeni bir sevdaya atlamak hiç kolay değil hele de Aziz gibi bir sürü düşmanın varsa çok daha zor.

Şimdi sen nasıl bu kadar emin oldun bu aşka diyebilirsiniz ve ben de hemen derim ki Pierre ve Aziz sahnesine bakın. Dilruba Adem’le evlenirken ona sadece yapma diyen Aziz, mösyönün evinde kalan Efnan’ı karga tulumba aldı. Burada bunun en önemli sebebi, Pierre ‘in Efnan’ın içindeki o kelebeği Aziz’den bile önce fark etmesi aslında. Maksude’nin doğum gününden beri Aziz’i öfkeden deliye döndüren tek konu bu. Aslında Efnan için böyle bir şeyin olması mümkün değil ama Aziz’in penceresinden bakınca hiç de zor değil. Pierre güçlü, kadın ruhundan anlayan ve Efnan’a Aziz’den sonra temas edebilen tek insan. Efnan Aziz’e aşık olsa da, belki aklı karışır korkusunu hep taşıyor ve daha da önemlisi Aziz, Efnan’ın aidiyetini kendinde görüyor. Bu yüzden de asılmayı dahi göze alarak Efnan’ı delegenin evinden aldı ve büyük bir savaşın da fitilini ateşledi.

Pierre zaten Aziz’i bitirme derdinde ve bunun için dolu sebebi var. Ancak en büyük kozunu Kenan’la oynadı. Onun oyuna dahili başta Aziz olmak üzere, herkesi etkileyecek. Mektupta iki oğluna da bir şeyler bırakan merhum Payidar sayesinde Aziz ve Kenan cephesi mösyönün de tahmin edemeyeceği şekilde gelişir diye düşünüyorum. Zira, Kenan ömrünce dışlanmış olan gayri meşru bir çocuk. Aziz de ailesinin ihanetine uğradı. Buradan bir ortaklık gelecek diye düşünüyorum aslında ama bekleyip görelim. Bu arada Pierre Aziz de bir şeylerden utansın diye Kenan’ı oyuna sokuyor çünkü aslında kendisi oğlundan utanıyor. Yoksa Efnan’ı çoktan yok ederdi. Yani buradan Efnan zarar görmeyecek ama Pierre de aynı Aziz gibi günden güne Efnan’ın büyüsüne kapıldı ve Aziz’le arasında gizli bir aşk savaşını da başlatmış oldu.

Bu mücadeleyi ilk olarak Aziz aldı diyebiliriz. Efnan’la atolyeye gittiklerinde artık kalbinden taşan duygularına söz geçiremedi. Aziz, Efnan’sız yapamaz, beceremez artık. O cennet gözlü, küçük tırtıl Aziz’in hayatında hep mucizelere sebep oldu. Efnan dokunduğu her şeyi güzelleştirirken, Aziz’in de içindeki duyguları açığa çıkardı. Aziz, Efnan’sız bir hayat istemiyor bu yüzden de ona kalbini açtı. Aslında işler için değil kendisi için kalmasını istediğini, yol arkadaşı olduğunu, onu almak için kilometrelerce yolu geleceğini söyledi. Bunlar Efnan’ın bir ömür Aziz’e yanında kalmasına yeter de artar bile. Aşk budur işte, basittir. Seviyorsan kalır ve savaşırsın. Bugüne kadar hep Efnan savaşmıştı, şimdi de Aziz onun için mücadele etti ama onların savaşları daha yeni başlıyor.

Dilruba, Maksude ve Adem Aziz’in kucağına öyle bir bomba bıraktı ki Hatay’da yer yerinden oynayacak. Aziz, kaçırılan mallar sonrası babasının şaibeli ölümünün peşinden gidecektir. Bu arada ben bu ölümün sadece para için olduğuna da inanmıyorum artık. Başka bir şeyler var ve bunun en önemli sebebi de Fransızlar diye düşünüyorum.

Neden mi Fransızlar? Okullarda çocuklara neleri empoze ettiklerini anlattıkları sahnede askerlere iyi bakın, Mehmet Akif’in adını duyunca bile irkildiler değil mi? Bir vatanseverden daha tehlikeli ne olabilir ki? Belki uzaktan bakınca koca delege bir şairden ya da Aziz gibi bir hayalperestten mi korkacaktı? Korkarlar arkadaşlar çünkü biliyorsunuz. İstanbul boğazına işgalci devletlerin gemileri girerken bir başka hayalperest şöyle demişti : Geldikleri gibi giderler…

Bu sebeple bu cinayetin ardında çok daha büyük bir oyun var diye düşünüyorum. Bekleyip göreceğiz.

Bu haftalık da benden bu kadar, bütün ekibin yüreğine sağlık.

Bir sonraki bölümde görüşmek üzere.

Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Şimdiden herkese mutlu yıllar dilerim.