Cesaretin Var Mı Aşka? (Gizli Saklı, 7.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Aşk nedir bilir misiniz? Cesaret işidir. Öyle korkakların yaşayabileceği bir şey değildir. Bu sebeple de aşkını içinde taşıyanlar hep kaybedenler olur ancak ya söylemek isteyip de bazı korkuları biraz da gurur seni engelliyorsa ne olacak? İşte o zaman Naz ve Pamir gibi aynı evin içerisinde top çevirmeye başlarsınız.

Geçen hafta Naz ve Pamir’in evin önündeki büyülü anlarına “sözsüz ilanı aşk” demiştim. Öyleydi ama ikisi arasındaki kaçak dövüş bu duyguyu kabul etmelerini biraz zor hale getirdi çünkü anlamadılar. Pamir “Az önce dışarıda ne oldu?” derken  Naz’la arasındaki duvarların yıkılmaya başladığını anladı. Aslında Pamir bundan şikayetçi değil hatta hoşuna bile gidiyor ancak ilk itirafı Naz’dan beklediği için bu kadar bocaladı. Naz onu gerçeken kıskandığından öptüğünü düşündüğü için eve geri döndü ve aslında beklediği derin bir konuşmaydı. Açıkçası bir an ben de Naz’dan bir itiraf bekledim ancak sonrasında yapmaması gerektiğine kanaat getirdim. Kendini açmayan, duygularından korkan birine Naz nasıl açılsın ki? Açılsa bile Pamir o yaraları göstermeye hazır olmadıktan sonra neye yarar? Naz da bunu bildiğinden daha önce benzer bir mevzuda Pamir’in ona söylediğinin aynısını söyledi : Tarık izliyordu, seni kurtardım diyerek Pamir’in tüm dengesini alt üst etti. Pamir de buna karşılık onun üstüne giderek bir şeyleri söylemesini istese de nafile! Naz asla geri adım atmadı ki ben o anlardaki direncine hayran kaldım. Bu sahnedeki tavırları ilk bakışta manasız gelse de onlara şöyle yakından baktığımızda söylediklerim anlam kazanacak.

Naz bir gülüşe, bir çapkın bakışa düşüp de tav olacak bir karakter değil. O içini görmediği bir adamın tipine vurularak savrulacak biri hiç değil bu yüzden de Pamir’den bir türlü emin olamıyor. Hem nasıl olsun ki, yaraları göründüğünde onları sır gibi saklayıp, sadece öfkesini gördüğü insana “Evet ben sendeyim” nasıl desin? Halbuki Naz karşısındaki adamın derdinin ne ile ilgili olduğunun farkında, yüzüne de çatır çatır söyledi. Aile söz konusu olduğunda kaçıyorsun dedi ki yanlış olsa Pamir kalıp, derdini anlatırdı ama öyle olmadı. Pamir ne zaman kalbinin derinlikleri ortaya çıkmaya başlasa ya Naz’ı öfkesiyle yaktı, ya da sessizliğine mahkum etti. Hal böyle olunca da, kendini saklayan birine Naz da güvenip duygularını itiraf etmedi ki kim olsa aynı şekilde davranırdı. Olay tamamen Pamir’de bitiyor. Peki Pamir neden böyle? Neden bir ileri iki geri haliyle Naz’ın dengesini bozarken kendini de hiç istemediği durumlara soktu? İşte bunu irdelememiz lazım.

Pamir bildiğiniz üzere güven sorunları olan bir karakter ama tek sorunumuz bu değil bence. Pamir hem Naz ona açılsın, ilgilensin istiyor ama kız kalbine yaklaştığında da bir anda kendini geri çekip, kaçmaya başlıyor. Eğer Pamir şizofren değilse bunun bir sebebi var diye düşünüyorum. Pamir, Naz’dan etkilenmeye başladığından bu yana aslında hep ona ilk adımı attırmak istedi. Aşkla ilgili soruları, Naz onu öptükten sonra aynı şekilde sorular sorması derken aslında hep kapı aynı yere çıktı : Naz ona gerçekten söylesin istedi ama Naz da Pamir ona kendini açmadıkça söylemez. Her kadın sevdiği adam kendisine güvensin ister, içindekini anlatsın ister ama Pamir sevilmeme, kalbini birine teslim etme hususunda korkuları olan biri olduğu için pat diye söylemesi çok zor. Yine de aslında Naz ona kapıyı da tam kapatmadı. Terapi yaptıkları anda Pamir ne kadar duvarlarını kaldırsa da onun acılarını, kalbini gördüğünü söyledi. Peki Naz Pamir’in ağzından tek kelime çıkmadan nasıl gördü o yaraları? Cevabı basit : Kalp sadece kendinden olanı sever.

Naz aslında açık kitap gibi bir kadın. Duyguları, düşünceleri gözlerinden okunuyor ancak Pamir Naz karşısında o kadar afallıyor ki bir türlü göremedi. Buna çok bariz iki örnek verebilirim : İlki Zeynep’i kıskanmadığını ispat etmek için girdiği çabaydı. Pamir Naz’a kıskandığını söyleyene kadar Zeynep’le asla ilişki kurmadı ancak bir anda arkadaş olası geldi. Tek amacı kendini güya ispat edecek, kıskanmadığını gösterecekti. Peki öyle mi oldu? Naz daha da beter kıskanmaya başladı ve öyle ki kendini açık edecek şekilde de Pamir’i kontrol etme yoluna girdi.

Naz’ın herhalde bugüne kadar somut olarak kendini açığa çıkardığı ilk an Pamir’i görüntülü aradığı o andı. Küpe bahanesiyle odaları kontrol ettirmesi, gözlerindeki endişe, karşısındaki anlar da rezil olurum sıkıntısı olmasına rağmen yaptı çünkü Naz’ın da kaybetme korkusu var, hem de azımsanmayacak ölçüde. Hatırlarsanız ilk zamanlarda bunu Pamir de söylemişti, kaybetme korkusunun olduğunu özellikle de babasından sonra bu hale geldiğinin altını çizerek anlatmıştı ki doğru tespit yapmıştı. Naz Pamir’e kalpten bağlandı ve onu kaybetmek istemiyor. Zeynep’in de niyeti, Pamir’in geçmişinde özellikle hayatındaki kadınların benzer özelliklere sahip olması Naz’ı ürküten bir konu. Naz onun hayatındaki kadınları görmese de daha önce Tarık’a yemeğe giderlerken “Sen böyle kadınları mı beğeniyorsun?” dediğinde cevap alamasa da anladı. Korkularının beyhude olması dışında sorun yok aslında. Duyguları karşılıklı hatta Pamir, Naz’a Naz’ın kendisine verdiğinden daha fazla bile değer veriyor olabilir demeyeceğim daha fazla değer veriyor.

Pamir Naz’dan bir emin olsa aslında tüm yolları, tepeleri aşacak ama kafası öyle karışık ki Naz’ı hala anlayamadı. Naz onu öptükten sonra tek derdi, Naz ona söylesin de o da gerekeni yapsındı ama Naz o kadar kolay lokma değil. Kendini açmayan, güvenmeyen bir adamın aşkından ölse de asla ama asla kalbinden geçeni diliyle söylemez. Zeynep gelmeden önce bir oyunla Pamir’in beklediği şeyi görmek için küçük bir oyun oynadı ve gördü. Adam resmen itiraf bekliyor ancak o istediği konuşmayı yapamadığı için Naz da karşısındakinin oyununu oynadı. Kaçak dövüşmeye başladı. Ne olursa olsun Pamir elini açmadan açmaya niyeti yok ama bence ona çok vakit kalmadı diye düşünüyorum.

Pamir Ulaş benim gördüğüm en zor bir kaç adamdan bir tanesi. Geçmişinin yükleri öyle ağır ki resmen sevmeye mecali kalmamış, gelişine yaşıyor bu hayatı. Daha doğrusu yaşıyordu. Naz hayatına öyle büyük bir kalabalıkla girdi ki her tarafı kuşatıldı ve daha da önemlisi Pamir unuttuğu ve hiç tatmadığı duyguları yaşamaya başladı. Mesela Naz’dan önce ciddi ilişki adamı değildi, Pamir’i Levent’in ardına saklayıp keyfine bakarken, Naz Pamir dedikçe onu düzeltirken şimdi Naz, Pamir’i görsün istiyor. Sürekli sorular sorması, Naz’ın duygularını anlamaya çalışması hep bundan. Ama aşk beklenti işi değildir. Cesaret ister. Kalbini gösterme dirayeti ister.  Yaraları var, korkuları var anlıyorum ama ona ne yaparsa yapsın yanından ayrılmayan, hemen affeden, kıskanan ve hatta üstüne titreyen bir kadına da bir noktada açılması lazım. O kaçtıkça Naz savruluyor ve Pamir böyle davrandıkça mutluluğunun önüne kendisi ket vuruyor. Pamir sevdiğini alacak karşısına, anlatacak. Bir insan sevdiği insana kalbini açamazsa ne kadar severse sevsin kaybetmeye mahkumdur. Pamir bir noktada sevgisini Naz’a göstermesi lazım çünkü ben artık onun Naz olmadan devam edebileceğini düşünmüyorum.

Pamir, Naz’ı seviyor arkadaşlar. Hem de öyle böyle değil. Hatırlarsanız, Aynur düğün için arsadan vazgeçmiş, ciddi masraf yapmıştı. Pamir de arabasını sattı ve arsayı Aynur’a verdi. Müstakbel ana-oğulun kucaklaşması, Aynur’un Pamir’i kabullenmesi güzel olsa da zamanlaması bana bi enteresan geldi. Pamir tam düğün öncesi verdi evrakları ve Naz bilmesin istedi çünkü bu aşamada Naz’ın asla kabul etmeyeceğini biliyordu. Şimdi burada çok ince iki durum var : Aynur gerçekleri öğrendiğinde Pamir’in bazı yalanlara mecbur kaldığını ama onlara olan sevgisini gerçek olduğunu göstermek istedi. Ayrıca Aynur’un anne olarak ilk kez kendisine yaklaşmasına, satılmasına gözyaşlarıyla izin verdi. Naz sadece kendi varlığıyla sevdiği adama ilaç olmadı, onun hayatındaki en büyük sevgi açlığını, anne yokluğunu doldurmasını sağladı. Aslında kısacası Naz Pamir’e can suyu oldu. Şimdi siz söyleyin, bu adam bu kadından vazgeçebilir mi?

Aşk değiştirir, güzelleştirir derim ben hep. Naz ve Pamir görev için girdikleri bu yolda birbirlerine yoldaş, merhem, arkadaş oldular. Korkularına, kabuk bağlanmayan yaralarına merhem oldular. İkisi de düğünlerine giderken mutlu ama gerçek olmadığı için buruktu. Naz içten içe her şeye, sırlarına rağmen, onu sürekli duvarlarına mahkum etmesine rağmen Pamir’le olmak istiyor, Pamir de tüm korkularına rağmen Naz’dan geçemiyor. Şim onların ellerini gerçekten birleştirmek için tek bir şey kaldı : Kalplerini açarak birbirlerine bakmaları, gerisini aşk halledecektir zira onun karşısında dağ duramaz, Pamir ve Naz da bir noktada aradaki tüm engelleri kaldıracaktır. Ben buna yürekten inanıyorum.

Arkadaşlar bu haftalık da benden bu kadar. Son sahneyi çok da yorumlamak istemedim zira zaten artık sona geldik. Sadece o anlarla ilgili ben Levent falan değil birbirleriyle gerçekten evlenmek isteyen, birine aşık iki insan gördüm. Aşkla ilgili hayallerini o anda iki insan aynı şekilde kurdular ve sanırım mutlu sonsuzlukları o kadar da uzak değil.

Bitirmeden önce söyleyeceğim ekstra tek bir konu var, o da bu hafta çok özel oyunculuklar izlediğim olabilir. Öncelikle Sinem Ünsal’ın bir bölümde anlık değişen ruh hallerini ekrana mimik dahi kaçırmadan aktardığını söylemem lazım.Naz ve Yaz arasındaki geçişleri eksiksiz yaptı desem abartmış olmam. Ancak beni bu bölümde derinden etkileyen sahne Halit Özgür Sarı ve Şebnem Sönmez’in karşılıklı oynadıkları sahne oldu. İki oyuncu da sahneyi öyle güzel yükselttiler ki romantik komedide örneğe az rastladığımız türdendi. Ayrıntılı düşüncelerimi haftaya yazacağım ancak Pamir karakterinin neredeyse ayrı dizi yapılacak şekilde bir derinliğe sahip olduğunu ve ortağının kaybına girecek vaktimiz olmadığı için üzülüyorum. Yine de bu hafta dizinin odağında Pamir olmasından dolayı Halit Özgür Sarı’nın aynı anda Pamir’in tüm öfkesini, acısını ve aslında tüm duygularını neredeyse bazı anlarda mimik bile kullanmadan gözleriyle oynayarak geçirdi. Sinem Ünsal’ la uyumuna sözüm yok ama karşılıklı sahnelerinde oyunculuk anlamında doyduğumu söyleyebilirim.

Daha da konuşurum ama vedamıza saklıyorum. Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.