YAZAR: Simay DEMİR
Anne babası olmadan büyüyen çocukların hep bir tarafı eksik, bir tarafı hep yarımdır. Bunu çocukluk arkadaşının gözünden gören biri olarak söylüyorum. En özel en güzel anlarında bile gülüşü hep buruk, gözleri hep mahzundur. Tıpkı gülüşü ne kadar kocaman olsa da gözleri hep üzgün bakan Efsun gibi, tıpkı sanki dünyadaki en mükemmel hayatı yaşıyormuş gibi görünen ama içten içe darmadağın olan Emir gibi. Onlar asla yeri dolmayacak bir duygudan anne baba sevgisinden mahrum büyümek zorunda kalan iki yetişkin.
Efsun annesi var olsa da, babası yanında dursa da ebeveynleri olmadan, yalnız büyümüş bir kadın, bu hayatta tutunduğu tek şey Binnur ve ailesi olmuş. Annesi onu umursamadan çekip gitmiş, babası o gittikten sonra kendini alkole vermiş gözü kızını bile görmemiş. Çevresindekiler desek dedikodu yapmaktan, Efsun’u eleştirmekten öteye gidememiş insanlar ve tüm bunlar onda koca koca iyileşmeyen ama incecik, tek bir dokunuşla kanayan kabuk tutmuş yaralar bırakmış. Bu yüzden yaralarını herkesten gizliyor, bu yüzden insanların hayatına dokunmayı onlara derman olmayı seviyor. Çünkü karşısındakinin yarasını iyileştirdikçe kendisini de iyi hissediyor. Böylelikle yaralarını yok sayıp hayata tutunmaya devam ediyor. Pes etmemek, direnmek onun için sıradanlaşmış durumlar gördüğüm kadarıyla ama Emir’in söylediklerinden sonra bu derece ağlayıp gitmeye dahi karar verdiğini görünce onun aslında terk edilmekten, değer verdiği insanların onu bırakıp gitmesinden çok korktuğunu da görmüş oldum.
Efsun İstanbul’a geldiğinden beri Emirle bir çok kez tartıştı, kavga etti, Emir sana güvenmiyorum dedi ama Efsun hiçbirinden bu derece etkilenip pes etmemişti. Öyle ki gitmeye bile çok kararlıydı. Peki ne oldu da Emir’in bu defa söyledikleri ona bu kadar dokundu? Ben söyleyeyim; çünkü önceleri tek amacı kliniği üç aylığına yönetip eski hayatına, babasına geri dönmekti ama şimdi İstanbul’da kalmak için bir sebebi var. Emir’in de dediği gibi onu oraya bağlayan artık gönül bağları var ve bence Efsun Emir misafirini (!) bırakıp gelip ona yardım edene kadar bunu anlayamadı. Daha da mühimi Efsun Emir kalsın diye herkesle mücadele verirken, Emir’in bir anda bu şekilde geri dönüş yapması Efsun’u paramparça etti. Efsun babasıyla konuşana kadar da gitmeye kararlıydı ancak burada iki sebeple kaldı: Birincisini söyledim, artık onu İstanbul’a bağlayan sebepler var. İkincisi de “Efsun başaramadı, kaçtı!” denmesi meselesi var. Her ne kadar daha önce korkularına teslim olsa da bu sefer savaşmaya karar verdi çünkü fark etmese de Emir onu değiştiriyor. Efsun kimse kendisini bilmesin diye savaşırken, birden bire kendini bir mücadelenin tam ortasında buldu. Efsun henüz farkında olmasa da Emir’e çok farklı bir yerden bağlandı ve onun kendisine birden bire neden böyle davrandığını çözmeden de bir yere kıpırdamayacaktır. Yine de o bunun rekabet olduğunu düşünse de üzgünüm ama Efsun düpedüz aşık oldu ve bırakın bunu etrafına söylemeyi kendi kalbine dahi itiraf edemiyor.
Efsun aslında Ali’yle geçmişte bir şeyler yaşamış olsa da ilişkilere pekte sıcak bakan biri değil ama bence Emir’i sevmesini bambaşka sebepleri var; öncelikle Emir de onun gibi yaralı biri ve ona hiçbir şey anlatmadan da Emir onu anlıyor, Efsun gibi tek başına büyümüş, kendi göbeğini hep kendi kesmek zorunda kalmış birisi için birinin desteğini sürekli hissetmek çok değerli bir şey. Emir farkında bile değil ama her seferinde bunu yapıyor. Efsun hasta için kendini suçladığında Emir hiç tereddüt etmeden yanına koştu, sadece yüksek sesle bağırıyor, totem tutuyor diye Emir hemen yanında bitiverdi ve aşağıda onu bir kadın beklerken Emir onunla kalıp musluk tamir etti, üstelik Efsun hiç istememesine rağmen. Bunlar Emir için sadece centilmence davranışlar olabilir ama Efsun için çok çok kıymetli. Üstelik Emir Efsun’un en çok istediği şeyi yapması için yanında oldu, bir insanın hayatını kurtardı. Efsun Emir’e baktığında egoist, düz, soğuk bir duvar görmüyor artık; merhametli, yardımsever ve kendine benzeyen kaybetmek istemediği birini görüyor. Bundan dolayı şu an kabul etmese de o yine Emir için kaldı İstanbul’da. Efsun’un kafasında daha aşık olduğunu anlayacağı şimşekler çakmamış olsa da bence Emir çoktan kabul etti duygularını.
Emir için Efsun gerçekten de rehberine kaydettiği gibi bir “Armağan” bence. Çünkü Efsun geldiğinden beri Emir de bir insan olduğunu hatırladı. Kusurlarımızın olabileceğini, her şeyin dış görünüş olmadığını, mükemmel olmasa bile sevilip kabul görebileceğini görmüş oldu. Her şey bir yana sevmek yahut sevilmek diye bildiği şeyin aslında bambaşka bir şey olabileceğini daha yeni yeni hissetmeye başladı. Bir insanı anlamak için kısacık bir anın yeterli olduğunu Efsun’la geçirdiği kısacık anlarda anlamış oldu diye düşünüyorum. Hani Ali Bıçakçı diyor ya “Efsun’u en iyi ben tanıyorum, onun hayallerini, hırslarını en iyi ben biliyorum” diye, Emir’e katılıyorum biriyle uzun zamandır tanışıyor olmak onun tanıdığımız anlamına gelmiyor. Ali daha Pervin’in Efsun’un annesi olduğunu dahi bilmiyor. Emir’se Efsun’un kalbinin derinlerinde ki en büyük acıda ortak ve bence onları birbirine bağlayan en kuvvetli bağlarda biri de bu. Yani demek istediğim Emir gibi elini sallasa elli hayran peşinden koşturabilecek biri Efsun’a niye aşık olsun, Efsun’u onun için farklı kılan ne? Ben söyleyeyim etrafındaki herkes onun arkasına sığındığı ambalaja takılıp kalırken Efsun için bu en son dikkat edeceği şey bile değil. O Emir’in maviş gözlerinin içine bakarken kalbindeki acıyı görüyor, ruhundaki eksik yani tamamlıyor ve en önemlisi Efsun’un onun kusursuz olduğu için değil “Emir” olduğu için değer verdiğini biliyor. Tüm bunlar Emir için çok kıymetli şeyler. Ne yazık ki Emir sevgi dolu bir ortamda yetişmiş biri değil. Öz ailesi onu bırakıp gitmişken, evlatlık olarak gittiği evde de sevilmiş mi yoksa ona sadece acıdıkları için mi yanlarına almışlar bilmiyor, bunun ayrımında değil. Kusursuz ve sadece başarılı olduğu için etrafında onu seven insanların olabileceğine inanmış ki Ali Bıçakçı geldiğinde buna biz de bizzat şahit olduk. Onu çok sevdiğini söyleyen ekip bile Ali ilk geldiğinde peşinde pervane olup Emir’in gidişini hemen kabullendiler. Eğer Ali onlara üstten bakıp, aşağılamasaydı aynı şekilde devam edeceklerdi. Fakat Efsun onu geri getirmek için bir an bile durmadı. Ondan daha iyi bir ambalaja sahip olan biri bile Emir’in yerine geçmeyi başaramadı ve bu Emir için çok önemli ve belki de ilk kez yaşadığı bir şey. Çünkü zaten babası hiç bir zaman sevgisini gösterememişken Serpil bile öz evladı olunca Emir’i ikinci plana atmış belli ki ve bunlar Emir’in sevgi yahut sevilmek anlayışını tamamen değiştiren konular. Fakat ilk defa karşısına biri çıkıyor ve daha iyi bir alternatifi varken o yine de kendisiyle kalmayı tercih ediyor. EMİR İLK KEZ BİR İNSANIN TEK TERCİHİ, GÜVENDİĞİ İNSAN OLDU.Bu Emir için yepyeni bir şey ve bunu kaybetmek istememesi çok doğal. Emir aslında değer verdiklerine karşı aşırı kaybetme korkusu olan biri; bunu Efsun’un başına en ufak bir şey geldiğinde hep gördük aslında. Ona ne kadar kızgın olursa olsun tek bir olumsuzluk yetiyor koşa koşa yardımına gitmeye. Şimdi diyebilirsiniz Efsun’a aşık olduğu için böyle ona özel bu durum. Ama değil kardeşi kaza geçirdiğindeki tepkisi, ona bir şey olacağını düşündüğü için bağırıp çağırması da onu kaybetmekten ne kadar çok korktuğunu gösteriyor. Bu korkunun altında nasıl bir sebep yatıyor şimdilik bilmiyorum ama çok yakında öğrenecekmişiz gibi hissediyorum.
Emir korktuğumun aksine Efsun ve Ali’nin eskiden sevgilisi olduğunu öğrendiğinde çok büyük tepki vermedi. Ama Ali Bıçakçı kendinden iki sınıf aşağı gördüğü Emir’e karşı kaybetmeyi hazmeder mi ondan emin değilim işte. Emir gibi bir adam, Ali’nin adına bile dayanamazken nasıl Efsun’u anlayışla karşıladı? Aslında bunun üzerinde düşünmemiz lazım. Emir sıradan bir adam ve karşısındaki kadın “Beni zorla öptü, aramızda bir şey yok!” dedi. Emir için bu beyan yeterli. Efsun’a her ne kadar yakışıklı mı diye sorular sorsa da aslında içten içe cevabı biliyor. Efsun için önemli olan Emir’den başkası değil. Emir’in Efsun’a yalan hususunda yüklenmemesinin bir sebebi daha var: Kendisi de ona kocaman bir yalan söyledi ve çember gittikçe daralıyor. Bu sebeple adaletli davranarak meseleyi geride bıraktı.
Emir ve Efsun aslında sürekli olarak çevrelerindeki insanlar yüzünden zıtlaşıyorlar. Ortak olamıyorlar zira hep bir şeyleri saklamak orunda bırakılıyorlar. Efsun geçmişini sakladığı için Emir’e yalan söyledi. Pervin, kızını kazanmak için Emir’e yalan söyletiyor. Aynı şekilde zaten Serpil kıskançlığından Efsun’u düşman ilan etti. Ve tüm bunların ortasında köşe kaçmaca oynamaya başlayan bir çift var: Efsun ve Emir. Pervin’in söylediği yalan ikiliyi büyük bir çıkmaza sokmak üzere çünkü Emir henüz bilmese de Efsun’un çok derin yaraları var. Pervin’in hala esas sebeplerini bilemiyorum ama kızını ve Emir’i çok zor durumlara soktu. Şimdiyse tüm meseleler birbirine girmek üzere ve tüm bunların yanında Emir bir de Efsun’un peşinde dolaşan Ali’yi bertaraf etmek zorunda. O cephede de işler çok karışmak üzere zira Ali öyle kolay kolay vazgeçeceğe asla benzemiyor.
Ali Bıçakçı Amerika’nın en ünlü estetik cerrahlarından biri, başarılı, zengin yani her şeyiyle kusursuz biri. Üstelik Emir gibi alanında gayet başarılı birinin hayran kalacağı türden bir doktor. Ama hani bir deyim var ya “dışı seni içi beni yakar” diye işte tam da öyle biri. Uzaktan ne kadar harika biri gibi görünse de ona yaklaşıp onu tanımaya başladıkça aslında ne kadar kendini beğenmiş, insanları kendinden aşağı gören biri olduğunu anlıyorsunuz. Aslında bir noktaya kadar onu da anlıyorum. Öyle bir duruma gelmiş ki istediği her şeyi elde edebileceğini zannediyor. Fakat Efsun bunlardan biri olmayınca ve her seferinde onu reddedince kıymetli oldu çünkü bu bir doğa kanunudur; kaçan kovalanır. Üstelik karşısında iyi olduğunu kabul ettiği bir de rakibi var bundan daha cezbedici ne olabilir ki? Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim hangi kadın bu devirde bir muma iki çiçeğe tav olur ki Ali’cim, Efsun’u geri kazanmak için bayağı bir fırın ekmek yemen gerekecek.
Efsun zaten Ali yüzünden Emir’le çok ciddi bir şekilde karşı karşıya geldi. Emir’in kıskançlıktan gözü dönerken, ilk yaktığı kişi Efsun oldu. Ali’nin kendi arzuları için Efsun’u zorla öpmesi, Emir’in bunu yanlış anlamasıyla çarşı pazar karıştı. Ha bana sorarsanız her akşam eve başka kadın getiren (bir şey yaşamsa da niyet önemli, niyet) Emir gık bile diyemez de neyse, şimdilik bir şey demeyeceğim. Kıskanınca da Ali ve Efsun’u birlikte görmeye tahammül edemeyeceği için gitmesini istedi ve Efsun’u paramparça etti. Emir bunun da geyet farkında artık. Bir noktada Emir’in Ali’ye karşı insaflı olacağını bile düşünmüyorum. Belki son meseleler olmasa olurdu ancak onun yüzünden sürekli olarak Efsun’u incitmesinin faturasını aşkını kabul edene kadar kendisine kesemeyeceği için bu oyunda yanan Ali oldu.
Efsun Ali meselesinde her ne kadar Emir’i ikna etse de büyük açıklar da verdi. Biliyorsunuz ki cerrahlığını saklamak Efsun için çok önemli çünkü en zayıf yönünü insanlara asla göstermek istemiyor. Ancak Emir karşısında pek şansı yok çünkü karşısındaki adam tam bir stratejik deha. Parçaları birleştirip, gerçeklere ulaşmak Emir için hiç de zor değil ancak onun en önemli yanı Efsun istemediği sürece asla konusunu açmıyor. Yaralarına saygı duyuyor tıpkı Efsun’un onun yaralarına saygı duyup, kanatmadan onarmaya çalışması gibi. Emir aslında bu sırlara vakıf oldukça Efsun’un da kendisi gibi yaralarının olduğunu, incinmişliğini görmeye başladı. Efsun ona beyaz atlı prensini sorduğunda anlattığı adam kendisiydi ki sorsam Emir bile bunun farkında değildir. Bu sebeple Emir Efsun’un yalanlarına anlayışla yaklaşıp, alttan aldı ama bunu Efsun yapacak mı?Emir Efsun’un tüm sırlarını öğrenip içinde saklamaya devam ederken Efsun onun hakkında daha hiç bir şeyi öğrenmedi. Annesinin ameliyatını yaptığını ona annesiyle ilgili yine yalan söylediğini öğrendiğinde bakalım neler olacak. İzleyip görelim.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek dileğiyle.