Hiç Bir Yere Gidemezsin Emir (Senden Daha Güzel,4.bölüm)

YAZAR: Simay DEMİR

İnsan çok kompleks bir varlık; en sıradan görünen bile içinde bir çok şeyi barındırabilir. Yıllardır tanıdığınızı düşündüğünüz kişinin bile hiç bilmediğimiz bir yünü olabiliyor.  Hiç umulmayan birinin sesi çok güzel olabiliyor yahut eli kalem tutamaz diye nitelendirebilen biri efsane çizimler yapabiliyor mesela. Dışarıdan baktığımızda yüzü gülen birinin içi kan ağlayabiliyor ya da dertsiz tasasız görünen birinin çok büyük sıkıntıları olabiliyor.  Efsun Emir’i tanıdıkça onun içindeki başkalığı, duygusal yönünü, içindeki o kırılgan çocuğu görüyor. Emir’se Efsun’a her yaklaştığında bambaşka bir dünyaya adım atmış gibi onun eşsizliğini görüyor ve bu ikisi için de kalplerinde çok farklı fırtınaların kopması anlamına geliyor bana kalırsa.

Efsun ilk bakışta gizemli bir yönü olmayan, kendi halinde kliniği yönetmeye çalışan hatta bu yüzden biraz korkan ve bundan dolayı afallayan birine benziyor. Ama ona biraz daha yaklaştığınızda mücadele etmekten geri kalmayan, her daim gülen, iyiliksever biriyle karşılaşıyorsunuz. O size içini açtığındaysa annesinden dolayı kalbi kırık, yaşadığı talihsiz bir olaydan dolayı travmaları olan, mesleğini bırakmış yaralı bir kadın görüyorsunuz. Ama tüm bunlar birleştiğinde yaşadığı her şeye rağmen ayakta dimdik duran, bu hayatta kendine yer edinebilmeyi başarmış biri duruyor karşınızda. İşte Emir onun hakkında her şeyi bilmiyor olsa da ona attığı her adımda daha derinden görüyor bu Efsun’u. Efsun’sa ilk başta sığ, her gün başka bir kadınla olan, hedefine ulaşmak için yalan söylemekten çekinmeyen, çevresine karşı umursamaz bir Emir gördü. Onu tanımaya başladıkça aslında onunda kalbi kırık bir çocuk olduğunu görmeye başladı. Doktorluk yönüne hayran kaldı. O mükemmeliyet abidesi Emir’in aslında ne kadar derin yaralara sahip olduğuna tanık oldu. Tüm gece sohbet edebildiği biri olduğunu fark etti.

Emir’in iç dünyası dışı kadar mükemmel değil ve bunu ilk kez Efsun’a gösterdi diye düşünüyorum. Onun gibi kalın  duvarları olan biri için birinin yüzüne “O benim babam değil” diye haykırmak imkansız gibi bir şey. Fakat Emir bunu yaptı ve ben bunu söylemesinin sebebinin ona gerçekten güvenmeye başlamasına bağlıyorum. Sonuçta Efsun onun rakibi, mücadele etmesi gereken biri niye en büyük sırrını ona versin ki. Dahası kızgınlıkla ağzından kaçırabilecek bir cümle de değil bu kurduğu, onun hayatının en büyük gerçeği. Tüm yaşamının merkezi olan bir gerçek bu ve artık Efsun’un avuçlarında. Şimdi düşünüyorum da Emir Efsun’a “Sen hala onu  terk eden annesinin gözüne girmeye çalışan, duygularına yenik düşen bir çocuksun” demişti şimdi görüyorum da  aynısını kendi de yaşamış. Zaten en başından beri Efsun’un tüm çırpınışlarını, acısını da bu sayede anlamadı mı? Hani Nasreddin Hoca demiş ya ” Bana eşekten düşen birini getirin!” diye, Emir’le Efsun’un meselesi de bu. İkisi de eşekten düştü ve birbirlerini, kalplerini anlıyorlar. Ancak iletişim kurarak yan yana durmaları biraz daha sürecek gibi duruyor çünkü özellikle de Emir’in savaşmadan Efsun’a teslim olmaya hiç niyeti yok.

Ben Emir’in bu mükemmeliyetçi tavrının altındaki sebebi, bu güven duygusundan yoksun hallerini, her şeyi kusursuz yapma isteğinin gerçek sebebini hep bir nedene bağlı olduğunu düşünmüş, hissetmiştim. Ama itiraf etmeliyim ki altından bu kadar ağır bir yük çıkacağını hiç tahmin etmemiştim. Evet babasıyla arasında sorunları vardı, ailesiyle mesafeliydi, ama evlatlık olabileceği bunun onun için ne kadar ağır olduğunu, “O benim babam değil” derken gözlerindeki acıdan ne kadar canının yandığını ancak o an görebildim. Ben belki katı ve disiplinli bir babası olduğu, onu örnek aldığı ve gözüne girebilmek için bunları yaptığını sanmıştım ama Emir için bu konu çok çok daha fazla derin ve can acıtıcı. O kendini kabul ettirmek için yapıyor ne yapıyorsa bana kalırsa ve bunu çocukluğundan beri yapıyor. Bulunduğu yeri hak etmek için uğraşıyor, çünkü ona verilenlerin sadece birer emanet olduğunu ve sadece kusursuz olup en iyisi olursa elinde kalacağı düşüncesine sahip. Ne kadar acı bir durum.  Emir için tüm bunları düşündüğümde tüm taşlarda yerine oturuyor aslında bende. Düşünsenize ailesinin daha küçücük bir bebekken bırakıp gittiği bir insan neden başkalarına güvensin? En güvenmesi gerekenler onu daha yolun başında onun elinden tutmayı reddetmişken o neden başkalarının elinden sonsuza dek tutacağına inansın?

Kaya neredeyse bir ömür görmemiş Emir’i ve şimdi gözle görünür olunca da onu törpülemeye çalışınca tüm planları tepesinde patlamaya başladı. Bugünkü Emir’i abartısız söylüyorum ki Kaya yarattı. Hem de elleriyle. Emir’in bu kadar güvensiz, savruk olmasının tek nedeni babası ve ne yazık ki Kaya bunu asla kabul etmiyor. Evlatlık olarak gittiği evde böyle görünmez gibi davranılırken, en iyisi olmadığı sürece kaale alınmazken diş dünyaya karşı neden duvarları, önyargıları olmasın?  Ama ben inanıyorum Efsun onun tüm insanlara karşı kaybettiği inancı da, o içindeki kırık ruh parçalarını da yeniden toparlayacak. Evet bu yolda Emir Efsun’un ona söylediği yalanları öğrendiğinde belki bu kırıklar canını daha çok acıtacak ama sonunda kazanan aşk olacak bana kalırsa.

Kazananın aşk olacağını düşünsem de bunun öyle kolay olacağını hiç zannetmiyorum. Az önce de dediğim gibi Emir öyle kolay kolay teslim olmayacak aşka çünkü o kalbini saklamaktan gayet mutlu. Emir’in güven sorununu nasıl çözeceğini bilemesem de içten içe Efsun’suz da yapabileceğini de sanıyorum. Ancak Emir daha kendine itiraf edemediği bir durumu nasıl Efsun’a açacak, onun yanında olacak ben de merakla bekliyorum ancak size diyeyim, o kadar kolay olmayabilir. Çünkü Emir Efsun’dan hoşlandığını ya da ondan etkilendiğini düşündüğü an yine aynı savunma mekanizmasını devreye sokuyor; kendinden kaçmak için başkalarına sığınıyor. Barda mesela; Sinan “Yoksa gönlünü birine mi kaptırdın, sen bunları kaçırmazdın” dediğinde sırf aksini göstermek için harekete geçti.

Efsun’sa henüz farkında bile değil ama çoktan onun etki alanına girdi bile. Ama ben bunun Gülden yahut barda tanıştığı diğer kadınlar gibi sadece dış görünüşünden kaynaklandığını düşünmüyorum. Efsun ne zaman başı sıkışsa yanında olan, işini çok iyi yapan, sorguladıkça bambaşka yönlerine tanık olduğu Emir’den etkileniyor. Ve onun için bu derece endişelenen, günlerce arayıp duran, gitar çalışını da, doktorluk yapışını da hayranlıkla izleyen Efsun gönlünü kaptırdı bile benden söylemesi. Fakat Emir gibi Efsun’un da güven problemleri, ilişkilerle ilgili sorunları var. En önemlisi anne babası gibi kocaman olumsuz bir örnek var karşısında. Onunda bu durumu kolay kolay kabulleneceğini pek sanmıyorum. İkisinin de aşması gereken engeller, yenmesi gereken yargıları var ve en önemlisi bunları aşmak için birbirlerine ihtiyaçları var. Şüphesiz ancak birbirlerine tutunmayı öğrenirlerse bir şeylerin altından kalabilirler. Şimdi ikisi de yeni bir yol ayrımına geldi. Emir gitmek için Efsun’sa onu durdurmak için kolları sıvadı. Bakalım kazanan kim olacak?

Emir’in Efsun karşısındaki tek şansı kendisini saklayabildiği kadar saklamak olacak yoksa onu bir bakışıyla olduğu yere çakan kadından kaçması o kadar kolay değil. Efsun sıradan biri olmadığı için ve aslında diğerlerinden ayrı olarak Emir’in kalbini gördüğünden Emir onun yanında hem çok huzurlu, hem de çok huzursuz. Efsun aslında birinin peşinden koşacak biri asla değil ancak Emir’in durumu, babasıyla olan problemleri, hayatla olan mücadelesini çok yakından tanıyor Efsun. Bütün hayatı aile sorunları yüzünden savaşarak geçen bir kadın, aynı savaşın içerisinde debelenen bir adamı göz bebeklerinden tanır. Efsun da tanıdı ve bir şekilde Emir’in kalbine dokundu ve Emir bir anda kendisini bu kadınla futbol maçı izlerken buldu.

Emir hiç bir kadınla yaşamadığı şeyleri Efsun’la yaşıyor ve bu yüzden de ondan aşırı korkuyor aslında. Efsun için Pervin ve annesi dışında kadının iki anlamı var: Ya tek gecelik ilişkiler ya da hastaları. Ancak Efsun bu iki kısımda da değil, bu yüzden Emir onun karşısında afalladı. O kadınlarla dertleşen, bir şeyleri paylaşan biri değil ancak Efsun sayesinde bunları da tattı. Sırf bu sebeplerle bile Emir Efsun’a tutulduğunu anlaması lazım ama işte bünye reddediyor. Emir bütün hayatını insanlardan kendini koruyarak geçirdiği için birine kendini teslim etmek çok kolay değil ama benden söylemesi, Emir paşanın çok vakti kalmadı. Bir yerde kıskıvrak yakalanacak ama ondan sonra neler olur hiç bilmiyorum ki önce şu istifa işini aşmamız lazım.

Emir’in istifa ettiğini duyduğumda çok şaşırmış olsam da aslında ilk başlarda Emirlik bir hareket değil nasıl ya desem de düşünüp biraz kafa yorduğumda tam da Emir’den beklenebilir bir hareket olduğunu görebiliyorum. Söylediklerini hatırlayalım “Yönetimden ve klinikten istifa ediyorum, yani yeni tekliflere de açığım” Emir ciddi anlamda klinikten gitmek istese yahut böyle bir niyeti olsa bunu böyle güç gösterisine dönüştürecek şekilde yapmazdı. Bu hamlesiyle hem babasına hem de Efsun’a büyük bir ders vermiş olacak. Babasına klinik için nasıl vazgeçilmez olduğunu, onun  gözünde görünmez olan, güvenmediği, duymadığı küçük bir çocuk olmadığını kanıtlarken aynı zamanda Efsun’a da ona ne kadar ihtiyacı olduğunu göstermiş olacak. Emir zeki bir adam bir sonraki hamlesini düşünmeden bir harekette bulunmamıştır diye düşünüyorum. Çünkü hayatı o klinikte yönetici olabilmek için çabalamakla geçmişken şimdi sadece aklanabileceği ve suçu olmayan bir durumdan dolayı istifa etmez. Üstelik Emir’i birazcık tanıdıysam öyle kolay kolay pes etmez. Hiç tanımadığı bir kadını   Gaziantep’ten getirmek için tüm gün uğraşan, bunun için yalan söyleyen, klinik için her şeyi yapabilecek birinden bahsediyoruz. Zaten sadece birkaç gün kliniğe gelmemesi bile ortamın kaosa dönüşmesine yetmişken gidişi büyük ses getirecek ve Emir bunu çok çok iyi biliyor.

Evren bu iki inatçı keçiyi bir şekilde bir araya getirdi. Onlar yavaş yavaş birbirlerini tanırken aynı zamanda birbirlerini tamamlamaya da başlayacaklar inanıyorum.

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek dileğiyle.