HAZIRLAYAN: ŞEYMA BULUT-AYŞENUR BOZ- SİMAY DEMİR-ELA ERDOĞAN
DERLEYEN-YAZAN: ŞEYMA BULUT
Bazı aşklar yarım kalmalı…Bazıları ölümün bir başlangıç olduğunu söylese de aşkın en yakıcı hali yarım kalma halidir. Yol tamamlansa sonsuz olamazlar…
Aşkın bitişinin en yakıcı hali olan sevdiğini kaybetme teması senelerdir dizi ve filmlerde karşımıza çıkıyor ve bizleri sanki gerçekten birini kaybetmişçesine acılara gark ediyordu. Bizler de bu sonsuz ama yarım kalan aşkları sizler için derledik. Herkese keyifli okumalar dileriz.
- Behzat&Esra ( Erdal Beşikçioğlu-Canan Ergüder)/Behzat Ç.
Behzat Ç’nin efsane olmuş aşkını hatırlıyor musunuz? Unutanlar varsa biz hatırlatalım. Behzat’ı bilmeyeniniz yoktur. Cinayet masasının sert, kendine has tarzı olan, sınır tanımayan, biraz ağzı bozuk ve acısını içinde yaşayan bir adam. Kimsenin içindeki iyiliğ görmesine izin vermediği Behzat’ın hayatındaki insanlar ya onu değiştirmeye ya da iyi anlarında yanında olmak istemişler ama Esra hariç . Esra cesur, gözüpe, zeki ve vamp bir kadındı. Aslında ikisi için ruh eşi diyebilirim ancak ruh eşleri asla kavuşamazlar. Bir araya geldiklerinde önce birbirlerini tamamlarlar ve sonra biri çekip gider. Esra, Begzat’ın içini görebilen, onunla üzülmeyi bile aşk sayan bir kadındı. Behzat’ın umudu, aydınlığıydı. Onunla bir şekilde ışıkta kalıyordu ama Esra gidince kalan son ışığını da kaybetti Behzat…Artık zaten ölüden de bir farkı kalmadı.
- Kemal&Nihan (Neslihan Atagül-Burak Özçivit)/ Kara Sevda
Adından belliydi bu aşkın varacağı yer. Nihan ve Kemal’in aşkı sıradan bir zengiz kız, fakir oğlan aşkı değildi. Nihan aşkıyla ilmek ilmek işledi Kemal’i diyebilirim. Öyle ki adam varlığını karısına ve kızına adadı. Kendini, ruhunu önemsemedi. Mutluluğu, varlığı tamamen aşkına bağlıydı. Kemal hayatını önce sırları kaldırmaya sonra da sevdiğine adayan özel bir adamdı. Kemal ölmeden önce Nihan’a yazdığı mektupta ” Derler ki; insan kendinden sonraya kalmaz, ne büyük yalan…” yazmıştı. İşte Kemal ve Nihan’ın aşkını en iyi anlatan cümle de buydu. Kemal kendi ruhunu karısına ve kızına emanet ederek gitti, Nihan sevdasının ardından ölmeyi istese de Kemal’in onlardaki varlığını yok edemediği için içindeki aşka, sonra da kızına sarılarak ayakta kaldı. Fiziksel olarak artık Kemal olmasa da onun kalbinde, ruhunda yaşamaya devam etti…Kara sevda böyleydi işte…
- Bahar &Kartal (Nesrin Cevadzade- Uraz Kaygılaroğlu)/Üç Kuruş
Kim bilebilirdi ki babası üç kuruşluk adamla evlendi diye delirsin isteyen Bahar’ın hayatının aşkıyla nikah masasına oturduğunu. Üç Kuruş’un yarım kalan sevdasına değinmeden olmazdı değil mi? Bahar ve Kartal ortak bir düşmanı, Bahar’ın babasını alaşağı etmek için evlenseler de işler hiç de beklemedikleri şekilde gelişti. Kartal iş olarak baktığı, statü olarak kendisinden çok yukarıda gördüğü Bahar’a aşık olmayı bekliyordu da Bahar’ın da ona aşık olacağı aklının ucuna bile gelmezdi. Halbuki Bahar ona hiç o gözle bakmadı, Kartal’ın içindeki saf, aşık ve sadık adamı gördü. Hayatında görmediği bir sevgiydi bu ve bu sevgiden bir de oğlu olduğunda Bahar’dan mutlusu yoktu. Tüm zorluklara rağmen kocasıyla, oğluyla yaşarken onlara nefes olmak için kendini yok eden bir kadın oldu. Bahar giderken Kartal’ın gülüşünü, yaşama sevincini, devam etme umudunu da yanında götürdü. Kartal Bahar’la tanıştığında tek istediği mahallesindeki gücünü kaybetmemekti ancak Bahar gittiğinde artık hiç bir şeyin değerinin kalmadığını anladı. Bahar ve Kartal’ın aşkını anlatmanın en kısa yolu” yolu aşkta kesişenler onu kaybettiklerinde ışıklarını da kaybederler olacaktır. Kartal hayatının Bahar’ını kaybedip kendini sadece ailesine adayan ve yarım bir adam olarak yaşamaya devam etti. Ehh buna yaşamak denirse tabi…
- Ecevit &Ahu (Murat Yıldırım-Aslı Enver)/SUSKUNLAR
Bir imkansız aşk daha alır mıyız? Alırız tabi hem de en güzelinden alırız. Ah Ecevit ah…Bir adam düşünün ki kendisine dair tek bir çabası, bencilliği olmasın. Geçmişinde yaşadıkları her ızdıraba içinde taşıdığı aşk sayesinde katlanan Ecevit, arkadaşının kalbi için aşkından öldüğü kadından vazgeçti. Ecevit ve Ahu birbirlerine çok aşık ancak dokunmadan, ruhlarıyla seven iki sevdalıydı. Aşk eskimez, aşk ömürlüktür. “Bazı aşklar çocukluk değil, ömürlük olur…” Dokunmadan sevmek, uzak kalmak zorunda olmak ancak kalbinin her zerresini onunla doldurmak gibisi var mıdır ? Ahu ve Ecevit tam da böylelerdi. Belki birlikte olamadılar ama yoldaş oldular, can oldular. Ömürlerince birbirlerini sevdiler. Ecevit Ahu’nun kalbini okurdu ve aslında istediği kavuşmak değil ne olursa olsun sevdiğinin yanında olmasıydı. Tıpkı ölürken söylediği gibi ” İşin garibi ne biliyor musun? Hayatımda başıma gelen en güzel şey bu. Ben ölüyorum ve sen yanımdasın” demişti. Aşkı acısından ayıramazsın zaten, ayırdın mı geriye iki tane pembe kalpten başka bir şey kalmaz.
- Kağan&Aslı (Berk Oktay&Yıldız Çağrı Atiksoy)/SAVAŞÇI
Savaşçı’nın zorluklarla dolu bir hayata tutunmaya çalışan aşıkları Kağan ve Aslı’yı hatırlar mısınız? Kağan tesadüfen tanıştığı anti militarist akademisyenle yolları kesiştiğinde hayatının aşkıyla tanıştığı aklının ucuna bile gelmezdi. Aslı ailesi tarafından yanlış hikayelerle, Kağan da Aslı gibilere asla iyi bakamayan biriydi. Onlar birbirlerini değiştire değiştire, farklılıklarına rağmen birbirlerine “candaş” oldular. Aslı Kağan’ın devam etme gücü, kalbinin aydınlık yanıydı. İçinde yaşadığı karanlık dünyaya katlanma sebebiydi. Aslı içinse Kağan hayatın tamamıydı aslında. Onunla nefes alıyor, onunla yaşıyordu. Kimsesizliğini Kağan’ın aşkıyla doldururken onunla düşmanları arasına girdiğinde zaten varlığını adadığı sevdiğini korumuş, Kağan’ı da büyük bir acıyla baş başa bırakmış oldu. Kağan bir daha asla tam olamadı, bir başkasıyla denese bile yapamadı…
- Bahar&Yavuz (Tolga Sarıtaş-Aybüke Pusat)/SÖZ
Söz dizisi benim için Bahar’ın ölüm sahnesiyle bitmişti. Yavuz ve Bahar öylesine özel bir şey yaşadılar ki asla unutamıyorum. Yavuz nişanlısını kaybettiği hastanede hayat arkadaşıyla tanıştı ve Bahar onun can yoldaşı oldu. Yavuz her yıkılışında yanında Bahar’ı buldu, her dağılışında onu Bahar bir araya getirdi. Bahar hayatının tamamını Yavuz’a adadı, onun için Karabayır’da kalmaya devam etti, evlendi, belki başına gelmeyen kalmadı ama yine de sevgisine, aşkına sadıktı. Ölürken de “Ben mutlu sonları hiç sevmem” dediğinde aslında Yavuz’la asla mutlu bir sonları olmayacağını biliyordu. Hastane odasında Yavuz’la yaşayamadıklarını anlatırken de kendi gizli hayal kutusunu açmıştı sadece, o kadar. Mücadeleci ve aşık her kadın gibi onun da ömrü kısa oldu ama hepimizde unutulmaz ve derin izler bıraktı.
- Asiye & Cemal ( Akın Akınözü- Öykü Karayel)/ Kaderimin Oyunu
Bir hatanın bedeli bu kadar ağır olur mu? Cemal gençliğinde yaptığı bir hatanın bedelini çok ağır ödedi. Cemal ve Asiye birbirine gençliklerinden sevdalıydı. Cemal, Asiye’nin her şeyi, umudu, kocası, çocuklarının babasıydı. O gittiğinde bile Asiye kendine yalanlar uyduruyordu ama işte acı gerçek o can evinden vurdu. Sevdiği adam gitmişti. Asiye kendini çocuklarına adasa da kader onun yolunu Cemal’le tekrar birleştirdi. Bir limon ağacı gibi umutla yeniden birbirlerine tutundular. Asiye, Cemal’in ardından ömrünü çocuklarına adamıştı ama hep eksikti, yarımdı. Tam Cemal’e kavuştuğunda hayatın oyunu gibi gitme sırası Asiye’ye gelmişti hem de Cemal’in bir anlık gafletle hayatına soktuğu biri yüzünden Asiye’yi kaybetti, Cemal. Bir hatanın bedeli işte bu kadar ağır oldu. Cemal, Asiye’den sonra asla tam değildi ama onu kaybettikten sonra ruhu çorak bir çöle döndü ve o çöldeki tek vaha çocuklarına ait olan kısımdaydı. Kaderin oyunu mu bilmiyorum ama Cemal Asiye’den sonra mutsuzlukla lanetlendi ve bu lanet o ölene kadar onunla yaşamaya devam edecek.
- Yamaç& Sena ( Dilan Çiçek Deniz- Aras Bulut İynemli)/Çukur
Çukur’un unutulmaz aşkını aranızda hatırlamayan var mı? Yamaç’ın TEK GERÇEK AŞKI Sena’yla yaşadıkları, birlikte kurdukları küçük ama güzel bir dünyaları vardı. Sena hayatını Yamaç’a adamıştı. “Seni seviyorum adam” dediği aşkı yüzünden başına gelmeyen kalmasa da Sena Yamaç’tan hiç vazgeçemedi. Denese bile her defasında kendini sevdiğinin yanında buldu. Sena Yamaç’ın aydınlık tarafı, içine düştüğü dünyanın içindeki umuduydu. En zor anlarında sığındığı aşkıydı. Öyle ki Sena hayattayken bir tek o vardı Yamaç için, sadece o vardı. Öldüğündeyse Sena ardında koca bir enkaz, delirmiş bir aşık bıraktı. Yamaç’ın hayatına başkaları girse de yıl dönümlerinde, doğum günlerinde, en çıkmaz sokaklarda hayaline sığındığı Sena’dan başkası değildi. Öyle ki kendi cennetinin baş köşesinde hep Sena’nın olduğunu biliyoruz çünkü ne olursa olsun ” Yanındakiyle yaşar, aklındakiyle ölürsün…”
- Kadir&Melisa (Halit Özgür Sarı-Damlasu İkizoğlu)/Kardeşlerim
Listemizin en acı sonla biten aşklarından olan Kadir ve Melisa’ya geldi sıra.Onlarınki öylesine bir sonla bitti ki biz kendimize bir süre gelemedik dersek yalan olmaz. Kadir Eren, kardeşlerinin kahramanı, Melisa’nın büyük aşkıydı. Mükemmel bir abiydi ama aynı zamanda çok güzel seven bir sevgiliydi. Kadir’in cenneti ailesi ve Melisa’ydı. Zordu hayatı, mücadele içinde geçiyordu. Bazen iki işte birden çalışıp, nefesi kesilirdi. İşte o zamanlarda Melisa Kadir’e nefes oldu. Onun huzur alanıydı Melisa, dizine yattığı hiç bir şeyi düşünmek zorunda kalmadığı insandı. Onu anlayan, kalbini gören belki de tek insan sevdiği kızdı. Melisa için de durum farklı değildi tabi…Melisa sevginin parayla ölçüldüğü bir hayatın içinde yaşarken Kadir’e aşık oldu. Bir sürü engele rağmen vazgeçmeden didindi, durdu. Çıkarsız sevgiyi, aşkı, fedakarlığı Kadir’den öğrenirken onu hiç bir koşulda yalnız bırakmadı. Aşkın rekabeti kendi içindedir derler ya, birbirlerine düşseler bile gün sonunda el ele mücadele etmeye devam ettiler ta ki o geceye kadar. Melisa, sevdiği adamın ölümüne sebep olduğunda ona aşkı, sevgiyi öğreten Kadir’le birlikte aklını kaybetti. Birbirlerine cennet olan iki aşığın sonu cehennem azabıyla bitti, geride Mecnun’u kaybettikten sonra aşkından aklını yitirmiş bir genç kız kaldı…Bir aşk daha kötü nasıl sonlanırdı, ben hayal bile edemiyorum.
- Ayşegül& Poyraz (İlker Kaleli- Burçin Terzioğlu)/ Poyraz Karayel
İşte diğer bir felaket son da burada…Böyle bir yarım kalmışlık, bitmişlik yok çünkü aslında yukarıda olduğu gibi burada da ölen 2 kişi var. Poyraz ve Ayşegül öyle tüketici bir aşk yaşadılar ki hep birbirlerinin son durağı oldular. Poyraz Ayşegül’ü öyle derinden sevdi ki ölüme gittiğinde bile bir gün sevgilisini görebilme umuduyla hayatta kalmıştı. O varken de yokken de Ayşegül’e, nefesine tutundu. Yaşadığı tonlarca soruna, acıya rağmen ayakta kalmasının tek sebebi aşkıydı. Ayşegül’se Poyraz’ın aşkıyla nefes alıyordu. Onu kaybettiğinde , öldüğünü sandığında yaşadığı acılara kendini duygusal olarak kapatarak hayatta kaldı ve gün sonunda yine birbirlerine tutundular. Ayşegül bu hayattan gittiğinde artık Poyraz’ın devam etmesine, hayata tutunmasına da bir sebep kalmadı. O ölümden sevgisiyle çıkarken, Ayşegül’den sonra aklını yitirdi. Aşkın kavurucu acısı Poyraz’a aklını kaybettirdi. Aşk insanın ruhundaki depremdir ve biz o depremden çoğu zaman tek parça halinde çıkamayız. Poyraz da tüm uzuvlarını o depremin enkazında bırakanlardandı…
- BONUS: Efsun& Barış (Çağatay Ulusoy- Leyla Lydia Tuğutlu)/Delibal
Aşkınız için ne yaparsınız? Neleri göze alırsınız? Mesela kendinizden vazgeçer misiniz? Barış geçti. Efsun ve Barış birbirlerine çok aşık olup, evlenen iki aşıktı. Mutlu bir evlilikleri vardı. Barış delidolu ruhu, sevgisiyle Efsun’a kaybettiği renkleri geri vermişti. Barış sonrasında bipolar olduğunda sevdiğine zarar vermeye başladı. Efsun onu anlamıyor ve acı çekiyordu. Bu sebeple Barış ” Seni , sana zarar vermeyeceğim bir yerden sevmeye devam edeceği” diyerek kendi hayatına son verdi. Ona yazdığı şarkıda “mutlu sonsuz olsun” demişti ya, işte karısının mutluluğu için kendini sonsuzluğa hapsetti. Aşkı için kendinden vazgeçti…
Beyaz Gelincik dizisi yayınlandığı dönemde rekor kıran işlerdendi. Dizinin hikayesi, başrollerin aşkları kadar meşhur olan diğer bir konuysa Mustafa ve Meryemce’nin aşklarıydı. Aşkın gücünü sanırım en iyi anlatan dizi çiftlerindendi. Mustafa ve Meryemce bir pavyonda tanışıyorlar, Mustafa karısına aşık olunca da onu pavyondan çıkarıp evleniyor. Bu aşk hikayesi insanlara geçmişin, yapılan hataların aşkın önüne geçemeyeceğini öyle samimi şekilde geçirdi ki bu aşkları en az dizi kadar popüler oldular. Meryemce kocasına çok aşık, onun üstüne titreyen bir karakter. Mustafa ne olursa olsun karısından bir an olsun vazgeçmedi. Kaçıp gittiğinde bile onu bulup evlerine getiren, sevenin sevdiğini her şeyiyle kabul edişini en güzel şekliyle gösterdi. Bir erkeğin klasik geleneksel mottolara takılmadan karısına sahip çıkışının, kadının da geçmişini saklamadan ayakta duruşunun anlatıldığı özel bir işti Beyaz Gelincik. Bu sebeplerle Mustafa ve Meryemce’nin aşkları asla unutulmayacak.
Gönül Dağı’nın marjinal çifti Asuman ve Ramazan’ın hikayesinden etkilenmeyen var mıdır? Hiç sanmıyorum. Aslına bakacak olursanız hikayeleri klasik başladı. Zengin kız ve fakir oğlan. Kız belediye başkanın eğitimli görgülü kızı. Oğlan da arkadaşlarıyla icat peşinde koşan klasik Anadolu erkeği ama buradaki özellikli durum kızın şımarık, oğlanın da egosundan sevgisini harcayacak durumda olmaması. Ramazan çok renkli, elinin değdiği hayatı da renklere boğan bir adam. Asuman’ın hayatı da tam tersi, renksiz, mutsuz bir hayatı var. Ramazan’ı bu denli sevmesinin sebebi de bu. Ramazan çok seven ama asla rahatsız etmeden seven biri. Yani sevdiği için bozkırın ortasına kafe açacak kadar güzel seven, Asuman’ın etrafında dönen bir adam. Asuman da onun bu saf sevgisine karşılık verince ikisinin hayatı da aşkla güzelleşiverdi. Aşkın kendisinin birleştirdiği kalplerin hiç ayrılmayacağına inanıyorum ben, ya siz?
Gelelim Medcezir dizisinin tatlı çifti Eylül ve Mert’e. Mert, Yaman gelene kadar evinden çıkmayan, oyunlarıyla mutlu ve kendi hayalinde Eylül’ü seven bir adamdı. Mert, Yaman sayesinde dahil olduğu Eylül’ün hayatının hemen baş köşesine oturamadı ama aslında Eylül’e çok özlediği ve kaybettiğini düşündüğü bir şeyi verdi. Eylül çocuk yaşta annesini kaybeden bir kız ve aslında taktığı o acımasız, kötü kız maskesi tamamen korunma amaçlıydı. İşte Eylül o maskeyi Mert’in yanında hiç takmadı, ihtiyacı yoktu. Mert Eylül’e çocukluğunu, Eylül de Mert’e sevgisini verdi. Onlar en az dizinin esas çifti kadar sevildiler. Eylül ve Mert şimdi ne yapıyorlar bilmiyorum ama bence kesinlikle çocukları ve hayal dünyalarıyla harika bir hayat sürüyorlardır.
Kardeşlerim dizisinde bir çok çift ve birçok aşk olsa da bu dosyaya almak için Berk ve Aybike’yi uygun bulduk. Okulun gerçek kötü çocuklarından Berk ve sert, kuralcı ve dürüst Aybike arasında bir aşk hikayesi doğacağına inanın inanmazdım. Berk’i değiştiren Aybike, Aybike’yi de zengin sınıfına ayrı bir gözle bakmasını sağlayan Berk oldu. İnişli,çıkışlı hikayelerinde onlar hep birbirlerini buldular. Hikaye sonunda bu aşkla devam ederler mi bilmiyorum ama kötü duygularla başlayan sevgiler, karşı tarafın kötü taraflarını önceden bilme şansı elde edildiği için daha sağlam olur. Aybike Berk’in içinden bambaşka bir adam ortaya çıkardı. Aybike ve Berk tüm farklılıklarına rağmen birlikte olmayı başardılar. Aşkın her hali güzeldir demiştim değil mi?
Mucize Doktor’un cool çifti Beliz ve Ferman’ı da elbet unutmadık. Alfa çift olarak tanımlayabileceğimiz ikili tüm farklılıklarına rağmen birlikte olmayı başarmışlardı. İş ve kariyer odakları zaman zaman aralarına girse de günün sonunda her birlikte olmayı başaran çift, dizideki esas çift kadar sevilmişti. Özellikle de Ferman’ın Beliz’e güveni, nahif sevgisi, Beliz’in her koşulda Ferman’ın yanında olması ve gün sonunda hep birbirlerini seçebilmeleri çok sevilmişti. Ekranda ad güzel bir uyum yakalayan bu güzel ikiliyi listemize almasak olmazdı.
Ah aşk, sen nelere kadirsin? İşte bu söz Aylin ve Soner’i tam anlamıyla tanımlayan cümle. Onların aşkı imksansıza yakındı. Aylin, Soner’in kardeşinin aşkıydı ve olmazdı ama işte gönül de ferman dinlemez. Aylin hayatının en zor, en kötü zamanlarında hep Soner’e sığındı, onunla mutlu oldu. İkisi tüm olmazlarına rağmen mücadele ettiler ve kazandılar. Ya da öyle sandılar çünkü Aylin sevdikleri için kendini yok sayacak bir kadındı ve sevdiği adam için yaptıkları kızı için yapacaklarının sadece işaretiydi. Aylin bebeği için bile isteye ölüme gitti ve en sonunda Soner’e altında ezildiği bir kalp, sorumluluğunu verdiği bir kız çocuğu bıraktı. Soner ve Aylin her türlü engele rağmen aşklarına sahip çıktılar. Siz de çok geç olmadan sevdiğinize sahip çıkın bence, yoksa çok geç olabilir.
Ah Son Yaz, ah kalbimizin unutulmaz çiçeği…Bu listeyi hazırlarken ilk aklımıza onlar geldi. Canan ve Selim’in unutulmaz aşkları ve bir adamın tamamen yok olmasına sebep olan bir kara sevdaydı bu. Canan hem Son Yaz Evreni’nin hem de Selim’in aydınlık yüzüydü. Selim’in ayakta durmasına, bunca kötülüğe tek başına direnmesine dayanaktı. Selim evine giderken biliyordu, sevdiği oradaydı. Orada olmasa bile “anahtar saksının altında” onu bekliyordu. Canan’ı korkunç bir şekilde kaybettiğinde artık Selim’den geriye sadece koca bir cenaze kaldı. Aşkının gidişiyle tükendi ve aydınlıkta kalmasının bir anlamı da yoktu bu yüzden karanlığa geçti. Aşk hep güzeldir ama bir kalbe yerleşip de yarım kaldığında o insanın hayatını kaydıracak kadar büyük bir boşluğa sebep olabilir. Canan ve Selim Son Yaz’ın aydınlık tarafı bizim de kalbimizin en değerlilerindendi. Asla unutmayacağız.
Aşk her zaman ilk görüşte başlamaz bazen de yaraları sarar. Zor zamanlarda başlar bazı aşklar ve zamanla güçlenir. Melis, Kerem onu terk ettiğinde bir daha asla sevilmeyeceğini düşünürken Aksel’in onu hayattaki herkesten daha fazla sevebileceğini hiç düşünmemişti. Aksel çok seviyordu ama tehlikeliydi de bu sevgi. Aksel içindeki terk edilmişlik duygusunu bir kez de Melis’le yaşadığına inandığı için aslında onu çok kötü bir sona sürüklüyordu, Melis onu kollarından tutup da hayata bağlamasaydı çok daha kötü bir sona gidecekti. Aksel hikayenin kötüsü olsa da Melis’in yanında daha iyi birine dönüşüyordu ve en sonunda da bu sevgisinin karşılığını aldı. Aksel aşkla iyileşenlerden arkadaşlar, ötesi var mı?
Gelelim Güneşin Kızları dizisinin tatlı ve cefakar çifti Savaş ve Nazlı’ya. Savaş nahif , romantik ve belki de uzunca bir zaman aşkını beklediği kızın kendisini sevdiğini sanacak kadar iyi bir çocuktu. Nazlı da tam tersi hayata karşı hep sert ve dik durmak zorunda kalmış bir kızdı. İkisinin yolları kesiştiğinde aslında ne Savaş ne de Nazlı böylesine bir aşık olacaklarını tahmin edemezlerdi. Nazlı sevgisini korumanın sadece mücadeleden geçtiğine inanıyordu ama Savaş ona incitmeden, sakince sevmenin de yolunu gösterdi. Nazlı da sevdikleri için her şeye rağmen mücadele etmeyi Nazlı’dan öğrendi. Birbirlerini tamamlayarak bir vücut oldular. Aşkın en güzel hallerinden değil midir bu?
Söz dizisinin unutulmaz çifti Eylem ve Fethi’yi hatırlıyor musunuz? Yabancı ajan bir kadınla, özel kuvvetlerdeki bir askerin aşkı hiç kolay olmayacaktı ama onlar başardılar. Eylem ve Fethi’nin imkansız başlayan aşk hikayesi aynı bayrağın gölgesinde sırt sırta verilen bir mücadeleyle devam etti. Son ana kadar aynı hilal uğruna hem birbirlerine destek hem de vatanları için siper oldular. Aynı gönül iki sevda için feda edilemezdi ve Fethi en büyük sevdası için şehit düştüğünde arkasında ona kavuşacağı günü beklerken emanetini de taşıyan bir kahraman bıraktı. Eylem ve Fethi’yi unutmamız asla mümkün olmayacak.
Ah o gençliğimizin dizisi Lise Defteri. Hatırlamayanlar büyük ihtimalle o zamanlarda ya televizyon izleyecek yaşta değildir ya da doğmamıştır çünkü 90’lar çocukları için Lise Defteri özel bir işti. Eh dosyanın konusu da kötü çocuklarımız olunca Ediz Cevvaloğlu’nu anmadan geçemeyiz. Ediz okulun gözdesi, en yakışıklısı ve tabii ki de en yakışıklısıydı. Asiydi, biraz da zorbalığı olsa da göz önünde olmasının verdiği özgüvenle neredeyse tüm okul ona tabiiydi. Eh Mehmet’in gelişiyle tahtı baya sallandı ama Ediz aslında kötü biri değil, babasından dolayı gösterdiği karakteriydi o. Nil’e aşık olmasıyla çevresi de değişmeye başlayan Ediz, daha iyi biri oldu. Onun her halini pek sevdiğimizden listemize onunla başlamak istedik. Ediz unutulmaz kötü çocuklarımızdan ve sanırım unutmak da istemiyoruz.
Ramo’nun asi, serseri ve aşık karakteri Neco’yu geçemeyiz değil mi? Neco suç örgütü liderliği yapan bir babanın sinirli, şımarık ve agresif oğluydu. Biz Neco’yu hep evin kötü çocuğu gibi izlesek de Fatoş’a duyduğu aşk Neco’yu daha iyi biri yapıyordu. Zamanla iyileşme emareleri de göstermeye başlayan Neco gibi öfke dolu bir insan, sevdiğini incitmemek adına aradan çekilen olmuştu. İlhan Şen’in muazzam bir performansla hayat verdiği Ramo dizisinin unutulmaz kötü çocuğu Neco’yu da unutmayacağız.
Kara Para Aşk’ın unutulmaz kötüsü Metin Dündar’ı hatırlıyor musunuz? Babasız büyümüş, hayatı sokakta öğrenmiş olan Metin kafasına koyduğu her şeyi yapacak kadar azimli ve hırslıdır. Onu sonuca taşıyan sürecin, başkalarının hayatına gasp etmesini göz ardı edecek kadar da yüreği katıdır. Metin’in kötülüğünün altındaki sebepleri size sabaha kadar anlatırım ama onu hayata bağlayan Nilüfer olmuştu. Metin Tayyar yüzünden çok büyük acılara hapsolup, gaddar bir adama dönüşse de Nilüfer onu hayata bağlayan tek insandı. Ona duyduğu aşkla değişmişti. Metin Dündar ve Nilüfer’e duyduğu aşkı asla unutmayacağız.
Güneşin Kızları’nın kötü çocuğu Ali’yi hatırlıyor musunuz? Ali çok acımasız, öfkeli ve serseri bir çocuktu. Babasından hayatı boyunca şiddet gören Al, okulda da çevresinde de sürekli terör estiriyordu. Ali çok egoluydu mesela, hata yaptığını, yanlış yolda olduğunu asla kabul etmezdi. Onun dediği kanundu ve çevresini de bu şekilde sindirmeyi başarmıştı. Duygusal anlamda iyi hiç bir duyguyu bilmiyordu ta ki Selin’le tanışana kadar. Ali, Selin’leyken bambaşka bir adama dönüştü. Daha anlayışlı, daha sakin bir insan çıktı içinden. Daha da önemlisi Ali umutsuzluğun kör kuyularından çıktı, geldi. Aşkla, sevgiyle iyileşti. İyileşmenin daha iyi bir hali olabilir mi?
Gelelim son yılların en popüler gençlik dizilerinden olan Kardeşlerim’in deli dolu serserisi Doruk Atakul’a. Doruk,Asiye’ye aşık olana kadar oldukça serseri, zenginliğiyle , çapkınlığıyla okula nam salmış, okulun en popüler çocuklarındandı. Doruk Asiye’den önce zenginliği gerçekten bir şey zanneden, başkalarına zorbalık yaparken de altını üstünü düşünse de yapmaktan da geri durmazdı. Sırf kendisi kadar popüler diye okulun en popüler kızıyla çıkan yakışıklımız aslında müziğe yeteneği olan, ruhunda iyilik taşıyan bir çocuktu. Ancak gerek ailesi gerek de büyüme şeklinden, çevresindekilerin de etkisiyle bu yanlarını hiç göstermedi. Doruk ne zaman Asiye’ye aşık oldu, başka hayatları tanımaya başladı o zaman içerisindeki iyi çocuk da gözle görülür oldu. Doruk da aşkla iyileşenlerden diyelim mi? Vallalhi diyelim.
Bazıları şanslı doğar derler ya işte o Kerim Cevher işte. Ailesinin göz bebeği, herkesin etrafında fır döndüğü, herkesçe sevilen Kerim oldukça şımarık bir arkadaşımızdı. Hülya’yı nikah masasında bırakan, sonrasında kıza ne oldu diye asla düşünmeyen, başka bir kadından çocuk yapıp sonra da olmamış gibi davranan Kerim gerçekten sevgiyle sağduyulu birine dönüştü. Hülya’nın sevgisi, aşkı onun hayatını, mutluluğunu baştan yarattı. Karısının gözü önünde başka kadınlarla flört edip, sonra da pişkin pişkin hayatına devam ederken Kerim çekirdek ailesiyle, aşık olduktan sonra sorumluluk sahibi birine dönüştü. Hülya’dan bir kaç ömür bizden de izlerken 10 ömür çalan süt danası Kerim Cevher, seni hala seviyoruz .
Bu yazın sevilen karakterlerinden Emir Demirhan’ı listeye almazsak olmazdı ama değil mi? Emir, Efsun’la tanışmadan önce kadınlara numaralar veren, isimleriyle ya da yaşadığı tek gecenin sonrasını bir kez olsun düşünmeden yaşayan bir adam. “İşe yoğunluğumu kaybederim” diyerek ilişki yaşamayan, tüm kadınların gözbebeği Emir’i bir kadın şu anda fena halde dize getiriyor. Kıskanıyor, öfkeleniyor, dikkati dağılıyor ve hatta işte bile aklından çıkaramaz oldu. Emir bir kadını kaybetmekten böylesine korkarken biz de onun aşık hallerini izlemeye devam ediyoruz. Ehh ne diyelim Emir Demirhan: O ESKİ HALİNDEN ESER YOK ŞİMDİ.
Gecelerin adamı, kadınların bir numaralı gözdesi Özgür Atasoy’u unutmak ne mümkün. Özgür, Ezgi’den önce gayet relax bir hayatı vardı. Kadınlar, ilişkiler bir matematik üzerine inşa edilmişti. Hatta hayatının aşkı Ezgi’yle de yolu bu sayede kesişti. Özgür öyle büyük travmaları olan zorba biri değil ama tam bir serseriydi. Günübirlik ilişkiler yaşarken aslında gerçek aşkın hesap kitap işi olmadığını öğrendi. Ezgi’ye anlattığı şeyler, gösterdiklerinin hep geçici olduğu, gerçek duygularda hesap kitap olamayacağını öğrendi çünkü o taktiklerin hiç birini uygulamadan pat diye aşık oldu. Özgür kötü çocuk değildi ama tam bir serseriydi. O aşkla iyileşmedi, aşk ona hayatın bambaşka bir yönünü gösterdi diyebiliriz. Şimdi büyük ihtimalle Ezgi ve kızıyla çok mutludur diye düşünüyoruz.
Bu yazın diğer serserisi de şüphesiz Gizli Saklı’nın yakışıklı polisi Pamir’den başkası değildi. Pamir, Naz’dan önce gündelik ilişkiler yaşayan, aile kaynaklı derin travmaları olduğu için kimseye güvenmeyen ve tamamen kendini işine adamış bir adamdı. Pamir’in bir hayat sistematiği vardı ve ondan gram sapmıyordu. Ta ki karşısında anı anına uymayan deli dolu bir kadın olan Naz çıkana kadar. Pamir’in Naz’dan sonra tüm kalbinin etrafına ördüğü tüm duvarlar yıkılırken, işi dışında da artık başkalarını düşünmeye başladığı bir duruma geldi. Eski hayatına dönmek istediğinde bile bunu yapamayan Pamir aşka çok hazırlıksız yakalandı ancak yıllardır üstü kapalı ama hala kanayan yaraları ilk kez kabuk bağlamaya başladı. Böylesine bir değişimi ancak aşk sağlar arkadaşlar, benden söylemedi. Pamir’le yolumuz kısa olsa da onu asla unutmayacağız.
Aşkla iyileşmek mi dersiniz? Travmalar mı? Ya da adına artık ne derseniz, bir insanın dipten zirveye aşkla, sevgiyle çıktığının en canlı kanıtıdır Kerem Sayer. Kendisi Zeynep’ten önce tam bir zorbaydı. Okuldaki belki de herkese zulmeden, ailesiyle ilişkileri neredeyse hiç olmayan Kerem de aşkla iyileşenlerden. Öncesinde sırf ona karşı geldi diye okul arkadaşlarına yapılmadık zulüm bırakmayan biriydi. Hatta o zulmü sadece diğerlerine değil Zeynep’e de yaptı. Kerem Zeynep’e aşık oldukça değişim göstermeye, daha sakinleşmeye başladı. Ailesinin yok sayıp sevgisizliğiyle hasta ettiği adamı Zeynep sihirli dokunuşuyla hayata döndürdü dersem yanlış olmaz sanırım. Ama o nasıl bir iyileşmedir? Tepeden tırnağa sevgiyle donatıldı eve içinden bambaşka iyilikte bir insan çıktı. Zeynep aslında Kerem’i değiştirmedi, onun içindeki gizli iyiliği ortaya çıkardı. Aradan yıllar geçmesine rağmen kendisini asla unutmayacağız.
Kötü çocuk ya da serseri tabirinin dünyadaki belki de en belirgin örneği Chuck Bass’ti. Bu arkadaşımız Blair’e aşık olmadan önce aklınıza gelecek her türlü zorbalığı yapan, umursamaz, çapkın ve bir o kadar da vicdansız biriydi. Hatta bu acımasızlığını defalarca Blair’e de gösterdi. Karşısındaki en az kendisi kadar şeytani olunca aşka teslim olan Chuck tam anlamıyla kara şovalyeden beyaz atlı prense dönüştü.
Listemizde son yer vereceğimiz isim Damon oldu. Salvatore kardeşlerin büyük serserisini aşk değiştirdi diyeceğim ama kendisi tüm ömrünü benzer kadınlara aşık olarak geçirdiği için pek aşk değil ancak aile bağları diyebiliriz. Damon aslında Katherine tarafından kandırıldığını, kardeşine haksızlık yaptığını öğrendikten sonra değişti. Damon da başka bir sevgiyle iyileşirken, aslında içten içe hiç bir zaman kötü olmadığını sadece içindeki hırslara kurban olduğunu anlıyoruz. Kendisini ve özellikle çılgın danslarını asla unutmayacağız.
Başrollerinde Beren Saat ve Uğur Yücel’in oynadığı Benim Dünyam vizyona girdiğinde büyük ses getirmişti. Bir öğretmenin sağır ve dilsiz Ela ile Mahir Öğretmen’in yolları öyle güzel kesişti ki aslında eğitimciliğin ne olduğunu bir kez daha hatırlattı bizlere. Mahir Hoca Ela’ya bir şeyleri öğretirken “Senin alfaben siyah!” diye öğretti. Balıktan ağaca çıkmasını istemedi. Amacı gözlerinin göremediği aydınlığı Ela’nın içerisinden çıkarmaktı. Mahir Ela’yı hem eleştirdi, hem de şefkatini gösterdi. Ona asla vazgeçmemeyi öğretti. En sonunda da o kız üniversiteden mezun olarak hocasına öğretmen oldu. Fazla spoiler vermeyeceğim ama lütfen izleyin, Mahir hocadan hayata, vazgeçmemeye dair çok şeyler öğreneceksiniz.
Öğretmenler sadece bu evrende değil. Çok uzaklarda da çıkabilir insanın karşısına; Yoda gibi. Yoda insanlara aydınluğu gösteren bir hocaydı hatta karanlıkta olanları bile etkilerdi. Savaşa hazırlayan, bilge , geleceği görebilen özel biriydi. Kaybetse de umudunu yitirmeyen, en cılız ışığı bile görebilen Yoda bunu yetiştirdiği Jedi’lere de aktarırdı. Öğretmenler ışıktır deriz ya o işte Yoda’ydı. İnsan bile değildi ama umuduyla tüm galaksiyi aydınlatabiliyordu.
Disleksi hastası bir çocuğun keşfedilene kadar ailesi, öğretmenleri ve arkadaşları tarafından anlaşılamayıp, ötekileştirmesini anlatan Her Çocuk Özeldir filmiyle aslında çok güzel bir mesaj veriliyor: Herkes eğitilir sadece yolunu bulmak gerekiyor. Ram Shankar Ishaan’ın diğer çocuklar gibi olmadığını keşfedince onunla özel olarak ilgilenmeye başladı. Ihsaan’ın geçmişte severek yaptığı resimleri yapmıyor ve resim kağıdına hiçbir şey çizmemektedir. Aynı zamanda, Ihsaan’ın özel bir çocuk olduğunu, boş bıraktığı resim kağıtlarından yalnızlığın ve mutsuzluğun sessiz çığlığını hisseden Ram Shankar; böylece Ihsaan’ın kendini bulmasına yardım etmeye başlar. Kısa sürede Bunun ardından, Ishaan’ın sorununun “Disleksi” olduğunu tespit eden Ram Shankar; dolayısıyla, empati yeteneği ve anlayışla işlerin nasıl düzelebileceğini göstermiştir. Bir öğretmenin bir çocuğun hayatında nasıl mucizelere sebep olacağını anlatan filmi izlemenizi tavsiye ediyoruz.
Ölü Ozanlar Derneği’ni izlediniz mi? İzlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz benden söylemesi. John Keating oldukça baskıcı bir okulda çalışmaya başlayan bir öğretmendir. Çocukları belli bir şekilde olmaya zorlayan okulun karşısında öğrencilerine edebiyat ve şiirle tanıştırıp, onları değişime, düşünmeye zorlayan biriydi.Okulda olmadık bir şeyle suçlandığındaysa düşünmeye zorladığı o beyinler tarafından desteklenen John Keating şöyle der: Çünkü kim ne derse desin sözcükler ve fikirler dünyayı değiştirecek güce sahiptir.
Harry Potter serisinin bilge, cesur ve yol gösterici büyücüsü Albus Dumbledore’suz yabancı öğretmenlerimizi bitiremezdik. Harry’e 11 yaşından itibaren hayatı öğreten profesör aslında onu büyük bir savaşa hazırlıyordu. Tıpkı Yoda gibi. Harry hayat yolculuğunu, iyi bir büyücü olmayı ve asla vazgeçmemeyi ondan öğrendi. Sadece Harry değil tüm öğrencilerine yoldaş olan Dumbledore acı bir şekilde ölürken bile kulaklarımızda şu sözü yankılandı: Ölenler için üzülme Harry, yaşayanlar için üzül. Özellikle de sevgisiz yaşayanlar. Dünya sinemasının en özel öğretmenlerinden olan Dumbledore’u asla unutmayacağız.
Onu tanımayan bu ülkede büyümüş olamaz diye düşünüyorum. Haşarı öğrencilerin sert hocası Mahmut Hoca’yı kim unutabilir ki? Öğrencilerini sert bir şekilde eğiten tarih öğretmeni aslında okula ilk gittiğinde sevilen biri değildi. Haşarı mı haşarı öğrencilere doğruları öğretmek istedii. Öğrencilerine öğretmen hatta bazen baba olan, sahip çıkan, hep doğru şeyleri öğreten Mahmut Hoca Yeşilçam’a adını altın harflerle yazdırdı. “Benim gözümde hatalı çocuk, tembel çocuk yoktur. Tembel, hatalı ana baba vardır.” sözleriyle çocukların mimarlarının ebeveynleri olduğunu, bir tek öğretmene eğitimin yüklenemeyeceğini anlatan hocamız ve tabii ona ruh evren Munir Özkul’u asla unutmayacağız.
Reşat Nuri Güntekin’in ölümsüz eserinin unutulmaz öğretmeni Feride’yi anmadan olmazdı değil mi? Kalbi kırılan çalıkuşu Feride Kamran’ın onu aldatmasının ardından aldığı muhteşem eğitime rağmen kendini Anadolu’ya sürgün eder. Genç ve idealist bir öğretmen olan Feride aldığı eğitimle özellikle kız çocuklarına umut olmak istedi. Feride ailesini kaybeden bir kız çocuğu ve kızların okumasına karşı olunan bir dönemde bir kadın olarak kız çocuklarına ışık oldu, unutmayacağız.
Türk Edebiyatı’nın Yedi Güzel Adam’ının anlatıldığı dizide belki de en dikkat çeken öğretmenlerin başında Erdem Bayazıt geliyordu. Edebiyatımızın usta kalemi, dizide de yine o ustalıkla yazılarak beyaz cama aktarıldı. Erdem Hoca da öğrencilerine hayallerinin peşinden koşmayı, vazgeçmemeyi öğretti. Umudu aşıladı. Umut diyorum mirim, çok ama çok önemlidir. Erdem Hoca da işte tam bu noktada güzel şeyler öğretti…Unutmayacağız.
Öğretmen Kemal geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden Cüneyt Arkın’ın hayat verdiği özel karakterlerden bir tanesidir. Atatürk’ün eğitimci kişiliğinin öğretmenin vücudunda nasıl yaşam bulduğu üzerine kurulu film küçük bir köyde geçmektedir. Gericilerin olduğu bir köyde öğretmenlik yapan Atatürk ilkelerine bağlı, devrimci öğretmen Kemal ile köylüler arasında sorunlar başlar. Kemal köydeki çocukların okumasını ister ancak dinci halk buna karşıdır. Karşılıklı karmaşada çocukları eğitmeye çalışan ve yolundan dönmeyen Kemal Öğretmen eğitim uğruna hayatını kaybeder. Öğretmen Kemal filmi eğitim seferberliğinin başlaması, gericiliğe karşı eğitimin ışıklı yolunu anlatan özel bir film ve karakter olarak hafızalardan silinmeyecek.
90’ların unutulmaz dizisi Koçum Benim dizisini hatırladınız mı? Çok haşarı, deli dolu ve bir o kadar da sorunlu öğrencilerden oluşan bir basketbol takımına yeni bir koçun gelmesiyle başlayan olaylar silsilesiyle takım ve bizler çok özel bir adam tanıdık: Koç Can! Can okula gelmeden önce popülerlikleri, hayata bakışları oldukça sığ olan, yer yer zorba olan bu çocukların nasıl hayata hazırladığını, sporcu ahlakıyla yeteneklerini nasıl kullanmaları gerektiğini öğretmişti. Çocuklarının her derdinde yanlarında olan Can, eğitimciliğin, yol göstericiliğin sadece sınıflarda, taş binalarda değil her yerde olacağının da en büyük kanıtıydı.
Neler neler yazarım buraya da eksik kalır. Öğretmen dizisi bir fizik öğretmeninin sınıfını rehin almasıyla başlayan olaylar dizisini anlatıyordu. Çok hasta olan ve hayatının son günlerini yaşayan Akif Hoca, sınıfını rehin aldı ve ölen öğrencisinin peşinden gitti. Yayın hayatı kısa sürse de bizlere çok şey öğretmişti. Kelimelerin insan hayatında nasıl büyük bir sınav olduğunu, sosyal medyanın nasıl bir silaha dönüştüğünü anlattı öğrencilerine. Yetmedi; düşünmenin değerini, her görünenin asla hakikat olmadığını, bazen o gerçeklerin burnumuzun dibinde olduğunu ancak bizlerin onu asla göremediğini; direnmeyi, birlik olmayı öğretti. İlk bölümden son bölüme “Bizi düşünmek kurtaracak!” dedi.Sadece çocukların hayatından değil, ailelerinin ve gelecek başka 12-A’ların başından da çekti koca bir mafya yumağını.Yani sözün kısası Akif Erdem duymak, anlamak ve görmek isteyene hem düzeni hem de nasıl yıkılabileceğini anlattı. Ben de bir kez daha demek istiyorum ki: Teşekkürler Akif Hoca, çok teşekkürler.
Son durağımız da tabii ki Rıdvan Kanat Lisesi olacak. Bence bu ekranlardan geçen en özel öğretmenlerin başında geliyordu Afet Öğretmen. Hayatını öğrencilerine adamış, umursamaz, çıkarcı idarecilerle savaşarak, bütün ömrü sürgünlerde geçmiş idealist bir öğretmendi, Afet. Öğrencileri ona ” Doğal Afet” diyordu zira kendisini kandırmak mümkün değildi. Öğrencilerine bir kılavuz olan Afet Öğretmen, okulu ticarethane gibi gören Amil Müdür ve sisteme çok rahat ayak uyduran meslektaşlarıyla savaştı. Defalarca kez kazandı da girdiği mücadeleleri ama tek gayesi öğrencilerinin düzgün eğitim almasıydı. Kardeşiyle tek başına ayakta kalan Afet Güçverir, okulda da sisteme karşı başka çocukları korumak, kollamak istedi.
Aslında ilk bakışta Gülsüm için “Sinik biriydi, neden paylaştınız?” diyebilirsiniz ancak Gülsüm bana soracak olursanız özel ve güçlü bir kadındı. Ben hatasız, kusursuz karakterleri gerçekçi bulmadığım için sanırım Gülsüm bana hep çok güçlü gelmiştir. Öncelikle Gülsüm aslında hep istediği hayatı yaşamış ancak bunu diğerlerine pek belli etmemiş biriydi. Belki hatalar yaptı ancak insan darBe yedikçe güçlenir derler ya Gülsüm en sonunda hayatı boyunca tir tir titrediği abisine, ailesine karşı dik durabildi. Çocuğuyla, kocasıyla herkese rağmen kendine bir hayat kurdu. İnsanların nefes bile alırken izin almak zorunda kaldıkları bir evde, evlilik dışı dünyaya getirdiği çocuğu ve kimseden onay almadan evlendiği kocasıyla çıktı. Sebepleri, sonuçları var. Gülsüm korkuyordu belki ama yaşamaktan, ilerlemekten de yeri geldiğinde sesinden bile korktuğu abisinin karşısına dikilmekten de geri durmadı. Bu sebeple bu listemizde bizde seve seve kendisine yer verdik. Gülsüm benim için özel bir karakterdir. Şimdi neler yapıyor bilmiyorum ama eminim istediği hayatı yaşamaya devam ediyordur.
Gelelim listemizin ikinci ismine; Gurbet Kadını dizisinde hepimizin gönlünde taht kurmuş, Anadolu kadınını aslında net şekilde gösteren bir karakter olan Zeyno Ana’yı konuşacağız. Zeyno Ana uzaktan bakıldığında bir aşiretin başında, güçlü ve biraz da agresif bir kadın olarak karşımıza çıktı. Onu diğer töre dizilerindeki hanım ağalardan ayıran özelliğiyse o zalim değil adil bir kadın. Etrafındaki insanlara, muhtaç durumda olanların arkalarında dimdik duran Zeyno Ana zalimlere aman vermeyen, korkusuz, yiğit, mert bir kadın. Ailesinden aldığı güçle toprağına toprak, zenginliğine zenginlik değil insanların yanında olarak onlarla kalp kalbe savaşan bir kadın olan Zeyno Ana’yı bu liste dışında tutamazdık. Ona hayat veren, yeşilçamın unutulmaz ismi Fatma Grik olunca da bize arkamıza yaslanıp, seyretmek düştü.
Bahar Çeşmeli ile tanıştınız mı? Tanışmadıysanız çok şey kaybedersiniz, baştan söyleyelim. Bahar eşini kaybettikten sonra hayatını çocuklarına adamış genç bir kadındır. Bahar hayatın tüm zorluklarına rağmen pes etmeyen, ne olursa olsun kendi yaşadığı acıların ardına sığınmadan ayakta kalmayı başarmış bir kadın. Bahar daha 8 yaşındayken annesi tarafından terk edilmiş, kocasını kaybettikten sonra 2 çocuğuyla baş başa kalmış ama kimseye eyvallah etmeden, dimdik ayakta duran bir anne olarak bu listeyi hazırlamaya karar verdiğimizde aklımıza ilk gelen isimlerdendi. Bahar hayatın onun karşısına çıkardığı tüm zorluklara rağmen dimdik ayakta duran, ezilmeyen, kendini ezdirmeyen güçlü bir kadındı, hikayesini asla unutmayacağız.
Merve Aksak, Sarmaşık’ın tehlikeli, güzel ve en hırslı kadınıydı. Merve aslında kötü kadın diyeceğimiz kadınlardandı ancak onu bu listeye alan şey çevirdiği entrikalar değil asla pes etmeyen yapısı oldu. Merve aslında insanı ilk tanıştığında ürküten biri ancak onun en önemli özelliği ne biliyor musunuz Cesur olması. Merve Aksak olarak kocasından güç aldığını düşünenler olabilir ancak o evliliği biterken de oldukça güçlü bir kadındı. Onu üzülürken, ağlarken görsek de başkalarının karşısında hep dik duruşundan taviz vermedi hem de son ana kadar mücadele etmeye devam etti. Bir kadın olarak elindekilere sahip çıkma yöntemini çok tasvip etmesem de o sadece çevresine ayak uydurdu aslında zira Merve’nin etrafındaki kimse masum değildi. O sadece etrafına ayak uydururken o çevrenin ona hükmetmesine izin vermeden gücü eline aldı ve herkese hükmetti. Ne derler bilirsiniz aslan ininde kedi olursanız olacağınız tek şey akşam yemeği olur. Merve zorluklarla dolu bir hayattan, kendi doğru bildiği şekilde çıkmayı başardı.
İpek Tekin’i tanıyor olduğunuzu umuyorum zira kendisi bu ekranlardan geçen en güçlü bir kaç kadın karakterden biridir. İpek, tıp fakültesini ikincilikle bitirmiş, ülkenin en genç kadın dekanı ve başhekimi olarak Valide Atik Hastanesi’nin yöneticisidir. Kuralcı ve sert yapısının yanında idealist, cesur ve başarılı bir kadındır. İpek’i insanlara sevdiren en önemli özelliğiyse sevdiği insanlara ne olursa olsun sahip çıkması olduğunu düşünüyorum. Katı bir patron olsa da hastane için her türlü saçmalığa göz yuman, ya da olmadık şeylere sırf ucunda para var diye boyun eğen biri hiç olmadı. İpek Tekin her zaman sağduyulu, içine girdiği zorluklara göğüs gereni mevcudiyetini kadınlığından, yüreğinden alan ve bunları yaparken de kendinden asla ödün vermeyen bir kadın olarak listemizde kendine yer buldu.
Güçlü kadınlar listesi hazırlayıp da Hilal’den bahsetmemek olmazdı değil mi? Ya da Halit İkbal mi demeliyim? Hilal Vatanım Sensin dizisindeki belki de en cesur kadındı. Tam savaşın ortasında, belki de ölümü göze alarak kurtuluş mücadelesine katılan Hilal düşmanına aşık olduğunda bile ülkesine ve milletine olan bağlılığından ya da bağımsızlık sevdasından bir an bile ödün vermedi. Karşısında büyük ordular, güçlü askerler ve zalim yargıçlar olmasına rağmen anne ve babasından öğrendiği vatan aşkı, isminden aldığı güçle Kurtuluş Savaşı’nın o güçlü kadınlarının özeti gibiydi. Hilal’in hikayesi mutlu sonla bitti ama emin olun Hilal için söz konusu ülkesi olduğunda bitmese de fark etmezdi. Kadınların insan yerine bile konmadığı bir dönemde, bir kadın olarak tüm kadınların hayranlık duyacağı kadar cesur ve özel bir kadındı Hilal, asla unutulmayacak.
Mücadele, vazgeçmeme, aşk ve annelik denilince akla ilk kim gelir? Elbette ki Hülya Cevher gelir. Biz Hülya ile çok tatlı tanışmasak da onun tüm hikayesini öğrendiğimde ilk cümlem şu olmuştu: Sen nasıl ayakta kaldın? Hülya çocukluk aşkı Kerim’in yollarını gözlerken başına bir sürü felaket gelen, tecavüze uğrayan, sokaklarda ölene kadar dayak yiyen, çocuğu ondan kaçırılan ve düğün gününde sevdiği adam tarafından terk edilen yani aslında kendini öldürse kimsenin neden diye bile sorgulamayacağı bir kadın. Hülya’nın en önemli özelliği asla vazgeçmemesi. Yaşamdan, devam etmekten, kendi hayatı için mücadele etmekten hiç vazgeçmedi. Hülya, hayatımın aşkı dediği adamla olan ilişkisini bile en aşağıdan yukarıya kendisi inşa etti. Yıkıldı, döküldü ama savaşmaktan, mücadele etmekten de geri durmadı. Hülya düşmanlarına ateşten bir kor, sevdiklerine yumuşacık bir bulut olan özel bir karakterdi. Kendisini çok özlemekle birlikte birçok insana ilham verdiğini de söylemek zorundayız. Özlendin Hülya Cevher, özlendin.
Nefes’in hikayesini izleyip de yıkılmamış olan var mıdır? Ben sanmıyorum. Nefes kabus gibi bir hayatın içerisinden kendini kurtarmayı delirmeden başarmış bir kadın. Sırf bu bile onu bu listeye tartışmasız sokardı ama sadece bu kadar değil. Nefes, babası tarafından çocuk yaşında bir adama satılmış bir kız çocuğu. Tam sekiz sene boyunca bir zalimin tecavüz ettiği, dövdüğü neredeyse işkencenin her türlüsünü yaşattığı Nefes, oğlu için hayata tutundu. O cehennemden kaçarken, bir tarafı aşka tutuldu. Nefes büyük bir mücadeleden çıksa da gittiği yerde de insanlar onu istemedi, hor gördü ama o yaşamaya, mücadele etmeye devam etti. Adını duyduğunda titrediği Vedat’ın karşısına da dikildi, sevdiği insanlar için yeniden işkence görmeyi dahi göze aldı. Nefes Kaleli bu sebeple çok özel çünkü o bir çocuk gelindi, hayatında hiç iyi bir anısı olmamasına rağmen mücadeleden, zalime karşı durup ona karşı savaşmaktan hiç vazgeçmedi. Şimdilerde başka bir avukat olarak başka Nefes’lere can veriyordur herhalde, siz ne dersiniz?
“Ben Hürüm Aziz Bey, hür. Ben anca istersem gelirim, sen beni zorla bir yere götüremezsin!” Aslında Efnan için şu cümle yeterli, fazlasına gerek bile yok. Efnan Aziz dizisinde fakir bir köylü kızı olarak çıktı karşımıza. Şehrin en zengin adamının karşısına dikilerek “Fransızlara hizmet etmem ben!” diyecek kadar cesur, ayaklarından kan gelene kadar dayak yese bile başını eğmeyecek kadar da gururlu bir kadın. Efnan kölelik sisteminin olduğu, kadınların eğer zengin değilse asla değer görmediği bir ortamda canı kadar sevdiği adamın karşısına bile dikilmiş bir kadın. İpe giderken bile başını eğmeyen Efnan elbette ki listemizde kendine yer bulacaktı. Efnan Payidar vatanı için gözünü budaktan sakınmayan, cesur, Fransız delegesinin karşısında dahi kendini teslim etmeyen, gururlu, sevdiklerine canı pahasına sahip çıkacak kadar vefalı bir kadın. Kendisinin hikayesini gururla izlemeye devam ediyoruz.
Geldik listenin sonunaaa….Ondan bahsetmemek olmazdı değil mi? Haseki Hürrem Sultan, bir kadının neleri başarabileceğinin en net kanıtı bence. Hürrem köle olarak gittiği Osmanlı Sarayı’nda başına gelmeyen kalmadı. İşkenceler gördü, sürüldü, acılar çekti ama en sonunda Osmanlı Tarihi’ne geçecek bir ilke imza attı. Önce köleliği bitti sonra da padişaha nikah kıydırdı. Hürrem Sultan için Safiye Sultan “Onun tek bir fısıltısı dünyadaki tüm kadınları susturmaya yeterdi!” diyor. O kadar mıydı bilmiyorum ama evlatları hayatta kalsın diye girdiği savaştan galip olarak ayrıldığını söylemek zorundayım. En dipten zirveye, kubbesinden kan damlayan bir sarayda çıkmak aklı olmayanın başarabileceği bir şey değil. Bu sebeple de listemizin en nadide yerinde kendisine bir köşe buldu. Hürrem Sultan’ın yaptıklarını değerlendirebiliriz ama başarısını, gücünü, kudretini de takdir etmemiz gerekiyor diye düşünüyorum.
Selvi Boylum Al Yazmalım izlediniz mi? İzlemediyseniz çok şey kaçırıyorsunuz ben size söyleyeyim. Ah Asya, ah…Güçlü kadın dedin mi benim aklımda ilk yanan isim oydu çünkü çok güçlüydü. Gencecik yaşında aşık olduğu İlyas onu bırakıp gidince oğlu Samet’le bir başına kalan Asya en sonunda kendisini seven bir adam buldu. Asya kocasının onu aldatmasının ardından kocasını terk edip, kendi hayatına gitti. Şimdi aslında Asya evlenmeden önce de sonra da çalışan, üreten bir kadın. Evlendikten sonra da o hayatına devam etti. Kocasına da aynı şekilde sahip çıkmak istedi ancak İlyasın erkeklik gururu buna izin vermeyince yolları ayrıldı. Bu filmde Türk Sineması’nda da bir ilk yaşanacak ve ilk kez baş kadın karakter jönü değil diğer adamı seçecekti. Asya’nın gücü burada işte. İlyas onun ilk aşkı, sevdiği adam ancak Cemşit de en zor zamanlarında onun yanında olan kocasıydı. “Sevgi emekti” diyerek kalbinde yanan ateşi elleriyle söndüren Asya bana soracak olursanız o dönemde bu ekranlardan geçen en güçlü bir kaç kadından bir tanesiydi.
Binbir Gece yayınlandığı dönemde gazetelerin manşetlerine kadar haber olmayı başarmış bir diziydi. Dizideki ahlaksız teklif konusu üzerine insanlar belki de haftalarca konuştular ancak dizinin kendisi kadar konuşulan diğer bir konuysa Bergüzar Korel ve Halit Ergenç’in ekrana yansıyan uyumlarıydı. Dizi onlarca ülkede reyting rekorları kırarken Şehrazat ve Onur için özel hayran kulüpleri kuruldu. Halit Ergenç ve Bergüzar Korel Binbir Gece’den tam 10 sene sonra Vatanım Sensin’de yine bir karı-kocayı canlandırdılar ve izleyenlerden yine tam not aldılar. Yıllar geçse de izleyicinin gözündeki değerlerinin hiç kaybolmadığını da her projelerine gösterilen büyük ilgiyle de görebiliyoruz. Umarım bu büyülü çifti yine bir projede birlikte izleyebiliriz.
Kara Para Aşk yayınlanmaya başladığında hem ülkemizde hem de dünyada büyük patlama yarattı. Özellikle yurt dışından diziye ilgi büyüktü. Bunun en önemli sebebi de dizinin hikayesi kadar başrol oyuncularının uyumlarının da konuşulmasıydı. Tuba Büyüküstün ve Engin Akyürek’in ekran önündeki uyumları panellerde söyleşilere konu oldu. Dizinin bitmesinin ardından uzun süre konuşulan bu partnerlik için diyecek bir şeyimiz yok aslında: 10 sene üst üste oynasalar yine izleriz. Engin Akyürek ve Tuba Büyüküstün en son Sefirin Kızı dizisinde bir araya geldiler ama kanaatimizce yeniden, sıfırdan bir dünyanın içinde buluşmalılar. Biz de o günü bekliyoruz.
Her Yerde Sen yayınlandığı dönemde rengarenk dünyası, alışılmışın dışındaki hikayesiyle seyircisinden tam puan almıştı. Dizinin başarında şüphesiz ki dizinin başrolleri Furkan Andıç ve Aybüke Pusat’ın enerjilernin hem ekran önünde hem de ekran arkasında tutmasıydı. Selin ve Demir’in eğlenceli ve romantik hikayesi ekrana en nahif şekliyle taşınırken Aybüke Pusat ve Furkan Andıç’ın bu diziden sonra ortak hayran kitlesi her geçen büyümeye devam etti.
“Ciğerimiz Kalmamıştır!” görselini hatırladınız mı? İşte o Ayşegül ve Poyraz’dan sonra popüler oldu. Poyraz Karayel dizisindeki aşk o kadar yakıcıyı ki izleyicisine hem çok zor hem de çok romantik anlar yaşattılar. Dizide anlatılan aşk insanı delirtecek kadar büyüktü. Aşk böyle etkileyiciyken İlker Kaleli ve Burçin Terzioğlu’nun müthiş uyumları da eklenince dizi kendi içinde ayrı bir dünya kurdu. Poyraz ve Ayşegül’ün aşklarının insanlara bu kadar GERÇEK gelmesinin sebebi de İlker ve Burçin’in yarattıkları Ayşegül’le Poyraz’ın izleyiciye direkt ulaşması oldu. Hala hatırı sayılır bir kitleye sahip olan ikilinin bir kez daha aynı projede yer almasını hayranları büyük bir umutla bekliyorlar.
Türkiye’de son yıllarda yayınlanan en iyi gençlik dizisiydi; Medcezir. Dizi yayınlandığı dönemde büyük başarılar elde ederken en az dizi kadar dizinin dünyasında geçen aşklar da insanların ilgisini çekti. Bu hususta kendine büyük hayran kitleleri yaratan Mira ve Yaman’ın aşkları bugün hala konuşulmaya devam ediyor. Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy’un ekranın öteki tarafından dahi hissedilen kimyaları, Yaman ve Mira’nın masum aşkıyla birleşince seyir zevkini en üst noktaya taşıdı. Unutulmazlar arasındaki listeye adını altın harflerle yazdıran Serenay Sarıkaya ve Çağatay Ulusoy partnerliği bizim de en özlediklerimiz listesinde hala üst sıralardaki yerini korumaya devam ediyor.
Hayat Şarkısı yayınlandığı dönemde fenomen olmuş bir diziydi. Bunun en önemli sebebi de Hülya ve Kerim’in insanı duygudan duyguya sürükleyen aşk hikayesiydi sanırım. “Bir kadın severse her şeyi yapar!” mottosuyla yola çıkan dizide Hüya ve Kerim iniş çıkışlı aşk hikayesi izleyiciden tam not aldı. Bu aşkın izleyiciye bu kadar geçmesinin sebeplerinden biri de Burcu Biricik ve Birkan Sokullu’nun ekran önündeki harika uyumlarıydı. Enerjileri o kadar yüksekti ki diziyi izleyemeyenler bile internette izledikleri sahnelerin altına ” Bu çift için videoları izliyorum!” yorumları geliyordu. Burcu Biricik ve Birkan Sokullu ikilisini bir daha aynı projede izler miyiz bilmiyoruz ama öyle bir şey mümkünse biz de beklemede kalmaya devam edeceğiz.
Son yılların ekranlara damga vuran çiftlerinden oldu Murat Yıldırım ve Esra Bilgiç! Sibel ve Ramo yani nam-ı diğer RamBel dizinin ekran süresi boyunca bazen diziden bile fazla konuşulan bir çiftti. İmkansız aşkları olduk olası sevdik değil mi? Onlarınki de öyleydi. Aşkları nefretten ve ayrılıktan büyük değildi gibi hissediyorlardı ama öyle olmadı. 2 sezon boyunca öyle nahif ve gerçek bir hikaye anlatıldı ki Ramo ve Sibel’in aşkı izleyicisinden tam not aldı. Aşklarının bu kadar sevilmesinin en büyük sebebi de şüphesiz Esra Bilgiç ve Murat Yıldırım’ın ekrana taşınan mükemmel uyumu oldu diyebiliriz. Geçtiğimiz günlerde Murat Yıldırım’ın “belki dijital olur” yorumundan sonra elimiz kalbimizin üstünde, tadı damağımızda kalan dizinin dönme ihtimaline inanarak o güzel haberi bekliyoruz.
Bir dizi çifti diziden fazla konuşulur mu? Evet konuşulur. Bir dizi çifti tek başına diziyi izleme sebebi olabilir mi? Evet olabilir. Neredeymiş bu çift diye soruyorsanız hemen söyleyelim: İşte karşınızda Kalp Yarası! Dizinin senaryosu son 7 bölümdür sallantıda olmasına rağmen genel izleyici kitlesinin Ayşe ve Ferit sevgisi bitmiyor. Her hafta diziyi finalden uzak tutan çift Türkiye’den Brezilya’ya kadar geniş bir hayran kitlesine sahip. Ayşe ve Ferit’in aşklarının bu kadar sevilmesinin sebebi hiç şüphesiz Gökhan Alkan ve Yağmur Tanrısevsin’in müthiş uyumu oldu. Her hafta gündemi sallamaya devam eden hayranları çiftin kitlelere ulaşmasında büyük pay sahibi oldu.
İşte karşınızda diziden daha fazla konuşulan bir çift daha: Eda ve Serkan! Sen Çal Kapımı ekranların uzun süren romantik komedilerindendi. Dizi kendini çok konuştursa da bunu yegane sebebi dizideki çiftin harika uyumlarıydı. Kerem Bürsin ve Hande Erçel’in çok nadiren karşımıza çıkan uyumları diziyi en izlenesi kılan detaydı. Eda ve Serkan’ın diziyle birlikte yarattığı hayran kitlesi deyim yerindeyse sosyal medyada deprem yarattı! Dizinin son haftalarında özellikle neredeyse her hafta milyonlarca twit atıldı. Kendine has “HanKer” adı altında bir de fan kitlesi yaratan Hande Erçel ve Kerem Bürsin’in ünü sınırları aştı ve Viyana kapılarına dayandı. Yurt dışında da çok sevilen dizi bugün halen orada da reyting rekorları kırmaya devam ediyor. Bu başarının en büyük mimarları da Hande Erçel ve Kerem Bürsin’in projeye dört kolla sarılarak ayakta tutmaları olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. İkiliyi yeniden bir arada görmeyi de heyecanla beklediğimizi şuraya iliştirelim.
Gelelim asıl meseleye…Kiralık Aşk’ın deyim yerindeyse sosyal medyada deprem yaratan çifti Defne ve Ömer’i söylemeden bu dosyayı bitirmek olmazdı. Daha dizinin üçüncü bölümünde çiftin kendine ait bir fan kitlesi oluşmuş ve hatta o yıl haber kanallarında : Türkiye yeni Türkan Şoray ve Kadir İnanır’ını buldu haberleri dönmeye başlamıştı. Elçin Sangu ve Barış Arduç’un ekran önündeki uyumları insanları kendine o kadar çekti ki dizinin ikinci sezonu senaryosal anlamda zayıf olsa da seyircisinin asla bırakmadığı bir iş oldu. Altın Kelebek Ödüllerinde En İyi Çift Kategorisi açıldığı anda üstünden 1 sene geçmemiş olmasına rağmen milyonlarca oy alarak ödüle kavuşan çift, iz bırakanlar listesine adlarını altın harflerle yazdırdılar. Kiralık Aşk sonrasında da “Mutluluk Zamanı” isimli bir de sinema filmi yapan Elçin ve Barış orada da başarılı oldu. Şehir şehir , ülke ülke gezen ikiliye gösterilen sevgi görülmeye değerdi. Yazarınızın listesinde her daim zirvede olacak olan ikilinin yeniden bir araya gelecekleri günü (biliyoruz, inanıyoruz ) sabırla beklemeye devam edeceğiz.
10. Buffy The Vampire Slayer (1997-2003)
9. Once Upon A Time (2011-2018)
8. The Vampire Diaries (2009-2017)
7. MERLİN (2008-2012)
6. Lucifer (2016-2021)
5. Fringe (2008-2013)
4. Daredevil (2015-2018)
3. The Witcher (2021- )
2. Game Of Thrones (2011-2019)
1.Supernatural (2005-2020)
CAPELLA 