Siyah Beyaz Aşk (Yargı, 10.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Bu hafta Yargı’nın başından kalktığımda hem sinirli hem de çok üzgündüm. Bu duyguların haricinde bir çok şeyi de sorguladım özellikle de vefa, sevgi, aşk gibi kavramları ve dilimde tek bir soru cümlesi vardı : Ilgaz, Ceylin’i neden sevsin?

Bu hafta üzerinde dans edeceğim karakter herkesin tahmin edeceği gibi Ceylin olacak. Bu nasıl kendinden vazgeçme halidir? Bir insanın kendisinden, geleceğinden hiç mi umudu olmaz da bu şekilde, tek kalemde harcar? İşte bunu konuşmak istiyorum çünkü bütün bölümde gaflet adı altında anlatılan konunun sırrı, Ceylin’in göstermemek için herkesi kendinden uzak tuttuğu karakterinde gizli.

Ceylin Erguvan, uzaktan bakınca güzel, başarılı, akıllı, cesur ve cüretkar bir kadın. Bu özelliklere hırsla birlikte biraz egoist ve bencil kişiliğini de ekleyince karşımıza oldukça itici bir kadın çıkıyor. İtiraf etmek gerekirse bölüm boyunca televizyonu kapatmakla kapatmamak arasında kaldım ve Ceylin’i anlamaya çalıştım.

Ceylin sevgi denen duyguyu bilmiyor arkadaşlar, basit, net ve kısa. İlk önce güven sorunu yaşıyor demiştim ama yanılmışım. Sevgiyi tanımaması bir yana kendi ruhunu ne sevgiye layık görüyor ne de kendisini seviyor aslında. Ceylin’in sorunu kendisiyle çünkü ona kimse bir insan nasıl sever anlatmamış, göstermemiş, bilmiyor ki. Ben henüz Ceylin’in etrafında onu benim anladığım şekilde seven birini görmedim. Ne babası, ne annesi ne de ablası seviyor. Onun sevgi duygusunu bildiği bir insan vardı : Engin! Dostuydu, ortağıydı, sırdaşıydı. Her sıkıştığında sığındığı limandı ve o adam geldi canını, ciğerini söktü. Ceylin’in normal olmayan ruh hali iyice dengesizleşti ve günün sonunda ona değer veren tek insanı kaybetti : Ilgaz’ı!

Ilgaz ve Ceylin için söylenecek söz yok aslında. Ayrı dünyaların insanları derler ya hani, işte tam öyleler. Ben açıkçası birbirine tamamen aykırı olan insanların ilişkilerinin uzun sürdüğüne pek şahit olmadım. Yani bu artı, eksi birbirini çeker lafı bana göre tamamen şehir efsanesi. Şimdi kavga, dövüş tanışıp yıllarca birlikte olanlar var diyeceksiniz duyuyorum ama o çiftlere bakın bir süre sonra o zıtlıklar törpülenir ya da çiftler birbirine benzemeye başlar aksi durumda çok nadir ilişkiler devam edebilir. Şimdi o zaman Ilgaz ve Ceylin birlikte olabilir mi? Evet olabilir hatta harika da olurlar ancak sorunlar var, özellikle de kız tarafında ağır sorunlar var!

Öncelikle Ceylin’in kendisiyle barışması şart, kendisini sevmeyen başkasını sevemez. Eren’le konuşurken kendisini siyah, Ilgaz’ı beyaz olarak gördüğünü, kıyamadığını söyledi ama bana sorarsan La Fontaine’den masallar anlattı. Küçük çocuklara bu hikayeleri yedirir ama ben yemem, üzgünüm. İlk önce şu siyah ve beyaz olma durumundan bahsetmek istiyorum. Siyah olmak, karanlık olmak bir tercihtir. İnsan bile, isteye kendisini oraya hapseder. Ceylin de bunu yapıyor. Karanlıkta olmayı tercih ediyor. Orada gizleniyor. Neden mi? Geçen haftaki yazımda söylemiştim, Ceylin negatif duygulardan beslenen ama diğer durumlardan kaçan bir insan. Mesela annesi ona öfkeliyken evine gidebildi ama gerçekler ortaya çıkınca ayağını bile basmadı. Bunun iki sebebi var ilki annesinin üstüne düşeceğini ve sevgi göstereceğini biliyor ama bunu istemiyor. İkincisi de aslında onu içten içe yiyip bitiren duygudan kaçıyor. Ceylin, İnci’yi koruyamadığı için büyük bir vicdan azabının içine hapsolmuş durumda. Ne yapsa çıkamıyor oradan. Bu sebeple İnci’nin katilini bulması kendisi için çok önemliydi, devam edebilmesi gerekiyordu, bu sebeple de her şeyini ortaya koydu. Hatırlarsanız geçen haftaki bölümde Ceylin kamera kaydı için neredeyse birini yakacak duruma geldi. Bütün bunlar yaptıklarını haklı göstermiyor ama görünen gerçek bu. Peki böylesine başarılı, zeki ve başarılı bir kadın neden kendisini sevmez. Erguvan ailesi bunun en temel etkeni bence. Özellikle de babası. Babasının zamanında yaptıkları, ablasının yaşadıklarının ardından aldatılma gibi bir durum karşısındaki tavrı, İnci’nin ölmeden önceki kuralsızlıkları bana bu ailede etik, değer anlamında bir şey olmadığını gösteriyor. Yine de hukuk eğitimi almış birinin böyle küçük bahanelerle her kuralı çiğnemesi kabul edilemez. Ben hak vermiyorum ama anlıyorum. Ceylin ve Ilgaz aynı şartlarda büyüyen iki insan değil. Kaya Ailesi her koşulda birbirine tam destek olurken, Ceylin tek hatasında ki o da hata değil, gözden çıkarıldı. Gerçekleri anlatmasına rağmen kimse dinlemedi. Diğer yanda Çınar cinayetle suçlandığında ailesi kızsa da, sinirlense de yanında oldu. Bu yüzden sevgiyi anlamama hususunda Ceylin’e kızarım ama asla yargılamam amaaaa bu her yaptığına çocukluk travması diyeceğim anlamına gelmez. Ceylin’in kendi işi, katili bulmaya çalışırken yaptıklarını mazur görebilsem de bu haftaki hareketleri çizmeyi çok aştı.

Ilgaz bu hafta Ceylin’e gösterdiği her tepkide sonuna kadar haklıydı. Özellikle hastane meselesinde. Kağıt üstünde de olsa, eşin olan insanın masasından belge çalıp, o davanın tarafı olup, sonra da Ilgaz’a sen çekil soruşturmadan demek, açık şekliyle senle işim bitti, gölge etme demekle eş değer. Ilgaz şimdi ne düşünsün? O ki asla yalan söylemeyen kardeşini bile katil olması ihtimaliyle yakacak olan Ilgaz, Ceylin mesleğini kaybetmesin diye onunla formalite icabı evlendi, Ceylin’se gözünü kırpmadan yakacaktı Ilgaz’ı. Ben olsam çıkarı süresince yanımdaydı, işi bitti ve beni yakmak üzere diye düşünürüm. Bence Ilgaz da tam olarak böyle hissetmiştir. Düşünsenize Ilgaz Kaya gibi dürüst ve etik kurallarla yaşayan bir adam, Ceylin yüzünden soruşturma dosyası üzerinden kar sağlamak, soruşturma gizliliğini ihlal etme gibi ithamlarla soruşturma geçirebilir. Bence bu Ceylin için bile çok fazlaydı. Kaldı ki sadece bu da değil, Ilgaz’ın Pars’la arasındaki rekabeti de iyice kızıştırdı. Bunları yaparken de zerrece tereddüt etmedi. Açık konuşayım sevgisiz büyümek, kendini sevmemek, kural tanımamak, öğrenmeyi, değişmeyi reddetmek yani Ceylin hanımın tabiriyle karanlık olmak tercihtir. Herkes de tercihlerinin bedelini öder, bu kadar basit.

Ceylin son hamlesiyle hem Ilgaz’ın mesleğini riske attı, hem de Pars savcımla arasını çok kötü bir şekilde bozdu. Hele de iki insanın kavgasından aldığı keyfe gelmiyorum bile. Resmen oradaki savaş durumundan keyif aldı. İki savcının kendisini yüzünden gerilmesi hoşuna gitti yani. Sayesinde de yeni bir düşmanlık başladı. Oysa tam iki eski ahbap yeniden bir araya gelmek üzerelerdi, tam da her şey yoluna girecekti ki araba kazası oldu. Pars şimdi açığını bilen Ilgaz’ın üstüne çok daha kötü bir şekilde gidecek ve aralarındaki uçurum daha da artacaktır.

Ceylin’in bu haftaki hamlelerinin üstünde Pars’la düşmanlık da yaratması Ilgaz için çok zor bir dönemin kapılarını da açtı. Bir yanda evdeki eski suçlu dedesi, diğer yanda Engin’in gizli gizli üstlerine oynaması ve en önemlisi güvendiği, sevdiği kadın tarafından ihanete uğraması. Tüm bunları üst üste koyunca Ilgaz için çok çetin bir dönemin kapıda olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Ilgaz ve Ceylin arasındaki ilişki an itibariyle çıkmaza girmiş bulunmakta ve Ceylin Ilgaz’a değişebileceğini göstermediği sürece eskiye dönmeleri de pek kolay değil. Ceylin’i girdiği çıkmaz yoldan ancak Ilgaz çıkarabilir ancak gururu kırılan Ilgaz Kaya asla geri adım atmayacaktır. Bu yollar nasıl kesişir peki? Onu da Sema Ergenekon’un büyülü kalemine bırakalım…

Bu haftalık da benden bu kadar, bütün ekibin yüreğine, emeğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

İyi Bak Kendine Sayın Savcım! (Yargı,9.bölüm)

YAZAR : Şeyma BULUT

Bu sezonun yıldızı kim diye sorsalar herhalde düşünmeden cevabım Yargı olurdu!
Çok net söyleyebilirim ki kurulan dünyasından, castına, senaryosuna kadar dört dörtlük bir iş Yargı!
Öyle bir hikaye ki izlerken artık dayanamadım ve “Ben bu işi yazmalıyım kardeşim!” dedim ve kırdım dizimi, oturdum yazının başına sonrası kendiliğinden akmaya başladı.

Yargı, normal şartlarda yan yana dahi gelmesi mucizelere bağlı iki sert karakterin hikayesi. Bir yanda kural tanımaz, ukala ve tuttuğunu koparan bir avukat Ceylin Erguvan, diğer yanda kuralcı, kontrolcü ve dürüst cumhuriyet savcısı Ilgaz Kaya! Ceylin’in kardeşi öldürülene kadar bu ikisini yan yana savaş verirken görmek pek mümkün değildi ama hayat işte, sürprizlerle doludur.

Ilgaz ve Ceylin bu yolculukta birbirlerinden çok etkilendiler. Biri kurallarını gevşetmeyi, arada sırada da olsa doğru bildiği yoldan başka yolların da olduğunu, diğeri de kurallara uyarak da kazanmanın mümkün olduğunu öğrendi. Daha da önemlisi dünyaları birbirlerine karışırken belki de ilk kez birine sırtını dayamanın ne demek olduğunu öğrendiler. Ben aşk için kelimelere güvenmem, onlar yanıltır ama bu ilişkide büyük gelişim gösteren şimdilik Ilgaz gibi görünüyor.

Ilgaz’ın sahte evlilik yapması, herkese bunun gerçek bir evlilik olduğunu söylemesi, Ceylin’i yanından ayırmazken gerçekleri herkesten, ailesinden dahi saklaması bana çok da Ilgaz’ın yapacağı bir şey gibi gelmiyor. Çınar için yaptıkları abilik iç güdüsüydü ama Ceylin için kendinden ödün vermesi işte biz buna duyguların artık su üstüne çıktığının işareti diyebiliriz. Peki ya Ceylin? İşte orası biraz karışacak çünkü Ceylin Ilgaz gibi dürüst biri değil, söz konusu kendi duyguları olduğunda avukat olduğu zamanlardan bile daha olağanüstü bir yalancıya dönüşüyor. Kendisi bu yalanları cümle aleme anlatabilir ama üzgünüm avukat hanım, ben yemiyorum.

Ceylin Erguvan çözmesi zor bir kadın ama biraz onunla ilgili konuşmak istiyorum. İlk bakışta görünen kısmını yazının başında söyledim zaten. Oldukça ukala, kural tanımaz, ne olursa olsun kazanmayı kendine kimlik edinmiş bir kadın. Ne olursa olsun bu huyundan da kurtulamıyor. Engin’in peşinden koşarken, görgü tanığını da gözünü kırpmadan harcardı aslında. Panik halinde zamanla yarışırken çok da etkilenmezdi ama eski haliyle, şimdiki hali arasında gözle görülmese de çok ince bir fark var var : Bir zamanlar kimseyi dinlemeyen Ceylin Erguvan artık birilerini dinlemeye başladı çünkü güveniyor. Tam da o sahnede iç sesim, Engin yakalandığı an Ceylin topuklar dedim ve tam olarak öyle oldu.

Hatırlıyor musunuz? Ilgaz ve Ceylin Yargı’nın ilk bölümlerinde bir an yaşamışlardı, Ceylin, Ilgaz’ a ağlayarak “Ben çok güzel kaçarım biliyor musun?” demişti. O zamanlar için İnci’nin acısından kaçıyordu, zayıf olarak gördüğü duygularla arası iyi değildi. Öfke, nefret, kızgınlık bunlar Ceylin’in korkmadığı, üstüne gittiği duygular. Onlardan besleniyor. Sevgi, aşk ve birine güven duymaya başlamaksa onluk değil. Bu duyguları zayıflık olarak görüyor çünkü Ceylin’in babasından kaynaklı güven problemi var. O, bugüne kadar babası yokken küçük kardeşine, yarım akıllı ablasına ve annesine babalık yapmış, bütün evi sırtlamış yani hayatta kalıp, devam etmesi için ne lazımsa onu yapmış bir kadın. Bir avukat olarak yaptıklarını doğru bulmasam da nedenini anlayabiliyorum. Zor bir hayatı vardı ve ya kaçacaktı ya da ailesinin yanında kalacaktı, Ceylin zor olanı seçti, hepsi bu!

Ceylin’in hayatındaki adamlara baksanıza, nasıl güvenecek ki bu kız bir başka erkeğe? Babası yüzünden hayatı adam gibi yaşayamamış, eniştesi ablasını aldatıyor(daha önce de fark etmişti), en yakın arkadaşı kız kardeşini öldürdü. Aralarında güneş gibi parlayan bir Ilgaz var o kadar. Ceylin’in şu aşamada Ilgaz’a güvenmesi de kolay değil ve açıkçası ben de çok haksız bulmuyorum.

Ilgaz benim hala mesafeli durduğum bir karakter. Özellikle Neva konusu işinde gıptayla baktığım karaktere, ilişki hususunda asla güven duymamam gerektiğini söylüyor. Sonuçta evliliğe giderken biten bir ilişki, ortada hayalleri ve dünyası başına yıkılmış bir kadın var. Benim aklımı en çok karıştıran da bu. Ceylin’i Neva’dan ayıran ne? Tamam Ilgaz Ceylin için kendinden ödün verdi ama belki Neva için de yaptı, bilmiyoruz ki değil mi?

Ben bir kadın olarak duygusal anlamda hiç bir ilgimin olmadığı adam hakkında böyle düşünüyorsam, Ceylin bin kez düşünmüştür. Kardeşim kızla evlenmek üzereyken bir telefon mesajıyla ayrılıp ardından başkasıyla evlenen bir adam Ilgaz. Neva delirmekte, Ceylin de güvenmemekle haklı diye düşünüyorum.

Peki sayın savcımız kaybettirdiği bu güveni nasıl sağlar peki? Kendisine aylar önce “Ben çok güzel kaçarım!” diyen kadını yakalarsa inanırım. Bu kadar basit ve net. Ceylin Ilgaz’dan değil, duygularından kaçtı. Son sahnede “İyi bak kendine sayın savcım” dediği anda Ceylin aslında duygularını da açık etti. Aksi durumda savcı bir eşle geçecek bir yıl onun gibi bir avukat için biçilmiş kaftandı ama o yapmadı çünkü duyguları var. Bu dakikadan sonra aylardır dünya üstüne yıkılmış bir kadını enkazın altından çıkaracak bir baba yiğit aranıyor! Bu Ilgaz olursa ne ala! Olmazsa da uzaktan dürbünle seyreder artık, ne diyelim?

Yazımı bitirmeden önce Pars’a değinmeden geçmek istemiyorum. Pars’ın sakladığı sırlar ve bu işte direkt olarak Yekta’nın da olması Yargı’da her şey yeni başlıyor dememe sebep oluyor. Asıl soru şu: Yekta ve Pars arasındaki bu sır ana konuya nasıl bağlanacak?
Söylemezsem olmaz, Pars şu anda dizide benim göz bebeğim olan bir karakter, umuyorum ilerleyen zamanlarda ondan nefret etmeme sebep olmaz diyeceğim ama insan şüpheye düşüyor. Önce göz damlası ayrıntısı Sonra kol şimdi de Yekta’yla geçen bir gece…
Merakla gelecek bölümleri bekliyorum.

Bu arada söylemezsem olmaz. Bir avukat olarak Yargı benim fazlasıyla ön yargıyla baktığım bir işti. Hukukçular olarak dizilerdeki mesleki hatalardan öylesine yıldık ki, hakimin odasında duruşma alındığı sahnede gözlerim doldu dersem abartmış olmam. Özensizliklerden, saçma sapan olmayan kurallardan o kadar yoruldum ki adliye sahnelerinde elim böğrümde değil gerçekten beğenerek izliyorum. Sema Ergenekon’a da bu özverisinden dolayı çok teşekkür ederim.

Yazıma burada son veriyorum.
Bütün ekibin ellerine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin .