YAZAR : A. Ela Erdoğdu
Yaşamak mı savrulmak mı nedir bilmiyorum bu olanlara. Anlamlandırmak için kendimizi ne kadar zorlarsak zorlayalım olmuyor bazen. Bazen öyle anlar oluyor, öyle şeylere şahitlik ediyoruz ki gerçeklik algımız tuzla buz oluyor. Muhtemelen çoğumuzun ara sıra kapıldığı bir his bu. Öyle garip, öyle saçma ya da öyle zalim şeylere tanıklık ediyoruz ki Allah’ım beni konumdan çıkar diye sessiz çığlıklar atıyoruz. Hatta bazen bazılarımız bir simülasyonun içinde olduğumuzu düşünüyor. Sanırım haklılarda. Yani tam anlamıyla bir simülasyon içinde olmasak da bir maskeli balonun tam ortasında olduğumuz kesin. Ama bu maskeler bir tane değil. Çıkardığımız her maskenin altından başka bir maske çıkıyor. Maske doğurdu mu dersiniz matruşka maskeler mi dersiniz bilemem ama gerçek bu. Ve hepimizin maskeleri var. Kim yok diyebilir ki. Şartlar gereği her zaman içimizden geldiği gibi davranamıyoruz. Birine ya da bir şeye çok sinirlensek dahi o an yüzümüze sorun yok maskemizi takıyoruz. Bunu da ya olay büyümesin diye yapıyoruz ya da bununla mı uğraşacağım diyerek yapıyoruz. Ama yapıyoruz hiç kimse hayat denen bu maskeli baloda çıplak değil. Ama asıl önemli olan bu maskenin en derinlerinde sakladığımız benliğimiz. Çünkü bazen o maskeleri benliğimizi koruyabilmek adına takarız. Şimdi gözlerimizi herkesin bu konuda oldukça uzman olduğu Alabey Konağına çevirelim. Zira bu konak adeta bir maske müzesi.
Heyecan ve gerilimin oldukça yüksek olduğu bir yerde buluyoruz kendimizi Sevgi ve Fikret’in düğününde öpüşen Taylan ve Şelaleyi gören Simten’in sesiyle de ana geri dönüyoruz. Simten’in açısından baktığımız zaman kendisi sonuna kadar haklı. Öncesinde ne konuşuldu, neler yaşandı bilmiyor. Üstüne üstlük bir iki gün önce sevgilisi haber bile vermeden Şelale ile ortadan kayboluyor. Ve en sonda ikisini dışarda öpüşürken buluyor. Düşündüğü şeyde haklı olsa da orada Şelale’nin Taylan’ı ittirdiğini de görmüş olacak kadar vardı. Haklı olsa da Şelale’nin saçlarına yapışarak, hakaret etmekte haksızdı. Şelale yanına durumu açıklamak için gitmişti zaten bir dinlemeliydi. Sonrasında istediği kararı verebilirdi. Ki Taylan kendisine her şeyin kendi suçu olduğunu söylüyor. Simten’i anlıyor ve hak veriyorum ama sonrasında akşam evde söyledikleri geliyor aklıma. Her şeyi hep görmezden gelip, sineye çektiğim için böyle oldu ama artık öyle olmayacak diye. Şimdi Simtencim sana sormazlar mı bu zamana kadar her şeyi sineye çektin de buna neden bu kadar kuruldun? Bakın haksız demiyorum Simten’e haklı ama diğer şeyleri takmazken Şelaleyi bu kadar büyüttü. Bence Simten bazı şeyleri hissetmeye başladı. Kadınlarda böyle bir içgüdü vardır çünkü tehlikeyi sezerler. Belki de Simten’i bu hale getiren Taylan’ın tavırlarıdır. Şelaleyi koruması, onun için kendisini tehdit eder şekilde uyarması. Diğer olaylar ne bilmiyorum ama Simten’i asıl tetikleyenin Taylan’ın tavırları olduğuna eminim. Ama bir konuda Simten’e hak veremiyorum maalesef o da Şelaleye söyledikleri. Bir kadın ne olursa olsun hemcinsine bu tarz laflar söylememeli. Söyledikleri Taylan’ı bile üzerken Şelaleyi ne hale getirir? Simten acısı ve öfkesiyle bir çığ başlattı ve işin sonunda o çığın altında kendi kalacak gibi görünüyor.
Şelale adındaki coşku gibi her duygusunu en tepede yaşayan bir kız. İçerisine girdiği bu dünyaya daha uyum sağlayamamışken Taylan’ın öpücüğü ile her şey daha da zor oldu artık onun için. Şelale minimalist ve basit kurallara dayanan bir yaşam kurmuş kendine. Ve hayatının öncelik merkezi anladığım kadarıyla hiçbir zaman kendisi olmamış. Annesinin ne düşüneceği ne hissedeceği, başkalarının ne düşüneceği. Bu yüzden belki de hayatında bu zamana kadar birçok istediğinden vazgeçti. Taylan ile olan olayda bile “annem duyarsa ne olur bir fikrin var mı? Dedi. Önce annesi sonra diğerleri en son kendi ne hissettiği. Bu yüzden Simten’in sözlerinden sonra darmaduman oldu. Çünkü o an anladı ki ne derse desin ne yapsa yapsın kendini açıklayamayacaktı. Ve biliyordu ki bu iş bu kadarla kapanmayacaktı. Kimseye anlatamazdı da derdini. Çünkü etrafında onu anlayacak kimse yok. Teyzesi başka bir boyutta, annesine içini açsa açtığına bin pişman olacak yine içine attı. Kim bilir bu zamana kadar neleri içine attı Şelale. Daha bu yaşında neleri sırtlandı tek başına. Birçoğumuz bu duygunun ne demek olduğunu biliriz çünkü hayatımızın bir kısmında mutlaka hepimiz Şelale gibi bir derdimizi tek başımıza sırtlandık. Şelale hassas olduğu kadar inatçı, iyi ve düşünceli bir kız. Tıpkı düğün boyu elinde tuttuğu Peru zambağı gibi. Her çiçeğin bir anlamı vardır bunu hepimiz biliyoruz. Bende geçen haftadan beri Şelalenin düğün boyunca elinde tuttuğu bu çiçeği araştırdım ve bir arkadaşımın yardımıyla da buldum. Şelalenin elinde tuttuğu çiçek Peru zambağı ve birliğin, istikrarın ve zorluklarla baş çıkmayı temsil ediyor. Tıpkı Şelale gibi. Şelale ne kadar kırgında olsa Taylan’ın kötü olduğunu hissedip onun yanında oldu. Çünkü biliyordu yalnız kalmak ona iyi gelmeyecekti. Şartlar ne olursa olsun onun yanında oldu belki de bu bazı şeylerin daha da anlamlı olmasını sağlayacak, kim bilir.
Bizim yakışıklı prensimiz Alabeylerden Taylan. Hayatı alaya alan, hiçbir şey ve hiç kimseyi önemsemeyen umursadığı tek şey kendi olan Taylan ya da en azından dışardan göstermeye çalıştığı kendisi bu. En başından beri söylüyorum Taylan yansıtmaya çalıştığı gibi biri değil. Tamam arızaları var ama yaşadığı travmayı düşünürsek oldukça normal. Kim ne derse desin Taylan’ın çocukken şahit olduğu olay kolay bir olay değil ve iz bırakmaması imkânsız. Taylan birilerine değer vermekten ve bağlanmaktan korkuyor bence. Bu da annesiyle babasının yaşadığı olaydan kaynaklı. Babasının başına gelenleri yaşamaktan korkuyor. Hal böyleyken de ciddi olan her şeyden kaçıyor. Ama ne kadarsa çabalasın göstermek istediği kişi olamıyor. Bunu çok net görüyoruz. Şelaleyi korumasından hem de. Söz konusu başkası olsa orada Simten’in elinden alır mıydı? Simten’i böyle durdurmaya çalışır mıydı? Bilmiyorum. Bunları yaparken de kendinden çok Şelalenin yaşayacaklarını tahmin etmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Çünkü Sevgiyi o gün gördü. Ortada hiçbir şey yokken Şelaleye nasıl davrandığını gördü ve duydu. Bu öpücüğü duyarsa neler yapacağını tahmin ediyor. Kendisi babasının öfkesine alışık nasılsa ama Çillisine bunu yapmak istemiyor. Bu yüzden Simten’e, babasına karşı düşünmeden önüne geçerek onu koruyor. Simten’in sözlerinden sonra peşinden gitmeye kalktı, bu yüzden Simten’ resti çekti. Belki kendisi de farkında değil, belki kabul etmek istemiyor ama Şelaleye değer vermeye başladı bile.
Şelale, Taylan’ın hayatında bir dönüm noktası oldu. Bunu da bize uçak motifi üzerinden gösterdiler. Taylan, annesinin ihanetini gördüğünde elindeki uçağını düşürüyor, kâğıttan uçak yapıp dilek diliyor. Ama havuzun karşısına geçiremiyor çünkü uçağı yanlış yapıyordu. Sonra yanına Şelale gelmiş ve yaptığı uçak karşı tarafa geçmişti. Ertesi günde Taylan “Uçağı nasıl yaptığını öğrendim artık dileklerim kabul olacak” demişti. Şelale gelene kadar yapamadığı uçağı artık yapabiliyordu. Bu da Taylan’ın gelişim sürecinin başlangıcının işareti bence. Bu yüzden sahne geçişinde uçak ve çiçeği farklı açılardan bize gösterdiler. Şelalenin desteği ile Taylan’ın değişeceğinin işaretiydi belki de. Bir diğer nokta ise Taylan’ın odasında odaklandığı resimdeki çiçekle, Şelale’nin elindeki çiçeğin benzer oluşu. Bunlar rastgele olan detaylar değil bana göre. Taylan ve Şelale ne kadar didişirse didişsin başları sıkıştığı andan birbirlerinin yanında oluyorlar. İlk önce Taylan, Sevgi’nin kulağına gitmesin diye uğraştı sonra Şelale, Fikret ile olanlardan sonra onun yanına gitti. Ve Taylan’ın çok da alışık olmadığı bir soru sordu, “İyi misin?” bu soruyu sorduğunda Taylan’ın gözlerini gördünüz mü? Ben gördüm şaşırdı çünkü alışık değil. Ama Şelalenin de söylediği gibi o evde birbirilerini en iyi ikisi anlar. Öyle de oldu Şelale yarasını sözleriyle sardı ve Taylan ona sığındı. Duygularını gizlemedi. Başını Cicisinin göğsüne dayadı ve acısını yaşadı. Ve farkında bile değildi belki ama elini tutuyordu. Her şeyin onlar için kolay olacağını söylemek isterdim ama tüm zorluklar şimdi başlıyor. Halası da onları görmüştü ve şimdi Nurcihan onları çağırıyordu. Alabey malikanesinde kötü günler bitmiş sırada daha kötü günler var.
Travmalar insanın hayatını yönetir bu yüzden başa çıkamadığı noktada insan destek almalıdır. Ve bu noktada baktığım zaman Fikret ve Sevgi geçmiş anılarının etkisi altında hala kalıyorlar. Birbirlerini çok seviyorlar ama hemen de şüpheleniyorlar. Sevgi, Fikret ’den bir tık daha haklı çünkü annesi duydu, kendi gördü. Ama Fikret o an kardeşini tersledi sonrasında içine düşen kurda yenik düştü. Ama onu suçlayamam duyduğu konuşmada Sevgi “Babanı ne düşüneceğim ben evliliğime zarar vermesinden, Fikret’in yanlış anlamasından korkuyorum” diyebilirdi. Aslında ikisi de birbirleriyle konuşsalardı işler bu noktaya gelmezdi. Ama işte şüphe böyledir. Mantığı devre dışı bırakır. Bakalım çiçeği burnunda çiftimizi neler bekliyor.
İki haftadır Fikret için diken üstünde bekliyordum dedim ya. Yanılmadım. Fikret çok normal bir adam değil. Göründüğü gibi değil. Bir kere ciddi bir öfke problemi var. Asla kontrol edemiyor. Bölüm başında ve sonrasında Taylan’a nasıl davrandığını, oğlunu dinlemeden tokadı nasıl yapıştırdığını hatırlayın. Bir bölümde iki kere oğlunu dinlemeden infaz etti, canını yaktı. Bir diğer nokta Sevgi ile eski eşi ile ilgili konuşurken “Bedel ödemediğini nereden biliyorsun?” dedi. Bu normal mi? Bence değil. Belki de Taylan’ı annesi terk etmedi, kendileri oğlundan uzak tuttu. Bu bir ihtimal. Hele ki Taylan’ın “Annem seni benim yüzümden aldatmadı. Bir kendine sor, ailene sor, annene sor” demesi de boşuna değildi. Bu aldatılma hikayesinin altından başka şeyler çıkabilir gibi geliyor.
Alabey ailesinin güç timsali Nurcihan göstermeye çalıştığı kadar da masum değilmiş. Hep derler ya nerede ahlak ve dürüstlük kumkumalığı yapan varsa altından bir şey çıkar kendisi de o hesap. Evin hizmetlisiyle beraber. Bunda bir sorun yok ama bu ilişkinin geçmişi beni düşündürüyor. Belki de eski gelini bu gördü, öğrendi ve aldatma oyunu kurdu. Sonuçta şu an Sevgiye yapmaya çalıştığı şeyde bu. Ben böyle bir şey beklerim kendisinden. Alabey malikanesinin her odası bir sır saklıyor. Bu sırlar elbet odaya çıkacak ve çıktığında göreceğiz seni Nurcihan Hanım.
Yazımın sonunda gelmeden önce değinmek istediğim bir husus var. Taylan, Şelale ve Simten’in konuşmak için buluştuğu yerdeki bazı detaylar dikkatimi çekti. Taylan ters maça sembolü ve papazın resminin olduğu bir koltukta oturuyordu. Yani Taylan maça papazında oturuyor. Maça papazı iyiliksever, yardımınıza koşacak erkek anlamına geliyormuş mesela, ters maçanın anlamı ise darbe, beklemediğimiz birinden tokat anlamına geliyor. Maçalar aynı zamanda keder, sadakatsizlik ve yaşamın zorluklarını da temsil eder. Manidar olmuş değil mi? Yanında ne Şelalenin ne de Simten’in oturmayıp Mihre’nin oturduğu koltukta sinek ve kız var. Sinek kartları yakın gelecekteki sizi bekleyen ve yakında meydana gelmesi beklenen olumlu şeyleri temsil eder. Kız ise destek veren, şefkatli kadın anlamına gelir. Mihre o koltukta otururken Taylan ona her şeyin yanlış olduğunu, aralarında bir şey olmadığını ve olamayacağını söyledi. Ne Mihre’ye ne Simten’e otur demedi ama Şelaleye otursana ne dikiliyorsun demişti. Bunlar belki tesadüftür belki de değildir bilemem ama benim dikkatimi çekti. Sizlerle de paylaşmak istedim. O yerdeki bir diğer dikkat çeken şeyse tabelanın birinde “Karma” yazısının altındaki sözdü. Türkçeye çevirdiğimde şöyle diyordu “İyi düşün, güzel şeyler söyle. Başkaları için iyilik yap. Her şey geri geliyor.” Oldukça anlamlı hele ki 1. Bölüm ve bu bölümde sadece arkasından gördüğümüz ve bizimkileri izleyen kişiyi düşününce.
Heyecanın ve gerilimin zrivede olduğu bir bölümün daha sonuna geldik. Bundan sonra Şelale – Taylan, Sevgi ve Fikret arasında dinamikler nasıl olacak beraber göreceğiz.
Haftaya görüşünceye dek hoşça kalın.