Aynı Yıldızın Altında Mutlu Sonsuzluğumuz (Her Yerde Sen)

Ben her zaman dünyanın bir dilek gerçekleştirme fabrikası olduğunu düşünmüşümdür. Selin daha küçük bir kız çocuğuyken, yayla evinin soğuk gecelerinden birinde bir hayal kurmuştu, Peter Pan bir gün gelip, onu kurtarsın diye. Selin asla bilemezdi bir gün bu hayalinin gerçekleşeceğini ama oldu. Hayallerini kurduğu o adam masal diyarından çıkıp, gerçek dünyanın acımasızlığının yaralarıyla da olsa Selin’in hayatının tam ortasına düştü.

Selin ve Demir’in kalpleri aynı yıldızın altında dans ederken birbirlerine bağlandı hem de sonsuza kadar…

Selin ve Demir’in masalsı yolculuğu benim için çok özeldi ve hatta şunu çekinmeden diyebilirim ki yorumladığım diziler içerisinde hala en sevdiğim dizi olma özelliğini koruyor ve hatta ondan sonra da herhangi bir romantik komediye Her Yerde Sen kadar bağlanamadım. Bu sebeple çekinmeden bu köşenin ilk konuğu tabii ki de Her Yerde Sen olmalıydı.

Dizinin masalsı aşk öyküsüne gireceğim elbette ama öncesinde Her Yerde Sen’in tek örnek olduğu bir husustan bahsetmek istiyorum. Bir çoğunuzun bildiği gibi dizinin hikayesi Artemim Mimarlık’ın çevresinde dönüyordu. Kızlarımızdan Selin iç mimar, Ayda mühendis ve Merve de reklamdan sorumluydu ama bu kadar değildi. Azmiye vardı mesela sekreterdi, Muharrem vardı tesisatçıydı derken liste uzar gider. Bu ekip birbiriyle harika geçinirdi. Kimse kimseye üstünlük taslamazdı, yeri geldiğinde alt üstüne yanlış yaptığını söylerdi. Eğitimli ve kariyerli kızlarımız bir erkek için işine, mesleğine, arkadaşına ihanet etmezdi. Kötü kadın tabiri bile yoktu bu dizide. Belki bunlar teknik anlamda eksik olabilir ama benim gibi hayatın karmaşasından uzaklaşmak isteyen insanlar için bulunmaz bir nimetti. Benim uzun zamandır yerli dizilerle ilgili en büyük sıkıntım eğitimli ve kariyerli kadınların koca avcısı, hırstan gözü dönmüş ya da tamamen salak yazılması oluyor. Eğitimli ve kariyerli kadınların ekranda hep tek tip gösterilmesine çok sinirleniyorum ama dizimizde bu dediklerim asla yoktu. Diziye sonradan giren eski sevgili bile kötü değildi. Eylül diziye dahil olduğunda da aynı durum devam etti. Bunun tek istisnası belki Alara olabilirdi ama sonradan onun da deli olduğunu öğrendik. Ying ve yang gibi her insanın safi iyi ya da kötü olma durumu olmadığını, bir karma olduğunu güzel bir şekilde ekrana taşıdılar.

Dizi böylesine güzel mesajların tam ortasında masalsı bir aşk hikayesini de insanın içini sıcacık yaparak anlattı. Şimdi üstü okuyunca bu aşk neyle sınandı diyenleriniz olacaktır ve haklılar da ama benim burada bir tezim var, onu açıklamak istiyorum. Ben aşkın üçüncü kişilere ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Aşkın sınavı, acısı, mücadelesi kendi içindedir. Selin ve Demir de buradan çok büyük bir sınava tabi oldular. Geçmişleri, bugünleri, gizlenen sırlar, sadakat gibi konularla sınandılar ve aşklarını gücüyle hiç ayrılmadan bazen tek bazen de birlikte bu mücadeleden galibiyetle ayrıldılar.

Selin ve Demir birbirinden apayrı özelliklere sahip ve siyahla beyaz kadar ayrı iki insandı. Ben taban tabana zıt karakterlerin bir gün büyük aşk yaşayacağına inansam da sonrasında heyecan tükenince ayrılığa da kesin gözle bakarım. Peki nasıl oldu da Selin’le Demir birlikte mutlu sonsuzluğa doğru yürüdüler? Bunu önce çiftimizi ayrı ayrı ele alarak gösterebilirim diye düşünüyorum.

Demir Erendil… Sert, kuralcı, realist, duygularını büyük duvarların arkasına saklamış, kalbinin kırıklığını, kimsesizliğini içine hapsetmiş, hayatının tamamını griler içinde geçiren bir adam. İnsanlara asla güvenmeyen Demir, her an ataktaydı. Selin ona ne zaman yaklaşsa sert duvarlarına, keskin köşelerine çarptı. Demir’in mazisinden getirdiği acılarının bedelini hem sevdiği adamı hem de ailesi gibi gördüğü arkadaşlarını bir dengede tutmak isteyen Selin ödedi. Demir, Vedat dışındaki dünyaya o kadar güvenmedi ki çevresine ördüğü büyük duvarları indirmesi belki de bir ömür sürdü.

Demir’in sert duvarlarından geçebilen yegane insan Vedat’tı. Ondan bahsetmeden geçmek olmazdı çünkü tek başına ideal erkek, arkadaş ve ailenin tanımı olabilecek kadar özel bir karakter. Vedat, Demir’in can dostu olmasının haricinde onu dinç tutan, devam edebilmesini sağlayan sığınaydı. O kadar değerliydi ki Demir, Vedat’ın Selin’e aşık olduğunu düşündüğünde, bir an olsun tereddüt etmeden uzaklaştı Selin’den. Yani dostunu harcayanlardan olmadı. Dizi her şeyiyle farklıydı diyorum ya buradan bile anlaşılabilir aslında. Vedat’ın varlığı herkes için önemli olsa da Selin Demir’i anlayabildiyse bunu Vedat’a borçludur çünkü bu soğuk adamın sıcacık tarafını hem Selin hem de biz Vedat sayesinde gördük!

Demir’in anlaşılması için aracılar gerekirken Selin açık kitap gibiydi. Selin Demir’in tam tersi bir karaktere sahipti. Selin’in hayatı rengarenk, sevgi dolu, arkadaşlarıyla, enteresan türdeki hayvanlarıyla mutlu, mesut ilerliyordu. Selin, Demir’in aksine herkese hemen inanan, kötü bir şeyi düşünmeyen, hayalperest bir kadın. Demir’in grileri bu yüzden Selin’i çok zorladı. Herkse sarılan bu kız, Demir’in köşelerine çarptıkça kanadı, yaralandı ama vazgeçmedi. Demir’le Selin’i ayıran en büyük özelliklerden biri Demir gitme hususunda bir uzmanken, Selin tam bir savaşçıydı. Sevdikleri için mücadele ederdi. En büyük korkusu da Demir’le aynıydı aslında : Sevdiklerini kaybetmek!

Demir ve Selin tam da buradan sınandı işte. Birbirlerine öyle bağladılar ki en büyük korkuları birbirlerini kaybetmekti. Her yaşadıkları olayda “Acaba beni bırakacak mı?” sorusuyla boğuşurken gerçek anlamda da asla ayrılamadılar. Bence aşk böyle değil midir? Ayrılıklar değil birlikte verilen savaşlar aşkı güçlendirir ya da ben öyle düşünüyorum.

Selin ve Demir sadece sınanmadılar, değiştiler de… Demir tek kişilik bir hayatı tercih ederken Selin’le birlikte kocaman, neşe dolu, ailesi yerine koyacağı insanlarla müthiş bir yaşantıya sahip oldu. Selin ona insanlara güvenmeyi, yalnızlığın kimseye iyi gelmeyeceğini öğretti. Demir de Selin’e dostun dahi olsa kimseye güvenmemesi gerektiğini, yeri geldiğinde duvarlarını kaldırmanın güvenli olduğunu gösterdi. Birbirinden apayrı iki insan bu şekilde birbirlerini tamamlayarak girdikleri tüm savaşları kazandılar.

Peter Pan ve Wendy düşe, kalka, adım adım kendi mutlu evrenlerini inşaa etti. Aynı evde yaşamak zorunda kalan iki insan, geçmişleri ve bugünlerini yenerek geleceklerini kurtardı ve sonsuza kadar mutlu yaşadılar.

Ben de arada uğruyorum yanlarına, o büyülü yolculuğun ardından ağaçların altında harika bir düğünle evlendiler. Evlendikten sonra Japonya’ya balayına gidip, Demir’in hayatındaki önemli anlara Selin de şahit oldu. Sonra kalpleri yerine koydukları evlerine döndükten bir süre sonra Selin hamile kaldı, Yıldız isimli bir de kızları oldu. Yıldız dört yaşına basmak üzere, Demir kızlarına cennet mavisi dediği bir balık aldı, şimdi Azmiye’yle birlikte sürpriz doğum günü hazırlıyorlar. Bu arada aynı ekip yeniden bir şirket kurdu ve insanların hayallerini gerçekleştirmeye devam ediyorlar.

Her Yerde Sen; böyle özel bir diziydi işte. Ekibin uyumundan tutun da ekrana yansıyan nahif öyküye kadar hepsi birbirinden şahane hikayelerle bezeliydi. Özellikle Aybüke Pusat ve Furkan Andıç’ın ekranın öteki tarafından hissedilen enerjileri, ekibin uyumu, kimyası derken böylesine tatlı bir iş çıktı karşımıza.

Dizide kadına şiddetten tutun da hayvan hakları, doğa, arkadaşlık ilişkilerine kadar birçok konuda çok özel ayrıntılara yer verildi. Sadece bundan dolayı bile her sene anılması gerektiğini düşünüyorum.

Bir hikaye biter ama biterken yeni bir başlangıcın tohumlarını da yüreklere serper, Her Yerde Sen de birçok güzel şeyin başlangıcına imza atmıştı. Ay ışığı altındaki bir rapsodiydi izlediğimiz ve çok keyifliydi.

Bütün ekibe yürekten , tekrardan teşekkürlerimi sunuyorum.

Başka bir masalda yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.