YAZAR : Şeyma BULUT
Bir ileri, iki geri derken hayallerinin bir gün gerçek olacağına inanan var mı? Gerçek aşkı bulacağına ve onunla sonsuza kadar mutlu yaşayacağının hayalini kuran var mı? Ben kendi adıma inanmıyorum, tam tersi bir şekilde eğer aşkı hissedersem kaçma eğilimine giriyorum, canımın yanmasından yana duyduğum korku hissedilen güzel duygunun önüne geçiyor. Bu sebeple de bu durumdan kaçmaya başlıyorum. Sevmek, sevilmek güzel olsa da sürekli incinen bir insanın en çok korktuğu duygu haline geliveriyor. Bu sebeple ben bu hikayede en çok Ayşe’yi anladım. Sevmekten iki kişi korkar : Ya hiç sevilmemiş olanlar ya da sevip de sevgisinin kıymeti bilinmeyenler…
Ayşe, hayatı boyunca gördüğü tek sevgiyi anne ve babasından aldı. Onlar tarafından sevildi, korundu, kollandı. Bu sebeple de aşk gibi bir duyguyu dayandıracağı bir tecrübesi yok. Gördüğü, bildiği tek aşk anne ve babasının arasındakiydi ve onun sonu da kötü bitmişti. Annesi ölüp, babası da sevdasının acısına dayanamayıp ölünce Ayşe kendine bir söz verdi. Kimseye aşık olmayacak, başının çaresine tek başına bakacaktı. Ayşe’nin Ferit’e aşık olduğunda da sonrasında başına gelenlerde de korkak ve tek başına hareket etme sebebi de bundan geliyor. O yalnız olmaya o kadar alışkın ki birinin onu hayatına aldığını, koruyup, kolladığının farkına bile varmadı. Ferit’e ilk kez bir şeyler hissetmeye başladığında kaçıp, girmek istedi. Hatırlarsanız “Ben bu duyguyla baş edemiyorum!” demişti. En korktuğu şey başına geliyordu ve bu sebeple de gitmek istedi. Sonrasında içindeki duygularını kabul etse de Ayşe, kendi başının çaresine bakma ve kimseden yardım istememe hususundaki tavrından bir türlü vazgeçemedi çünkü yardım istemeyi bilmiyor. Birine gidip bana yardım et diyemez çünkü bunu öğreneceği ilk kurum olan ailesini çok küçük yaşta kaybetti. Bundan sebeptir ki Azade’nin Ayşe için söyledikleri ağır da olsa gerçeklerdi diye düşünüyorum.
Ayşe ve Azade ilişkisi benim için hep bıçak sırtında geçen, temelinde birbirini seven ancak kabullenmeyen iki insanın ilişkisi olarak kayıtlara geçti. Azade ilk geldiği günden beri Ayşe’ye karşı hep temkinli oldu. Bunun iki sebebi vardı : Birincisi Ayşe’nin kim olduğunu bilmemesi. Azade gibi her şey üstüne kontrol sağlayan bir kadın için bu duruma alışması hiç kolay değil. Ayşe’nin nereden geldiğini, nasıl biri olduğunu, kendi istekleri doğrultusunda yaşayıp yaşamayacağını bilmedikçe de ona olan öfkesi de dinmedi ama zamanla alıştı. Ferit’in ona olan sevgisi o kadar büyük ki alışmasa bile kabullenmek zorunda kaldı. Diğer sebebi de Ayşe’nin aslında Azade’nin yaşamak isteyip de yaşayamadığı gençlik yıllarını hatırlatması. Daha önce top oynarken gördüğümüz tablo, bir çok şekilde karşımıza çıktı. Bu sebeple de onu karşısında dahi görmek istemiyor diye düşünüyorum. Yine karşısında oğlunu çok seven, belki aile kavramını bilmeyen ama annesine özlem duyan bir kız çocuğu olduğunun farkında. Bu da ikili arasında zaman zaman eriyen buzların bir gün tamamen yok olacağına olan inancımı diri tutuyor. Her şeye rağmen ben Azade’nin çok da kötü olduğunu düşünmüyorum. Adnan ve Azade ikilisine baktığımda evet Azade, oğlu ölümle yüzleşince büyük bir hata yaptı ama bunun bedelini de ödedi. Kontrolcülüğü ona her zaman hata yaptıysa da iki tane çok iyi evlat yetiştiren bir anne olarak ona olan öfkem çok da büyük kalmıyor. Yine de alışveriş sahnelerinde saçını başını yolma arzumu bastıramadım, şimdi ne yalan söyleyeyim.
Azade’ye birçok konuda kızsam da çok iyi evlatlar yetiştirdiğini söylememek olmaz. Onun en güzel eseri de Ferit oldu. Şimdi oğlunu düşünseydi ona bu kadar çektirmez denebilir ama onun derdi asla Ferit değildi. Ayşe’nin onu sevdiğine inanmıyordu. Kendisi de birine aşık olup evlendi ve çok mutsuz oldu. Aynı sonu çocukları yaşamasın diye veriyordu tüm savaşını ama bu sefer kaybetti. Ferit öylesine güçlü sevdi ki Ayşe’yi hiç kimseyi araya sokmadı. O hatayı bir kez yaptı ama bir daha tekrarı olmadı. Ayşe’nin sevgisine de aşkına da inandı, en önemlisi ona herkesten fazla güvenmeyi en zor yoldan öğrendi Ferit. Şimdiyse sevdiğini pamuklara saran, her derdinde yanında olan, onu dinleyen bir adama dönüştü. Azade’nin Ferit’i güzel olsa da Ayşe ile dönüştüğü adam çok özel biri. Hep derim aşk insanı değiştirir, geliştirir diye ve bunun en güzel örneği karşımızda : Ferit Sancakzade!
Aşkla ilgili bir konuda insanların çok yanıldığını düşünüyorum. Bu duygu sadece mutluluk veren bir his değildir. Acısı da vardır onun, içindedir çıkaramazsın. Aşk bazen yıkar, dağıtır ama o acıyı bile o hissin yokluğuna tercih eder insan. En azından ben öyle düşünüyorum. Bu sebeple Ayşe ve Ferit de acısına bile eyvallah çektiler. İlk girdikleri sığınaklarında Ferit’in anlattığı yaraları kapatma sanatı aslında aşkın en güzel tarifiydi. Aşk da öyledir işte, yaraları en güzel anılarla, duygularla kapatırsın ve karşına çizgi dolu ama parlayan bir güzellik çıkar. Bu sebeple bence tamir edilen, yerine yenisi alınan şeyden her zaman çok daha kıymetlidir. Ferit ve Ayşe çok yara aldılar ama şimdi sil baştan, o kötü anıları iyileriyle değiştirecekler ve açılan o izler yaşadıkları duyguyu çok daha öteye, güzel bir noktaya taşıyacak diye düşünüyorum.
Ayşe ve Ferit’in kısa zamanda yaşadığı bunca şeye rağmen nasıl ayakta kaldıklarına şaşırsam da çok iyi biliyordum,onlar her engeli aşabilecek bir sevgiye sahipler. Bunu daha Ayşe Fırtına’ya ilk bindiği anda anlamıştım. Ferit ve cefakar atı Fırtına birbirlerine yürekten bağlılar. Birbirlerini hissederek seviyorlar. Ayşe geldiğinde Fırtına ona hemen ısınmasa da diğer insanlardan daha kısa sürede alıştı. Sebebi basit değil mi? Fırtına ve Ferit’in kalbi birbirine bağlı aynı şekilde de Ferit Ayşe’ye ilk günden bağlandı. Tam o anda Ferit için Ayşe artık vazgeçilmezdi. Atlarla ilgili fikrine güvendiğim bir ünlü filminde 1+1 olursan, onla iyi geçinirsin demişti. Bu yüzden Fırtına’nın Ayşe’yi sevmesi, Ferit’ in de sevmesiyle doğru orantılıydı. Oğlu babasına doğru yolu gösterdi desek daha iyi olur gibi.
Ferit, Ayşe’nin kalbini, yaralarını, korkularını çok uzun zaman göremedi. Fırtına sayesinde kalbindeki yerini gördü ama Ayşe’nin asıl ihtiyacı olan şeyi görmesi uzun zaman aldı. Şimdiyse gayet farkında, Ayşe aile özlemi çeken, bunu en derininde hisseden bir kız. Dedesinin hain planını bilmese de onun nasıl biri olduğunu da, babasının söylediği her şeyin doğru olduğunu da biliyor. Bu yüzden Ayşe için o ev sadece annesiyle arasındaki bağı koruyan bir kale o kadar. Gerçek ailesi Ferit’ten başkası değil ve bunu Şahin dahil herkes gördü. Ayşe için bir insan önemli ve artık o da Ayşe’yi anlıyor. “Belki annenin, babanın yerini dolduramam ama seni kalbime sığdırdım, yetmez mi?” dediğinde ben Ayşe için her meselenin kapandığını anladım. Hep diyorum ya Ferit her şeyi diyor ama iki durumu bir türlü bu kıza anlatamıyor. Birincisi Ayşe’yi asla bırakmayacağını, ikincisi de her zaman kalbinde ona yer vereceğini söylemesi lazımdı. Daha da önemlisi göstermesi gerekiyordu. Ferit bu dediklerimin hepsini yaptı. Önce söyledi sonra gösterdi.
Ayşe, her ne kadar içinde kalanları, uhdesini dile getirmese de düğün, kına gibi şeylere isteği varmış. Ferit bunu istiyordu ama Ayşe kısmını hiç bilmiyorduk. Ayşe bugüne kadar Ferit’ten ilk kez bir şey istedi ve Ferit de bunu eksiksiz yerine getirdi. Ayşe’yi beyaz gelinlikle annesinin odasından aldı ve kendi mutlu sonsuzluklarına götürdü.
Ayşe ve Ferit artık evliler. Onların mücadelesi sil baştan ama birlikte yeniden başladı. Önlerinde birçok engel, kötülük olsa da birlikte aşamayacak engelleri yok diye düşünüyorum. Bu hikayede bence aşk kazanacak, iyiler kazanacak. Hem de her şeye rağmen…
Yazımı bitirmeden önce dizinin yeniden dönüş yaptığı ilk konusuna biraz değinmek istiyorum.Yaman bu dizinin can suyu demiştim. Öyle olacak diye hissediyorum.
Yaman’ın bir Sancakzade olması ve Adnan’ın gerçekleri bildiğini bilmediği oğluna her şeyini vermesi onun sonunun başlangıcı oldu. Mezarlıktaki yüzleşmede Yaman içindeki tüm kini sonunda babasının yüzüne, doğrudan kustu. Yaman şu anda çok da takdir ettiğim şeyler yapmasa da, onun bu hale gelmesindeki en büyük pay Adnan’a ait. Öz oğlunu hem de sevdiği kadınla yaşadığı aşkın meyvesi olan çocuğunu dışladı, görmezden geldi ve bugün karşımıza çıkan canavarı yarattı. Yaman’ı aslında üç açıdan ele alabiliriz. Birincisi Azade ve Adnan karşısındaki adam, ikincisi kardeşleriyle olan ilişkisinde ve de tabii ki Hande ile olan ilişkisindeki takıntılı aşık Yaman diye sınıflandırabiliriz. Yaman’ın en büyük öfkesi, onu ömrünce yokluğa mahkum eden babası, ona sürekli ikinci sınıf insan muamelesi eden Azade’ye karşı oldu. İkisi de Yaman’ın en kötü çocukluk anılarının mimarı olduğu için onlarla olan hesabı da ölene kadar kapanmayacak gibi hissediyorum. Diğer yandan Ferit ve Sinan’a öyle bir öfkesi yok. Ferit’le Hande dışında bir meselesi yoktu ve Ferit başkasına aşık olunca Yaman için mesele kapandı. Ferit için şimdilik kapanmasa da ikisi için yeni bir savaşın ayak sesleri geliyor. Ferit her evlat gibi annesini seçecek ve iki kardeş yeniden başka bir mevzide ilk günki gibi savaşmaya başlayacak diye düşünüyorum.
Diğer yandan Hande’yse apayrı bir konu. Onun hamile olması ve Yaman’ı hiç bilmediği bir duygunun içine düşürmesi işleri olduğundan daha karmaşık hale getirdi. Hande’nin dengesiz kişiliğiyle nasıl bir anne olacağı tartışmalı olsa da anne olamayacağı için Ayşe’nin bebeğini zehirleyen kadının anne olacak olması beni biraz düşündürdü. Yaman’ın ailesiyle empati kurmasını sağlayacak gibi dururken Hande’nin asla rahat durmayacak olması gerçeğiyle Ayşe ve Hande arasındaki çekişme nasıl bir hal alır merak etmeden de duramıyorum. Bekleyip göreceğiz.
Bu haftalık da bu kadar, bütün ekibin yüreğine sağlık.
Haftaya görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin
Kaleminizin yüreğine sağlık 👏👏👏
BeğenBeğen
Çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için, okuyan gözlerinize sağlık olsun 💛
BeğenBeğen
Kalemine yüreğine sağlık çok güzel bir yorum olmuş 👏👏👏👏
BeğenBeğen
Okuyan gözlerinize sağlık olsun, çok teşekkür ederim güzel yorumunuz için 😍😍
BeğenBeğen