Yazar : Şeyma BULUT
Bazılarının aksine ben klişeleri çok severim. Her yiğidin yoğurt yiyişi farklıdır. Aynı konuda onlarca farklı eser yazılmasaydı dünyamız nasıl sıkıcı olurdu hiç düşündünüz mü? Yağmur altında ilk öpüşme mesela klasiktir ama her zaman etkileyicidir. Her kurgunun da tadı başkadır. Bu sebeple ben o yiğidin yoğurdunu nasıl yaptığını da yediğini de merak ederim. Baba da baktığında klasik bir aile konulu dram ama içine girdikçe ondaki farklı tadı keskin bir şekilde alıyorsun. Emin ve Kadir arasındaki çatışma bugüne kadar görmediğimiz nitelikte değil mi? Ya da Büşra’nın hikayesi tanıdık ama burada da farklı olan, genç kızın içinde uyanan asi kadının yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlaması ve bunu sadece onun hareketlerinden görebildiğimi düşünüyorum Saruhanlı Ailesinde değişim başladı ve bunu en bariz şeklini de Emin’de göreceğiz.
Emin Saruhanlı değişik bir adam ve adalet anlayışı da çok farklı. Her hafta onunla ilgili çok daha enteresan şeyler öğrensek de bu hafta beni en çok etkileyen durumlar vardı: Emin’in oğluna olan acımasızlığı daha beş yaşındayken başladı. Kadir söz dinlemediği için kırılan koluna anestezi yaptırılmamış, Ahmet’i kardeşi için bıçaklayınca yine babasını rezil ettiği için bedel ödemeliydi. Peki yapılan hatalar konusunda bedel ödetmeye bu kadar istekli ve takıntılı bir adam aynı çarkı neden damadına döndürmedi? Aslında bu benim aklımı bir süredir kurcalıyordu ve bu sorunun cevabını da o kısa konuşmasında öğrendim. Emin’e göre bir adamın karısını dövmesi, kızınca ağır konuşması hata değil, yanlış değil. Bu sebeple de Büşra’nın mutsuzluğu, acıları Emin için normaldi çünkü Fazilet de aynı durumdaydı. Emin ve onun gibilerin kafasındakilerin olayı algılama şekli hep şöyle cereyan eder: Karı-koca arasında olur. Emin’in olaya bakış açısı bu kadar net ama bunları normal normal anlatırken bir an gözlerinde bulutlanma oldu. Emin bence böyle bir adam olmak istemiyor ama şu geçmişteki hayalet kimse onu kuralcı, anlayışsız bir adam olmaya zorluyor gibi hissettim. Emin her ne kadar bazı hususlarda asla değişmese de Kadir’in bazı şeyleri kendisinden iyi bildiğini kavramaya başladığını düşünüyorum. Onu şirkete çağırmasının tek sebebi bu: Bu karmaşık işlerin altından Kadir kalkabilir ya da dahası ailesine en az Emin kadar sahip çıkabilecek tek kişi en küçük oğlundan başkası değil. Emin , evlatları konusunda Fazilet’le aynı noktada değil bence. O bu adamların çocuklarını yem edeceğini biliyor. Kadir’se bu servetli amcayı senelerdir bilmesine rağmen sustu, o para gözünü boyamadı bu sebeple Emin Kadir’i çağırdı. Dik başlı oğlunun kendisi düştüğünde ailesini sarıp sarmalayacağına olan güveni tam olduğu için geri adım attı. En azından benim düşüncem bu yönde.
Emin gibi adamlar kolay değişmezler, evrilmezler. Hayat onlara ne verdiyse, o sorunlarla nasıl yüzleştilerse o şekilde devam ederler. İstanbul’a giden yeni bir yol mu var? Olsun. Emin o yolu bilmiyorsa eskisinden devam eder kardeşim, bu kadar basit. Öğrenesi de yok zaten bu sebeple Emin değişimi asla kabullenemiyor. Oğlunun büyüdüğünü ve kendisine kafa tutabileceğini, bazen haksız da olabileceğini kabullenemiyor. Ailesinin reisi o ya, her zaman haklı olmak zorunda aksi olursa dünya tersine döner diye düşündüğünden ciddi şekilde şüpheleniyorum. Emin’in bu huyu zaman zaman çocuklarıyla sorun yaratsa da Kadir’le olan problem hiç bitmiyor. Kadir ona her zaman doğru bildiği şekilde yaklaşıyor ama bu Emin için yeterli değil. Kadir’den duymak istediği söz, her koşul ve şart altında “Haklısın baba!” ama Kadir bunu asla yapmaz. Haklıya haklı, haksıza haksız diyecek bir adam o ve neden biliyor musunuz? Emin onu aynı bu şekilde yetiştirdi, böyle öğretti. Bu sebeple Kadir aslında Emin’in ürünü ama bunu bir türlü kabullenmk istemiyor.
Kadir için ilk yazımda Saruhanlı Ailesinin parlayan yüzü demiştim ve hala bu görüşümün arkasındayım. Kadir ilk bakışta sanki o aileye ait değilmiş gibi görünse de bana sorarsanız anne, babasının en sağlam yetiştirdiği iki evlattan biri. Diğerine elbette geleceğim ama şimdi biraz Kadir’de kalmak istiyorum. Kadir babasının korumacı tavrını, kendi bildiğini okuyan, gözü karalığını almış. Emin nasıl ki seneler önce birden Ödemiş’e çıkıp gelmiş, aynı şeyi Kadir’de de gördüm. Ahmet meselesinde onun anlayışına ters gelen durumla birlikte siniri de birleşince olanlar oldu. Emin’e göre yanlış yapınca cezası katlandı ama Kadir’in gözlerine baktınız mı? Zerrece pişmanlığı var mıydı? Kardeşim zarar gördü, gerekeni yaptım diyor, başka bir şey de demiyor. Zira sonrasında da Ahmet’ten kurtulan yine Kadir’den başkası değil. Kadir söz konusu ailesi olduğunda gözünü budaktan sakınmayacak bir adam ve ben onun bu haline hayran oldum. Şiddet asla tasvip ettiğim bir durum olamaz ama kısasa kısas diye de bir hakikat var bu dünyada bu sebeple Ahmet, Servet ve İlhan’ın olduğu dünyada bize Kadir’ler lazım arkadaşlar. Kadir’in İstanbul’a gelişi birçok taşı yerinden oynatacak ama yine arkasında kırık bir kalp bırakmasına sebep oldu: Sevil…
Kadir’in gelişiyle allak bullak olan Sevil, yıllar sonra yeniden umut dolmaya başlamıştı ama telefonda duyduğu tek cümle yeniden dünyasını başına yıkmaya yetti: Babamla birlikte İstanbul’a gidiyorum. Sevil büyük ihtimalle Kadir’in vicdanını temizlediğini ve yeniden kendisini ailesi için bıraktığını düşünmüştür. Kim olsa öyle düşünürdü bence. Sevil daha önce yine aynı şekilde terk edildiği için yeniden küskün haline döndü ama bence Kadir ondan henüz vazgeçmiş değil. Babasına bir şartım var dedi ama biz o şartı duyamadık. Ben hala o şartın Sevil olduğunu düşünüyorum ama Sevil geçen seferki durumdan çok daha farklı bir hayatın içine gideceğinin farkında mı acaba? Daha da fenası İlhan Kadir’in esas yumuşak karnını öğrenirse neler olacak? İşte orası benin için hala muallakta.
İlhan demişken…Arkadaşlar üzülerek belirtiyorum ki karşımızda bir sosyopat var gibi geliyor. İlhan’ın özeli açıldıkça da onu bu hale getiren babasının öz oğlunu nasıl bir canavara dönüştürdüğünü görebiliyorum. İlhan kazanma odaklı bir adam ve zaten kaybetme ihtimali ortaya çıktığı için içindeki hayvan ağzından salyalarını akıtarak dışarıya çıktı. Babası onu nasıl sevgisiz ve soğuk bir ortamda yetiştirmişse İlhan sevgi nedir bilmiyor. Etrafında onu seven bir tek Mehmet Ali Saruhanlı vardı.O ölünce de İlhan’ı kontrol edebilecek kimse kalmadı. Bu ailenin şirketi batıracağını doğal olarak da kendisini bitireceğini düşündüğünden bütün silahlarıyla saldırıyor. Babasının İlhan’a nasıl seslendiğini duydunuz mu? Beceriksiz diyor oğluna ve aslında o küçücük kelime benim bu adamı tanımamı sağladı. İlhan Karaçam başarısız olamaz çünkü onun kendisini ispat etmesi lazım. Babası onu görmeli, yıllarca küçümsediği oğlunun başarılı olduğunun farkına varmalı. Geçtiğimiz bölümdeki gözyaşları, bu haftaki sahnelerle birleşince karşıma çıkan manzara budur: Babasının sesiyle yarışan ve kendini o düşüncenin içerisinde kaybetmiş bir adam var karşımda bu sebeple de başarısız olmamak için işini kimseye emanet etmez, kimseye güvenmez her şeyi o çözer ama durum artık değişti. Emin Saruhanlı ve oğulları geldi ve İlhan için kötü günler başladı, o da savaş baltalarını çıkardı. Tabii o karşısında bağnaz bir ihtiyarla salak oğulları var sanırken karşısına dişine göre bir rakip çıktı: Kadir!
Kadir ve İlhan’ın restleşmesi aslında bir savaşın başlangıcının da ayak sesleriydi. Kadir’in onunla ilk karşılaşmasında duyduğu hakaretlerle sorunu olmadı çünkü tanımadığı bir yabancının sözlerini dikkate alacak kadar cahil bir insan değil. Kadir kendisine söylenen hiçbir şeye ses çıkarmadı ama babasına söylenenleri görünce işler değişti. Yeniden karşımızda Ahmet’le konuşan o sert adam vardı ve ben İlhan’ın çok sinirleneceğini düşünürken adamın hoşuna gitti. Şimdi aslında ben bunun yok sayma olduğunu varsayabilirdim ama bence öyle değil. İlhan sonunda dişine göre bir rakip bulmanın verdiği hazla yemeğini yemeye devam etti. Servet, Kadircan, Yaşar hatta Emin bile onun için yeterli değil çünkü bunların hiç biri Kadir gibi dişini göstermedi. Birbirine benzeyen insanlar ya çok iyi anlaşırlar ya da hiç anlaşamazlar. Kadir ve İlhan az da olsa birbirlerine benziyorlar. İkisi de babalarına kendilerini asla ispat edememiş adamlar diye düşünüyorum. Aralarındaki tek farksa Emin Kadir’in yeteneklerinin oldukça farkında, söylemese de gösterebiliyor. İlhan’ınkiyse ne durumda bilmesem de oğluyla ciddi sorunları var, orası cepte. Bu arada Saruhanlıların öldüğünü İlhan’ın babasından saklamasının sebebi duygusal değil diye düşünüyorum. Yine İlhan’ın başarısız olma ihtimalini öğrenmesin diye alınan bir önlem bence, en azından benim düşüncem bu yönde.
İlhan Karaçam yeni Saruhanlı Ailesi’ne taktı ve tek muhatabı da Kadir olmayacak gibi duruyor. Servet ve Kadircan’ı halletti. Yaşar’la uğraşacağını sanmıyorum ama Büşra da nasibini alacak gibi hissediyorum. Ona bakışları, adamına sorması, kocasının dahi peşine düşmesi ikincil hedefin Büşra olduğunu düşündürdü bana. Kaldı ki Kadir’in kardeşine olan düşkünlüğünü de düşünecek olursak, İlhan’ın bir sonraki hedefi Büşra olabilir diye düşünmeden edemiyorum. Büşra ve İlhan arasında ilişki nasıl şekillenecek bilmesem de İlhan bu kötücül yüzünü kırılgan Büşra’mıza göstermeyecek ve onunla başka bir plandan ilerleyebilir. Kadir ve Emin’e kötü yüzünü gösterdi, Servet’se onu çok sevdi. Büşra da sevebilir ve bunun için İlhan’ın önünde çok tatlı bir bahanesi var: Ahmet! Elimde done olmasa da Büşra’yı kurtaran kahramanı olur, bu kadar basit.
Hazır söz Büşra’ya gelmişken, ailenin ikinci en iyi eseri olan evladı ama ne yazık ki resmen kıza aldığı nefesi haram etmek için yemin etmişler. Babası, iki abisi sürekli tepesindeler. Kız tam o lanet kocasından kurtulmuşken, yeniden hayatına girdi. Ahmet kokusundan şehirler ötesine kaçmıştı ama Büşra’nın zengin olması işleri değiştirdi diye düşünüyorum. Yeniden Kadir postalasın diye bir karakter diziye dahil edilmeyeceğine göre bu adam İlhan ve Büşra için gelmiş olabilir çünkü ana hikaye bu savaşın etrafında şekillenmeye başlamışken herkesin bir şekilde dahil olması gerekiyor. Büşra da dahil olduktan sonra geriye sadece Sevil kalıyor…
Son sahneye geldiğimizdeyse Emin Saruhanlı kanlar içerisinde yerde kaldı. İlhan savaş baltalarınu çıkardığı anda Emin’in başına gelen tesadüf müdür yoksa işin içinde İlhan var mıdır bilemesem de ilk intibada onun bir suçunun olmadığı sonucu çıkıyor. Yalnız Kadir o konuşmanın ardından İlhan’la bu olayı birleştirirse tamamen kontrolden çıkabilir. Öyle ya da böyle Karaçam-Saruhanlı savaşı başladı. Aklı fazla olan kazansın, ne diyelim!
Baba’da asıl konu yeni başladı. İlhan ve Kadir arasındaki iplerin gerilmesiyle İlhan Karaçam ve Saruhanlı savaşı başladı. Bu harp pek öyle bildiğimi savaşlara da pek benzemeyecek sanırım. Konuyu sevsem de bazı küçük eleştirilerim olacak. Öncelikle hikaye çok ağır ilerlerken sonlara doğru hız kazanıyor ve benim başım dönüyor. Bölümlerdeki şu iç sesin gitmesi eleştirilerimiz dikkate alındığı için mutluyum ama hikayenin biraz daha hızlanması gerektiğini düşünüyorum. Bir aile konulu dram olduğunun farkındayım ama en azından bir tık daha hızlı akabilir ve de tüm karakterler artık aynı konuya bağlanmalı düşüncesindeyim. Çok karakter olduğu için bir anda olması zor ama Sevil’in en azından artık ana hikayedeki yerinin belirlenmesi lazım umarım yeni bölümde bu husustaki açılımları da görebiliriz.
Bu hafta da casta diyecek sözüm yok. Haluk Bilginer ve Tolga Sarıtaş karşılıklı sahnelerinde oldukça başarılılardı. Haluk Bilginer’i yorumlamıyorum ben elbette, yaşımız yetmez ama Tolga’nın onun karşısında tek mimik, jest dahi kaçırmadan rahatlıkla Kadir’i avucunun içerisine aldığını söyleyebilirim. Diğer yandan Özge Yağız’ın bu haftaki yüzük ve arabadaki sahnelerini çok sevdim. Oyuncu beden dilini iyi kullanabildiğinde çok güzel sahneler izliyoruz. Özge’yi daha önce sadece bir kez Sol Yanım dizisinde izlemiştim ve orada da çok sevmiştim ancak senaryosu zayıf bir iş olduğu için kendini tam ortaya koyamamıştı. Büşra ile çok daha iyi bir çıkış yakaladı diye düşünüyorum.
Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya görüşmek üzere.
Tüm ekibin emeğine sağlık, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin