YAZAR : Şeyma BULUT 

Sizce koşulsuz güven diye bir şey var mıdır? İnsan kime sorgusuz, sualsiz güven duyar ki? Bence bu sorunun cevabı hiç sekmez. İnsan sadece ailesine karşı sonsuz güven duyar, sırtını ona yaslar. Peki ya en güvenilir alanda kandırılmışsa ne olur? İşte onun ruhunda açtığı yarayı zaman bile zor iyileştirir. Umut, Demir’i kıskıvrak yakaladığını sandığı anda kendisi yakalandı ve bu Demir’in üstün zekası sayesinde değil, hayatını adadığı intikamında en güvendiği insanların yalanları yüzünden oldu.

İnsan her şeyi atlatır da hayal kırıklığı ile zor başa çıkar. Umut, Demir’den duydukları karşısında hayal kırıklığı yaşadı. Bunca yıldır ailesini mahveden adamdan intikam almak için gün sayarken, onun kendisinden, ailesinden aldıkları karşısında boynunu eğmeden yaşadığını sanırken halasının rüşvet gibi para alması, sus payı gibi kan parası alması çok zoruna gitti. Yine de Umut anladı onları biliyor musunuz? Umut, o parayı neden aldıklarını, korkularını, zorluklarını anladı. Anladı ki onlara neden diye bile sormadı. Ancak Umut bir tek şeyi anlamadı, onu asıl perişan eden de buydu zaten. Umut, parayı aldıkları için değil ona yalan söylendiği için yıkıldı. Bütün hayatını ailesine adayan bir insan olarak, bir tek onlara güvenirken bir anda hayatının yalanını duymak Umut için hiç kolay değil. Bir yanda abisinin, halasının yalanıyla uğraşıp hesap sorarken diğer yanda Umay’ın psikolojik rahatsızlıkları Umut’u vicdanı ile baş başa bıraktı.

Umay, Yörükoğlu Ailesinin göz bebeği, bitanesi. Bu sebeple üstüne titriyorlar. Özellikle de Umut ona ayrı bir gözle bakıyor. Aile masasında neredeyse bayılacak gibi dururken bir anda annesinin terk etmesini duyunca kendine zarar vermeye başladı. Anladım ki Umay hala annesinin kendi isteğiyle gitmesini kaldıramam, kabullenmemiş. Babası da ölümle burun buruna gelip, bitkisel hayata geçince içinde biriktirdiği acı böyle zamanlarda onu ele geçiriyor. Umay fiziksel acı çekmiyordu o anlarda aksine daha çok ruhunun yansımasını gördük. Yaralı onun ruhu, paramparça olmuş. Sevgiye, birilerinin hayatından gitmemesine ihtiyacı var. Nereden çıkardın derseniz annesinin kendi isteği ile gitmesine kadar çok kötü görünse de kendine zarar vermedi. Annesi yüzünden kriz geçirene kadar da Güven’le olan ilişkisini gözden geçirmedi ama aile içinde çıkan kriz, annesinin konusunun açılmasıyla Umay Güven’den vazgeçti. Hem ailesini kaybetmeyi göze alamadığından hem de bence ikinci kez kaybetmek istemediği için yaptı bunu. Aynı Mahir’in Umut’u kaybetmemek için tüm sırları ortaya dökmesi gibi. Kardeşleri sırlar birbirinden ayrır mı bilmiyorum ama sandıkları kadar yakın olmadıklarını hissediyorum.

Umut, Umay’ı atlatamadan Mahir karşısına çıktı ve ondan sakladığı tüm gerçekleri tek tek anlattı. Şimdi para meselesi için yineliyorum Umut buna kızmadı. Umay’la ikisinin okuması, ayakta durmak ve Demir onlara musallat olmasın diye o parayı kabul etmişler. Mahir de anladığım kadarıyla hayatını kardeşleri okusun diye çalışmaya adamış. Buraya kadar Umut için sorun yoktu, hatta abisinin iyi niyetine çok üzüldü. Ta ki Mahir Luna meselesini açana kadar, işte orada işler baştan aşağı değişti. Luna hamile ve Umut yeğeni olacağı için asla mutlu değil. Zira planlarının bir parçası da Luna üzerine kurulu ve bu ortaya çıkarsa Mahir’in başı büyük belaya girmesinin yanında plan da risk altında demektir. İşte bu da Umut’un kırılma anıydı. Geçmişi bırakın bugün bile arkasından iş çevrilmesi Umut için ölümden beter demek ki biz bunun acısının yavaş yavaş çıktığını göreceğiz. Umut belki de ilk kez bu oyunda tek başına olduğunu hissetti. En azından abisinin en güvenli limanı olmadığını anlaması Umut için çok acı bir gerçek ve hazmetmesi de zaman alacak.

Umut Yörükoğlu yarattığı Çınar Yılmaz ile hedefine adım adım ilerlerken içinde de fırtınalar kopuyor. Umut’un çocukluk yıllarına dönünce anlıyoruz ki, o asla çocuk olamamış. Babasının hastalığı, abisinin ölümü onun çocukluğunun da sonu oldu. O yaştan itibaren bugünün gelmesi içi yaşayan bir adamdı, o. Çocukluk yılları insanın en masum çağlarıdır. Her şeyi o yıllarda oyunla öğrenir insan, o şekilde ayakta kalır. Peki ya tam bir şeyler oyunla öğrenecekken kanla, silahla öğrenmişsen ne olacak? İşte onun ruhta açtığı yara asla iyileşmez. Umut da bu yüzden asla iyileşememiş ama ailesine tutunmuş. Onları kalbinde en masum haliyle sakladı ama unuttuğu şey şu :O yaşanan olay herkeste bir iz, yara bıraktı. Mahir’in umutlarını, Umay’ın neşesini, Umut’un da çocukluğunu çaldı.

Umut rüyalarında bile kendini çocuk olarak görmüyor. Evinde gördüğü rüyada, o evde bir tek kendisi şimdiki halindeydi ve yine ailesini koruyamıyordu. Fark ettiniz mi? Rüyasında herkes en genç halinde ama Umut bugünkü görünümündeydi. Bu onun aslında o yıllarda yaşadığı kayıpla büyüdüğünü temsil ederken, kardeşlerini, ailesini o zamanki masumiyetiyle kalbinde taşıyor. Onları koruma, kurtarma görevi de adına münhasır kendisinde diye düşünüyor. Umut bunu kendine görev edinmiş, sorumluluk almış biri. Ailesinden, güvenliklerinden o mesul ve bunu hiç bir güç değiştirmez. Bu yüzden planın komutasında o var. Demir’den onları korumak zorunda ve rüyalarında bile bunu başaramadığını görüyor. Demir korktukça acımasızlaşacak, gerçeklerin ortaya çıkma ihtimaliyle de ailesinin hayatı daha da büyük bir risk altında kalacak diye düşünüyor. Onlar sürekli Umut’tan bir şey sakladığında onları korumak, plana devam etmek de bu kadar zor oluyor işte. Bu sebeple de Umut iyiden iyiye kendini kaybetmeye başladı, arkasından gelen Demir’i düşününce derhal ayağa kalkmak zorunda yoksa bu yolun sonu çok kanlı bir yere çıkacak, benden söylemesi.

Demir Gümüşay fatketmeden de olsa Umut’un kalesine golü doksandan çaktı. Yine de hala çok korkuyor. Gol attığını bilse de korkmaya devam edecekti. Zira karşısındaki insanların kaybedecek hiç bir şeyi yok ancak kendisinin kaybedecek çok şeyi var. Demir seneler önce çaldığı projeyi tamamen kendine mal etmek için bir değil birden fazla hayatı yaktı geçti. Önce Yörükoğlu Ailesi, ardından da bir doktor olmak üzere bugün geldiği yere ulaşabilmek için işçiler, mühendisler, daha doğrusu yoluna çıkan herkesi yok etmiş. İşin daha da acısı bundan zerrece pişmanlık duymuyor. Hala burnu büyük ve eski usullerle bir şeyleri çözeceğini sanıyor ki bence burada büyük bir yanılgı içerisinde. Zorla, kaba kuvvetle, parayla her şeyi çözemez, satın alamazsın. Bence Demir bununla ilgili ilk dersini de çok ağır bir şekilde alacak. Daha kendi ailesi bile onu sevmezken düşmanını seven onlarca insan var. Ki bence bu insanların içinde en önemli olanların başında da Ali geliyor.

Ali, Umut’un planının bel kemiği, hayata geçmesi hususundaki en önemli dayanağı diye düşünüyorum. Hatta şu anda koşulsuz güveneceği tek dostu da Ali’den başkası değildir. Ali başına gelenlere rağmen, Umut’la çıktığı yoldan dönmedi. Plana sadık kaldı. Hatırlarsanız geçtiğimiz haftaki yazımda Ali’den ihanet beklemediğimi, orada bir oyunculuk sergilediğini düşündüğümü söylemiştim. Haklı çıkmanın huzurunu yaşıyorum. Ali bence hiç bir koşulda Umut’u satmaz. Henüz elimde bir veri yok ama Ali’nin sadakatinin ikinci perdesini de ona işkence eden Demir sayesinde göreceğiz diye düşünüyorum.

Umut, Çınar olarak ne yaparsa yapsın Ali’yi Demir’in elinden alamadı. Ve bölüm sonunda en büyük kabusu olacak bir sahneyle karşılaştı. Ali, Demir’in elindeydi artık. Ben burada da Ali’nin konuşacağını sanmıyorum. Yine de Demir çok güçlü ve Umut’un müttefiklere ihtiyacı var. Ali ve Ayşe Demir’i yıkmak için yeterli değil. Mahir ve Umay da güçlü değil. Ona hem güçlü hem de hikayesini öğrendiğinde masumiyetine inanacak müttefikler lazım. Umut’a bu yolda yardım edecek bir insan var ve bence bu kişi şüphesiz Ceren Gümüşay’dan başkası değil.

Ceren, çocuklarını da kaybedince babasına olan öfkesini içinde tutamama noktasına geldi. Bence tek sebebi kendi çocukları değil başka motivasyonları da var. En önemlisi de gemide ölen işçiler diye düşünüyorum. Ceren iyi ve merhametli bir kadın, açıkçası ben kimsenin üstüne basarak bir şeyleri başarmak isteyecek bir yapıda olduğunu sanmıyorum. Bunun en bariz ispatı Nil hususundaydı. Güven’le olan ilişkisinin ona vereceği zararı düşününce hemen bir kadın olarak onun yanında yer aldı. Kardeşlerini susturdu. Ben Ceren’in bu yüzden safi bir öfkeyle kimseye zarar vereceğini sanmıyorum. Onun babasına olan inancı bir masumu öldürmek istediği gün bitmişti. Sırf babasının kölesi olduğu için kardeşine yardım ederken, aslında aydınlanma yaşaması da biraz zaman aldı. Uzun yılların verdiği bastırılmışlık, korku derken bunu da gayet doğal karşıladım. Bu yüzden artık Ceren’in geri adım atacağını pek sanmıyorum. Aslında Umut onun peşinde olduğu şeyi, kalbini görse peşine düştüğü adam için en büyük desteğin Ceren’den geleceğini anlar diye düşünüyorum. Aslında Gümüşay Ailesinde Ceren ve Güven iyilerden, doğru bir motivasyonla ki ikisinde de var, gayet de doğru olan tarafta yer alırlar. Burada tek sorun Mete olabilir ama onun gibi çıkarcı birini alaşağı etmek de çok zor olmaz Umut için diye düşünüyorum. Yeter ki çevresi babası tarafından çevrilmiş, bitişe sürüklenen Ceren’i görsün, gerisi çorap söküğü gibi gelir.

Ceren Gümüşay çok özel bir kadın. Karşısındaki insanın acılarını, yaralarını görmeyi başaranlardan biri. Umut yine Çınar olarak ona direkt olmasa da hayal kırıklıklarını anlattığında onun kalbini gören tek insan Ceren oldu. Evde ikisi de kaçak dövüşürken aslında, Çınar’ın sandığı gibi zalim değil duyguları olan bir adam olduğunun da ayırdına vardı. Belki de onu ilk kez gözleri dolu dolu ve canı yanarken gördü. Ceren ve Umut ilişkisi için milat diyeceğimiz anlardan biriydi. Zira Umut kimseye yaralarını, acılarını gösteren bir insan değil ancak söz konusu Ceren olduğunda kendini saklamıyor. Halbuki bu acılar onun zaafı, en zayıf anı ama yine de bunu yapmıyor. Ben Umut’un içten içe Ceren’e güvendiğini düşünüyorum. Sorsak belki şiddetle karşı çıkar ama davranışlarına bakınca içgüdüsel olarak güvendiği ortada. Bugüne kadar hep Ceren’in zaaflarını gören bir Umut varken şimdi o da kalbinin bir köşesini de olsa Ceren’e göstermeye başladı.

Kalp kendinden olanı tanır ve çok sever. Ceren Umut söylemese de ailesel bir sorunu olduğunu anladı diye düşünüyorum. Hem nasıl anlamasın ki? Umut ona daha önce ailesine çok önem verdiğini zaten söylemişti. Ceren bağlantıları kuracak kadar zeki ve Umut’u anlayacak kadar da ailesinden yaralı bir kadın. Ceren ailesine güvenmeyi dört yaşında bırakmış olmasının da verdiği kırıklığıyla Umut’a bu dünyada yalnız olmadığını, kimseye güvenilmeyeceğini anlattı. O da karşısındaki adama her fırsatta kalbini açarak güvendiğinin farkında olmasa da bir şekilde birbirlerini anlıyorlar ve o yaraları bir şekilde sarmanın bir yolunu buluyorlar. Eeee bu aşk değil de nedir ama değil mi?

Şimdi bana abartma diyeceksiniz ama Umut ve Ceren ilk günden beri birbirine yaralarından, acılarından çekildiler. İkisi de aynı adam yüzünden çocuk olamamış iki yetişkin, onları birbirinden iyi kim anlayabilir ki? İkisi de birbirini tanıdıkça daha çok bağlandı ve sebebi de ortak acılar diye düşünüyorum. Umut ve Ceren hangi noktada birbirlerine yoldaş olur bilmiyorum ama ben çok da uzun bir zaman kalmadığını düşünüyorum. Umut, Ceren’in yanında Çınar olmuyor. Hiç olmadığı kadar şeffaf ve nahif bir adama dönüyor. Ceren de kimsenin yanında gülümsemediği kadar onun yanında mutlu oluyor. Gerisi artık çorap söküğü diyebiliriz bence.

Umut ve Ceren’in yolları ikisinin de sandığından çok daha yakın birbirine. İkisinin de hayatları kumdan kaleler misali yıkıldı. Acının her türlüsünü yaşadılar. Çocukluklarını, ailelerini mahveden Demir karşısında birlik olabilecekler mi, bunu da zaman gösterecek.

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere. Sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

 

 

Yorum bırakın