YAZAR :Şeyma BULUT 

Baba kimdir? Neye denir? Bizim doğumumuzda biyolojik olarak etkisi olan mıdır yoksa çok daha geniş midir anlamı? Çok daha geniştir. Baba arkandaki dağdır, kurulan yuvayı bir arada tutandır, hayata karşı seni kendini güvende hissettirendir. Kadir Uygur tam da böyle bir babaydı. Belki tek çocuğu vardı ancak Özgür, Nisan, Mert, Gönül, Tuna ve hatta Fatih’i bile babasıydı. Ekip diye kurduğu polis timinden birbirine kalpten bağlı bir aile kurmuş. Geçmişte neler yaptı, onu ölüme neler sürükledi, Salih ile arasında geçenleri bilemeyiz ama bildiğim tek bir şey var mi ardında kalbi kırık bir değil altı çocuk bıraktı.

Kadir hastanede ölüm, kalım savaşı verirken onun yoğun bakım kapısının önünde bir sürü insan iyi haberlerini beklerken hepsinin gözünde korku vardı. Bu sevdikleri bir insanın ölümüyle ilgili hissettikleri korkuyla açıklanamaz sadece diye düşünüyorum. Daha da fazlası “Biz ne yaparız?” bakışı gibiydi. O kara haber geldiğinde herkes kendince yaşadı acısını. Nisan ilk Özgür’e sarıldı, Tuna ve Gönül oldukları yere çöktüler, Fatih oturduğu yerde tutamadı gözyaşlarını. Herkes kendince acısını yaşıyordu. O anda duygularını dışa vururken iki kişi asla göz yaşı dökmedi : Mert ve Özgür!

Özgür ve Mert oldukça garipti mesela. Cenazede dahi ağlamadılar. Mert’i anladım, bazı duyguları kolay kabullenen bir yapısı yok. Geçen yazıda da söyledim, kendini soyutlama, uzak tutma telaşı vardı. Aynısını cenazede de gördüm. Oldukça ketumdu. Kadir babalarına son görevlerini yerine getirirken sadece o ikisinden tek bir damla göz yaşı akmadı. Kadir için şehitlere atılan saygı atışında da sonrasında ekibe sarılırken de ikisinin çok vakur ve dirayetli duruşları dikkatimi çekti.

Şimdi duygularını saklama hususunda profesyoneller, acılarını göstermek istemiyorlar diyeceğim ama savcı ile olan durum ortadayden bunu söylemek de çok yerinde olmaz. Savcı Özgür ve Mert’i sorguya aldıklarında ikisinin de duygularını ortaya koyan, onları göstermekten geri durmayan karakterler olduğunu gördüm. Burada farklı durumlar var o zaman. Daha önce Meriç ve Ferhat’ın cenazesine, şimdi de Kadir’in cenazesinde hep aynı durum olunca aklıma bir tek şey geliyor. Özgür de Mert de ekibin yanında güçlü durmak zorunda gibi bir misyon edinmişler kendilerine ama ikisinin olaylar karşısındaki durumları çok farklı. Özgür çok ayrı yaşıyor acısını, Mert ise çok ayrı yaşıyor.

Kadir’in ölümünün ardından Mert sürekli bir köşede, kendiyle iç hesaplaşma halindeydi. Üzüldü, ağladı, kendini bıraktı. Başkalarına göstermedi ama kendisiyle kaldığında o acıyla yüzleşiyordu. Özgür’se hiç yüzleşmedi. Yapılacak işler, sorumluluklar olduğu bilinciyle hareket ettiğini gördüm. Ta ki Mert onun kalbine dokunana kadar. Mert ve Özgür iki candaş, iki ekip arkadaşı, can yoldaşı olmuşlar birbirlerine. Acılarını, üzüntülerini, korkularını saklamıyorlar diye düşünüyorum. Birlikte çöktüler ve kaybettikleri babalarının ardından ağlamaya başladılar. Ancak Mert ve Özgür’ün buradaki acıyı saklama motivasyonları asla aynı değil. Yaralarını birbirine göstererek sarmaları çok özel olsa da ikisinin diğerlerinden acılarını göstermek istemeyen ruh hallerinin sebebi çok başka diye düşünüyorum.

Mert’le başlamak gerekirse geçen hafta da aynısını söylemiştim. Yüzleşmekten geri duran bir yapısı var. Mesela Kadir’in naaşı odadan çıkarken Mert’in ilk hareketi arkasını dönmek oldu. Halbuki o korkak biri değil. Miami gibi bir yerde kafadan operasyonun içine tek başına dalacak kadar cesur, ona yönelen tehditlerden korkmayacak kadar gözü kara biri. O zaman burada başka bir şey var. Mert değer verdiği insanların acı çekmesine dayanamıyor. Tek başına büyüyen bir çocuk olarak, ailesi gibi gördüğü insanların ne acılarını görmeye dayanabiliyor, ne de onlara acılarını gösterip tekrar üzecek kadar cesur. Bu yüzden köşe bucak kaçıyor Mert olaylar başladığı zaman. Halbuki bu duygusu dışında hiç bir duygusunu içince tutmayan, akıllı bir adam. Çapkın olduğu söyleniyor ancak kadınlara zaafı olan biri de olduğunu görmedim. Bence Mert ekibin en haşarı elemanı olarak görünse de bir şey yapılması gerektiğinde önünü sonunu ya da kendisine ne olacağını düşünmeden yapacak kadar dik kafalı ve gözü kara olduğunu düşünüyorum. Yani Özgür’ün taban tabana zıttı olan biri diyebiliriz bence, sizce de öyle değil mi?

Özgür demişken… Az önce acıları gösterme motivasyonundan bahsetmiştim size ya işte burada beni en çok üzen karakter Özgür oldu. Hastanede herkes acısını yaşarken morga doğru cenazeyi almaya giden Özgür oldu. Mert köşesine çekildiğinde yapılacak işler var diye oradan oraya koşan yine Özgür’den başkası değildi. Özgür ekip içinde sorumluluk alan tarafta. Büyük ihtimalle Kadir öldükten sonra herkes onun omuzlarına yıkıldı. O acı çekemez zira herkes acı çekerken onları birinin toplaması, sahip çıkması lazım. Ejder’in peşinden gitmek, zorunda ve bu acıyı yaşarken kendine üzülerek bunu yapmaz diye düşünüyor, Özgür. Farkında mısınız bir tek o içine kapanıp kendini bir köşeye saklamadı. Daha önce Mert’le katillerin peşinden giderken arkasında gözü yaşlı bir sevgili bıraktı çünkü yapması gereken buydu. Kadir hayattayken de ondan sonra ekibin sözüne baktığı insandı ama şimdi daha büyük bir sorumluluk var sırtında. Ayrıca Özgür bu yolda bir çok şeyini feda ederken, Nisan’ın çığlıklarını da maalesef duymuyor. Onu koruma dürtüsü Nisan’ın kendisinden uzaklaştırdığı gibi tehlikeye de atmaya başladı ancak Kadir’in Nisan’ı uzak tutması isteği, Özgür’ün verdiği sözden dönmek istememesi yüzünden iki sevgilinin arası iyiden iyiye açıld ancak Özgür boşa hayal kurmasın derim, Nisan bu masada var ve onun istemesine de bakmaya pek niyetli değil.

Nisan’ın ekibe karşı inadına hayran olmamak elde değil, başka zaman olsa canıyla oynuyor derdim ancak Nisan onların bir anda kurtarıcısı oldu. Gittikleri fabrikada neredeyse tuzağa düşeceklerdi, Nisan olmasa belki de kayıp vereceklerdi. Özgür ise şimdilik bunu anlamaktan çok uzak zira kafasında tek odaklı çift mercek var. Orada bile ilk tavrı korkuyla karışık sinir oldu. Hatta ona teşekkür bile etmedi. Özgür’ün ruh halini anlıyorum ancak onun bu halleri Nisan’ı her geçen gün daha da kırıyor, onun da bunu görmesi lazım diye düşünüyorum.

Nisan ve Özgür arasındaki konuşmalardan aslında ikisinin de çok haklı olduğunu düşünüyorum. Nisan çok haklı, zira ölenlerden biri abisi diğeri manevi babası. Bir şeylerin içine dahil olmak istiyor Nisan, onlarla birlikte olmak, sorunlarına, dertlerine ortak olmak istiyor. Ekibin küçüğü olarak değil, polis olarak varlığı kabul edilsin derdinde diye düşünüyorum. En azından Özgür’ün bunu görmesini istedi. Ancak Özgür onu koruma telaşından pek farkında değil. Ona da hak veriyorum bu arada, Özgür’ün ruh halinde kim olsa aynısını yapardı. Özgür iki ay içerisinde iki kardeşini ve babası dediği insanı sıfırıncı gün operasyonuna kurban verdi. Karşısında gölge haramileri var ve acımaları yok. Doğal olarak Nisan’ı tüm bu tehlikelerden uzak tutmak istiyor. Özgür bu uğurda her şeyini feda etti ve Nisan’ı da feda etmemek için gerekirse onu kaybetmeyi bile göze almış vaziyette. Onu anlasam da doğru bulmuyorum, birini seviyor olmak onun yerine geçerek karar almayı haklı çıkarmaz.

Nisan bunca derdin, acısının arasında ayakta durmaya çalışırken onu duymayan Özgür yüzünden zor zamanlar geçirmeye devam ediyor. Sahilde konuşurken onun hep ne kadar yalnız olduğunu, kime tutunsa kaybeden bir kız çocuğu olduğunu gördüm. Şu anda tutunduğu tek dal sevdiği adam, o da onu korumak için bir türlü yanında olamıyor. Ben Nisan’ın Özgür’ü anladığını düşünüyorum. Anlasa da doğal olarak çok da dinleme derdinde değil zira kendisinin de en az Özgür kadar bir şeyler yapmaya hakkı olduğunu düşünüyor. Nisan çocuksu hayallerle bu işin peşine düşmedi. Gerçek, somut adımlar atıyor. Sezgileri de kuvvetli biri. Selim’i gördüğünde onu bir şeyler rahatsız etti. Ben orada safi bir kıskanma durumu olduğunu sanmıyorum. Aksine iç sezileriyle alakalıydı diye düşünüyorum. Onda bir şey hoşuna gitmedi ki bu gayet de doğru bir sezgiymiş, gördük.

Selin ekibe avukat kimliği yardımıyla yaklaşmaya başladı. Sanırım ilk kullanacağı kişi de Mert olacak. Selin güzel ve kendinden emin duruşu olan vamp bir kadın görüntüsü çiziyor. Şimdilik Mert ona karşı nasıl bir tavırla yaklaşacak bilmiyorum ama ben Mert’in arkadaşlarına bir zarar verecek kadar saf biri olmadığını düşünüyorum. Özgür ‘ün sözlerinden çapkın olduğunu anlasam da kadınlara zaafı olan bir karakter değil bence. Mert aptal biri değil. Önce Ejder’le bağlantılı olayda savcı yanında, sonra da Kadir’ in öldüğü hastanede karşılaştı avukat hanımla. Salih’e çalıştığını bilmese de bir şekilde işkillenmeye başlaması yakındır diye düşünüyorum. Selin ile ilişkisi ne seviyede bilmiyorum ama Salih ekibe hem Nisan hem de Mert kanalından adım adım yaklaşıyor.

Geçtiğimiz haftaki bölümde Salih’ in bir hayat peşinde olduğunu, bunun önüne kimsenin geçmesine izin vermeyeceğini gördüm. Bu hafta da işlediği seri cinayetleri izlerken aklıma bir tel şey geldi. Tek sebebi para ve güç mü? İkide bir ağzından düşürmediği adalet ile bunların bir alakası olmalı diye düşünüyorum. Salih, Kadir’e adalet dedi, kendisi gibi olan bir oda dolusu adamı çalışmak istediği Arnavut’un önünde gözünü kırpmadan öldürdü. Buradan bakınca güç savaşı gibi dursa da arkasından bir şeyler geldiğini hissediyorum. Salih kimsesizliğini güçle kapatmış, Kadir onun hain olduğunu hiç kimseye söylememiş ama nasıl bir yola girdiyse ondan çocuğunu bile saklamış. Burada zaten işler düğüm oldu.

Salih’in varlığından dahi haberinin olmadığı bir çocuğu var, ekibin içinde büyümüş, bizzat Kadir büyütüp onu polis yapmış. Yetmemiş onun peşine öz evladını takmış. Burada Kadir’e sadece Salih değil, Kadir de Salih’e öfkeli diye düşünüyorum. Salih ve Kadir arasında neler yaşanmışsa bu ekibin bildiği her şeyi yalana çevirme yolunda ilerliyor. Özellikle de Makedonya’da neler yaşanmışsa ağzımız açık kalacak diye düşünüyorum.

Sıfırıncı Gün operasyonu arkasında binlerce sır bırakarak emniyet tarafından arşive yollandı. Çyşr bir operasyon olmuş ki, üç kişinin canına mal oldu ve daha nelere mal olacak belli değil. Fatih bir karar alarak ekibin dışarıda operasyon yapmasına izin verdi. Tuna’nın kural dışı hareketlerine göz yumdu zira anladı. Bu işin içinde bir iş var, içeriden müdahale ediliyor ve onun da eli kolu bağlandı. Geçmişinde yaşadıkları onu kuralcı biri yapsa da sağduyusuz biri değil. Bu sebeple de ekibin yolunu açtı. Bu arada Tuna karakteri açıldıkça onda görünenden fazlası olduğunu hissediyorum ama tam analiz için biraz daha bekleyeceğim.

Yazıma burada son veriyorum. Gönül ve Fatih ile ilgili analizler yapacağım ancak şu anda yeterli veri olmadığı için bu haftalık da susacağım. Haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Yorum bırakın