YAZAR : Şeyma BULUT 

Bu hayatta hiçbir şey gizli kalmaz. Hiç bir sır sonsuza kadar bir kutunun içinde saklanamaz. Bir sırrı tarihe gömmenin tek yolu ya onu hatırlamadığın bir diyara gitmektir ya da onu kapattığın kutudan onu asla çıkarmamaktır. Ya o kutunun kapağı aralanırsa ne olur? Tıpkı Zeus’un sözünü dinlemeyen Pandora gibi hayatına yedi büyük günahı getirir, üstünü kapatmaya çalışırsan da o günahla savaşmamayı tercih edersen de   yeniden kapattığın o sandığa umudunu da gömersin. Sadi bugüne kadar her tavrıyla Derya’ya o kutuya dokunmamasını hissettirecek şekilde davrandı ancak Derya bunu anlamadı. Kutu açıldı ve kapandı. İçinde de Sadi’nin mutluluk hayalleri kaldı.

Sadi Payaslı, ikinci hayatına girdiğinde ne bir mutlu yuva kurma taleşesi ne de aşık olma düşüncesi vardı. Ama hayat böyledir işte, siz ne plan yaparsanız yapın onun her zaman başka planları vardır. Sadi aynı hayatı yaşamak zorunda kaldığı kadına her gün daha da aşık oldu. Bu öyle yavaş, öyle içine işleyerek gerçekleşti ki Sadi fark etmedi bile ta ki bir kadının gülüşü nefesi olana kadar. Aşk iyileştirir,geliştirir ve insanı bambaşka birine dönüştürür. Sadi de adım adım bambaşka bir adama dönüştü. İkinci şansına ödemek zorunda olduğu bir diyet gibi değil yaşamak istediği bir vaha, bir yuva gibi sarıldı. İnsanların hayatına dokundu, çocuklarım dediği öğrencilerinin kahramanı oldu. İlk geldiğinde daha sert bir hocayken sonrasında daha anlayışlı, daha ılımlı bir öğretmene dönüştü. Bunu yapmak için bir isim değişiminden fazlası gerekir. Ona adım adım nasıl yaşaması, davranması gerektiğini Songül öğretti. Sadi sert bir yaşamın kurallarını herkesten iyi bilirken, başka yolların olduğunu da Songül ile öğrendi. Ben buna her zaman aşkın iyileştirici gücü derim. Zira Sadi artık sadece coğrafya öğretmeni değil, gerçekten bir kahraman, bir rol modeli, babasız çocukların sırtını dayadığı dağ oldu. İşte o çocuklardan biri : Zülfikar…

Zülfikar kardeşinin kaybolmasının ardından acılar içindeki annesiyle baş başa kaldı. Ne yapsa, nereye gitse bilemiyordu ki o anda tek güvendiği, belki de hesapsız, sorgusuz kapılarını çalacağı tek insanı aradı : Sadi. Zülfikar bugüne kadar ailesinin yükünü hep tek başına sırtlamış, baktığında 17 ama içinde 100 yaşına gelmiş bir delikanlı. Hocasından, Songül ablasından yardım isterken bile boynunu büken biri. Hem nasıl bükmesin? Alışmamış ki birilerinden yardım istemeye, birilerinin ona yardım etmesine. Bu yüzden de Sadi ve Songül onlara yardım ederken hem annesi hem Zülfikar sadece minnetle baktılar. Zülfikar, annesinin yanında ağlamayı bile kendine yediremeyen, ağlamayı hala zayıflık sanan bir çocuk. Sadi de onun yanında sadece öğretmeni olarak değil, babası gibi dimdik duran hocası oldu. Ona destek oldu. Morga giderken bile Sadi bir kolunda Zülfikar diğer kolunda Ozan’ın acılı annesi bir ölüm yolunda yürürken içinden geçenler onun aslında bu hayatın içinde neleri yapmak istediğinin de habercisi oldu. Sadi ikinci şansında sadece hayatındaki insanlara değil, umutla, saflıkla tüm mazlumlara yardım etmek, umudunu yitirmeyenlerden olmak istiyordu. Bir zamanlar kendisine, hayata ve geleceğine dair hiç umudu olmayan bir adamken, artık geleceğine, hayallerine tutunan bir adam var karşımızda. Ve tüm bunların tek bir mimarı var : Songül…

Songül, Sadi’nin hayatını tek bir sihirli dokunuşla değiştirdi. Hem de bunu bilinçsizce yaptı. Özel bir çabası, taktiği yoktu. Songül öylesine iyi, saf ve pak bir ruha sahip ki istemeden de olsa çevresinde ne varsa güzelleştiriyor. Sevdi mi tam sevip, her zaman sevdiği her şeye sahip çıkan bir yapısı var. Sadi’yi de böyle sarıp, sarmaladı. Geçmişindeki onca yüke, sıkışmış ruhuna rağmen yaptı bunu. Halbuki hayatının şimdilik en zor evresinden geçiyorken bencil olabilir, kendini düşünebilirdi. Bunu asla yapmadı. Kendisinden önce sevdiği insanları, onların mutluluğunu düşündü. Belki seneler sonra sevilmenin mutluluğuyla ailesinden kalan mutlu anıları anlatmaya, onları ağlayarak değil gülerek hatırlamaya başladı. Aşk iyileştirir demiştim ya aynı şey Songül için de geçerli. Aşk onu da değiştirdi ve aslında onun Sadi’yi etkilediği gibi Sadi de farkına varmadan Songül’ü en güzel şekilde mutlu etmenin yolunu buldu.

İlk bölümlerde hatırlarsanız Sadi’nin farkında bile olmadan anlattığı bir sahte tanışma ve evlenme teklifi hikayesi vardı. Songül’ün ayaklarını yerden kesen, Sadi’nin kirli gördüğü ruhuna en temiz haliyle sarılarak aralarındaki bağın ilk kurulduğu o anı hatırladınız mı? Meğerse Sadi fark etmeden Songül’ün ailesinin hayatına, hikayesine dokunmuş. Ben her zaman akıl değil ama önce kalbin gördüğüne inanırım. Sadi belki bilinçli bir şekilde Songül’ün hikayesini bilmiyordu ama kalben hissetti. Kalp kendinden olanı sever, tanır, hisseder. İkisi de yüreğinden yaralı hikayenin kahramanları ve bir hayatın içinde fark etmeden birbirlerine karıştılar. Songül Sadi’yi çok sevdi, onunla gelişti, hayata tutundu. Songül de Sadi’nin hayatının tamamı oldu. Şimdi ikisi de bunu kaybetmemek için olacaklardan habersiz düşmanlarının peşinden gidiyorlar. Halbuki kapının önünde onları bekleyen tek felaket bu değil…

Sadi ve Songül ses kaydında duydukları kayıtların peşine düşerek Servet’e bir adım daha yaklaştılar. Hala çok spesifik adımlar atamamış olsalar da artık ellerinde bir şüpheli listesi var. İkisi de büyük patronu bulup, erteledikleri mutluluğu yaşamak istiyorlar ama bu o kadar kolay değil. Servet dört bir yanlarını sarmış vaziyette ve bence artık sadece Yaver de ona ulaşmak için yeterli değil zira Songül hala burnunun dibindeki haini görmüyor.

Songül bir yanında Sadi bir yanında Yaver ile ailesinin katillerini kovarlarken ne en yakınındakinin de müdürünün yaptıklarını hala fark etmedi. Serdar müdür hala Songül’ün ağzından aldığı laflarla adam asmaca oynatıyor ama Songül babasından emanet olarak gördüğü adamdan şüphe bile duymadı. Babasına öyle büyük bir hasreti var ki ondan kalan her şeye büyük bir aşkla sarılıyor. Bu sebeple de hala Serdar’dan şüphe etmedi. Serdar bu sayede her şeye sahip olduğunu sanırken Songül’ün dahil olduğu yılan operasyonundan, ya da Songül’ün bile haberinin olmadığı ancak başında Sadi’nin bulunduğu ve kendi mezarını kazdıracağı kartal ateşinden haberi var. Ben yanlış anlamadıysam ortalık çok yakında fena kızışacak.

Sadi, Semih ve başsavcının iş birliği ile yürütülen operasyonda sonunda Songül de savcı ile tanıştı. Açıkçası ben orada ona bir şeyler söylenir demiştim ama Sadi ve savcı bunu söylemek istemediler. Bence bunun en önemli sebebi Songül’ün Sadi kısmına şiddetle karşı çıkacak olması ve belki de işi duygusal olarak baltalama ihtimalinin olması diye düşünüyorum. Ben açıkçası Serdar için yapılan operasyonu değil ama Servet için başlatılan kartal ateşi operasyonunun yakın zamanda başlayacağını düşünüyorum. Sadi şimdilik bu yolda sadece savcı ile hareket ediyor ve bir şekilde kimse destek olmazsa Servet’in öyle iki küçük olayla yakalanacağını sanmıyorum. Sadi’nin tanık koruması, Songül’ü hedef alan Servet için kurulan kartal operasyonu. Bu ikisi iç içe geçtiğinde umarım kimse zarar görmez ancak bundan samimiyetle şüphe duyduğumu söylemek zorundayım.

Bir yanda operasyonlar, diğer yanda sırlar derken tüm bu hengamenin arasında birbirine tutunmaya çalışan Songül ve Sadi aşklarını da yaşamaya çalışıyorlar. Az önce birbirlerine tutundular dedim ya, daha da ötesinde birbirlerine sığınak, aşk ve sevda oldular. Öyle ki artık bir taraf diğerini konuşmadan anlamaya başladı. Songül, Sadi’nin isteklerini, Sadi de Songül’ün hayallerini çok iyi biliyor ama bir türlü de gerçek bir çift olamıyorlar. Bir adım ileri, iki adım geri gidip geldiler ta ki bu haftaya kadar. İlk kez ikisi de gerçek bir adım attı ama bence bu sadece başlangıçtı diye düşünüyorum.

Sadi ve Songül aylar sonra yaşadıkları ilk gerçek anda Songül  uzun zamandır aralarında bir ihtilafa sebep olan “MSK” şifresini sonunda açıkladı :Maalesef sahte karın. Sadi, Songül ile anılardan konuşurken Metin komiserin çekingen tavırlarını “Damat kaynata toprağındandır” diye fısıldadı. Çok doğru. Sadi bir türlü karşısındaki kadına hislerini açamıyor. Ona kuzey yıldızımsın diyor ama sevgilimsin demiyor, ölümden alıyor ama açık açık benimle ol diyemiyor. Songül sırrı açıkladığında  Sadi’nin “Hayır, sen benim gerçekten karımsın!” demesini bekledi ama Sadi yine söyleyemedi. Belki kendini hala bu hayata layık görmediğinden belki de başka bir sebeple bir şekilde Songül belki de onu oraya getirsin istiyor. Anne ve babasının hayatında çok değerli bir yere sahip bir tabloyu hediye ederken benim yukarıda Sadi için söylediğim şeyleri üç kelimeyle ifade etti : Sen beni terbiye ettin! Evet, Songül Sadi’yi bambaşka bir adama dönüştürdü, onu kendine bağladı ama artık Sadi’nin de spesifik bir adım atması lazım. Sevdiği kadını gülüşünden öpmek, onu hayatının merkezine alması önemli ama net bir adım atarak o eli tutmak zorunda yoksa Songül hala mecbur olduğu için yanında olduğunu düşünecek. Bugüne kadar başka bir seçeneği asla konuşmadılar bu yüzden Sadi’nin bit şekilde net olarak Songül’ün ellerinden tutup “Ben senin sahte kocan değilim, yanında isteyerek kalıyorum” demesi lazım yoksa o da Araz gibi saçma sapan yollarda sürünmeye devam eder.

Araz uzun zamandır kendi iç dünyasında debelenip duruyor. Ne yapsa, ne etse bir türlü ne huzura erdi ne de çevresine huzur verdi. Şimdiki hobisi de Aylin oldu. Açıkçası önceleri Gizem için aracı yapmaya çalışıyor dedim ama bu hafta evine hırsızlık için girdiklerinde eşyalara asla zarar vermemesi, üzgünken yanına gitmesi, gelinciklerden ayrı bir iletişime sahip olması biraz değişik geldi. Hadi yine Gizem diyelim ama zengin olduğunu bildiği birine sadece bilgisayarını verse bile yeterdi. Halbuki o iğnesini bile çalmadan kutuyu olduğu gibi Aylin’e teslim etti. Yetmedi arkadaşlarına “O artık mahallenin kızı” diyecek kadar da önemsiyor onu. Hep dediğim bir laf vardır ya kalp kendinden olanı tanır diye bence tüm mesele buydu, Araz kendinden olanı gördü. Aylin’in de kendisi gibi terk edilmiş bir çocuk olduğunu anladığında aslında ona bambaşka bir gözle bakmaya başladı bile. Araz bunu zamanla kabullenecek ve adım adım sevgisini Aylin’e gösterecek. Keşke Sadi’nin de o kadar zamanı kalsaydı ama maalesef yok. Sadi için geri sayım Araz’ın aksine başladı ve eğer gerekeni yapamazsa tüm hayatı ellerinden kayıp gidecek.

Veee o işte o an geldi. Pandoranın Kutusu açıldı ve kapandı. İçinde de Sadi’nin umudu, Songül’ün masum sevgisi kaldı. Derya’nın Kıvanç’a çekilmesiyle biten hikayesini çöpe atmasıyla başlattığı yeni hayatı aslında geçmişin hem Sadi’nin hem de kendisinin tepesine kabus gibi çökmesine sebep olacak. Halbuki Sadi’ ye o çöplükte sır olarak kalacaklarını söylemişti. Ancak kendisi sır olarak bırakmayınca “Yağmurdan sonraki toprak kokusu” olarak tanımladığı yeni hisleri, tanıdığı gerçek bir adama olan duyguları Derya için yeni bir başlangıç olsa da bir başkasının da bitişine sebep olmak üzere…

Bir tarafta Sadi ve Songül, diğer yanda Kıvanç ve Derya… İki kişinin sakladığı sır ne yazık ki iki ilişkinin de üstüne kabus gibi çökmek üzere. Burada yanan da ne yazık ki Sadi olur gibi zira Kıvanç ve Derya daha yolun çok başında. Ancak Sadi bunca zamandır sustuğu şeyler onun felaketi olmak üzere ve ne yazık ki bu defa gelen felaketi ön göremedi…

Songül en masum duygularıyla gittiği hastanede hayatının şokunu yaşadı. En yakın arkadaşı olarak gördüğü Derya ve hayatının aşkı Sadi’nin birlikte olduklarını bir mektup ve fotoğrafla öğrendi. Mektupta ne bir tarih vardı ne de Emin yazıyordu… Songül ne hissetti bilmesem de içime doğan ilk duygu ihanete uğradığını düşünmesi oldu. Çünkü dudaklarından “Bana yalan söylediniz…” kelimeleri dökülürken bu hayatta en güvendiği iki insanın ihaneti Songül’ün saf, herkesi içine alan dünyasını darmaduman etti. Peki şimdi ne olur? Songül Acarerk’in öfkesi tüm Karabayır’ı özellikle de Sadi’yi yakar.

Yukarıda zorunlulukla başlayan evliliğin, gerçek bir evlilik olmadığını söylemiştim. O evlilik o mektubun açığa çıkmasıyla bitti. Payaslılar şimdilik bizi terk etti. Sadi, Songül’ü gerçekten sevdiğini ve istediğini ispat ederse bir ay ışığında yeniden Bay ve Bayan Payaslı olurlar. Aksi halde ikisi de tarihteki yerlerini alır diyemem zira bu ayrılık Sadi’nin sonu olur…

Yazımı bitirmeden önce bahsetmek istediğim bir konu daha var : Devrim Özkan! Bilenler bilir onu senelerdir takip eder, desteklerim. Sektörde oyunculuğuna şapka çıkardığım nadir genç aktrislerden. Bu hafta Songül ile duygudan duyguya sürüklendim. Onun umudunu, acısını, aşkını, hayal kırıklığını öyle güzel yansıttı ki ekranın diğer tarafına geçip sarılmak istedim. Songül’ün yalnızlığını öyle güzel işliyor ki tek bakışıyla onlarca duyguyu bize kusursuzca veriyor. Hep dedim, diyeceğim. Devrim Özkan Songül’ü senelerdir heybesinde taşıyıp, bize öyle güzel sundu ki, öyle güzel bir Songül yarattı ki her hafta daha da hayran oluyorum, oluyoruz. Onunla bu yolu yürümek çok nefis. Hele de haftaya neler neler yapacak bilmiyorum ama bir kadın olarak yanındayım, bu işin sonunda kazanan sadece güzellikler ve aşk olsun.

Bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere, sevgiyle kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Pandoranın Kutusu (Gelsin Hayat Bildiği Gibi, 18.bölüm)” için 5 yorum

  1. Güzel yorumunuz icin tesekkürler.Ben Devrim Özkan ì ilk kez izliyorum.Dediginiz gibi muhtesem oynuyor.Bu güzel ikiliyi izlemek cok keyifli..Emegi gecenlere tesekkürler.Basarilari daim olsun…

    Beğen

  2. Ellerinize sağlık. Keyifle okudum yazınızı. Yanlış hatırlamıyorsam başka bir sitede Her Yerde Sen dizisi ile ilgili yazılarınız oluyordu. Keyifle takip ediyordum. Umarım yanlış hatırlamamışımdır.
    Zor bir zamanımda karşıma çıktı bu dizi. Sadi ve Songül’ü izlemek çok keyiflendirdi beni. Uzun zaman sonra bir diziye bu kadar bağlandım ve bir karakterden bu kadar etkilendim. Seneler önce de Söz dizisinde Bahar’ın yalnızlığına bu kadar üzülmüştüm. Songül’ün yalnızlığı kimsesizliği ve oyuncunun her duyguyu muhteşem bir şekilde izleyiciye geçirmesine hayran kaldım. Devrim Özkan’ı ilk defa izliyorum muhteşem bir oyunculuk. Kadına aşık oldum. Ertan Saban’ın yanında devleşiyor kadın. Asla ustadan aşağı kalmıyor.
    Bu bölümün son sahnesine bayıldım. Komedilerini atışmalarını seviyorum ama dram her zaman ayrı oluyor. Dozunda yazıldığında en etkileyici ve akılda kalıcı sahneler dramdan geliyor. Keşke bu mektupla değilde biraz daha acısız bir şekilde öğrenseydi. Mektup, fazlaca ciğer deşmelik. Ağır ağdalı cümlelerle çok abartılı ve fantastik. Bu kadar seviyordun madem neredesin bunca zaman. Kısa bir kaçamak (kusura bakmayın bana geçen hikaye bu) için fazla iddaalı sözler olmuş.
    Songül’ün aldığı bu darbeyle artık Serdar’dan şüphelenmeye başlayacağını ve gerçekleri öğreneceğini düşünüyorum. Biraz geç kalınmış bir aydınlanma olacak ama hak veriyorum da. Çok yalnız ve yanında olan az sayıda insana fazla güveniyor. Sanki insana aç gibi. Derya ile olan arkadaşlığında da Songül’e kızıyorum. Geçen bölüme kadar arkadaşlık tek taraflı işleniyordu. Songül kendi kendine gelin güvey oluyor havası vardı. Derya’yı en yakın arkadaşı ilan etti. Ki bence bu çok üzücü. Derya tarafından bakıldığında böyle olmadığı çok açık onun Meltem’i var. Songül, Derya ile hastanede karşılaştı bir kaç an yaşadı ve ona bağlandı.
    Songül’ün acilen gerçek bir arkadaşa ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Umarım bu Taylan olur. Sadi ve Songül’den sonra izlemekten en keyif aldığım ikili Taylan ve Songül, ikilinin dinamiği çok iyi. Kendine çeken bir havası var. Yaver Sadi tarzında bir dostluğa evrilmesini isterim.
    Çok fazla hikaye var ve malesef bu hikayeler başrole bağlanmıyor. Sadi ve Songül ve Yaver bu kadar güzelken dizinin geri kalan her şeyi nasıl bu kadar kötü aklım almıyor 🙂 Bir yada iki bölüm lise hikayesini izlemişimdir. Genelde tvnin sesini kapatıyorum onlar çıktığında. Özellikle Ozan Sanem Esra saçmalığı, Melek’in sapığı gerçekten tahammül edilemez hikayeler. Gelincikler çok itici Can ve Zülfikar dışında 🙂

    Beğen

  3. Cok guzel bir yazı olmus heleki pandora kutusu ornegi cok guzel yakışmiş Yüreginize, kaleminize saglik. Devrim Özkan Havva roluyle izlemiştim ama Songul olarak hayran kalmamak elde degil.

    Beğen

  4. Ellerinize sağlık Şeyma hanım,
    Ben Songul’ü de Devrim Özkan’ı da seviyorum.
    Songül Derya arkadaşlığında bana hep Songül bu arkadaşlığı fazla abartıyor gibi gelmiştir,Songul’ün Derya’ya çöpçatanlık yapması vs bana biraz ne gerek var dedirten hamleler olmuştur.Komedi olsun diye yazılan bu sahneler Derya’nın Songul’den böyle bir talebi olmadığı halde Songul’ün sürekli Derya için bir koca adayı araması benim pek hoşuma gitmemiştir.
    Son sahne de Songul’ün Derya’nın odasında çöp kutusunu karıştırması da bana doğru gelmedi,arkadaşın olsa bile onun özeline burnunu sokmayı doğru bulmadım.
    Emin ve Derya’nın geçmiş hikayesini Songul bu şekilde ögrenmemeliydi.

    Sadi Songül’ü çok seviyor tabi Songul’de Sadi’yi haftalardır “hadi ama ne zaman birbirine açılacak bu ikisi”diye bekliyoruz ve ilk öpücügün geldiği bölümde hemen ayrılık girdi araya,umarım Sadi hoca çabuk affettirir kendini.

    Beğen

Yorum bırakın