YAZAR : Şeyma BULUT

Hayat bir oyundur, o oyunu güvenilir insanlarla oynarsan kazanırsın ama tek başına kaldığında işin çok zor olmasına rağmen yine de bir ihtimal vardır. Peki ya güvendiğin insanlar sana ihanet ederse ne olur? Bu oyunu daha başlamadan kaybedersin. Umut ve Ceren ikisi de bu hayatın içerisinde bir oyun oynadılar ve ikisi de kendilerini hiç ummadıkları bir durumda buldu. Umut ailesinin sorumsuzca davranışları yüzünden sorun yaşarken asıl sıkıntıya düşen Ceren oldu zira yola çıktığı insanlar yine güce boyun eğdi ve Demir’in kazanmasına sebep oldular.

Ceren, babasının korku imparatorluğunu yok etmek için kollarını sıvadığında en çok kardeşlerine güvendi. Ceren’in en büyük sorunu bu aslında, çok sevdiği zaman görmek istemiyor. Halbuki bu ilk değildi, ilk kez kardeşleri babası karşısında onu yalnız bırakmadı ama bu defa bir başka yıkıldı. Ceren uzun zaman sonra kendini çok güçlü hissediyordu ama sırtını çok yanlış iki müttefiğe yasladı. Bir tarafında Mete gibi paraya ve güce tapan biri, diğer yanda Güven gibi benmerkezci, hata yaptığında bunu ağlayarak kapatmaya çalışan, yapamadığında da çok rahat zalimleşen birine güvendi. Açıkçası Ceren’in hala Gümüşay Ailesi’nden olduğuna hayret ediyorum. Bu kadar iyi, nahif ve ince düşünceli olup, insanları düşünen biri nasıl Demir’le aynı genetiğe sahip olur, hayret doğrusu. Bazı savaşlar kaybedilir, bazıları kazanılır. Ceren belki babasına karşı bir mağlubiyet aldı ama bilirsiniz, büyük zaferler büyük mağlubiyetler ardından gelir. Ceren bu yenilgisini büyük bir zaferle taçlandıracak, ben buna eminim.

Ceren, ailesindeki herkese hep kol, kanat geren bir karakter. Babasına, kardeşlerine, çocuklarına sahip çıkan, sonsuz sevgisiyle onları saran biri. Ne yazık ki ailesi ona karşı aynı davranışı sergilemiyor. Ben özellikle Güven’den bu defa beklemezdim. Her düştüğünde onu kaldıran Ceren’den başkası değildi, babası kapının önüne koyunca da ilk ona sahip çıkan yine kız kardeşiydi ama Güven her zamanki gibi sadece kendisini düşündü. Onun düzelmeye başladığını sanıyordum ama hiç bir değişim yok. Sadece büyük sözler var ama gerisi tamamen bir balon diye düşünüyorum. Güven söz konusu kendisi olduğunda kimseyi gören ya da anlayan biri değil. Kendi istediği şeyler olduğunda olduğunca verici olsa da kendi canı yandığında ilk hareketi ceza kesmek oluyor. Bunun en bariz meselesini de Umay örneğinde görebiliriz.

Umay bir anda Güven’den ayrılma kararı almıştı ve bence bu kararında gayet haklıydı. İçinde taşıdığı korkular, ailesi ve Güven’e asla itimat etmemesi gibi konular Umay’ın aklını hallaç pamuğu gibi attı. Bence yine de içinde bir kaç acaba taşıyordu. Acaba ben mi yanlış yaptım noktasında gidip geldiği dönemde o yönetim kurulu toplantısı Umay’ın gözlerini açtı. Kendi kız kardeşine sahip çıkmayan, sadakat göstermeyen biri nasıl bir yabancıya sadakatle davransın? Ben de olsam Umay’ın yerinde aynı şekilde tepki verirdim ki Umay ilişkisini bitirmekteki haklılığını da bir kez daha teyit etmiş oldu. Zaten Güben’le kavga ederken de bunu ona söyledi. Ceren’e ihanet ettiğini, karakterinin bu olduğunu ve güven duymadığını haykırdı ve erkeğimizin özgüveni sarsıldı. Çok aşıktı, ölüyordu falan ama kızın bir net tavrı karşısında bir anda o hisler halı altına gitti. Güven Gümüşay ay soyadına yakışır bir şekilde kendisini reddeden Umay’ın iş akdini feshetti. Bugüne kadar verdiği emekler, katkılar umurunda bile olmadı. Hani her konuştuğunda topu babasına atıyor ya, ben kötü değilim babam öyle demeye çalışıyor ya, bu ne şimdi? Bence Güven sadece biraz fazla duygu sömürüsü yapıyor yoksa babasının aynısı diye düşünüyorum. Bu hatasından dönmezse de gözüme bir müddet görünmesin. Babası gibi insanlara hesap ödeteceğine oturup ben ne yaptım diye düşünsün diye düşünüyorum.

Gümüşay Ailesi’nin zayıf halkası nasıl Güven’se, Yörükoğlu’nunki de maalesef Mahir’den başkası değil. Nasıl ki Güven kendi hatalarının bedelini başkasına ödetiyor, Mahir de yaptığı yanlışı başka bir yanlışla telafi ederken Umut dahil herkesin hayatını riske attı. Mahir, Luna’ya aşık oldu ve onu oradan almaya kararlı. Ancak İntikam planının en önemli halkası olan bir kadını o evden almaya kalkması demek herkesin hayatını riske atması demek, özellikle de Ayşe’nin. Ayşe de Umut’tan sonra ona yaptığının yanlış, tehlikeli olduğunu söyledi. Hatta bu yoldan dönmesi konusunda uyardı ama nafile. Mahir gidip gizli gizli yine Luna’ya sözler vermeye devam etti. Mahir öyle bir karmaşa halinde ki bence mantıklı düşünemiyor. Sürekli bir yerlerde yalpalıyor ama hatasından da bir türlü geri dönmedi. Özellikle Ayşe’nin içerideki konumu, Luna ile olan yakınlığı bazı şeyler ortaya çıktığı anda her şeyi tepetaklak edebilecek durumda ancak Mahir hala o noktadan çok uzak. Umut ona devam ederse plan batar dedi, Ayşe çığlık kıyamet üstüne gitti ama hala anladığını düşünmüyorum. Hep dedim, demeye devam edeceğim Umut’un güçlü bir müttefiğe ihtiyacı var ve bu kişiler Umay ve Mahir değil. Umay için bir şey diyemem, gerçekten zor durumda ve canı çok yanıyor ama Mahir’in Luna kadar kardeşlerini, babasını düşünmesi gerekir. Baba olacak anlıyorum ama bu kadar riskli bir oyunda dikkatli olması gerekirdi diye düşünmeden de edemiyorum. Umut kardeşleriyle sorun yaşasa da biri var ki, kardeş olmak için kan bağına ihtiyacımız olmadığını yeniden hatırlattı bana :Ali!

Ah Ali, ah… Nasıl özel, nasıl güzel bir adamsın sen diye diye bütün bölüm gezdim desem yalan olmaz. Demir’in yanında ” Ben Umut Yörükoğlu’yum” derken bir an bile gözünü kırpmadı. Hayatını riske attı. Ölümden döndü ama bu fedakarlığı onu hem muazzam iyi bir konuma hem de kardeşinden uzaklara fırlattı. Ali, artık emniyetin içerisinde ama Umut’tan çok uzaklarda olarak oyuna devam edecek. Ali en başında bana hiç güven vermedi ama sonrasında onun sadakati karşısında sadece gözlerim doldu ve yürekten “helal olsun” dedim. Umut için Ali, Ayşe birer şans ama yetmez. Demir gibi büyük bir düşmanın karşısında daha güçlü bir ortağa ihtiyacı var ama onu ikna etmek sandığı gibi kolay olmayacak.

Umut, hayatının en zor dönemini yaşıyor desem yalan olmaz. Umut, bir yanda Demir’le savaşıyor, bir yanda kardeşleri yoldan sapmasın diye uğraşırken diğer yanda da Ceren’e karşı içinde büyüyen aşkı durdurmak için büyük bir mücadele veriyor. Umut için bu hafta gerçekten üzüldüğümü hissettim. Kendine ait tek bir şeyi yok. Yaşadığı hayatı ailesi için, intikamı için yaşıyor. Başka bir şey düşünmek bile istemeyen bir ruh halinde ve bir yerden sonra bu onun sıkışmasına sebep oldu. Umut, Ali’nin başına gelenlerden sonra özellikle daha temkinli, ürkek bir hale büründü. Zira bir hata daha çok daha kötü sonuçların doğmasına sebep olur. Bu sebeple de Demir’i kıskıvrak yakalamak zorundaydı ve ona karşı yeniden bir hamle geliştirdi. Bu hamle ardından Umut, Çınar Yılmaz olarak artık şirket hissedarı durumuna geldi. Daha doğrusu kendisine ait şirketin içine sızmayı başardı ama asıl oyun yeni başlıyor.

Demir Gümüşay, Çınar’ı yanına alarak şeytan ve şeytanın avukatı olarak dünyayı ele geçirme planları yapmaya başladı. Önce Ceren’i ekarte etti, sonra yönetim kurulunu yeniden sarstı ve şimdi de herkese meydan okumaya başladı. Tabii bilmediği şey, Çınar sandığı Umut’un şeytan değil kendisinin Azraili olduğuydu. Hayatına birden dahil olan bir adama duyduğu güven zaten tarihin tekerrür etmesinden başka bir şey değil. Bir zamanlar Umut’un babasına yaptığını, şimdi de Umut ona yapıyor. Yavaş, yavaş her şeyini ele geçirmeye başladı ancak Demir de kolay lokma değil. Umut eğer bu yolda Ceren’i yanına çekmeyi başarırsa bence kazanır zira Demir çaktırmasa da Ceren onun için önemli ve aslında onun zayıf tarafı. Sadece Demir nefret dolu bir adam olduğu için bunu fark edemiyoruz ama Güven’in ihaneti sonrası ondan biat değil, katil olmasını istedi. Kapının önüne koydu. Halbuki Ceren eğer babasıyla kalmayı kabul etseydi, hayatına devam edebilirdi. Hayatlarında Çınar olmasa kafası çalışan biri diye istiyor derdim ama arabadaki hali durumun duygusal tarafını da gözler önüne serdi.

Ceren Gümüşay, babası tarafından sevilse de ihaneti bu sefer kaldıramadı. Aslında Ceren, babasının da kötü olduğuna uzun süre inanmak istemedi. Hatta olayı ilk öğrendiğinde direkt Çınar’ı suçladı. Bir yabancıyı suçlamak, ailesini suçlamaktan daha kolay geldi. Halbuki en başından beri onun yanında olan kişi Çınar’dan başkası değil. Yine de kardeşlerinin ihanetini kısa bir süre kabullenmedi. Gerçekleri Güven’den öğrendikten sonra ruhunda ikinci büyük yara açıldı diye düşünüyorum. İlkini Demir açmıştı, diğerini de kardeşleri açtı. Öyle bir yara bere içinde kaldı ki ona yardım eli uzatan Çınar’a sımsıkı tutundu. Ailesini yok etmek üzere yemin eden birine tutuldu sanabilirsiniz ancak Ceren kirli avukat Çınar’a değil, tertemiz Umut’a aşık olmaya başladı, henüz kendisi bunun farkında olmasa bile…

Umut bu intikam yoluna girmeden önce yarattığı Çınar ile Gümüşay Ailesi’ni yok etmekten başka bir şey yoktu aklında. Ancak Ceren karşısına çıkınca bazı şeyler pek de istediği gibi olmadı. Mesela, Umut Ceren’in yanında hep kendisi gibi oldu. Gülüşü, konuşması, tavırlarıyla bir maske altından bakmadı karşısındaki kadına, hep saf bir şekilde baktı. Ceren yıkılınca onu alıp ailesinin meyhanesine götürmesi bunun en büyük ispatıdır. Umut tabi bunları bilerek yapmıyor, kalbinden geldiği gibi davranıyor. Bu sebeple de henüz kendinin, duygularının da farkında değil. Ceren’le yaşadığı her an kendisine, karşısındaki kadına ait mesela ve bu Umut’un çok da tanıdık olduğu bir duygu  değil. O hep ailesi, intikamı için yaşadı. Halbuki Ceren’le kendisi oluyor, o anı gönlünce yaşıyor ancak intikam gözünü öyle karartmış ki bunun farkına vardığı anca kaçtı.

Umut ve Ceren evin önündeki kısacık anda birbirlerine aktılar zira ikisi de aynı an içerisinde aşık olduklarını anladılar diye düşünüyorum. Bu yakınlaşma sonunda Umut’un aklına intikamın gelmesi ve bir an duraksasa da oradan kaçması Ceren’in onun hakkında  korktuğunu düşünmesine sebep oldu. Ama aslında ilk günden beri Umut, Ceren anlasın istiyor bence. Zira ona bile isteye dolu açık verdi. Halbuki Demir karşısında usta bir oyunculuk çıkarırken, Ceren karşısında bunu yapmadı. Ceren kısa bir an Çınar’ın korkak olduğunu düşünse de sonrasında öğrendiği gerçek karşısında Umut’a yüzleşmek istedi ve büyük bir bombanın fitilini de ateşledi.

Ceren, uzun zamandır ailesinin çevresinde hayalet gibi gezen Umut Yörükoğlu’nun, kirli avukat Çınar Yılmaz olduğunu çözdü. Umut’la yüzleşti. Umut itiraz etmedi, kaçmadı, saklanmadı. Peki şimdi ne olacak? Direkt babasını, ya da kardeşlerini değil Umut’u aradı ama neden? Tüm bunların cevaplarını haftaya yeni bölümde alacağız.

Bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere. Sevgiye kalın ve mucizelere inanmaktan asla vazgeçmeyin.

Yorum bırakın