YAZAR : Simay DEMİR 

Hayat bu; bir dakika sonra ne olacağını hiç kimse bilemez, biz kendimizi geleceğe hazırlarken aslında çoğu zaman fark etmeden bu günümüzü kaçırıyoruz. Sevdiklerimizi, yapmak istediklerimizi, gelecek kaygısıyla erteleyip duruyoruz. Yaşadığımız bu hayatı erteliyoruz aslında; çünkü; sanki bu dünyadan hiç kopmayacak gibi yaşarken hep bir sonraki günü düşünüyoruz daha doğrusu düşünmek zorunda kalıyoruz. Halbuki hayat biz plan yaparken başımıza gelenler değil midir? Bu Derin için de, Aras içinde Barış içinde böyle ve bu bölüm bunu çok net olarak gördük. Hepsi geçmişlerinden öyle yaralı ki gelecekleri için öyle kaygılı ki hayatlarını sadece geleceklerini kurmak için odaklanmış bu yüzden bugünlerinden hep kaçırıyorlar.

Aras mesela ilerde bir gün acı çekeceğini düşündüğü, Derin’le arasının bozulacağını hissettiği ya da belki de sevgisinin Derin’e yetmeyeceğini düşündüğünden bugün Derin’le birlikte olmak yerine onu kendinden uzaklaştırmayı tercih ediyor. Derin’se geçmişte yaşadığı olaylar dolayısıyla geleceğine hep bir set, bir perde çekiyor, korkuyor ve bu yüzden sürekli kendinden ve duygularından kaçıyor. Ve Barış kemoterapiye başlarsam ne olur, hastane nasıl bir duruma düşer, Gizem ne yapar, kızım nasıl yaşar diye düşünmekten bugününü yaşayamıyor. Kemoterapi için kaybettiği her an aslında ona çok daha büyük bir şekilde geri dönecek ve bunu gayet iyi biliyor buna rağmen bir türlü başlayamıyor çünkü geleceği onun bugünü görmesine engel oluyor.

Barış başından beri bin bir bahanesi olsa da o hiçbir zaman tedavi olmak istemedi çünkü tedavi olursa hayatının her anını, her bir saniyesini bunu bilerek geçirmek zorunda. Sanki kemoterapiye başlarsa bu hastalığı resmi olarak kabul edecek ve ona yenilecekmiş gibi hissediyor. Bu durum hayatının hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağı anlamına geliyor onun için.

Barış’ın önünde kocaman bir gelecek, büyütmek istediği, her anını görmek isteyeceği ona baba dediğini, yürüdüğünü koştuğunu, okula gittiğini mezun olduğunu, belki de onun gibi bir doktor ya da annesi gibi bir dansçı olduğunu görmek istediği bir kızı olacak. Üstelik sevdiği kadınla birlikte yeniden bir şansı var, çok sevdiği bir ekibi, iyileştirmek, yeni bir sistem getirmek istediği bir hastanesi var. Barış için artık “Arkamda bırakacağım kimsem yok” diyebileceği bir hayatı yok. Sadece geride bırakıp yarım kalacak olan sevdikleri; kızı, karısı var ve barış bunların hepsinin farkında o yüzden gerçekten iyileşmek istiyor. Kemoterapiyi kabul etmeyip deneysel tedaviye başlanmasının da sebebi bu çünkü başarılı olursa biliyor ki hayatına kaldığı yerden çok daha güzel bir şekilde devam edecek. Barış gibi ona dayatılan hayatı kabul etmeyip yeni bir yol arayan, inatla kendi gerçekliğinden kaçan biri daha var: Aras.

Aslında Aras’ı alıyorum; o hayatı boyunca cerrah olmak için uğraşmış bütün hayatını sadece buna endekslemiş ve her şeyini buna göre planlamış biri o. Tüm geleceğini Bunun üzerine inşa etmişken bir anda bir daha cerrahlık yapamama ihtimaliyle karşı karşıya kaldı. Bu Aras için işe yaramaz bir hurda yığınından farksız olmak anlamına geliyor. Cerrahlık yapmak onun hayatının en önemli parçası, onun için nefes olmak, su içmek gibi bir şey ve bu onun elinden bir anda alınıyor. Dahası hayallerini umutlarını ve bütün planlarını bir anda kaybetmiş oldu bunu kabullenmek hiç kimse için zor değil hangi meslekten olursa olsun. Zaten ben onun bu durumu öyle kolay kolay kabullenmesini beklemiyordum yine de ben eminim ki Derin için yine aynı şey olsa ve o kolunu dahi kaybedeceğini bilse yine önüne atlardı. Çünkü tıpkı Derin gibi ne kadar ondan kaçarsa kaçsın sığındığı tek liman yine Derin oluyor.

Ben daha önce hep Derin kaçtığı, Aras’la arasına bir çizgi çektiği, duygularını belli edemediği için Aras’ın ona karşı mesafeli olduğunu, arkadaşlık kisvesine sığındığını düşünmüştüm. Çünkü Aras hep Derin’in duygularına göre hareket ediyordu. Ama bu bölüm gördüm ki aslında Derin Aras’ın duygularına göre hareket ediyormuş. Çünkü Aras geleceğinden, Derin’le mutlu olamama ihtimalinden, onu üzme durumunda ve birlikte acı çekme olasılığından o kadar çok korkuyor ki ona daha fazla yaklaşamıyor. Korkuları, Derin’i arkadaş olarak kaybetme düşüncesi bile ondan uzak durmasına yetiyor. Anladığım kadarıyla tanıştıkları ilk yıllardan beri birbirlerini hem çok sevip hem de duygusal olarak uzak duran bir çift olmuşlar, çünkü Derin duygularından kaçtıkça, Aras’la arasına birilerini sokmaya ve böylece Aras’ın ona daha çok bağlı olmasını sağlamışken, Aras Derin’i kaybetmemek için hep bir adım geride durmuş. Şimdi Derin ona karşı bir adım atmışken bu kadar afallamasının sebebi de bu aslında. Belki de en çok istediği şey buyken bir anda ne yapacağını şaşırdığı için Derin’in çok yanlış anlayacağı bir durum oluşturdu. Derin Suzan’la, Aras Barışla konuşurken aslında birbirlerinin tüm hayatları olduklarının farkında bile olmadıklarına şahit olmak bu yüzden bana şaşırtıcı gelmedi. Çünkü Derin daha kendine dahi itiraf edemezken belki de ilk defa duygularını bu kadar yoğun yaşayıp ilk kez onları kendi isteğiyle gün yüzüne çıkardı. Bu durum uzun zamandır yok saydığı annesiyle yüzleşmeye gidecek kadar cesaret kazandırdı kendisine zira anladı ki nereye kaçarsa kaçsın kaçtıkları kafasının içinde ve onlardan bir santim dahi uzaklaşamıyor. Yeni bir hayat yeni bir hikaye istiyorsa annesiyle yüzleşmek zorunda. Derin gibi yeni bir yaşam isteyen biri daha var aslında: Suzan.

Suzan için Ömer’in ölümü bu hayatın durması anlamına geliyordu. Çünkü Ömer’le yapmayı hayal ettiği hiçbir şeyi tek başına ya da başkasıyla yapmak istemiyordu. Onu anlıyorum aslında o kadar çok sevmiş, o kadar bağlanmış ve o kadar çok sevilmiş ki şimdi Ömersiz yaptığı tek bir şey bile onun canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor. Anne olmak istemesine rağmen bunu sürekli ertelenmesinin sebebi de sadece Ömer’le birlikte ebeveyn olmak istemesinden kaynaklanıyordu. Ama şu da bir gerçek ki Ömer bu hayata gözlerini yumdu ve Suzan ister istemez bu hayata devam ediyor. Evet, belki sadece nefes alıyor, sadece hastalarına bakıyor sadece gününü bitirmeyi, bir gün daha ölüme yani Ömer’e yaklaşmayı bekliyor hepsine amenna ama Ömer’in aksine Suzan hala yaşıyor.

Suzan şu an için geçmişte yaşayan geleceğini yok sayan biri ama hem Gizem hem de Barış sayesinde o da kendine yeniden bir gelecek inşa ediyor. Artık dışarı çıkıp arkadaşlarıyla vakit geçiriyor, bebek yapmak için tedaviye başladı ve bu hayata yeniden tutunmak için bir amacı var: Barış’ı iyileştirmek.

Barış iyilik dolu kalbiyle bir kız çocuğunu iyileştirmek, onu abisiyle yeniden sağlıklı bir yaşama kavuşturmak istedi, sonunda evren hiç beklemediği bir anda bambaşka bir tehlikenin içine attı onu, Derin ve Mert’e ne oldu, Aras onlara yetişebilecek mi? Tüm bu sorularla kalktım bölümün başından. Sanırım hepsinin cevabını öğrenmek için haftayı beklemek zorundayız.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere, sağlıkla kalın.

Yorum bırakın