YAZAR : Simay DEMİR
Bu hayatta sizi en çok destekleyen kişi kim diye sorsalar hiç düşünmeden ablam derim sanırım. Onun bu güne gelmem için yaptığı fedakarlıklar, kendi hayatından verdiği ödünler benim bugün kendi ayaklarımın üstünde durmamı sağladı. Eğer bugün mesleği olan kendi hayatını kurmak için adımlar atan, verdiği kararların sorumluluğunu alan biriysem bu onun destek ve özverisi sayesinde olmuştur. İşte belki de Kıvılcım’a bu kadar saygı duymamın sebebi de budur. O da tıpkı ablam gibi evlatları kendi kanatlarıyla uçabilsin , kimsenin ne gölgesine, ne himayesine muhtaç olsun diye tüm çırpınışı.
Bence Kıvılcım’ın hayat görüşü bu, “Herkes kendi ayakları üstünde durabilmeli” bir tek Doğa yahut Çimen değil, etrafına tanıdığı tanımadığı herkes için aynı şeyi düşünüyor. Çünkü o görmüş, yaşamış ve bundan ders çıkarmış bir kadın. Bu yüzden yardım etti Kübra hanım ve oğlu Muhammed’e, bu yüzden hiç tanımadığı bir kadına yardıma koştu, sonrasında kocasından boşanması için desteğini esirgemedi, geçinemeyen personel ve mahalle halkı için kermes düzenledi. Çünkü onun düşünce yapısı böyle.
Aslında Kıvılcım çok ince düşünceli bir kadın bunu Doğa’yla Fatih ve Kayhan hakkında konuşurken bir kez daha ortaya çıkardı.Kıvılcım Doğa’ya “ Bu konuda Fatih’i de düşünmemiz lazım” dedi. Fatih’le her ne kadar fikir ayrılığı yaşıyor olsa da, yaptıklarının çoğunu onaylamıyor ve Doğa konusunda gerekirse her seferinde karşı karşıya gelecek olsa da ortaklık meselesinde onun duygu ve düşüncelerin de önemseyerek hareket etmeye özen gösterdi. Evet belki Doğa ve Çimen üzerinde fazla baskı uyguluyor ki sebebini artık biliyoruz, yine de artık Nursema dahi herkes çok iyi biliyor ki Doğa ne yaparsa yapsın Kıvılcım her an onun yanında olmak için hazır ve bunu hiç bir şey ve hiç kimse değiştiremez. Fakat sanırım ona bu konuda en güzel desteği veren kişi Ömer. O Kıvılcım’ın kalbini, içindeki nahif kişiliği gören ve ona göre hareket eden çok güzel bir adam.
Kıvılcım ve Ömer sahnelerini izlerken içim kıpır kıpır oluyor, kendimi tebessüm ederken yakalıyorum çoğu zaman. O gergin anların içinde bana nefes aldıran bir baha gibi geliyorlar adeta ve bence bunda Ömer’in büyük payı var. Ömer Ünal; anlayışlı, olgun ve empati yeteneği oldukça gelişmiş biri. Üstelik her şeyden önce adaletli bir adam bana göre. Abisinin günlü olsun diye onu pışpışlamıyor, ayıp olur demeden Kayhan’ın fikrini yanlış bulduğu için kabul etmedi ve ona göz dağı vermekten geri kalmadı. Üstelik Kayhan’ın işinin doğru olmadığını bildiği halde abisine danışmadan onu reddetmedi. Fatih üzülmesin diye doğruları söylemekten çekinmedi, haksız olduğu konularda onu uyardı. Hepsine gerektiği gibi davrandı, bir kişi hariç; Kıvılcım.
Kıvılcım artık onun yanında ağlayabilecek kadar çok güveniyor ona. Onun yanında gerçek Kıvılcım olmaktan korkmuyor, çekinmiyor. Bu kolay kolay yaptığı bir şey değil ki altının çizmek istiyorum o annesinin, kardeşinin evlatlarının yanında zaaf göstermeyecek kadar dikkat eden biri. Fakat Ömer’in yanında bambaşka biri oluveriyor. Ama Ömer onun hayatına bu kadar dahil olmuşken ondan hayatının en büyük gerçeğini saklıyor; o hala evli bir adam ve bu yaptığı Kıvılcım’a çok büyük haksızlık bana göre. Evet belki bile isteye yapmıyor, belki bu evliliği kabul etmiyor, onun için bu evlilik sadece kağıt üstünde kalmış bir şey ama toplum önünde Ömer hala evli biri. Dahası Kıvılcım gibi çevresinde söylenenlere çok dikkat eden ve önemseyen biri için bu çok çok ağır bir durumken Ömer Kıvılcım’ın ona bu kadar güvenmesine izin verdi. Ama asıl kötü olan ne biliyor musun? Kıvılcım bu durumu öğrendiği zaman güveni ne kadar büyükse yaşayacağı hayal kırıklığı da o oranda büyük ve Ömer’e öreceği duvar da bir o kadar kalın olacaktır. Ömer bu durumu nasıl açıklar, kendini nasıl anlatır Kıvılcım’a bilmiyorum ama bunu bir an önce yapsa hiç de fana olmayacak. Zira Kıvılcım bu meseleyi Ömer dışından birinden öğrenecek olursa olacakları düşünmek bile istemiyorum. En azından Ömer’den duyarsa onun kendini açıklaması için bir fırsatı olur. Aslında Ömer ve Kıvılcım’ın ilişkisi Fatih ve Doğa gibi değil bu yüzden belki de korktuğum kadar çetin olmaz ne dersiniz?
Doğa ve Fatih neredeyse üç aydır evli ama evliliklerinde daha kavga etmedikleri, birbirlerine bağırmadıkları, birbirlerinin kalplerini kırmadıkları tek bir gün yok. Evet bu evlilik zor olacaktı ama ne yazık ki Fatih bilinçli yahut bilinçsiz Doğa için çekilmez bir hale getiriyor. Fatih köşeye sıkıştıkça Doğa’ya saldırıyor ve bu durum giderek daha da şiddetlenmeye başladı. Fotoğraf paylaşma meselesine bile ikisi çok farklı açıdan bakıyor. Doğa gururu kırıldığı için evden ayrılma kararı almışken Fatih saçma sapan şeyler diye nitelendiriyor. Fatih’in hiç bir kadın için ağıza alınmaması gereken sözcükleri Doğa’ya; sıradan bir insanı geçtim hayat arkadaşım dediği karısına karşı kullandı ve bunu bu şekilde nitelendirdi. Bu Hafta Doğa ve Fatih arasındaki bambaşka bir ayrımcılığı daha görmek beni hiç şaşırtmadı doğrusu. Düşünüyorum da eğer yemek yedikleri sırada içeriye iki yakışıklı erkek girseydi ve o çocuğun karısı Doğa’ya bir gün ikimiz tek gelelim buraya deyip o erkekleri işaret etseydi Fatih yine öyle gevrek gevrek sırıtacak yahut şaka yapıyor diye alttan alacak mıydı? Bu sorunun cevabını öğrenmek için bu durumun yaşanmasına gerek bile yok zira Fatih Doğa’nın grup çalışmasında erkek olmasını bile kaldıramayacak ve bu yüzden hesap soracak kafada. Böyle bir durumda orayı birbirine katar sanki Doğa söylemiş gibi ona o evi zindan ederdi, net. Ama bence Doğa da bunu artık gayet iyi biliyor, öyle ki gurupta erkek arkadaşları olduğunu dahi ona söylemedi.
Doğa grupta erkeklerin olacağını öğrendiği an telaşa kapıldı ve endişelenmeye başladı, bu yüzden okul olayında olduğu gibi yine söylememeyi tercih etti. Aslında düşünüyorum da Fatih’in bu davranışlarının sebebi ailesi ya da yetiştirilme tarzı değil onun kendi zihniyeti bana kalırsa. Çünkü Ömer de o ailede üstelik Abdullah beyin dediğine göre daha sert bir babayla yetiştirilmiş, fakat gayet düşünceli biri. Mustafa onun gibi egoist biri değil üstelik ona yapılanların farkında olmasına rağmen Nilay gibi birinin dolduruşuna gelmiyor. Ama Fatih iki cümleyle şirket basacak duruma geldi . Buradan anlamış oldum ki bu fevri tavırları bir tek Doğa’ya özgü değil herkese karşı böyle. Ömer çok doğru söyledi, Fatih sırf kendini Kayhan’a “Ben de o şirkette söz sahibiyim, benim de yetkilerin var demek için girdi bu işe. Üstelik sözde yalana tahammülü olmayan, sırf okula gittiğini söylemediği için kolundan sürükleyerek çıkardığı karısına yapmadığını bırakmayan dürüstlük abidesi Fatih bey kendi çıkarı söz konusu olunca hemen yalan söyleyebiliyor. Ömer’e o gece Kayhan para ödedi derken yalan söyledi, Doğa’ya yaptıklarını anlatmayıp doğrudan Kıvılcım’ı suçladı ama sorsan yalana tahammülü yok. Üstelik o istediği konuda istediği gibi davranırken Doğa aynı şeyler için eşitlik istediğinde mutlaka tartışma çıkıyor.
Doğa’nın Fatih’in doğum gününü kutlamak için verdiği mücadeleyi izleyince tek bir sonuç çıkardım. Doğa bu evlilikte o eve de içindekilere ve hatta Fatih’e rağmen ideallerini, hayallerini ve isteklerini bir şekilde gerçekleştirecek ben onda o çözümcü yani gördüm. Ünal ailesiyle ilgili sorunları var amenna ama Doğa’nın Fatih konusunda endişeleri ve güvensizlikleri de var gördüğün kadarıyla. Fakat maalesef ki bu durumun oluşmasının tek sebebi de Fatih ve onun yaptıkları. Mesela ilk başta annesine Fatih’i anlatırken “o beni hiç ezdirir mi, o çok anlayışlı, o bana çok aşık” gibi cümleler kurardı. Şimdiyse söylediği tek şey “O aslında çok iyi biri onu yanlış tanımanı istemem” demek oluyor. Annesine sürekli Fatih’in iyi biri olduğunu kanıtlamaya çalışıyor ama aslında size bir şey söyleyeyim mi o buna kendini inandırmaya ve böyle olduğunu kabul etmeye çalışıyor farkında olmadan. Çünkü o da yaşayarak çok iyi öğrendi ki ; Fatih onu ailesine karşı ezer de ezdirir de. Dahası evlenmeden önce Fatih’i bir kadınının evine girerken görseydi “Bunun mutlaka bir mantıklı açılması vardır” deyip ona sorar ona göre hareket ederdi. Fakat şimdi hiç düşünmeden onu aldattığına kanaat getirdi. Şimdi nasıl bir yol izleyeceğini az çok tahmin ediyorum aslında ama yine de izleyip görelim.
Farkında mısınız Doğa annesinin kapılarının her zaman ona açık olduğunun, her zaman arkasında annesi gibi onu koruyacak biri olduğunu bilmenin rahatlığıyla yaşıyor. Bu bir kadın için hele de Nursema gibi kadınları düşününce ne kadar muhteşem bir şey öyle değil mi? Ama Nursema gibi sadece cinsiyeti farklı olduğu için evlendirilmek istenen biri için bunun tersinin oluğunu bilmek bir o kadar acı ve ağır bir şey. Düşünsenize Pembe sırf oğulları yanında kalsın diye analık hakkını,hastalıklarını öne sürüp ayılıp bayılırken Nursema’ya bir yük gibi davranıyor. Üstelik onun evlenme konusunda fikrini bildiği halde kocasını da arkasına alıp kıza danışmadan görücü çağırıyor. Her gün o evde çok sevgili oğullarıyla yaşamak için bin bir türlü gerginlik yaşarken kızının bir sergiye üç tane çizim vermesini evden gönderme sebebi olarak kullandı, inanılır gibi değil. Sanki üvey evlatmış gibi babasına şikâyet edip duruyor.
Pembe erkek çocuklarını “Paşam” diye seven, onlarla kıymetli olduğunu düşünen ve ben eminim ki onları doğurduğu için kendiyle gurur duyan bir kadın. Ona göre erkek her şeyi yapar eder ama sıra kız evladına yani Nursema’ya gelince; aman o evden çıkmasın, aman kimseyle görünmesin, yemek yapsın, çamaşır yıkasın, çeyizle uğraşsın. Fakat asla bir birey olup kendi ayakları üstünde olmasın düşüncesinde. Kendi kararları, kendi doğruları, kendi amaçları olmasın derdinde. sadece bir Sergi fikri bile kızını aşağılamaya yetti de arttı bile. Üstelik Pembe Nursema’yı bir tek aşağılamıyor aynı zamanda ona kendini önemsiz ve değersiz de hissettiriyor.
Düşünsenize Umut’un onun için bir şeyler yapmasını bile ona acımasına, yalnızlığına bağladı. Bu kadar önemsiz görüyor kendini, “Biri onu sevemez ya da önemseyemez sadece acır” kafasında bu ne da kadar ağır bir durum. Zira kimse onu Nursema sadece Nursema olduğu için değerli hissettirmemiş bu zamana kadar. Bu yüzden Umut’un yaptıklarını sevildiği yahut değerli olduğu için yapıldığı aklına bile gelmedi. Annesi Fatih ve Mustafa’ya yaptığının aksine ona destek olacağına ona hükmetmek ve günü geldiğinde tıpkı onun gibi olması için baskı uyguluyor. Pembe sürekli ama sürekli Nursema’ya kendini yetersiz hissettirip önüne engel koyuyor ve bunu bile isteye yaptığı halde hiçbir şey yapmamış gibi davranıyor. “Okuyacağım dedi okuttuk her istediğini yaptık” sözleri bunun açık bir göstergesi zaten, ben bu kurduğu cümleden sonra eminim ki pembe, Nursema mezun olup geri döndükten sonra çalışmaması için de böyle davranmıştır. Pembe hep diyor ya “Doğa bu eve geldikten sonra Nursema’ya bir haller oldu” diye evet Nursema hem Umut hem de Doğa sayesinde uyanıyor. Umarım o evdeki herkese rağmen kendi hayallerini gerçekleştirmeyi başarır.
Son sahneye diyecek bir şey bulamıyorum, umuyorum ki göz yanılması ya da bariz bir sebebi vardır. Hiç bir şey göründüğü gibi değildir. Fatih’i gözümde zaten pek bir değeri kalmadı, bununla artık kendisini magmaya atar, keyfime bakarım. Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar haftaya yeniden görüşmek üzere.