YAZAR : Simay DEMİR

Hayat çok karmaşık hepimizin farklı farklı sorunları ve sorumlulukları var. Üstümüze yüklenen roller ve bu rolleri yerine getirmemiz gereken zorunlu durumlar her zaman yanı başımızda. Doğa mesela daha dün öğrenciyken bu gün iki çocuk bekleyen bir anne, üstelik bildiği, gördüğü ortamdan tamamen koparak yepyeni bilmediği bir ortamda evliliğini yürütmeye çalışıyor, ama aynı şeyi kocası için söyleyemeyeceğim.

Bu bölüm bir kez daha anladım ki Fatih sadece kendi çıkarları söz konusu olduğunda Doğa’ya iyi davranıyor. İlişkileri güzel gittiğinde bir koca olduğunu hatırlıyor. En son kavga mesela neden çıktı? Doğa domuzlu bir duvar kağıdı yaptırdığı ve bu Fatih’in anne babasına ters düşen bir durum olduğu için. Düz bakınca durum tam da bu ama alt metni kesinlikle böyle değil. Çünkü sözde ailesine çok düşkün Fatih beyimiz bu zamana kadar onlarca kez ailesini çiğnedi zaten o zamanlar bir kez bile sorun etmemişti ailesinin dini görüşünü. Şimdi biraz geçmişe gidelim ne demek istediğimi daha kolay anlatacağım bu sayede.

Daha aileler ilişkilerinden habersiz, aralarında bir sorun yok, Doğa modern, güzel, kendi ayakları üstünde duran akıllı ve zeki bir kadın. Yani kısacası sorumluluk yok dert yok. Bu yüzden her şey güllük gülistanlık. Peki bu ilişkide gerçek yüzünü göstermeyen kişi kim? Ben hemen söyleyeyim: Fatih. Çünkü Doğa’nın nasıl biri olduğunu, nasıl bir yaşamı olduğunu ve ailesinin onu isteyip istemeyeceğini çok iyi biliyordu. Ama çok sevgili Fatih beyimiz ne yaptı tüm her şeye o çok önem verdiği “Anne babasının dindarlığına” rağmen evlenmeden ilişkiye girdi, kızı hamile bıraktı. Bakın bu az buz bir şey değil; İslam dini için günahlar arasındadır ve Fatih’in bunu yaparken dindar anne babasının düşündüğünü hiç zannetmiyorum. Onların düşüncesinin neden o zaman bir önemi yoktu? Doğa’ya yahut Kıvılcım’a gelince mi dindar olduğu aklına geliyor? Ben Fatih’e ciddi manada çok kızgınım ve bu kızgınlığım kolay kolay geçer mi hiç zannetmiyorum. Çünkü Fatih doğrudan Doğa’ya düşüncelerini söylemekten, annesine bunu nasıl yaparsın demekten dâhi aciz biri. Bu yüzden Fatih yine ve yeniden anne babasının arkasına saklanarak Kıvılcım’a olan öfkesini kustu. Daha önce de bahsetmiştim Fatih sırf sorumluluktan kaçmak için özellikle annesini öne sürüyor ve onun üzerinden Doğa’ya yükleniyor. Halbuki bunların hiçbiri olmak zorunda değildi. Pembe ki ailenin büyüğü, Doğa’yı karşısına alıp o duvar kağıdını neden istemediğini belirtseydi Doğa başka bir tane seçip olay yine tatlıya bağlandırdı. Ama Pembe’nin tek derdi o evdeki kadınları yönetmek olduğu için bunu bile isteye yaptı. Şuna eminim ki Pembe sırf Kıvılcım o duvar kağıtlarını aldığı ve kendisine danışılmadığı için yırtıp attı. Domuz figürü de sadece işin bahanesi oldu. Onun en büyük nedeni o duvar kağıdını Kıvılcım’ın seçmiş olmasıydı. Halbuki bu ilişkide onların gerçekten mutlu olmasını isteyen çok az kişiden biri Kıvılcım.

Kıvılcım Fatih Doğa’ya iyi davrandığı, kırmadığı ve ona engel olmadığı sürece bir kez bile aralarına girip ayırmak istemedi. Hatta Fatih’in yaptığı zorbalığa denk geldiği halde Doğa affetti diye ses çıkarmadı. Ama görünen o ki Fatih ona söylenen sözleri henüz sindirebilmiş değil. Yine de Kıvılcım şu an için Fatih’in öfkesini görebilecek durumda değil zira özel hayatı darmadağın ve Kıvılcım bu duruma hiç alışkın değil.
Kıvılcım her ne olursa olsun Ömer konusunda haklı bana kalırsa, o şu an kendini kandırılmış hissediyor ve bunun tüm sorumlusu ona evli olduğunu söylemeyen Ömer. Yine de tüm olanları oturup düşündüğünde söylediği ilk şey “Ben ne yaptım” demek oldu. Çünkü o bu güne kadar ilke edindiği her şeyi bir kenara bırakıp belki de ilk kez kalbinin sesini dinledi. Aslında dıştan bakan biri olarak bu konuda Ömer’in Kıvılcım’a açık olmamasını anlayabiliyorum ancak Kıvılcım açısından baktığımızda büyük bir ihanete uğramış gibi hissetmesi kadar doğal bir şey de görmüyorum. Bu yüzden Ömer’le ilişkisini kesmesini de, konuşup bir daha kendisiyle görüşmek istememesini de doğal buluyorum. Zira o bir kadın olduğu kadar bir anne ve bir eğitimci de aynı zamanda. Bu rollerinin hepsinin ayrı ayrı sorumluluğu var üstünde ve bunları aksatmadan yerine getirmek zorunda.

Ben Kıvılcım’ı eğitimci kimliğiyle görmekten çok hoşlanıyorum doğrusu. Daha önce de Metehan ve Çimen üzerinden yaptıkları daha sonra, engelli çocuklar için yaptıkları çok önemliydi benim için. Ama bu sefer müdahale ettiği konu toplumun maalesef ki kanayan yarası. Artık kanıksadığımız zorbalığa böyle çözümcül yaklaşılması, sonuçlarına değinilmesi ve zorbalığa uğrayan kişinin gözünden bunu göstermeleri benim için ayakta alkışlanacak şeylerdi doğrusu. Maalesef ki sosyal medyada görüyoruz. Pelin gibi, Muhammed gibi çocukları yaşıtları tarafından gerek fiziksel gerekse psikolojik olarak zorbalığa maruz kalıyorlar ve aileleri dahi güvenebildikleri kimse olmadığı için buna ses çıkaramıyorlar. Onları anlayacak dinleyecek kimse olmadığı için de yitip gidiyor, içlerine kapanıp asosyal damgası yiyorlar. Bu konuda Kıvılcım’ı çok taktır ediyorum doğrusu. Hayatı ne kadar karışık olursa olsun sorumluluklarını asla aksatmıyor, özel hayatını okul bahçesinin dışında bırakıyor ve sadece bir eğitimci olarak giriyor o okula. Kıvılcım okulda iyi bir eğitimci olduğu kadar evde de iyi bir anne bana göre. Doğa’yı üzdüğünü bildiği için mutlu olması için çabalıyor halbuki Pembe Nursema’nın acı çektiğini bile bile ona eziyet etmeye devam ediyor.

Fatih nasıl ki annesinin arkasına saklanarak Doğa’ya istediğini sayıp döküyor Pembe de aynı şeyi dinin arkasına saklanarak yapıyor. Yaşadığını söylediği dini bile isteye kendi çıkarları için kullanıyor. Her şeyden önce İslam dini hoşgörü dinidir ve kul hakkına çok, çok önem verir. Peki Pembe annelik hakkıyla Nursema’ya hesap sorarken ona gerektiği gibi anne oluyor mu? Yahut ona evlatlık hakkını veriyor mu? “Bir kalbi kırmak Kabe’yi yıkmak gibidir” hadisi varken Pembe iki gönlü bile isteye kırarken hiç de İslam’a uygun davrandığını görmedim ben. En basitinden o Nursema’ya iftira atarak “Nişanlı” deyip hem İslam dinini hem de Peygamber efendimizin “İnsanı helak eden yedi şey” diye nitelendirdiği hadisini çiğnedi. Onu Umut’un gözünde yalancı ve başka biriyle nişanlı olduğu halde başka bir erkekle görüşen biri konumuna düşürdü. Üstelik çok muhafazakâr Pembemiz işine gelince yalan üstüne yalan söylüyor ve bunu yaparken günah yahut haram çizgisini düşündüğüne de hiç tanık olmadım ben. Ve tabii ki hem evlatları hem de tanımadan etmeden Alev’e göre yargıladığı Umut, o resmen bildiğin ayrımcılık yapıyor. Bakın İslam dininde bunların da hiçbirinin yeri yok ama bir “Domuz” figürü kadar mesele olmadı Pembe hanım için. Eğer Kıvılcım değil de Fatih seçmiş olsaydı o duvar kağıdını Pembe’nin gıkı dahi çıkmayacaktı, bunu bilmek için müneccim olmaya gerek yok bence. Üstelik Pembe’nin din anlayışı da Abdullah beyin çizdiği sınırlar içinde ne hikmetse. Peki sizce Abdullah gerçekten dindar biri mi? Kusura bakmayın ama buna da net cevabım hayır.

Abdullah Ünal aile babası, sözde çok dindar ve ailedeki herkesin fikrine saygı duyuyor. Ama ben bir kere bile ne Fatih’e ne Mustafa’ya ne de Pembe’ye saygı duyduğunu gördüm. Bütün gün ağzında hürmetten bahsediyor, ama karısını çiğnemekten, gelinlerinin arkasından konuşmaktan geri kalmıyor. Ne Fatih’in ne de Mustafa’nın hayatına da evliliğine de hürmetli. Üstelik Alev’in adını her duyduğunda yaptığı şeyler bile Pembe’ye ihanetten başka bir şey değil benim nazarımda. Başkasının mahremine böyle duygular beslemek ne kadar doğru? Alevden etkileniyor ve bunu açık açık Alev’e belli etmese de tüm hareketleri o yönde.

Alev ve annesini dinlerken Alev’in neden Abdullah bey konusunda aklının karıştığını bir kez daha anladım. Annesi bir kez olsun Alev açısından bakmamış olaylara, sürekli Kıvılcım ile kıyaslama yapmış aralarında. Alev de görünür olmak için yaramazlık yapıp durmuş çünkü sadece o zamanlarda Sönmez hanım onunla ilgilenip varlığını görebilmiş. Alev aslında ne yaptıysa annesi onu görsün diye yapıyor ve maalesef ki hatalar da bunun akabinde geldi. Alev’i olduğu gibi görüp, dinleyen, onu dikkate alan tek insan Abdullah olunca Alev de ne yazık ki bir anda ona doğru çekilmeye başladı.

Abdullah bey Alev hiçbir şey yapmadan, kıyaslama olmadan yanında oluyor Alev’in. Derdini anlatmadan anlıyor, yardım istemeden çözüm buluyor Alev’in dertlerine. Alev ailesinden görmediği ilgiyi görüyor Abdullah’ın ilgisinde. Bu yüzden ona karşı zaafı oluşup aklı karışıyor. Bunların hepsi Alev için çok doğal şeyler. O evli bir adamdan hoşlanabilir de sevebilir de birlikte de olabilir. Daha önce yaptığını kendi söylemişti ama ya dini bütün Abdullah bey ona ne oluyor? O nasıl olur da böyle davranabilir bir kadına? Gerçekten arık aklım almıyor.

Yazımı bitirmeden önce içimi dökmek istediğim bir konu daha var; İslam dini kadın erkek ayrımı yapmaksızın günah ve sevap yazdırır. Ama ben diziyi izlerken kendimi cahiliye dönemindeymiş gibi hissediyorum. Erkeklere sonsuz hak tanınıp kadınların birer mal, birer hiç olduğu, söz hakkının olmadığı bir dönem izliyormuş gibi hissediyorum. Madem bize iki farklı ailemin yaşam biçimi, muhafazakârlık ve sekülerlik adı altında bir şeyler sunulacaktı keşke ben bana vaat edileni görebilseydim. Ama maalesef gördüğüm tek şey dini kullanan dinden bihaber yozlaşmış bir aile ve moderniz deyip asla modern olmayan başka bir aile görüyorum. Bana göre ne muhafazakârlık ne de modernlik böyle bir şey değil kimse kusura bakmasın. Diziyi izlerken artık gerçekten zihnen çok yoruluyorum, mantıklı hiçbir şey görmüyorum, en basiti Doğa Fatih’in “ortalık kadını” benzetmesini yuttu, kendi okulunda, şiddet uygulanarak, kolundan sürükleyerek çıkardığı anları unuttu, çocuk gibi azarlanışını yok saydı ama bir duvar kağıdı için çekti gitti. Bu beni tatmin eden bir çatışma değil üzgünüm. Sözde din üzerinden çatışma yapmak istediler ama dinle ilgili zerre bir şey yoktu orda. Pembe de Fatih de sırf Kıvılcım seçti diye böyle davrandılar. Fatih iki ileri bir geri sayarken Doğa’ya olan sözde aşkı artık bana zerre geçmiyor, inandırıcı gelmiyor çok üzgünüm. Ben Fatih’in tüm ailevi çatışmalara rağmen karısının yanında olup onun elini tutmayı bırakmayacak, bu uğurda birlikte hareket edecekler diye beklerken Fatih istisnasız haklı ya da haksız her konuda sadece ailesini destekleyen korkak, bencil bir adam olarak kazındı beynime. Şimdi ben nasıl onun Doğa’ya gerçekten bir eş olacağına inanayım siz söyleyin. Diziyi daha ne kadar izler ve yorumların bilmiyorum ama dediğim gibi artık beni çok yormaya başladı bazı şeyler.
O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.

Yorum bırakın