YAZAR : Simay DEMİR

Bir insanın hayatında maruz kaldığı felaketler, başına gelen acı olaylar , yaşadığı travmalar onun değişmesine neden olur, bu olaylar karşısında verdiği tepkiler ise onun nasıl bir insan olacağını belirler. Tüm bunlar belki değişmesi için yeterlidir amenna. Peki ya mutluluk, sevgi, aşk onlar da insanı değiştirmez mi? Bence değiştirir. Bir insanın değişmesine en çok başka bir insan vesile olur derler. Ya onun canını çok acıtarak ya da onu çok severek. Bazen sevdiklerimiz için gönüllü olarak değişmeyi seçeriz çünkü onların sevgisi biz fark etmeden tüm acılarımıza merhem olmuşlardır.

Ateş sevdikleri için değişmeyi, bu güne kadar ördüğü duvarları yıkmayı ve etrafındaki insanların sevgisine teslim olmayı seçmiş gibi görünüyor. Bunun ilk adımı olarak da Leyla’yı resmi olarak hayatına alarak ve kardeşlerini yatılı okula göndermekten vazgeçerek yaptı. Ateş artık onların vasisi değil velisi.

Ateş’te bu bölüm gözle görülür bir değişim vardı. Daha doğrusu bocaladığı , içinde kaybolup gittiği kafa karışıklığını netleştirdi. Kardeşleriyle gönüllü olarak vakit geçirdi, bir dakika durmaya katlanamadığı o evde bir gece yattı. Bige’ye bugüne kadar sunduğu bahaneyi değil de içinden geçeni söyledi “Çünkü hayatımın geri kalanını geçirmek istediğim kişi sen değilsin.” En önemlisi bu kadar güven problemi olan Ateş Leyla’ya hayatından daha doğrusu kalbinden bir yer verdi ki bu onun kırmızı çizgisiydi ve o, bu çizgiyi kendi isteğiyle kaldırdı. Peki Ateş gerçekten değişti mi yoksa bunun altında bambaşka bir şey mi var? Yani düşünüyorum da Ateş gibi kalın duvarları olan, yıllarca kendini derin bir yalnızlığa gömmüş ve böyle yaşamaktan zevk alan biri bir anda kendini böyle “Evli ve çocuklu” moduna teslim eder mi? Kafamı deli gibi kurcalıyor doğrusu bu soru. Evet, Ateş Leyla’ya diğer tanıdığı kadınlardan daha çok güveniyor kabul ediyorum, evet, çocukların koşulsuz saf sevgisi kalbine dokundu o da kabul ama bunlar Ateş’i kabuğundan çıkarmaya bunca yıllık buzlarını çözmeye, yahut bir anda sorumluluk sahibi olmak istemesine yeter şeyler mi ? O tüm bunlardan bile isteye kaçarken bir anda yüz seksen derece dönmesi normal mi? Açıkçası benim cevabım hayır yönünde.

Bir insan birden, sadece içinde sevgi hissediyor diye hemen değişmez. Ateş’in duvarlarını indirmeye başladığını görüyorum ama tam bir değişimi olmadığı kanaatindeyim. Çünkü daha çocuklarla öyle kuvvetli bir sevgi oluşmadı aralarında, sadece birbirlerine karşı biraz daha ılımlı davranmaya başladılar. Leyla desek bir şeyler sakladığını düşünürken hayatı güvensizlik üzerine kurulmuş biri bu durumu yok sayar mı? Bence hayır. Ben Ateş’in kendini açması için yeterli görmüyorum bu sebepleri maalesef. Düşünsenize daha sadece birkaç gün önce panik atak geçirerek çıktı o evden, böyle ağır travmaları olan biri o, bir anda bu kadar büyük değişim bana garip geldi. Ateş bence artık güvenmek istedi. Hayatında ilk kez geleceği düşünmeden bir adım atmak, kimseyi tartmadan hayatına almak istedi ve bir anda kalbinin kapılarını bu sebeple araladı diye düşünüyorum.

Ateş bence hayatında aldığı en cesur kararı alarak, Leyla’ya doğru bir adım attı. Bunu da tüm kafa karışıklığına, yaşadığı büyük güvensizliğe rağmen Leyla ile yepyeni bir başlangıç yaptı ve umarım sonu hüsranla bitmez. Zira Ateş tüm olanları öğrendiğinde Leyla’ya neler yapar kestiremiyorum bile. Çünkü o ailesinden dolayı zaten öfke ve nefretle dolmuş durumda, şimdi bunca zaman sonra birde aşık olup teslim olduğu kadının onun için değil de sadece parası için yanında olduğunu öğrenirse artık onu hiç kimse tutamaz benden söylemesi. İsmi gibi ateş olup yakar kavurur ortalığı, yanansa Leyla olur gibime geliyor zira Ateş’e çoktan kapılmış gitmiş bile o. Leyla da artık ne yaptığını bilmez bir halde oradan oraya savrulup duruyor. Dahası Yakup yeteri kadar büyük bir tehditken şimdi elinde patlamaya hazır bir bombayla yanı başında Füsun duruyor.

Leyla kendi içinde kendisiyle hesaplaşmaktan kaçıyor ve bu ona sürekli Ateş’e ve kendisine yalan söylemesine neden oluyor. Bir yandan ona olan duyguları onu ele geçiriyorken diğer yandan Yakup’un planıyla Ateş’e oyun oynadığını düşünerek kendini kandırıyor. Aslında Leyla hala bir arayış içinde; kendini bu derece kandırmasının sebebi de bu bana kalırsa. O kendine gerçek bir aile istiyor ve şu an bunu Arcalı kardeşlerle bulmuş gibi hissediyor. Çünkü ona göre Arcalılar da tıpkı onun gibi; ailesiz, kimsesiz. Leyla ailesizliği , bu durumun yaşattığı acıyı en derininden bilen biri. Bu yüzden onları ailesi gibi görmeye başladı. Onlar bir şekilde kimsesiz kalmasınlar diye uğraşıyor bana kalırsa, onları ailesi gibi görmeye başladı. Bu denli ikilem yaşamasının da, bu kadar sıkışmış hissetmesini de sebebi bu aslında. Eğer böyle devam ederse bir gün kendi hatası ve yalanları yüzünden bu evden, çocuklardan ve Ateş’ten sonsuza dek ayrılmak zorunda kalacak. Kendi seçtiği ailesini kendi elleriyle bırakacak ve Leyla buna daha fazla katlanamadığı için Ateş’e oynadığı oyunu son sürat devam ettiriyor. Yoksa bu kadar acele etmesinin başka bir nedenini bulamıyorum ben. Fakat bence onu en çok üzen şey Arcalı evinden ayrıldıktan sonra yine yalnızlığa ve kimsesizliğe mahkum olacak olması.

Leyla o kadar yalnız büyümüş ki bence insanlara bu kadar çok bağlanmasının nedeni de bu. Bu yüzden ailesizliğini yok etmek için her şeyi yapmaya hazır, en ufak bir sevgi kırıntısı gördüğündeyse hiç sorgulamadan kapılıyor buna. Yoksa Yakup gibi onları dakika başı tehdit eden, açıklarını kollayan, yaptıkları işleri tehdit amaçlı dosyalayan birine bu denli bağlı olmasının başka bir açıklaması olamaz. Yalnız Leyla’nın unuttuğu bir şey var; sırf seviyorsun diye herkesi ailen kabul edemezsin ki bunun en büyük örneği de Yakup bana göre. Elinde olanı kaybetmek en büyük korkusu olduğu için şu anda hala Yakup’un kancasında takılı gibi dursa da Ateş’e, çocuklara hissettiği mecburiyetin ötesinde, gerçek bir sevgi ve bağlılık diye düşünüyorum. Bu yüzden henüz kendisine itiraf edemese de Leyla da bir noktada tercih yapmak zorunda kalacağının oldukça farkında, bunu kabul etmesi de an meselesi.

Leyla şu anda olayı oyun olarak gördüğünü en başta kendisine ispat etmeye çalışıyor. Tabi ki Ateş’e hissettiği duyguların bundan ibaret olduğunu düşünmüyorum. Zira Leyla da Ateş gibi bu duygularla yeni yeni tanışıyor ve böylece kendini de daha yeni yeni tanımaya başlıyor. Ateş’le aralarındaki en büyük fark ise Leyla için aile çok yüce, kıymetli ve kutsal bir şeyken, Ateş için sadece kötü anılarla, birbirini sevmeyen insanlarla dolu bir yer. İkisinin öğrenmesi gereken şeyse; aile dediğin sadece kan bağıyla olmadığıdır. Leyla Ateş’e aile olmayı, Ateş de Leyla’ya kanından bile olsa herkese aile denmeyeceğini öğretecek diye düşünüyorum.

Ben zamanı geldiğinde ikisinin de bunu isteyerek öğreneceğine eminim. Yine de Leyla hala deli gibi bir ailesi olsun istiyor. O etrafında kocaman büyük bir aile, sevgi dolu bir ev ve saklandığında onu bulmak için arayacağını bileceği birileri olsun istiyor ve bu onun için her şeyden daha önemli. Çünkü o yapayalnız bir çocukluk geçirmiş ve bunu henüz atlatabilmiş değil. Ateş’e aslında olmasını istediği çocukluğunu anlatırken sesinin titremesi, Berit’in iyi ve mutlu olmasını bu kadar istemesi de bundandı bana göre. Kendi ailesiz büyümüşken çocuklar öyle büyümesin derdinde. Ateş’e oynadığı oyun belki de istediği aileyi bulmasını sonsuza dek yok edebilir ama o henüz farkında bile değil. Leyla allak bullak bir halde Ateş’in de ondan geri kalır yanı yok. Ben hala Ateş’in bu kadar hızlı değişebileceğine inanmıyor olsam da Leyla’nın ona iyi geldiğini de , ona kalbini açmaya başladığını da inkar edecek değilim. Zira Leyla onun kalbine dokunmaya başladı çoktan.

Ateş belki de hayatında ilk defa birine kalbini, içindeki duyguları açtı. Çocukluğundan bahsederken Leyla’nın karşısında evinden koparılan, annesini yeni kaybetmiş o küçücük çocuk vardı sanki. Belki de Leyla’nın mutlu çocuksu hallerini bu kadar sevmesinin sebebi de budur; onun o bitmek tükenmek bilmeyen enerjisi Ateş’e iyi geliyor. O Leyla’yla birlikteyken mutsuz çocukluğunu unuturken , musmutlu anılar biriktirebiliyor. Ateş Leyla’ya güvenmeye başlayıp, ruhunu açmaya karar vermişken Füsun’un Leyla’nın dolandırıcı olduğunu öğrenmesi onun eline Ateş ve Leyla’ya karşı çok büyük koz verecek gibi duruyor. Füsun’un bu durumu kendi lehine kullanacağını hatta oyuna devam etmeleri için baskı kuracağını düşünüyorum ben. Zira bu onun için bir taşla onlarca kuş vurmak demek. Dolandırıcı bir dadı tuttuğu için Ateş’in elinden hem çocukları hem de şirketi almak için paha biçilmez bir fırsat yakaladı ve Füsun bu fırsatı kaçırmayacak kadar zeki bir kadın. Böylece hem Leyla’yı kontrolü altında alabilecek ve istediği gibi kullanabilecek hem de Ateş’i sonsuza dek yok edebilecek hayatlarından.

 

Hayat hep zorluklarla dolu. Aşk da maalesef bedeli ödenmeden ulaşılamayacak kadar özel bir duygu. Ben sınamayan aşka aşk demem, heves deyiveririm. Ateş ve Leyla da sınanacaklar, hem de en hassas noktalarından : Kalplerinden…

O zaman bu haftalık da benden bu kadar, haftaya yeniden görüşmek üzere.

 

 

 

 

 

 

 

Yorum bırakın